Arama

Dinde örtünmenin yeri nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 12 Haziran 2014 Gösterim: 48.650 Cevap: 31
berna gundogan - avatarı
berna gundogan
Ziyaretçi
16 Şubat 2009       Mesaj #1
berna gundogan - avatarı
Ziyaretçi
İslam dininde örtünme, kapanmanın önemi, kapanmak farz mıdır, İslam dininde örtünmenin yeri nedir, örtünmek neden önemlidir?

Kapanmanın hayatımızdaki önemi nedir, kapanmak zorunlu mudur, Kur'an-ı Kerim'de örtünmenin yeri ve önemi nedir, kapanmayıp sadece diğer ibadetlerimizi yapsak kabul olur mu?
EN İYİ CEVABI MeLL verdi
Sevgili kardeşim "Kur'an'da başörtüsü yoktur"deyipte ayetleri kendine göre uyduran ve çarpıtan sapıkları kendimize örnek edinmeyelim.Takmayanın kendi bileceği iş ama sırf kendilerini haklı çıkarmak için Allah'ın ayetlerini çarpıtanlara uymayalım.

Sponsorlu Bağlantılar
Allah rızası için bir düşünün; Arapça bilmeyen bir insan ne yapacak?

Kur'an'ı mealen çeviren kişinin mealini okuyacak ve meali tefsir ederek genişleten alimlerin yorumlarına bakacak.Çünkü bu alimlerde, Kur'an-ı Kerim'deki ayetler ve Peygamber Efendimizin sünneti doğrultusunda giden insanlar.Kur'an-ı Kerim tüm insanlık için inmiştir.Ama Peygamberimiz (s.a.v.) başta olmak üzere ilmen kendisini Allah yoluna adamış insanların yaptıklarını, gittikleri yolu hiçe saymamalıyız.Yani demem o ki onların Kur'an'dan anladığı daha nettir.Lütfen aşağıdaki yazıyı okuyunuz.

Daha fazla bilgi;

Alıntı

Köşe yazarı bazı ehliyetsiz müftüler (bunların içinde bir bayan da var) ısrarla Kur'an'da başörtüsünün olmadığını, bunu geleneğe bağlı olarak yorumcuların uydurduklarını ve Kur'an'a mal ettiklerini, Kur'an'da (dolayısıyla İslam'da) bulunmayan, farz olmayan başörtüsünü kullanmakta ısrar edenlerin bunu siyaset gereği yaptıklarını… iddia ediyor ve bu iddialarını meydan okuyan bir üslup içinde tekrar edip duruyorlar. Halbuki çok değil, birkaç ay önce bu konuyu bir daha yazmıştım; işte size o yazıdan bir parça:

"Hayli zaman önce bir ilahiyatçı ile İslam'da başörtüsünün hükmü konusunu yazışarak tartışmıştık. Bu tartışmayı olduğu gibi "İslam'da kadın ve Aile" isimli (Ensar Yayınları'ndan) kitabıma aldım. Geniş bilgi almak isteyenlere tavsiye ederim. Burada, sayın Ö. İnce'nin yazısı sebebiyle, Kur'an'da başörtüsü'ne ait kısa bir özet yapacağım:

"Kur'an-ı Kerim'de başörtüsü 24 sıra numaralı Nur suresinin 31. âyetinde geçmektedir. "Kadınlar, başörtülerini, göğüslerinin üzerinden bağlasınlar; yani başörtüleriyle göğüslerini de örtsünler" mealindeki bu âyette geçen "humur" kelimesi, başörtüsü manasına gelen "hımâr" kelimesinin çoğuludur. “Kur'an'da geçen hımar kelimesi yalnızca örtü manasına gelir, başörtüsü manasına gelmez" diyenler kesinlikle yanılıyorlar. Çünkü bu kelimenin kökünde "örtme, karışma, yaklaşma" gibi manalar varsa da, kökten alınmış farklı kelimelerin (şekillerin) farklı manaları vardır. Mesela aynı kökten gelen "hamr", şarap, "hamîr", hamur mayası, "humâr" akşamdan kalma hali manalarına gelir. Tartışma konumuz olan "hımâr" da başörtüsü ve vücudun bütününü örten örtü manalarında kullanılmıştır. Bu mananın delillerine gelince:

Hz. Peygamber zamanından bu güne kadar "hımâr"a bu mana verilmiş ve uygulama da bu manaya göre olmuştur.

2. İbn Manzûr, Fîrûzâbâdî gibi kaynak luğatçıların eserlerinde kelimeye "başörtüsü" manası verilmiştir.

3. Taberî, Zemahşerî gibi kaynak tefsirlerin tamamında hımâr kelimesinin manasının başörtüsü olduğu kaydedilmiştir.

4. M. Esed'in İngilizce ve M. Hamidullah'ın Fransızca çevirilerinde de kelimeye verilen mana "başörtüsü"dür.

Hasılı Kur'an'da başörtüsünün bulunduğuna dair deliller güçlü ve çok, bulunmadığına dair delil ise yoktur."

Bu vesile ile mahut bayanın programında arkadaşım M. Saim Yeprem'in beğendiğim bir cevabını da nakletmek isterim. Bayan yine "Kur'an'da başı örtmek yok, gerdanı örtmek var" demiş. Saim Bey de "Kur'an'da başörtüsü var, evet 'saçınızı örtün' denmiyor, ama 'başörtünüzle gerdanınızı kapatın" deniyor, mesela "Etekliklerinizle diz kapağınızdan aşağısını örtün" denseydi, aşağı çekerek aşağıyı örtün, üst tarafını açın manası verilir miydi?" demiş.
Ben dinleyemedim, dinleyenler naklettiler, pek beğendim, ağzına sağlık.


Ömer Nasuhi Bilmen Efendi Hazretleri (Rahmetullahi Aleyh)
(NUR SURESİ 31.AYET MEALİ: (Ve) Ey yüce Peygamber!. Ümmetinden olan (mümin kadınlara da söyle) ilâhi emri tebliğ et ki, onlar da (gözlerini sakınsınlar) kendilerine bakmaları helâl olmayan şeylere bakmaktan geri dursunlar, gözlerini men eylesinler (ve avret mahallerini muhafaza etsinler) açmayıp örtsünler, gayri meşru eğilimlere meydan vermesinler (ve ziynetlerini açmasınlar) ziynet yerlerini namahrem olanlara göstermesinler, ziynet yenlerindeki küpe, gerdanlık, bilezik gibi şeyleri de ecnebilere karşı açık bulundurmaktan sakınsınlar.

Çünkü bunlara bakmak, bir fitneye sebep olabilir, (onlardan) o ziynetlerden (zahir olanı müstesna) onların kendilerini örtmek mümkün olamayacak bir vaziyette görülmeleri, bir mazerete dayanmış olduğundan caiz bulunmuştur. Parmaktaki yüzüğün, eldeki kınanın, boyanın görünmesi gibi. Bunları saklamak, güç olduğu için bunların görünmesi herhalde memnu değildir. Bununla beraber mümkün olduğu kadar örtülmesi daha iyidir, (ve) İslâm kadınları (başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar) çarşaflarını başları üzerine örtsünler.

Cahiliyet zamanında kadınlar, başörtülerini arkalarına salıvererek gerdanlıklarını diğer ziynetlerini ona buna gösterirlerdi, böyle bir vaziyet ise Islâmi terbiyeye aykırı olduğundan yasaklanmıştır, (ve ziynetlerini açıvermesinler) yani: Yüzlerinden ve ellerinden başka gerek namazda ve gerek yabancılara karşı açık bulundurulması caiz olmayan azalarını ziynet mahallerini başkalarına göstermesinler (ancak) bunların kendilerine gösterilmesi caiz olan kimseler vardır. Onlara gösterilebilir.

İşte onlar şöylece beyan buyuruluyor: (kocalarına veyahut kendi babalarına) babalarının ve analarının babaları, dedeleri de bu cümledendir, (veya kocalarının babalarına) gösterebilirler, (veya kendi oğullarına) torunlarına (veya kocalarının oğullarına) veya torunlarına, yani üvey evlât ve torunlara (veya kendi kardeşlerine veya kardeşlerinin oğullarına veya kız kardeşlerinin oğullarına) bunların da oğullarına gösterebilirler. Bunların arasında zaruri olarak görüşme bulunduğu, fitne korkusu pek az olduğundan aralarında böyle bir müsaade geçerlidir. Amcalara, dayılara karşı görünmek de caizdir. Bununla beraber ziynet mahallerini bunlara karşı açık bulundurmamak daha iyidir. Tâ ki, kendi oğullarına tanıtmalarına bir sebebiyet verilmiş olmasın, (veyahut) bu ziynetleri (kendi kadınlarına) yani: Kendilerine sohbet ve hizmette bulunan hür, mümin kadınlara (veya kendi ellerinin sahip olduğu cariyelerine) göstermeleri de caizdir.

Kâfir olan kadınlar, manen erkek mesabesindedirler, binaenaleyh onların yanlarında müslüman kadınların elbiselerini soyunarak bütün ziynetlerini onlara göstermeleri uygun değildir. Çünkü bunları kendi erkekleri yanında söylemekten çekinmezler. Bir kadının erkek olan kölesi ise bir ecnebi erkek hükmünde olduğundan ona karşı ziynet mahallerini açık bulundurmaması lâzımdır. Kendisiyle fetva verilmiş olan görüş budur. Meğer ki, o köle, çok yaşlı biri olsun, (veyahut) o ziynet mahalleri (erkeklikten kesilmiş) kadınlara ihtiyaçları kalmamış, ihtiyar (hizmetçilerine) gösterilsin (veya kadınların avret mahallerine muttali olmayan) şehvet çağına ulaşmamış bulunan (çocuklara) karşı açıverilsin, bunlar da müstesnadır, bunlara karşı açıverilmesi caizdir.

Ancak göbekten diz kapaklarına kadar olan mahallerini kocalarından başka hiç bir kimseye açıvermemeleri lâzımdır, (ve) müslüman kadınları (ziynetlerinden gizledikleri) şeyler (bilinsin diye ayaklarını birbirine vurmasınlar) yani: Ayaklarında halhallar bulunduğunu başkalarına bildirmek için ayaklarını birbirine çarpıp durmasınlar, çünkü bu, erkeklerin nazarı dikkatini çeker, kendilerine karşı gayrı meşru bir arzu uyandırır.

Cahiliyet zamanında böyle yapan kadınlar bulunmakta idi. İslâmiyet ise bunu yasaklamıştır. Böyle şüpheleri davet eden İslâm temizliğine aykırı olan hareketlerden kaçınmak lâzımdır. Ahlâki fazilet bu şekilde tecelli eder. Bir zaruret hali de müstesnadır. Meselâ: Kesin bir zarurete binaen bu yasak azalara doktorun tedavi için bakması, veya bir boğulmakta veya yanmakta olan bir kadını kurtarmak için yasak azalarına bakılması, veya zina hâdisesine şahitlik edilebilmesi için bakılmış olması caizdir. Bu, bir hayata maddî ve manevî hizmet demektir, (ve) ey müslümanlar zümresi!, (toptan Allah'a tövbe ediniz) daima Cenab-ı Hakk'tan af ve mağfiret talebinde bulununuz. Çünkü insanlardan insanlık hali bazı kusurların, caiz olmayan temayüllerin, bakışların vukuu mümkündür, vâkidir. Artık daima uyanık bulunmalıdır, kusurlardan dolayı tövbe istiğfar etmelidir.

(Ey müminleri.) Böyle Cenab-ı Hakk'ın emrettiği şekilde hareket ediniz (tâki) bununla (kurtuluşa erebilesiniz) sizin dünyada da, ahirette de selâmet ve saadetiniz ancak bu sayede temin edilmiş olur. Evet.. Bir insan cemiyyetinin güzelce devamı, hayat intizamı, hakiki bir hürriyet içinde yaşaması, bir takım ahlâki olmayan temayüllerden, lakırdılardan, töhmetlerden korunması ve saadeti uhrevîyeye kavuşması ancak bu gibi pek mühim ve hikmet ve menfaatin kendisi olan dinî emirlere, yasaklara riayet sayesinde tecelli eder. İnsanlık için bu riayetten başka kurtuluş çaresi yoktur. Cenab-ı Hak, cümlemizi bu kutsal ahkâma riayete muvaffak buyursun Amin.. Bu mübarek âyetler de bu suredeki yedinci nevi seri hükmü kapsamış bulunmaktadır.


Bu tarz delillere de muhalefet edecek sapkınlar vardır. Size tavsiyem Kur'an-ı Kerim ile ilgili kaynaklara ve hadislere ulaşmaya çalışın ve eğer yukarıda verilen bilgiler sizin için yeterli olmadıysa iyice araştırmasını yapın ve anlamaya çalışın.Tesettürün detayları için tesettür konusuna bakmanızı tavsiye ederim. Ama bunlar kesinlikle doğru bilgilerdir. Emin olmanızı isterim. Allah yardımcınız olsun ve Allah dosdoğru yolundan ayırmasın bizleri.
Son düzenleyen nötrino; 12 Haziran 2014 13:44 Sebep: İç başlık ve soru düzeni!!
MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
16 Şubat 2009       Mesaj #2
MeLL - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Sevgili kardeşim "Kur'an'da başörtüsü yoktur"deyipte ayetleri kendine göre uyduran ve çarpıtan sapıkları kendimize örnek edinmeyelim.Takmayanın kendi bileceği iş ama sırf kendilerini haklı çıkarmak için Allah'ın ayetlerini çarpıtanlara uymayalım.

Sponsorlu Bağlantılar
Allah rızası için bir düşünün; Arapça bilmeyen bir insan ne yapacak?

Kur'an'ı mealen çeviren kişinin mealini okuyacak ve meali tefsir ederek genişleten alimlerin yorumlarına bakacak.Çünkü bu alimlerde, Kur'an-ı Kerim'deki ayetler ve Peygamber Efendimizin sünneti doğrultusunda giden insanlar.Kur'an-ı Kerim tüm insanlık için inmiştir.Ama Peygamberimiz (s.a.v.) başta olmak üzere ilmen kendisini Allah yoluna adamış insanların yaptıklarını, gittikleri yolu hiçe saymamalıyız.Yani demem o ki onların Kur'an'dan anladığı daha nettir.Lütfen aşağıdaki yazıyı okuyunuz.

Daha fazla bilgi;

Alıntı

Köşe yazarı bazı ehliyetsiz müftüler (bunların içinde bir bayan da var) ısrarla Kur'an'da başörtüsünün olmadığını, bunu geleneğe bağlı olarak yorumcuların uydurduklarını ve Kur'an'a mal ettiklerini, Kur'an'da (dolayısıyla İslam'da) bulunmayan, farz olmayan başörtüsünü kullanmakta ısrar edenlerin bunu siyaset gereği yaptıklarını… iddia ediyor ve bu iddialarını meydan okuyan bir üslup içinde tekrar edip duruyorlar. Halbuki çok değil, birkaç ay önce bu konuyu bir daha yazmıştım; işte size o yazıdan bir parça:

"Hayli zaman önce bir ilahiyatçı ile İslam'da başörtüsünün hükmü konusunu yazışarak tartışmıştık. Bu tartışmayı olduğu gibi "İslam'da kadın ve Aile" isimli (Ensar Yayınları'ndan) kitabıma aldım. Geniş bilgi almak isteyenlere tavsiye ederim. Burada, sayın Ö. İnce'nin yazısı sebebiyle, Kur'an'da başörtüsü'ne ait kısa bir özet yapacağım:

"Kur'an-ı Kerim'de başörtüsü 24 sıra numaralı Nur suresinin 31. âyetinde geçmektedir. "Kadınlar, başörtülerini, göğüslerinin üzerinden bağlasınlar; yani başörtüleriyle göğüslerini de örtsünler" mealindeki bu âyette geçen "humur" kelimesi, başörtüsü manasına gelen "hımâr" kelimesinin çoğuludur. “Kur'an'da geçen hımar kelimesi yalnızca örtü manasına gelir, başörtüsü manasına gelmez" diyenler kesinlikle yanılıyorlar. Çünkü bu kelimenin kökünde "örtme, karışma, yaklaşma" gibi manalar varsa da, kökten alınmış farklı kelimelerin (şekillerin) farklı manaları vardır. Mesela aynı kökten gelen "hamr", şarap, "hamîr", hamur mayası, "humâr" akşamdan kalma hali manalarına gelir. Tartışma konumuz olan "hımâr" da başörtüsü ve vücudun bütününü örten örtü manalarında kullanılmıştır. Bu mananın delillerine gelince:

Hz. Peygamber zamanından bu güne kadar "hımâr"a bu mana verilmiş ve uygulama da bu manaya göre olmuştur.

2. İbn Manzûr, Fîrûzâbâdî gibi kaynak luğatçıların eserlerinde kelimeye "başörtüsü" manası verilmiştir.

3. Taberî, Zemahşerî gibi kaynak tefsirlerin tamamında hımâr kelimesinin manasının başörtüsü olduğu kaydedilmiştir.

4. M. Esed'in İngilizce ve M. Hamidullah'ın Fransızca çevirilerinde de kelimeye verilen mana "başörtüsü"dür.

Hasılı Kur'an'da başörtüsünün bulunduğuna dair deliller güçlü ve çok, bulunmadığına dair delil ise yoktur."

Bu vesile ile mahut bayanın programında arkadaşım M. Saim Yeprem'in beğendiğim bir cevabını da nakletmek isterim. Bayan yine "Kur'an'da başı örtmek yok, gerdanı örtmek var" demiş. Saim Bey de "Kur'an'da başörtüsü var, evet 'saçınızı örtün' denmiyor, ama 'başörtünüzle gerdanınızı kapatın" deniyor, mesela "Etekliklerinizle diz kapağınızdan aşağısını örtün" denseydi, aşağı çekerek aşağıyı örtün, üst tarafını açın manası verilir miydi?" demiş.
Ben dinleyemedim, dinleyenler naklettiler, pek beğendim, ağzına sağlık.


Ömer Nasuhi Bilmen Efendi Hazretleri (Rahmetullahi Aleyh)
(NUR SURESİ 31.AYET MEALİ: (Ve) Ey yüce Peygamber!. Ümmetinden olan (mümin kadınlara da söyle) ilâhi emri tebliğ et ki, onlar da (gözlerini sakınsınlar) kendilerine bakmaları helâl olmayan şeylere bakmaktan geri dursunlar, gözlerini men eylesinler (ve avret mahallerini muhafaza etsinler) açmayıp örtsünler, gayri meşru eğilimlere meydan vermesinler (ve ziynetlerini açmasınlar) ziynet yerlerini namahrem olanlara göstermesinler, ziynet yenlerindeki küpe, gerdanlık, bilezik gibi şeyleri de ecnebilere karşı açık bulundurmaktan sakınsınlar.

Çünkü bunlara bakmak, bir fitneye sebep olabilir, (onlardan) o ziynetlerden (zahir olanı müstesna) onların kendilerini örtmek mümkün olamayacak bir vaziyette görülmeleri, bir mazerete dayanmış olduğundan caiz bulunmuştur. Parmaktaki yüzüğün, eldeki kınanın, boyanın görünmesi gibi. Bunları saklamak, güç olduğu için bunların görünmesi herhalde memnu değildir. Bununla beraber mümkün olduğu kadar örtülmesi daha iyidir, (ve) İslâm kadınları (başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar) çarşaflarını başları üzerine örtsünler.

Cahiliyet zamanında kadınlar, başörtülerini arkalarına salıvererek gerdanlıklarını diğer ziynetlerini ona buna gösterirlerdi, böyle bir vaziyet ise Islâmi terbiyeye aykırı olduğundan yasaklanmıştır, (ve ziynetlerini açıvermesinler) yani: Yüzlerinden ve ellerinden başka gerek namazda ve gerek yabancılara karşı açık bulundurulması caiz olmayan azalarını ziynet mahallerini başkalarına göstermesinler (ancak) bunların kendilerine gösterilmesi caiz olan kimseler vardır. Onlara gösterilebilir.

İşte onlar şöylece beyan buyuruluyor: (kocalarına veyahut kendi babalarına) babalarının ve analarının babaları, dedeleri de bu cümledendir, (veya kocalarının babalarına) gösterebilirler, (veya kendi oğullarına) torunlarına (veya kocalarının oğullarına) veya torunlarına, yani üvey evlât ve torunlara (veya kendi kardeşlerine veya kardeşlerinin oğullarına veya kız kardeşlerinin oğullarına) bunların da oğullarına gösterebilirler. Bunların arasında zaruri olarak görüşme bulunduğu, fitne korkusu pek az olduğundan aralarında böyle bir müsaade geçerlidir. Amcalara, dayılara karşı görünmek de caizdir. Bununla beraber ziynet mahallerini bunlara karşı açık bulundurmamak daha iyidir. Tâ ki, kendi oğullarına tanıtmalarına bir sebebiyet verilmiş olmasın, (veyahut) bu ziynetleri (kendi kadınlarına) yani: Kendilerine sohbet ve hizmette bulunan hür, mümin kadınlara (veya kendi ellerinin sahip olduğu cariyelerine) göstermeleri de caizdir.

Kâfir olan kadınlar, manen erkek mesabesindedirler, binaenaleyh onların yanlarında müslüman kadınların elbiselerini soyunarak bütün ziynetlerini onlara göstermeleri uygun değildir. Çünkü bunları kendi erkekleri yanında söylemekten çekinmezler. Bir kadının erkek olan kölesi ise bir ecnebi erkek hükmünde olduğundan ona karşı ziynet mahallerini açık bulundurmaması lâzımdır. Kendisiyle fetva verilmiş olan görüş budur. Meğer ki, o köle, çok yaşlı biri olsun, (veyahut) o ziynet mahalleri (erkeklikten kesilmiş) kadınlara ihtiyaçları kalmamış, ihtiyar (hizmetçilerine) gösterilsin (veya kadınların avret mahallerine muttali olmayan) şehvet çağına ulaşmamış bulunan (çocuklara) karşı açıverilsin, bunlar da müstesnadır, bunlara karşı açıverilmesi caizdir.

Ancak göbekten diz kapaklarına kadar olan mahallerini kocalarından başka hiç bir kimseye açıvermemeleri lâzımdır, (ve) müslüman kadınları (ziynetlerinden gizledikleri) şeyler (bilinsin diye ayaklarını birbirine vurmasınlar) yani: Ayaklarında halhallar bulunduğunu başkalarına bildirmek için ayaklarını birbirine çarpıp durmasınlar, çünkü bu, erkeklerin nazarı dikkatini çeker, kendilerine karşı gayrı meşru bir arzu uyandırır.

Cahiliyet zamanında böyle yapan kadınlar bulunmakta idi. İslâmiyet ise bunu yasaklamıştır. Böyle şüpheleri davet eden İslâm temizliğine aykırı olan hareketlerden kaçınmak lâzımdır. Ahlâki fazilet bu şekilde tecelli eder. Bir zaruret hali de müstesnadır. Meselâ: Kesin bir zarurete binaen bu yasak azalara doktorun tedavi için bakması, veya bir boğulmakta veya yanmakta olan bir kadını kurtarmak için yasak azalarına bakılması, veya zina hâdisesine şahitlik edilebilmesi için bakılmış olması caizdir. Bu, bir hayata maddî ve manevî hizmet demektir, (ve) ey müslümanlar zümresi!, (toptan Allah'a tövbe ediniz) daima Cenab-ı Hakk'tan af ve mağfiret talebinde bulununuz. Çünkü insanlardan insanlık hali bazı kusurların, caiz olmayan temayüllerin, bakışların vukuu mümkündür, vâkidir. Artık daima uyanık bulunmalıdır, kusurlardan dolayı tövbe istiğfar etmelidir.

(Ey müminleri.) Böyle Cenab-ı Hakk'ın emrettiği şekilde hareket ediniz (tâki) bununla (kurtuluşa erebilesiniz) sizin dünyada da, ahirette de selâmet ve saadetiniz ancak bu sayede temin edilmiş olur. Evet.. Bir insan cemiyyetinin güzelce devamı, hayat intizamı, hakiki bir hürriyet içinde yaşaması, bir takım ahlâki olmayan temayüllerden, lakırdılardan, töhmetlerden korunması ve saadeti uhrevîyeye kavuşması ancak bu gibi pek mühim ve hikmet ve menfaatin kendisi olan dinî emirlere, yasaklara riayet sayesinde tecelli eder. İnsanlık için bu riayetten başka kurtuluş çaresi yoktur. Cenab-ı Hak, cümlemizi bu kutsal ahkâma riayete muvaffak buyursun Amin.. Bu mübarek âyetler de bu suredeki yedinci nevi seri hükmü kapsamış bulunmaktadır.


Bu tarz delillere de muhalefet edecek sapkınlar vardır. Size tavsiyem Kur'an-ı Kerim ile ilgili kaynaklara ve hadislere ulaşmaya çalışın ve eğer yukarıda verilen bilgiler sizin için yeterli olmadıysa iyice araştırmasını yapın ve anlamaya çalışın.Tesettürün detayları için tesettür konusuna bakmanızı tavsiye ederim. Ama bunlar kesinlikle doğru bilgilerdir. Emin olmanızı isterim. Allah yardımcınız olsun ve Allah dosdoğru yolundan ayırmasın bizleri.
Son düzenleyen nötrino; 12 Haziran 2014 13:54 Sebep: Mesaj düzeni, bağlantı bilgisi ve boyutu!
DERF_YORK - avatarı
DERF_YORK
Kayıtlı Üye
16 Şubat 2009       Mesaj #3
DERF_YORK - avatarı
Kayıtlı Üye
Birde şu: var.
Kuran-ı kerim,de Değil; İslamda Zorlama Asla yoktur. !!
Çünkü Sureler,de Ayet olarak Peygamberimize..
Sen Onların Üstünde bir zorlayıcı değilsin ancak Tebliğ edensin.
Ayeti bir çok yerinde Kuranı kerimde geçmektedir.

Ve sadece Yüce İslam dinin,de değil; Hristiyanlık Dininde kapanmak Vardır.
Örnek: Rahibeler.
Hristiyanlığında Hz İsa tarafından.. İncilinde Allah tarafından indirildiğini..
Biliyoruz. Ve Hz İsa Peygamberimizinde Benden sonra bir Peygamber gelicek..
Onun,da Adı: Ahmet'tir. Ve Son Peygamberdir Dediğini.. Kitaplar yazmaktadır.

Bu,da demek oluyorki..Dört Büyük Din Kitapların,da Kapanmayı Ön görmüştür.
Kapanmadan ,İbadet edeyim.. Yok abdest almadan namaz kılınırmı ?
Yada yemek yiyip orucum bozulurmu gibi sorulara,' Evet diyen;
Sözüm Ona bazı Din adamları.. Başkalarına hizmet etmek,ten başka:
Dini yanlış bilgilerle yaymaktan başka; Bir şey yaptıkları yoktur.

En iyi ve kesin Hüküm Allahındır.
Ve Kuran-ı Kerim,de Belirtmiştir.

İslam,da kapanmak vardır.
Ayak bileği ile; Baş kısmına kadar olan kısım kapanır.
Beni Ona sorsanız, 1 ölüyüm. Bana O'nu sorsanız tüm kalemlerim...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Eylül 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
merhaba yazdıklarınızı okudum çok güzel anlatmışsınız..bende kapanmak istiyorum ama şeytan herdafasında aklıma gırıyo benimle çok uğraşıyo,kapanamıyorum bir türlü..şimdi işe de başladım çalıştığım yer namaz kılmak için çok müsait,ama ilerideki ideallerimi düşündükçe ters tepiyo fikirlerim hep sonra sonra diyorum...biliyorum gün önemli bizim için sonrası belki olmayabilir farkındayım ama kapanamıyorum.namazlarımı herdaim kılıyorum,neyin günah neyin sevap olduğunu da az çok biliyorum ama işte,bu ama kelimesi beni bitiriyo...geçenlerde namaz kılarken akrabalardan biri bana dedıkı(kur'an kurslarında okuyan biri)sen namazda kapanıyosun sonra açılıyosun senin kıldığın namaz kabul olmaz ki dedi..bu lafa o kadar çok üzüldüm ki kendi kendimi yedim bitirdim diyebılırım,şok oldum sonuç itibariyle allah'tan başka kim bilebilir,benim niyetim önemli değil mi.her kapanan namaz kılıyomu sanki,her hoca doğru söylüyomu sanki...herkes kendine...ben herşeyden önemlisi kendim için size akıl danışmak istedim..bir de şu var sevabı günahı ayırt edemesem neyse ama bile bile de yapmamak çok günah...nasıl olcak bu iş..dertleşecek biri arıyorum o siz olurmusunuzMsn Happy
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ekim 2009       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ßende 14 yaşındayım..Kapanmanın önemli birşey olduğunu öğrendim ama henüz hazır değilim şuan liseyi okuyorum lise bitince kapanmayı düşünüyorum ama babamda 7 yaşından sonra kapanmanın doğru olduğuna inanıyor peki ben ne yapabilirim????
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Ekim 2009       Mesaj #6
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ßende 14 yaşındayım..Kapanmanın önemli birşey olduğunu öğrendim ama henüz hazır değilim şuan liseyi okuyorum lise bitince kapanmayı düşünüyorum ama babamda 7 yaşından sonra kapanmanın doğru olduğuna inanıyor peki ben ne yapabilirim????

Genel olarak tavsiye ibadet eğitiminin çocuklara 7 yaşından itibaren verilmesi gerektiği yönündedir. Babanızın ısrarı bu sebepten ötürü olabilir.
Uygulamada tesettüre girme yaşı çocuğun buluğ yaşına erdiği dönemdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
niyagara - avatarı
niyagara
Ziyaretçi
3 Ekim 2009       Mesaj #7
niyagara - avatarı
Ziyaretçi
Ameller niyetlere göredir.Kuran_ı Kerimde kadın surelerinde ne yazıyorsa odur.Başörtülerinizi yaka uçlarına kadar örtün der yorum sizin.
MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
6 Ekim 2009       Mesaj #8
MeLL - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

merhaba yazdıklarınızı okudum çok güzel anlatmışsınız..bende kapanmak istiyorum ama şeytan herdafasında aklıma gırıyo benimle çok uğraşıyo,kapanamıyorum bir türlü..şimdi işe de başladım çalıştığım yer namaz kılmak için çok müsait,ama ilerideki ideallerimi düşündükçe ters tepiyo fikirlerim hep sonra sonra diyorum...biliyorum gün önemli bizim için sonrası belki olmayabilir farkındayım ama kapanamıyorum.namazlarımı herdaim kılıyorum,neyin günah neyin sevap olduğunu da az çok biliyorum ama işte,bu ama kelimesi beni bitiriyo...geçenlerde namaz kılarken akrabalardan biri bana dedıkı(kur'an kurslarında okuyan biri)sen namazda kapanıyosun sonra açılıyosun senin kıldığın namaz kabul olmaz ki dedi..bu lafa o kadar çok üzüldüm ki kendi kendimi yedim bitirdim diyebılırım,şok oldum sonuç itibariyle allah'tan başka kim bilebilir,benim niyetim önemli değil mi.her kapanan namaz kılıyomu sanki,her hoca doğru söylüyomu sanki...herkes kendine...ben herşeyden önemlisi kendim için size akıl danışmak istedim..bir de şu var sevabı günahı ayırt edemesem neyse ama bile bile de yapmamak çok günah...nasıl olcak bu iş..dertleşecek biri arıyorum o siz olurmusunuzMsn Happy


Sayın kardeşim bu mesajı yeni okumak kısmet oldu. İnşaAllah bu yazıyı okuma fırsatı bulursunuz. Yukarıda bulunan mesajlardaki ayet meallerini okumuşsunuzdur. Kur'an-ı Kerim' de; tıpkı namaz gibi, örtünmek de farzdır. Buluğ çağına ermiş bir insana kapanmak farzdır. Farz demek ; kesinlikle yerine getirilmesi emredilen islam esaslarıdır.[Bu yalnız örtü emri için değil her farz için geçerlidir.] Bu seçimi yapmak da insanın cüz'i [Hür]iradesine kalmıştır. Dolayısıyla cüz' i irade ile seçim hakkına tabi tutulmuş esasların; seçimler doğrultusunda mükafatı ya da cezası vardır. Çok güzel söylemişsiniz 'Bir sonraki gün olmayabilir' diye. Çok haklısınız kardeşim! Ne zaman öleceğimiz belli değil. Ölüm bize her an gelebilir. Ve biz elimizden geldiğince Allaha kulluk etmek yolunda olmalıyız. Evet "Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışın, yarın ölecekmiş gibi de ibadet edin." diye söz vardır. Yanlız bu söz yanlış anlaşılmaktadır. Bizim en önemli amacımız, yaratılış gayemiz; Allah'a hakkıyla kul olmaktır. Dünyada olan diğer meşgaleler [çalışmak, yemek, içmek, gezmek vs.] ancak ihtiyaç
dahilinde olmalıdır. Genelde yukarıdaki sözü söyleyen ve savunanlar hedeflerini dünyadaki istikballeri için çalışmakla-çabalamakla sınırlı tutup, ahiret için çalışmayı boşlamaktadırlar. Halbuki ebedi istikbal için çalışmak çok daha mantıklı ve doğrudur. Geçici bir saltanatın bir anlamı yoktur çünkü geçicidir... Böyle bir amaç için ebedi hayatı da mahvetmek insanı iki cihanda da kayıplara götürebilir. Dediğim gibi bizim en önemli gayemiz, yaratılış amacımız; Allaha hakkıyla kulluk etmek olduğu için; davranışlarımızı, düşüncelerimizi, zevklerimizi, prensiplerimizi ve ideallerimizi, kısaca tüm yaşam biçimimizi Allahın rızası çerçevesinde değerlendirip yaşamamız gerekmektedir. Nefis ve şeytanı da hesaba katarsak bunun için çaba göstermemiz gerekmektedir. Kulluk bunu gerektirir. İslam sadece namaz için ayrılan 1 saat veya herhangi birine yapılan bir iyilik veya bir dua değildir. İslam bir bütündür, bir yaşam biçimidir. Yüce Allah, mübarek kitabında tüm yaşamımızı şekillendirecek sistemli kurallar koymuştur ve bunların tümü hep birlikte ele alınmalıdır. Bu kuralların hepsi ; Nefsin ve şeytanın yoluna sapmayıp, dünyada da ahirette de selamete erişmemiz, birbirimizin haklarını gözetmemiz, refah içinde yaşamamız içindir. Her emirde ve yasakta kulun iyiliği için yaratılış fıtratı için büyük hikmetler - güzellikler vardır. Allahu Tealanın 'Hakîm' isminin tecellisidir bu durum.
Sevgili kardeşim son olarak konuya dönmek gerekirse; Bu gerçekleri araştırmanızı ve önemli detaylara dair bilgi sahibi olmanızı rica edeceğim. Bir farzı yerine getirmek, bazı dünyevi fedakarlıklar gerektirebilir. Ama bu geçici fedakarlıklar sonucunda sahip olacağınız ebedi mükafatları düşününüz. Ayrıca bizleri yaratan, onca nimet veren yüce yaratanımızın bir emrini, sırf beşeri merciler engel olacak diye terketmek, tağuta tapmaktır. Tağut; Allahı bırakıp, onun yerine başka ilahlar edinmektir. Bunu her zaman dille söylemek lazım gelmez, bazen eylemlerimizle gizli şirke[Allaha ortak koşma] düşeriz[Allahım hepimizi muhafaza etsin.Amin.] Bunlar iman esasları adına çok önemli ve kritik konulardır. Sizi temin ederim. Araştırmanızı rica edeceğim. Ben size gerçeklerden biraz bahsettim. Şimdi hür iradeniz ile; İdeallerinizi Allahın emirlerine göre değiştirmek- şekillendirmek- varolan ideallerinizden fedakarlık etmek veya varolan ideallerinizi gerçekleştirmek için ebedi saadetten fedakarlık etmek size kalmıştır. Allah bu noktada insanı hür iradesiyle başbaşa bırakmıştır. Bunun anlamı da dinde zorlamanın olmamasıdır. Ama müslüman isek, bu emir ve yasaklar ile mükellefiz. Dünyada her çeşit seçim hakkı var ama ahirette iyi-kötü amellerimize göre değerlendirileceğiz. Orada seçim hakkı yok. Seçimini buradan yapıp, ahiretteki sonuçlarını hesap ederek, ona göre çalışmak gerekmektedir. Yüce Allah, kitabında bu detaylardan bahsetmiştir. Sevgili kardeşim, bu konular çok hassastır. Ama ilk seçeneği seçmek dahi sizin için bir sınav aşamasıdır. Bu seçimi gerçekleştirmek, gelişme süreci zarfında bir çok sıkıntı ve zorluğu da beraberinde getirecektir. Bu da imtihandır. Kolay olmayacak, belki çevrenizden belki kendi kendinizden tepkiler alacaksınız. Ama unutmayın; Nefis hep kötülüğü emreder, bencildir sadece kendini düşünür, ruhun akıbetini düşünmez... Yüce Allah buyuruyorki:''İnsanlar: «İnandık! demeleriyle bırakılıp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır." (Ankebut/ 2-3)
Allah tabiki biz bir eylemi gerçekleştirmeden , ne yapacak olduğumuzu, sonsuz ilmiyle önceden bilmektedir. Ama gene de insanlara, kendilerinin yaptıklarını göstermek için dünyaya göndermiştir. Allah istediği için yanlış seçimler yapmıyoruz, Allah sonsuz ilmiyle yanlış yapacağımızı biliyor. Yani hür irademizle yanlış veya doğru seçimler yapıyoruz. Ama biz yapmadan Allah me karar vereceğimizi biliyor. Önceden bilmek, bilinen eylemi gerçekleştirmekle eş anlamda değildir.Konu bu! Sakın yanlış anlaşılmasın kardeşimMsn Happy
Bu konuların üzerinde durun derim. Allah yardımcınız olsun inşaAllah. Selametle kardeşimMsn Happy
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ocak 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
dertleşme kapan artık çünkü allah emretmiş bizim bu konuda yorum yapmaya hakkımız yok nasıl bizi yaratmışsa emirlerine uymak zorundayız
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mayıs 2010       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
günümüzde tüm değerlerin tüketildiği ahlak yapısında deformasyon oluştuğu aleni gözler önündedir....hayatın imtiğan alanı olduğunun farkındayızz çoğumuzz..nefisle mücadele ederken birde yıldırıcı çevre faktörlari insanı bazen saçma salak düşüncelere itiyooorr...bundan tam 11 yıl evvel ben kapandımm.bu kendi isteğimle oldu.allah öyle emrettiği için tabiiki.yoksa ben aptalmıyım zevk yada başka bişeyler için bu yapılırmı?allah için yapılır ancak.. son zamanlarda çoğunluğun aile hayatındaki problemlerin benzerlerini bende yaşadımm.. eşim bana ihanet etti..o bunu hala ihanet olarak görmüyoo sanırımki kendini hep haklı buluyooor. beni beğenmediğini söylüyor şeytan buya bazen açılmamak için kendimle savaşıyorum adeta.bilemiyorum. 2çocuğum var. sonzamanlarda çookk boşanma olaylarıı oldu hepimiz farkındayızz bunun .buyüzden ben çocuklarımı anne babadan amahrum büyütmek istemiyorum..eğreti psikolojilerle olmamaları onlar için daha sağlıklı.. walla erkek milleti tırsa diyorummm.olaylarla baş etmekten kaçıyorlar.kadınlar herşeye rağmen dimdik duruş gösteriyorlar..dini yaşamayan adamın yanında nasıl din yaşanır..bana yardımcı olurmusunuzz????

Benzer Konular

12 Haziran 2014 / reyan Müslümanlık/İslamiyet
6 Şubat 2017 / reyan Müslümanlık/İslamiyet
12 Temmuz 2011 / reyan Müslümanlık/İslamiyet
3 Aralık 2013 / mhr54 Soru-Cevap
2 Nisan 2013 / reyan Müslümanlık/İslamiyet