Arama

Okul Dönemi Çocuk Gelişimi

Güncelleme: 22 Kasım 2008 Gösterim: 19.895 Cevap: 1
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
7 Ekim 2008       Mesaj #1
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
odcg

Okul Dönemi Çocuk Gelişimi
Sponsorlu Bağlantılar

Okul öncesi dönemi izleyen ve son çocukluk adı verilen 6 - 12 yaş dönemi gelişim evresinde, çocuklar daha sağ duyu kazanır. Hayal gücü yerini somut kavramlara bırakır. Gerçekleri görme ve algılama başlar. Yeni bir sosyal çevre olarak okula başlama ile öğretmen - arkadaş ilişkileri önem kazanır. Toplum kurallarına uyma gereği ortaya çıkar.
Bu yaş döneminde özetle:
  • Bireysel bağımsızlık yeterliliği
  • Olumlu arkadaş ilişkileri
  • Uygun kız - erkek rolü
  • Okuma - yazma - sayısal alan becerileri
  • Özgüven (kendine güven) artma
  • Benlik saygısı artması
  • Zihinsel gelişimde artma olur.
Son çocukluk dönemi denilen bu dönemde (6 - 12 yaş) çocuklar, anne - babadan etkilenme yanı sıra yeni girdikleri sosyal çevrelerde öğretmen ve arkadaşlarından da yoğun olarak etkilenirler. Birey olarak kimlik gelişiminde bu etkiler çok önem taşır. Bu yaşta çocuğun kendi benlik kavramını beğenmesi, kendi başarılarından, özetle kendinden hoşnut olması, tüm yaşama yansıyacak olumluluklar getirir. Bedensel, sosyal - kültürel sorunları olan çocuklarda kendinden hoşnutluk (yüksek benlik saygısı) daha güçtür. Anne - baba başta olmak üzere çevrenin olumlu desteği ile öz güvenleri artar.
Bu nedenle özellikle anne - baba olarak:
  • Çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlamak gerekir.
  • Ailesi - öğretmeni - arkadaşları tarafından sevildiği - benimsendiği, bir sosyal çevreye ait olduğunu hissetmesi gerekir.
  • Yaşam güçlüklerini karşılayabilme sorumluluğu verilmelidir. Çok fazla ya da az beklentiler yaratmaksızın, aşırı koruyucu, size bağımlı kılmaksızın kendi yetilerini geliştirmede dengeler kurulmalıdır.
  • Sorumluluklarının, tek başına karar verilebilmesinin bilinci ile kendine güveni arttırılabilir.
  • Öz disiplin, kendi kendini kontrol başarısı kazandırma önemlidir.
  • Destekleme - yüreklendirme - övme uygulamaları ile başarabileceği ve başardığı konuları vurgulayın. Olumsuz örnekleri eleştirme yerine olumlu olaylarda güdüleyici olun
İlk öğretim dönemi çocuklarda tüm bu gelişim yanı sıra arkadaşlıklar kurmanın önemi açıktır. Yaşıtları ile daha çok zamanı geçirir, daha çok güvenir, birlikte olmak ve paylaşmaktan mutlu olur.

Okul Dönemi Çocuk Gelişimi
Arkadaş seçimini beğenmediğiniz durumlarda bile engelleme, kısıtlama ve iddialaşma yerine, daha olumlu olacak bir yaklaşım uygulanmalıdır. Bu da başka yeni arkadaşlıklar kurma olanağını farkettirmeden yaratmak şeklinde olabilir. Son kararı çocuk kendisi verecektir. Ancak yönlendirme olumlu şekilde ve düzeyde olursa sonuç iyi olabilir.

Arkadaşlık kurmada güçlük varsa, aile yapısından ya da içinde bulunduğu ruhsal - sosyal çevreden etkilenme gözardı edilmemelidir. Nedenleri bilinmeden çözüme gitmek zordur.
Çocuğu küçültücü, aşağılayıcı yaklaşım yerine (neden bir arkadaşın yok?) sessiz bir ortamda açık uçlu sorularla kendisini değersiz hissetmemesini sağlayacak destekleyici örneklerle konuşmak uygun olur.
Her şeyden önce olaylara çocuğunuzun gözü ile bakmaya, onun duygularını anlamaya çalışın. Yargılama, avutmaya dayalı görüşmeler yarar sağlamaz, zarar verebilir.
Hassas konulara anahtar sözcüklerle yaklaşım (sence çevrede çok dikkati çeken çocuk var mı? İsim takılan arkadaş var mı? Sana takılan bir isim var mı? gibi )
Çocuğunuzun ilgi alanlar ve yeteneklerini belirleyebilirseniz bu yönleri pekiştirme yanı sıra aynı alanlara meraklı çocuklar ve gruplar ile arkadaşlıklar kurması daha kolay olabilir.
Okuma - yazma öğrenmeyi başlı başına bir olay, sorun haline getirmeyin. Çocukların, okumayı değişik yaş ve aşamalarda öğrendikleri unutulmaksızın doğal akışına bırakılması gerekir.
Sol elini kullandığı belirginleşen çocuğa kesinlikle değiştirme amaçlı zorlayıcı olmayın. Bunun doğal bir olay olduğunu gelişim yönünden sakınca yaratmayacağını kabullenin.
Disleksi denilen konuşma ve yazı dilinde güçlükleri olan çocuklar olabilir. Zihinsel gelişim normal olmasına karşın düşünce ve duyguların yansıtılmasında zorluk yaşarlar. Her 100 çocuktan 5'inde görülebilen bu özel okuma - yazma bozukluğunun nedeni henüz tam bilinmese de sınıf öğretmeni ile görüşme, durum aktarma ile okuldan soğuması, okul reddi önlenmeye çalışılır. Bu çocuklara uygun yaklaşımla okul ve yaşama uyumları kolaylıkla sağlanabilir.
Okul öncesi dönemi çocuklarda iletişim
Okul öncesi yaş döneminde olduğu gibi bu dönemde de çocuğu aktif dinlemek, çocuğu anlamak, görüşlerine değer verdiğinizi hissettirmek, göz ve başınızla anlattıklarını kabul etmek önemlidir. Kabul etmek her zaman onaylamak anlamına gelmez. 'Evet, anlıyorum ''''.. düşünüyorsun ama'''.) yaklaşımı her zaman olumlu sonuçlar getirir. Aktif dinlemeden başlayarak (bir başka deyişle dinliyor görünerek bir işle uğraşma olmaksızın) kendi görüş ve uygulamalarınızı net, tutarlı ve kararlı bir şekilde açıklamanız, tutabileceğiniz sözleri vermeniz, ya da verdiğiniz sözleri tutmanız çok önemlidir.


HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
22 Kasım 2008       Mesaj #2
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Okul Korkusu

Okulların açılma zamanı geldiğinde, okula yeni başlayacak çocukları olan her anne ve baba ilkokul sıralarında karşılaştığı korku ve heyecan karışımı duyguyu hatırlayarak o dönemi adeta yeniden yaşamaktadır. Ev ortamı gibi rahat bir hayattan, kurallarla dolu okul hayatına adım atmaya hazırlanmak, her çocuk için problem teşkil etmektedir. Farklı elbiseler, yeni arkadaşlar, çeşit çeşit defterler, rengârenk kalemler, türlü oyunlar çocuklar için yeni bir dünyaya adım atmak anlamına gelmektedir.
Sponsorlu Bağlantılar

Çocuklarından önce ebeveynlerinin bu duruma hazır olmaları gerekmektedir. Zira çocukların bu dönemde karşılaşabilecekleri problemleri önceden kestirmek ve bilinçli bir şekilde onlarla baş edebilmenin yollarını aramak önemlidir.

Okul korkusu nedir?

Okul korkusu, okul çağı içindeki çocuğun okula gitme ile ilgili direnmesi, arkadaşlarını kabul etmemesi ve ağlamak gibi tepkiler geliştirmesidir. Okul korkusu, kızlar ve erkeklerde eşit oranlarda görülmektedir. Bu korku, çocuğun eğitim alacağı ortama uyum sağlamasını engellemektedir. Çocuklar için korku, yaşama adapte olabilmenin, kaygı veren durumlarla baş edebilmenin yöntemlerinden biridir. Okul korkusu, hızlı ele alınıp gerekli müdahaleler yapıldığı takdirde çabuk atlatılabilmektedir.

Her yeni durumun uyum sorunu yaşatıyor olması normaldir. Anneden ayrılık deneyimini ilk defa anaokulu döneminde yaşayan çocuklar, bu dönemde okulun içine girmeye ikna olmakta zorlanırlar ve tedirgin olurlar. Normal gelişim gösteren bir çocukta bu durum kabul edilebilir ancak sorun okula başlamakla ilgili değildir. Anne ve çocuk arasındaki bağımlı ilişkide; annenin çocuğun bireyselleşmesine izin vermemesi, bir bakıma annenin de çocuğa bağımlı olması, ev içinde baskılı–kaygılı ortamların olması, yeni bir kardeşin gelmesi, çocuğun bu süreci henüz anlayamamış olması, anne ve babanın çok kaygılı kişiler olmaları, aile içinde bir yakının kaybı ve hastalıklar gibi birçok faktör de etkili olabilmektedir. Çocuğun okula başlamadan önceki dönemde arkadaş deneyimlerinin niteliği, duygularını ve düşüncelerini anlatmada desteklenmiş olması bu dönemdeki zorlukları atlatmada önemli deneyimler oluşturmaktadır.

Bağımlı, ilişki kuramayan, arkadaşları ile oyunu reddeden, anne ile ilişkisi sağlıklı organize edilememiş bir çocuğun okula başlarken sorun yaşaması beklenilebilmektedir. Bu çocuklarda ilgi ve enerji kaybı, sinirlilik, içe kapanık olma durumu, nedensiz ağlama, baş ve karın ağrılarından yakınma gözlemlenebilmektedir.

Okula karşı negatif duygular beslememeleri için çocuklara, okul ile ilgili gerçekçi bilgiler verilmelidir. Okula başlama dönemi öncesinde anne çocuğu farklı arkadaşlıklar kurması için cesaretlendirebilir ayrıca çocuğun güven duyabileceği başka aile bireyleri kendi okul deneyimlerini çocuğa aktarabilirler. Okulun öğrenme eyleminin dışında çocuğa keyifli gelebilecek yönlerinin de anlatılması faydalı olabilir. Çocuk psikolojisiyle ilgilenen uzmanlar olarak, anne-babalara genel olarak, çocuğun bireysel becerilerini geliştirmesini, kendi başına giyinip soyunabilmesini, yardımsız yemek yeme gibi becerileri kazanmış olmasını öneriyoruz. Ayrıca her anne baba, çocuğunu her dönemde etkin bir şekilde dinlemeli ve kaygılarının olabileceğini kabul etmelidir.

Bu korkuya yakalanan çocuğa aile ne yapmalı?

Çocuğun okula gitme ile ilgili bütün kaygıları dinlenmeli, okul ile ilgili duygu ve düşünceleri anlamaya çalışılmalıdır. Okul korkusunun çocuktan olduğu kadar okul ve öğretmen tutumlarından da kaynaklanabileceği, unutulmaması gerekir. Okula gitme ile ilgili aile bireyleri ortak tutum içinde olmalı ve çocuğun okula gitmemesine izin verilmemelidir. Her anne ve baba çocuğuna kaygılarını anladığını, bu kaygıların zamanla geçeceğini ve okulda öğrendiklerinin kendileri için de önemli olduğunu vurgulamalıdır. Ayrıca uzun vedalaşmalardan, kişisel kaygıların yansıtılmasından kaçınılmalıdır. Ev içinde de çocuğun anne–babaya bağımlı olması azaltılmaya çalışılmalı, kendi başına bulduğu uğraşlar konusunda destek olunmalı, tek başına da oynayabileceği oyuncaklar ve oyunlar alınmalıdır. Ebeveynler, okullar başlamadan önce okul alışverişini çocuk ile birlikte yapmalıdır. Anne-baba dikkatli olmalı ve bu dönem içinde olabilecek bütün sorunlardan yayınlar vasıtası ile haberdar olmalıdır. Çünkü problemi çabuk fark etmek ve doğru müdahale etmek çözümü de çabuk getirmektedir.

Öğretmenler ne yapmalı

Bu dönemde öğretmenlerin duyarlı olması gerekmektedir. Öğretileni yapamıyor olmasının çocukta kaygı uyandıracağı unutulmamalı ve öncelikli olarak öğretmek kaygısı taşınmamalıdır. Önce çocuğun sıkıntısının ne olduğu sorulmalı ve bu konuda yardım edilebileceği anlatılmalıdır. Katı tutum, bu sorunları artırmaktadır. Öğretmen, çocuğa okula gelmesi gerektiğini ve onun öğrenmesini önemsediğini anlatmalıdır.

Okul korkusu, anaokuluna başlanan 3–5 yaş döneminde yoğun yaşanabilmektedir. İlkokula başlangıç, yine bu korkunun görüldüğü ikinci dönemdir. Daha yüksek sınıflarda 12–14 yaş döneminde de ortaya çıkabilmektedir.

Bu dönemde çocuğun bireysel gelişimine de önem verilir,, anne–çocuk ilişkisi doğru organize edilirse tekrar ortaya çıkmayabilir. Ancak çocuğun eve bağımlılığı desteklenir, okula gitmeme ile ilgili istekleri desteklenilirse tekrar bu sorunlar yaşanabilmektedir.

Anaokulunda ilk gün stresi nasıl atlatılır?

Her okula başlayan çocuk aynı tepkiyi göstermez. Anaokuluna başlayan çocukların zaman ve uzaklık kavramı tam oturmadığı için ilk kaygıları bu yönde olur.

• Evimize ne kadar uzaklıktayım?

• Annem beni alacak mı?

• Bu çocukları tanımıyorum.

• İhtiyaçlarımı kime söyleyeceğim, yardım ederler mi?

• Ev kuralsız bir yerdi. Her şeyi kuralla yapacak olmak sıkıcı.

Çocuk, bu soruların cevaplarını yaşayarak öğreneceği için kaygıları da yüksek olmaktadır. İlk gün okulda 1–2 saat kalmak, annenin onu ne zaman alacağını saat üzerinden göstermesi, öğretmenle tanıştırıp, nasıl yardımlar isteyeceğini anlatması çıkacak sorunları azaltabilmektedir. İlk birkaç gün çocuğun görebileceği bir yerde oturup oradan ayrılmamak da yararlı olabilmektedir.

Adaptasyon süreci

Daha önce okula gitmemiş bir çocuk için 10 günü aşan ve hiç azalmayan uyum sorunları varsa anaokuluna gitme durdurulmalıdır. Çünkü çocuk okula gitmek için henüz hazır değildir. Daha önce anaokuluna gitmiş çocuklarda uzun tatil sonrasında okula dönüş güç olabilir ama okul tanıdıkları bir yer olduğu için, burada yaşanan kaygı daha kısa sürede atlatılabilmektedir. Taviz vermeden eski düzeni içinde çocuğun anaokuluna gidip gelmesi sağlanmalı ve çocuğun evde kalmasına izin verilmemelidir.

Çocuğa ilgisiz olmak ya da aşırı derecede ilgi göstermek çocuğun duygusal ve bilişsel gelişimini geciktirmekle birlikte öğrenme ve uyum sorunlarını yaşamasını kaçınılmaz kılmaktadır.

Ödev sorumluluğu kazandırılmalı

Her anne baba çocuklarının ödevleri ile ilgilenmelidir. Çünkü onların sorunlarına yardımcı olmak, beraber sorunların üstesinden gelmek çocukların hoşlarına gitmektedir. Ödevlerinde anlamadıkları yerlerde yardım isteyebilecekleri söylenmeli, yol gösteren kişi olunmalıdır. Okula başlanılan ilk birkaç hafta, okuldan evde yapılması için herhangi bir ödev verilip verilmediği sorulmalıdır. Ancak ödevi yapması için ısrarcı olunmamalıdır. Yapmadan gittiği takdirde öğretmenine nedenlerini kendisi anlatmalıdır. Çocuk okuldan geldiği ilk 2 saat içinde ödevlerini tamamlamalıdır.


Pedagog Güzide Soyak


Benzer Konular

6 Eylül 2011 / Ziyaretçi Cevaplanmış
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
12 Kasım 2012 / Misafir Cevaplanmış
11 Ağustos 2010 / Misafir Cevaplanmış