Arama

Çerkes (Çerkez) Ethem

Güncelleme: 27 Aralık 2016 Gösterim: 48.066 Cevap: 4
Tiglon - avatarı
Tiglon
Ziyaretçi
8 Eylül 2007       Mesaj #1
Tiglon - avatarı
Ziyaretçi

Ethem Bey

Ad:  Çerkes (Çerkez) Ethem1.jpg
Gösterim: 9869
Boyut:  55.9 KB

ÇERKEZ ETHEM olarak da bilinir
Sponsorlu Bağlantılar
(d. 1886, Emreköy, Bandırma - ö. Eylül 1948, Amman),
Kurtuluş Savaşı sırasında iç ayaklanmaların bastırılmasında önemli rol oynayan, daha sonra düzenli ordunun buyruğu altına girmeyerek Yunanlılara sığınan Kuvayı Seyyare komutanı.

Kafkasya’dan göç ederek Bandırma’ya yerleşen Ali Bey’in oğlu, birinci dönem Saruhan (Manisa) milletvekili Reşid Bey ile Yüzbaşı Tevfik Bey’in kardeşidir. Balkan Savaşı sırasında Bakırköy Küçük Zabit Mektebi’ini bitirerek zabit vekili oldu ve süvari kıtası komutanı olarak Bulgar Cephesi’nde savaştı, I. Dünya Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa’da görev aldı; Hamedan ve Kâbil üzerine yapılan seferlere, Irak harekâtına katıldı. Mütarekeden sonra İzmir valisi Rahmi Bey’in oğlunun kaçırılması ve fidye karşılığı serbest bırakılması olayına adı karıştı.

15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgal etmesi (Bakınız: İzmir'in İşgali ve Tepkiler) üzerine Poyraz Ağa ve Alaşehirli Mustafa Bey gibi çete reisleri ile birleşerek Salihli’de bir direniş cephesi kurdu. Bir süre sonra Mustafa Bey’in yerine bu cephenin komutanı oldu. Daha sonra Kuva-yı Seyyare (Gezici Güçler) adını alan çetesini güçlendirerek Kütahya’yı merkez edindi. 1919- 20’de Düzce, Adapazarı ve Yozgat ayaklanmalarının bastırılmasında büyük rol oynadı. Öte yandan Yeşil Ordu’nun kurucuları arasında yer aldı. Halk İştirakiyun Fırkası ile ilişki kurdu ve Arif Oruç’un Eskişehir’de çıkardığı Bolşevizm yanlısı Yeni Dünya gazetesinin yayımına destek oldu. Yozgat’taki ayaklanmayı bastırdığı sırada Çapanoğullarma yumuşak davrandığı gerekçesiyle Ankara vali vekili Yahya Galip Bey’i yargılamaya kalkışması üzerine TBMM Hükümeti’yle ilişkileri gerginleşen Ethem Bey, İstiklal mahkemelerine ve bütün milis güçlerinin düzenli ordu birliklerine dönüştürülmesi doğrultusundaki hükümet kararına karşı çıktı.

1920 sonlarında kardeşleri ve bir grup yandaşıyla birlikte ayaklanarak kendisini “Umum Kuva-yı Seyyare ve Kütahya Havalisi Komutanı” ilan etti. Üzerine birlikler gönderilince Kütahya’dan Gediz’e çekilmek zorunda kalan Ethem Bey sonunda Yunanlılara sığındı (Şubat 1921). Atina’da bir süre tedavi gördükten sonra Suriye’ye yerleşti. 1938’de affedilmesine karşın Türkiye’ye dönmedi. Ölünce Amman’da Kabartay Mezarlığı’na gömüldü. Anıları ölümünden sonra Cemal Kutay tarafından Çerkez Ethem’in Hatıraları (1962) adıyla yayımlanmıştır.

kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 27 Aralık 2016 00:31
Biyografi Konusu: Çerkes (Çerkez) Ethem nereli hayatı kimdir.
Bluesorrow - avatarı
Bluesorrow
Ziyaretçi
23 Ağustos 2008       Mesaj #2
Bluesorrow - avatarı
Ziyaretçi
Pşevu Ethem Bey
(1886-1948)
Sponsorlu Bağlantılar

Büyük Çerkes sürgününde Kafkasya'nın Şapsığ yöresinden göçederek Bandırma'ya yerleşen bir Adıge ailesindendir. 1886 yılında Emre Köyü'nde doğdu. Pşevu Ali Bey'in oğludur. Rüşdiyeyi ve Küçük Zabit Mektebi'ni bitirdi. Balkan Savaşları'na katılarak yaralandı.

Birinci Dünya Savaşı'nda Sencer Eşref Bey'in yönetimindeki Teşkilat-ı Mahsusa'da çalıştı. Dr.Hanakhe Reşit Bey'in (Diyarbekir Valisi) ve Aşharuva Rauf (Orbay) Bey'in emrinde Irak ve İran'da görev yaptı. Bu arada yaralanarak Bandırma'ya döndü. Mütareke devresinin başlangıcında İzmir yöresinde bazı siyasi eşkıyalık olaylarına adı karıştı. Yunanlıların İzmir ve çevresini işgali üzerine Anadolu'ya geçen Aşharuva Rauf Bey'in ve Zaraho Bekir Sami Bey'in uyarılarıyla Yunanlılara karşı eyleme geçti. Ağabeyleri Reşit ve Yüzbaşı Tevfik Bey'lerle birlikte Bursa ve Balıkesir yöresindeki Kafkas göçmenleri arasından topladığı gönüllülerle önce Ayvalık, sonra da Akhisar ve Salihli yörelerinde Yunanlılara karşı savaştı. Örgütçü yeteneğiyle diğer bazı Kuvay-ı Milliye çetelerini de tasfiye edip kendi güçlerine katarak Yunanlılara karşı sağlam bir cephe oluşturdu. Yunan ilerlemesinin "Milen Hattı" üzerinde durdurulmasında en büyük rolü aldı. Emrindeki atlı güçlere 14. Kolordu Komutanı Met İzzet Yusuf Paşa tarafından "Kuvay-ı Seyyare" adı verilmişti. 1920 yılı boyunca birlikleri, zaman zaman Yunan cephesine çekilerek Marmara yöresi ve İç Anadolu'daki karşı ihtilal hareketlerinin bastırılmasında vurucu güç olarak kullanıldı. Bu suretle TBMM'nin toplanarak ülkenin kaderini eline almasında önemli bir rol oynadı.

Düzce, Adapazarı, Çorum, Yozgat gibi ayaklanma bölgelerinden toplayarak güçlerine kattığı yeni gönüllülerle daha da güçlenerek TBMM hükümetinin dayanağı en güçlü Kuvay-ı Milliye Komutanı haline geldi. Kendisine resmen "Milli Kahraman" ünvanı verilerek TBMM'nde ayakta karşılandı. Fakat birliklerinin kendine özgü yapısı ve genellikle Kafkas göçmenlerinden oluşması kuşkular yarattığı gibi, ayaklanma bölgelerinde verdiği yersiz idam kararları ve köyleri yaktırması hemşehrileri arasında da kendisine karşı antipati uyandırmaya başlamıştı. İç Anadolu'da Çapanoğulları'nın yönlendirdiği karşı ihtilal hareketini bastırmak için Yozgat yöresinde bulunduğu sırada, Yunanlıların iki koldan saldırıya geçerek Bursa, Balıkesir ve Uşak yörelerini işgal etmeleri üzerine tekrar bu cepheye çağrıldı. Düşman saldırısının durdurulmasında büyük başarısı görüldü ve Demirci yöresindeki savaşlarda üstün Yunan güçlerine karşı büyük bir başarı kazandı. Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa'nın Moskova Büyükelçiliği'ne atanarak yerine İsmet Bey'in getirilmesinden sonra Ethem Bey ve kardeşleri ile Mustafa Kemal Paşa ve hükümet arasındaki anlaşmazlıklar belirginleşmeye başladı. Bir yandan Nizami Ordu'nun güçlendirilmesi için bir engel olarak görülen Kuvayı Seyyare öte yandan da Anadolu ihtilaline el koymaya çalışan sol akımlar ve Enver Paşa taraftarları için hazır bir potansiyel olarak değerlendiriliyordu.

Pşevu Ethem Bey'in Yozgat ayaklanmasının bastırılması sırasında hükümet üzerinde giriştiği bazı güç gösterilerinden de kuşkulanan Mustafa Kemal Paşa, sol eğimli Yeşilordu Cemiyeti gibi Kuvayı Seyyare'yi de dağıtmaya karar vermişti. Durumu değerlendiremeyen Ethem Bey ve kardeşleri çeşitli olaylar karşısında yaptıkları hissi çıkışlarla siyasi hasımlarının eline yeni kozlar verdiler. Met Yusuf İzzet Paşa, Hakkı Behiç Bey gibi aydın ve niyetli hemşehrileri tarafından kendilerine yapılan bazı uyarıları da değerlendiremediler. Böylece 1920 yılı sonunda, Mustafa Kemal Paşa, bir yandan Pşevu kardeşleri gelen giden kurullarla oyalarken bir yandan da meclise haber vermeksizin Batı Cephesi birliklerini Kuvayı Seyyare üzerine sevketti. Diğer düzensiz Kuvayı Milliye güçlerinden de bir yardım sağlamayan ve Yunana orduları ile Türk Nizamı orduları arasında sıkışan Ethem Bey, Yunanlılarla bir mütareke yaparak küçük çarpışmalarla geri çekilmeye başladı. Bu arada infiale kapılarak TBMM'ne çektiği hakaretamiz telgraf, TBMM'nde bütünüyle aleyhine dönmesine neden oldu. Lozan Anlaşması'ndan sonra da 150'lik listeye dahil edildi. Bunun üzerine önce Mısır'a sonra da Ürdün'e giden Ethem Bey buradaki Kafkas göçmenleri arasında sessizce yaşadı. Kardeşlerinin aksine, 150'liklerin affından sonra da Türkiye'ye dönmedi. 1948 yılında Amman'da öldü ve bir Çerkes mezarlığına gömüldü.

kaynak: Kafkas Vakfı

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Aralık 2016 23:05
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #3
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Çerkes (Çerkez) Ethem2.jpg
Gösterim: 3241
Boyut:  26.4 KB

Çerkes Ethem


(1880-1950)
Kurtuluş Savaşı'nda milis kuvvetleri komutanı.

Birinci Dünya Savaşı'nda orduda başçavuşluğa kadar yükseldi. Kurtuluş Savaşı başlarken Kuzeybatı Anadlu'da çete kurarak bir yandan Yunanlılar'la bir yandan padişahcılarla çarpıştı. Anzavur, Bolu , Düzce ve Yozgat ayaklanmalarının bastırılmasında büyük yarar gösterdi. Ancak düzenli ordu içinde yer alması istenince , emrindeki güçlerle TBMM hükümetine karşı ayaklandı, üstüne gönderilen kuvvetlere yenilince Yunanlılar'a sığındı (12 aralık 1921) . Yunanlılar yenilip Anadoludan çekilince onlarla birlikte Yunanistan'a gitti sonra Suriye'ye gidip ölene kadar orada yaşadı.

Ethem Bey, 14 yaşında evden kaçarak Bakırköy Süvari Küçük Zabit Mektebi'ne girdi. Balkan Savaşı'nda Bulgar cephesinde yaralandı. Kıdem zammı ve madalya aldı. I. Dünya Savaşı'nda Eşref Kuşçubaşının yönettiği Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte İran, Afganistan ve Irak'a yapılan akınlara katıldı. Yaralanarak savaş sonunda köyüne çekildi. Önceleri dağları mesken edinip haraç topladıysa da, 1919-1920 tarihleri arasında bir yıl süre ile Anadolu'da tek önemli vurucu güç olan Kuvva-yı Seyyare'yi kurdu ve Ankara'daki Kolordu'nun Komutanı olan Ali Fuat Paşa ile istişare ederek İngiliz ve Yunan birliklerinin ilerlemesine karşı koydu. Düzenli ordu kurulana dek TBMM'ye karşı girişilen ayaklanmaları bastırdı, ancak Atatürk tarafından kurulan düzenli orduda Albay İsmet Bey'in emrinde olmayı reddetti. Albay İsmet İnönü'nün Garp Cephesi komutanı olup kendi kuvvetlerini kuşatmasına tepki olarak TBMM'ye çektiği ağır ifadelerle dolu telgraf sonrası "vatan haini" ilan edilince, kendisine bağlı kuvvetlerdeki yaklaşık 400 adamıyla birlikte Yunanistan üzerinden Ürdün'e geçti.

Ethem Atatürk'ün yüksek konuğu


Ankara'da Ethem başta Mustafa Kemal olmak üzere iltifatlarla karşılanır. Çerkez Ethem'in Ankara'ya gelişini Halide Edip Adıvar şöyle anlatır: "Ethem Ankara'ya silahlı kuvvetleriyle girdiği zaman sokaklar doldurulmuştu. Adamları arasında kadınlar da vardı. Ethem büyük şevkle karşılandı. Mustafa Kemal paşa otomobilini ona verdi. Bu Ankara'da bulunan tek otomobildi. Ethem TBMM'e geldiği zaman coşkunlukla karşılandı."
Çerkez Ethem Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'nın özel konuğudur. Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü Çerkez Ethem'i ziyarete gelirler. Sohbet konusu mevcut durum ve Yozgat isyanıdır. Bu toplantıda Çerkez Ethem ile İsmet İnönü ilk kez yüzyüze gelmektedirler. Konuyu İsmet İnönü açar. Bizim Yozgat dolaylarındaki ayaklanışı ne yazık ki kökünden söndürecek bir gücümüz kalmamıştır. Bu gerçeği acı da olsa aramızda açığa vurmalıyız.

Ankara'da gerçekleşen bu toplantı ve tartışmaya ilişkin olarak Çerkez Ethem hatıralarında oldukça ayrıntılı bilgi verir:
"İsmet Bey: İstirahate olan ihtiyacınıza rağmen ziyaretçiler üşüşmeden mevcut önemli sorunlar hakkında lütfen görüşmelere başlayalım. Bilhassa malum olan şu isyan meselesi hakkında yolumuzu ve kararımızı tespit edelim ki, istiharati kalp ve sukuneti fikirle hem istiharatinizin teminine ve hem de diğer musahafemize sıra gelsin.(....) Son istirhamımız üzerine, Eskişehirden cepheye sevkiyatınızın geri bıraktırılmasına dair emir vermeyi herhalde unutmamışsınızdır."
Çerkez Ethem: Evet, cepheye olan asker sevkiyatımız zaten genel değil. Yozgat cihetine ilişkin düşüncenizi dikkate alarak kuvvetlerimin çoğunu Eskişehir'de tutuyorum.

Zaten Ankara'yı ziyaret maksadım da daha çok benim önemsiz gördüğüm ve sizin pek çok önem verdiğiniz Yozgat cihetindeki isyanın derecesini hakkıyla anlamak, sonra Yunan cephesine dair tehlike arzeden şüphelerimle mukayase ederek ona göre çok önemlisini tercih ederek, yahut mümkün mertebe her iki ciheti de ihmal etmeyerek hatasızca bir karar vermemiz içindir.
Fevzi Paşa: Biz hiç ihtimal vermeyiz ki, Yunan ordusunun ciddi bir taarruzu karşısında bulunmuş olalım. Eğer Yunanlıların öyle bir niyeti ve yeteneği olsaydı, bu taarruzu 3 aydır devam eden iç ihtilallerimizin şiddetli geçen safhaları sırasında yapmaları lazım gelirdi.

İsmet Bey: Bununla beraber biz cepheleri de ihmal etmek taraftarı değiliz. Asıl gaye ve amacımız vatanı düşman ayağından temizlemektir. Yunan ordusu en tehlikelisidir. Bu böyle olmakla beraber, iç sorunlar da çok önemli bir esas teşkil eder. Bizim Yozgat ve civarındaki isyanı kökünden söndürmeye maalesef bir kuvvetimiz kalmamıştır.
Düzenli ordunun kuruluşu döneminde, kayıt altına girmek istemeyerek hükümete başkaldırdıktan sonra, 1921 Ocak ayı ortalarında kuvvetlerini dağıttı ve Şubat sonunda Yunanlılara sığındı. İzmir'e, oradan da Atina'ya gönderildi. Ankara İstiklâl Mahkemesi'nin, ağabeyleri ve yakın adamlarıyla birlikte, Ethem Bey'in de gıyabında verdiği 9 Mayıs 1921 tarihli ve 573 sayılı karar ile "Müsellahan takibi hükümet cürmünü irtikap ederek", düşman tarafına firarından dolayı idama mahkum oldu. Türkiye'den ayrıldıktan sonra, önce Berlin'e gitti. Daha sonra, bir süre Kahire'de yaşadı ve son yıllarını Ürdün ve Lübnan'da geçirdi. 1948 yılında öldü.

Teşkilat-i Mahsusa İle İlk Bağlantı


Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında büyük ağabeyi Reşit Bey aracılığıyla Teşkilât-ı Mahsusa ile ilişki kurar. Teşkilat-ı Mahsusa ile ilişkili olduğu dönemde Ruslara, İngilizlere çesitli yörelerde faaliyetler yürüttüğü bilinir. Ancak fazlaca bir detay yoktur. En somut bilgi Teşkilat-ı Mahsusa içinde yer aldığı dönemde Irak seferinde yaralandığı ve yaralı olarak Bandırma'daki baba evine döndüğüdür.

Çerkez Ethem'in kendisi de anılarında bu döneme ilişkin pek bir şey söylememektedir. Çerkez Ethem iyileştikten sonra Ege Bölgesi'nin sosyo-ekonomik yapısının bir sonucu olan ve ezilen yoksul kesimin toplumsal muhalefetinin aldığı bir biçim olan efeliğe ilgi duymaya başlar. Yerel otoritenin ve jandarmanın zulmüne karşı yoksul köylülerin taleplerini sahiplenir.

Teşkilatın Emrinde Kurtuluş Mücadelesi


30 Ekim 1918 tarihi, Osmanlı açısından son derece ağır bir yenilginin kâğıt üzerinde resmileştirilmesi olan Mondros Antlaşması, Ahmet İzzet Paşa Hükümeti tarafından imzalanır. Anlaşmayla birlikte yenilmiş Osmanlı ordusu büyük ölçüde silahsızlandırılarak tasfiye edilmişti. İstanbul, İngiliz emperyalistleri tarafından fiilen işgal altına alınmıştı. Ayrıca emperyalist güçler, Yunanlıların, Batı Anadolu Bölgesi'nde nereleri işgal edeceklerini içeren haritalar çizmişler, Yunanlılar da işgal hazırlıklarına başlamışlardı. Fransızlar ve İtalyanlar, işgal hazırlığında idi. Tüm bu gelişmeler karşısında, İstanbul Hükümeti sessiz kalıyor, emperyalist güçlerin ardı arkası kesilmeyen isteklerine, dayatmalarına boyun eğmekten başka çıkar yol bulamıyordu. Gelişmeler karşısındaki tepki, Anadolu'da halktan ve halkın tepkilerini sahiplenen efelerden gelen tepkilerden ibaretti. (Ege'de Ethem, Demirci Efe, Yörük Ali, Çukurova'da ise Salih Bey'in faaliyetleri örnek olarak verilebilir.)
Emperyalist isgal sürecinin başlangıcındaki tablo bu idi. 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar İzmir'e asker çıkartmışlar ve hızla Ege Bölgesi'ni işgal etmeye yönelmişlerdi.

Çerkez Ethem, Kurtuluş Savaşı'na katılımını, hatıralarında şöyle aktarıyor:
"Umumi Harbin neticesi olarak en ağır şartlarda Mondros Mütarekesi kabul ettirilmesine rağmen, galip devletler, mütareke hükümlerini bozmaya başlayınca, İzmir'de teşekkül eden gizli cemiyetin kararı ile ben ilk isyan bayrağını tam 2,5 yıl önce açmıştım."
Çerkez Ethem, bu sözleri, 1921 yılının ilk ayında söylediğine göre, 2,5 yıl önce derken kastettiği yil, 1918 yılının 2. yarısı olmasi gerekiyor. Çerkez Ethem'in anlattığı şeyler içerisinde irdelenmesi gereken bir başka konu da, sözünü ettiği gizli örgüt konusudur. Bu örgütün Teşkilat-ı Mahsusa olması büyük olasılıktır.

Tartışmali Fidye Olayı


Çerkes Ethem'le ilgili çalışmalarda farklı yorumlara ve tartışmalara neden olan bir fidye olayı vardır. Çerkez Ethem, 12 Şubat 1919 tarihinde, İttihatçı olduğu söylenen İzmir Valisi Rahmi Bey'in oğlunu kaçırır ve 50 bin lira fidye alır. Önce bu konuda yapılan değerlendirmeleri aktaralım.

Doğan Avcıoğlu: "Çerkezler ile Müslümanların en içten koruyucusu olan Büyük Britanya'ya manevi bağlılık ve saygı duygularını göstermeyi başaramayan Ethem Bey, İngilizlerin tutukladıkları valinin oğlunu kaçırarak İngilizlere saygı göstermektedi.
İzmir'de karaya çıkan Yunan askerlerine ilk kurşunu sıkmakla ünlenen gazeteci Hasan Tahsin ise olaya ilişkin olarak "Çerkez Ethem Bey ve arkadaşları Rahmi'nin İttihat ve Terakki uğruna kullanacağı bu altın bombayı elinden alarak kansız ve arızasız bir biçimde şu zavallı vatanın selametle ilerlemesine güçleri ölçüsünde hizmeti düşünmüşler. Çerkez Ethem Olayı isimli kitapta Cemal Şener de, Çerkez Ethem'in kaçırma olayını, Demirci Efe'nin Derviş Ağa isminde bir kişinin oğlunu kaçırmasına özenerek kişisel nedenlerle gerçekleştirmiş olabileceğini öne sürüyor. Çerkez Ethem'in o sıralar İttihatçı düşmanı kesilmiş olduğunu, bu olayın da bundan kaynaklanmış olabileceğini belirtmektedir. Bu son derece sübjektif bir değerlendirmedir.

Çerkez Ethem'in kendisi ise konuya ilişkin şu açıklamayi yapıyor:
"Seyyah haldeki kuvvetlerimin iaşelerini kendi yöntemlerimle temin ederdim. Bir yerde kaldığımız zamanlarda İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden önce Müdafa-i Hukuk ve işgalden sonra reddi ilhak ve daha sonraları Müdafaa-i Milliye Cemiyetleri vasıtasıyla askerlerimi beslerdim. Maaşlarını da bu cemiyetler vasıtasıyla verirdim. İşgalden önce Yunan tehlikesi belirdiği zaman İzmir Valisi Rahmi Bey'den 50 bin Lira, isyanları bastırma sırasında Adapazarı tüccarlarindan Arapzade bilmem kimden, bir de Karacabey eşrafından birisinden 5 bin Lira almıştım. Cephaneleri teşvik etmek, kuvvetlerimi tutmak, itilaf devletlerinin işgalindeki Afyon ve Kütahya mühimmat depolarından gizlice cephane alabilmek için bana para lazım. "
Rahmi Bey'in oğlunun kaçırılıp fidye alınması olayının doğruluğu ve yanlışlığı bir kenara, kabul edilmesi gereken gerçek, Ethem'in henüz Yunan askeri İzmir'e çıkmadan önce birtakım hareketlilik ve faaliyetlilik içinde olduğudur. Ethem, anılarında "Yunan tehlikesi belirdiği zaman" diyerek olayı hangi amaçla gerçekleştirdiğini açıklamaktadır. Avcıoğlu'nun, eylemin İngilizlere saygı gösterisi için yapılmış olduğu şeklindeki değerlendirmesinin tutarlı bir yanı yoktur. Çerkez Ethem o sıralar, kendi ifadesi ile, Yunan tehlikesine karşı isyan bayrağı açmış durumdadır. Yunan tehlikesinin ardındaki gücün İngilizler olduğu çıplak olarak ortada dururken, Çerkez Ethem'in savaşmayı planladığı yüzün arkasındaki yüze saygı gösterisinde bulunabileceğini düşünmek büyük bir sübjektifliktir.

Ethem'in babası Ali Bey'in ekonomik durumunun iyi bir düzeyde olduğu, başka kaynaklarca da doğrulanmaktadır. Çerkez Ethem'in kişisel nedenlerle gerçekleştirmesi için bir sebep yoktur. O dönemlerde Çerkez Ethem'in hızlı bir İttihatçı düşmanı olduğu da tartışma götürür bir konudur. Çerkez Ethem'in kendisi böyle bir gelişmeden hiç söz etmemektedir. Daha sonraki süreçteki ilişkiler, iddia edildiği gibi hızlı bir düşmanlık değerlendirmesini doğrulamamaktadır.

Çerkez Ethem'in Anadolu'ya Geçişi


Yunanlıların İzmire asker çıkarttığı ve giderek Ege Bölgesinde irili ufaklı çatışmaların ve direnişlerin yaşandığı günlerde, M. Kemal ve daha sonra Ankara ekibini oluşturacak olan kimselerin büyük çoğunluğu, İstanbul'daki hükümet değişiklikleri ile kâh sarayla, kâh İngilizlerle pazarlık içerisinde kendilerine çıkış yolları aramakla meşguldü.
İşgalin ve direnişlerin yaygınlaşması üzerine, bir kısmı parça parça Anadolu'ya geçmeye başlamışlardır. Parça parça Anadolu'ya geçenlerden biri Çerkez Ethem'in Teşkilat-ı Mahsusa günlerinden tanıdığı Rauf Orbay'dir.

Rauf Orbay, Çerkez Ethem'e Salihli civarında, işgalin önünde barikat görevi görecek bir cephe oluşturma görevi verir. İzmir Valisi Rahmi Bey'in oğlunu kaçırıp 50 bin Lira fidye isteyen Çerkez Ethem'i İngilizlere saygı göstermekle suçlayan Doğan Avcıoğlu, adeta kendini yadsıma pahasına, Çerkez Ethem'in, Salihli cephesini oluşturmasını şöyle aktarıyor:
Ethem, 8 arkadaşıyla Salihli'ye gelir. Orada çetecilikle yetişmiş Dramalılardan bazılari ile birleşir. Balikesir, Gönen, Kirmasti, Bandirma ve Bursa'da sözünü geçirdigi Çerkezlere haber gönderip çağırır ve kuvvetlerine katar. İttihatçı diye İstanbul hükümetince peşine düşüldüğünden, Akhisar bölgesinde dolaşan Serenli Parti Pehlivan da Ethem'in hizmetine girer. Böylece güçlenen Ethem, kuvvetini arttırmak çabasındadır. Ethem'in de kabul ederek ve oluk oluk kan akıtarak oluşturduğu Salihli cephesi, o sıralar Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle uğraşan M. Kemal ekibinin ciddi bir nefes almasını sağlar. Çünkü Salihli cephesi ile birlikte her geçen gün biraz daha genişleyen işgal cephesinin önüne önemli bir set çekilmiştir.
Salihli cephesinin oluşumunun bir başka yönü de, cepheyi oluşturan Çerkez Ethem'in, sonraları Ankara ekibini olusturacak olan M. Kemal ve arkadaşlarıyla da resmi birlikteliğinin başlangıcı olmasıdır. Anadolu'da başlayan direnişler, Merkezi bir önderlikten yoksundur. Mustafa Kemal Paşa kendisini tek otorite haline getirecek bir stratejiyle işe koyulur. Amasya Tamimi, Erzurum, Sivas Kongreleri, Ege'de işgalcilere karşı çetelerin, efelerin olusturduğu barikatlar sayesinde Ankara'da merkezi bir oluşum ortaya çıkarmayi başarır. Ne var ki oluşturulan bu merkezciliğin en küçük bir askeri gücü yoktur. Bütünüyle masa başı bir oluşum halindedir. Bunun farkında ve bilincinde olan M. Kemal Paşa, bu önemli açığı ustaca kapatacak ya da hendikap olmaktan çıkaracak yolu da bulmakta gecikmez. Anadolu'nun çesitli yörelerinde işgale karşı direniş yürütmekte olan yerel güçlerin iletişim ve haberleşmesini, Ankara üstlenir. Ankara'nın bu iletişimi üstlenmesiyle birlikte bütün bilgiler, gelişmeler Ankara'da birleşmeye başlar. Bilgileri, gelişmeleri kendisinde merkezileştiren Ankara, yavaş yavaş kendisini mücadelenin, direnişin merkezi olarak lanse etmeye başladı.

Mustafa Kemal Paşa, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle, siyasi bir otoritenin Ankara'da oluşumu faaliyetlerini yürütürken, Anadolu'nun ağırlıkla Ege Bölgesi olmak üzere, çesitli yörelerinde Kuvay-i Milliye adi altında yerel direnişler kendiliğinden giderek güçleniyordu. Bu gelişim, isgalci emperyalistleri, İstanbul hükümetini ürkütmüş olacak ki birbiri ardına iç isyanlar patlak vermeye başladı. Bunların en önemlilerini inceleyelim.

Anzavur Ahmet İsyanı


"Salihli komutanı Ethem Beyefendiye (10 Mart 1920) Biga civarında kuvvetlerimizi bozmayı başaran Anzavur melunu birkaç gün önce Gönen üzerine ilerleyerek Kaymakam Rahmi Bey alayını yenmiş... Esir ettiği subayları ve askerleri halife adına yemin ettiriyor. Sonra serbest bırakıyor. Böylelikle zihinleri karıştırıyor. Ve Kuvayi Milliye aleyhine tahrik ediyor. Durumu tehlikeli gören kolordu komutanlarımız Yusuf İzzet Paşa, Bandırma'dan çekilmiş, Anzavur ise Bandırma'ya girmiştir... Asilerin Balikesir'i ellerine geçirmeleri, Yunanlılarla ilişki kurmalarına olanak sağlayacaktır ki, bunun ne kadar vahim bir sonuç doğuracağını tahmin edebilirsiniz... Bu yüzden bizzat ve herhalde kafi bir kuvvetle ve süratle Balikesir'e hareket ediniz. 28. Tümen Komutani Albay Kâzım Bey. Kuvayi Seyyare komutanı Çerkez Ethem bu telgrafı aldıktan iki gün sonra Balikesir'e ulaşır.

9-10 saat süren bir yoğun çatışma sürecinden sonra Anzavur Ahmet'in kuvvetleri büyük bir bozguna uğrar. Anzavur kuvvetlerinin dağıtılmasından kisa bir süre sonra Genel Kurmay Başkanı İsmet İnönü ile Çerkez Ethem arasında şu telgraf konuşmasi geçer:
"Inönü: Merhaba Ethem Bey! Nasılsınız, iyisiniz inşallah. Gazanız mübarek olsun.
Ethem: Merhaba Efendim. Teşekkür ederim. Ben iyiyim. Siz nasilsınız?
İnönü: Genel durumumuz iyi değil. Mustafa Kemal Paşa ve Reşit Bey yanımdalar. Makine başındayız. Size genel durumu izah ederken bazı acı haberler de verecegim.
Ethem: Söyleyiniz efemdim. Acı da olsa gerçeği bilmek daha iyidir.
İsmet Bey: Sizinle şu görüşmeyi temin edebilmek için çok zorluğa uğradık. Bazı yerlerde şimendifer tellerinden yararlandık. Birçok yerde itibarımız yoktur. Merkezde ise kuvvetimiz kalmadı... Bulunduğunuz yerde ikinci derecedeki işleri tümen komutanı Kâzım Bey'e bırakarak, Geyve Boğazı'nda Ali Fuat Paşa'nın yardımına koşmanızı rica ederiz.
Ethem: Yarın Geyve'ye hareket edeceğim.
Çerkes, dediği gibi yapar. Geyve'ye ulaşır ulaşmaz hemen bir taarruz planı yapar.
Çerkez Ethem'in kuvvetleri ile İstanbul hükümetinin gücü olan Kuvva-yı İnzibatiye Kuvvetleri arasında, Geyve Boğazı'nin gerisinde şiddetli bir çatışma yaşanır. Kuvay-i Seyyare büyük bir başarı kazanır.

Düzce İsyanı


Çerkez Ethem kuvvetlerinin büyük bir kısmı ile birlikte Adapazarı muhitinde bulunurken, Düzce yöresinde, İstanbul hükümeti yanlısı yeni bir ayaklanma belirir. Çerkez, anında, isyan büyümeden müdahalede bulunabilmek için, Hendek üzerinden Düzce'ye hareket eder. Çerkez Ethem kuvvetlerinin bu ani müdahalesi ile duruma kısa sürede hakim olunur. Çerkez Ethem, bir an önce Yunan cephesine dönmek istemektedir. Tam bu esnada Ankara'dan Ali Fuat Paşa aracılığıyla Çerkez Ethem'e bir telgraf gelir. Telgrafta Çapanoğullarının ayaklanadıkları, bu yüzden acilen Yozgat'a gitmesi istenmektedir. Çerkes Ethem ise bir an önce Yunan işgalinin devam ettiği Batı Cephesine dönmeyi arzulamaktadır. Telgrafı, Ethem'in ağabeyi Reşit'in, Adapazarı'na gelmesi izler. Reşit Bey de kardeşi Çerkez Ethem'in Yozgat'a gitmesinde israr etmektedir. Çerkes Ethem'in batı cephesinden aldığı haberler, Yunanlıların işgali yayma hazırlıklarını yoğunlaştırdıkları yönünde idi. Buna rağmen Çerkez Ethem, Ankara'nın ve ağabeyi Reşit Beyin ısrarlarına dayanamaz. Birliklerinin bir kısmını Yunan saldırısını karşılamak üzere Salihli'ye gönderirken kendi de Ankara'ya geçer. Ethem, Atatürk'ün yüksek konuğu, Ankara'da, başta Mustafa Kemal olmak üzere iltifatlarla
karşılanır.

Çerkes Ethem'in Ankara'ya gelişini, Halide Edip Adıvar şöyle anlatır:
"Ethem Ankara'ya silahlı kuvvetleriyle girdiği zaman, sokaklar doldurulmuştu. Adamları arasında kadınlar da vardı. Ethem, büyük şevkle karşılandı. Mustafa Kemal Paşa otomobilini ona verdi. Bu, Ankara'da bulunan tek otomobildi. Ethem TBMM'e geldiği zaman coşkunlukla karşılandı." Çerkes Ethem Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'nın özel konuğudur. Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü, Çerkez Ethem'i ziyarete gelirler. Sohbet konusu, mevcut durum ve Yozgat isyanıdır. Bu toplantıda, Çerkes Ethem ile İsmet İnönü ilk kez yüzyüze gelmektedirler. Konuyu İsmet İnönü açar. Bizim, Yozgat dolaylarındaki ayaklanışı ne yazık ki kökünden söndürecek bir gücümüz kalmamıştır. Bu gerçeği aci da olsa aramızda açığa vurmalıyız.

Ankara'da gerçekleşen bu toplantı ve tartışmaya ilişkin olarak, Çerkes Ethem, hatıralarında oldukça ayrıntılı bilgi verir:
"İsmet Bey: İstirahate olan ihtiyacınıza rağmen, ziyaretçiler üşüşmeden, mevcut önemli sorunlar hakkında lütfen görüşmelere başlayalım. Bilhassa malum olan şu isyan meselesi hakkında yolumuzu ve kararımızı tespit edelim ki, istirahati kalp ve sükûneti fikirle hem istiharatinizin teminine ve hem de diğer musahafemize sıra gelsin (....). Son istirhamımız üzerine, Eskişehirden cepheye sevkiyatınızın geri bıraktırılmasına dair emir vermeyi herhalde unutmamışsınızdır."
Çerkes Ethem: Evet, cepheye olan asker sevkiyatımız zaten genel değil. Yozgat cihetine ilişkin düşüncenizi dikkate alarak kuvvetlerimin çoğunu Eskişehir'de tutuyorum.

Zaten Ankara'yı ziyaret maksadım da daha çok, benim önemsiz gördüğüm ve sizin pek çok önem verdiğiniz Yozgat cihetindeki isyanın derecesini hakkıyla anlamak, sonra Yunan cephesine dair tehlike arz eden şüphelerimle mukayase ederek ona göre çok önemlisini tercih ederek, yahut mümkün mertebe her iki ciheti de ihmal etmeyerek hatasızca bir karar vermemiz içindir.
Fevzi Paşa: Biz hiç ihtimal vermeyiz ki, Yunan ordusunun ciddi bir taarruzu karşısında bulunmuş olalım. Eğer Yunanlıların öyle bir niyeti ve yeteneği olsaydı, bu taarruzu, 3 aydır devam eden iç ihtilallerimizin şiddetli geçen safhaları sırasında yapmaları lazım gelirdi.

İsmet Bey: Bununla beraber, biz cepheleri de ihmal etmek taraftarı değiliz. Asıl gaye ve amacımız, vatanı düşman ayağından temizlemektir. Yunan ordusu en tehlikelisidir. Bu böyle olmakla beraber, iç sorunlarda çok önemli bir esas teşkil eder. Bizim, Yozgat ve civarindaki isyani kökünden söndürmeye maalesef bir kuvvetimiz kalmamıştır.
"Beni ihanetle itham edenlere soruyorum: Ben ne zaman, hangi tarihte ve mevzide esasen müdafaa ettiğim cepheden bir adım dönmüşümdür, bir tek kardeş kanı dökmüşümdür?
Çerkes Ethem
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 27 Aralık 2016 00:31
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
23 Mayıs 2011       Mesaj #4
ener - avatarı
Ziyaretçi
Çerkes Ethem
(1880 Karacabey-1950 Amman),
Kurtuluş Savaşı'nın ünlü milis kumandanı.

Bandırma dolaylarına yerleşen Çerkezlerin Şapsın oymağının reisi Ali Bey'in en küçük oğluydu. Düzenli bir eğitim görmediği söylenir. Balkan Savaşları'na ve Birinci Dünya Savaşı'na katıldı. Batı Anadolu'daki Yunan saldırılarına karşı ilk direniş hareketlerini başlatanlar arasında yer aldı. Zamanla emrindeki güçler önemli bir duruma geldi ve "Kuvayı Seyyare" adıyla anılmaya başlandı. Kurtuluş Savaşı'nın başlarında, özellikle TBMM'ye karşı çıkan ayaklanmaları bastırmakta (Ahmet Anzavur, Bolu-Düzce, Yozgat ayaklanmaları gibi) büyük yararları oldu.

Bu arada kardeşleriyle birlikte örgütlediği "Yeşil Ordu Cemiyeti"nin savunduğu düşüncelerden ötürü TBMM hükümeti ile anlaşmazlığa düştü. 1921 Ocak ayında Yunanlılara sığınmak zorunda kaldı. Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından idama mahkûm edildi. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra, önce Yunanistan'a gitti, ardından Ürdün'e yerleşti ve ömrünün sonuna dek orada kaldı.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Aralık 2016 23:11
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Aralık 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ÇERKEZ ETHEM

Ad:  Çerkes (Çerkez) Ethem3.jpg
Gösterim: 3649
Boyut:  25.6 KB

Ethem Bey de denir, Türk kurtuluş savaşı'nın başlangıcında Kuvayı seyyare komutanı
(Emreköy, Bandırma, 1885/1886 - Amman, Ürdün, 1948).

Kafkasya'dan göç etmiş ve Marmara yöresine yerleştirilmiş çerkez soylularından Ali Bey'in beş oğlundan en küçüğü. Düzensiz bir eğitim gördü. Harbiye'yi bitirerek subay olan iki ağabeyine (Reşit ve Tevfik beyler) öykünerek subay olmak isterdi. Askerliğini süvari başçavuşu olarak yaptı Balkan savaşı patlar patlamaz İstanbul'a gidip Süvari küçük zabit mektebi'ne kaydoldu; zabit vekili (astsubay) olarak, Çürüksulu Mahmut Paşa kolordusu karargâhında görev aldı, Bulgarlar ile Çatalca’da yapılan savaşlara katıldı. Ağabeyleri gibi Teşkilatı mahsusa'ya alındı. Birinci Dünya savaşı başladığında İran içlerinden ve Afganistan üzerinden Orta Asya’ya ulaşma amacını taşıyan gerilla seferinde (1916), aramdan gene aynı örgütün düzenlediği Uceymi Paşa Sadun komutasındaki Irak harekâtında görev aldı, yaralandı (1918 başları).

Mondros mütarekesi imzalandığında Bandırma’daydı. Burada, çerkez gençlerinden oluşturduğu bir çete ile, maceracı ruhuna uygun biçimde, çevrede eşkıyalık yapmaya başladı, ittihat ve Terakki'nin ünlü İzmir valisi Rahmi Bey'in ingilizler'ce tutuklanmasının hemen ardından, fidye için oğlunu dağa kaldırdı (Şubat 1919). Çocuğu elli üç bin altın fidye aldıktan sonra salıverdi. Balıkesir ve Bursa köylerini talan etmeye başladı.

İzmir'in Yunanlılar'ca işgali üzerine İstanbul'dan ayrılan Rauf Bey, Bandırma üstünden Anadolu'ya geçtiğinde ağabeyleri Reşit ve Tevfik beylerle görüştü. Ethem'in, Teşkilatı mahsusa'nın bir tür gizli gerilla üssü olarak hazırlanmış Salihli'deki Kuşçubaşı Eşref Bey’in çiftliğine gidip burada bir direniş örgütü kurması kararlaştırıldı. Salihli'ye Kuşçubaşı'nın çiftliğine giden Ethem Gönen, Kirmasti, Balıkesir ve Bandırma’dan tanıdığı kimi çerkez- leri de yanına çağırarak kuvvetini büyüttü, çiftlikteki silah, cephane ve para ile, yöredeki en güçlü Kuvayı milliye birliği durumuna geldi. Gönen yöresinde Anzavur ayaklanması başlayınca Ethem, üzerine gönderildiği Anzavur kuvvetlerini sıkıştırdı ve kaçırdı. Ethem, yarbay Rahmi Bey komutasındaki kuvvetlerle birlikte Anza- vur'u Gönen'de ikinci kez sıkıştırdıysa da, Anzavur gene kaçtı Anzavur, ikinci kez bir ayaklanma başlattığında (16 şubat 1920), XXVIII.

Tümen komutanı Kâzım Bey (Özalp), Ethem Bey'den yardım istedi. Salihli cephesinden yıldırım hızı ile gelen Ethem Bey, yöredeki ayaklanmayı Susurluk'ta bastırdı (16 nisan 1920), ancak Anzavur yine kaçmayı başardı. Hendek ile Düzce'de patlak veren yeni bir ayaklanma üzerine bu kez de Kuvayı milliye umum komutanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy), bu isyanı bastırmak için de Ethem Bey'i yardıma çağırdı. Bursa üzerinden Sapanca ve Adapazarı'na doğru sarkıp önce Hendek, ertesi gün de Düzce'ye giren (26 mayıs 1920) Ethem Bey. iki gün içinde ayaklanmanın elebaşıları sayılan 52 kişiyi astırdı ve böylece Düzce-Bolu ayaklanması da son buldu. Bu arada, Adapazarı yönünden ilerlemek isteyen Kuvayı inzibatiye kuvvetlerini dağıttı. Yozgat’ta başlayan yeni bir ayaklanmanın bastırılması ile görevlendirildi. Ankara üzerinden Yozgat'a geçerek (23 haziran 1920) şehri Çapanoğulları'ndan kurtardı ve ele geçirdiği 50'den fazla ayaklanmacıyı astırdı. Ardından Yozgat'ta oluşturulan bir askeri mahkemede ayrıca 12 ayaklanmacıyı daha idam ettirdi.

Batı cephesinde ileri harekâta girişen yunan ordusunun Balıkesir'i ele geçirmesi üzerine yemden bu cepheye çağrıldı. Bursa’nın da yunan işgaline girmes'nin (9 temmuz) ertesi günü Yozgat'tan ayrıldı ve Ankara'ya geldiğinde büyük bir törenle karşılandı. Balıkesir ve Bursa'nın düşmesi üzerine, düzenli ordu birlikleriyle sonuç alınamayacağı görüşlerinin yaygınlaştığı bu günlerde ayaklanmaları bastırmakta gösterdiği başarılardan ötürü bir kurtarıcı gibi gözüktü. Çok kişi de Ethem'i bu yolda kışkırttı. Simav cephesine giden Ethem, Demirci'de zaten durmuş olan yunan saldırısını geri püskürttüğünde ve bu zaferini bir telgrafla TBMM’ye bildirdiğinde, telgraf alkışlar arasında okundu.

TBMM, düzenli ordunun güçlendirilmesi ve Kuvayı milliye birliklerinin de düzenli orduya katılması yolunda karar alıp, Batı cephesine ismet Beyi (İnönü), Cenup cephesine de Refet Beyi (Bele) komutan atayınca, başına buyruk hareket etmeye alışmış Kuvayı seyyare ve Kuvayı tedibiye umum kumandanı Ethem Bey ile bu komutanlar arasında çekişmeler başladı. Eskişehir'i üs edinen Ethem Bey, bu arada Ankara Meclisi bünyesinde filizlenmiş Yeşilordu ve Halk iştirakiyun fırkası ile de ilişkilere girdi. Cephe komutanlığı ve Meclis başkanlığının her konuda yasalara uymak zorunda olduğu yolundaki uyarılarını kulak ardı etti.

Bu durumda Batı cephesi komutanı ismet Bey, yunan ordusu karşısındaki bazı birliklerini geri çekme pahasına izzettin (Çalışlar) komutasında düzenlendiği birliklerini Kuvayı seyyare üzerine gönderdi (29 aralık 1920). Yer yer çatışmalar oldu. 5 ocak 1921 de düzenli ordu birlikleri Gediz'e girdi, Kuvayı seyyare’den kimi birlikler bu orduya katıldı. Ancak bu sırada yunan ordusu yeniden harekete geçti. Ethem, Yunanlılar la anlaşmıştı, ilerleyen Yunanlılar Bozüyük ve Bilecik’e girdi, Eskişehir'e doğru ilerledi Ethem kuvvetleri de çekildikleri Kütahya' ya yeniden saldırdılar. Birinci İnönü savaşı'nda (10/11 ocak) yunan saldırısı durduruldu, ama Kütahya yöresinde Kuvayı seyyare ile düzenli ordu arasındaki çatışmalar sürdü. Güney'den Refet Bey’in süvari birliklerinin de yetişmesi üzerine Ethem Bey kuvvetleri dağıtıldı, Ethem Yunanlılara sığındı ve İzmir'e gitti. Bir süre sonra Atina üzerinden Almanya'ya geçti, tedavi gördü. Mısır'a, Mısır’dan da Ürdün'e ağabeylerinin yanına gitti TBMM, kendisini ve ağabeyleri Reşit ve Tevfik beyleri "hain" ilan etmişti Barış tan sonra kabul edilen yüzellilikler listesine alınarak vatandaşlıktan da çıkarıldı.

1938’de 150'likler bağışlanınca (Reşit ve Tevfik döndü) yurda dönmedi. Yalnız ve içine kapanık bir hayat geçirdi, 21 eylül 1948'de Amman'da öldü, Kabartay mezarlığına gömüldü. Çerkez Ethem'm hatıraları (1962) adıyla yayımlanmış anıların, Mevlanzade Rıfat tarafından, ağabeyi Tevfik'ten dinlenmiş anılar olduğu ileri sürülür Ethem Bey'in bizzat Hafız Reşat Efendi'ye yazdırdığı anılar, Cemal Kutay tarafından Çerkez Ethem dosyası (2 cilt, 1973) adıyla yayımlandı.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 27 Aralık 2016 00:32
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

24 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Türkiye Cumhuriyeti
2 Ocak 2010 / Misafir Cevaplanmış
11 Şubat 2013 / KisukE UraharA Asker tr
2 Mayıs 2009 / UnknowN Edebiyat ww
30 Eylül 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular