Arama

Canlılarda Üreme ve Üreme Sistemi

Güncelleme: 4 Mart 2017 Gösterim: 45.107 Cevap: 9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Üreme sistemi canlılığın devamını sağlayan sistemdir. Türün devamlılığı iki ayrı cins tarafından gerçekleştirilir.
Erkek ve kadın üreme sistemi anatomisi ve fizyolojisi birbirinden oldukça farklı yapılardan oluşmuştur. Ayrıca erkeğin üremedeki rolü kadına göre daha basittir.
Sponsorlu Bağlantılar

Kadın üreme sistemi
Kadın üreme sistemi, erkek üreme sistemine göre daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Dişi üreme sistemi dişi üreme hücresi olan yumurta üretimini, döllenmeden sonra zigotun taşınması, beslenmesi ve gelişen embriyonunun korunmasını sağlar. Ayrıca meme bezleri salgısı ile doğumdan sonra bebeğin beslenmesi sağlanır.

Organizasyonu
Dişi üreme sistemini meydana getiren organlar dış ve iç üreme organları olarak iki kısımda incelenir.
Dış üreme organlarının tümüne birden vulva adı verilir. Bunlar; büyük ve küçük dudaklar, klitoris, kızlık zarı ve vajina girişidir.
İç üreme organları; vajina, rahim (uterus), yumurtalıklar (overler) ve fallop tüpleri,

İç üreme organları

Vajina
Üretra ve mesanenin arkasında ve rektumun önünde yer alır. Rahim ile dış ortam arasındaki bağlantıyı sağlayan boru şeklinde, esnek ve 8-10 cm kadar olan bir organdır. Vajinal duvar düz kaslardan ve fibroelastik bağ dokusundan oluşur.
Cinsel birleşmenin olduğu yerdir. Cinsel birleşme sırasında vajina penisin girişini kolaylaştırmak için serviks bezlerinden gelen müköz salgılarla kayganlaştırılır.
Vajina asidik bir ortama sahip olması sayesinde bakteriyel infeksiyonların önlenmesinde de önemli yere sahiptir.
Doğum sırasında bebek buradan geçerek dünyaya gelir.

Rahim (Uterus)
Mesanenin arka kısmında ve rektumun önünde yer alan şeklinde kasl ve bağ dokusundan oluşmuş bir organdır. Yaklaşık 7-8 cm uzunluğunda, 40-50 gr ağırlığında olan bu organ tersine duran bir armut görüntüsüne benzer. Geniş olan üst kısmına fundus, alt kısmına ise serviks denir. Fundus uterin tüplerinin açıldığı, serviks ise vajinaya açılan kısımdır.
Uterus dıştan içe doğru 3 tabakadan oluşur:
En dış tabaka perimetriumdur ve uterusu iki geniş ligamentle pelvisin yan duvarlarına tutturur.
Orta tabaka olan miyometrium kaslı bir yapıya sahiptir. Doğum sırasında bu kaslı yapı sayesinde gerçekleşen kasılmalar bebeğin geçişini kolaylaştırır. Ayrıca miyometrium kadın orgazmında da kasılır.
En iç tabaka ise endometriumdur. Bu tabaka her ay çocuğun yerleşmesi için östrojen hormonu etkisi ile kalınlaşır. Progesteron hormonu ise zigotun alınmasını ve beslenmesi için gerekli olan hazırlıkları sağlar. Her bir siklus sonunda gebelik olmazsa aylık kanama (menstruasyon, regl, adet kanaması) şeklinde dışarı atılır. Kanam sonucunda endometrium kendisini yenilemek için yeni bir siklusa başlar.
Bebeğin anne karnındaki gelişimi uterusta olur. Gebelik döneminde uterus bebeği, çevresindeki sıvıyı bebeğin büyümesine imkan sağlayacak şekilde barındırır ve büyüyerek tüm karın boşluğunu kapsar.

Fallop tüpleri (uterin tüpleri)
Uterusun iki yanından çıkıp yumurtalıklara doğru uzanan bu tüpler 10 cm uzunluğunda olup yumurtalıklardan atılan yumurtayı ovaryumdan uterusa (rahime) iletir. Bu yumurtaların erkek üreme hücresi tarafından yakalanıp döllenmesi tüplerde gerçekleşir ve döllenmiş yumurta da bu tüpler aracılığıyla uterusa iletilir.

Yumurtalıklar (Ovaryum)
Rahmin her iki yanında yer alan, gri-pembe renkli, badem şekilli yassı ve oval 6-8 gr ağırlığında iki organdır.
Ovaryumun başlıca fonksiyonu yumurta (ovum) ve dişi eşey hormonları olan östrojen ve progesteron üretmektir. Ayrıca hipofizin ön lobundan salgılanan folikül stimüle edici hormonu kontrol eden ihibini (baskılayıcı) salgılar.

Dış üreme organları
Dış üreme organlarının tümüne birden vulva adı verilir.

Büyük dudaklar (Labia majör)
Vulvanın dışındaki en belirgin kısımdır ve ik kalın deri katlanması şeklindedir. İçlerinde ter ve yağ bezleri, kan damarları ve sinirler bulunur. Puberteden sonra burası kıllanır.

Küçük dudaklar (Labia minör)
Büyük dudakların hemen altında yer alan iki küçük deri kıvrımıdır. Vajina girişini çevreleyen bu kısım kılsız, ince ve kan damarlarınca zengindir.

Klitoris
Vulvanın üst kısmında, küçük dudakların bittiği yerde bulunur. Klitorisin hemen altında idrar deliği, onun da altında vajina girişi bulunur. Kan damarlarının yoğun olarak bulunduğu klitoris, cinsel birleşme esnasında sertleşip duyarlılığı sağlayarak kadın orgazmında önemli rol üstlenir.

Kızlık zarı (Himen)
Vajina girişinden hemen sonra yer alır. Bağ dokusu ve damarlardan oluşmuş bu zarın dayanıklılığı kişiden kişiye değişmektedir. İlk vajinal cinsel ilişki sırasında zarda zedelenme ve yırtılma olur. Bu esnada bir miktar kan gelir. bazı kızlarda bu zar çok sağlamdır ve bazen doğum yapana kadar yırtılmayabilir.

Adet Döngüsü
Adet döngüsü ergenlik dönemiyle başlayıp menopoz dönemine kadar devam eden bir süreci kapsar. Ergenlik döneminde beyinden gelen uyarılarla yumurtalıklardan östrojen ve progesteron denilen ve adet döngüsünü düzenleyen hormonlar salgılanır. Ergenlikle beraber yumurtalıklarda doğuştan var olan yumurtaların her ay biri olgunlaşarak vücuttan atılır. İlk adet görme yaşı kişiden kişiye değişir ve 9 ile 16 arası herhangi bir yaşta görülebilir.
Rahim iç yüzeyinde her ay olgunlaşmış yumurtanın , gelip yapışmasına ve buradan beslenmesi için damarlanmasını sağlayacak bir tabaka oluşur (endometrium) ve eğer döllenme yoksa bu duvar görevini tamamlayıp yerini alttan gelen yeni dokuya bırakarak dökülür, rahimden dışarıya atılır. Her ay aynı şekilde tekrarlanan bu işleme adet kanaması (menstrüasyon, regl, aybaşı) denir.
Bileşik bir hormon grubu tarafından işareti verilen ve beyin tarafından kontrol edilen bu süreç, genellikle gebelik hariç, her ay gerçekleşir. Kadınlar, yeni bir yumurtanın oluşmasından önce adet görürler.
Bir adet döngüsü ortalama 28 gündür fakat, bu kişilere göre değişebilir. Adet döngüsünün 21 ile 35 gün arasında olması normaldir. Adet döngüsü, çeşitli uzunluklarda olabilir.

Meme dokusu
Memeler ergenlik dönemi başlayana kadar kızlarda ve erkeklerde aynı büyüklüktedir. Ancak kızlarda ergenlik dönemiyle beraber salınan östrojen hormonunun etkisiyle hızla büyürler.
Meme büyüklüğü, genetik yapı, vücudun yağ oranı ve büyüklüğüyle yakın ilişkilidir.
Memeler, bebeğin belli bir süreye kadar besin ihtiyacını karşılamak için süt üretir ve salgılarlar. Ayrıca memeler cinsel uyarılmada da etkilidir.
İç yapısında salgı bezleri, yağ ve bağ dokusu bulunur. Meme dokusu içerisinde üretilen sütün dışarı taşınması için çok sayıda süt iletim kanalları bulundurur.


Erkek üreme organları
Erkek üreme sisteminin dış organları penis, skrotum ve testislerdir. İç organlar ise vas deferens, üretra, prostat bezi ve seminal veziküllerdir. Erkeğin genlerini taşıyan sperm testislerde yapılır ve seminal veziküllerde depolanır. Cinsel ilişki sırasında sperm meni adı verilen bir sıvının içinde vas deferensten sertleşmiş penise taşınır.

Penis
Penis hem cinsel birleşme, hem de idrar boşaltma organıdır. Penis başı, ince bir zarla çevrilmiş süngerimsi yapıdadır. Penis başının deri rengi koyu olup, uç kısmında idrar deliği bulunur.
Penis gövdesinin büyük bir bölümü erektil (sertleşebilen) dokudan oluşan üç silindirik alandan (sinüsler) meydana gelir. Büyük olan iki alan (korpus kavernosum) yanyanadır. Üçüncü sinüs olan korpus spongiosum (süngersi cisim) üretranın çevresini sarar. Bu alanlar kanla dolunca penis büyür, dikleşir ve sertleşir (ereksiyon).

Skrotum (Erbezi kesesi, torbalar)
Skrotum penisin alt kısmında yer alan, içerisinde yumurtalar ve sperm kanallarının bir kısmının bulunduğu ince kırışık derili kesedir .
Testisleri sarar, korur, darbelerde ve sıkışmalarda yumurtaların zarar görmesini engeller.
Skrotum testisler için bir ısı kontrol sistemi olarak görev yapar; spermlerin normal gelişmesi için testislerin vücut sıcaklığından biraz daha düşük ısıda (35ºC) olması gerekir. Skrotum duvarındaki kaslar gevşeyip kasılarak testisler için uygun ısıyı sağlarlar

Testisler (Erbezleri, yumurtalar)
Skrotumun içinde bulunan testisler bir kordon vasıtasıyla vücuda bağlanmışlardır. Bu kordonun içinde damarlar, sinirler ve sperm kanalı bulunur. Testisler sperm yapımı ve testosteron (başlıca erkek seks hormonu) sentezini gerçekleştirirler.

Vas deferens (Meni kanalı)
Epididimden spermi alıp taşıyan kordon benzeri bir kanaldır.
Her bir testisten çıkan kanal prostatın arkasından yukarı çıkar ve üretraya girerek ejakülasyon kanallarını oluşturur. Vas deferense paralel giden kan damarları ve sinirler gibi diğer yapılar bir arada sperm kordonunu oluşturur.

Epididim
Testislere bitişik olan epididim yaklaşık 6 metre uzunluğunda bir tüp yumağıdır. Testislerden spermi alır ve spermin olgunlaşmasına elverişli bir ortam yaratır. Sol testis sağdakine göre biraz daha aşağıdadır.

Prostat bezi
Pelviste mesanenin hemen altında yer alır ve üretranın orta bölümünü çevreler. Genellikle ceviz büyüklüğünde olan bu bez yaşla birlikte büyür. Prostat ve üstündeki seminal veziküllerde spermin beslenmesini sağlayan bir sıvı yapılır. Bu sıvı spermin ejakülasyon sırasında içinde bulunduğu salgı olan meninin hacminin büyük bir bölümünü oluşturur. Meninin içerdiği diğer sıvılar vas deferens ve penis başındaki müköz bezlerden gelir.

Üretra (İdrar yolu)
Bu kanal idrarı mesaneden aşağı taşıyan idrar yolunu ve üreme sisteminde meninin dışarı atıldığı bölümü oluşturur.

Erkekte cinsel işlev
Cinsel aktivite sırasında penis sertleşir ve dikleşir (ereksiyon), cinsel ilişki sırasında girişe olanak verir. Ereksiyon nörolojik, damarsal, hormonal ve psikolojik eylemlerin karmaşık bir etkileşimi sonucu gerçekleşir. Duyulardan kaynaklanan zevk veren uyaranlar beyinde bir reaksiyona neden olur. Beyin omurilikten aşağıya penise sinir sinyalleri gönderir. Korpus kavernosumlar ve korpus spongiosuma kan getiren atardamarlar buna genişleyerek yanıt verir. Atardamarların genişlemesi bu alanlardaki kan akımının dramatik olarak artmasına, bu alanların kanla dolup şişmesine yol açar. Normal olarak penisten dışarı kan akımını sağlayan toplardamarların çevresindeki kaslar kasılarak dışarı kan akımını yavaşlatır. Penisteki kan basıncının yükselmesi boyu ve çapının artmasına neden olur.Cinsel heyecanın doruğunda, glans penisteki sürtünme ve diğer uyaranların beyin ve omuriliğe sinyaller göndermesiyle ejakülasyon (boşalma) meydana gelir. Sinirler epididim ve vas deferens, seminal veziküller ve prostat çevresinde kasların kasılmasını uyarır. Bu kasılmalar meninin üretraya geçmesini sağlar. Üretranın çevresindeki kasların kasılması meniyi daha da ilerletir, penisten dışarı atılmasına neden olur. Meninin mesaneye geri dönmesini engellemek üzere mesane boynu da büzülür. Ejakülasyon gerçekleştikten (ya da uyarı durduktan) sonra atardamarlar büzüşür, toplardamarlar gevşer. Bu kan akımını azaltır, kanın dışarı akımını artırır, penis yumuşar.

Üreme fizyolojisi ve Gebeliğin oluşması
Üreme olayı sayesinde canlılığın devamı sağlanır. Türün devamlılığı iki ayrı cins tarafından gerçekleştirilir.
İnsanların üreyebilmesi için cinsel ilişki sırasında vajinaya boşalan spermlerin (erkek üreme hücrelerinin) fallop tüplerinde dişi yumurta hücresini döllemesi gerekir.
Gebelik erkek üreme hücresi olan sperm ile dişi yumurta hücresinin birleşmesiyle başlayan bir süreçtir.
Yumurtlama kadınlarda bir sonraki adet kanamasından iki hafta önce olur. Dişi yumurta hücresi yumurtalıklardan ayrıldıktan sonra 12-24 saat canlı kalırken, spermler rahim boynundaki kıvrımlarda ortalama 6 gün kadar canlı kalırlar. Testislerde her gün milyonlarca sperm üretilir, ancak bunlardan sadece bir tanesi dişi yumurta hücresi ile birleşme şansına sahiptir.
Cinsel ilişki esnasında erkeğin penisinden spermler rahim boynuna yakın bir alana boşaltılır daha sonra da rahimden fallop tüplerine doğru hareket ederler.
İşte hareket yeteneğine sahip olan spermlerden bir tanesinin dişi yumurta hücresiyle birleştiği anda gebelik başlar. Dişi ve erkek üreme hücrelerinin çekirdeklerinin birleşerek yeni bir hücre oluşturmasına döllenme denir. Bu birleşmenin gerçekleştiği yer fallop tüpleridir.
Döllenmiş olan yumurta hücresi 8-9 gün içerisinde çoğalıp bir hücre yumağı haline gelir ve rahim içine ulaşır. Bu hücre yumağına embriyo denir. Embriyo rahim içine ulaştıktan sonra endometriyumu yani rahim duvarını eriten bir enzim salgılayarak bir kovuk oluşturur ve bu kovuğun içine yerleşir. Burada hücreler daha hızlı çoğalmaya başlar ve anne karnından plasenta adı verilen bir damar yumağı sayesinde beslenir. Embriyo döneminde (ilk 12 hafta) gebeliğin sürdürülmesinden yumurtalıklardan salgılanan progesteron hormonu sorumludur. İlk 12 haftadan sonraki dönemde henüz doğmamış olan bebek fetus olarak adlandırılır. Bu süre içinde büyüme gerçekleşir. Bu dönemde plasentanın salgıladığı hormonlar ile gebeliğin devamlılığı sağlanır.


Medibul.com sitesinden alınmıştır.

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
18 Mayıs 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Canlılarda Üreme ve Üreme Sistemi
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Canlıları cansız varlıklardan ayıran temel özelliklerden biri, en basitinden en ge­lişmişine kadar her canlının kendisine benze­yen yeni bireyler üretebilmesidir. Meşe ağacı­nın palamut denen meyvelerinden zamanla yeni meşe ağaçları gelişir. Kelebeklerin yu­murtalarının her biri, tırtıl ve pupa evresinden geçerek birer kelebeğe dönüşür. İnsan gibi memeliler ise yavrularını doğurarak dünyaya getirirler. Canlıların çoğalmasını ve yaşamın sürüp gitmesini sağlayan işte bu üreme süreç­leridir.
Canlılar dünyasında çok değişik üreme yöntemlerine rastlanır. En basit yöntem hüc­re bölünmesidir. Mikroskobik canlıların ço­ğu, örneğin bakteriler ikiye bölünerek çoğa­lır. Parçalardan her biri normal boyutlarına ulaştığında yeniden bölünür ve bütün bu sü­reç yarım saatten daha az bir zaman alır. Bakterilerin böylesine basit bir yöntemle ve ina­nılmaz bir hızla çoğalabilmesinin nedeni, bu canlıların yalnızca tek bir hücreden oluşması­dır.
Oysa çokhücreli canlıların böyle parçalara bölünerek üreme olanağı yoktur; bu yüzden daha dolaylı üreme yöntemleri geliştirmişler­dir. Örneğin çilek bitkisi gövdesinden çevreye doğru sürgünler uzatır; toprağın üzerinde ya­yılan bu sürgünler zamanla köklenir ve anaç bitkiden ayrılarak bağımsız bir bitkiye dönüş­tüğünde o da kendi sürgünlerini verir. Basit yapılı bazı hayvanlar da aynı biçimde üreyebi­lir. Hidra denen küçük tatlı su polipinin göv­desinde önce tomurcuklar oluşur; sonra bu tomurcuklardan her biri koparak ana gövde­den ayrılır ve yeni polipler halinde gelişmesini sürdürür. Denizyıldızlarında ise, hayvanın gövdesi 2-3 parçaya bölündüğünde bu parça­lardan her biri eksik bölümlerini tamamlaya­rak birer denizyıldızına dönüşür.
Bütün bu örnekler birer eşeysiz üreme yön­temidir. Eşeysiz üremede her yeni canlı, ana canlıdaki tek bir hücrenin iki eş parçaya bö­lünmesiyle ya da ana canlının hücrelerinden bir bölümünün ayrılmasıyla oluşur. Bir canlı­nın bütün vücut hücreleri aynı genleri taşıdığı­na göre, bu yolla oluşan yeni bireylerin hiçbi­rinde öbür yavrulardan ya da ana babadan farklı bir genetik yapıya rastlanmaz.
Eşeyli üremede ise yavruların her birinde öbürlerininkinden ve ana babanınkinden de­ğişik gen bileşimleri ortaya çıkar. Çünkü eşeyli üreyen canlılarda her yavru aynı hücre­nin bölünmesiyle değil, tam tersine biri dişi­den, öbürü erkekten gelen iki ayrı üreme hüc­resinin birleşmesiyle oluşur. Eşey hücresi ve gamet de denen bu dişi ve erkek üreme hücre­leri yalnız genetik içeriğiyle değil, yapısal ola­rak da birbirine benzemez. Dişi üreme hücre­si, döllenmeden hemen sonra oluşacak yeni canlıya gerekli besin maddelerini içerdiği için, genellikle erkek üreme hücresinden daha iri­dir. Erkek üreme hücresi ise hem küçük, hem hareketlidir; çünkü birleşeceği dişi hücreyi arayıp bulmak ona düşer. Böylece, aynı canlı türünün ayrı eşeydeki (cinsiyetteki) iki bire­yinden gelen bir dişi ile bir erkek üreme hüc­resi birleşerek tek bir hücre oluşturur. Daha sonra bu hücre sürekli bölünerek çoğalır, ço­ğalır ve büyük bir hücre kütlesine dönüşür; bu kütleden de ana babasıyla aynı türden yeni bir bitki ya da hayvan gelişir.
Tohumlu ya da çiçekli bitkilerin de erkek ve dişi üreme hücreleri vardır. Bu hücreleri, her ikisi de çiçeğin ortasında bulunan erkek-organ ile dişiorgan üretir. Dişiorganın yumur­talık denen şişkince bölümünde küçük ve yu­varlak tohum taslakları, bunların içinde de di­şi üreme hücreleri bulunur. Erkek üreme hüc­releri ise, erkekorganın başçık bölümünün ürettiği çiçektozlarının içinde saklıdır.
Dişiorgandaki yumurtalığın üstünde boyuncuk denen dar bir bölüm, onun üstünde de yapışkan bir sıvıyla kaplı olan tepecik var­dır. Çok hafif olan çiçektozları rüzgârla ya da çeşitli hayvanlar aracılığıyla çiçekten çiçeğe taşınırken, içlerinden bir bö­lümü dişiorganın tepeceğine yapışıp kalır. Daha sonra bu çiçektozu taneciği, boyuncuk-tan aşağıya doğru inerek yumurtalıktaki tohum taslaklarına ulaşan ince bir boru uzatır. Erkek üreme hücresi de bu borudan geçer ve tohumtaslağının içindeki dişi üreme hücresiy­le birleşir. Erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesine döllenme denir. Döllenmiş tohum taslaklarından tohumlar, bunlardan da yeni bitkiler gelişir.
Çiçekli bitkilerin çoğu erdişfâiv; yani bitki­nin bütün çiçeklerinde hem erkek, hem dişi organlar bulunur. Böylece her çiçek kendi çi­çektozlarıyla kendi tohum taslaklarını dölleyebilir. Ama bu tip döllenmeye doğada pek sık rastlanmaz; genellikle bir çiçeğin erkek hücreleri, ayrı bir bitkinin üzerindeki başka bir çiçeğin dişi hücreleriyle birleşir.
Bazı bitki türlerinde her bireyin, örneğin her ağacın çiçeklerinden bir bölümü yalnız çi­çektozu, öbürleri de yalnız tohumtaslağı üre­tir; erkek ve dişi çiçekler aynı gövdede barın­dığı için bunlara birevcikli türler denir. Hur­ma ve incir gibi bazı türlerde ise bir bireyin bütün çiçekleri aynı eşeydendir; yani ya hepsi erkek, ya hepsi dişidir. Erkek ve dişi çiçekle­rin ayrı ayrı gövdelerde toplandığı bu bitkile­re de ikievcikli türler denir.
Erdişilik özelliğine, başta yersolucunları ve salyangozlar olmak üzere hayvanlar dünya­sında da rastlanır.

Sperma ve Yumurta Hücresi
İnsanın ve bütün hayvanların dişi üreme hüc­resine yumurta hücresi ya da kısaca yumurta denir. Bu yalnızca benzetmeden kaynaklan­mış yakıştırma bir ad değildir. Yumurtlayan hayvanların, örneğin tavuğun üreme hücresi döllenip geliştikten ve koruyucu bir kabukla kaplandıktan sonra gerçekten de bildiğimiz tavuk yumurtasına dönüşür. Oysa döllenme­miş yumurta hücresi yaklaşık Vıo milimetre ça­pında ve besin deposu olarak yalnızca yumurta sarısını içeren minicik, yuvarlak bir hücre­dir. Sperma denen erkek üreme hücresinin büyüklüğü ise, kuyruğuyla birlikte ancak birkaç milimetreyi bulur. Spermanın, dölleyebileceği bir yumurta hücresi bulmak üzere hızla hare­ket etmesini sağlayan uzun bir kuyruğu var­dır. Yumurta hücresinin içinde anneden, spermanın içinde de babadan gelen ve gelişe­cek yeni canlının ana babasına benzemesini sağlayan genler bulunur.
Suda yaşayan hayvanların çoğu spermaları­nı ve yumurtalarını doğrudan doğruya suya bırakırlar; bu yüzden, üreme hücrelerinin su­da karşılaşıp birleşmesi tümüyle rastlantıya kalmıştır. Örneğin denizkestanelerinin erkeği milyonlarca sperma, dişisi de milyonlarca yu­murta döker. Koskoca denizde bu hücreler­den bazıları karşılaşsa bile büyük bölümü yok olacağından, bu kadar çok sayıda üreme hücresi yapmasalar soylarını sürdürme şansları da kalmaz.
İçinde denizkestanelerinin spermaları bulu­nan bir damla deniz suyu ile denizkestanesi yumurtalarını taşıyan başka bir damla karıştı­rılıp mikroskopla incelendiğinde, spermalar ile yumurtalar karşılaştığı zaman neler olacağı görülebilir. İlk göze çarpan, ince uzun iribaş­lara (kurbağa larvalarına) benzeyen ve kuy­ruklarını iki yana sallayarak sudaki hareketsiz yumurtalara doğru ilerleyen spermalar olur. Çok geçmeden her yumurtanın çevresine yüz­lerce sperma üşüşür. En sonunda içlerinden biri, artık gereksiz olan kuyruğunu dışarıda bırakıp başını içeri sokarak yumurta hücresi­ne girmeyi başarır. Bu arada yumurtanın dı­şında oluşan ince zardan bir duvar öbür sper­maların içeri girmesini engeller. Artık yumur­ta hücresi döllenmiştir; o andan başlayarak önce ikiye, sonra dörde, sonra sekize bölünür ve bu hücre bölünmesini sürdürerek çokhücreli bir kütleye dönüşür. Hücreler büyüyüp geliştikçe kendi aralarında kümeler oluşturur ve her kümenin hücreleri yavaş yavaş öbür hücrelerden farklılaşmaya başlar. Böylece, belirli işlevleri üstlenmek üzere özelleşen her hücre kümesi denizkestanesinin çeşitli organ­larını oluşturur ve sonunda yavru denizkesta­nesi tümüyle biçimlenir.
Balıkların çoğunda da üreme yöntemi aynı­dır. Erkek balık suya milyonlarca sperma, dişi de gene milyonlarca yumurta döker; ama ço­ğu zaman bunlardan ancak 1-2 tanesi döllenir. Çünkü hem bu minicik hücrelerin büyük su kütlesinde karşılaşma olasılığı azdır, hem de su hayvanlarının çoğu değerli bir besin olan balık yumurtalarına çok düşkündür.
Vatoz ve folya gibi bazı balıklarda ise yu­murtalar suda değil, dişinin içinde döllenir. Bu yöntemde dişi balık yumurtalarını öbür türler gibi suya dökmeyip dölleninceye kadar yumurtalıklarında tutar. Erkek de spermala­rını suya değil, doğrudan doğruya dişinin yu­murta kanalına boşaltır. Üreme hücrelerinin birleşmesini rastlantıya bırakmadığı için bu en güvenli döllenme biçimidir. Kurbağaların di­şisi de genellikle balıklar kadar çok sayıda yu­murta üretmez; çünkü dişi tam yumurtlamaya başlayacağı zaman erkek kurbağa onun sırtı­na çıkar ve spermalarını yumurtalann üstüne boşaltır.
İç döllenmeyle üreyen balıkların bir bölü­münde döllenmiş yumurtalar hemen suya bo­şaltılır ve gelişmesini tamamladıktan sonra su­da açılır. Bazılarında ise döllenmiş yumurta­lar açılıncaya kadar dişinin içinde tutulur ve yumurtadan çıkan yavru balıklar annelerin­den ayrılarak suya karışır.
Kuşlarda da iç döllenme geçerlidir. Erkek kuşun spermaları dışkılık (kloak) denen bir boşlukta birikir ve çiftleşme mevsiminde dış­kılığın deliğinden doğrudan doğruya dişinin içine aktarılır. Erkek kuş bunu başarabilmek için genellikle dişinin arkasına geçer ve kendi dışkılığının deliğini dişinin dışkılık deliğine oturtarak iyice bastınr. Bu basıncın etkisiyle, dışkılıktaki ersuyu sıvısı ve içinde yüzen mil­yonlarca sperma dişinin dışkılık deliğinden içeri akarak yumurta kanalına boşalır. Böyle­ce spermalardan biri, yolunun üzerinde karşı­laştığı yumurta hücrelerinden birini dölleyebilir.
Yumurta hücresi bu aşamada embriyon için bol bol besin depolayarak iyice şişmiştir. Yu­murta şansı denen bu besin yüklü hücre dölle­nince, çevresini yedek besin deposu olan yu­murta akı, koruyucu zarlar ve sertçe bir ka­buk kuşatır. Gelişmesini tamamlayan bu yu­murta, dişinin yumurta kanalında ilerler ve zamanı gelince yumurtlanarak dışarı atılır. Ama içindeki yavrunun yaşayabilmesi için yu­murtalar hâlâ özen ve bakım gerektirir. Bu yüzden genellikle dişi, bazen erkek kuş yu­murtaların üstünde kuluçkaya yatarak yavru­yu ısıtır ve bütün tehlikelerden korur. En so­nunda içerideki yavru gagasıyla yumurta ka­buğunu kırarak dışarı çıkar.

Memelilerde Üreme
Tekdelikliler ya da yumurtlayan memeliler denen ekidne ve ornitorenk gibi bazı türler dışında, memelilerin hiçbirisinde döllenmiş yumurta balıklar, amfibyumlar, sürüngenler ve kuşlarda olduğu gibi vücuttan dışarı atıl­maz. Bunun yerine, döllenen yumurta bütün gelişmesini dişinin içinde tamamlar. Gebelik denen ve süresi memelinin türüne göre deği­şen bu gelişme döneminin bitiminde de yavru doğarak dünyaya gelir. Bazı me­melilerin yavrusu, beslenme açısından tümüyle annesine bağımlı olmakla birlikte, doğar doğ­maz başının çaresine bakabilecek kadar geliş­miştir. Buna karşılık bazıları, özellikle insan yavrusu kendi kendine yaşamayı öğreninceye kadar uzun süre bakım ister.
Memelilerin yavrusu annenin karnında, dölyatağı denen özel bir organın içinde geli­şir. Torbaya benzeyen bu içi boş, çevresi kas­larla örülü organ bebeği bütün gebelik süre­since barındırır. Yumurta hücresi annenin içinde gelişeceğine göre, doğal olarak orada döllenmesi gerekir. Bunun için memelilerin erkeği, erbezlerinde üretilen spermaları ka­mış ya da penis denen üreme organıyla dişinin içine aktarmak zorundadır. Ersuyunun içinde yüzen spermalar çiftleşme ya da cinsel birleş­me sırasında dişinin dölyoluna akıtılır ve bu geçit aracılığıyla dölyatağına ulaşır. (Erkek­lerde idrarın boşaltım yolu da gene kamıştan geçer; ama çiftleşme sırasında beynin deneti­miyle idrar torbasının boşalması engellenir.)
Dişinin yumurta hücreleri yumurtalıklarda üretilir ve bu organlardan çıkan iki kanal ara­cılığıyla dölyatağının üst bölümüne gelir. Eğer çiftleşme olursa, dölyoluna boşalan spermalar bu yolu geçip hızla dölyatağından yukarıya doğru ilerleyerek yumurtalık kanal­larına girerler. Bu arada kanallardan aşağıya doğru inmekte olan bir yumurta hücresiyle karşılaşırlarsa, spermalardan biri tıpkı denizkestanesinde olduğu gibi yumurtayı döller. Memelilerin erkeği de her çiftleşmede dölyo­luna milyonlarca sperma bırakır; ama bunlar­dan yalnızca birinin yumurtayı dölleme şansı vardır.
Döllenmiş yumurta, kanallardan aşağıya doğru yoluna devam edecek dölyatağına gi­rer. Dölyatağının iç duvarı, döllenmiş yumur­tanın gelip yuvalanması için çoktan hazırlan­mıştır. Eskisine oranla iyice kalınlaşan ve bol kan damarıyla beslenen bu dokuya yumurta yerleşir; bölünerek çoğalır ve gelişen embri­yon hem oksijenini, hem besinini kan damar­ları aracılığıyla anneden alır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Haziran 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Dölyatağı

Memelilerde, doğum öncesi yavrunun geliştiği, armut biçiminde, çeperleri kaslı organ.

Dölyolunun üst kısmında, sidik torbası ile gödenbağırsağının arasındadır. Boyu 6-7 cm.dir. Dölyatağına açılan boyun kısmı ile üstteki daha büyük olan gövde kısmı, bir boğumla ayrılmıştır. Fallop boruları aracılığıyla yumurtalıklara bağlanır. Fallop borularının yanında tutunmaya yarayan değirmi bağlar vardır. Dölyatağının çeperi ince zar, kalın kas ve mukoza tabakalarından oluşmuştur. İçzar çeşitli salgı ve mitoz bölünme sonucu oluşan doku değişimleriyle, döllenen yumurtayı beslemeye hazırdır. Ancak döllenme olmazsa, orta ve yüzey tabakalar dışarı atılır. Bu duruma âdet hâli adı verilir. Döllenme gerçekleşip yavru büyümeye başlayınca dölyatağı da genişler; doğum sonrasıysa yine eski durumunu alır.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Haziran 2011       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Dölyolu


Dölyatağının ağzından dışarıya, ferce doğru uzanan yol.

Önden arkaya doğru yassı bir silindir şeklindedir. Yaklaşık 12 cm uzunluğunda, 3 cm genişliğindedir. Pelvis (leğen) boşluğunda idrar torbası ile gödenbağırsağı arasındadır. Çeperinde lifli iki gömlek ve bir mukoza bulunur. Çeperin yüzü buruşukluklarla kaplıdır. Dölyolunun alt ucu ferçle birleşir, bu bölüm bakirelerde kızlık zarı (hymen) denilen bir mukoza kıvrımıyla kapalıdır. Dölyolunun üst ucuysa dölyatağı boğazında dölyolu çıkmazı denen dairesel bir oluk oluşturur.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
24 Ağustos 2011       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
ÜREME

Canlıların kendilerine benzer yeni bireyler yaratmalarını sağlayan biyolojik süreç.

Canlılar başlıca iki yolla ürerler: Eşeyli ve eşeysiz. Eşeysiz üreme, bir canlının cinsiyet hücrelerine gerek duymaksızın benzerini meydana getirebilmesi olup ilkel canlılarda görülen bir üreme biçimidir. Ancak, bazı yüksek yapılı bitkiler de eşeysiz üreyebilir, yani üreme hücreleri meydana getirmeksizin benzerlerini yaratabilirler. Yüksek bitkilerde görülen bu üreme biçimine "vejetatif üreme" denir.

Bir bitkinin vejetatif yolla üremesi kök ve gövdelerinden oluşan sürgünlerle ya da genç dallarının kesilip toprağa dikilmesi vb. yollarla gerçekleşir. İlkel bitkilerde görülen eşeysiz üremeyse iki biçimde olur: Bölünme ve tomurcuklanma. Bölünme, genellikle birhücreli canlılarda ve çokhücrelilerin en ilkellerinde görülür. Adından da anlaşılacağı gibi, birey ikiye bölünerek, iki yeni bireyi oluşturur.

İlkel canlıların dışında, yüksek yapılı canlıların hücreleri de bölünme yoluyla çoğalırlar. Tomurcuklanmaysa daha çok ilkel çokhücrelilere özgü bir üreme yöntemidir. Bu yolla üremede canlı kendisine benzer uzantılar geliştirir; daha sonra bu uzantılar ana canlıdan koparak, yeni bireyler hâline gelirler. Bölünmeden farkı, ana canlının yok olmayıp varlığını sürdürmesidir. Eşeysiz üremeyle eşeyli üreme arasındaki geçiş biçimi sporla üremedir.

Spor, dış etkilere dayanıklı ve elverişli ortamda çimlenerek, yeni bir canlı geliştirme niteliğindeki hücredir. Kimi canlılar, özellikle bitkiler, farklı büyüklük ve yapıda sporlar meydana getirirler. Bu sporlar, erkek ve dişi spor adını alır ve yeni bitki, ancak bu ikisinin birleşmesiyle meydana gelebilir. Eşeyli üreme, eşey hücresi adı verilen, erkek ve dişi cinslerine özgü üreme hücrelerinin birleşmesiyle gerçekleşir.

Üreme hücreleri, erkek ve dişi organlarda oluşur; çeşitli yollarla birleşerek, yeni canlıyı oluştururlar. Eşeyli üreme, yüksek yapılı canlılara özgü bir üreme biçimidir. Eşeyli yolla üreyen canlılar, erkek ve dişi olmak üzere iki çeşit birey oluştururlar. Ancak, bu genel kuralın dışında olanlar da vardır. Örneğin, solucan gibi bazı hayvanlar ve bitkilerin çoğu, hem erkek hem dişi üreme organlarını birlikte taşırlar (erdişilik). Bazı canlılar da (örneğin bazı böcekler) döllenme olmaksızın, yumurta hücresinden doğrudan doğruya yeni bireyler meydana getirebilirler (partenogenez).

Üreme hücreleri gamet adını alır. Bunlardan erkek gamete spermatozoit, dişi gamete yumurta hücresi denir. Erkek ve dişi gametler ve bunların meydana geldiği üreme organları bir yandan yeni bireylerin oluşturulmasını sağlarken, bir yandan da canlılarda, özellikle memelilerde ve insanda ikincil cinsiyet karakteri adı verilen özelliklerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Örneğin, insanda bulunan ikincil cinsiyet karakterleri, cinsel organların olgunlaşarak, kendilerine özgü bir yapı ve görünüm kazanması, vücudun belli bölgelerinde kıllanma, cinsiyete uygun ruhsal ve biçimsel (morfolojik) yapılar kazanılması vb.dir.

İnsanda üreme organları iki bölümden oluşur:
1) Üreme hücrelerinin oluşturulduğu gonadlar ya da cinsiyet bezleri (erbezleri ve yumurtalıklar).
2) Gonadlarda oluşturulan erkek ve dişi üreme hücrelerinin (gametlerin) birleşmesine yardımcı olan dış üreme organları.

Bu organlar, embriyonun gelişmesi sırasında ortaya çıkarlar. Ancak olgunlaşmaları, yani üremeye elverişli hâle gelmeleri daha ileri yaşlarda, ergenlik adı verilen dönemde gerçekleşir. Ergenlik dönemi, üreme organlarının olgunlaştığı ve buna bağlı olarak, ikincil cinsiyet karakterlerinin de ortaya çıktığı çağdır. Dişi ve erkek bireyler, ergenlik dönemine ulaşmadıkça üreme hücresi (spermatozoit, yumurta) ve yeni bireyler oluşturamazlar.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
20 Mayıs 2012       Mesaj #6
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Canlılarda döllenme şekilleri :

Dış Döllenme :
Balık kurbağa gibi suda yaşayan canlıların çoğunda görülür.Sperm ve yumurta organizma dışında suda birleşir.O2 difüzyonla sudan sağlanır.CO2 ve sindirim artıkları suya verilir.Marina balığı 6 milyon ,alabalıkta 17000 yumurta bırakır.
NOT : Köpek balıkları,kertenkeleler,böçeklerin bazıları,bazı yılanlarda,akvaryum balıklarında yumurtalar döllendikten sonra dişinin üreme borusunda kalır.Embriyo burada yumurta içerisinde depolanan besini kullanarak gelişir.Bu durumda ana vücudu embriyoya besin sağlamaz.Yanlız koruyuculuk görevi yapar.Yavru gelişirse ana vücudundan ayrılır.

İç Döllenme :
Karada yaşayan böcek,sürüngen,kuş ve memelilerde görülür.Döllenme şansı çok olduğundan yumurta sayısı azdır.Sperm,yumurta hücresi ile dişinin vücudu içinde yumurta kanalında (Ovidükt,Fallopi tüpü) birleşir.

Besin durumuna göre yumurta tipleri :
Çok besinli (Balık,sürüngen ,kuş) yumurta tipidir.Az besinli böcek kurbağa yumurtaları(Metamorfuz) başkalaşım görülür.
İç döllen­meyle dış döllenmenin başlıca farkları aşağıdaki gibi sıralanabilir;
* Dış döllenmede gametlerin birbirlerine ulaşmaları zor olduğu hâlde, iç döllenmede gametler birbirlerine kolay­ca ulaşabilir.
* Dış döllenme yapacak gametler ve oluşan zigot, sudaki hayvanlar tarafından yenilebilir, dış çevrenin olumsuz etkilerinden kolayca etkilenir. Oysa iç döllenmede, gametleri ve zigotu olumsuz yönde etkileyecek etken söz konusu değildir.
* Dış döllenmenin gerçekleşebilmesi için çok sayıda dişi ve erkek gamet gerekir. Buna karşın iç döllenme için az sayıda dişi gamet yeterli olabilir.

Erkekde üreme sistemi :
a) Testisler
b) Sperm kanalları (vas deferens)
c) Yardımcı bezler (seminal,cowper,prostad bezleri) ‘inden meydana gelir.

Mayoz bölünme ile spermlerin oluşturduğu yer seminifer tüpçükleridir.Seminifer tüpçüklerinde meydana gelen spermlerin döllenme ve hareket yetenekleri yoktur.Epididimis denilen özel kanala aktarılarak döllenme ve hareket yeteneği kazanır.Spermlerin üretrada ve vas deferense hareketini sağlayan ve spermleri koruyan Seminal sıvıdır.Bu sıvı prostad,seminal ve cowper bezlerinden salğılanır.
Hipofiz bezinde salgılanan FSH ve LH hormonları testislerin çalışmasını düzenler.FSH etkisi ile seminifer tüpçükler gelişir ve mayoz bölünme sağlanır.
Testislerden testosteron (Androjen) hormonu salgılanmasını uyarır.Testesteron spermleri olgunlaştırır ve erkekliğe ait sekonder ( ikinçil) eşey karekterlerin(sakal,bıyık,kalın ses) ortaya çıkmasını sağlar.

İnsanda dişi üreme sistemi :
Dişi üreme sistemi ovaryumlar,yumurta kanalı uterus(Rahimden) meydana gelir.Ovaryum 2 tanedir.Ovaryum içerisinde yumurtanın oluşturulduğu çok sayıda küçük keseçikler vardır.Bunlara folikül denir.
Folikül de olgunlaştırılan yumurta kirpikli huni tarafından tutularak Fallopi Tüpü (Yumurta kanalına) alınır.Buradan uterusa gelir.Döllenme olmuş ise uterusa yapışarak gelişir.Dişi memelilerde üreme hücreleri idrar ve sindirim artıkları ayrı ayrı kanallardan dışarı atılır.Dişilerde ovaryum ve uterustaki gelişme ve değişmeler yumurta döllenmez ise periyodik olarak tekrarlanır.Buna Menstrüasyon (Adet) devri denir.
Folikül evresi ile yumurtalar olgunlaşır.Daha sonra folikülün yırtılması ile olgunlaşan yumurta ovaryumdan atılır.Buna Ovulasyon denir.Karın boşluğuna atılan yumurta kirpikli huni sayesinde yumurta kanalına gecer.Yırtılan folikülün hücreleri yağ damlaçıkları ile dolarak renkli bir yapı kazanır.Bu yapıya sarı cisim(Korpus luteum) denir.Bu sarı hücreler bol miktarda progesteron ve az miktarda östrojen salgılarlar.Progesteronunda etkisiyle uterus iç çeperinin gelişmesi hızlanıp embriyoyu tutarak yapı kazanır.Uterusa gelen embriyo yumuşak dokuya tutunarak gelişir.Bu tutunmayı Progesteron sağlar.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
28 Aralık 2012       Mesaj #7
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
İnsan neslinin sürekliliği, üreme fonksiyonu ile sağlanır. Bu fonksiyonu gerçekleştiren organlara, üreme organları denir. Üreme ile ilgili cinsiyet özelliklerini belirleyen işlevlerini yerine getiren ve hormonlar salgılayan organların oluşturduğu bütüne de üreme sistemi denir. Üreme görevinde erkek ve dişinin işlevlerine paralel olarak üreme organları; şekil, konum ve yapı bakımından kadın ve erkekte farklılık gösterir.

Ad:  üreme.png
Gösterim: 12333
Boyut:  322.0 KB
Erkek üreme organları

Organa Genitalia Masculina (Erkek Üreme Organları)

Erkek üreme organları dışve iç üreme organları olarak iki grupta incelenir.

Organa Genitalia Masculina Externa (Erkek DıĢ Üreme Organları)
Erkekte dış üreme organları penis ve skrotumdur (scrotum).

Penis
İki uyluk arasında sarkık duran bir organdır. Erkekte cinsel birleşme ve boşaltım sistemi organıdır. Penis, ereksiyon denilen olay ile sertleşir, sertleşen penis kalınlaşır ve uzar. Bu sayede coitus (cinsel birleşme) sırasında erkek üreme hücreleri olan spermleri vajinaya bırakır. Spermlerin dışarı atılmasının ardından, penis normal haline döner. Penis boşaltım sisteminin son kısmı, aynı zamanda da spermlerin dışarı atıldığı kanaldır.
Penis normal pozisyonunda iken, yaklaşık 8-10 cm. uzunluğunda, 3 cm. çapında iken ereksiyon durumunda 12-15 cm. uzunluğunda 4 cm çapındadır. Bu durum kişiden kişiye değişiklik gösterebilmektedir.Penis üç bölümden meydana gelmektedir. Kök bölümüne radix penis, gövde bölümüne corpus penis, baş kısmına glans penis denir.

Ad:  üreme1.jpg
Gösterim: 7333
Boyut:  39.1 KB
Penisin yapısı
Radix penis
  • Kök dışında kalan bölümler penisin serbest kısımlarıdır. Kök kısmı penisin sabit kısmıdır. Bu bölüm, dışarıdan görünmeyen ve penisin tutunup sabitliğini sağlayan bölümdür.
Corpus penis
  • Penisin görünen, hareketli kısmıdır. Normal pozisyonda yumuşak ve aşağı doğru sarkıktır. Sert penisin yönü öne, biraz daha yukarı doğrudur. İnce bir deriden meydana gelmiş olup deri altı yağ dokusu içermez. Deride seyrek ince kıllar bulunur.
Glans penis
  • Corpus penisin uç kısmına, glans penis denir. Glans penis, şişkince bir bölümdür ve penis başı olarak adlandırılır. Glans penis üzeri, ince tüysüz bir deri ile kaplıdır. Corpus penisi örten deri, glans penise deri katları yaparak uzanır. Bu deri katlarına sünnet derisi denir. Derinin ucu açıktır. İslam ve Musevi dininden olanlarda sünnet derisi kesilir ve glans çıplak hale gelir. Çok sayıda duyu alan küçük papillalar ve sinir uçları olduğundan, oldukça duyarlıdır. Glans penisin ucunda üretranın dış deliği bulunur.Penis, dıĢarıdan deri ve fasya ile sarılmış, üç longitudinal erektil kitleden yapılıdır. İki adet corpus cavernosum, bir adet corpus spongiosumdan oluşur. Bu yapılar, içleri endotel ile kaplı, boşluklar içeren süngerimsi dokulardan yapılmıştır. Bu dokulara uyarılma sonucunda da penisten kan dolar. Parasempatik uyarılar, süngerimsi dokular içine giren arterleri genişleterek, boşluklara daha fazla kan dolmasına neden olur. Bu sayede de ereksiyon gerçekleşmiş olur.
Scrotum (Testis Torbası)
Penis ve simfizis pubisin altında yer alan kesedir. Büyüklüğü ve şekli yaş ile birlikte değişiklik gösterir. Yetişkinlerde yumuşak ve hareketlidir. Deri ve elastik liflerden yapılmış tır. Kese şeklindeki scrotumun içerisinde testis, epididim ve spermatik kordonun bir kısmı bulunur.Testisler intrauterin yaşamda, karın boşluğunda bulunur, yedinci aydan sonra aşağı inerek scrotum içine girer. Scrotumlar sıcağa ve soğuğa karşı duyarlıdır. İçerisindeki elastik lifler sayesinde ısı ayarlaması yapabilir. Scrotum iç ısısının, testislerin normal görevlerini yapabilmesi için, vücut ısısına göre daha düşük olması gerekir.Sol scrotum sağa göre daha sarkık durur. Bu sayede iki testis yan yana gelmemiş olur. Bu durum, hem ısı kontrolü, hem de sıkışma, ezilme ve travmalardan koruma sağlar.


Organa Genitalia Masculina İnterna ( Erkek İç Üreme Organları)
Testisler, sperma yolları, sperma yolları çevresinde bulunan bezler erkek iç üreme organlarını oluşturur.


Testisler (Orchis,Er bezleri)
Testisler, erkeklerde temel üreme organı olup scrotum içinde yer alır ve bir çifttir. Oval şekilde, yanlardan basık, küçük bir kuş yumurtası büyüklüğündedir. Testisler, erkek üreme hücreleri olan spermatozoonlar ile androgenleri üretir. Testislerin normal fonksiyonlarını yapabilmeleri için scrotum içine yerleşmeleri zorunludur. Testislerin ön kenarı, her iki yüzü ve uçları düz ve konveks olup visseral periton ile kaplıdır. Arka kenarının sadece yan kısmı periton ile kaplıdır. Peritonsuz olan medial bölümüne epididimis tutunur ve burada bolca damar ve sinir bulunur. Testis dokusunun dış kısmı, tunica albuginea denilen, elastik olmayan fibröz bağ dokudan oluşan, bir kapsül ile kaplıdır. Bu kapsül arka kenarından testisin içine girerek mediastinum testisi oluşturur. Damarlar ve kanallar buradan girip çıkar. Tunica albuginea testis dokusuna doğru uzandığında testisleri lobcuklara (lobuli testis) ayırır. Her lobcuk içerisinde çok katlı epitelden oluşmuş 2-3 adet tubuli semineferi concorti denilen kanalcık bulunur. Bu kanalcıklarda sperm üreten hücreler ve kanalcıklar arasında sertoli hücreleri bulunur. Sertoli hücreleri spermaların gelişimi için gerekli besleyici maddeleri salgılar. Tubuli semineferi concortilerde ergenlik döneminde başlayan sperm üretimi yaşam boyu devam eder.


Ad:  üreme2.jpg
Gösterim: 6736
Boyut:  61.5 KB
Testislerin yapısı ve diğer üreme organları
Epididymis (Epididim)
Epididim, testisin arka kenarında yer alan iki küçük organdır. Yaklaşık 6-7 cm uzunlukta, ductus epididim kanalının oluşturduğu bir kanal yumağıdır.Bir kanal sisteminden ibaret olan epididim, spermotozoonları iletme yanında, spermiumlar için bir olgunlaşma ve depolama yeri olarak da görev yapar. 5-6 cm uzunluğundaki epididim içinde kesintisiz şekilde kıvrılmış olan epididim kanalı, gerçekte 5-7 m uzunluktadır.Epididim kanal sistemine kadar olan yollardaki spermler oldukça hareketsiz oldukları halde, epididim kanalı içinde, asit ortamda, 18-20 saat ile 3 hafta bekleyen spermler, ovumu dölleyebilecek olgunluğa erişir.


Ductus Deferens (Vas Deferens, Sperma Kanalı)
Sperma kanalı, epididimin kuyruk kısmından başlayıp epididim kanalının devamı şeklinde uzanan, kalın kas yapısında sağ ve sol iki borudur. Sperma kanalının bir kısmı pelvis boşluğundadır. Epididimin kuyruk parçasından başlayan sperma kanalı, kasık bölgesinde inguinal kanaldan geçerek pelvis boşluğuna girer. Pelvis boşluğundaki parçasına pars pelvika (pars pelvica) denir. Bu parça oldukça uzun bir bölüme sahiptir.
Kanalın son bölümü kıvrımlı ve geniştir bu bölüme ampulla ductus deferentis denir. Ampulla ductus deferentis, spermiumların dışarı atılmadan önce depolandığı yerdir.
Sperma kanalı, vesicula seminalisin boşaltma kanalı olan ductus excretorius ile birleştikten sonra ductus ejaculatorius atıcı kanal adını alır. Ductus ejaculatorius çok kısadır. Prostat dokusu içine giren kanal, buradan üretraya açılır.


Ad:  üreme3.png
Gösterim: 7921
Boyut:  321.5 KB
Ductus ejaculatorius
Sperma kanalı üç katmandan oluşmaktadır. Lümene bakan yüzü çok katlı prizmatik epitelle döşelidir. Altında bağ dokudan yapılmış ince bir kat vardır. Epitel ve bağ doku katlarından oluĢan mukoza katmanı (tunica mucosa), uzunlamasına uzanan plakalar yapar. Orta kat (tunica muscularis) düz kas hücrelerinden yapılmıştır.

Vesicula Seminalis (Meni Keseciği)
Rektum ile mesanenin arka yüzü arasına yerleşmiş bir çift bezdir. Komşu organlara bağ dokusu ile bağlanır. 10–15 cm uzunlukta, çok kıvrım yapan kanaldan oluşmuştur. Vesicula seminalisin duvarı epitel hücreleri ile kaplıdır. Epitel hücreleri, jelatine benzer alkali karekterde seminilar sıvı salgılar. Bu salgı, spermlerin canlılıklarının korunmasını sağlar.Vesicula seminalis, meni keseciği olarak bilinmesine karşın içinde hiç sperm bulunmayan bir salgı bezidir.


Ductus Ejaculatorius ( Ejakulator Kanal )
Ductus ejaculatorius, prostat bezi içerisinde, aşağı ve öne doğru seyreden üretranın prostatik parçası içine açılır. Prostat bezi içerisinde daralarak giden ejakulator kanal, ductus deferens içeriği ile vesicula seminalis salgısının karıştırılmasını ve lümen içeriğinin fışkırarak atılmasını sağlar.


Prostatae (Prostat)
Kestane büyüklüğünde, koyu kırmızı renkte, oldukça sıkı dokulu, sert kıvamlı olan prostat, erkek üreme organlarının en büyük bezidir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte büyüme gösterebilir. Prostat rektumun önünde, mesanenin aşağısında ve symphysis pubicanın arka tarafındadır. Prostatın mesane boynu ile sıkı komşuluk yapan geniş üst kısmına basis, aşağıda diyaframa ürogenitale üzerine oturan dar bölümüne apex, symphsis pubicaya bakan ön yüzüne facies anterior, rectum ile komşuluk yapan yüzüne facies posterior denir.

Günde 0.5-2 ml prostat salgısı üretilir. Salgılanması, testesteron hormonu ile kontrol edilir ve süt gibi, alkali bir sıvıdır. Meni hacminin % 20 -30‟unu prostat salgısı oluşturur. Prostat sıvısı, ejekülasyon sırasında üretraya geçer ve sperm ile karışır. Alkali olan bu sıvı, cinsel birleşme sırasında vajinaya boşalarak, buradaki pH‟ı nötralize eder, bu sayede de spermlerin uzun süre canlı kalması sağlanır.

Ad:  üreme4.png
Gösterim: 5552
Boyut:  71.7 KB
Prostat ve cowper bezi
Bulboüretral Bezler (Cowper Bezleri)
Bezelye büyüklüğünde, prostat bezinin iki yanında, sarı renkli bezlerdir. Salgıları sperm kanalı ile üretraya akıtılır. Testesteron kontrolü altında salgılanan salgı, uyarılma ile üretraya boşalır. Salgı, üretrada kalan idrar artığının asitliğini ejekülasyondan önce nötralize eder. Böylece asit özellikte ki idrarın etkisinden spermalar korunur.


Megep
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
28 Aralık 2012       Mesaj #8
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Kadın üreme organları, ( Organa Genitalia Feminina ) erkek üreme organlarına göre daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Kadın üreme organları da erkek üreme organları gibi, dış üreme organları ve iç üreme organları olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

Organa Genitalia Feminina Externa (Kadın DıĢ Üreme Organları)

Kadın dış üreme organları vulva ortak adı ile söylenir. Labia majör, labia minör, clitoris, bartholin bezi ve vestibulum vagina dış üreme organlarıdır.

Mons Pubis
Mons pubis,symphysis pubicayı saran derialtı yağ dokusunun fazlalaşması sonucu oluşan yuvarlakça ve kabarık bölgedir. Mons pubis derisi dişiye özgü trianguler (üçgen) bir Ģekilde kıllanır. Buradaki kıllar pubes olarak adlandırılır.

Labia Majör (Büyük dudaklar)
Mons pubisten başlayıp aşağıya ve arkaya doğru uzanan yağ ve bağ dokusu, genişlemiş bir çift kalın plika şeklindedir. Erkeklerde scrotuma özdeştir. Vulvanın dış sınırını oluşturan büyük dudaklar, yağ dokusu, yağ bezleri, areolar doku ve duyusal reseptörler içerir. iki dudak arasında kalan açıklıkta, rima pupendi denilen yarık bulunur.Labia majörlerin bir dış, bir de iç yüzü vardır. Dış yüzü, scrotum gibi fazla pigment içerdiğinden daha koyu renklidir ve kıllarla örtülüdür. iç yüzü ise, büyük yağ folikülleri ve damar ağlarından zengindir. Kılsız, nemli ve mukoz membran görünümündedir.

Ad:  üreme.png
Gösterim: 10186
Boyut:  281.6 KB
Kadın dış üreme organları

Labia Minör (Küçük dudaklar)
Vagina girişinin iki yanında yer alan iyi kanlanan yumuşak birer deri plakası şeklindedir. Uzunluk ve genişlikleri kişi ve ırka göre farlılıklar gösterir. Erkeklerde penis derisinin karşılığı olan labia minörlerin dış yüzü, deri ile örtülü olup yağ bezleri vardır. Damar ağı zengin olduğundan, rengi kırmızımtıraktır. Dış yüzlerinde kıl ve ter bezleri bulunmaz. Labia minörler sensitif (duyusal) sinirler açısından zengindir. Bu sinirler, cinsel birleşme sırasında, zevk duygusunun oluşmasını sağlar. Cinsel birleşme sırasında çevredeki bezlerden salınan sıvıyla, ıslak ve kaygan olur, bu da cinsel birleşmeyi kolaylaştırır.

Clitoris
Erkekteki penisin, kadındaki karşılığı clitoristir. Sertleşebilen bir yapıya sahip clitoris, labia majörün üstteki birleşme yerinin altında yer almıştır. Klitoriste fibröz zarla sarılmış olarak corpus cavernosum denilen yapılar vardır. Birçok sinir ucunu içeren clitoris, cinsel uyarı sonucu kanla dolarak sertleşir. Clitorisin baş kısmı serbesttir ve buraya glans clitoris denir.

Ad:  üreme1.png
Gösterim: 5206
Boyut:  107.5 KB
Clitoris

Gland Vestibularis Majör ( Bartholin bezi)
Sağlı sollu, bir çift oval şekilli bez olup vulvadaki en büyük gland, bartholin bezidir. Labia minörlerin arkasında yer alan, bezelye büyüklüğündeki bu bez, vajina girişinin yanlarında bulunur ve 2 cm uzunluğundaki kanal aracılığıyla hymen ile labia minörlerin birleĢme yerinin arasındaki oluğa açılır.
Bartholin bezlerinin salgısı, seksüel uyarılar ile artar, cinsel birleşme sırasında vajinaya kayganlık sağlar ve birleşmeyi kolaylaştırır. Ayrıca salgının asidik özelliği sayesinde, enfeksiyonlara karşı koruma da sağlar.

Vestibulum Vaginae (Vajina girişi)

Vestibulum vagina, vajina girişi olarak adlandırılır. Labia minörlerin arasında, üçgen şeklindeki açıklıkta yer alır. Ön üst kısmında clitoris ve arkada ostium vajinanın (vajina deliği) arka kısmını çevreler. Üretra, bartholin bezi ve skene (mukus salgılayan küçük bezler) kanalları buraya açılmaktadır.
Vestibulum vajina ile vajina arasında, hymen (perde, kızlık zarı) denilen bir zar bulunur. Bu zar, ince mukoza katlantısından oluşmuştur. iç ve dış yüzeyleri çok katlı yassı epitel ile döşenmiştir. Zar üzerinde delikler bulunur. Delikler düzensiz, yuvarlak ve ay şeklinde olabileceği gibi, yaş ve ırka göre de değişebilir. Hymen, genellikle, ilk cinsel birleşme sırasında yırtılır ve bir miktar kanama olur.

Ad:  üreme2.png
Gösterim: 42108
Boyut:  273.2 KB
Hymen çeşitleri

Organa Genitalia Feminina interna (Kadın iç Üreme Organları)
Kemik pelvis içine yerleimii iç üreme organlarını içten dıia doğru sıraladığımızda, ovarium, tuba uterina, uterus ve vajinanın yer aldığı görülür.

Ad:  üreme3.png
Gösterim: 11638
Boyut:  275.6 KB
Kadın iç üreme organları

Ovarium (Yumurtalık)
Kadınlarda temel üreme organı olup erkeklerde testislerin karşılığıdır. Sağ ve solda birer tane bulunur. Pembemsi gri renktedir. Ovariumlar, seksüel yönden olgun bir dişide, dişi üreme hücresi olan ovum (yumurta) ile seks hormonları olan östrojen ve progesteronu üretir. Ligamentum overi suspenserium ve ligamentum overi proprium ile asılı duran ovariumlar, pelvis boşluğunda, iki yan duvarda asılı duran fossa overika adlı çukura yerleşmiş durumdadır. Ovariumlar bağlarla uterusa bağlanır.
Doğurmamış kadınlarda overler, tuba uterinanın arka-aşağı kısmında bulunur. Puberte çağına kadar peritoneum ile üzeri örtülü olup parlak ve düzgündür, daha sonra periton yapısı değişir.
Ovariuma gelen a. overica, aorta abdominalisten ayrılır. Bunun nedeni ovariumların, embriyonel yaşamda, karın boşluğunda gelişmeye başlamış olmasıdır.Ovariumların dış kısmında, germinal epiteliumun altında, tunica albuginea adı verilen kalın bir tabaka vardır. Yaş ilerledikçe kalınlaşan bu tabaka içinde, ovariumun esasını oluşturan, stroma ovari bulunmaktadır. Stroma ovari, kortex ovari ( kabuk) ve medulla ovari (medulla) olmak üzere iki tabakadan oluşmaktadır.

Tuba Uterina (Fallop tüpleri, salpinx)

Uterusun üst köşelerinden overlere uzanan, tüp şeklinde, sağ ve sol tarafta bulunan iki organdır. Uterusa açılan deliğine ostium uterinum, karın boşluğuna açılan deliğine ise ostium abdominale tuba uterina adı verilir.
içten dışa doğru mukoza, kas ve seroza tabakalarından meydana gelmiştir. Tuba uterinanın iç kısmı tunica mukoza adını alır ve uzunlamasına plikaları vardır. Tek katlı, silialı epitel hücreler ile kaplıdır. Bunlar aynı zamanda salgı üretir ve tubaların iç yüzeylerinin nemli kalmasına ve ovumun uterusa doğru taşınmasına yardım eder. Ortada ise, iç kısmında sirküler, dışta longitudinal uzanan düz kas hücrelerinin yaptığı kas tabakası vardır. Kas tabaka tunica muscularis adını alır. Tunica muscularis tabakası, peristaltik hareketler ile ovumun uterusa taşınmasını sağlar. Dış kısmında ise bağ dokudan yapılmış, tubaları saran, seroza tabakası mevcuttur.
Tuba uterina dört bölümden oluşur. Tubaların uterus duvarı içinde kalan kısmına pars uterina, çapı en küçük olan kısmına isthmus, tubaların geniş kısmı ve ovum ile sperm arasında döllenmenin olduğu bölüm ampullla, ovaryuma yakın geniş kısmı ise infindubulum olarak adlandırılır. infindubulumun uç kısmına, fimbriae tuba uterina denir. Burası saçaklı bir görünüm gösterir ve hareketlidir. Fimbriae tuba uterina olgunlaşan graaf follikülünün etrafını sarar ve overiumlardan atılan ovumu, tuba uterina içine alır.


Ad:  üreme4.png
Gösterim: 9579
Boyut:  182.7 KB
Overler
Uterus (Rahim)
Uterus; pelvis boşluğunda, rektum ile mesane arasında yer alan kalın duvarlı, içi boş ve müsküler yapıda bir organdır. Önden arkaya basık, ters duran armuda benzer. Uterusun üst bölümünün iki yanına tuba uterinalar açılır. Alt bölümü ise vajina ile birleşir. Uterus normalde öne yatık pozisyonda ve hareketli bir organdır. Komşu organların doluluğunda ve gebelikte uterus, öne ve yukarı doğru yükselmektedir. Uterus boyu gebelikte 3-6 katına çıkabilir. Doğum sonunda tekrar eski haline döner.
Uterusun pozisyonunun korunmasını sağlayan bağlar vardır. Bu bağlar; ligamentum latum, ligamentum cardinale, ligamentum rotundum, ligamentum sakro uterinumdur.
Uterus dört bölümden oluşmaktadır. Fundus; uterusun üst bölümüdür. Salpinksler (tüp, boru) buraya tutunur. Corpus; uterusun yaklaşık 2/3‟ünü kapsayan gövde bölümüdür. Corpus uteri, fundustan isthmusa doğru daralır. Corpus uterinin mesane ile komşu olan yüzüne facies vesicalis adı verilir. Arka yüzü sigmoid kolon ile komşudur. isthmus, uterus gövdesi ile boynu arasında yer alan yaklaşık 1 cm‟lik bölümdür. Cervix (serviks, boyun); uterusun 1/3‟ü alt kısmıdır. Boyun bölümü içinde kalan uterus boĢluğuna, canalis cervicis (servikal kanal) denir. Serviksin bir bölümü de vajina içinde kalır. Peritonun, rektum ile vajina üst arka bölümü arasında oluşturduğu çıkmaza, douglas çıkmazı adı verilir.


Ad:  üreme5.jpg
Gösterim: 5726
Boyut:  34.8 KB
Uterus ve bölümleri

Uterus, dıştan içe doğru üç tabakadan oluşmuştur.
  • Parametrium; uterusun periton ile myometrium arasında kalan dış tabakasıdır. Uterusun dış yüzeyinin kayganlığını sağlayarak, hareketliliğini kolaylaştırır. Damar, sinir, lenf ağları yönünden zengindir.
  • Myometrium; uterusun orta tabakası olup düz kas liflerinden yapılmıştır. Embriyoyu barındırmak ve korumak ayrıca bebeğin dışarı atılmasında motor güç sağlamak myometriumun görevidir. Bu yüzden gebelikte çok fazla genişleyip büyür. Myometrium ayrıca menstrüasyon ve orgazm esnasında da kasılır.
  • Endometrium; uterus boşluğunu kaplayan en iç tabakadır. Uterusun mukoza tabakası olan endometrium, tek katlı, tüylü, silindirik epitelden oluşmuştur. Endometriumun bazal ve fonksiyonel olmak üzere iki tabakası vardır. Endometriumun fonksiyonel tabakası, puberte sonrası, menopoza girene kadar her 28 günde bir değişikliğe uğrayarak dökülür. Bu olaya menstruasyon (adet, regl) denir. Endometrium kısa sürede kendini yeniler. Gebelik sırasında ise endometriumda değişiklikler görülmediğinden, kanama meydana gelmez.
Ad:  üreme6.png
Gösterim: 4408
Boyut:  204.2 KB
Uterusun yapısı

Vajina
Yukarıda serviks, aşağıda vestibulum vajina arasında uzanan, önden arkaya basık, fibromüsküler yapıda boru şeklinde bir organdır. Vajina, uterusun altında, vesica urineria ile ürethranın arkasında, rektumun önündedir. Normalde uzunluğu 8-10 cm. kadardır. Doğumda bebeğin çıkabileceği kadar genişler. Vulvaya açılan deliğine, ostium vaginae denir. Ostium vaginae, cinsel birleşme yaşamamışlarda hymen ile kapalıdır. Vajina, kadının cinsel temas organı olmasının yanı sıra doğum esnasında çocuğun geçmesini ve menstruasyon kanının çıkışını sağlayan organdır. Üst ucu ile serviks uteriyi dıştan, halka şeklinde sarmaktadır. Serviksin vagina içinde kalan kısmına, portigo vajinalis cervicis adı verilir. Burada vajina duvarı ile arasında fornix vaginae denilen çıkmaz oluşturur. Fornix vaginaenin arka kısmına, fornix posterior denir. Spermler buraya boşalır.


Ad:  üreme7.png
Gösterim: 12570
Boyut:  243.1 KB
Vajina ve komşu olduğu organlar

Vajinanın boşluğa bakan kısmı, çok katlı yassı epitel hücreler ile döşelidir. Epitel dokunun altında bağ doku ve dışında düz ve çizgili kaslar bulunur. Düz kaslar, kalın bir tabakadan ibarettir. Epitel ve bağ doku katı yapan mukoza, enine katlantılar yapar. Cinsel birleşme sırasında katlantılar düzleşir, vajina biraz uzar. Vajinanın kendi duvarında salgı üreten bezler yoktur. Vajinanın ıslaklığını, uterustan gelen salgılar, dejenere olmuş epitel hücreleri ve vajinada bulunan bakterilerin salgıları sağlamaktadır. Bu karışımın pH „ı 4,5 olup, asidik özelliktedir. Bu durum mikropların vajina yoluyla uterusa geçiĢini engellemektedir.

Mamma Feminina (Memeler )

Göğüs ön duvarında, 2 ve 6. kaburgalar arasında yer alan, ekdodermal kaynaklı, süt oluşturabilme yeteneğine sahip, bir çift bezdir. şekil olarak kişiye, yaşa ve ırka göre değişir. Memelerin büyüklüğü ve şekli içerdiği yağ dokusunun miktarına bağlıdır.
Süt çocuğunun beslenmesinde önemli görevleri vardır. Yüzeyel fasya içinde, yuvarlak bir kitle halinde bulunan memeler, üç bölümden oluşmaktadır.
Corpus mammae; yaşa ve ırka göre değişik şekil özelliklerine sahiptir. Meme cisminin tabanına, basis mammae denir.
Papilla mammae; meme başı olarak adlandırılır, damar ve sinirler yönünden zengindir. Süt kanallarına ait 15-20 delik bulunur. Bu deliklere, ductus lactiferi denir. Emzirme döneminde bu bölge, bebek tarafından ağza alınır ve emilir.
Areola mammae; papillayı çevreleyen koyu renkli alan olup doğum yapmayanlarda pembe renkte, doğurmuş kadınlarda kahverengidir. Areola üzerinde küçük kabarcıklar vardır. Bunlar göğüs uçlarının ıslaklığını sağlayan salgıyı üretir. Memeler, puberte çağı ile birlikte hızla gelişmeye başlar. Bu gelişme, östrojen ve progesteron hormonları sayesinde olur.

Ad:  üreme8.png
Gösterim: 4090
Boyut:  110.5 KB
Memenin yapısı

Meme fizyolojisi
Ergenlik döneminde memelerin gelişimini, östrojen ve progesteron hormonu sağlar. Az da olsa, büyüme ve prolaktin hormonuna ihtiyaç vardır. Östrojen, meme kanallarında artışa, progesteronsa, lobul ve alveollerde büyümeye neden olur.
Gebelikte de hormonlar sayesinde büyüme devam eder. Gebelik boyunca prolaktin hormon salgısı artar, fakat süt salınımı olmaz. Bunun nedeni de plasentadan salınan östrojen ve progesteron hormonlarıdır. Süt salınımı ancak doğumdan sonra başlar. Süt salınımını sağlayan hormon prolaktindir. Prolaktinin meme üzerindeki süt yapımını uyarıcı etkisi, progesteron tarafından baskılanır. Prolaktin süt bezlerinin süt yapmasını ve depo edilmesini sağlar.
Üretilen sütün memeden çıkması ise oksitosin hormonu tarafından sağlanır. Bebeğin meme emmeye baĢlamasıyla, meme ucundaki reseptörler uyarılır, sinir impulsları hipotalamusa ulaşır. Hipotalamustan salınan oksitosin, hipofizin arka lobuna gelir ve kana girer. Kan ile meme bezlerine gelen oksitosin, meme alveolleri ve kanallarının duvarında bulunan myoepitel hücrelerinin kasılmasını sağlar ve bu sayede süt salınımı başlamış olur.
Süt emzirme devam ettiği sürece, bu mekanizma tekrarlanır. Bebek sütten kesilince, uyarı ortadan kalkar ve prolaktin salınımı durur. Yaşın ilerlemesi ve kişinin menopoza girmesiyle birlikte meme atrofiye uğrar.

Megep

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
cHAKİ - avatarı
cHAKİ
Ziyaretçi
9 Ekim 2013       Mesaj #9
cHAKİ - avatarı
Ziyaretçi
ÜREME SİSTEMİ
Canlıların soylarını sürdürebilmek için, kendilerine benzer yeni canlılar oluşturmalarına üreme denir. Tüm canlılar üreme yeteneğine sahiptir.
Bir canlının üreyebilmesi için kalıtsal maddesini, yavruya aktarması gerekir. Eşeyli (erkek ve dişi bireylerle) üreyen canlılarda kalıtsal maddeler üreme hücreleriyle aktarılır. Üreme hücrelerine gamet denir. Erkek üreme hücresi sperm, dişi üreme hücresi yumurta adını alır.
Dişi Üreme Hücresi (Yumurta):
Yumurta hücresi büyük ve hareketsizdir. Bol miktarda besin maddesi içerir ve sitoplazması çoktur. Kamçısı yoktur. Yumurtalar spermlere göre daha az sayıda üretilir.
Erkek Üreme Hücresi (Sperm ):
Sperm hücreleri yumurta hücresine göre çok küçüktür. Sitoplazmaları azdır. Kamçıları vardır ve kamçılarıyla hareket ederler. Baş, orta kısım ve kuyruk olmak üzere üç kısımdan oluşur. Kuyruk kısmı sayesinde hareket edebilir.

İnsanda üreme sisteminin temel görevi aynı olmakla birlikte, erkek ve dişi bireylerin üreme sisteminin yapılarında bazı farklılıklar vardır. Ayrıca köreltilse bile, bireyin beden sağlığını etkilemeyen tek sistemimizdir.
Dişi Üreme Organının Yapısı
Dişi üreme organı, bir çift yumurtalık, yumurta kanalı, döl yatağı (rahim = uterus), vajina olmak üzere dört kısımdan oluşur.


1-Yumurtalık (ovaryum): Bir dişinin kasıklarında, biri sağda, diğeri solda olmak üzere iki tane yumurtalık vardır. Yumurtalıklarda, ergenlik çağından itibaren belli bir yaşa kadar, hipofiz bezinin salgıladığı hormonun etkisiyle, ortalama 28 günde bir adet yumurta hücresi üretilir. Ayrıca eşey hormonu salgılarlar.


2- Yumurtalık Kanalı: Yumurtalıkları döl yatağına (rahim) bağlayan kanaldır. Yumurtalıkta üretilen yumurta, fallop tüpleriyle alınıp, yumurtalık kanalından geçerek döl yatağına iletilir. Yumurtanın yaklaşık birkaç günlük ömrü yumurtalık kanalında geçer. Bu esnada, yumurta, bir sperm hücresiyle birleşirse, döllenme gerçekleşir ve zigot oluşur, zigot bölünerek çoğalır. Yani yumurta hücresi, kanaldan rahme, döllenmiş olarak geçer.


3- Döl Yatağı (Rahim = Uterus): Kalın çeperli, düz kaslardan oluşan rahim, döllenmiş yumurtanın anne karnında tutunup geliştiği yerdir. Rahimde hücre bölünmesi sürer ve embriyo (canlı taslağı) oluşur. Embriyo gelişerek yavruyu oluşturur.
Buraya gelen yumurta döllenmemişse, bozulan yumurta hücresi ve rahimde oluşturulan doku, vajinadan kanama şeklinde dışarı atılır. Bu duruma adet kanaması (mensturasyon) denir. Bu olay 28 günde bir tekrarlanır.


4- Vajina: Döl yatağından sonra gelir ve spermlerin döl yatağına kadar ilerlemesini sağlayan tüp şeklinde yapısı vardır. Üreme sisteminin dışarı açılan kısmıdır. Spermin giriş yaptığı, döllenmemiş yumurta hücresinin ve bebeğin dışarı atıldığı yerdir.


Not: Dişilerde, erkeklerin aksine, üreme açıklığı ve idrarın dışarı atıldığı açıklık farklıdır. Yani idrar vajinadan atılmaz.
Not: Erkeklerde sperm üretimi ölünceye dek sürerken, dişilerde yumurta üretimi yaklaşık 50 yaşından sonra biter. Bu döneme menopoz denir.


Erkek Üreme Organının Yapısı
Erkek üreme sistemi, testisler (er bezleri ), sperm kanalı, seminal kesecikler (yardımcı bezler) ve penisten oluşur.
1- Testisler: Bir çift olup, testis torbası içine yerleşmişlerdir. Ergin erkeklerde sperm üretimi testislerde gerçekleşir. Vücut sıcaklığı, spermin gelişmesi için çok yüksektir. Bu yüzden testisler vücudun dışında bulunur. Testislerde üretilen spermler, döllenme ve hareket yeteneğinden yoksundur. Spermler bu özelliği epididimis denilen kanalda kazanırlar. Testisler, ayrıca, eşey hormonu da salgılarlar.


2- Sperm Kanalı: Spermler, sperm kanalında depolanır. Sperm kanalı, karın boşluğundan geçerek prostat bezine gelir. Burada, sperm kanalı ile idrar kanalı birleşir. Penis içinden geçerek, ortak bir kanalla dışarı açılırlar.


3- Seminal Kesecikler: Prostat ve cowper bezlerinden oluşur. Bunlar seminal sıvı salgılarlar. Seminal sıvı, spermlerin taşınmasını ve dişi üreme sisteminde kaldıkları kısa bir süre için beslenmelerini ve korunmalarını sağlar.


4- Penis: Spermler seminal sıvı ile karışarak, penis içindeki kanaldan dışarı atılır.

Döllenme Ve Döllenmiş Yumurtanın Oluşumu
Eşey hücreleri tek başına yeni bir canlı oluşturamaz. Çünkü yumurta ve sperm hücreleri diğer vücut hücrelerinin yarısı kadar kalıtsal malzeme taşır. Bu nedenle iki yarımın bir araya gelmesi gerekir.
İnsanda bu olay dişi üreme sisteminde gerçekleşir. Olgunlaşan yumurta hücresi, yumurta kanalında ilerlerken spermlerle karşılaşırsa, spermlerden yalnızca bir tanesi yumurtanın hücre zarından içeri girer. Bu andan sonra diğer spermlerin girişi engellenir. İşte, yumurtanın spermle birleşerek, çekirdeklerinin kaynaşmasına döllenme denir.
Bu aşamadan sonra artık yumurta ve spermden söz edilmez. Ortaya çıkan hücre, vücut hücreleriyle aynı miktarda kalıtsal malzeme taşır. Bu özel hücre bebeğin özel hücresidir ve döllenmiş yumurta (zigot) adını alır.
Zigot, çok hızlı bir bölünme evresine girer ve yeni hücreler oluşturmaya başlar. Bu ilk hücreler vücuttaki tüm dokuları oluşturacak olan kök hücrelerdir. Kök hücreler sınırsız bölünür, her türlü vücut hücresine dönüşür ve yeni görev üstlenebilirler. Çeşitli aşamalardan geçerek insanın küçük bir taslağını oluştururlar. Buna embriyo denir. Embriyo hızla büyür, canlının doku organ ve sistemleri gelişir. Gelişen bu canlıya ilk sekiz haftadan sonra fetüs, doğumdan sonra da bebek denir.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Mart 2017       Mesaj #10
Avatarı yok
Yasaklı

İlk Kez Yapay Embriyo Üretildi!


Cambridge Üniversitesi'nden uzmanlar, farelerden alınan kök hücreyle dünyada ilk kez "yapay embriyolar" oluşturmayı başardı. Bilim insanları iki tip kök hücre ve üç boyutlu yapı iskelesi (skafold) adı verilen, hücre ve doku oluşumunu desteklemek için çatı vazifesi gören biyolojik materyal kullanarak, doğal bir fare embriyosuna çok benzeyen bir yapı oluşturdular.

Daha önceki denemelerde çok başarılı sonuçlar alınamamıştı, çünkü embriyo gelişimi için farklı hücrelerin birbiriyle koordine olması gerekiyor. Araştırmacılar, çalışmalarının kısırlık tedavilerine yardımcı olmasını umuyor. Çalışma, embriyoların erken dönemlerinde nasıl geliştiğine dair yararlı ipuçları da sunabilir. Ancak insan embriyoları üzerinde deney yapmak sıkı kurallara bağlı ve 14 günden büyük embriyolar üzerinde çalışmak yasak.

Embriyo Fetüse Dönüşmeyecek!


Ad:  _94921645_gettyimages-51096297.jpg
Gösterim: 2517
Boyut:  49.6 KB
Bir memelinin yumurtası döllenince, bölünüp embriyonik kök hücreleri, bir başka deyişle vücudun "ana hücrelerini" oluşturuyor. Bu embriyonik kök hücreler, embriyonun bir tarafına doğru toplanıp, blastosist adlı temel embriyonik yapıyı oluşturuyor. Cambridge Üniversitesi'ndeki araştırma ekibi yapay embriyoları, embriyonik kök hücre ve plasentayı oluşturan ekstra embriyonik trofoblast kök hücre kullanarak oluşturdu. Ancak araştırmacılar, bunun için üçüncü tür bir kök hücre gerekeceğinden yapay embriyonun büyük ihtimalle sağlıklı bir fetüse dönüşmeyeceğini belirtti.

Kaynak: BBC Bilim (3 Mart 2017)

Benzer Konular

18 Eylül 2012 / Misafir Soru-Cevap
16 Ekim 2014 / ödevyap Soru-Cevap
6 Aralık 2014 / Misafir Soru-Cevap
9 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap