Arama

Halit Ziya Uşaklıgil kimdir, hayatı ve eserleri hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 25 Nisan 2015 Gösterim: 12.334 Cevap: 5
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
24 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Halit Ziya Uşaklıgil kimdir, hayatı ve eserleri hakkında bilgi verir misiniz?
EN İYİ CEVABI Mira verdi
Halit Ziya Uşaklıgil

Sponsorlu Bağlantılar
Çağ­daş anlamda Türk romanının ilk ve başarılı örneklerini veren Halid Ziya öykülerinde de aynı çizgiyi izlemiştir.
İstanbul'da doğan Halid Ziya Uşaklıgil, kökleri eskilere uzanan ve Uşakizadeler diye bilinen Uşaklı bir aileden gelen halı tüccarı Hacı Halil Efendi'nin oğludur. Mercan ma­halle mektebinde başladığı ilköğrenimini Fatih Askeri Rüştiyesi'nde sürdürdü. 10-12 yaşlarında Leyla ile Mecnun, Âşık Garip gibi öykülerin anlatıldığı kitapları okuyan Halid Ziya babasıyla birlikte gittiği Gedikpaşa'daki Osmanlı Tiyatrosu'nun oyunlarını ilgiyle izle­mekteydi. Bunlar onun edebiyatla kurduğu ilk ilişkilerdi. Babasının işlerinin bozulması üzerine ailesi İzmir'e taşınınca eğitimini 1878'de İzmir Rüştiyesi'nde sürdürdü. Bu arada özel dersler alarak Fransızca da öğreni­yordu. Katolik rahiplerin yönettiği bir papaz okulunda yatılı okumaya başladı. Bu okulda­ki eğitimi Fransız klasiklerini ve çağdaş Fran­sız edebiyatını tanımasına yardımcı oldu. Ya­bancı dilini geliştiren Halid Ziya Fransızca'dan çeviriler yapmaya başladı. Bu arada bazı edebi yazılarını İstanbul'a göndererek Hazine-i Evrak adlı dergide "Mehmed Halid" adıyla yayımlamaktaydı.
Son sınıfta okuldan ayrılarak bir süre baba­sının yanında çalışan Halid Ziya aynı yıl bir arkadaşıyla birlikte Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. Dışişlerinde görev almak amacıyla İstanbul'a gitti. Girişimleri başarı­sızlıkla sonuçlanınca İzmir'e döndü. Daha sonra Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başla­dı. Bir yandan da İzmir Rüştiyesi'nde Fransız­ca dersleri veriyordu. Bu arada gene arkadaş­larıyla birlikte Hizmet gazetesini çıkarmaya başladı. Bu gazetede düzyazı şiir (mensur şiir), öykü ve roman türlerinde yazdığı ilk yapıtlarını yayımladı. 1893'te İstanbul'a taşınarak Reji İdaresi'nde başkâtip oldu. Recaizade Mahmud Ekrem'in aracılığıyla Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katılan Halid Ziya, Mai ve Siyah (1897) romanını Servet-i Fünun dergisinde tefrika ettirmeye başladı. Servet-i Fünun kapanıncaya kadar bu dergide Aşk-ı Memnu (1900) ve Kırık Hayatlar (1924) romanlarıyla birçok öykü ve makale yayımladı. Servet-i Fünun içinde Edebiyat-ı Cedide Akı­mı dışlanınca öbür arkadaşları gibi Halid Ziya da II. Meşrutiyet'e kadar hiçbir şey yayımla­madı. II. Meşrutiyet'ten sonra bir süre Darül­fünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi'nde batı edebiyatı dersleri verdi. 1909'da mabeyn başkâtibi, 1911'de Ayan Meclisi üye­si oldu. Siyasal görevlerle Almanya ve Ro­manya'ya giden Halid Ziya İttihat ve Terakki'nin düşmesinden sonra Reji İdaresi'ne geçe­rek yönetim kurulu başkanlığını yürüttü. Cumhuriyetten sonra Yeşilköy'deki köşküne çekilen yazar yaşamının sonuna kadar burada yaşadı. Bu süre içinde eski yapıtlarının yeni basımlarıyla ilgilendi; anılarını yazdı ve zamanını okuyarak geçirdi.
İzmir'de ilk romanını kaleme aldığı yıllarda Fransa'da Gerçekçilik ve Doğalcılık akımları yaygındı. Halid Ziya Tanzimat dönemi ro­mancıları gibi Romantizm'e değil, çağdaşı olan bu yeni akımlara yakınlık duydu. Hizmet gazetesinde 1885'te dizi olarak yayımlanan, masum bir genç kızın aldatılışını ve çektiği acıları anlatan Sefile adlı ilk romanı ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklandığı için yarım kalmış ve kitap haline getirilememiştir.
Halid Ziya'nın Nemide (1889), Bir Ölünün Defteri (1889), Ferdi ve Şürekâsı (1894) adlı yapıtları İzmir'de yazdığı gençlik dönemi ro­manlarıdır. İlk iki romanında konu üç kişi arasındaki acıklı bir sevgi öyküsüdür. Her iki romanda da başkişi öbür iki kişinin mutlu olmaları için kendini feda eder. Yazarın bu yapıtları o güne kadar yazılmış Türk romanla­rının bazı özelliklerini yineler. Ortam İstan­bul'da bir zengin evidir. Olay Osmanlı toplu­munun kapalı yapısından ötürü tek bir aile çevresinde geçer. Ama bu romanlar yazarın sonraki çalışmalarında görülecek kişilerin ipuçlarını verir. Halid Ziya'nın bu gençlik dönemi yapıtları içinde en başarılısı Ferdi ve Şürekâsı'dır. Roman kişilerinin ustalıkla den­gelenmiş yoğun çizimleri, ekonomik koşulla­rın etkileri, yapıtı Romantizm'in çizgilerine girmekten kurtararak ona gerçekçi bir çerçe­ve sağlar.
Halid Ziya Uşaklıgil'in Mai ve Siyah adlı yapıtı hem yazarın, hem de Türk romanının olgunluğa doğru önemli bir dönüm noktasını oluşturur. Yazar bu romanında o dönemin basın dünyasını, gazeteciler, şairler, yayımcı­lar ve yazarlar çerçevesinde ele alır. Bu dünyanın gerçekleri karşısında yenik düşen Ahmed Cemil'in düşleriyle onu gittikçe bur­gacına alan gerçeğin çatışması romandaki kurgunun kaynağıdır. Mai ve Siyah iyimserlik ile karamsarlığın, amaçlanan ülkü ile ekono­mik zorunluluğun çalışmasıdır. İlk büyük Türk romanı kabul edilen Aşk-ı Memnu yazarın da başyapıtıdır. Romanda, zengin ama yaşlı Adnan Bey'le parası için evlenen genç ve güzel Bihter bir süre sonra kocasının yeğeni Behlül ile yasak bir aşk yaşamaya başlar. Genç bir insanın yalnızca zenginliğe değil, sevgiye de gereksinimi olduğunu geç anlamıştır. Ama Behlül bu ilişkiden bıkıp Adnan Bey'in kızı Nihal'le evlenmek isteyin­ce Bihter tüm ilişkilerini açığa çıkarır ve kendini öldürür. Nihal babasının yanma dö­nerek onunla yaşamaya başlar, Behlül ise kaçar. 1909'da Sabah gazetesinde tefrika edi­len Nesl-i Ahir de kitap olarak 1990'da yayımlanmıştır. Halid Ziya bu yapıtında aşk­tan başka düşünce ve sorunları olmayan, yaşamlarını çalışmadan sürdüren hazır yiyici ve batıya özenen bir toplum kesiminin yaşa­mını yansıtmıştır. Romandaki oldukça kar­maşık ilişkiler, romanın kişileri arasındaki nesnel ve duygusal bağlantılara ustaca örül­müş tüm hareketler, betimlemeler ve ruh çözümlemeleri olayın akışını hızlandıracak biçimde, ölçülü ve dengeli olarak işlenmiştir. Yapıtta olayın örülüsü, dış ve iç dünyaların anlatımındaki denge son derece yetkindir.
Halit Ziya Uşaklıgil'in diğer öykü kitapları­nın başlıcalar şunlardır:
Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889), Bir İzdivacın Tarih-i Mua­şakası (1889), Bir Yazın Tarihi (1898), Solgun Demet (1901), Hepsinden Acı (1934), Kadın Pençesi (1939).
Ayrıca, Yunan Tarih-i Edebi­yatı (1912), Latin Tarih-i Edebiyatı (1912), Sanata Dair (1955, 3 cilt) adlı inceleme ve deneme yapıtları da vardır.


Son düzenleyen _Yağmur_; 7 Kasım 2014 16:10 Sebep: iç başlık
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
24 Kasım 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
İnceleyiniz
Halit Ziya Uşaklıgil (Halit Ziya Uşaklıgil Kimdir? - Halit Ziya ...
Sponsorlu Bağlantılar
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
29 Ocak 2010       Mesaj #3
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı

halit ziya uşaklıgil /türk dili için metninin kısa yorumu

Halid Ziya UŞAKLIGİL (1866-1945)
MsXLabs.org &Temel Britannica

Çağ­daş anlamda Türk romanının ilk ve başarılı örneklerini veren Halid Ziya öykülerinde de aynı çizgiyi izlemiştir.
İstanbul'da doğan Halid Ziya Uşaklıgil, kökleri eskilere uzanan ve Uşakizadeler diye bilinen Uşaklı bir aileden gelen halı tüccarı Hacı Halil Efendi'nin oğludur. Mercan ma­halle mektebinde başladığı ilköğrenimini Fatih Askeri Rüştiyesi'nde sürdürdü. 10-12 yaşlarında Leyla ile Mecnun, Âşık Garip gibi öykülerin anlatıldığı kitapları okuyan Halid Ziya babasıyla birlikte gittiği Gedikpaşa'daki Osmanlı Tiyatrosu'nun oyunlarını ilgiyle izle­mekteydi. Bunlar onun edebiyatla kurduğu ilk ilişkilerdi. Babasının işlerinin bozulması üzerine ailesi İzmir'e taşınınca eğitimini 1878'de İzmir Rüştiyesi'nde sürdürdü. Bu arada özel dersler alarak Fransızca da öğreni­yordu. Katolik rahiplerin yönettiği bir papaz okulunda yatılı okumaya başladı. Bu okulda­ki eğitimi Fransız klasiklerini ve çağdaş Fran­sız edebiyatını tanımasına yardımcı oldu. Ya­bancı dilini geliştiren Halid Ziya Fransızca'dan çeviriler yapmaya başladı. Bu arada bazı edebi yazılarını İstanbul'a göndererek Hazine-i Evrak adlı dergide "Mehmed Halid" adıyla yayımlamaktaydı.
Son sınıfta okuldan ayrılarak bir süre baba­sının yanında çalışan Halid Ziya aynı yıl bir arkadaşıyla birlikte Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. Dışişlerinde görev almak amacıyla İstanbul'a gitti. Girişimleri başarı­sızlıkla sonuçlanınca İzmir'e döndü. Daha sonra Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başla­dı. Bir yandan da İzmir Rüştiyesi'nde Fransız­ca dersleri veriyordu. Bu arada gene arkadaş­larıyla birlikte Hizmet gazetesini çıkarmaya başladı. Bu gazetede düzyazı şiir (mensur şiir), öykü ve roman türlerinde yazdığı ilk yapıtlarını yayımladı. 1893'te İstanbul'a taşınarak Reji İdaresi'nde başkâtip oldu. Recaizade Mahmud Ekrem'in aracılığıyla Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katılan Halid Ziya, Mai ve Siyah (1897) romanını Servet-i Fünun dergisinde tefrika ettirmeye başladı. Servet-i Fünun kapanıncaya kadar bu dergide Aşk-ı Memnu (1900) ve Kırık Hayatlar (1924) romanlarıyla birçok öykü ve makale yayımladı. Servet-i Fünun içinde Edebiyat-ı Cedide Akı­mı dışlanınca öbür arkadaşları gibi Halid Ziya da II. Meşrutiyet'e kadar hiçbir şey yayımla­madı. II. Meşrutiyet'ten sonra bir süre Darül­fünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi'nde batı edebiyatı dersleri verdi. 1909'da mabeyn başkâtibi, 1911'de Ayan Meclisi üye­si oldu. Siyasal görevlerle Almanya ve Ro­manya'ya giden Halid Ziya İttihat ve Terakki'nin düşmesinden sonra Reji İdaresi'ne geçe­rek yönetim kurulu başkanlığını yürüttü. Cumhuriyetten sonra Yeşilköy'deki köşküne çekilen yazar yaşamının sonuna kadar burada yaşadı. Bu süre içinde eski yapıtlarının yeni basımlarıyla ilgilendi; anılarını yazdı ve zamanını okuyarak geçirdi.
İzmir'de ilk romanını kaleme aldığı yıllarda Fransa'da Gerçekçilik ve Doğalcılık akımları yaygındı. Halid Ziya Tanzimat dönemi ro­mancıları gibi Romantizm'e değil, çağdaşı olan bu yeni akımlara yakınlık duydu. Hizmet gazetesinde 1885'te dizi olarak yayımlanan, masum bir genç kızın aldatılışını ve çektiği acıları anlatan Sefile adlı ilk romanı ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklandığı için yarım kalmış ve kitap haline getirilememiştir.
Halid Ziya'nın Nemide (1889), Bir Ölünün Defteri (1889), Ferdi ve Şürekâsı (1894) adlı yapıtları İzmir'de yazdığı gençlik dönemi ro­manlarıdır. İlk iki romanında konu üç kişi arasındaki acıklı bir sevgi öyküsüdür. Her iki romanda da başkişi öbür iki kişinin mutlu olmaları için kendini feda eder. Yazarın bu yapıtları o güne kadar yazılmış Türk romanla­rının bazı özelliklerini yineler. Ortam İstan­bul'da bir zengin evidir. Olay Osmanlı toplu­munun kapalı yapısından ötürü tek bir aile çevresinde geçer. Ama bu romanlar yazarın sonraki çalışmalarında görülecek kişilerin ipuçlarını verir. Halid Ziya'nın bu gençlik dönemi yapıtları içinde en başarılısı Ferdi ve Şürekâsı'dır. Roman kişilerinin ustalıkla den­gelenmiş yoğun çizimleri, ekonomik koşulla­rın etkileri, yapıtı Romantizm'in çizgilerine girmekten kurtararak ona gerçekçi bir çerçe­ve sağlar.
Halid Ziya Uşaklıgil'in Mai ve Siyah adlı yapıtı hem yazarın, hem de Türk romanının olgunluğa doğru önemli bir dönüm noktasını oluşturur. Yazar bu romanında o dönemin basın dünyasını, gazeteciler, şairler, yayımcı­lar ve yazarlar çerçevesinde ele alır. Bu dünyanın gerçekleri karşısında yenik düşen Ahmed Cemil'in düşleriyle onu gittikçe bur­gacına alan gerçeğin çatışması romandaki kurgunun kaynağıdır. Mai ve Siyah iyimserlik ile karamsarlığın, amaçlanan ülkü ile ekono­mik zorunluluğun çalışmasıdır. İlk büyük Türk romanı kabul edilen Aşk-ı Memnu yazarın da başyapıtıdır. Romanda, zengin ama yaşlı Adnan Bey'le parası için evlenen genç ve güzel Bihter bir süre sonra kocasının yeğeni Behlül ile yasak bir aşk yaşamaya başlar. Genç bir insanın yalnızca zenginliğe değil, sevgiye de gereksinimi olduğunu geç anlamıştır. Ama Behlül bu ilişkiden bıkıp Adnan Bey'in kızı Nihal'le evlenmek isteyin­ce Bihter tüm ilişkilerini açığa çıkarır ve kendini öldürür. Nihal babasının yanma dö­nerek onunla yaşamaya başlar, Behlül ise kaçar. 1909'da Sabah gazetesinde tefrika edi­len Nesl-i Ahir de kitap olarak 1990'da yayımlanmıştır. Halid Ziya bu yapıtında aşk­tan başka düşünce ve sorunları olmayan, yaşamlarını çalışmadan sürdüren hazır yiyici ve batıya özenen bir toplum kesiminin yaşa­mını yansıtmıştır. Romandaki oldukça kar­maşık ilişkiler, romanın kişileri arasındaki nesnel ve duygusal bağlantılara ustaca örül­müş tüm hareketler, betimlemeler ve ruh çözümlemeleri olayın akışını hızlandıracak biçimde, ölçülü ve dengeli olarak işlenmiştir. Yapıtta olayın örülüsü, dış ve iç dünyaların anlatımındaki denge son derece yetkindir.
Halit Ziya Uşaklıgil'in diğer öykü kitapları­nın başlıcalar şunlardır:
Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889), Bir İzdivacın Tarih-i Mua­şakası (1889), Bir Yazın Tarihi (1898), Solgun Demet (1901), Hepsinden Acı (1934), Kadın Pençesi (1939).
Ayrıca, Yunan Tarih-i Edebi­yatı (1912), Latin Tarih-i Edebiyatı (1912), Sanata Dair (1955, 3 cilt) adlı inceleme ve deneme yapıtları da vardır.
Son düzenleyen _Yağmur_; 7 Kasım 2014 16:10 Sebep: kırık link
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Şubat 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
eserleri hakkında bilgi verir misiniz?
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
7 Mart 2012       Mesaj #5
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Halit Ziya Uşaklıgil

Çağ­daş anlamda Türk romanının ilk ve başarılı örneklerini veren Halid Ziya öykülerinde de aynı çizgiyi izlemiştir.
İstanbul'da doğan Halid Ziya Uşaklıgil, kökleri eskilere uzanan ve Uşakizadeler diye bilinen Uşaklı bir aileden gelen halı tüccarı Hacı Halil Efendi'nin oğludur. Mercan ma­halle mektebinde başladığı ilköğrenimini Fatih Askeri Rüştiyesi'nde sürdürdü. 10-12 yaşlarında Leyla ile Mecnun, Âşık Garip gibi öykülerin anlatıldığı kitapları okuyan Halid Ziya babasıyla birlikte gittiği Gedikpaşa'daki Osmanlı Tiyatrosu'nun oyunlarını ilgiyle izle­mekteydi. Bunlar onun edebiyatla kurduğu ilk ilişkilerdi. Babasının işlerinin bozulması üzerine ailesi İzmir'e taşınınca eğitimini 1878'de İzmir Rüştiyesi'nde sürdürdü. Bu arada özel dersler alarak Fransızca da öğreni­yordu. Katolik rahiplerin yönettiği bir papaz okulunda yatılı okumaya başladı. Bu okulda­ki eğitimi Fransız klasiklerini ve çağdaş Fran­sız edebiyatını tanımasına yardımcı oldu. Ya­bancı dilini geliştiren Halid Ziya Fransızca'dan çeviriler yapmaya başladı. Bu arada bazı edebi yazılarını İstanbul'a göndererek Hazine-i Evrak adlı dergide "Mehmed Halid" adıyla yayımlamaktaydı.
Son sınıfta okuldan ayrılarak bir süre baba­sının yanında çalışan Halid Ziya aynı yıl bir arkadaşıyla birlikte Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. Dışişlerinde görev almak amacıyla İstanbul'a gitti. Girişimleri başarı­sızlıkla sonuçlanınca İzmir'e döndü. Daha sonra Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başla­dı. Bir yandan da İzmir Rüştiyesi'nde Fransız­ca dersleri veriyordu. Bu arada gene arkadaş­larıyla birlikte Hizmet gazetesini çıkarmaya başladı. Bu gazetede düzyazı şiir (mensur şiir), öykü ve roman türlerinde yazdığı ilk yapıtlarını yayımladı. 1893'te İstanbul'a taşınarak Reji İdaresi'nde başkâtip oldu. Recaizade Mahmud Ekrem'in aracılığıyla Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katılan Halid Ziya, Mai ve Siyah (1897) romanını Servet-i Fünun dergisinde tefrika ettirmeye başladı. Servet-i Fünun kapanıncaya kadar bu dergide Aşk-ı Memnu (1900) ve Kırık Hayatlar (1924) romanlarıyla birçok öykü ve makale yayımladı. Servet-i Fünun içinde Edebiyat-ı Cedide Akı­mı dışlanınca öbür arkadaşları gibi Halid Ziya da II. Meşrutiyet'e kadar hiçbir şey yayımla­madı. II. Meşrutiyet'ten sonra bir süre Darül­fünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi'nde batı edebiyatı dersleri verdi. 1909'da mabeyn başkâtibi, 1911'de Ayan Meclisi üye­si oldu. Siyasal görevlerle Almanya ve Ro­manya'ya giden Halid Ziya İttihat ve Terakki'nin düşmesinden sonra Reji İdaresi'ne geçe­rek yönetim kurulu başkanlığını yürüttü. Cumhuriyetten sonra Yeşilköy'deki köşküne çekilen yazar yaşamının sonuna kadar burada yaşadı. Bu süre içinde eski yapıtlarının yeni basımlarıyla ilgilendi; anılarını yazdı ve zamanını okuyarak geçirdi.
İzmir'de ilk romanını kaleme aldığı yıllarda Fransa'da Gerçekçilik ve Doğalcılık akımları yaygındı. Halid Ziya Tanzimat dönemi ro­mancıları gibi Romantizm'e değil, çağdaşı olan bu yeni akımlara yakınlık duydu. Hizmet gazetesinde 1885'te dizi olarak yayımlanan, masum bir genç kızın aldatılışını ve çektiği acıları anlatan Sefile adlı ilk romanı ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklandığı için yarım kalmış ve kitap haline getirilememiştir.
Halid Ziya'nın Nemide (1889), Bir Ölünün Defteri (1889), Ferdi ve Şürekâsı (1894) adlı yapıtları İzmir'de yazdığı gençlik dönemi ro­manlarıdır. İlk iki romanında konu üç kişi arasındaki acıklı bir sevgi öyküsüdür. Her iki romanda da başkişi öbür iki kişinin mutlu olmaları için kendini feda eder. Yazarın bu yapıtları o güne kadar yazılmış Türk romanla­rının bazı özelliklerini yineler. Ortam İstan­bul'da bir zengin evidir. Olay Osmanlı toplu­munun kapalı yapısından ötürü tek bir aile çevresinde geçer. Ama bu romanlar yazarın sonraki çalışmalarında görülecek kişilerin ipuçlarını verir. Halid Ziya'nın bu gençlik dönemi yapıtları içinde en başarılısı Ferdi ve Şürekâsı'dır. Roman kişilerinin ustalıkla den­gelenmiş yoğun çizimleri, ekonomik koşulla­rın etkileri, yapıtı Romantizm'in çizgilerine girmekten kurtararak ona gerçekçi bir çerçe­ve sağlar.
Halid Ziya Uşaklıgil'in Mai ve Siyah adlı yapıtı hem yazarın, hem de Türk romanının olgunluğa doğru önemli bir dönüm noktasını oluşturur. Yazar bu romanında o dönemin basın dünyasını, gazeteciler, şairler, yayımcı­lar ve yazarlar çerçevesinde ele alır. Bu dünyanın gerçekleri karşısında yenik düşen Ahmed Cemil'in düşleriyle onu gittikçe bur­gacına alan gerçeğin çatışması romandaki kurgunun kaynağıdır. Mai ve Siyah iyimserlik ile karamsarlığın, amaçlanan ülkü ile ekono­mik zorunluluğun çalışmasıdır. İlk büyük Türk romanı kabul edilen Aşk-ı Memnu yazarın da başyapıtıdır. Romanda, zengin ama yaşlı Adnan Bey'le parası için evlenen genç ve güzel Bihter bir süre sonra kocasının yeğeni Behlül ile yasak bir aşk yaşamaya başlar. Genç bir insanın yalnızca zenginliğe değil, sevgiye de gereksinimi olduğunu geç anlamıştır. Ama Behlül bu ilişkiden bıkıp Adnan Bey'in kızı Nihal'le evlenmek isteyin­ce Bihter tüm ilişkilerini açığa çıkarır ve kendini öldürür. Nihal babasının yanma dö­nerek onunla yaşamaya başlar, Behlül ise kaçar. 1909'da Sabah gazetesinde tefrika edi­len Nesl-i Ahir de kitap olarak 1990'da yayımlanmıştır. Halid Ziya bu yapıtında aşk­tan başka düşünce ve sorunları olmayan, yaşamlarını çalışmadan sürdüren hazır yiyici ve batıya özenen bir toplum kesiminin yaşa­mını yansıtmıştır. Romandaki oldukça kar­maşık ilişkiler, romanın kişileri arasındaki nesnel ve duygusal bağlantılara ustaca örül­müş tüm hareketler, betimlemeler ve ruh çözümlemeleri olayın akışını hızlandıracak biçimde, ölçülü ve dengeli olarak işlenmiştir. Yapıtta olayın örülüsü, dış ve iç dünyaların anlatımındaki denge son derece yetkindir.
Halit Ziya Uşaklıgil'in diğer öykü kitapları­nın başlıcalar şunlardır:
Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889), Bir İzdivacın Tarih-i Mua­şakası (1889), Bir Yazın Tarihi (1898), Solgun Demet (1901), Hepsinden Acı (1934), Kadın Pençesi (1939).
Ayrıca, Yunan Tarih-i Edebi­yatı (1912), Latin Tarih-i Edebiyatı (1912), Sanata Dair (1955, 3 cilt) adlı inceleme ve deneme yapıtları da vardır.

theMira
Faik Çağrı - avatarı
Faik Çağrı
Ziyaretçi
25 Nisan 2015       Mesaj #6
Faik Çağrı - avatarı
Ziyaretçi
Halit ziya uşaklıgili anlatın demiyoruz , tek tek eserlerinı yazıp o eserleri hakkında bilgi istiyoruz ya 3 kere aynı şeyi kopyalamış.

Benzer Konular

11 Nisan 2016 / Misafir Cevaplanmış
11 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
25 Şubat 2014 / Misafir Soru-Cevap
30 Eylül 2016 / Misafir Cevaplanmış
17 Mayıs 2011 / Misafir Soru-Cevap