Arama

Biyoloji ile İlgili Makaleler, Araştırmalar - Sayfa 4

Güncelleme: 21 Şubat 2015 Gösterim: 42.061 Cevap: 32
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Mart 2013       Mesaj #31
Avatarı yok
Yasaklı
İnsan Zekâsı Zayıflıyor

Sponsorlu Bağlantılar
Bazen aptal insanlar arasında kaldığınızı düşünüyor musunuz? Stanford Üniversitesi’nin önemli profesörlerinden biri bunun cevabını biliyor ve kötü haber ise durumun pek de iyiye gitmediği.Stanford’tan genetikçi Dr. Gerald Crabtree, modern insanın zekâsının ilerleyiş durumunu konu aldığı bir çalışma yaptı. Araştırma, insanoğlunun zekâsının bir süredir zayıflamakta olduğunu gösterdi.

Araştırmaya göre, teknolojik ilerlemelerden dolayı gen yapısındaki önlenemeyen değişiklikler insanların zekâlarının azalmasına sebep oluyor. Crabtree’nin yakın zamandaki bir analizinde, yaklaşık 5.000 genin insan zekâsını oluşturduğu ve bunlarda meydana gelen birçok mutasyonun eski insanlara oranla daha düşük bir zekâ seviyesine neden olduğu belirtiliyor.


“Birçok genimiz, zihinsel ve duygusal kabiliyetlerimizin temelini oluşturuyor; genetik, antropoloji ve nörobiyoloji alanındaki ilerlemeler bu kabiliyetlerimizi genetik olarak hassas hale getiriyor.” diye belirtiyor Crabtree. “İnsan zihni ve hislerinin zindeliği için gereken mutasyon oranları ve gen sayısının analizi gösteriyor ki gittikçe bu kabiliyetleri kaybediyoruz.” diye ekliyor.Crabtree, son bin yıldaki genel mutasyonları, belki eski insanların daha da alışık olduğu zor durumlarla şu anki insanoğlunun başa çıkamadığının nedeni olarak gösteriyor.

“Bahse girerim ki M.Ö 1.000’li yıllardan ortalama zekâ oranına sahip bir birey şu an aramızda olsa idi, üstün zekâ ve geniş bir düşünce dünyasına sahip olmak ve önemli konularda ileri görüşlülük edinmek açısından meslektaş ve arkadaşlarımız arasında en parlak ve canlı zihne sahip olan insan o olurdu, şüphesiz. Ayrıca, onun, aramızda duygusal anlamda en durağan insan olacağını da sanıyorum. Bu iddiamı 2.000-6.000 yıl öncesi eski Afrika, Asya, Hindistan ve Amerika yerlileri için de geçerli sayıyorum. İddiamın temeli; zihinsel ve duygusal kabiliyetlerimizin genetik olarak hassas olduğunu öne süren genetik, antropoloji, nörobiyoloji alanlarındaki yeni gelişmelere dayandırılabilir.”

Crabtree’ye göre, Her bir birey, günlük hayatta doğanın henüz işlem görmemiş mekanizması ile başa çıkmak zorunda bırakıldığında en zeki hale gelir. Bu koşullar altında, uyum; savaş ya da kaçıştan daha başka bir durum haline gelmiştir.Ancak Crabtree, bunun bir düşüş olmadığını söylüyor. “Genomlarımız hassas olsa bile, gücün bütün bireylere ulaşmasını sağlayan eğitim sayesinde toplumumuz hala zindedir.Bu problemi çözmek için hala zamanımız var. 300 yıl önce hiç kimse bilim açısından bu noktada olacağımızı tahmin edemezdi. Bu sorun ile insancıl ve etik çözümler aracılığıyla başa çıkabileceğimize inanıyorum.”


Kaynak: True Actıvıst (20 Şubat 2013)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Şubat 2014       Mesaj #32
Avatarı yok
Yasaklı
Akıllı Antibiyotik “Smart Bomb”

Sponsorlu Bağlantılar
akilli antibiyotik

Araştırmacılar, bakteri DNA’sının özgül dizisine direkt olarak etkiyerek enfeksiyonu engelleyen; “smart bomb” adını verdikleri yeni ve kullanışlı bir antibiyotik bazlı teknoloji geliştirdi. Bu teknik, belirli tip bakterinin eliminasyonu ve çoklu ilaç direncine sahip bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların tedavisi için büyük önem taşıyor.

Konvansiyonel antibiyotik tedavileri hem yararlı hem de zararlı bakterilerin ölümüne sebebiyet vererek oportünist enfeksiyonlar gibi istenmeyen sonuçlar doğurabiliyorken; geliştirilen “smart bomb” antibiyotik teknolojisi elimine edilmesi istenilen bakterinin genetik materyalinde bulunan özgül dizilere etkiyerek bakteri popülasyonunda seçici bir temizlik sağlayabiliyor.

Bu yeni yaklaşım, bakteriyel bağışıklık sisteminin bir parçası olan ve bakteriyi virüs gibi dış saldırılara karşı koruyan CRISPR-Cas sistemini hedef alıyor.CRISPR-Cas sistemi bakteriyi, işgalci virüsler veya farklı organizmaların DNA’larına uygun küçük RNA dizileri sentezleyerek koruyor. Sentezlenen CRISPR RNA’lar uygun diziyle karşılaştıklarında Cas proteinlerinin salınımını; bu sayede de saldırganın DNA’sının parçalanmasını sağlıyor.“Smart bomb” antibiyotik teknolojisi ise bakterinin kendi genetik materyaline etkiyerek bakteriyel intihara neden olan CRISPR RNA’ların tasarlanmasına; bakterinin CRISPR-Cas sisteminin kendi DNA’sına saldırarak ölümüne yol açmasına dayanıyor.

Araştırmacılar geliştirdikleri yöntemi farklı bakteriyel kombinasyonlar ve kontrol gruplarıyla test ettiklerinde yalnızca hedeflenen DNA dizisini yok etmeyi başarıyor. Örneğin, gram negatif bir enterobakteri olan ve genellikle sindirim kanallarına etkiyerek tifo ve gıda zehirlenmesi gibi rahatsızlıklara yol açabilen Salmonella bakterilerin, diğer bakterilere zarar vermeksizin, öldürülmesi sağlanabiliyor. Ayrıca bu teknik hedefe özgü ve oldukça yüksek bir hassasiyetle işliyor: İstatistiksel hesaplara göre hedeflenen zincire direkt ulaşım yüzdesinin %99 olduğu görülüyor.

CRISPR-Cas sistemi aracılığıyla belirli DNA zincirinin hedeflenmesinin antibiyotik direncinin önüne geçebilmesi ise “smart bomb”ların bir diğer avantajı olarak değerlendiriliyor.Laboratuvar testlerinde bu tekniğin özel olarak hedeflenen bakteriyi yok ettiği görülse de neden olunan DNA hasarının bakteriyi öldürme süreci, farklı bakterilerde oluşan spesifik tepkiler ve yeni nesil antibiyotik tedavilerinin geliştirilmesi hakkındaki araştırmalar sürüyor.



Kaynak: ScienceDaily (30 Ocak 2014)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
21 Şubat 2015       Mesaj #33
Avatarı yok
Yasaklı
Biyolojik Saat İlk Kez Kontrol Altına Alındı

Beyindeki biyolojik saati yeniden kurabilme imkanı sağlayacak biyolojik “yenileme” tuşunun keşfi dönemsel hastalıkların tedavi edilmesinden, gece boyu çalışmadan kaynaklı sorunlara hatta uzun seyahatlerde gözlemlenen jet-lag probleminin çözümüne kadar önemli bir umut ışığı oluşturdu. Bu buluş Nature Neuroscience’da 2015 yılı Şubat ayı içerisinde yayımlandı.Araştırma ekibinden Dr. McMahon, beynin Suprachiasmatic Nucleus (SCN) bölgesine fiber optikler ile gönderilen lazer ışınları sayesinde biyolojik saatlerden sorumlu sinirleri yapay olarak kontrol altına alabildiklerini ve bu sayede uyku ve uyanıklık döngüsü üzerinde yeni kurulumlar yapılabildiğini belirtti.

Günümüze kadar nörobilimciler beynin SCN bölgesindeki nöronların aktivitesinin biyolojik saatin oluşumunu sağladığını biliyorlardı, fakat buradaki nöronların aktivitesinin değişmesinin biyolojik saat üzerindeki etkisi ise bilinmiyordu. Bu çalışma ile araştırmacılar yapay yollar ile beynin SCN bölgesindeki nöronları uyararak veya baskılayarak onların aktiviteleri üzerinde değişiklikler yapmayı başardılar. Bu değişiklikler sayesinde deney hayvanlarının biyolojik saatlerini yeniden kurdular.Çalışmanın tamamı deney fareleri üzerinden yürütüldü. Farelerin, geceleri uyanık (nocturnal) olarak geçiren canlılar olması dışında biyolojik saatlerinin insanlarınkine benzer olduğu biliniyor.

Araştırmacılar, bu çalışmada yeni bir teknik sayılan ve günümüz sinirbilimleri çalışmalarında yaygınca kullanılan optogenetik yöntemlerini kullandılar. Optogenetik tekniğinde ışığa duyarlı proteinleri genetik yöntemler ile hedeflenen sinir hücrelerinin yüzeyinde üretebiliyorsunuz. Bu sayede dışarıdan bu bölgeye belli dalga boylarındaki ışıkları uygulayarak sinirleri aktif veya pasif hale getirebiliyorsunuz.

Yayının baş araştırmacısı olan doktora öğrencisi Jeff Jones, bu sayede ilk kez biyolojik saatlerden sorumlu nöronları kontrol altına aldıklarını belirtiyor.Projede genetik mühendisliği ile oluşturulmuş iki grup fare kullanıldı. Birinci grup ışık uyarısı ile sinirlerin aktif olmasını sağlayan ışığa duyarlı proteinleri sinir hücrelerinin yüzeyinde üreten farelerden oluşurken, diğer grupta ise tam tersi ışık uyarısı ile sinirlerin aktivitelerini engelleyen ışığa duyarlı proteinler bu hücrelerin yüzeyinde üretildi.

Araştırma ekibinden Dr. Tackenberg bu çalışmanın insanlar üzerinde uygulanması için erken olduğunu belirtirken, optogenetik tekniği üzerinde son zamanlarda yapılan çalışmaların sayısındaki artışlar nedeniyle yakın bir gelecekte en azından bu tekniğin terapi yöntemlerinde kullanılacağını düşünüyor. Ayrıca, kendisi halen bu buluşlarının dönemsel hastalıklar üzerinde olan etkisini fare modelleri üzerinde araştırıyor.Dr. McMahon ise beynin SCN bölgesindeki nöronların biyolojik saatlerin ayarlanmasında anahtar aktörler olduğunu ve biyolojik saatimizin nasıl düzenlendiğini anlamanın mükemmel bir başlangıcı olduğunu ve bu konu ile ilgili alınacak daha çok yol olduğunu belirtiyor.


Kaynak: Nature Neuroscience

Benzer Konular

23 Temmuz 2018 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
5 Ekim 2018 / evo Uzay Bilimleri
28 Eylül 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
24 Aralık 2011 / GüNeSss Soru-Cevap