Arama

Enzim Nedir? Enzimler Hakkında

Güncelleme: 8 Mart 2017 Gösterim: 159.164 Cevap: 17
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #1
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Enzim
Ad:  Triosephosphate_isomerase.jpg
Gösterim: 21285
Boyut:  56.2 KB
Triozfosfatizomeraz enzimin yapısı

Sponsorlu Bağlantılar
Bütün canlılarınki gibi insan vücudu da binlerce kimyasal maddeden oluşur. Bu maddelerden bazıları, örneğin tırnakların, saçların ve kılların yapısındaki maddeler ölü­dür ve vücuttaki hiçbir etkinlikte rol almaz. Oysa öbür maddelerin hemen hepsi sürekli değişiklik geçirir. İnsan soluk alırken, hareket ederken, yemek yerken, büyürken ve vücut­taki hücreler ile dokular yenilenirken bu kimyasal maddeler her saniye parçalanıp ye­niden oluşur.
Canlılardaki kimyasal tepkimelerin ince­lenmesine biyokimya denir . Eğer enzimler olmasaydı, biyokimyasal tepki­melerin çoğu ya hiç olmayacaktı ya da son derece yavaş gerçekleşecekti. Kısacası enzim­ler, vücuttaki kimyasal tepkimeleri gerektiği gibi hızlandıran ya da yavaşlatan, ama bu tepkime sırasında hiçbir yapısal değişikliğe uğramayan birer katalizör'dür.
Enzimler protein yapısındadır ve bütün proteinler gibi aminoasit denen uzun zincir­lerden oluşmuştur . Aminoasitler bir kolyedeki boncuklar gibi yan yana dizilmiş ve karmaşık bir biçimde birbirine bağlanmıştır. Her enzim yalnızca özel bir kimyasal tepkimeyi hızlandırabilir. Yani vü­cuttaki kimyasal tepkimelerden her birini denetleyen ayrı ve tek bir enzim vardır.

Anahtar-Kilit Modeli
Biyologlar her enzimi, yalnızca belirli bir kilide uyan ve ancak o kilidi açan bir anahtar olarak düşünürler. Enzimin uyduğu bu kilide, daha doğrusu enzimin değiştireceği maddeye alttepken denir. Her alttepkenin kendine özgü bir biçimi vardır. O alttepkene uygun olan enzim, tıpkı bir anahtarın kilide girmesi gibi, gidip o maddeye bağlanır. Bu iki madde birleştiği zaman, enzim alttepkeni bükerek ya da gererek iki parçaya ayırır; ama enzim molekülü hiç değişmeden kalır. Bazen de enzimler bir maddeyi parçalamak yerine iki ayrı maddeyi tek bir parça halinde birleştire­bilir.
Vücudun temel yapıtaşları olan ve bir canlının amip mi, insan mı, yoksa bir meşe ağacı mı olacağını belirleyen değişik tipteki proteinlerin yapımına pek çok enzim katkıda bulunur. Enzimler de birer protein olduğuna göre, bu maddelerin yapımını da başka en­zimler denetler. Vücutta hangi tip enzimlerin, dolayısıyla hangi tip proteinlerin yapılacağına ilişkin bilgileri ve komutları taşıyan genlerdir

Değişik Enzimler
Canlının basit ya da gelişmiş olmasına göre hücrelerinde yüzlerce ya da binlerce değişik enzim bulunur. Bunlardan bazıları besinlerin sindirilmesinde önemli görevler üstlenir. Ör­neğin laktaz enzimi sütteki laktoz şekerini, tükürükteki amilaz enzimi yiyeceklerdeki ni-şastalı maddeleri parçalar. (Enzimler genel­likle bağlandıkları alttepkenin adına az soneki getirilerek adlandırılır: Laktozu parçalayan laktaz enzimi gibi.) Pepsin midede bulunan ve yiyeceklerdeki proteini parçalayan güçlü bir enzimdir. Glikozun (şeker) parçalanarak ya­şamsal tepkimeler için gerekli enerjinin açığa çıkmasında da bir düzine kadar enzim rol oynar.
Bazı insanların vücudunda gerekli enzimle­rin üretilememesi ve eksikliği çeşitli hastalık­lara yol açar. Örneğin fenilketonüri denen kalıtsal hastalık, bir aminoasit olan fenilalanini parçalayan fenilalanin hidroksilaz enzimi­nin yokluğundan kaynaklanır. Fenilalanin oranı düşük yiyeceklerle özel bir beslenme rejimi uygulanmadıkça, enzim eksikliği nede­niyle bu madde parçalanamaz ve hastada beyin dokularının yıkımı, zekâ geriliği gibi ağır belirtiler görülür.
Vücut dışındaki doğal süreçlerin çoğu da enzimlere bağlıdır. Mantar türü olan mayalar ürettikleri enzimle şekeri parçalarak alkol ve karbon diokside dönüştürür; bu sürece mayalanma denir (bak. Mayalanma). Enzim­lerin biyokimyasal tepkimelerdeki katalizleyi-ci işlevini ilk kez 1897'de Alman biyokimyacı Eduard Buchner mayalanma olayını inceleye­rek kanıtlamıştı. Bir enzimi laboratuvarda ayırmayı başaran ilk kişi de ABD'li bilim adamı James Sumner oldu. Sumner 1926'da, idrardaki üreyi amonyak ve karbon dioksit halinde parçalayan üreaz enzimini katışıksız olarak ayırmayı başardı.
Çeşitli sanayi dalları da çok kullanılan bazı enzimleri doğadan ödünç almıştır. Kan leke­lerini ya da dokumalardan kolay kolay çıkma­yan bazı inatçı lekeleri temizlemek için üreti­len "biyolojik" katkılı deterjan ve temizleme tozlarında bazı yapay (sentetik) enzimler bu­lunur. Bu enzimler, vücuttaki yaşlanmış kan hücrelerini parçalayan doğal enzimlerin mole­kül yapısı örnek alınarak üretilmiştir. Genetik mühendisliği alanında çalışan biyokimyacılar da, doğal proteinlerin yapısını inceleyebilmek için bu proteinleri parçalayabilen enzimler­den yararlanırlar. Ayrıca daha üstün nitelikli ya da verimi daha yüksek ürünler elde edebil­mek için, gene enzimler aracılığıyla genleri daha değişik bir DNA yapısında birleştirme­nin yollarını araştırırlar.

Enzim, (hemen hemen hepsi denilebilecek kadar büyük çoğunluğu) protein yapısında olan, doğal olarak yalnız canlılar tarafından sentezlenebilen biyolojik katalizörlerdir.

Hücre içersinde meydana gelen binlerce tepkimenin hızını ve özgüllüğünü düzenlerler. Çok defa hücre dışında da etkinliklerini korurlar. Aynı enzim farklı hücre veya doku tiplerinde de katalizör görevi üstlenebilir. Bu durumda üç boyutlu yapısı farklı, ancak görevleri aynı olan 'izoenzimler'den söz edilir. Canlı hücrelerde tepkimeler kural olarak,0-50 0C; çoğunlukla da 20-42 0C arasında meydana gelir.

Enzimlerin çoğu protein yapısındadır ya da protein kısım bulundururlar. Enzimin etki ettiği bileşiğe "Substrat", enzimin saniyede etki ettiği substrat molekül sayısına "Enzimin Etkinlik Değeri=Turnover sayısı" denir. Kuramsal olarak enzimli tepkimeler dönüşümlüdür. Enzimler, aktivasyon enerjisini düşürerek, zor ve uzun sürede gerçekleşecek olan tepkimeleri çok kısa sürede ve az enerji harcanarak yapmayı sağlarlar.

Enzimler yapı olarak iki kısımda incelenir: Basit enzimler ve bileşik enzimler.

Basit Enzimler
Sadece proteinden meydana gelmiş enzimlerdir.Bunlara en iyi örnek sindirim enzimleri ve üreyi parçalayan üreaz enzimleridir.Reaksiyon direk olarak protein kısmı tarafından yürütülür.

Bileşik Enzimler
Bileşik enzimler iki kısımdan meydana gelir.
  • Protein + Vitaminler
  • Protein + Mineral maddeler veya metal iyonlarıdır.
Bu enzimlerin protein kısmına apoenzim, vitamin kısmına koenzim veya prostatik grup denir. Metal iyonları ve mineral maddeler gibi kısımlarına da enzim aktivatörleri denir. Bileşik enzimler ayrı ayrı görev yapamazlar. Çünkü enzimin etki ettiği maddeyi protein kısmı belirler. Koenzim reaksiyonu gerçekleştirir. Organizmalarda vitamin veya metal iyonları eksik olursa protein kısımları reaksiyonu gerçekleştiremez. Bundan dolayı canlı hastalanır. Mesela gözdeki A vitamini görme reaksiyonlarını gerçekleştiren enzimin bir parçasıdır. Yani koenzimdir. A vitamini olmasa reaksiyon gerçekleşmez ve gece körlüğü ortaya çıkar.

Canlıda her enzim proteinden yapılmıştır. Her protein bir gen tarafından programlandırılarak görevlendirilmiştir, buna bir gen bir enzim hipotezi denir. Genler, sentezletmiş olduğu proteine ne yapacağınıda şifrelemiştir. Bazı enzimler yalnız proteinden oluşurken, bazıları, farklı iki kısımdan meydana gelmiştir. Bunlar:

Apoenzim
Kısmı
( enzimin protein kısmı)
Enzimin hangi madddeye etki edeceğini saptar.

Koenzim Kısmı

Organik çoğu defa fosfattan meydana gelmiş, protein kısmına göre çok daha küçük moleküllü bir kısımdır. Enzimde işlev gören ve esas iş yapan kısımdır. Genellikle, bütün vitaminler hücrede enzimlerin koenzim kısmı olarak iş görür.

Bazı enzimler ise, ortama yalnız belli iyonlar eklendiğinde etkindirler. Canlı bünyesinde bulunan eser elementler (Mn, Cu, Zn, Fe,vs.) bu enzimatik işlevlerde aktivatör olarak kullanılırlar. Bazen, enzimin iş görebilmesi için bir metal iyonuna gereksinimi vardır. Yani koenzim metal iyonu ise buna "Kofaktör" denir. Bazı durumlarda koenzim apoenzim kısmına sıkıca bağlanmıştır; bu bağlanan kısma "Prostetik grup"; prostetik grupla apoenzim kısmının her ikisine birden "Holoenzim" denir.

Enzimler; etki ettiği maddenin sonuna "ase=az" eki getirilerek ya da katalizlediği tepkimenin çeşidine göre adlandırılırlar.
Enzimler genel olarak şöyle sınıflandırılabilirler:
  • Oksidoredüktazlar
  • Transferazlar
  • Hidrolazlar
  • Liazlar
  • İzomerazlar
  • Ligazlar (Sentetazlar)
Enzim Reaksiyonlarını Etkileyen Faktörler
Enzimler kimyasal reaksiyonları gerçekleştirdiklerinde bazı faktörlerin etkisi altında kalırlar. Bunlar;
  • Isı: Her enzim reaksyonunun optimal bir ısı seviyesi vardır.İnsanda bu ısı 36,5 derecedir.0 derecede enzimler pasiftir.Ancak yapıları bozulmaz.Canlılıkta kaybedilmeyebilir.Genel olarak enzimler 60 C de bozulurlar
  • pH (asitlik-bazlık oranı): Her reaksiyonun gerçekleşebilmesi ortamın pH'ını belirleyen belli oranda [[H+]] ve [[OH-]] iyonları konsantrasyonu olmasına bağlıdır.
  • Substrat konsantrasyonu: Ortamda reaksiyon hızını artırıcı yapılardan biride enzim ve substrat miktarıdır.Her ikisinin miktarı belirli oranlarda artırılırsa reaksiyon hızı sürekli artar.
  • Su: Enzim reaksiyonunun gerçekleşebilmesi için ortamda belirli oranda su olması gerekir. Çünkü moleküllerin birbirine çarparak reaksiyonu gerçekleştirebilmesi için hareketi sağlayacak sıvı bir ortamın olması gerekir. Tohumlarda su miktarı az olduğundan reaksiyonlarda minimal seviyede gerçekleşmektedir.

Enzimlerin Özellikleri
  • Biyolojik reaksiyonların aktivasyon enerjisini düşürürler.
  • Enzim daima bir çeşit reaksiyonu gerçekleştirir.
  • Enzimler aynı tür reaksiyonu bozulmadan tekrar tekrar yapabilirler.
  • Enzimler gerçekleşecek reaksiyonun çabuk dengeye ulaşmasını sağlar.
  • Enzimler cansız ortamda da görev yaparlar.
  • Enzimler reaksiyonlarını daima etki ettiği maddenin dış yüzeyinden başlatırlar. Örneğin, sindirim esnasında eğer besinler ağızda ve midede fiziksel olarak parçalanmasaydı sindirim çok az gerçekleşirdi. Enzimler dış yüzeyden reaksiyonu başlatarak sindirime de yardımcı olurlar.

BAKINIZ
Apoenzim - Koenzim
Enzimler - Amilaz
Lipaz ve Lipaz Türleri
Enzimler - Proteaz

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 9 Ekim 2016 01:51
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #2
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Enzimler, Proteinlerden yapılmışlardır ve doğal olarak yalnız canlılar tarafından sentezlenirler. Hücre içerisinde meydana gelen binlerce tepkimenin hızını ve özgüllüğünü düzenlerler. Çok defa hücre dışında da etkinliklerini korurlar.
Enzimler aktivasyon enerjisini düşüren biyolojik katalizörlerdir ve çoğunlukla protein yapısındadırlar.
Sponsorlu Bağlantılar
Bununla beraber az sayıda enzim RNA’lardan meydana gelmiştir. Enzimlerin bazıları sadece proteinlerden oluşur ve etkinlik gösterebilmek için başka moleküllere ihtiyaç duyarlar. Enzimin protein olmayan kısmına kofaktör adı verilir. Kofaktörler organik veya inorganik moleküller olabilir. Kofaktörler organik bir molekül ise koenzim olarak adlandırılır.
Solunumun, büyümenin, kas kasılmasının, sinirdeki iletimin, fotosentezin, azot bağlanmasının, deaminasiyonun, sindirim vs.'nin temelini oluştururlar.

Canlı hücrelerde tepkimeler kural olarak 0-50°C; çoğunlukla da 20-42°C arasında meydana gelir. Bu sıcaklıkta tepkimelerin oluşması biyokatalizör denen enzim ya da fermentlerle olur. Bu, aktivasyon enerjisinin düşürülmesi ile olur.

Başlangıçta "E n z i m" terimi, sindirim kanalında olduğu gibi bir çözelti ya da sıvı içerisinde etki ettiği durumlarda (Kühn 1878); buna karşın "Ferment = Maya" terimi çoğunluk hamur mayasında olduğu gibi, hücreye bağlı olduğu durumlarda kullanılmıştır. Buchner (1897), fermentlerin de hücre dışında etki ettiğini bulunca iki terim arasındaki farklılık ortadan kalkmış oldu. Her iki terim arasında bugün herhangi bir fark olmamakla beraber, bakteri, mantar ve diğer hücreli enzima tik işlevler, mayalanma ve etki maddeleri de ferment olarak kullanılacaktır.

Enzimlerin Özellikleri

Yalıtılan enzimlerin tümü protein yapısındadır ya da protein kısmı bulundururlar. Etki ettiği maddenin sonuna "Ase = Az" eki getirilerek ya da katalizlediği tepkimenin çeşidine göre adlandırılırlar. Örneğin, kitine etki eden kitinaz enzimi vs. Çok defa renksizdirler, bazen sarı, yeşil, mavi, kahverengi ya da kırmızı olabilirler. Suda ya da sulandırılmış tuz çözeltisinde çözülebilirler. Fakat mitokondrilerde bulunan enzimler lipoproteinler ile bağlandığından (bir fosfolipit-protein kompleksi) suda çözünmez. Enzimlerin etkinlikleri akıllara durgunluk verecek derecededir; örneğin, sığır karaciğerinden elde edilen ve bir molekül demir içeren katalaz enzimi, bir dakikada, O C°'de 5.000.000 hidrojen peroksit (H2Cy molekülünü H2O ve 1 /2 O2'ye parçalayabilir. Enzimin etki ettiği bileşiğe "Substrat" denir; bu durumda hidrojen peroksit katalazın substratıdır. Enzimin saniyede etki ettiği substrat molekül sayışma Enzimin Etkinlik Değeri = Turnover Sayışı denir. Bu O C°'de katalaz enzimi için 5.000.000 dür. Bazı enzimler tepkimelerde yan ürün olarak vücutta H2O2 meydana getirdiğinden ve bu da vücut için zehirli olduğundan, katalaz enzimi onları sürekli parçalayarak hücreleri korur. Bir molekül katalaz enziminin parçaladığı H2O2'i demir atomu yalnız başına ancak 300 senede parçalayabilir. Ya da mol başına aktivasyon enerjisi için 18.000 kalori vermek gerekir. Kolloyidal platin bu aktivasyon enerjisini 11.700 Kal./Mol.'a, katalaz enzimi de 5500 Kal./Mol.'a düşürür. Bazı enzimler çok özgüldür; yalnız bir substrata etki eder. örneğin, üreaz yalnız üreye etki ederek onu amonyak ve CO2'de parçalar. Halbuki bazıları çeşitli substratlara etki eder; dolayısıyla daha az özgüldürler, örneğin peroksidaz başta hidrojen peroksit olmak üzere birçok bileşiğe etki eder. Bazı enzimler yalnız bazı bağlar için özgüldür, örneğin pankreastan salgılanan lipaz, yağlardaki ester bağlarına etki eder.

Kuramsal olarak enzimli tepkimeler dönüşlüdür; enzim, tepkimenin yönünü değil dengenin oranım saptar. Tipik örnek, lipazın yağı parçalaması; fakat aynı zamanda gliserin ile yağ asitlerini birleştirmesidir. Ortamda sadece yağ asidi ya da sadece gliserin ile yağ asitlerinin birleşimi varsa denge ona göre, Yağ -------> gliserin + 3 yağ asidi şeklinde olur. Denge noktası, yani tepkimenin hangi yöne gideceği termodinamik yasalanna göre belirlenir. Çünkü denge bir tarata doğru giderken enerji verir, tersine enerji alır.

Enerjiye gereksinim gösteren tepkimelerin, enerji meydana getiren tepkimelerle aynı zamanda meydana gelmesi gerekir ya da enerji herhangi bir şekilde önceden depo edilmelidir. Canlı bünyesinde enerji depo etme, fosfor esterleri şeklinde olur. Yaşamsal işlevlerin yürütülmesinde ATP (adenozin trifosfat) en önemlilerindendir; bu bileşik batarya gibi görev yapar.

Enzimler hücrede bir takım 'team' halinde çalışır; birinin son ürünü kendisinden sonraki enzimin substratını yapar, örneğin, amilaz enzimi nişastayı iki zincirli maltoza, maltaz enzimi ise maltozu tek zincirli glikoza çevirir. Bir seri enzim aracılığıyla (11 kadar), daha sonra göreceğimiz gibi, glikoz da laktik aside çevrilir vs.

Enzimlerin Özellikleri

1. Canlı sistemlerde gerçekleşen hemen her reaksiyon enzimlerin denetiminde olur.
2. Enzimin etkilediği maddeye substrat veya etkinen madde denir.
3. Enzimler kimyasal reaksiyonlardan değişmeden çıkarlar.
4. Enzimin protein kısmında aktif merkez ( aktif bölge ) denilen özel bir bölüm bulunur. Reaksiyon sırasında enzim substratına geçici olarak aktif merkezden bağlanır.
E (Enzim) + S (Substrat) ES (Enzim-Substrat Kompleksi) —> Ü(Ürünler) + E (Enzim)
5. Her hücrede genellikle reaksiyon çeşiti kadar enzim çeşiti vardır.
6. Enzimler genellikle çift yönlü ( tersinir ) çalışır.
7. Enzimler sadece hücre içinde değil, uygun ortam sağlandığında hücre dışında da çalışabilirler.
8. Enzimlerin etkinlikleri son derece hızlıdır. Örneğin sığır karaciğerinden elde edilen katalaz enzimi, bir dakikada 5 milyon hidrojen peroksit (H2O2) molekülünü su ve oksijene parçalayabilir.
9. Enzimler sitoplazmada serbest olarak bulunabildikleri gibi, belirli hücre organellerine (mitokondri, ribozom vb. ) bağlanmış durumda da olabilirler.
10. Enzimler hücrede genellikle takım halinde çalışırlar. Takım halinde çalışan enzimlerin aktiviteleri “geri besleme mekanizması” ile sağlanır.
11. Vücutta hangi tip enzimlerin sentezleneceğine ait bilgileri genler taşır.
12. Organizmada bir tek enzim eksikliği bile önemli sorunlara yol açabilir.

Enzimlerin Yapısı
Tüm enzim proteinleri genler tarafından şifrelenir. Dolayısıyla amino asit dizilimi kendine özgüdür (bir gen-bir enzim kuralını hatırlayınız). Bazı enzimler (pepsin ve üreaz gibi) yalnız proteinden oluşmuştur. Fakat diğer çoğunluğu iki farklı kısımdan meydana gelmiştir.
Bunlar:
  • Protein Kısmı (enzimin apoenzim kısmı): Bu kısım enzimin hangi maddeye etki edeceğini saptar.
  • Koenzîm Kısmı: Organik ya da inorganik, çok defa fosfattan meydana gelmiş, protein kısmına göre çok daha küçük moleküllü bir kısmıdır. Enzimde işlev gören ve esas iş yapan kısım bu kısımdır. Koenzim kısmı genellikle protein kısmından ayrılabilir ve analizlerinde birçok vitamini bünyesinde bulundurduğu (thiamin, niacin, riboflavin vs.) görülmüştür. Buradan şu genelleştirmeyi yapabiliriz: Bütün vitaminler hücrede enzimlerin koenzim kısmı olarak ödev görürler. Ne koenzim ne de apoenzim kısmı yalnız başına etkindir. Bazı enzimler ortama yalnız belirli iyonlar eklendiğinde etkindirler, örneğin bazı enzim zincirine ancak Mg++ iyonu eklenince glikozu laktik aside çevirebilir. Tükrükteki amilaz nişastayı yalnız Cl iyonlarının bulunduğu ortamda parçalayabilir. Canlı bünyesinde bulunan eser elementler, Mn, Cu, Zn, Fe ve diğer elementler bu enzimatik işlevlerde aktivatör olarak kullanılır. Bazen enzimin iş görebilmesi için bir metal iyonuna gereksinim vardır. Yani koenzim kısmı metal iyonu ise (Ca++, K++ Mg+, Zn++) buna "Kofaktör" denir. Enzimin etkinlik göstermesi için gereksinme duyduğu organik moleküllere "K o e n z i m" denir. Bazı durumlarda koenzim kısmı apoenzim kısmına kuvvetlice (kovalent) bağlanmıştır; bu sıkı bağlanan kısma "Prostetik Grup"; prostetik grupla apoenzim kısmının her ikisine birden de "Holoenzim" denir. Koenzimlerden önemli olanların bazılarını hücre metabolizmasında göreceğiz.

Enzimlerin bir kısmı sitoplazmaya serbestçe dağılmış olarak, diğer bir kısmı da hücredeki bazı yapılara sıkıca bağlanmış olarak bulunur. Laktik asit, amino asit ve yağ asitlerinden türeyen maddeleri karbondioksit ve suya kadar parçalayan solunum enzimleri, mitokondri zarlarının yapışma katılır. Keza ribozomların işlevsel bütünlüğüne katılan enzimler de bu tiptir. Dokulardaki enzimler değişik yöntemlerle saptanabilir.

Enzimlerin Sınıflandırılması
Her enzimin 4 rakamlı bir numarası vardır, örneğin, 3.6.1.3. "ATP fosfohidrolaz" da birinci numara sınıfını, ikinci numara alt sınıfını, üçüncü numara grubunu, dördüncü numara da kendine özgü sıra numarasını) verir. Buna göre enzim sınıfları şunlardır:

1. Oksidoredüktazlar: Redoks tepkimelerini katalizler.
  • Dehidrogenazlar: elektron kazandırıcı tepkimeleri etkilerler.
  • Oksidazlar: Elektron kaybeden tepkimeleri etkilerler.
  • Redüktazlar: Substratı bir redüktör aracılığıyla indirgeyen enzimlere denir. örneğin asetaldehit redüktaz, asetaldehiti alkole redükler.
  • Transhidrogenazlar: Bir molekülden diğerine hidrojen taşıyarak onu redüklerler.
  • Hidroksilazlar: Substratlarına bir hidroksil ya da su molekülü katan enzimlere denir, örneğin, fenilalanin hidroksilaz bir hidroksil grubunu fenilalanine ekleyerek onu tirozine dönüştürür.

2.Transferaz Enzimler: Hidrojenin dışında bir atomun veya atom grubunun (metil, karboksil, glikozil, amino, fosfat grupları) bir molekülden diğerine aktarılmasını sağlarlar.
  • Dekarboksilazlar: Karboksilik asitlerden CO2 çıkmasını sağlarlar.

3. Hidrolaz Enzimler: Bir molekül su sokmak suretiyle ya da su molekülü aracılığıyla moleküllerin yıkılmasını sağlayan enzimlerdir. Ester, peptit, asitanhidrit ve glikozidik bağlarına etki ederler.
  • Esterazlar: Ester bağım yıkan enzimlerdir (lipaz, ribonükleaz, fosfataz, pirofosfataz, glikozidaz).
  • Proteazlar: Peptit bağım yıkan ezimlerdir (proteinaz).

4. Liazlar: Su molekülü çıkarmadan molekülleri yıkan enzimlerdir, örneğin C-C bağı, aldolaz ve dekarboksilazla yıkılır. Keza C-0 ve C-N bağım yıkanlar da vardır.

5. izomerazlar: Molekül içinde değişiklik yaparak onun uzayda dizilişin! değiştiren enzimlerdir. Örneğin razemaz, epimeraz.

6. Ligazlar (Sentetazlar): Enerji kullanarak substrat moleküllerinin birbirine bağlanmasını; örneğin amino asitlerin ve yağ asitlerinin aktifleşmesini sağlarlar.

Enzimlerin Çalışma Mekanizması
Daha önce de değindiğimiz gibi enzimin hangi substratla çalışılacağını saptayan kısmı apoenzim kısmıdır. Demek ki apoenzim kısmıyla substrat arasında bir ilişki vardır. Alman kimyacısı EMIL FISCHER tarafından bunun kilit anahtar uyumu gibi olacağı savunulmuştur. Koenzim kısmı daha çok kimyasal bağa yakın olarak işlev gösterir, örneğin ester bağlarını parçalar vs. öyle anlaşılıyor ki enzimin apoenzim kısmı bir ya da birkaç yerinden (aktif bölgelerden) substrat molekülüne yapışıyor ya da bağlanıyor (yani bir enzim-substrat kompleksi oluşturuyor) ve bu arada koenzim kısmı substrat üzerindeki bağlarla gerçek anlamda birleşmeye veya bağlanmaya giderek onu parçalıyor. Elinde kazması olan bir yol işçisi, kazacağı yeri kendisi saptamasına karşın (apoenzim kısmı), kazma işlemini yapan kazmanın kendisidir (koenzim kısmı). Enzimlerde kural aynıdır. Enzimlerin kimyasal yapıları, özellikle üçüncül yapıları tam olarak bilinmediğinden (ilk yapışı açıklanan enzim ribonukleaz, 124 amino asitten meydana gelmiştir) çalışma mekanizmaları da hala tam anlamıyla açıklığa kavuşturulamamıştır.

Enzimlerin Çalışmasına Etki Eden Faktörler
Sıcaklık
Sıcaklık 10 °C yükseldiğinde tepkime hızı iki misli artar; yani tepkime hızının yükselmesi, sıcaklıkla doğru orantılıdır. Fakat belirli bir noktadan itibaren düşmeye başlar ve tamamen durur. En iyi çalışabileceği sıcaklığa Optimum Sıcaklık denir. Yüksek sıcaklıklarda enzimler etkisizdirler (genellikle 55-60 °C'de). Bazı ılıcalarda yosunlar 80 °C'de yaşabilirler; fakat bunun üzerindeki sıcaklıklarda enzimleri tamamen koagüle olur ve bir daha etkili hale geçemez. Optimum noktanın biraz üzerinde enzimler etkisiz olmasına karşın, sıcaklık düşünce tekrar etkili hale geçebilirler. Fakat bu sıcaklığın devamı ya da sıcaklığın biraz daha yükselmesi enzimlerin etkinliğini sonsuz olarak ortadan kaldırır. Enzimlerin etkisiz hale geçmeleri ile proteinlerin koagüle olması arasında büyük bir ilişkinin olması, onların, büyük bir kısminin proteinlerden yapıldığım kanıtlar. Doğal olarak enzimler, proteinlerin bir kısmı gibi üçüncül yapıya sahiptir veya en azından moleküllerinin bir kısmı bu yapıdadır. Fakat yüksek sıcaklıklarda bu helozonik ya da üçüncül yapı parçalandığından ya da birbiri üzerine yığıldığından, protein koagüle olur ve enzim etkisiz hale geçer (sütün kaynatılmasında, bakteri enzimlerinin etkisiz hale geçmesi ile ekşime önlenir; bu yoldan teknikte büyük ölçüde yararlanılır; konserve vs. yapımında). Düşük sıcaklıklar enzimin etkinliğini azaltır. 0°C'de enzim ya hiç ya da pek az işlev gösterir; fakat soğuğun enzimin yapışım bozduğu görülmemiştir. Sıcaklık eski hale döndüğünde etkinlik yine başlar (dondurmak suretiyle besin maddelerinin saklanması, yine enzimlerin etkisiz hale geçirilmesiyle sağlanır), insan vücudunda, daha doğrusu sabit sıcaklıklı hayvanlardaki enzimler çoğunluk 37°C'de optimum etkindirler. Daha yüksek sıcaklıklarda (çocuklarda 42, yetişkinlerde 41 °C) enzimler etkisizleşirler; çok defa da koagüle olurlar.

pH
Enzimler pH değişimine karşı çok duyarlıdırlar. Genellikle çok fazla asidik ve alkalik ortamda etkisizdirler. Bazı hallerde enzimler en yüksek etkinliği belirli bir pH derecesinde gösterirler. Bu pH derecesine "Optimum pH" denir. Örneğin, proteini parçalayan pepsin, midenin 2 pH'lık asidik ortamında maksimum çalışır; buna zıt olarak pankreastan salgılanan ve yine protein sindiriminde rol alan tripsin, ancak 8,5 pH'de optimum olarak çalışabilir. pH'la ilgili olmasının nedeni, yapılarında proteinleri taşımalarındandır. Ola ki, pH'a bağlı olarak protein molekülü üzerinde çeşitli elektrik yüklenmeleri ve buna bağlı olarak dış yüz şekli (üçüncül yapı) meydana gelmekte ve substratla-enzim uyuşmasını sağlamaktadır. Belki de bu elektrik yüklenmesi enzim-substrat arasındaki çekiciliği artırmaktadır. Kuvvetli asitler ve bazlar enzimleri koagüle ederler.

Enzim /Substrat Derişimi
Eğer pH ve sıcaklık sabit tutulursa, enzim/substrat derişimi arasındaki orana bağlı olarak bir tepkime hızı görülür. Substratın ya da enzimin fazla olması bu hızı değişik şekillerde etkileyebilir. Bol substrat bulunan bir ortama eklenecek enzim, son ürünün miktarım artıracaktır.

Diğer Kimyasal Maddeler ve Suyun Etkisi
Birçok kimyasal madde enzimleri etkisiz hale getirir; örneğin, siyanit, solunumda önemli rol oynayan sitokrom oksidaz enzimin! etkileyerek inhibe eder (Şekil 2.15/c). Ölüm meydana gelebilir. Florit, glikozu laktik aside çeviren enzim kademele-rine etki eder. Hatta enzimin bizzat kendisi zehir etkisi yapabilir; örneğin, 1 mg. kristal tripsin, farenin damarına enjekte edilirse ölüm meydana gelir. Bazı yılan, arı ve akrep zehirleri de enzimatik etki göstererek kan hücrelerin! ya da diğer dokuları tahrip ederler.

Enzimlerin büyük bir kısmı işlevlerini su içerisinde gösterdiklerinden, suyun miktarı da enzim işlevinde etken bir koşuldur. Genellikle % 15'in altında su içeren ortamlarda, enzimler işlev göstermezler. Reçel ve pekmez yapımında bu faktör önemlidir. Sulandırılan reçelin, balın ya da pekmezin vs.'nin mayalanması ve ekşi-mesi bu yüzdendir. Hatta tahıl alımlarında su oranının % 15'in altında istenmesi de bu nedene dayanır.
Prof. Dr. Ali Demirsoy

.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 2 Mayıs 2016 20:56
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #3
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
ENZİMLER
Enzimler, canlı dokuların bileşiminde az miktarda bulunan, fakat çok önemli rolleri olan organik katalizörlerdir.Yapılarını esas olarak proteinler oluşturduğu için, enzimlere metabolik proteinler de denmektedir.Canlı hücrenin bütün fonksiyonları enzimlerle sağlandığından ; yaşama, bir anlamda birbirini izleyen enzimatik tepkimeler bütünü de denilebilir.O halde,enzimler olmasaydı biyokimyasal değişmelerin hemen hepsi yaşa hızını ayak uyduramaz başka bir değişle canlılık olmazdı.

Bir biyolojik sistemde meydana gelen tepkimeleri ,laboratuarda oluşturmak istersek,karşımıza çok yüksek sıcaklık , basınç gibi birtakım fizikokimyasal yöntemlerin uygulanması gibi sorunlar ortaya çıkar. Bu fizikokimyasal yöntemlerin uygulanması halinde bile,reaksiyonların birçoğu izlenemeyecek derecede yavaş seyreder. Oysa ki biyolojik sistemlerde bu tepkimeler öylesine kolay ve hızlı olmaktadır ki; örneğin karbonhidrat ,protein ve yağlar ancak derişik asit, ya da bazik çözeltilerde kaynatılarak hidroliz edilmesine karşın; bu maddeler, sindirim sisteminde çok daha yumuşak koşullarda ve 370C hidroliz olabilmektedir. O halde biyolojik sistemlerde tepkimelerin kolay ve hızlı oluşmasına destek veren ya da aracı olan birtakım yapıların olması gerekir. İşte bu işlevleri yürüten organik maddeler enzim adı verilen biyolojik katalizörlerdir.

Enzimler reaksiyonları hızlandıran ve reaksiyon sonunda değişmeden çıkan maddelerdir. Katalizörlerin çok azı dahi çok iş görür ve bu moleküller tekrar tekrar kullanılabilir. Katalizörler reaksiyonların aktivasyon enerjisini düşürerek vücut sıcaklığında meydana gelmesini sağlar.

Su da önemli bir katalizördür. H+ ve Cl– kuru ortamda birleşmezler; sulu ortamda ise patlayarak birleşirler. Demir, platin, nikel, palladyum da endüstride katalizör olarak kullanılır (pamuk yağının doyurulması). Her kimyasal tepkimenin başlayabilmesi için bir enerji engeli vardır. Hatta enerji veren tepkimelerin dahil başlayabilmesi için belirli bir enerjinin verilmesi gerekir. Bu enerjiye “aktivasyon enerjisi” denir.

Aktivasyon enerjisi, moleküllerin enerjisini yükselterek tepkimeye girmesini sağlar. Bu çoğunlukla ısıtma ile gerçekleşir. Ancak unutmamak gerekir ki, organizmaların ısıya karşı dayanma güçleri sınırlıdır. Canlı hücrelerde aktivasyon enerjisinin düşürülmesi, yüksek ısı kullanılarak gerçekleştirilemez. Aktivasyon enerjisinin düşürülmesinde katalizörler kullanılır.

1.Enzimlerin Sınıflandırılması

Önceleri enzimlerin birçoğu, sadece substrat isimlerine göre “az” eki ilave edilerek tek grupta toplanırdı. Günümüzde ise 2000’den fazla farklı enzimin bilinmesi, böyle bir sınıflandırmayı yetersiz kılmaktadır. Bu sebeple, uluslar arası bilimsel sınıflandırma sistemine gidilmiştir. Bu sisteme göre; bir enzim ECS x.x.x.x şeklinde bir numara almaktadır. Örneğin, glikoz transferaz enziminin tanımlanması “ECS 2.7.1.1” şeklinde yapılmaktadır. İsmin sonundaki “az” eki enzim olduğunu;
·“2” transferaz olduğunu;
·“7” fosfotranferaz olduğunu;
·“1” hidroksil grup taşıdığını;
·“1” bir fosfat grubunu D-glikoza verdiğini ifade eder.
Bu sistem, bütün enzimleri 6 grupta toplamakta ve bu gruplar da kendi içlerinde alt gruplara ayrılmaktadır.

Enzim sınıfları aşağıda belirtildiği gibidir.

Enzimlerin Sınıflandırılması
Sınıf
Fonksiyonu
Oksidoredüktazlar
Elektron transferi yapan enzimlerdir. Yani oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarını(redoks tepkimelerini) katalizler.
(A) redükte+ (B) redükte (A) okside +(B) redükte

Transferazlar

Grup transferi yapan reaksiyonları katalizleyen enzimlerdir. Hidrojen dışında herhangi bir atom veya atom grubunun (metil, karboksil, amino, fosfat grupları), bir molekülden diğerine aktarılmasını sağlarlar.
AX+B A+BX

Hidrolazlar
Su moleküllerini kullanarak kompleks moleküllerin bağlarını parçalayan enzimlerdir (sindirim reaksiyonları).

Liazlar

Bir molekülden su molekülü çıkarmadan bir grubu koparan enzimlerdir. Örneğin C-C bağı al dolaz veya karboksilaz enzimleriyle yıkılabilir. Ayrıca,C-O ve C-N bağını yıkan enzimler de bu gruba girerler.

İzomerazlar

İzomerik grupları vermek üzere, molekül içi grup transferi yapan enzimlerdir.

Ligazlar
ATP yıkımı ile dehidrasyon reaksiyonlarını katalizleyen enzimlerdir. Enerji kullanarak substrat moleküllerinin birbirine bağlanmasını; örneğin aminoasitlerin ve yağ asitlerinin aktifleşmesini sağlarlar.

2.Enzimlerin Yapısı
Enzimler basit ve bileşik yapılı olmak üzere iki gruba ayrılır. Basit yapılı enzimler (üreaz ve pepsin gibi) sadece proteinden ve yardımcı kısımlardan meydana gelir.

a) Protein Kısım
Yalnızca proteinden meydana gelen bu kısım enzimlerin çok çeşitli olmasını ve enzimin hangi maddeye etki edeceğini belirler. Sindirim enzimleri gibi basit enzimler yalnızca proteinden oluşmaktadır.

b) Yardımcı Kısım
Yardımcı kısım, organik veya inorganik moleküllerden meydana gelir. Koenzimleri oluşturan organik moleküller genellikle B grubu vitaminler, NAD, FAD ve sitokromlardır. İnorganik moleküllere ise “kofaktörler” denir. Bunlara örnek olarak da Ca++,Mg++,Zn++,K+ gibi elementleri verebiliriz.

Yardımcı kısım, bileşik enzimlerin etkinlik gösterebilmesi için mutlaka gereklidir. Enzimin esas iş yapan kısmı olup, moleküllerin bağlarına etki eder (parçalama- birleştirme gibi). Ne protein kısmı, ne de yardımcı kısım ayrı ayrı etkili olamazlar. Yani bileşik enzimin çalışabilmesi için iki kısmın da bir arada bulunması gerekir. Apoenzimle yardımcı kısmın meydana getirdiği yapıya “holoenzim” denir. Apoenzime sıkıca bağlanan protein yapıda olmayan tüm yardımcı kısımlara da “prostetik grup” denir.Bir apoenzim daima bir koenzim veya kofaktörle çalışabilmesine rağmen, aynı koenzim veya kofaktör bir çok apoenzimle çalışabilir.

3.Enzimlerin Özellikleri

·Etki ettiği maddenin sonuna “az” eki getirilerek, ya da katalizlediği tepkimenin çeşidine göre adlandırılırlar. Örnek olarak kitine etki eden kitinaz enzimin, verebiliriz.
·Enzimler reaksiyonları başlatmazlar, başlamış reaksiyonları hızlandırırlar. Reaksiyonları başlatan ise aktivasyon enerjisidir.
·Enzimler, hücre içinde sentezlenirler; hücre içi ve hücre dışı ortamlarda çalışırlar.
·Enzimler etkilerini maddenin dış yüzeyinden başlatırlar; maddelerin yüzeyi ne kadar geniş olursa etkinlikleri o kadar hızlı olur. Örneğin, kıyılmış ete enzimin etkisi aynı miktarda parça etten daha hızlıdır.
·Enzimlerin etkinlikleri son derece hızlıdır. Örneğin sığır karaciğerinden elde edilen katalaz enzimi, bir saniyede 00C de 5,000,000 H2O2 (hidrojen peroksit) molekülünü parçalayabilir. Enzimin etkinlik değeri (=turnover sayısı); enzimin saniyede etki ettiği substrat sayısıyla belirlenir. Bu 00C de katalaz enzimi için 5,000,000’dir. Katalaz enziminin parçaladığı H2O2 ‘yi demir atomu yalnız başına ancak 300 senede parçalayabilir.
·Enzimler genellikle spesifik olup, her enzim belli bir reaksiyonu katalizler. Enzimin etki ettiği maddeye “substrat” denir. Etkilenen madde enzimin yüzeyine anahtarın kilite uyması gibi yapı bakımından uygunluk gösterir. Reaksiyon sonunda çıkan madde üründür. Enzimler reaksiyon sonunda değişmeden çıkar ve aynı reaksiyon için tekrar tekrar kullanılabilirler.

Enzim substrat arasında ilişki anahtar ve kilit modeline benzetilmesine rağmen enzimin aktif bölgesinin sabit bir yapısı olmadığı bazı moleküller için şekil değişikliklerine uğradığı belirlenmiştir. Şekil 4’degösterildiği substratlar enzimin aktif bölgesine tutunduklarında enzimle substrat arasında zayıf bağlar oluşur ve enzimin şekli değişir. Bu değişiklik substratla enzim arasındaki uyumu, bağlanma isteğini ve kuvvetini artırır. Reaksiyon sona erdiğinde enzim herhangi bir değişikliğe uğramaksızın açığa çıkar. Bu şekilde enzimin substratın durumuna göre şeklini ayarlamasına induced-fit hipotezi denmektedir.

·Enzimler takım halinde çalışırlar. Birinin son ürünü kendisinden sonraki enzimin substratı (etkilediği madde) olabilir. Örneğin amilaz enzimi nişastayı iki glikozlu maltoza, maltaz enzimi de maltozu glikoza parçalar. Glikoz da bir seri enzim aracılığı ile laktik aside dönüştürülür. Yani, reaksiyonların her basamağında ayrı bir enzim görev alır.

İlgili reaksiyonlar dizisinde gerekli enzim bozulursa ürün oluşmaz. Ürünün oluşabilmesi için ortama gereken enzim ilave edilmelidir.

·Enzim tepkimeleri çift yönlü olup, moleküllerin parçalanmasını veya birleşmesini sağlarla. Enzimler, tepkimenin yönünü değil, dengenin oranını belirler. Örneğin lipaz yağı parçalayabildiği gibi; aynı zamanda gliserinle yağ asidinin birleşmesini de sağlar.

Denge noktası; yani, tepkimenin hangi yöne gideceği “termodinamik yasalarına” göre belirlenir. Çünkü denge bir tarafa doğru giderken enerji verir, tersine enerji alır. Dengenin yönünü belirleyen faktörleri; konsantrasyon, gerekli ısı ve basınç şeklinde sıralayabiliriz.
·Enzimlerin protein kısmı ribozomlarda sentezlenir. Eğer DNA’nın enzimi sentezleten bölümü bozulursa (mutasyon) ilgili enzim yapılamaz. Sonuçta enzimin etkilediği reaksiyon gerçekleşmediği için hücre, ölüme dahi gidebilir.

4.Enzimlerin Çalışmasını Etkileyen Faktörler
Protein yapıda olan enzimlerin çalışmasını etkileyen birçok faktör bulunur.

a) Enzim Konsantrasyonu

Ortamda yeterli miktarda substrat var ise; reaksiyonun hızı, enzim konsantrasyonu ile doğru orantılı olarak artar.

b) Substrat Konsantrasyonu
Ortamda yeterli miktarda enzim bulunduğu durumda, substrat miktarını artırmaya devam ettiğimiz taktirde bir müddet sonra reaksiyonun hızı sabitleşir. Çünkü, ortamda bulunan enzimlerin tümü substratlarla reaksiyona girmiş olur.

c) Sıcaklık
Enzim reaksiyonları vücut sıcaklığında hızlıdır. Sıcaklığın düşmesi reaksiyonu yavaşlatır, ancak, enzimlerin yapısına tesir etmez. Sıcaklık yükseldikçe reaksiyonlar hızlanır, sıcaklığın belli bir dereceden (45-55 0C) sonra artması, enzimlerin yapısını bozacağından reaksiyon durur. Çünkü enzimler protein yapısında olduğundan yüksek sıcaklığa dayanamazlar.

d) Ortam pH’sı
Her enzimin en iyi çalıştığı bir pH aralığı vardır. Bu aralık genellikle nötr’e yakın değerlerdir. Ancak asidik veya bazik ortamlarda çalışan enzimler de vardır. Örneğin pepsin enzimin en iyi çalıştığı pH 1,2’dir. Düşük ve yüksek pH dereceleri enzimlerin çalışmasını engeller. Daha önce de açıkladığımız gibi pH; ortamın asidik, nötr veya bazik olmasını ifade eder.

e) Ortamdaki su miktarı
Enzimler sulu ortamda etkili olup, genellikle su miktarının %18’in altında olduğu ortamlarda çalışmaz. Reçel ve pekmez yapımını buna örnek olarak verebiliriz. Bal ve pekmezin sulandırınca ekşimelerinin sebebi enzimlerin aktif hale geçmesinden ileri gelir.

f) İnhibitörler (engelleyiciler)
Enzim reaksiyonlarını yavaşlatan veya engelleyen maddelere inhibitörler denir. Substratlara çok benzeyen bu maddeler enzimlerle birleşerek, enzimi etkisiz hale getirirler. Bazı inhibitörler ise, enzimlerle birleşip enzimin parçalanmasına neden olurlar. Antibiyotiklerin vücuttaki etki mekanizması bu sisteme göre işler. Bazı maddeler ise, enzimin substratını veya aktif maddesini bozar. Bunlara örnek olarak bazı ilaçları (antibiyotikler), bazı zehirleri (yılan, akrep, arı zehiri, siyanür, arsenik), zirai ilaçlar ve ağır metalleri (kurşun, bakır ve civa) verebiliriz.

g) Aktivatörler (Aktifleştiriciler)
Enzimler reaksiyonlarını hızlandıran maddelere “aktivatör” denir. Özellikle mangan, nikel, klor ve magnezyum iyonları enzimlerin etkinliğini artırır. Bazı aktivatörler, enzimin substratı ile birleşmesini kolaylaştırırken, bazıları enzimin aktif yüzeyini daha da aktif hale getirerek reaksiyon hızını artırırlar. Yine panzehirler, enzime bağlanmış olan zehiri kendine bağlayarak enzimin serbest kalmasını ve enzimatik reaksiyonların normal seyrinde devam etmesini sağlar. Yani aktivatörler enzim aktivitesini artıran inorganik veya organik maddelerdir (H2S,KCN ve sistein gibi).

5.Enzim İşlevinin Düzenlenmesi
Hücrelerdeki bütün reaksiyonları katalizleyen enzimlerin aktivitesi ve miktarı, hücre ihtiyacına göre düzenlenmek zorundadır. Bu düzenleme hem tek hücrelilerde hem de çok hücrelilerde görülmektedir. Dolayısıyla canlıda bu şekilde madde ve enerjinin ekonomik olarak kullanımı sağlanır. Canlılarda bu düzenleme ilkesine benzerlik gösterir.
Her organizmanın belirli hücrelerde belirli proteinler sentezler. Örneğin hemoglobin ancak alyuvarlarda,sindirim enzimleri (tripsin,pepsin,amilaz) ancak belirli bezlerde sentezlenmektedir.bu şekilde hem madde, hem de enerji ekonomik bir şekilde kullanılmış olur. Enzim işlevlerin düzenlenmesi aşağıdaki gibi birkaç madde halinde özetlenebilir.

·Enzimlerin bazıları oluştukları yerde zararlı etki yaptıklarında, hücre bir ‘inhibisyon ‘ (engelleme) mekanizması geliştirir. Örneğin; tripsin, pankreas hücrelerinde oluştuğu zaman inaktif tiripsinojen şeklindedir. Böylece inaktif tiripsinojen pankreasın yapısını bozmaz.tiripsonejen ancak duedenumda (oniki parmak bağırsağı ) enterokinaz enziminin etkisiyle aktif tripsin haline dönüşür. Dikkat edilirse bu düzenlemede enzim aktivitesi , mevcut enzimlere yeni bir grubun elenmesiyle sağlanır.
·Enzimatik reaksiyonlar dizisi sonucu oluşan son ürünler ,belli bir konsantrasyonu erişince enzim faaliyetinin durması gerekir. Bu sırada feed-back ( geri besleme) mekanizması devreye girer (şekil-4.18). buna göre reaksiyonlar sonucu oluşan son ürün, metabolik yolun ilk enzimi ile gevşek olarak bağlanarak enzimin faaliyeti baskılanır.bu şekilde hücrede madde yığılmasının önüne geçilmiş olur.

·Eğer bir hücrede enzimlerin katalizlediği olay sonucu oluşacak maddeye daha fazla ihtiyaç varsa o zaman gerekli enzimlerin bir miktar daha sentezler.bu olaylar hormonlar sayesinde gerçekleşir.

KOENZİMLER
Bazı enzimlerin saf protein molekülleri olup, yapısında aminoasitten başka bir grup bulunmadığını (basit enzim), bazılarının ise aktivite gösterebilmesi için kofaktör adını verdiğimiz inorganik metal iyonlarına veya koenzim denilen kompleks organik moleküllere ihtiyaç duyduğunu öğrenmiştiniz. Koenzim ve kofaktörler reaksiyon esnasında geçici olarak bağlandığı halde, bazı bazı enzimlerde bu gruplar devamlı olarak kovalent bağları ile bağlı olarak bulunurlar.
Koenzimlerin temelinde b-grubu vitaminleri oluşturur. Bunlar içinde en önemlileri şunlardır.

·Tiamin Pirofosfat (TPP): yapında vitamin-B,olarak bilinen tiamin bulunur.TPP çeşitli reaksiyonlarda ara taşıyıcı olarak rol oynar.Örneğin ,pirüvat dekarboksilaz reaksiyonlarında asetaldehit taşıyıcısıdır.
·Flavin Adenin dinükleotitler (FAD): Yapısında B2 vitamini olarak bilinen riboflavin bulunur.flavin mononükleotit (FMN)ve flavin adenin dinükleotid(FAD),bu gruptaki öneli koenzimdir. Bu koenzimlerde NAD gibi oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında iş görür ve krebs çemberinde substratlardan hidrojen çeker.
·Nikotinamid Adenin Dinükleotid (NAD) ve Nikotinamid Adenin Dinükleotid Fosfat (NADP) : Bu koenzimler oksidasyon ve redüksiyon reaksiyonlarda iş görürler. Bunlardan NAD ,hücre solunumda görev alırken ,NADP fotosentez reaksiyonlarında çalışır.(Şekil 4.19)
·Koenzim A (CoA) :Koenzim A pentotetik asitten oluşur.(B vitamini türevi).CoA: protein ,yağ ve karbonhidratların parçalanması sonucu açığa çıkan asetik asiti krebs çemberine taşır. (asetik-CoA). Bu molekül, daha sonra asetik asitten ayrılarak tekrar aynı işi yapar. Asetik asit ise krebs reaksiyonunda CO2 ve H2O ‘ya kadar parçalanır.
·Piridoksin Fosfat : yapısında B6 vitamini olarak bilinen piridoksin bulunur.aminoasitlerin metabolizma reaksiyonlarında enzimlere bağlı olarak çalışır.
·Biotin: Enzimatik karboksiyon reaksiyonlarında (COOH)karboksil grubunun ara taşıyıcısı olarak görev yapar.

·Folik Asit: Karbonla alkil grubu taşıyıcısı olarak iş görür.
·Koenzim B12 : Ana bileşeni B12 vitamini olup ,metil grubu transfer eden enzim reaksiyonlarına katılır.

ENZİM ARAŞTIRMALARI
Enzimlerin insanlar tarafından endüstriyel alanda kullanılmaları çok eski devirlere kadar uzanmaktadır. İlk çağlardan beri üretildiği bilinen ekmek, yoğurt,şarap, peynir gibi gıda maddelerinin üretiminde, incir bitkisinden elde edilen sıvı ile sütten peynir yapıldığını bildirmiştir. Daha sonra bu sıvıda ‘fisin’ adı verilen bir enzim olduğu bulunmuştur.

·Enzimler hakkındaki ilk bilgiler 1570’li yıllarda elde edilmiştir.pasteur ve liebing gibi birçok ünlü araştırmacının katkıları ile enzimler hakkında pekçok temel bilgi sağlanmıştır.
·1838 yılında alman kimyacı berjeıius, reaksiyon hızı üzerine etki yapan maddelere ‘katalizör veya katalizatör’ adını vermiştir.
·1838’de gagnrard ve schav adlı iki bilgin, birbirinden habersiz olarak fermantasyon olayını incelemiş ve bu olayın maya adı verilen bazı mikro organizmalar aracılığıyla meydana geldiğini açıklamıştır.
·1879’da Kühne ,biyolajik reaksiyon hızlarına etki eden maddeleri ayırt etmek için yunanca mayada bulunan anlamına gelen ‘enzim’ kelimesini önermiştir.
·1883 ‘ de poyen veperşon nişastanın çözünürleştirilmesinde malt özütü içinde bulunan ‘diastaz enziminin’ etkin olduğunu belirlemiştir.
·18852de blumenthal , peynir yapımında kullanılmak üzere ,ilk kez rennin enziminin özütünü , teknolojik boyutlarda üretmeyi başarmıştır.
·1897’de büchner ,maya hücrelerinden bazı enzimleri ayırmayı başararak , yeni bir araştırma alanı açmıştır.
·1915’te rahm ,lipaz ve proteaz enzimlerinin çamaşır yıkama sularına katılarak ,çok etken bir temizleyici olarak kullanılabiceğini göstermiştir.
·1926 ‘da james B.Summer ,ilk kez üreaz enziminin kristallerini elde ederek ,molekülün büyük bir kısmının protein olduğunu göstermiştir..
·1930’da ise Northrop ,kuintz,herriott ve amson gibi bilginlerden oluşan bilim adamı grubu sırası ile pepsin ,tripsin ,kimotripsin ve karboksipeptinaz enzimlerini kristalize etmeyi başarmıştır.
·1930 ‘arda 80 adet enzim tanınırken , 1968’lerde bu rakam 1300 ‘e 1982 ‘de 2000’e yükselmiştir. Günümüzde ise 25000 enzimin olduğu bilinmektedir ve yine enzimlerle ilgili çalışmalar süratle devam etmektedir.

ENZİMLERİN UYGULAMA ALANLARI
Zamanında enzimler genelde endüstri, klinik, tıp ve eczacılık gibi alanlarda kullanılmaktadır. Enzimler ;bitkisel, hayvansal kaynaklardan ve mikro organizmalardan elde edilmektedir. Örneğin proteini parçalayan enzimlerden olan papain bitkisinden ; fisin.,incir bitkisinden; nişastayı parçalayan alfa-amilaz,çimlenmekte olan arpadan ;tripsin,büyük baş hayvanların pankreaslarından ;pepsin tavuk ve sığırların bazı sindirim lizozim,yumurta akından ;rennin veya proteaz enzimi ,süt emmekte olan buzağıların 4.midesinden endüstriyel ölçmekte üretilmektedir.

Enzim kaynağı olarak mikroorganizmalar; kolay çoğalabilmeleri , enzim oluşumunun kolay kontrol edilebilmesi gibi nedenlerden dolayı potansiyel kaynak olarak düşünülürler. Bitkilerden elde edilen proteazların yanında , bakterilerden de proteaz amilazlar ve glikoz-izomeraz gibi endüstriyel öneme sahip enzimler de elde edilmektedir. Ayrıca glikoz oksidiz ,katalaz, lipaz ,laktoz vb. daha birçok enzim küf mantarından elde edilmektedir.
Bugün tıp ,eczacılık, tarım, hayvancılık, çevre,gıda ,kağıt,tekstil,deterjan vb. birçok alanda enzimler kullanılmaktadır. Son yıllarda biyoteknoloji alanında gelişmelerle elde edilen enzimlerin kullanımının en fazla olduğu alan gıda endüstrisidir.proteazlar ve amilazlar bu alanda en çok kullanılan enzimlerdir. Eczacılıkta da enzimler kullanılmaktadır. Bu alandaki en iyi örneği ,hazım kolaylaştırıcı bazı ilaçların bileşimindeki besinlerimizin temel bileşenlerinden olan proteini parçalayan proteaz ,nişastayı parçalayan selüloz ,yağları parçalayan lipaz ve laktozu parçalayan laktaz enzimlerdir. Enzimlerin eczacılıkta kullanıma bir diğer örnek de penisilin amidan enzimidir.
Yine enzim kullanımının en fazla olduğu alanlardan biriside deterjan endüstrisidir. Deterjanlar kullanılacakları alana göre bileşimi değişen kompleks karışımlardır. Bazı deterjanlar alkali koşullarda aktivite gösteren alkali-protez (bazik) enzimlerini içerirler,bazı deterjanların yapımında da amilaz ve lipazlar kullanılmaktadır. Bu enzimlerin etkisi ile özellikle protein , yağ ve nişastanın tesiriyle oluşan kirlilik etkisi bir şekilde temizlenir. Deri işlemede ve deri endüstrisinde de enzimlerden yararlanılmaktadır. Bakteriyel protezler,deri dokusu dışındaki proteinlerin ve yağların temizlenmesinde bazı proteazlar
Deriden kılların ayrılmasında ve derinin yumuşatılmasında kullanılmaktadır. Ayrıca çeşitli selülozlu atıkların karbon kaynağı olarak kullanılmasında ,kalitesiz yağlardan daha kaliteli yağların elde edilmesinde enzimlerden yararlanılmaktadır.
Yapılan pekçok araştırma sonucunda,enzimlerin kullanım alanları giderek artmaktadır.Özellikle son yıllarda rekombinant-DNA teknolojisine paralel olarak ,yeni ve istenilen özellikteki enzim elde edilmesi mümkün olmaktadır;buna bağlı olarak da enzim kullanımı giderek yaygınlaşacaktır.

ENZİM YETERSİZLİĞİNE BAĞLI OLARAK ORTAYA ÇIKAN METABOLİK BOZUKLUKLAR
Ad:  enz1.JPG
Gösterim: 16101
Boyut:  97.8 KB
Ad:  enz2.JPG
Gösterim: 11632
Boyut:  61.9 KB
Canlı da her kimyasal tepkimenin belli bir enzim yardımıyla yürüdüğünü açıklamıştık. İşte herhangi bir enzim doğuştan gelen ve DNA yapısında bir hataya bağlı olan genetik bir nedenle yapılamıyorsa ,yardımcı olduğu tepkime gerçekleşmez. Sonuçta ,enzim yetersizliğinden dolayı anormallikler ortaya çıkar. Enzim hastalıkları en çok akraba evliliklerinden doğan çocuklarında görülür.
Uzmanlar bozuklukları; protein, karbonhidrat metabolizmaları ile sindirim sisteminde görülen aksamalar olarak belirtmiş ve bu bozuklukların giderilmesi için dikkat edilecek hususları da ;enzimi yetersiz olan besin öğelerinin alınmaması ;veya sınırlaması bunun da normal gelişme ve büyümeyi etkileyecek şekilde olması gerektiği şeklinde açıklamışlardır.
Özellikle Akdeniz bölgesinde bakla yiyen bazı insanların öldüğü gözlenmiştir. Bunun sebebi ise glikoz-6-fosfat dehidrogenaz enziminin Çukurova yöresinde insanların %8’inde bulunmamasıdır. Bu enzim ,oksijen miktarın ayarlanmasında rol aldığından eksik olan bünyelerde,anti-oksijen taşıyan bir maddenin vücuda girmesi durumunda kan hücreleri hızla ölür. Bu yüzden anti-oksijen taşıyan bakla da bu üzücü olayın ortaya çıkmasına yol açmaktadır.


Bilim ve Teknik Dergisinden Derlenmiştir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2016 22:49 Sebep: Mesaj düzeni / Kırık görsel!
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #4
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
ENZİMLER
Enzimler çok yüksek katalizleme gücüne sahip proteinlerdir;bu sayede metobolizmaya katılan madde moleküllerini etkinleştirirler.Her enzimin katelizleme etkinliği belli bir alttepkene ya da belli bir kimyasal bağa özgüdür;bu etkinlik,hücrelerde ve vücut sıvılarında bulunan ve etkinleştirici ya da engelleyici adıyla anılan maddelerin varlığından önemli ölçüde etkilenir.Bu maddeler de her enzim etkinliği için ayrıdır.
Proteinli yapılarından dolayı enzimler ısı,ışınım,yüksek basınç,kuvvetli asit ve baz etkisiyle bozunurlar.Aslında her enzimin kendine özgü sıcaklık,iyon tepkimesi (pH) ve basınç koşulları bulunmakla birlikte etkinlik “optimum”u 40 C dolaylarındadır.
Enzim üretimi genlerin denetimi altında gerçekleşir (bir gen-bir enzim).

ENZİMLERİN YAPISI

Enzimlerin varlığı uzun zamandan beri görgül olarak bilinmekle beraber, yapıları ancak yakın zamandan beri bilinmektedir.Kristalleşmiş ilk enzim olan üreaz J.B. Sumner tarafından 1926’da elde edildi.O zamandan beri yaklaşık 400 enzim kristalleştirilmiş ve en az 1000 tanesi belirlenmiştir.
Enzimlerin hepsi proteindir.Proteazlar gibi bir kısmı etkinliklerini yalnızca proteinli yapılarına borçludur.Bunun tersine, diğerleri proteinli olmayan tamamlayıcı maddelerin varlığını gerektirir:bir metal iyonu ya da koenzim denen karmaşık bir organik molekül.Bu durumda tepkime ancak koenzim ile meydana gelir.Protein yalnızca alttepkenin bağlanmasında işe karışır.
Koenzimsiz enzimlerde proteinin bir kısmı tepkimeye katılır:ilgili aminoasitler,polipeptit zinciri üzerinde komşu olmayabilirler ama zorunlu olarak üç boyutlu olarak yer almalıdırlar (molekülün ikincil ve üçüncül yapısının katlanması).Alttepken ile temasa geçen aminoasitler bütününe etkin alan denir.Bu alan da ikiye ayrılır:alttepkene zayıf ya da kuvvetli bağlarla bağlanan yere bağlanma alanı,alttepkeni kimyasal tepkimeyi yaptırmak üzere etkileyen yere kataliz alanı denir.
Bazı enzimler,proenzim ya da zimojen denen ve etkin olmayan öncüler biçiminde salgılanırlar.Bunlar doğal olarak etkinleşirler;örneğin,memelilerin midesinde etkin olmayan enzimsel pepsinojen,mide suyunda önceden var olan pepsin ile etkin pepsine dönüşür.

ENZİMLERİN ÖZELLİKLERİ

  • Her enzim özel bir substratı etkiler.
  • Substratın yüzey artışı enzim etkinliğini artırır.
  • Her enzim özel bir kofaktör (koenzim) le çalışır.
  • Bir kofaktör (koenzim) birden çok enzimin yardımcı kısmı olabilir.
  • Her hücre kendi enzimini kendi üretir.
  • Her hücrede kimyasal reaksiyon çeşidi kadar enzim çeşidi vardır.
  • Enzimler reaksiyonları hızlandırırlar veya yavaşlatırlar.
  • Enzimler tepkimeden değişmeden çıkarlar. (harcanmazlar) ve tekrar tekrar kullanılırlar.
  • Enzimler hücre dışında da etkendirler.
  • Enzimler protein yapıdadırlar. Proteinlerin yapısını bozan her şey (PH, Isı vb.) enzimin yapısını da bozar.
  • Enzimatik reaksiyonlar çift yönlüdür.
  • Enzimler belirli bir PH değerinde aktifleşirler. ÖRN: Pepsin , PH=2 , Tripsin PH=8,5
  • Her enzim bir gen tarafından kontrol edilir.
  • Enzimler tek veya takımlar halinde çalışırlar.
  • Bazı enzimler inaktif olarak üretilir. Aktivatörlerle aktif hale getirilir.
HCL
ÖRN : Pepsinojen — Pepsin
Bazı maddeler (metal iyonları ve zehirler) enzimlerin aktif bölgeleri ile birleşip onları etkisiz hale getirir.
Birleşik enzimlerde substratı tanıyan protein kısmıdır. Bağlanma ve etkinlik ise kofaktör (koenzim) ile gerçekleşir.

ENZİMATİK REAKSİYONLARI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
ISI
  • Düşük Isı : Kinetik enerji azalır. Reaksiyon yavaşlar.Dönüşümlüdür.
  • Yüksek Isı : Enzimlerin protein olan yapısını bozar.Dönüşümsüzdür.

PH
  • Asitler ve bazlar enzimlerin hızını yavaşlatır. Enzimlerin en etkin olduğu PH değeri 7 dir
  • Enzimin yapısını bozarlar.
  • Substratın yapısını bozarlar.
  • Enzim koenzimin (kofaktör) ayrışmasına neden olurlar.
  • Enzimle substrat arasına girerek birleşmeye engel olurlar
  • Ancak bazı enzimler farklı PH derecesinde aktif olurlar.
ÖRN : Pepsin — PH = 2
Tripsin — PH = 8,5 gibi

ENZİM MİKTARI
Belli oranda substrat bulunan ortama enzim ilave edildikçe reaksiyon hızlanır ve en hızlı noktada substrat bitince reaksiyon durur.

SUBSTRAT MİKTARI

Enzim miktarı sabit tutulup substrat miktarı arttırıldıkça reaksiyon hızlanır. Enzimlerin doygunluk anından sonra belirli hızla devam eder ve biter.

SUBSTRAT YÜZEYİ
Enzimler substrata dış yüzeyden etki ederler yüzey arttıkça enzim etkinliği artar.
Not: Enzim miktarıda artarsa

AKTİVATÖR VE İNTİBİTÖR

Aktivatörler Vitamin,hormon,safra tuzu vb)
İnhibitörler Ağır iyonlar,toksinler,zehir vb)

Sindirim Enzimleri
AĞIZ: PİTYALİN(AMİLAZ)
MİDE: GASTRİN, PEPSİNOJEN+HCl=PEPSİN, LAP
İNCEBAĞIRSAK: ENTEROGASTRİN, MALTAZ, SUKRAZ=SAKKARAZ, LÂKTAZ, ENTEROKİNAZ, EREPSİN, KOLESİSTOKİNİN,
PANKREAS: AMİLAZ, TRİPSİNOJEN,KİMOTRİPSİNOJEN,İNSÜLİN,GLUKAGON
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 3 Mayıs 2016 00:46
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2008       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Enzimlerin çalışma şekli:
Enzimler başardıkları işler yanında çalışma şekilleride hayli ilginçtir.Bir enzim sahip olduğu 3 boyutlu yapısıyla yanlızca bir kimyasal tepkimeyi katalizleyebilir.Bir kimyasal tepkimeye giren enzim başka hiçbir kimyasal reaksiyona girmez.
Reaksiyona giren enzimi bir "U" şekli olarak düşünürsek bu enzimin içine yerleşecek madde (substrat) ancak çubuk şeklinde olmak zorundadır.Eger kimyasal maddeler daire, kare veya başka tip sekillerde olursa enzim tarafından katalizlenemez.
Ad:  enzim.gif
Gösterim: 10883
Boyut:  11.2 KB
Şekilde görülen animasyonda bir enzimin çalısması çok güzel bir biçimde tasvir edilmiş.Enzim tıpkı bir "E" harfine benzetilmiştir (yeşil renkli).Enzimin, üzerinde değişiklik meydana getirdiği madde ise sarı olarak gösterilmiş (substrat).
Enzim E şeklinde olmasına karşılık etki ettiği madde tam ona uyacak şekildedir.Eger etkiledigi madde U şeklinde değilde F veya T gibi başka şekillere benzeseydi o takdirde kimyasal tepkime gerçekleşmeyecekti.Bu ise enzimleri birbirinden ayıran en önemli özelliktir.
Enzimden ayrılan kırmızı ve mavi şekiller ise etki ettiği maddenin son şeklidir.Yani A maddesi B + C maddesine dönüşmüştür.
Basit bir animasyonla gördüğümüz bu enzim-substrat işlemini birde gerçek haliyle görelim.
Ad:  enzstruk.gif
Gösterim: 11383
Boyut:  47.9 KB

Soldaki şekilde, animasyonda şematize edilen enzim-substrat kompleksi çok net bir biçimde görünmektedir.
İşte vücudunuzun her hücresinde bunun gibi binlerce enzim-substrat kompleksi her salise birbirleriyle reaksiyona girmektedir.
Hücrede bulunan binlerce enzimden bir kaç tanesinin eksikliği kimyasal reaksiyon faaliyetlerini arap saçına döndürmektedir. Bu enzimler hücre için "olmazsa olmaz" niteliktedir.
Hepimizin çok iyi bildiği bir hastalık olan "Albinizm" hücredeki enzimlerden yanlızca bir tanesinin eksikliği neticesinde meydana gelen bir hastalıktır.
Bu hastalığa neden olan problem ise şu şekilde meydana gelir.
Tirozin Tirozinaz > Melanin
Bilindiği gibi deriye renk veren pigmentin adı "Melanin" dir.Bu pigment gerekli miktarlarda üretilerek deriye belli bir renk tonu kazandırılır.
Fakat "Albinizm" hastalığı mevcut olan kişilerde yukarıdaki denklemde görülen "Tirozinaz" enzimini sentezleyen DNA hasar görmüştür.Dolayısıyla DNA hatalı olduğu için Tirozinaz enzimini üreteceği yere şekli değişik başka bir enzim üretmektedir.Bu enzim ise Tirozin maddesini tanıyamamakta, ve Tirozin maddesini Melanin pigmentine çevirememektedir.
Hücredeki bu reaksiyon Tirozin aşamasında duraklayınca, hasta kişide albino deri ve albino saç meydana gelmektedir.Yani bembeyaz bir ten.
Bu örnekten anlaşılacağı gibi organizma içerisinde tek bir enzim eksikliği bile çok büyük tahribatlara neden olabilmektedir.
Bunun tam tersine güneşe çıkan insanların ise deri rengi bir süre sonra kararmaya başlar.Bunun nedeni hücredeki bazı enzimlerin eksikliğinden değil, yanlızca güneş ışığının Tirozinaz enzimini aktive etmesinden dolayıdır.Tirozinaz enzimi güneş ışığına maruz kaldığı zaman çok aktif bir hale geçer.Tabii enzim canlanırken aynı zamanda DNA ile senkronize çalışmaya başlar.DNA durmadan Tirozin üretir, Tirozinaz enzimi ise aktif konumda sürekli olarak Tirozine saldırır.
Tabii sizin derinizde sürekli Melanin pigmenti birikir ve kararmaya başlarsınız.
Bazı ilginç enzimler
Vücudun vazgeçilmez askerleri olan enzimlerden bazıları gerçekten oldukça ilginç görevler üstlenmişlerdir.İlginç görevleri olan enzimlerden DNA ile birlikte çalışanlar bunların başında gelir.
DNA, kendinin kopyasını çıkarabilen bir moleküldür.Tabii bu işi kendi başına yapamaz.Bunun için birçok enzim görev alır.Özellikle DNA replikasyonundan (kopyalama) sonra bazı enzimler DNA ya tıpkı bir annenin yavrusuna baktığı gibi bakarlar.
Mesela DNA kendini kopyalar kopyalamaz bazı enzimler DNA üzerine hücum ederek derhal tarama yapmaya başlarlar.Yaptıkları bu taramalarla DNA üzerinde yanlış kopyalanmış bir baz'a rastlarlarsa derhal bu baz'ı yerinden sökerler.Daha sonra sökülen bu yanlış baz'ın yerine doğrusunu ekleyerek hatayı giderirler.
Diger bir enzim bu enzimin ardından yenilenen bölgeye müdahele ederek yerleştirien doğru baz'ın yerine sıkıca bağlanmasını sağlar.
Diğer bir ilginç enzim ise DNA dan RNA sentezi sırasında görev alır.Bu enzim sentezlenen RNA da yanlış ve gereksiz kopyalanmış bazları tek tek yerinden sökmek yerine, yanlış bazların sıralandığı bölgeleri tespit ederek baz dizilerini bu bölgelerden makas gibi keser.Fakat bu kesme işlemi tek bir bölgede değilde birden fazla bölgede meydana gelince DNA parça parça ayrılmaya başlar.
Ama hücre bununda önlemini alarak olay yerine ikinci bir enzimi gonderir.Bu enzim ise parça parça ayrılmış enzimleri kollarından tutarak yanyana getirir ve birbirine bağlar.
Enzim adını verdiğimiz kompleks molkeüller, aslında hücre içerisinde üstlendikleri görevleri bakımından birer mucizedirler.Aminoasitlerden oluşan şuursuz birer molekül yığını olmasına karşın oldukça iyi düşünülmüş fonksiyonarı yerine getirirler.
Son düzenleyen Safi; 3 Mayıs 2016 02:21
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
5 Ocak 2009       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Enzimlerin Kullanım alanları
Yapay enzim;
Bir enzimin protein yapısının şifrelenmesinden sorumlu olan DNA dizisi kullanılarak, laboratuvar ortamında sentezlenmiş haline yapay enzim denir. Bu sentez, tamamen laboratuar gereçleri kullanılarak tüpler içinde gerçekleştirilebildiği gibi, bazı aracı canlıların vücutlarında da dolaylı olarak yapılabilir.

Endüstriyel uygulamalar

Enzimler, spesifik katalizörlere gerek duyulan kimya endüstrisinde ve diğer enüstriyel uygulamalarda kullanılır. Ancak, enzimler genelde katalizleyebildikleri tepkime sayısı ve ayrıca organik çözücü ve yüksek sıcaklıklarda stabiliteleri açısından sınırlıdırlar. Bu yüzden protein mühendisliği aktif bir araştırma sahası olmuştur, konusu yeni özelliklere sahip enzimlerin tasarımıdır. Bunun için ya rasyonel tasarım ya da laboratuvar ortamında (
in vitro) evrim yöntemleri kullanılır.

Uygulama Kullanılan enzim Örnekler ekmek endüstrisi
alpha-amylase catalyzes the release of sugar monomers from starch
Fungal alfa-amilaz enzimleri normalde 50 derecede etkisizleşirler ve pişirme sırasında imha olurlar. Undaki nişastanın şekere parçalanmasını katalizler. Mayanın şeker üzerindeki etkisi ile karbon dioksit meydana gelir. Ekmek ve ekmek ürünleri yapımında kullanılır.
Ad:  e1.png
Gösterim: 11427
Boyut:  3.0 KB
alpha-amylase catalyzes the release of sugar monomers from starch
Proteazlar Bisküvi imalatçıları undaki proteaz seviyesini azaltmak için kullanırlar.

Bebek gıdaları
Tripsin Bebek gıdalarının önceden sindirimi.

Alkol endüstrisi

Ad:  e2.jpg
Gösterim: 10647
Boyut:  11.1 KB
Malt üretimi için arpanın çimlendirilmesi.

Bira üretiminde arpanın ezilmesi ile enzimler salınır. Bu enzimler nişasta ve proteinleri parçalayarak basit şerkerler amino asitler ve peptitler üretir, bunlar da fermantasyonda kullanılır. Arpa enzimlerinin endüstriyel üretimi Biracılıkta yaygınca kullanılır, arpadaki doğal enzimler yerine kullanılırlar. Amilaz, glukanaz, proteazlar Malttaki polisakkarit ve proteinleri parçalarlar. Betaglukanazlar ve arabinoksilanazlar arpa bulamacını (
wort) ve biranın filtrelenme özelliklerini iyileştirirler. Amiloglukozidaz ve pullulanazlar Düşük kalorili bira yapımı ve fermantasyonun ayarlanması. Proteazlar Biranın saklanması sırasında oluşan bulanıklığın giderilmesi.
Asetolaktatdekarboksilaz (ALDC) Diasetil oluşumunu engellemek Meyve suları Selulazlar,
pektinazlar Meyve sularının berraklaştırılması

Süt endüstrisi

Ad:  e3.jpg
Gösterim: 11694
Boyut:  8.3 KB
Rokfor peyniri

Genç geviş getirici hayvanların midesinden elde edilen Rennin. Peynir üretimi, proteinin hidrolizi için. Mikroplar tarafından üretilmiş enzim Süt endüstrisinde artarak kullanılmaktadır. Lipazlar Mavi küflü Rokfor peynirinin üretimi sırasında peynirin olgunlaşmasında kullanılır. Laktazlar Laktozun glukoz ve galaktoza parçalar.
Et yumuşatması Papain Pişirilecek etin yumuşamasını sağlar.

Nişasta endüstrisi

Ad:  e4.JPG
Gösterim: 11068
Boyut:  14.4 KB
Amilazlar, amiloglucosideazlar ve glukoamilazlar Nişastayı glukoza ve çeşitli şuruplara dönüştürür. Glukoz izomeraz Nişastalı malzemelerden yüksek fruktozlu mısır şurubu üretiminde glukozu fruktoza dönüştürür. Bu şurupların kuvvetli tatlandırıcı özellikleri ve ayni tatlılık derecesi için
sükroza kıyasla daha düşük kalori değerleri vardır.

Kağıt endüstrisi
Ad:  e5.jpg
Gösterim: 10588
Boyut:  4.5 KB
South Carolina, ABD'de bir kâğıt fabrikası.

Amilaz, Ksilanaz, Selulaz ve ligninazlar Nişastanın daha düşük viskozteye indererek kağıdın şekillenmesi ve kaplanmasını kolaylaştırır. Ksilinaz, renk gidermek için kullanılan çamaşır suyu miktarını azaltır. selülaz lifleri düzgünleştirir, su çekilmesini artırır ve mürekkep giderilmesini kolaylaştırır; lipazlar kalınlığı azaltır; ligninazlar lignini sindirip kağıdı yumuşatırlar

Biyoyakıt endüstrisi
Ad:  e6.png
Gösterim: 10266
Boyut:  23.8 KB
Selülozun 3 boyutlu yapısı

Selülazlar Selülozu fermante edilebilir şekerlere parçalamak için kullanılır (bkz. selülozik etanol). Ligninazlar Lignin atıkların kullanımı
Biyolojik çamaşır tozu Başlıca proteazlar, bunlar bakteriler tarafından hücre dışına salgılanır Giysilerden protein lekelerinin çıkarılması için. Amilazlar Bulaşık makinası deterjanlarında, dayanıklı nişasta lekelerinin çıkarılmasında. Lipazlar Yağ lekelerinin çıkartılmasını kolaylaştırmak için. Selülazlar Çamaşır yumuşatıcılarında kullanılır. kontakt lens temizleyicileri Proteazlar Enfeksiyon olmaması için lenslerde proteinleri çıkarmak. Kauçuk endüstrisi Katalaz Peroksitten oksijen üretilerek lateksten sünger kauçuk imal etmek için.

Fotoğraf endüstrisi

Proteaz (fisin) Artık fotoğraf filmindeki jelatini çözerek içindeki gümüşü elde
etmek için.

Moleküler biyoloji

Ad:  e7.png
Gösterim: 10377
Boyut:  36.8 KB
DNA çift sarmalı.

Restriksiyon enzimleri, DNA ligaz ve polimerazlar Gen mühendisliğinde DNA'nın manipülasyonu için, farmakoloji, tarım ve tıpta kullanılır. restriksiyon sindirimi ve polimeraz zincir reaksiyonu için esastırlar. Moleküler biyolojinin ayrıca adli bilimde de önemli bir yeri vardır.
Son düzenleyen Safi; 3 Mayıs 2016 02:42 Sebep: Sayfa düzeni.
Quo vadis?
cHatLaqLady - avatarı
cHatLaqLady
Ziyaretçi
4 Nisan 2010       Mesaj #7
cHatLaqLady - avatarı
Ziyaretçi
ENZİMLER
Günümüzde aldığımız bilimsel mesafeye rağmen canlı nedir? sorusu hala çözülememiş bir sorudur.Ancak çok iyi bildiğimiz birşey varki,hücre ve hücrelerden oluşmuş canlılar durup dinlenmebi lmeden reaksiyon gerçekleştiren kimyasal labaratuvarlardır.bulabaratuvar içerisinde reaksyonları gerçekleştiren kimyagerler,enzzimler dir.bu reaksyonlar sindirim,görme,konuşm a....vs.dir.Yukarıda saydığımız olaylarla beraber organizmada insanı hayrete düşürenreaksiyonlarda vardır.Özellikle ETS tarafından gerçekleştirilen elektron taşıma reaksyonları.ETS enzimleri H atomunu elektron ve protonlarına ayırarak taşırlar.Elektron ETS tarafından taşırken protonda ayrı yoldan taşınır.
Yukarıda canlı ve enzimler arasındaki ilişkiye biraz değindik.Buradan şöyle bir sonuç çıkarabiıiriz:CANLILI K, ENZİMATİK REAKSYON zincirleriyle gerçekleşmektedir.


Enzimin Tanımı Ve Yapısı


Canlılarda meydana gelen biyokimyasal reaksiyonları gerçekleştiren katalizörlere enzim denir.Enzimler yapı olarak iki kısımda incelenir.Basit enzimler ve bileşik enzimler.

Basit Enzimler:

Sadece proteinden meydana gelmiş enzimlerdir.Bunlara en iyi örnek sindirim enzimleri ve üreyi parçalayan üreaz enzimleridir.Reaksiyo n direk olarak protein kısmı tarafından yürütülür.

Bileşik Enzimler:
Bileşik enzimler iki kısımdan meydana gelir.
Protein + Vitaminler
Protein + Mineral maddeler veya metal iyonlarıdır.
Bu enzimlerin protein kısmına apoenzim,vitamin kısmına koenzim veya prostatik grup denir.Metal iyonları ve mineral maddeler gibi kısımlarına da enzim aktivatörleri denir.
Bileşik enzimler ayrı ayrı görev yapamazlar.Çünkü enzimin etki ettiği maddeyi protein kısmı belirler.Koenzim reaksiyonu gerçekleştirir.Organi zmalarda vitamin veya metal iyonları eksik olursa protein kısımları reaksiyonu gerçekleştiremez.Bund an dolayı canlı hastalanır.Mesela gözdeki A vitamini görme reaksiyonlarını gerçekleştiren enzimin bir parçasıdır.Yani koenzimdir.A vitamini olmasa reaksiyon gerçekleşmez ve gece körlüğü ortaya çıkar.

BİR GEN - BİR ENZİM İLİŞKİSİ:
Canlıda her enzim proteinden yapılmıştır.Her prtein bir gen tarafından programlandırılarak görevlendirilmiştir buna bir gen bir enzim hipotezi denir. Genler sentezletmiş olduğu proteine ne yapacağınıda şifrelemiştir.

ENZİM REAKSİYONLARININ ETKİLENDİĞİ FAKTÖRLER:

Enzimler kimyasal reaksiyonları gerçekleştirdiklerind e bazı faktörlerin etkisi altında kalırlar.

ISI:
Her enzim reaksyonunun optimal bir ısı seviyesi vardır.İnsanda bu ısı 36,5 derecedir.0 derecede enzimler pasiftir.Ancak yapıları bozulmaz.Canlılıkta kaybedilmeyebilir.Gen el olarak enzimler 60 C de bozulurlarPH
Her reaksiyonun gerçekleşebilmesi ortamın PH ını belirleyen belli oranda H ve OH iyonları konsantrasyonu olmasına bağlıdır.

ENZİM VE SUBSTRAT KONSANTRASYONU
Ortamda reaksiyon hızını artırıcı yapılardan biride enzim ve substrat miktarıdır.Her ikisinin miktarı belirli oranlarda artırılırsa reaksiyon hızı sürekli artar.SU
Enzim reaksiyonunun gerçekleşebilmesi için ortamda belirli oranda su olması gerekir .Çünkü moleküllerin birbirine çarparak reaksiyonu gerçekleştirebilmesi için hareketi sağlayacak sıvı bir ortamın olması gerekir.Tohumlarda su miktarı az olduğundan reaksiyonlarda minimal seviyede gerçekleşmektedir.

ENZİMLERİN ÖZELLİKLERİ
1=Biyolojik reaksiyonlrın aktivasyon enerjisini düşürürler.
2=Enzim daima bir çeşit reaksiyonu gerçekleştirir.
3=Enzimler aynı tür reaksiyonu bozulmadan tekrar tekrar yapabilirler
4=Enzimler gerçekleşecek reaksiyonun çabuk dengeye ulaşmasını sağlar
5=Enzimler cansız ortamdada görev yaparlar.
6=Enzimler reaksiyonlarını daima etki ettiği maddenin dış yüzeyinden başlatırlar.Mesala sindirim esnasında eğer besinler ağızda ve midede fiziksel olarak parçalanmasaydı sindirim çok az gerçekleşirdi.Çünkü enzimler dış yüzeyden reaksiyonu başlatırlar.

Enerji Veren Enzimler
Çocukluğunuzdaki enerjinizi hatırlayın? Nereye gitti dersiniz? Cevabı enzimlerde aramak lazım. Enzimler vücudumuzdaki her fonksiyonu katalize ederler fakat zamanla tükenirler ve eski enerjimizi kaybederiz. Enzimlerle saati geriye çevirin böylece daha iyi bir sindirim, daha güçlü bağışıklık sistemine sahip olun ve enerjiniz artsın.

Sindirimi kolaylaştıran enzimler
Bunlar sindirim sistemimiz boyunca yerleşirler ve sindirim kolaylaştırıp yediğimiz gıdaların vücut tarafından emilmesini kolaylaştırırlar. Tükürük, mide, pankreas ve karaciğerimizde spesifik protein, karbonhidrat ve yağ sindirim enzimleri bulunur. Bunlarsız gıdalar vücut tarafından alınamaz ve sonuçta kötü beslenme, açlık ve ölüm ölüme kadar giden vakalar olabilir. Sindirim vücudumuzun enzim rezervlerini önemli oranda tüketir.

Sistemik enzimler

Bunlar vücudumuzun işleyişi ve onarımını destekler. Hücre seviyesinde onarımdan zihinsel fonksiyonlara vücudumuzdaki her adımda yeni ve özellikli bir enzime ihtiyaç duyarız. Enzimler olmaksızın vücdumuz yavaşlayarak durmaya başlar. Sigara içmek, içki içmek, kirliliğe maruz kalmak ve stresli ortamlarda bulunmak gibi senzim seviyemizi düşürür.

Gıda enzimleri
Bunlar zengin miktarda taze ve çiğ gıdalarda bulunur. Sindirim sistemimize doğrudan destek verirler. Gıdaları sindirmek için ihtiyaç duyulan dengeyi sağlar, gıdalar bu dengeyle içeriklerindeki besinleri vücuda salarlar. Bu da sindirim sistemi için gereken enzim ihtiyacını azaltır ve enzimlerin sınırlı olan miktarını muhafaza eder.

Gıda enzimleri ısıyla yok olur
Gıda enzimleri ile ilgili bilinmesi gereken, bu enzimlerin son derece hassas olduğu ve ısıyla yok olduğudur. 41 derecede hasar gören enzimler 48 derecenin üzerine çıkıldığında tamamıyla tahrip olur ve ölürler. Bu ısı kaynatma veya kızartma ısısından çok uzaktır.

Enzimler ve yaşlanma
Enzimlerin tükenmesi yaşlanmada önemli bir faktördür ve sindirim sorunlarına yol açar, bağışıklığı zayıflatır, yaralanma ve sakatlanmaların iyileşmesini geçiktirir ve enerji düşüşüne neden olur. Chicago’da bulunan Michael Reese Hospital’den Doktor Meyer ve çalışma arkadaşları tarafından yapılan araştırmada genç yetişkinlerin tükürüklerindeki enzimatik yoğunluğun 69 yaşın üzerindeki kişilerdekinden 30 kat daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Bu azalmanın iç enzim arzının tükenmesinin bir sonucu olduğu ileri sürülmektedir.

Gıda enzimleri ve gençliğin dönüşü
Araştırmalar göstermiştir ki gıda enzimleri tüm seviyelerde sağlığı ve canlılığı onarmaya yardımcı olur. Vücudun sindirimi sırasında talep ettiği enzim miktarını düşürürler ve enzim miktarını korurlar. Sindirimi düzenler, besinlerin vücut tarafından emilerek alınmasını kolaylaştırırlar ve enerjiyi artırarak hücre onarımını sağlarlar. Beslenme düzeninizde daha fazla çiğ gıdaya yer vererek canlılığınızı ve enerjinizi hem bünyenizde hem de dış görünüşünüzde artırabilirsiniz.

Takviye enzimler
Vücudumuzun tükenen enzim ihtiyacını karşılaya yüksek kalite takviye enzimler aynı zamanda çok da faydalıdır. Yemeklerden önce alındığında sindirimi kolaylaştırır, enzim tükenmesine bağlı rahatsızlıkları azaltır. Vücuda alınan fazladan enzim vücudun ihtiyaçlarına bağlı olarak doğrudan iyileşme, onarma, yenileme faaliyetlerinde kullanılır.

Evet, enzimlerle saati geriye çevirin. Tükettiğiniz kadar enzimi, çig gıdalarla ve takviye enzimlerle yerine koyun. Ne kadar çok alırsanız vücudunuzu o denli iyi desteklemiş olursunuz. Enzimler gençlik çeşmesinin anahtarı olabilirler, kendinizi şımartın ve yenilenmiş enerjinizle hayatın keyfini sürün.
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2016 22:42
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
19 Nisan 2010       Mesaj #8
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Enzimler
MsXLabs.org

ENZİM ÇEŞİTLERİ
Bedeninizin her yanında enzimler vardır. Ancak her enzim kendisi için belirlenmiş görevi yapmak zorundadır. Farklı enzimler, farklı şekillerde, farklı hızlarda ve farklı substratlarla çalışırlar. Bu nedenle çeşitlidirler.

Enzimlerin genel bir sınıflandırılma şekilleri vardır. Bu sınıflandırma, genel anlamda vücutta yaptıkları temel görevlere göre belirlenir. Vücudun solunum sisteminden sinir sistemine kadar tüm metabolizmasını kontrolü altında tutan enzimlere metabolik enzimler denir. Gıda enzimleri olarak sınıflandırılan enzim grupları da, yiyeceklerle vücuda aldığımız enzimlerdir. Üçüncü enzim grubu ise, sindirim enzimleri olarak adlandırılırlar.

Enzim Reaksiyonlarının Hızına Etki Eden Faktörler
a. Sıcaklık: Yüksek sıcaklıkta (genellikle 55-60 C de) enzimlerin yapısı bozulur. Düşük sıcaklıkta enzimlerin etkinliği azalır. Ancak düşük sıcaklık enzimlerin yapısını bozmaz.
b. pH derecesi: Enzimlerin büyük çoğunluğu optimum olarak nötre yakın pH’larda çalışırken bazıları farklılık gösterebilir. Kuvvetli asit ve bazlar enzimlerin yapısını bozar.
c. Enzim yoğunluğu: Eğer pH ve sıcaklık uygunsa yeterli miktarda substrat bulunan bir ortamda, enzim yoğunluğu arttıkça reaksiyon hızı da artar.
d. Substrat yoğunluğu: Enzim miktarı sabit tutulup substrat yoğunluğu arttırılırsa, reaksiyon hızı en yüksek noktaya ulaştıktan sonra sabit kalır.
e. Substrat yüzeyi: Enzimler etkilerini substratın dış yüzeyinden başlayarak gerçekleştirdikleri için, substrat yüzeyi arttıkça reaksiyon hızı da artar.
f. Su: Genellikle su miktarı % 15 ‘ in altında olduğu zaman enzimler işlev göstermezler.
g. Aktivatör ve inhibitör maddeler : Enzimlerin etkinliğini arttıran maddelere aktivatör, yavaşlatan veya engelleyen maddelere inhibitör denir. Aktivatörlere örnek olarak klor ve magnezyum gibi iyonlar, inhibitörlere örnek olarak ise kurşun, cıva, bakır
gibi ağır metaller verilebilir.


Metabolik Enzimler
Vücutta gıdaların parçalanıp sindirildiği ve ardından da sayısız metabolik işlemin yapıldığı müthiş bir sistem vardır. Canlı organizmanın hücreleri içinde meydana gelen ve enzimlerle kontrol edilen olayların hepsine metabolizma adı verilir. Metabolizma ile, enerji üretimi ve madde yapımı gerçekleştirilir. ATP üretimi ve protein sentezi ise iki önemli metabolik reaksiyondur. Metabolik enzimler, bütün bu işlemleri ele alıp gerçekleştirmekle sorumludurlar. Vücuttaki her metabolik işlem, metabolik enzimler tarafından yönetilir.

Bir insan vücudu, üreme hücreleri dışında -ki bunlar vücut ağırlığının sadece %0.1'lik kısmını oluştururlar-, yaklaşık 12 yıl öncesinden tamamen farklıdır. 12 yıl boyunca bedeninizdeki tüm hücreleriniz yenilenmiştir. Karaciğeriniz eski karaciğeriniz değildir. Bedeninizde akan kan 10 yıl önceki kanınız olmadığı gibi, kanınız da 10 yıl öncesinden tamamen farklı damarlarda dolaşmaktadır. Organlarınızın tamamı değişmiş, tamamen yeni hücre ve moleküllerle yenilenmiştir. Bu elbette şaşırtıcı bir olaydır. Her üç ayda bir yeni bir deri ile kuşanırsınız. En hızlı yenilenme cildinizdedir. Sonra bunu organlarınız takip eder. Yıllar içinde akciğerleriniz, böbrekleriniz, mideniz ve tüm diğer organlarınız peşpeşe değişirler. Bu satırları okuyan gözleriniz bile. En ağır değişim ise kemik ve kıkırdaklarınızda gerçekleşir. Onların değişimi yaklaşık olarak 10 yıl kadar sürer. Ama sonunda onlar da yenilenirler.
Ad:  cesitleri_clip_image001.jpg
Gösterim: 13402
Boyut:  11.1 KB


Bunun için bedende sürekli bir inşaya ihtiyaç vardır. İşte bedeninizin inşa edilmesinde görev alan işçilerin en önemlileri metabolik enzimlerdir. Onlar, sindirilmiş 45 temel besini alır ve onları kaslara, sinirlere, kemiklere, kana ve organlara dönüştürürler. Bir başka deyişle, bir hücrenin hayatta kalabilmesi için yakıt sağlarlar. Hücrenin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gereken tüm reaksiyonlarda devreye girer ve onları saliseler içinde sonuçlandırırlar. Bir DNA'nın kopyalanabilmesi, ATP'nin enerji depolayabilmesi, besinlerin hücreye giriş çıkışları ve duyularımızdan gelen elektrik akımının sinirler boyunca iletilmesi gibi "yaşamla" ilgili her şeyde görev alırlar.

Ad:  enzim2.jpg
Gösterim: 10742
Boyut:  27.1 KB
Metabolik enzimler, doğduğumuz andan itibaren bizlere verilmiş birer hazinedir. Onlar, bedenimizi inşa eden işçiler gibidirler. Sindirilmiş 45 temel besini alır, onları kaslara, kemiklere, sinirlere ve organlara dönüştürürler. Ama kuşkusuz, onlar yalnızca birer vesiledir. Yaşamımızı sürdürmek için sayısız sebebi bize bahşeden, tüm varlıkların Yaratıcısı olan Rabbimiz Allah'tır.

Metabolik enzimler bizim için Rabbimiz'in büyük bir nimetidirler. Doğduğumuz andan itibaren bize verilmiş önemli birer hazinedirler. Yaşamımızın ilk anlarından itibaren sayısız işlemi yerine getirmek üzere sürekli olarak görev başındadırlar. Aynı enzimler, defalarca, hiç durmaksızın aynı işlemleri tekrar ederler. Ancak onların da ömürleri vardır. Enzimler, biz yaşadıkça azalırlar. Enzimlerin vücutta azalmalarının ve dolayısıyla eskisi gibi etkili şekilde görevlerini yapamamalarının diğer bir adı da "yaşlılıktır". Çünkü yaşlılık aslında bir insanın ne kadar uzun hayatta kaldığı değil, vücudundaki dokuların bir arada olup olmadığı ile ilgilidir. Bu dokular da, her hücrenin metabolizmasının yüklenmiş olduğu enzim miktarına bağlıdır. Yani enzimler ne kadar fazla sayıda ve ne kadar fonksiyonelse, insanın metabolizması da o kadar gençtir.

Elbette tüm bu sistemlerin çalışması ve metabolizmanın bu düzenini koruması sizin elinizde değildir. Bir insan genç ve dengeli besleniyor olsa bile, enzimleri gerekli işleri yerine getirmedikçe bedenini canlı tutabilmek için yapabileceği bir şey yoktur. Hücreler bir düzen içinde ölmeye devam edecek, bir türlü yenilenmeyecek ve organlar gitgide işlevlerini yitirecektir. Enzimler insanın yaşamını sürdürmesini sağlayan varlıklardır. Ancak şunu unutmamak gerekir:

Enzimler, akıl ve şuur sahibi olmayan birer proteindir; metabolizma dediğimiz şey de bu proteinlerin işleyişinden başka bir şey değildir. Yaşamınızı sürdürebilmek için bu şuursuz varlıklara güvenmenizin bir anlamı yoktur. Bu varlıkların tesadüflerin sonucu olarak insanı hayatta tutmaya yarayacak görevler edindiklerini düşünmek de son derece akıl dışı olacaktır. Bilinmelidir ki, insanı hayatta tutan Allah'tır. Allah, insana ait tüm sistemleri yaratmıştır ve onlara her an görevlerini yerine getirmeyi ilham etmekte, her an sürekli olarak onları yaratmakta, onları her an hakimiyeti altında tutmaktadır. Sahip olduğunuz sistemde bir aksama meydana gelse, gerekli tedbirleri alıp, Allah'a yönelip O'ndan yardım istemek dışında yapabileceğiniz bir şey yoktur. Size yardım edecek olan, sizi yaşatan Allah'tır.
Allah bu gerçeği ayetinde bildirmiştir:

Gerçek şu ki, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; diriltir ve öldürür. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. (Tevbe Suresi, 116)

Gıda Enzimleri
Aldığımız her gıda, bedenin inşası için kullanılacak önemli yapı taşlarına sahiptir. Çiğ olarak yediğimiz gıdalar ise, kendi kendini sindirebilecek çok daha önemli bir hazineyle birlikte vücudumuza girerler: Kendi enzimleriyle.

Gıda enzimleri, yeryüzünde karşılaşacağınız her besinde mevcuttur. Bu enzimler sadece ısıya karşı dayanıksızdırlar. Bir besini pişirdiğiniz zaman, içindeki tüm enzimleri kaybedersiniz. Ancak besini çiğ olarak yerseniz, besinin %75'ini kendi enzimleri sindirir. Besini kendi enzimlerinin sindirmesi ise, vücut için önemli bir katkıdır. Vücut fazladan enzim üretimi yaparak yorulmaz, sindirim enzimi üretebilmek için, hücrelere gerekli olan metabolik enzimlerin üretimini yavaşlatmak zorunda kalmaz.

Besinlerin içinde sürekli faaliyet halinde olan enzimlere en iyi örnek, meyvelerde bulunan enzimlerdir. Örneğin muz, yeşil renkte olduğunda muzun %20'si nişastadır. Ancak sıcakta bırakıldığında ve üzeri beneklenmeye başladığında, amilaz enzimi muzun içindeki %20 oranındaki nişastayı %20 oranında şekere dönüştürür. Bu şekerin yaklaşık 1/4'lük kadar kısmı glikozdur. Bunun artık beden içinde sindirilmesine gerek yoktur. Meyve, sahip olduğu enzimler sayesinde, bedende gerçekleşecek büyük bir işi, henüz bedene girmeden bütünüyle tamamlamıştır.

Örnek verdiğimiz muz gibi, pişirmeden yenilen her sebze veya meyve, vücuda zahmet vermeyecek bu donanımı ile bedenimiz için önemli faydalar içerirler. Söz konusu muzu yediğinizde, ağzınızda başlayan sindirim işlemi ile birlikte kendi enzimleri muzu, metabolik enzimlerin kullanabileceği küçük parçalara ayırarak hücrelere hazır olarak sunar. Metabolik enzimler ise, bu parçaları alır, hücre ve organeller için gerekli bir yapı malzemesine dönüştürerek onları vücudun bir "parçası" haline getirirler.

Gıdalarda saklı olan enzimler, sadece ilgili besini sindirebilecek bir yeteneğe sahiptir. Örneğin muzdaki amilaz enzimi, sadece muzun nişastası üzerinde etkili olur. Bu enzim, patatesin nişastasını sindiremez. Muzdaki enzimler, muzun ardından yediğiniz pişmiş bir etin sindirilmesini de sağlayamaz. Ve yine bu enzimler, vücudunuza fazladan enzim de ekleyemezler. Onların görevi, muzu sindirmek ile son bulur. Besinle birlikte vücuda giren enzim, kendi sindireceği besini, besin ağızda parçalanmış olmasına rağmen tanır ve mutlaka onu sindirmeye yönelir. Bu özellikleriyle enzimler, gerçek anlamda akıllı davranan moleküllerdir. Elbette cansız bir molekülün akıl göstermesi mümkün değildir. Enzimlerin yerine getirdikleri görevlerde şahit olduğumuz bu akıl, onları yaratan ve canlıların hizmetine veren Yüce Allah'a aittir.

Pişmiş, dolayısıyla içindeki tüm enzimleri kaybetmiş bir besini yediğinizde ise tüm iş, bedeninizde hazır bulunan enzimlere düşer. Sindirim organları, özellikle pankreas aşırı üretime geçer. Çok miktarda enzim üreterek vücuda giren besinin sindirilmesine çalışır. Aşırı sindirim enziminin üretilmesi, metabolik enzimlerin üretim hızının düşmesine sebep olabilir. Bu da organların çalışması, yenilenmesi ve hastalıklarla savaşılması için yeterli üretimin yapılamaması anlamına gelecektir. Dolayısıyla beden, kendi gelişimi ve savunması için harcayacağı enerjiyi, vücuda giren besinlerin sindirimine harcamış olacaktır.
İnsan beslenme sisteminde enzimlerin önemi konusuyla ilgili ilk araştırmacılardan olan, National Enzyme Company (Ulusal Enzim Şirketi)'nin kurucusu Dr. Edward Howell bu konuyla ilgili olarak şunları şöylemiştir:

Enzimler sahip olduğumuz en önemli hazinelerdir. Her zaman dışarıdan gelen enzim yardımına açık olmalıyız. Eğer sadece kalıtımsal olarak aldığımız enzimlere güvenirsek bunlar, sabit bir gelir tarafından desteklenmeyen bir miras gibi tükenir giderler. -Dr. Edward Howell, Enzyme Nutrition "The Food Enzyme Concept", Avery Publishing, 1985, p.6

Allah, besinleri enzimlerle destekleyerek insana büyük bir nimet sunmuştur. Bu enzimlerin vücuda girer girmez ne yapacaklarını bilmeleri, tamamen yabancı oldukları bir metabolizmaya uyum sağlamaları ve hemen sindirmeleri gereken besine yönelmeleri tam anlamıyla bir mucizedir. Bu enzimler adeta şuurlu davranır, besin parçalandığı anda faaliyete geçmeleri gerektiğini bilirler. Ne önce harekete geçip besini yok eder, ne de vücuda girdikten saatler sonra hareketlenirler. İşlerine tam vaktinde başlar ve her şeyi büyük bir hızla sonuçlandırırlar. Yediğiniz bir meyve, bu moleküllerin yardımı ile, bedeninizi yenileyecek yapıtaşları haline gelmiştir. Bu şekilde gözleriniz görmeye, bacaklarınız hareket etmeye ve organlarınız çalışmaya devam eder. Unutmayın, bu şuursuz moleküller Allah'ın yarattığı varlıklar oldukları ve O'nun yönlendirmesiyle hareket ettikleri için şaşırıp unutmaz, hata yapmazlar. Allah'ın sonsuz aklı ile hareket ederler ve O'na boyun eğmişlerdir. Allah bir ayetinde bu gerçeği insanlara şöyle bildirir:

Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.) (Hud Suresi, 56)

Sindirim Enzimleri

Ad:  enzim3.jpg
Gösterim: 10275
Boyut:  3.2 KB

Vücutta sindirimi belli başlı enzimler üstlenmişlerdir. Bunlar yağları parçalayan lipaz, proteinleri parçalayan proteaz, lifleri parçalayan selüloz, nişastayı parçalayan amilaz, süt ürünlerini parçalayan laktaz, şekeri parçalayan sukroz ve tahıl ürünlerini parçalayan maltazdır. Sindirim enzimlerinin varlığı, vücuttaki metabolik enzimler için oldukça önemlidir. Çünkü sindirimin özel bir enzim grubu tarafından ele alınması, metabolizmanın yorgun düşmemesine sebep olur. Sindirim enzimleri olduğu sürece, bedenimizi çalıştıran metabolik enzimler kendi görevlerini rahatlıkla yapabilir, sindirim gibi başlı başına kompleks ve detaylı bir işle uğraşmak zorunda kalmazlar.
Ad:  enzim4.jpg
Gösterim: 12449
Boyut:  20.7 KB
Enzimler, besinleri parçalayarak onları vücudun kullanabileceği şekle dönüştürürler. Bu mükemmel sistem, vücut ihtiyaçlarının besinlerden derhal elde edilmesini sağlar.

İşte bunun için insan bedeninde müthiş bir mekanizma sürekli olarak işler. Bir yemeği gördüğünüzde, onun kokusunu duyduğunuzda hatta onu sadece düşündüğünüzde, vücudunuzdaki sindirim enzimi üretimi tetiklenir. Alınan bu uyarılar vücut için son derece önemlidir. Besin henüz vücuda girmeden, vücutta onun için gerekli hazırlık yapılmıştır bile.
Ad:  e5.jpg
Gösterim: 13607
Boyut:  29.0 KB
Yukarıdaki diyagramda, şeker ürünlerini parçalayan sukroz enziminin faaliyeti görülmektedir. Bu reaksiyon sonucunda ortaya çıkan yeni ürün, vücudun metabolik işlevleri için gereken ihtiyaçların karşılanmasında kullanılacaktır.

Besinlerin sindirilme işlemi, besinin yenmesinin hemen ardından ağızda başlar. Tükürükte özel enzimler vardır ve yiyecek onunla muhatap olur olmaz parçalanma aşamasına girer. Çiğneme işlemi ile besinlerin dış duvarlarını parçalamış oluruz. Eğer yiyecek çiğ ise, besinin içindeki enzimler bu parçalanma ile dışarı salınır ve öğütme işlemine başlarlar.

Ağızda sindirilen madde karbonhidratlardır. Tükürükte bulunan amilaz, nişasta moleküllerindeki kimyasal bağları kırar ve tükürükteki su moleküllerini buna ekler. Bir parça ekmeği çiğnediğinizde, giderek bunun tatlandığını hissedersiniz. Bunun nedeni, ekmekteki nişastanın tükürükteki enzimler nedeniyle şekere dönüştürülmesidir.

Ağızda besinlerin sindiriminin gerçekleşebilmesi için gerekli olan pH değeri 6.0 ve 7.4 civarındadır ve ağızda bulunan amilaz enzimi en iyi bu pH aralıklarında çalışır. Mide ise oldukça asidik bir ortamdır. Midedeki pH değeri 1.0 ila 3.5 aralıklarındadır. Bu asidik şartlar, midede amilazın aktivitesini durdurur. Bu nedenle midede karbonhidrat sindirimi gerçekleşemez.

Ağızda başlayan sindirim işlemi, mide ve bağırsaklarda devam eder. Mide ve bağırsaklar, çalışma şartları bakımından oldukça farklıdırlar. Dolayısıyla farklı enzimler barındırırlar. Bunları ayrı ayrı incelemek yerinde olacaktır.

Midedeki Özel Enzimler
Ağızda başlayan sindirimin en önemli ikinci durağı midedir. Her organda olduğu gibi, midede de özel olarak görev yapan enzimler bulunur. İçine aldığı her şeyi eritip, parçalara ayıran mide gibi bir organda, oldukça hassas ortamlarda hayatta kalabilen enzimlerin varlığı elbette şaşırtıcıdır. Ama onlar zaten mide için özel olarak görevlendirilmiş, özel olarak donatılıp yaratılmış olan yardımcılardır. Vücutta var olan büyük mucizenin diğer bir parçasıdırlar.

Mide oldukça asidik bir ortamdır. Hem midenin kendi salgıladığı asitten korunması, hem de içinde bulunan enzimlerin bu asidik ortamda yaşayabilecek niteliklerde olması gerekmektedir. Midede her iki şart da sağlanmıştır. Mide duvarlarının iç yüzeyinde, gıdalarla temas eden bir mukoza tabakası vardır. Bu tabaka, üç çeşit hücre içermektedir.

Bunlardan biri hidroklorik asit (HCl) salgılar. Kimyasal adıyla belki de çok önemsemediğimiz hidroklorik asit, aslında halk arasında "tuzruhu" olarak bilinen ve taşı bile eritme gücüne sahip bir asittir. Bu güçlü kimyasal, besinlerin sindirimi için oldukça önemlidir. Başta et olmak üzere, mideye giren her proteini parçalar ve tüm mikropları öldürür.

Bu asitin bir başka önemli özelliği de midede bulunan ve proteinleri parçalayan pepsinojen molekülünü harekete geçirmesidir. Pepsinojen, midede yemek yokken salgılanmaz. Ancak mideye herhangi bir besin ulaştığı zaman, sanki bir yerden haber almışcasına olay yerine ulaşır, aktive edici bir protein tarafından pepsine dönüştürülür ve oradaki besinin parçalanmasını sağlar.
Ad:  e6.jpg
Gösterim: 10858
Boyut:  26.0 KB
Yukarıda midenin anatomisi ve midedeki ana hücreler tarafından pepsinojen üretimini gösteren şema görülmektedir. Bu üretim şöyle gerçekleşir: Ana hücreler, pepsinojen gibi molekülleri üretirler. Onlar, aktive edici enzimler yoluyla pepsin enzimine dönüştürülür. Çeper hücreleri ise ana hücreleri aktif hale getiren HCl asidi üretirler. Birbirine bağlı ve son derece kompleks işlevler gören böyle bir sistemin, tesadüf eseri meydana gelmesi kuşkusuz ki son derece mantık dışıdır.

Pepsinin dışarıdan gelen, protein ve yağlardan oluşan bir et parçasını tanıyarak sindirmeye başlamasını, ama yine protein ve yağlardan oluşan insan midesine zarar vermemesini nasıl açıklayabiliriz? Yine, hidroklorik asitin midenin kendisinde ve yardımcı enzimde eritici bir etki yapmamasını nasıl izah edebiliriz? Bir enzimin, bir asitin, moleküllerin, haberci hormonların veya sadece bir et parçasından ibaret olan midenin kendisinin, asitten, tehlikelerden, sindirilmesi gereken yiyeceklerden haberdar olması, bunları tanıması, buna göre önlem alması, bunu günün belirli zamanlarında, sürekli ve hatasız bir şekilde yapması, normal şartlarda imkansızdır. Bunu mümkün kılan ve bu işlemlerin yeryüzünde yaşayan tüm insanlarda hiç durmadan gerçekleşmesini sağlayan, moleküllerin emir almalarını, itaat etmelerini ve birbirlerine uyum göstermelerini sağlayan Allah'tır. Bir molekülün tesadüfen diğerinden haberinin olması, tesadüfen onu aktif hale getirmesi, tesadüfen tehlikelerin farkında olması ve ona göre tedbirler geliştirmesi imkansızdır. Birbiriyle adeta iletişim halindeki bu kompleks yapıların her birinin, bir "yokluktan" tesadüfen ortaya çıkıp, şuursuz olaylar vesilesiyle inşa edilip, yine tesadüf eseri işlev görmeye başlamaları imkansızdır. Eğer bir insan akıl ve vicdan sahibi ise, samimi düşünebiliyor ve gördüklerine ve bildiklerine karşı kayıtsız kalmıyorsa, bu açık gerçeği hemen anlayacaktır. Allah ayetlerinde verdiği nimetlerin sınırsızlığını şu şekilde bildirir:

Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 17-18)

Midenin sindirim işlevlerinde daha da çarpıcı detaylar vardır. Mide, mükemmel koruyucu bir sıvı ile kaplanmıştır. Bu koruyucu mukus sıvısını salgılayan goblet hücreleri öylesine hassastırlar ki, adeta bir dış cephe malzemesi gibi olan bu özel koruyucu sıvıyı, asit ve parçalayıcı enzim salınmadan önce salgılarlar. Bu koruyucu sıvının gücü olağanüstüdür. Ancak buna rağmen mide, her gün bir buçuk milyon hücresini asidin ve enzimin etkisiyle kaybeder. Bir başka deyişle, üç günde bir midenin bütün iç astarı parçalanır ve sonra da yenilenir.

Midenin "doğal olarak" ölen bu hücreleri hiçbir zaman yenilenmeyebilirdi. Bu, öylesine kontrollü bir sistemdir ki, vücuttaki bu mücadelenin farkında bile olmazsınız. Ölen hücrelerin yerine mutlaka yenileri üretilir. Bunların yok edilmeleri de, yoktan var edilmeleri de ancak Allah'ın dilemesi iledir.

Ülser adıyla tanıdığımız hastalık, vücudumuzdaki bu müthiş kontrolün olmaması durumunda, neyle karşı karşıya olabileceğimizin bir hatırlatıcısıdır. Bu hastalıkta, koruyucu sıvının salgılanmasında çeşitli sebeplerden dolayı eksiklik baş gösterir. Asit ve enzim, mide duvarlarını zedelemeye başlar ve alt tabakadaki kan damarlarından dışarı kan sızar.

Midede artık bir yara oluşmuştur. Mide tedavi olana kadar, midenin kendi salgıları mide hücrelerini öldürmeye devam edecek, besinler gereği gibi sindirilemeyecektir.

Koruyucu sıvının midede salgılanmasının ardından besin, sindirilmek üzere midenin üst kısmına gelir. Bu bölümde hiç enzim salgılanmaz. Çiğ olarak yenen besinler doğruca midenin bu bölümüne giderler. Yutma işleminin ardından bu besinlerin sindirimi, gıda-enzim bölümünde, besinin kendi enzimleri ile yarım veya bir saat kadar devam eder. Daha sonra midenin kendi enzimi olan pepsin görevi devralır.

Yenen besin eğer pişmişse, kendisini parçalayacak enzimleri olmadığından, midede yarım saat veya bir saat kadar hiçbir işleme uğramadan bekler. Eğer yiyecekle birlikte zararlı bir bakteri yutulmuşsa, bu süre içinde bakteri enzimler tarafından parçalanarak etkisiz hale getirilir. Tükürük salgısı karbonhidratı parçalamaktadır. Ama protein ve yağ beklemek zorundadır. Midedeki bu besine, içinde enzim bulunan besinlerden farklı bir uygulama yapılmaktadır, çünkü vücudun metabolizması dikkatini daha çok metabolik enzimlere vermek zorundadır. Yani bedende bir kez daha bilinçli bir tercih yapılmıştır. Besin bu bölgede bir süre bekledikten sonra mide enzimleri ile parçalanmaya başlayacaktır.

Midede asit salgılanması işlemi ise, midede yiyecek bulunması ile kontrol edilmektedir. Yiyecek mideye girdiğinde, belirli hücreler harekete geçer ve gastrin adı verilen bir hormon salgılarlar. Bu hormon, kan dolaşımına katılır.

Hidroklorik asit salgılayan salgı bezleriyle bağlantıya geçerek asit salgısını başlatan bir sinyal gönderir. Sinir sistemi de mide asidinin salgılanmasını etkiler. Salgı bezleri sinir sisteminin kontrolü altındadır. Ancak sindirim sıvılarının salgısı, hem sinir sistemi hem de hormonlar tarafından kontrol edilmektedir. Dolayısıyla stres ve tansiyon yükselmesi de ülserlerin oluşmasına neden olmaktadır. Nitekim beynin midedeki salgı bezlerine mesajlar göndermesi için, bir besini koklamanın, tatmanın, hatta düşünmenin bile, yeterli olması, sinir sisteminin sindirim işlemindeki etkisini göstermektedir.

Midede protein sindiren aktif enzim pepsindir. Bu enzim, buradaki hücreler tarafından inaktif formda üretilir ve inaktif hali pepsinojendir. Hidroklorik asit pepsinojeni pepsine dönüştürür. Mide salgı bezleri tarafından pepsinojenin salgılanması aynı zamanda gastrin hormonunun faaliyetleri ile de kontrol edilir. Midede besinin bulunması, gastrinin salgılanması, hidroklorik asitin üretimi ve pepsinojenin pepsine dönüştürülmesi gibi işlemlerin hepsi birbiri ile bağlantılıdır. Dolayısıyla, mideye besinin girmesi sindirim aşamalarının oldukça kompleks bir zincirini başlatır.

Pepsin, büyük protein moleküllerini küçük polipeptidlere dönüştürür. Ancak her polipeptid molekülü, birbirine bağlı olan büyük miktarda amino asitlere sahiptir. Bunların parçalanması da ince bağırsakta devam eder.

Mideden bağırsağa açılan bölümde bir kapı bulunmaktadır. Bu kapının varlığı oldukça önemlidir. Çünkü bağırsak ile mideyi ayıran bir kapı bulunmaması, bağırsaktaki yiyeceklerin mideye geri gelebilmesi ihtimalini beraberinde getirir. Bu da midenin kendi özel asidik ortamının bozulmasına neden olacaktır. Çünkü bağırsaktaki enzimler daha nötr ve bazik ortamda çalışırlar. Midedeki asit seviyesi, bağırsağın özel enzimlerini bozulmaya uğratacak ve oldukça tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.

Burada söz konusu olan, benzer yapıda, benzer görevleri yapan sindirim enzimleridir. Ama bağırsakta çalışanlar midenin, midede çalışanlar da bağırsağın ortamına uyum sağlayamazlar. Bu durum, vücuttaki her bölgenin, her dokunun ve her organın farklı niteliklerle yaratıldıkları ve enzimlerin de bu ortamların şartlarına uyacak özelliklerle donatıldıkları gerçeğini gözler önüne sermektedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 2 Mayıs 2016 21:26 Sebep: içerik düzenlendi
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
19 Ağustos 2011       Mesaj #9
ener - avatarı
Ziyaretçi
Enzim
Yaşamın bağlı olduğu kimyasal reaksiyonlarda katalizör görevi yapan protein maddesi. En basitinden en karmaşığına kadar bütün canlı sistemlerde, sindirim, kalbin çalışması, kasların gerilip gevşemesi gibi temel işlevleri bazı kimyasal tepkimeler sağlamaktadır. Bu tepkimeler genellikle enzimler tarafından başlatılmakta ya da hızlandırılmaktadır. Ortalama bir hücrede 3.000 değişik enzim bulunur. Her tepkimenin kendine özgü bir enzimi vardır; bundan başka enzimlerle o tepkime 4gerçekleşemez. Çünkü enzimin üzerine etkiyeceği molekülle enzim arasında tıpkı bir anahtar ve anahtar deliği ilişkisi vardır. Enzimlerin moleküllerini seçip bulmaları şaşılacak bir olaydır. Örneğin şaşılacak bir olaydır. Örneğin birbirlerinin ayna görüntüsü şeklinde olan iki molekül, kimyasal özellikleri bakımından tamamen aynı olsalar da, her ikisinin enzimleri ayrıdır ve her enzim, ait olduğu molekülü bulabilmektedir. Enzimler genellikle birbirlerine kenetlenmiş gruplar hâlinde bulunurlar. Özellikle hayvanların mitokondria ve bitkilerin kloroplastlarında, enzimler mozaike benzer bir yapı gösterir. Mitokondria içinde, bu mozaik yapılı enzim, glikozun CO2 ve suya dönüşmesini sağlar. Kloroplastta ise, güneş ışığının enerjisi kimyasal bir enerji olan şekere dönüşür. Bunun gibi, canlı organizmalarda enerji dönüşümleri, belli enzim grupları tarafından gerçekleştirilmektedir. Enzimler görevlerini yerine getirebilmek için çoğunlukla vitaminlerden sağlanan metal iyonlarına ihtiyaç duyarlar.

Endüstriyel Kullanım Alanları-Başlıca Enzimler

Ekmek endüstri

Fungal alfa-amilaz
enzimleri normalde 50 derecede etkisizleşirler ve pişirme sırasında imha olurlar.
Undaki nişastanınşekere parçalanmasını katalizler. Mayanın şeker üzerindeki etkisi ile karbon
dioksit meydana gelir. Ekmek ve ekmek ürünleri yapımında kullanılır. alfa-amilaz nişastanın glikoza dönüşümünü katalizler
Proteazlar
Bisküvi imalatçıları undaki proteaz seviyesini azaltmak için kullanırlar.

Bebek gıdaları
Tripsin
Bebek gıdalarının önceden sindirimi.

Alkol endüstrisi
Malt üretimi için arpanın çimlendirilmesi
Bira üretiminde arpanın ezilmesi ile enzimler salınır.
Bu enzimler nişasta ve proteinleri parçalayarak basit şekerler, amino asitler ve peptitler üretir, bunlar da fermantasyonda kullanılır.

Arpa enzimlerinin endüstriyel üretimi
Biracılıkta yaygınca kullanılır, arpadaki doğal enzimler yerine kullanılırlar.

Amilaz, glukanaz, proteazlar

Malttaki polisakkarit ve proteinleri parçalarlar.

Betaglukanazlar ve arabinoksilanazlar
Arpa bulamacını (wort) ve biranın filtrelenme özelliklerini iyileştirirler.

Amiloglukozidaz ve pullulanazlar

Düşük kalorili bira yapımı ve fermantasyonun ayarlanması.

Proteazlar

Biranın saklanması sırasında oluşan bulanı klığın giderilmesi.

Asetolaktatdekarboksilaz (ALDC)
Diasetil oluşumunu engellemek

Meyve suları
Selulazlar, pektinazlar
Meyve sularının berraklaştırılması

Süt endüstrisi
Genç geviş getirici hayvanların midesinden elde edilen Rennin
Peynir üretimi, proteinin hidrolizi için.

Mikroplar tarafından üretilmiş enzim
Süt endüstrisinde artarak kullanılmaktadır.

Lipazlar

Mavi küflü Rokfor peynirinin üretimi sırasında peynirin olgunlaşmasında kullanılır.

Laktazlar
Laktozun glikoz ve galaktoza parçalar.


Et yumuşatması
Papain
Pişirilecek etin yumuşamasını sağlar.

Nişasta endüstrisi
Amilazlar, amiloglucosideazlar ve glukoamilazlar
Nişastayı glikoza ve çeşitli şuruplara dönüştürür.

Glukoz izomeraz
Nişastalı malzemelerden yüksek fruktozlu mısır şurubu üretiminde glikozu fruktoza dönüştürür. Bu şurupların kuvvetli tatlandırıcı özellikleri ve ayni tatlılık derecesi için sükroza kıyasla daha düşük kalori değerleri vardır.


Kağıt endüstrisi
Amilaz, Ksilanaz, Selülaz ve ligninazlar
Nişastanın daha düşük viskoziteyeindirerek kağıdın şekillenmesi ve kaplanmasını kolaylaştırır. Ksilinaz, renk gidermek için kullanılan çamaşır suyu miktarını azaltır. selülaz lifleri düzgünleştirir, su çekilmesini artırır ve mürekkep giderilmesini kolaylaştırır; lipazlar kalınlığı azaltır; ligninazlar lignini sindirip kağıdı yumuşatırlar


Biyoyakıt endüstrisi
Selülazlar
Selülozu fermante edilebilir şekerlere parçalamak için kullanılır (bkz. selülozik etanol).

Ligninazlar
Lignin atıkların kullanımı


Biyolojik çamaşır tozu
Başlıca proteazlar, bunlar bakteriler tarafından hücre dışına salgılanır
Giysilerden protein lekelerinin çıkarılması için.

Amilazlar
Bulaşık makinası deterjanlarında, dayanıklı nişasta lekelerinin çıkarılmasında.

Lipazlar
Yağ lekelerinin çıkartılmasını kolaylaştırmak için

Selülazlar
Çamaşır yumuşatıcılarında kullanılır.


kontakt lens temizleyicileri
Proteazlar
Enfeksiyon olmaması için kontakt lenslerden proteinleri çıkarmak.


Kauçuk endüstrisi
Katalaz
Peroksitten oksijen üretilerek lateksten sünger kauçuk imal etmek için.

Fotoğraf endüstrisi
Proteaz (fisin)
Artık fotoğraf filmindeki jelatini çözerek içindeki gümüşü elde etmek için.

Moleküler biyoloji
Restriksiyon enzimleri, DNA ligaz ve polimerazlar
Gen mühendisliğinde DNA'nın manipülasyonu için, farmakoloji, tarım ve tıpta kullanılır. restriksiyon sindirimi ve polimeraz zincir reaksiyonu için esastırlar. Moleküler biyolojinin ayrıca adli tıpta de önemli bir yeri vardır.


Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 2 Mayıs 2016 22:23
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
2 Mayıs 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ENZİMLER
Enzimler canlı hücreler tarafından genetik kontrol altında hücre içinde sentez edilen organik katalizörlerdir. Kataliz deyimi, Yunanca’da, kimyasal reaksiyonlarda etkili olan, reaksiyonu hızlandıran ve kolaylaştıran anlamında kullanılmaktadır. Biyolojik olaylarda ise katalizör olma özelliğinde olan maddelere enzim adı verilmiştir. Genel olarak enzimler belirli maddeler arasındaki belirli reaksiyonları katalize eder.
Besin öğeleri vücutta enzimlerin yardımıyla kullanılır ve tepkimeler sonucu vücut yapısına dönüşür. Yaşamsal olayları tümü enzim gerektirir. Enzimler nükleik asitlerden DNA (deoksiribonükleik asit) denetiminde sentezlenir. DNA yapısındaki küçük bir değişiklik bazı enzimlerin sentezlenmemesine veya bozuk sentezlenmesine neden olur. Bozuk sentezlenen enzim ise etkinlik gösteremez ve vücut çalışmasında çeşitli sorunlara neden olur.
Enzimler olmazsa vücut canlılığım sürdüremez. Sindirim, solunum, büyüme, kas kasılması, fotosentez vb daha birçok fiziksel ve kimyasal olayların oluşumunda enzimler rol oynar.

Yapısı ve Özellikleri
Bazı enzimler yalnız proteinden oluşmuştur. Fakat çoğunluğunda yapı ve görev bakımından farklı olan “apoenzim” ve “koenzim/kofaktör” olarak adlandınlan iki ayrı grup bulunur.
Apoenzim, enzimin özgünlüğünü ( spesifikliğini ) yani sadece özel bir reaksiyonu katalize etme ve başka bir reaksiyonda görev yapma özelliğini sağlayan kısmıdı. Protein yapısındadı. Isı ile kolayca “denatüre” ( proteinin doğal özelliğinin kaybolması) olur.

Koenzim (kofaktör ) ise enzimin yardımcı ve etkin biçimidir. Tek başına etkili değildir. Etkinlik gösterebilmesi için apoenzime ihtiyaç duyar. Organik ya da inorganik maddelerden meydana gelmiştir. En önemli yardımcı enzimler vitaminlerdir. Eğer bir koenzim apoenzime kolay ayrılmayacak bir şekilde sıkıca bağlı ise o zaman koenzime “prostetik grup” adı verilir. Apoenzim ile koenzimin birlikte oluşturduğu gruba tam enzim anlamına gelen haloenzim ( aktif enzim ) denir
Ad:  e1.JPG
Gösterim: 11501
Boyut:  12.9 KB
Bir aktif enzimin yapısı

Enzimler genellikle renksizdir ve suda çözülür. Enzimlerin etki ettiği maddelere substrat ( etkinen madde ) denir. Reaksiyon sonunda meydana gelen maddeye ise ürün adı verilir. Enzim substrat ilişkisi anahtar ile kilidin uyumuna benzer. Enzim molekülünde aktif bölge denilen özel bir bölüm vardır. Enzim substratına geçici olarak aktif bölgeden bağlanır ve substrat-enzim bileşiği ( SE ) oluşur. Daha sonra substrat ürüne veya ürünlere dönüşür. Enzimler ise reaksiyondan değişmeden çıktıklan için tekrar tekrar kullanılabilir.
Ad:  e2.JPG
Gösterim: 10883
Boyut:  46.4 KB
Enzimle substrat arasındaki ilişki

Enzimler genellikle çift yönlü çal ışı yani geri dönüşümlüdür. Örnek; lipazın yağı parçalaması.
Ad:  e3.JPG
Gösterim: 10281
Boyut:  11.0 KB
Enzimlerin çift yönlü çalışmasının şematik olarak gösterilmesi

Ayrıca çok hızlı çalışı. Örneğin üre, enzim olmadan yüzyılda parçalanırken üreaz enziminin varlığında saniyede 30 000 üre molekülü parçalanabilir.
Her hücrede tepkime çeşidi kadar enzim çeşidi vardır ve takım halinde çalışır. Bir enzimin etki ettiği tepkimenin ürünü, kendinden sonra gelecek enzimin substratinı yapar. Örne ğin, nişaşta parçalanırken amilaz enzimi ürünü olan maltoz, maltaz enziminin substratını oluşturur.
Ad:  e4.JPG
Gösterim: 10286
Boyut:  14.7 KB
Enzimlerin takım halinde çalışmasının şematik olarak gösterilmesi

Enzimlerin bazıları tek substrata etki eder yani spesifiktir. Örneğin, L-laktat dehidrogenaz enzimi laktik asidin yalnızca L-izomerine etki etmekte D-laktik asidi substrat olarak kullanmamaktadır. Bazı enzimler ise çeşitli substratlara etki eder yani daha az özgüldür. Örneğin, heksokinaz enzimi hem glikoza etki eder hem de mannoza etki ederek ürüne dönüş türür.

Adlandırılması
Enzimler aktif ya da inaktif ( etkisiz ) durumda olmalarına göre adlandırılır. Enzim inaktif durumda ise substratının sonuna “jen”eki getirilerek adlandırılır. Örne ğin, pepsinojen, kimotripsinojen vb. enzim aktif durumda ise etki ettikleri maddenin sonuna “ase=az” eki getirilerek ve etki ettiği reaksiyonun çeşidine adlandılır. Örne ğin, maltoza etki eden, maltaz enzimi, üreye etki eden üreaz enzimi, lipidlere etki eden lipazlar, proteinlere etki eden proteinazlar, dekorboksilasyon reaksiyonunu katalizleyen dekorboksilaz vb. enzimler etkili olduğu substratın sonuna “litik” eki getirilerek de isimlendirilir. Örneğin; proteinleri parçalayan enzimlere “proteazlar” denilebildiği gibi “proteolitik enzimler”de denilir.

Sınıflandırılması
Enzimler salgılanıp faaliyet gösterdikleri yere göre sınıflandırılır. Bu sınıflandırmada hücre içinde bulunup, orada aktivitesini gösteren enzimlere “hücre içi”(endojen), salgılandıkları yerden başka yerde faaliyet gösterenlere ise “hücre dışı”(eksojen) enzimler denir.
Enzimler ayrıca etki ettikleri reaksiyon çeşidine göre de sınıflandırılmıştır. Her enzimin 4 rakamlı bir numaras ı vardır. Örne ğin, 3.6.1.3 “ATP Fosfohidrolaz” da birinci numara sınıfını, 2. numara alt sınıfını, 3. numara grubunu, 4. numara da kendine özgü sıra numaras mı verir. Buna göre enzimler aşağıdaki gibi sın ıflandınlır.

Oksidoredüktazlar
Oksidasyon-redüksiyon yani yükseltgenme indirgenme reaksiyonlarını katalize eden enzimlerdir. İki gruba ayrılırlar. Oksitlenme, moleküle oksijen eklemekle veya molekülden hidrojen ayrılmakla, böylece + ( artı ) değerin artmasıyla olur. Redüklenme ise bunların tersidir. Bu tepkimeleri düzenleyen enzimler; 
  • Dehidrogenaz: Hidrojen taşıyan ve aktaran enzimlerdir.
  • Oksidazlar: Elektron kaybeden ve aktaran enzimlerdir.
Transferazlar
Hidrojen dışında bir atomun veya atom grubunun bir molekülden diğerine aktarılmasını sağlar. Örnek transaminaz, fosforilaz vb.
  • Hidrolazlar
Kimyasal tepkimede büyük moleküllerin yıkılması için kimyasal bağa su eklemek yoluyla veya başka bir grubu suya çevirerek kolay kullanılır hale getiren enzimlerdir. Örnek; proteazlar, karbonhidrazlar, lipazlar vb.

Liyazlar
Su molekülü çıkarmadan molekülleri yıkan enzimlerdir.

İzomerazlar
Molekül içinde değişiklik yaparak onun uzayda dizilişini değiştiren enzimlerdir.

Ligazlar(Sentetazlar)
Enerji kullanarak substrat moleküllerinin birbirine bağlanmasim sağlayan enzimlerdir. Örnek; aminoasitlerin veya yağ asitlerinin aktifleşmesi.

Enzim Reaksiyonları
Enzimlerin reaksiyonları katalizlemesi (reaksiyon hızını arttırması) diğerkatalizörlerden daha hızlıdı. Her kimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde aşılması gereken bir enerji vardı. Bu enerji engeline “aktivasyon enerjisi” (substratm ürüne dönüşmesi için gerekli enerji) denir ve birimi kalori/mol’dur. Reaksiyon hızı, aktivasyon enerjisine bağlıdır.

Browning ( Kahverengileşme) Reaksiyonları

Doğada “Browning” reaksiyonları yaygı olarak organik maddelerin çözülmesi i şleminin bir parçasıdrn ve karbonhidratlarda karşımıza ç ıkar. Gıda maddelerinde görünen “Browning” olayı ise reaksiyonun başlamasına neden olan faktörler göz önüne alınarak “oksidatif” veya “oksidatif olmayan” olarak sınıflandırılabilir.

Oksidatif browning

Gıdalarda Oksidatif Browning reaksiyonu 2 şekilde olmaktadır. l.tip olan askorbate oksidaz ve lipoksitaz gibi oksidaz enzimlerinin başlattlkl fakat sonradan enzimik olmayan reaksiyonların devam ettirdiği reaksiyonlardı. İkinci tip Oksidatif Browning ise ilk oksidasyonlar “oksidaz”enzimleri olmadan da başlayabilmektedir. Fakat o zaman reaksiyonlar yavaş gelişmektedir.

Oksidatif olmayan browning

Oksidatif browning gibi ilk aşamada enzimlerle başlayabilmektedir. Doğal haldeki ürünlerde bazı enzimler (örneğin; glikozil hidrolazlar) browning reaksiyonunu başlatabilir ve reaksiyon indirgen şekerleri meydana getirir. Bu gelişme hurma, bal, çikolata ve vanilya gibi ürünlerde renk ve aroma oluşumunda önemli bir basamaktır.

Enzimatik Esmerleşme
Meyve ve sebzelerde çarpma, kesme, kabuk soyma, dilimleme vb. gibi mekanik zedelenmelerle bazı renk değişmeleri ortaya çıkmaktadır. Pembeden, mavimsi - siyaha kadar olan farklı tondaki bu renk değişmelerine “esmerleşme” denir. Örneğin parçalanmış elmaların esmerleşmesi, hücre öz suyundaki bazı maddelerin hava oksijeninin etkisiyle, oksidasyonunun sonucudur. Bu oksidasyon bazı enzimler tarafından katalize edilmektedir. Enzimatik esmerleşme reaksiyonlarında fenolik maddeler ve spesifik oksidasyon enzimleri rol oynamaktadı.

Yağlarda Lipolitik Ransidite

Yağlar bazı etkiler sonucu hidrolize olarak bozulur. Yağlarda ransidite olarak bilinen bu olaylarda, acı bir tat ve istenmeyen bir koku, aroma ortaya çıkar ve bu yağlar bozulmuş olarak tanımlanın Yağlarda, kısa zincirli (12 karbondan az) yağ asitlerinde görülen ve “Lipaz” enziminin etkisi ile ortaya çıkan bir bozulmadır. Süt yağında ve margarinlerde önemlidir.

Gıdaların Yapısında Bulunan Önemli Enzimler
Bilindiği üzere insanlar bitki ve hayvansal kaynaklı gıdaları tüketir. Bitkisel ve hayvansal gıda ham maddelerinin yapısında doğal olarak çeşitli enzimler bulunmaktadı.
Doğal enzimler gıdaların kalite özellikleri olan yapı, renk, tat-koku, aroma ve besin değeri üzerine istenen ve istenmeyen yönde bazı deği şimlere neden olabilmektedir. Gıdalardaki doğal enzimlerin neden olduğu istenmeyen değişimler enzimatik gıda bozulmaları olarak adlandırılır. Enzimatik bozulmaları önlenmesi için kurutma, dondurma, soğukta muhafaza, sterilizasyon, pastörizasyon, haşlama, inhibitör (engelleyici) madde ekleme gibi gıda muhafaza yöntemleri kullanılır.
Doğal enzimleri varlığı bazı gıdalarda kalitenin oluşması ve gelişmesi için gereklidir. Bu gibi durumlarda, gıdadaki doğal enzim varlığı istenen bir özellik haline geçer. Örneğin, meyvelerin olgunlaşması, bunların yapısında doğal olarak bulunan belirli bazı enzimler tarafından gerçekleştirilmededir. Taze sıkılmış üzüm suyu yapısındaki pektin nedeniyle genellikle bulanıktır ve süzülmesi güçtür. Bu nedenle pektin, pektik enzimlerle hidroliz edilir ve berrak meyve suyu elde edilir.

Patateste bulunan amilaz enzimleri, yumrunun istenilen tat-koku kazanması yönünde olgunlaşmasını sağlar. Kasaplık hayvan etleri kesimden sonraki dönemde yapısındaki doğal proteazlar sayesinde rigor motris (ölüm sertliği ) olayını atlatarak tekrar yumuşak ve gevşek hale geçer.
Gıdalardaki doğal enzimlerin pek çoğu ise gıdada istenmeyen değişikliklere yol açarak bozulmalara neden olmaktadrn. Bu tipteki enzimler gıdanın besin değerini düşürebildi ği gibi aynı zamanda da gıdanın yapı, tat-aroma, koku ve renginde istenmeyen değişikliklere neden olmaktadrn. Bu olumsuzluklara yağların acılaşması (ransidite) ve meyve-sebzelerin enzimatik esmerleşmesi örnek olarak verilebilir. Yağların acılaşması lipaz enzimleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Örneğin, çiğ sütler uygun olmayan sıcaklıkta depolandığında, yapısmda doğal olarak bulunan lipaz enzimleri aktifleşmekte ve süt yağını hidrolize ederek yağın acılaşmasına neden olmaktadrn. Bitkilerdeki esmerle şme olaylarını ise bazı bitkilerde (elma, muz, mantar, patates vb.) doğal olarak bulunan polifenol oksidazlar gerçekleştirir. Bunlar bitkide bulunan bazı kimyasal maddeleri oksijen varlığında hızla okside etmekte ve esmer renkli ürünlerin oluşumuna neden olmaktadır. Enzimatik esmerle şme olayı; meyve ve sebzenin kesilmesi, kabuk soyulması veya berelenmesi gibi durumlarında dokuların direk olarak hava ile temas etmesi (oksidasyon) sonucunda oluşmaktadırn. Aynı zamanda esmerleşme reaksiyonları; gıdaların yapısında ve tadında da değişimlere neden olabilmektedir.
Bazı taze sebze ve meyvelerdeki yeşil rengin ileri olgunluk döneminde kırmızı, sarı, portakal rengi ve siyaha dönüşmesi de doğal olarak bulunan klorofilaz enziminin aktivitesinden kaynaklanmaktad ıı. Klorofilaz, lipoksigenaz ve polifenol oksidazlar meyve ve sebzelerdeki pigmentleri etkileyen ve renk değişimlerine neden olan üç temel enzim grubudur.
Bütün bunlara karşı^ıı, bazı doğal enzimlerin belirli gıdalarda oluşturduğu bir olumsuzluk diğer bazı gıdalar için istenen özellik haline dönüşebilmektedir. Örneğin polifenol oksidazların belirli meyvelerde neden olduğu istenmeyen esmerleşme reaksiyonları, çay, kahve, kuru üzüm, kuru erik gibi gıdalarda kahve rengi veya siyah renk oluşumlarına yol açan istenilen bir özelliktir. Meyvelerde doğal olarak bulunan pektik enzimlerin aktivitesi bulanık meyve sularında istenmezken, berrak meyve sularında istenmektedir.
Meyve ve sebzelerde bozulmalara neden olan diğer doğal enzimler ise lipoksidaz, klorofilaz ve askorbik asit oksidazdıı. Polifenol oksidazlar da dahil olmak üzere, bütün bu enzimler sıcaklığa çok duyarlıdrn. Bu enzimler sebzelere uygulanan haşlama işlemi ile kolayca inaktif ( etkisiz ) hale getirilebilmektedir. Haşlama işleminin başarısı peroksidaz enziminin varlığı ile test edilir. Çünkü peroksidaz sıcaklağa en dayanıklı doğal enzimlerden biridir.
Etin istenilen kırmızı renginden, etteki temel pigment (renk maddeleri) olan oksimiyoglobin sorumludur. Ancak +2 değerli Fe ( demir ) içeren oksimiyoglobinin +3 değerli Fe içeren metmiyoglobine oksidasyonu, et renginin istenmeyen kahverengiye dönüşmesine neden olur. Bu olay ette, doğal olarak bulunan oksidasyon/redüksiyon enzimleri tarafından oksij en varlığında gerçekleşir.

Lipoksigenaz, buğday ve soya fasulyesi unlannda renk ağarmasından sorumludur. Bu enzimin bir başka yararlı etkisi de ekmek hamurunun hazırlanması sırasında, glutende (buğday unu proteini) kaliteyi olumlu yönde etkileyen disülfit bağlannın oluşumunu sağlamasıdır. Buna karşılık, lipoksigenaz enzimi bazı gıdalarda enzimatik bozulmalara neden olabilmektedir. Bu enzim klorofil ve karotenleri parçalamakta, gıdalarda çoğunlukla samanımsı tipte bir tat ve aroma de ğişimine neden olmakta, vitaminler ve proteinler gibi bazı gıda bileşenlerinde oksidatif bozulmalara yol açmakta ve elzem ( gerekli ) yağ asitleri olan lineoleik, linolenik ve araşidonik asidi oksidasyona uğratmaktadır.
Undaki alfa-amilaz, beta -amilaz ve proteazlar ekmek kalitesini belirler. Bu enzimler, buğday çeşidine ve yetiştirme koşullarına bağlı olarak unda farklı miktarlarda bulunur. Bu durum da ekmek kalitesini direkt olarak etkilemektedir.
Ülkemiz unlarında genel olarak alfa-amilaz eksikliği ve proteaz enzimleri fazlalığı vardır. Bu unlardaki proteaz enzimleri fazlalığı, çoğunlukla buğdayın süne zararlısinin etkisine maruz kalması sonucunda ortaya çıkmaktadm. Kaliteli ekmek yapmak için eksikliği duyulan enzimlerin hazır ticari preparatlar halinde una eklenmesi zorunludur.
Doğal enzimlerden bazı gıdalar için, ısıl işlemin uygulanıp uygulanmadığının veya ısıl işleminin yeterli olup olmadığnım anlaşılması açısından da yararlamlmaktadır. Örneğin bir sütteki veya peynirdeki fosfataz enzimi varlığı, bu süte ısıl bir işlemin uygulanmadığının ya da yetersiz uygulandığının, peynirin ise çiğ sütten üretildiğinin bir kanıtıdır. Aynı şekilde, sebze ürünlerindeki peroksidaz veya katalaz enzimi varlığı yetersiz bir haşlamanın işaretidir.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

4 Mayıs 2016 / billurkosk Cevaplanmış
3 Mayıs 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
4 Mayıs 2016 / BEHİYE Cevaplanmış
30 Mart 2016 / Misafir Cevaplanmış
4 Mayıs 2016 / Misafir Cevaplanmış