Arama

Denizler Altında Yirmi Bin Fersah hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 21 Aralık 2015 Gösterim: 18.521 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Mart 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Denizler Altında Yirmi Bin Fersah hakkında bilgi verir misiniz?
EN İYİ CEVABI _KleopatrA_ verdi
Denizler Altında 20 Bin Fersah - Jules Verne

Sponsorlu Bağlantılar
Denizler Altında 20 Bin Fersah

Yazan JULES VERNE (1828-1905)


Başlıca karakterler


Kaptan Nemo: Nautilus adındaki denizaltı gemisinin kaptanı; es­rarengiz bir adam; karadaki hayatında basıkının ıztırabını çektiğinden, hürriyet ve intikam uğrunda denize açılır.
Pierre Aronnax: Kırk yaşlarında bir Fransız; heyecanlı bir deniz biyologu.
Conseil: Aronnax'ın uşağı; otuz yaşlarında, kolay heyecanlan­mayan bir Flaman; sâdık, cesur ve soğukkanlı bir adam.
Ned Land: Kanadalı bir mızrakçı; yerinde duramayan ve çabuk kızan biri.
Kaptan Farragut USA: Birleşik Amerika'nın Abraham Lincoln
adlı gemisinin kaptanı.

Hikâye

1866'da, gemiler denizlerde aşağı yukarı yüz metre boyunda, büyük bir süratle hareket eden ve parlak ışıklı garip bir nesne gördüklerini bildirdik­leri vakit, dünya heyecanlandı. Bu garip nesne, bir­kaç geminin üzerine gitmiş, çarpmış ve hemen batır­mıştı. Onun ne olduğunu gimse bilmiyor, fakat uz­manların ekserisi, balinaların, şimdiye kadar bilin­meyen ve hayret uyandıran bir türü olabileceğini söylüyorlardı. Bu uzmanlar arasında, bu hikâyeyi an­latan, Profesör Pierre Aronnax adında bir Fransız biyologu da vardır. 1867 yılında, Amerika'nın «Hoşa Gitmeyen Nebraska Bölgesi»nde yaptığı bir incele­meden dönen Aronnax, yanında bir sürü nümûne yaratıklar da getirmiştir. Bu bilinmeyen hayvanın ne olduğunu araştırmak üzere Birleşik Amerika ilim heyetine katılması için davet edilir. Sadece üç saat sonra, Conseil adındaki sadık Flaman uşağı ile USA Abraham Lincoln gemisine biner. Gemide, Ned Land adında Kanadalı bir mızrakçı da vardır ve Aronnax onunla arkadaş olur.Bir kaç ay sonra, Japonya yakınlarında devi gö­rür ve takip etmeğe başlarlar. Bu garip nesnenin, kendisinden çok daha süratli gittiği ve çok daha ko­laylıkla manevra yapabildiği gemi ile oyun oynadığı anlaşılır. Nihayet, Abraham Lincoln, bu deve olduk­ça yaklaşır ve Ned Land bir mızrak fırlatır. Mızrak, hiç bir hasar yapmaz, geri gelir ve meçhul varlığın fışkırttığı büyük bir su fıskiyesi Aronnax'ı ve güvertedeklieri denize düşürür. Kargaşa sırasında, Aronnax, Land ve Conseil, hareketsiz kalan Abraham Lincoln'a doğru yüzemezler ve gemi de onları kurta­ramaz. Böylece, kendilerini, avlamağa çalıştıkları ya­ratığın sırtında bulurlar. Gemideki demir kaplama­lardan ve vidalardan, bu balinanın gerçekte bir de­nizaltı gemisi olduğunu anlarlar. İçerdekilerin dikka­tini çekmek için geminin kenarlarını tekmelerler, yüzleri maskeli sekiz kişi onları içeri alır.Denizaltının kumandanı, Kaptan Nemo adında esrarengiz bir adamdır. Latincede «hiç kimse» mâ­nasına gelen bu kelime, yine kendisini «hiç kimse» diye adlandıran eski çağların Odysseus'unu hatırla­tır. Nemo'nun geçmiş hayatı hakkında bazı şeyler îmâ edilirse de, kimse tam mânasiyle izah edemez. Kitaptan anladığımıza göre, büyük bir felâketten ötürü, kendisini, cemiyetten tecrid etmiştir. Kendisi­ne benzer insanlardan oluşan mürettebatı ile, kendi­lerini hür hissettikleri dalgalar altında, yeni bir me­kân kurmuşlardır, ilmî ve mekanik dehasından ötü­rü, o zamana kadar kimsenin yapmadığı bir denizaltı gemisi yapmıştır. Son derece zengin bir adam olan kaptan, yüksek bir kültür ve zevke de sahiptir. Ge­misinde bir kütüphane, büyük bir org, Louvre veya Ufizzi müzesinden alındığı hissini veren zengin bir sanat koleksiyonu da vardır. Ayrıca bir deniz biyolo­gudur. Topladığı yaratık numuneleri, Profesör Aronnax'm kıskançlık ve sevgisini çeker. Nemo, misafirlerine nazik davranırsa da, için­dekileri dışarı vurmaz. Sırrının ortaya çıkmasından korktuğu için, onları serbest bırakamayacağını söy­ler; fakat M. Aronnax'la birlikte, okyanusların derin­liklerini araştırmaktan zevk duyacağını anlatır. Ki­tabın bundan sonraki kısmı, su altının hayret uyan­dırıcı hayatı ile ilgilidir. Denizaltı gemisinin anlatıl­ması sayfalar sürer (ki ismi Nautihıs'tur) ve onun na­sıl yapıldığı belirtilir. Kitaptan, geminin 70 metre uzunluğunda olduğunu, elektrikle çalıştığını, 50,000 feet kübü (bir foot, 30.5 cm.) su kaldırdığını ve için­deki malzeme hariç 67.500 İngiliz lirasına mal oldu­ğunu öğreniyoruz. Aronnax, kendisinin (ve okuyucu­nun) hazmedebileceği bütün bu istatistikleri kaydet­tikten sonra, ev sahibi ile birlikte, dalgıç elbiseleri­ni giyer; okyanusun yatağını araştırmağa koyulurlar.
Elektrik lâmbaları ve sıkıştırılmış hava silindirleriyle mücehhez dalgıçlar, kabuklu hayvan numuneleri toplar, deniz yosunlarından oluşan şaheser bir deniz altı ormanını ziyaret eder, köpek balıkları ile çarpı­şır, su altındaki bir volkanın patlamasını görürler ve Atlantis kıtasının harap olmuş şehirlerini ziyaret ederler. Nemo, misafirine, bir Hindistancevizi büyük­lüğünde muazzam bir inci gösterir (Aronnax, onun 500.000 İngiliz lirası edeceğini hesaplar). Daha son­ra, ancak Memo'nun bildiği bir su altı tünelinden geçerek, Kızıl Deniz'den Akdeniz'e açılırlar. Nautilus, en tehlikeli macerasında, buzlar altından giderek Güney Kutbunu keşfeder ve donmaktan zor kur­tulur.
Zaman zaman, Nemo'nun, sadece karadaki za­limlerden kaçmadığını da anlıyoruz. O, aynı zaman­da, bir intikam harbini yürütüyor. Nautilus, Hindis­tan Burnu yakınından geçerken, bu ülkenin hâlâ esaret altında yaşadığını anlatan Nemo'nun yüzü sapsarı alur. Sicilya Adası civarında, bir gemi Nautilus'a hücum eder. Bu bir Fransız gemisi mi, İngiliz gemisi mi, yoksa başka bir ülkenin gemisi mi, bayrak taşımadığından bilemiyoruz. Nemo, gemiye çarpar ve yoluna devam eder.
Denizaltı kuzeye doğru yoluna devam eder. Iztırap, intikam, ve pişmanlık hislerinin pençesinde kıvranan Nemo, gemideki kölelerinden uzak durur. Kontrol ve yönetim gevşer. Denizaltıdan nasıl kaça­caklarını düşünen Ned Land, Nautilus satha çıkar çıkmaz, üç arkadaşın geminin sandalını ele geçire­rek, süratle sahile doğru gitmelerini teklif eder. Tam güverteye çıkmış ve kapağı kapamışlardır ki, deniz­altının içinden bir haykırış yükselir. Nemo, bilerek veya bilmeyerek, gemiyi, Norveç açıklarındaki bü­yük bir girdabın içine doğru götürmüştür. Bu öylesi­ne kuvvetli bir girdaptır ki, gemiyi yutabilir. Aronnax, nereden ve kimin tarafından vurulduğu belli ol­mayan bir darbe ile kendisinden geçer, kendine gel­diği vakit, arkadaşlarıyle birlikte girdabı atlattıkla­rını ve Lofoten Adalarındaki bir balıkçı kulübesin­de yattıklarını görür. Nemo'ya ve Nautilus'a ne ol­duğunu da, Profesör Aronnax bir türlü anlayamaz.

Tenkid

Jules Verne'den niye bahsettik? Dünya şaheser­lerine ayrılmış bir kitapta, on iki yaşındaki çocuk­lar tarafından okunan bir ilim-kurgu kitabına ne lü­zum var? Bir sebep şu: Rabelais veya Cervantes'i okuyan her okuyucuya karşı, Jules Verne'i, hiç bir gayret sarfetmeksizin zevkle yutan binlercesi var­dır. Sadece bu gerçek üzerinde durulmağa değer. Verne'in başarısı, romantik hareketin sihir ve cazi­besinin ilim ve teknolojinin sihiri ile kaynaştırıldığı yeni bir tahayyül şekli yaratmaktı. Verne, yüce bir efsane yaratıcısı idi ve onun bu efsaneleri, şu veya bu şekilde, hâlâ canlı.
Verne'nin, aşikâr zaafları ile başlayalım: Nihayet, unutmamak gerekir ki, altmış beş roman yazan bir kimsenin bazı kitapları oldukça sıradan bir roman olacaktır. Plânlar, genellikle çok gevşek, Nautilus'un gezilerinde dahi, araya zaman zaman deniz biyoloji­si üzerine dersler sıkıştırılmış ve biribiri ile pek il­gisi bulunmayan maceralardan pek farklı değil. Ka­rakterler, mukavvaya yapıştırılmış şekiller kadar cansız bir kaç standard tipe uyuyorlar: Entellektüel (genellikle bir ilim adamı), hareket adamı, ve komik bir yorumcu (genellikle bir uşak). Elimizdeki roman­da, bu üç karakteri temsil ederler, Aronnax, Land ve Conseil'dir. Bunun bir izahı şu olabilir: Verne, kita­bını yazarken, bir gözü sahnede idi ve hikâyelerin­den pek çokları sahnelendi, kendisine daha da fazla para getirdi. Passepartout, Plileas Fogg ve Hecto Ser-vadac, karakter aktörleri için iyi rollerdir.
Verne'in en fazla hatırlatan karakteri Kaptan Nemo'dur. Haşin tavırları ile, kendisini beşeriyetten uzaklaştıran kasveti ile ,tabiat sevgisi ile, zalimler­den nefreti ile, esrarengiz mazisi ile, endişe veya su­çun yarattığı ağırlığı ile, belirli ölçüde romantik bir canlılığına sahip. Maamafih, bunlar, elli yıl önceki Byron'un kahramanlarından çıkarılmış sterotip'ler-dir. Hattâ Kaptan Nemo'nun Güney Kutbu'nda, gü­neşin battığı sırada çektiği nutuk, Chateaubriand'ın kötü bir rapsodisi (hissi ve heyecanlı hitabe) gibi. Yi­ne de, Nemo, kendisinin öylesine popüler biri oldu­ğunu ispat ettiğinden, Conan Doyle'nm Sherlock Holmes'i Riechenbach Şelâlesinde bırakamayacağı gibi, Verne de, onun Norveç açıklarındaki girdapta kaybolmasına razı olmadı. Nemo, daha sonra, Esra­rengiz Ada'da (1875) ölmek için ortaya çıkar. Ve es­rarengiz hayatı nihayet açıklanır. Nemo, gerçekte, Hint isyanında İngilizlere karşı çarpışan Dakkar adındaki bir Hint prensidir. Karısını ve çocuklarını kaybetmiş ve bir kaçak olarak, intikam uğrunda de­nizleri dolaşmağa başlamıştır. Onun bu özgeçmişi, daha önceki kitapta izah edilmeyen birçok noktayı anlamamıza yarayan bir anahtar mahiyetinde ise de; Nemo, ikna edici, gerçek bir Doğulu değildir. Onun, Hintli olduğunu gösteren bir özelliği yok; o, sadece, ülkesiz bir adam.Verne'nin romanlarının popüleritesinde, ekseriya, şu sebepler şüphesiz rol oynadı: Ele aldığı tezlerin efsane güçleri var ve tahayyül gücümüzü, şuuraltı seviyede zorluyor. Mağara, kimsesiz ada, deniz seya­hati. Bütün bunlar, Homer'e kadar uzanan ilk örnek­ler. Bazıları, bir psikoanalisti ilgilendirecek rüya sembolleri olarak okunabilir. Bir bölümde, meselâ, Nautilus, karanlık bir sualtı tüneline girer, ve ken­disini, bir volkanın ortasında, ana rahmini andıran bir hücrede bulur. Yine, bu romanlardaki diğer tez­ler, çocuklar için hazırlanan televizyon programları­nın alışılmış materyalidir: Çılgın ilim adamı, geze-genler-arası seyahat, tarihten önceki medeniyetin ka­lıntıları, ilmî cihazlar ve mekanik harikalara gelince, onlar, James Bond'un hayranı erişkin okuyucuları hâlâ zevklendirir. Bilimkurgu yeni bir tür değil; hiç olmazsa, Güliver'in seyahatleri'ne kadar uzanır. Edebiyattaki aynı ailenin mensupları olarak Jules Verne, Edgar Allan Poe'dan H. G. Wells'e uzanan çizgi üzerinde. Romanlarmdaki bazı plânları, balonlarla seyahat, kutupları araştırılması, ve bir girdabın içine gezi ile ilgili kitaplar yazan Edgar Allan Poe'dan alındığı besbelli. Maamafih, Poe ne kadar ilimden zevk al­madı ise, Verne de o derecede sevdi. Verne, eserleri­ni, her zaman titiz araştırmalara dayandı. Mate­matiksel hesaplara gerek duyulduğu zaman, sayfalar, öylesine teferruatlı ve kesindi' ki, bazıları, onların, ingiliz astroonmu Sir John Herschel tarafından yazıl­dığını sandılar, ilmî rakamlarla ilgili uzun paragraf­ların gayesi, şüphesiz, inanılmaz görünenleri inanılır şekle sokmak ise de, bu pasajlar, daha da fazlasını başarıyorlar: Onlar, bir tür, nesir şiirleri. Meselâ, Denizler Altındaki 20 Bin Fersah'taki (Vingt Mille Lieues sous les Mers) deniz hayatı ile ilgili şu satır­lan düşünün: İnsanın, Verne'nin, bu pasajı yazmak için zooloji ders kitaplarına başvurduğunu söyleyece­ği geliyor:
Pekçok bitkinin, yaprak yerine, pembe, kı­zıl, yeşil, zeytin yeşili, açık kahverengi, koyu kahverengi filizleri var ... Sanki meltem rüzgâ­rını yakalamak istercesine bir yelpaze gibi açı­lan «Pavonari» gördüm. Eğrelti otunu andıran yenilebilir parçaları, esas gövdeden beş metre yugarı fırlamış kıpkızıl bitkiler; yukarı doğru filizlenmiş demet demen «acetabuli»ler, ve hiç birinde çiçek bulunmayan diğer deniz bitkileri!
Profesör Aronnax, bilgiçlik taslayan korkak bir adam olabilir ,ama hiç olmazsa lirik biri.
İlmî bir kâhin olarak Verne, çağının önünde, ama çok önünde değildi. Onun kehanetlerini, yaşa­dığı çağın insanları dahi, mümkündür diye düşünmüş olabililer ve bugün, onların çoğu doğrulandı. Biz ar­tık, Nautilus'un elektrik cihazları karşısında hayran­lık ve şaşkınlık duymuyoruz; uçak yolculukları ola­ğan; aya dahi çıkıldı, öte yandan, Verne'de, günü­müzün dünyasındaki bazı önemli gelişmeler, meselâ, modem teknolojide, kompüterlerin ve otomatik kontrolların rolleri hakkında veya atom enerjisinin kor­kunç neticeleri hakkında hiç bir belirti yoktur, bun­lardan imâ yolu ile dahi bahsedilmemiştir. Yine Vere, tekâmül ve tatbikî jenetikin imkânları hak­kında da bir şey söylemiyor. Verne, Katolikti ve Darvinizm'i hiçbir zaman kabul etmedi. Biz bugün Verne'i, tarihî perspektifte, kendi çağının bir 'ürünü ola­rak görüyoruz; Conan Doyle ve H. G. Wells gibi daha sonraki yazarlar, onun ötesine geçtiler. Fakat ilim çağdışı olsa dahi, macera hiç bir zaman çağdışı olmaz. Genç bir okuyucu veya hikâyenin çağa uygun olup olmadığını bilmeyecek kadar saf olan veya bunun üzerinde durmayan ve kendini genç hisseden erişkin­ler için Verne'nin romanları, dün olduğu kadar buj gün de zevkle okunacak kitaplardır.

Yazar

Ayrıca Bknz: Jules Verne (Jules Verne Kimdir? - Jules Verne Hakkında)

Yazıları, hayret uyandırıcı maceralarla dolu bir adam olan Jules Verne'nin hayatı, durgun ve sıkıcı denecek kadar sakin geçti. Şüphesiz, iki gerçek biribiri ile bağlantılı. Jules, 1828'de Nantes şehrinde doğdu; babası her yönü ile muhafazakâr ma­hallî bir avukattı. Nantes bir liman şehridir ve Jules'in çocuk­luğundaki romantikliğin bir yönü denizdi ve bir çok hikâyelerin­de bunu görüyoruz. On bir yaşında iken, bir çok küçük çocuğun rüya ve hayal dünyasının ötesine geçti: Karayip Adaları'na giden büyük bir yelkenli gemiye kamarot olarak girdi. Fakat gemin:n uğradığı ilk limanda karaya çıkarıldı ve babası tarafından eve getirtildi. Gerçi daha sonraları seyahatlerine devam etti ise de, ekseriya kendi hayal dünyasında dolaştı.
Jules, yirmi yaşına geldiği zaman, ileride babasının avukat­lık firmasına katılacağı düşünülerek, hukuk tahsil etmesi İçin Paris'e gönderildi. Paris'i cazip buldu ise de hukuk eğitimini ha­yır. Küçük hikâyeler ve piyesler yazmayı tercih etti ve bu piyes­lerden bazıları da sahnelendi. Babasının, Nantes'e dönmesini ısrarla istemesine rağmen, bir tiyatro eserleri yapımcısının ya­nına kâtip olarak girdi. Gerçi aylık maaşı ayda sadece yüz frank idi ise de, artık Paris'te kalabilir ve yazı hayatını devam ettirebilirdi. 1855'de, iki kızı olan Honorine Morel adında genç bir dul kadınla evlendi. Bu, tamamen mesut bir evlilik olması­na rağmen, Verne'yi, daha fazla para kazanabilecek işlere zor­ladı. Babasından gelen para ile, Paris borsasındaki komisyon­cuların bir firmasına girdi ve senelerce Paris borsasında sada­katle çalıştı. Fakat bir yazar olmayı da hiç bir zaman aklından çıkarmıyordu.Verne'nin maharetlerini yatak odası komikliklerinden ilim kurguya yönelten, Felix Nadar adında bir fotoğrafçı ve havacı idi. Havacılığın öncülerinden sayılan Nadar, Paris'in balonlardan fotoğraflarını çekti ve bir helikopter yapmayı düşündü. Nadar,
1860'da, Geant adında büyük bir balon yapmağa başladı. Balon, bir kaç odayı içine alabilecek büyüklükte bir gondolü havaya kaldıracaktı. Kendisini bu projenin cazibesine kaptıran Verne, balonların ve hava trafiğinin tarihi hakkında bir yazı yazdı. Yayınlayıcısı Hetzel, notların vâdedici olduğunu, fakat halkın eği­tilmek değil, eğlendirilmek istediğini söyledi. Bu konuyu, niye bir hikâye şeklinde ele almak istemiyordu? Verne, bunun üzerine, bir grup kâşifin Afrika'da, Zanzibar'dan Senegal'a, tüyleri di­ken diken edici maceralarla nasıl gittiklerini anlatan Bir Balonda Beş Hafta (Cinq Semaines en Ballon) adında bir roman yazdı. Verne, bir romanı başarıya ulaştıracak kesin formülü bulmuş­tu: fantastik bir plân hazırla ve bir sürü gerçek ve rakamlarla, bunun mümkün olabileceğini göster. Bu bilimkurgu idi. Verne'nin formülü, bir asır sonra da geçerli.
Roman, öylesine tutundu ki, Hetzel ve Verne, her iki taraf için kazançlı netice verecek yirmi yıllık bir mukavele imzaladılar. Böylece, Verne, hayatı boyunca, senede bir veya iki roman yaz­dı. Bu romanların sayısı gerçekte o kadar çok idi ki, Verne'nin ölümünden sonra ,altı sene boyunca, yeni romanları yayınlandı. Bazı şüpheciler, hattâ, Jules Verne diye biri bulunmadığını, onun, bir sürü anonim yazarların takma adı olduğunu dahi söy­lediler. Toplam olarak, bu dizide altmış beş kitap yayınlandı; en meşhurları şunlardı: Dünyanın Merkezine Seyahat (Voyage au Centre de la Terre, 1864), Aya Seyahat (De la Terre a la Lune, 1865), Denizler Altında 20 bin Fersah (1870), Seksen Günde Devri Âlem (Voyage autour du Monde en Quatre-vingts Jours, 1873), Esrarengiz Ada (L'Ile Mystérieuse, 1875), Michael Strogoff (1876), Begum'un Serveti (1879), ve Bulutların Kaptanı (1886). Bunlar arasında, en iyi bilineni, muhtemelen, Denizler Altında 20 bin Fersahtır.
Başarı, Verne'e, lüks hayat da getirdi: Büyük bir ev, karısı Honorine'e hizmetçiler, özel bir yat... Fakat bunlar, kitapların akı­şını durdurmadı. Daha fazla yalnız kalmak istediğinden, ailesi­ni, daha küçük bir kasaba olan Amiens'e taşıdı ve muntazam bir burjuva hayatı yaşamağa başladı. Fransa-Prusya Harbi (ki o taı harbi tasvip etmiyordu) sırasında, bir çeşit sahil muhafızı olarak hizmet etti. Ordudan emekli olmuş ve tüfekleri paslı bir kaç kişi ile birlikte Somme sahillerinde, kendi yatı ile devriye gezdi. Talihi yaver gitti ve Almanlar denizden hücum etmediler. Fakat bir ara, nerede ise öldürücü olabilecek bir dram vuku buldu: çok sevdiği küçük kardeşi Paul'un oğlu Gaston Verne delirdi ve Verne'i bacağından vurdu. Verne, ondan sonra topal kaldı ve artık yatı ile denize çıkamadı. Bunu telâfi etmek için Amiens belediye meclisi üyesi olmak için politik mücadeleye girdi ve kazandı. Verne, bu görevini ciddiye aldı ve yaptığı işten saf bir memnunluk duydu, fakat millî politikaya girmesi için ya­pılan bütün tekliflere sırt çevirdi.
Seneler geçtikçe, Verne, daha fazla cemiyetten uzaklaştı, daha fazla mahallî burjuva hayatı yaşamağa başladı. Eski arka­daşları ve kendi ailesi mensupları birer birer öldükçe, daha faz­la melonkolik oldu. Hayatının sonlarına doğru yazdığı kitaplar, öncekiler kadar sihirli değildi. Elli seneden sonra, tahayyül gücü gevşemeğe başladı. Romanlarında, en yeni icatlardan bahset­mek için elinden geleni yaptı, en son eserlerine otomobil ve rad­yoyu da getirdi, fakat ilmin realitesi, onun hayallerinin önünde gidiyordu. H. G. Welles gibi genç yazarlar da bilim-kurgu yazı­yorlardı. Verne, bununla beraber, yazılarına azimle devam etti. 1905'te şeker hastalığından öldü. Adı, bugün, dünyanın her ta­rafında bilinmektedir.

MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Son düzenleyen ahmetseydi; 27 Şubat 2015 12:10 Sebep: Yazı puntosu güncellendi.
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
25 Mart 2010       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Denizler Altında 20 Bin Fersah - Jules Verne

Sponsorlu Bağlantılar
Denizler Altında 20 Bin Fersah

Yazan JULES VERNE (1828-1905)


Başlıca karakterler


Kaptan Nemo: Nautilus adındaki denizaltı gemisinin kaptanı; es­rarengiz bir adam; karadaki hayatında basıkının ıztırabını çektiğinden, hürriyet ve intikam uğrunda denize açılır.
Pierre Aronnax: Kırk yaşlarında bir Fransız; heyecanlı bir deniz biyologu.
Conseil: Aronnax'ın uşağı; otuz yaşlarında, kolay heyecanlan­mayan bir Flaman; sâdık, cesur ve soğukkanlı bir adam.
Ned Land: Kanadalı bir mızrakçı; yerinde duramayan ve çabuk kızan biri.
Kaptan Farragut USA: Birleşik Amerika'nın Abraham Lincoln
adlı gemisinin kaptanı.

Hikâye

1866'da, gemiler denizlerde aşağı yukarı yüz metre boyunda, büyük bir süratle hareket eden ve parlak ışıklı garip bir nesne gördüklerini bildirdik­leri vakit, dünya heyecanlandı. Bu garip nesne, bir­kaç geminin üzerine gitmiş, çarpmış ve hemen batır­mıştı. Onun ne olduğunu gimse bilmiyor, fakat uz­manların ekserisi, balinaların, şimdiye kadar bilin­meyen ve hayret uyandıran bir türü olabileceğini söylüyorlardı. Bu uzmanlar arasında, bu hikâyeyi an­latan, Profesör Pierre Aronnax adında bir Fransız biyologu da vardır. 1867 yılında, Amerika'nın «Hoşa Gitmeyen Nebraska Bölgesi»nde yaptığı bir incele­meden dönen Aronnax, yanında bir sürü nümûne yaratıklar da getirmiştir. Bu bilinmeyen hayvanın ne olduğunu araştırmak üzere Birleşik Amerika ilim heyetine katılması için davet edilir. Sadece üç saat sonra, Conseil adındaki sadık Flaman uşağı ile USA Abraham Lincoln gemisine biner. Gemide, Ned Land adında Kanadalı bir mızrakçı da vardır ve Aronnax onunla arkadaş olur.Bir kaç ay sonra, Japonya yakınlarında devi gö­rür ve takip etmeğe başlarlar. Bu garip nesnenin, kendisinden çok daha süratli gittiği ve çok daha ko­laylıkla manevra yapabildiği gemi ile oyun oynadığı anlaşılır. Nihayet, Abraham Lincoln, bu deve olduk­ça yaklaşır ve Ned Land bir mızrak fırlatır. Mızrak, hiç bir hasar yapmaz, geri gelir ve meçhul varlığın fışkırttığı büyük bir su fıskiyesi Aronnax'ı ve güvertedeklieri denize düşürür. Kargaşa sırasında, Aronnax, Land ve Conseil, hareketsiz kalan Abraham Lincoln'a doğru yüzemezler ve gemi de onları kurta­ramaz. Böylece, kendilerini, avlamağa çalıştıkları ya­ratığın sırtında bulurlar. Gemideki demir kaplama­lardan ve vidalardan, bu balinanın gerçekte bir de­nizaltı gemisi olduğunu anlarlar. İçerdekilerin dikka­tini çekmek için geminin kenarlarını tekmelerler, yüzleri maskeli sekiz kişi onları içeri alır.Denizaltının kumandanı, Kaptan Nemo adında esrarengiz bir adamdır. Latincede «hiç kimse» mâ­nasına gelen bu kelime, yine kendisini «hiç kimse» diye adlandıran eski çağların Odysseus'unu hatırla­tır. Nemo'nun geçmiş hayatı hakkında bazı şeyler îmâ edilirse de, kimse tam mânasiyle izah edemez. Kitaptan anladığımıza göre, büyük bir felâketten ötürü, kendisini, cemiyetten tecrid etmiştir. Kendisi­ne benzer insanlardan oluşan mürettebatı ile, kendi­lerini hür hissettikleri dalgalar altında, yeni bir me­kân kurmuşlardır, ilmî ve mekanik dehasından ötü­rü, o zamana kadar kimsenin yapmadığı bir denizaltı gemisi yapmıştır. Son derece zengin bir adam olan kaptan, yüksek bir kültür ve zevke de sahiptir. Ge­misinde bir kütüphane, büyük bir org, Louvre veya Ufizzi müzesinden alındığı hissini veren zengin bir sanat koleksiyonu da vardır. Ayrıca bir deniz biyolo­gudur. Topladığı yaratık numuneleri, Profesör Aronnax'm kıskançlık ve sevgisini çeker. Nemo, misafirlerine nazik davranırsa da, için­dekileri dışarı vurmaz. Sırrının ortaya çıkmasından korktuğu için, onları serbest bırakamayacağını söy­ler; fakat M. Aronnax'la birlikte, okyanusların derin­liklerini araştırmaktan zevk duyacağını anlatır. Ki­tabın bundan sonraki kısmı, su altının hayret uyan­dırıcı hayatı ile ilgilidir. Denizaltı gemisinin anlatıl­ması sayfalar sürer (ki ismi Nautihıs'tur) ve onun na­sıl yapıldığı belirtilir. Kitaptan, geminin 70 metre uzunluğunda olduğunu, elektrikle çalıştığını, 50,000 feet kübü (bir foot, 30.5 cm.) su kaldırdığını ve için­deki malzeme hariç 67.500 İngiliz lirasına mal oldu­ğunu öğreniyoruz. Aronnax, kendisinin (ve okuyucu­nun) hazmedebileceği bütün bu istatistikleri kaydet­tikten sonra, ev sahibi ile birlikte, dalgıç elbiseleri­ni giyer; okyanusun yatağını araştırmağa koyulurlar.
Elektrik lâmbaları ve sıkıştırılmış hava silindirleriyle mücehhez dalgıçlar, kabuklu hayvan numuneleri toplar, deniz yosunlarından oluşan şaheser bir deniz altı ormanını ziyaret eder, köpek balıkları ile çarpı­şır, su altındaki bir volkanın patlamasını görürler ve Atlantis kıtasının harap olmuş şehirlerini ziyaret ederler. Nemo, misafirine, bir Hindistancevizi büyük­lüğünde muazzam bir inci gösterir (Aronnax, onun 500.000 İngiliz lirası edeceğini hesaplar). Daha son­ra, ancak Memo'nun bildiği bir su altı tünelinden geçerek, Kızıl Deniz'den Akdeniz'e açılırlar. Nautilus, en tehlikeli macerasında, buzlar altından giderek Güney Kutbunu keşfeder ve donmaktan zor kur­tulur.
Zaman zaman, Nemo'nun, sadece karadaki za­limlerden kaçmadığını da anlıyoruz. O, aynı zaman­da, bir intikam harbini yürütüyor. Nautilus, Hindis­tan Burnu yakınından geçerken, bu ülkenin hâlâ esaret altında yaşadığını anlatan Nemo'nun yüzü sapsarı alur. Sicilya Adası civarında, bir gemi Nautilus'a hücum eder. Bu bir Fransız gemisi mi, İngiliz gemisi mi, yoksa başka bir ülkenin gemisi mi, bayrak taşımadığından bilemiyoruz. Nemo, gemiye çarpar ve yoluna devam eder.
Denizaltı kuzeye doğru yoluna devam eder. Iztırap, intikam, ve pişmanlık hislerinin pençesinde kıvranan Nemo, gemideki kölelerinden uzak durur. Kontrol ve yönetim gevşer. Denizaltıdan nasıl kaça­caklarını düşünen Ned Land, Nautilus satha çıkar çıkmaz, üç arkadaşın geminin sandalını ele geçire­rek, süratle sahile doğru gitmelerini teklif eder. Tam güverteye çıkmış ve kapağı kapamışlardır ki, deniz­altının içinden bir haykırış yükselir. Nemo, bilerek veya bilmeyerek, gemiyi, Norveç açıklarındaki bü­yük bir girdabın içine doğru götürmüştür. Bu öylesi­ne kuvvetli bir girdaptır ki, gemiyi yutabilir. Aronnax, nereden ve kimin tarafından vurulduğu belli ol­mayan bir darbe ile kendisinden geçer, kendine gel­diği vakit, arkadaşlarıyle birlikte girdabı atlattıkla­rını ve Lofoten Adalarındaki bir balıkçı kulübesin­de yattıklarını görür. Nemo'ya ve Nautilus'a ne ol­duğunu da, Profesör Aronnax bir türlü anlayamaz.

Tenkid

Jules Verne'den niye bahsettik? Dünya şaheser­lerine ayrılmış bir kitapta, on iki yaşındaki çocuk­lar tarafından okunan bir ilim-kurgu kitabına ne lü­zum var? Bir sebep şu: Rabelais veya Cervantes'i okuyan her okuyucuya karşı, Jules Verne'i, hiç bir gayret sarfetmeksizin zevkle yutan binlercesi var­dır. Sadece bu gerçek üzerinde durulmağa değer. Verne'in başarısı, romantik hareketin sihir ve cazi­besinin ilim ve teknolojinin sihiri ile kaynaştırıldığı yeni bir tahayyül şekli yaratmaktı. Verne, yüce bir efsane yaratıcısı idi ve onun bu efsaneleri, şu veya bu şekilde, hâlâ canlı.
Verne'nin, aşikâr zaafları ile başlayalım: Nihayet, unutmamak gerekir ki, altmış beş roman yazan bir kimsenin bazı kitapları oldukça sıradan bir roman olacaktır. Plânlar, genellikle çok gevşek, Nautilus'un gezilerinde dahi, araya zaman zaman deniz biyoloji­si üzerine dersler sıkıştırılmış ve biribiri ile pek il­gisi bulunmayan maceralardan pek farklı değil. Ka­rakterler, mukavvaya yapıştırılmış şekiller kadar cansız bir kaç standard tipe uyuyorlar: Entellektüel (genellikle bir ilim adamı), hareket adamı, ve komik bir yorumcu (genellikle bir uşak). Elimizdeki roman­da, bu üç karakteri temsil ederler, Aronnax, Land ve Conseil'dir. Bunun bir izahı şu olabilir: Verne, kita­bını yazarken, bir gözü sahnede idi ve hikâyelerin­den pek çokları sahnelendi, kendisine daha da fazla para getirdi. Passepartout, Plileas Fogg ve Hecto Ser-vadac, karakter aktörleri için iyi rollerdir.
Verne'in en fazla hatırlatan karakteri Kaptan Nemo'dur. Haşin tavırları ile, kendisini beşeriyetten uzaklaştıran kasveti ile ,tabiat sevgisi ile, zalimler­den nefreti ile, esrarengiz mazisi ile, endişe veya su­çun yarattığı ağırlığı ile, belirli ölçüde romantik bir canlılığına sahip. Maamafih, bunlar, elli yıl önceki Byron'un kahramanlarından çıkarılmış sterotip'ler-dir. Hattâ Kaptan Nemo'nun Güney Kutbu'nda, gü­neşin battığı sırada çektiği nutuk, Chateaubriand'ın kötü bir rapsodisi (hissi ve heyecanlı hitabe) gibi. Yi­ne de, Nemo, kendisinin öylesine popüler biri oldu­ğunu ispat ettiğinden, Conan Doyle'nm Sherlock Holmes'i Riechenbach Şelâlesinde bırakamayacağı gibi, Verne de, onun Norveç açıklarındaki girdapta kaybolmasına razı olmadı. Nemo, daha sonra, Esra­rengiz Ada'da (1875) ölmek için ortaya çıkar. Ve es­rarengiz hayatı nihayet açıklanır. Nemo, gerçekte, Hint isyanında İngilizlere karşı çarpışan Dakkar adındaki bir Hint prensidir. Karısını ve çocuklarını kaybetmiş ve bir kaçak olarak, intikam uğrunda de­nizleri dolaşmağa başlamıştır. Onun bu özgeçmişi, daha önceki kitapta izah edilmeyen birçok noktayı anlamamıza yarayan bir anahtar mahiyetinde ise de; Nemo, ikna edici, gerçek bir Doğulu değildir. Onun, Hintli olduğunu gösteren bir özelliği yok; o, sadece, ülkesiz bir adam.Verne'nin romanlarının popüleritesinde, ekseriya, şu sebepler şüphesiz rol oynadı: Ele aldığı tezlerin efsane güçleri var ve tahayyül gücümüzü, şuuraltı seviyede zorluyor. Mağara, kimsesiz ada, deniz seya­hati. Bütün bunlar, Homer'e kadar uzanan ilk örnek­ler. Bazıları, bir psikoanalisti ilgilendirecek rüya sembolleri olarak okunabilir. Bir bölümde, meselâ, Nautilus, karanlık bir sualtı tüneline girer, ve ken­disini, bir volkanın ortasında, ana rahmini andıran bir hücrede bulur. Yine, bu romanlardaki diğer tez­ler, çocuklar için hazırlanan televizyon programları­nın alışılmış materyalidir: Çılgın ilim adamı, geze-genler-arası seyahat, tarihten önceki medeniyetin ka­lıntıları, ilmî cihazlar ve mekanik harikalara gelince, onlar, James Bond'un hayranı erişkin okuyucuları hâlâ zevklendirir. Bilimkurgu yeni bir tür değil; hiç olmazsa, Güliver'in seyahatleri'ne kadar uzanır. Edebiyattaki aynı ailenin mensupları olarak Jules Verne, Edgar Allan Poe'dan H. G. Wells'e uzanan çizgi üzerinde. Romanlarmdaki bazı plânları, balonlarla seyahat, kutupları araştırılması, ve bir girdabın içine gezi ile ilgili kitaplar yazan Edgar Allan Poe'dan alındığı besbelli. Maamafih, Poe ne kadar ilimden zevk al­madı ise, Verne de o derecede sevdi. Verne, eserleri­ni, her zaman titiz araştırmalara dayandı. Mate­matiksel hesaplara gerek duyulduğu zaman, sayfalar, öylesine teferruatlı ve kesindi' ki, bazıları, onların, ingiliz astroonmu Sir John Herschel tarafından yazıl­dığını sandılar, ilmî rakamlarla ilgili uzun paragraf­ların gayesi, şüphesiz, inanılmaz görünenleri inanılır şekle sokmak ise de, bu pasajlar, daha da fazlasını başarıyorlar: Onlar, bir tür, nesir şiirleri. Meselâ, Denizler Altındaki 20 Bin Fersah'taki (Vingt Mille Lieues sous les Mers) deniz hayatı ile ilgili şu satır­lan düşünün: İnsanın, Verne'nin, bu pasajı yazmak için zooloji ders kitaplarına başvurduğunu söyleyece­ği geliyor:
Pekçok bitkinin, yaprak yerine, pembe, kı­zıl, yeşil, zeytin yeşili, açık kahverengi, koyu kahverengi filizleri var ... Sanki meltem rüzgâ­rını yakalamak istercesine bir yelpaze gibi açı­lan «Pavonari» gördüm. Eğrelti otunu andıran yenilebilir parçaları, esas gövdeden beş metre yugarı fırlamış kıpkızıl bitkiler; yukarı doğru filizlenmiş demet demen «acetabuli»ler, ve hiç birinde çiçek bulunmayan diğer deniz bitkileri!
Profesör Aronnax, bilgiçlik taslayan korkak bir adam olabilir ,ama hiç olmazsa lirik biri.
İlmî bir kâhin olarak Verne, çağının önünde, ama çok önünde değildi. Onun kehanetlerini, yaşa­dığı çağın insanları dahi, mümkündür diye düşünmüş olabililer ve bugün, onların çoğu doğrulandı. Biz ar­tık, Nautilus'un elektrik cihazları karşısında hayran­lık ve şaşkınlık duymuyoruz; uçak yolculukları ola­ğan; aya dahi çıkıldı, öte yandan, Verne'de, günü­müzün dünyasındaki bazı önemli gelişmeler, meselâ, modem teknolojide, kompüterlerin ve otomatik kontrolların rolleri hakkında veya atom enerjisinin kor­kunç neticeleri hakkında hiç bir belirti yoktur, bun­lardan imâ yolu ile dahi bahsedilmemiştir. Yine Vere, tekâmül ve tatbikî jenetikin imkânları hak­kında da bir şey söylemiyor. Verne, Katolikti ve Darvinizm'i hiçbir zaman kabul etmedi. Biz bugün Verne'i, tarihî perspektifte, kendi çağının bir 'ürünü ola­rak görüyoruz; Conan Doyle ve H. G. Wells gibi daha sonraki yazarlar, onun ötesine geçtiler. Fakat ilim çağdışı olsa dahi, macera hiç bir zaman çağdışı olmaz. Genç bir okuyucu veya hikâyenin çağa uygun olup olmadığını bilmeyecek kadar saf olan veya bunun üzerinde durmayan ve kendini genç hisseden erişkin­ler için Verne'nin romanları, dün olduğu kadar buj gün de zevkle okunacak kitaplardır.

Yazar

Ayrıca Bknz: Jules Verne (Jules Verne Kimdir? - Jules Verne Hakkında)

Yazıları, hayret uyandırıcı maceralarla dolu bir adam olan Jules Verne'nin hayatı, durgun ve sıkıcı denecek kadar sakin geçti. Şüphesiz, iki gerçek biribiri ile bağlantılı. Jules, 1828'de Nantes şehrinde doğdu; babası her yönü ile muhafazakâr ma­hallî bir avukattı. Nantes bir liman şehridir ve Jules'in çocuk­luğundaki romantikliğin bir yönü denizdi ve bir çok hikâyelerin­de bunu görüyoruz. On bir yaşında iken, bir çok küçük çocuğun rüya ve hayal dünyasının ötesine geçti: Karayip Adaları'na giden büyük bir yelkenli gemiye kamarot olarak girdi. Fakat gemin:n uğradığı ilk limanda karaya çıkarıldı ve babası tarafından eve getirtildi. Gerçi daha sonraları seyahatlerine devam etti ise de, ekseriya kendi hayal dünyasında dolaştı.
Jules, yirmi yaşına geldiği zaman, ileride babasının avukat­lık firmasına katılacağı düşünülerek, hukuk tahsil etmesi İçin Paris'e gönderildi. Paris'i cazip buldu ise de hukuk eğitimini ha­yır. Küçük hikâyeler ve piyesler yazmayı tercih etti ve bu piyes­lerden bazıları da sahnelendi. Babasının, Nantes'e dönmesini ısrarla istemesine rağmen, bir tiyatro eserleri yapımcısının ya­nına kâtip olarak girdi. Gerçi aylık maaşı ayda sadece yüz frank idi ise de, artık Paris'te kalabilir ve yazı hayatını devam ettirebilirdi. 1855'de, iki kızı olan Honorine Morel adında genç bir dul kadınla evlendi. Bu, tamamen mesut bir evlilik olması­na rağmen, Verne'yi, daha fazla para kazanabilecek işlere zor­ladı. Babasından gelen para ile, Paris borsasındaki komisyon­cuların bir firmasına girdi ve senelerce Paris borsasında sada­katle çalıştı. Fakat bir yazar olmayı da hiç bir zaman aklından çıkarmıyordu.Verne'nin maharetlerini yatak odası komikliklerinden ilim kurguya yönelten, Felix Nadar adında bir fotoğrafçı ve havacı idi. Havacılığın öncülerinden sayılan Nadar, Paris'in balonlardan fotoğraflarını çekti ve bir helikopter yapmayı düşündü. Nadar,
1860'da, Geant adında büyük bir balon yapmağa başladı. Balon, bir kaç odayı içine alabilecek büyüklükte bir gondolü havaya kaldıracaktı. Kendisini bu projenin cazibesine kaptıran Verne, balonların ve hava trafiğinin tarihi hakkında bir yazı yazdı. Yayınlayıcısı Hetzel, notların vâdedici olduğunu, fakat halkın eği­tilmek değil, eğlendirilmek istediğini söyledi. Bu konuyu, niye bir hikâye şeklinde ele almak istemiyordu? Verne, bunun üzerine, bir grup kâşifin Afrika'da, Zanzibar'dan Senegal'a, tüyleri di­ken diken edici maceralarla nasıl gittiklerini anlatan Bir Balonda Beş Hafta (Cinq Semaines en Ballon) adında bir roman yazdı. Verne, bir romanı başarıya ulaştıracak kesin formülü bulmuş­tu: fantastik bir plân hazırla ve bir sürü gerçek ve rakamlarla, bunun mümkün olabileceğini göster. Bu bilimkurgu idi. Verne'nin formülü, bir asır sonra da geçerli.
Roman, öylesine tutundu ki, Hetzel ve Verne, her iki taraf için kazançlı netice verecek yirmi yıllık bir mukavele imzaladılar. Böylece, Verne, hayatı boyunca, senede bir veya iki roman yaz­dı. Bu romanların sayısı gerçekte o kadar çok idi ki, Verne'nin ölümünden sonra ,altı sene boyunca, yeni romanları yayınlandı. Bazı şüpheciler, hattâ, Jules Verne diye biri bulunmadığını, onun, bir sürü anonim yazarların takma adı olduğunu dahi söy­lediler. Toplam olarak, bu dizide altmış beş kitap yayınlandı; en meşhurları şunlardı: Dünyanın Merkezine Seyahat (Voyage au Centre de la Terre, 1864), Aya Seyahat (De la Terre a la Lune, 1865), Denizler Altında 20 bin Fersah (1870), Seksen Günde Devri Âlem (Voyage autour du Monde en Quatre-vingts Jours, 1873), Esrarengiz Ada (L'Ile Mystérieuse, 1875), Michael Strogoff (1876), Begum'un Serveti (1879), ve Bulutların Kaptanı (1886). Bunlar arasında, en iyi bilineni, muhtemelen, Denizler Altında 20 bin Fersahtır.
Başarı, Verne'e, lüks hayat da getirdi: Büyük bir ev, karısı Honorine'e hizmetçiler, özel bir yat... Fakat bunlar, kitapların akı­şını durdurmadı. Daha fazla yalnız kalmak istediğinden, ailesi­ni, daha küçük bir kasaba olan Amiens'e taşıdı ve muntazam bir burjuva hayatı yaşamağa başladı. Fransa-Prusya Harbi (ki o taı harbi tasvip etmiyordu) sırasında, bir çeşit sahil muhafızı olarak hizmet etti. Ordudan emekli olmuş ve tüfekleri paslı bir kaç kişi ile birlikte Somme sahillerinde, kendi yatı ile devriye gezdi. Talihi yaver gitti ve Almanlar denizden hücum etmediler. Fakat bir ara, nerede ise öldürücü olabilecek bir dram vuku buldu: çok sevdiği küçük kardeşi Paul'un oğlu Gaston Verne delirdi ve Verne'i bacağından vurdu. Verne, ondan sonra topal kaldı ve artık yatı ile denize çıkamadı. Bunu telâfi etmek için Amiens belediye meclisi üyesi olmak için politik mücadeleye girdi ve kazandı. Verne, bu görevini ciddiye aldı ve yaptığı işten saf bir memnunluk duydu, fakat millî politikaya girmesi için ya­pılan bütün tekliflere sırt çevirdi.
Seneler geçtikçe, Verne, daha fazla cemiyetten uzaklaştı, daha fazla mahallî burjuva hayatı yaşamağa başladı. Eski arka­daşları ve kendi ailesi mensupları birer birer öldükçe, daha faz­la melonkolik oldu. Hayatının sonlarına doğru yazdığı kitaplar, öncekiler kadar sihirli değildi. Elli seneden sonra, tahayyül gücü gevşemeğe başladı. Romanlarında, en yeni icatlardan bahset­mek için elinden geleni yaptı, en son eserlerine otomobil ve rad­yoyu da getirdi, fakat ilmin realitesi, onun hayallerinin önünde gidiyordu. H. G. Welles gibi genç yazarlar da bilim-kurgu yazı­yorlardı. Verne, bununla beraber, yazılarına azimle devam etti. 1905'te şeker hastalığından öldü. Adı, bugün, dünyanın her ta­rafında bilinmektedir.

MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Son düzenleyen ahmetseydi; 27 Şubat 2015 12:09 Sebep: İçerik Düzenleme
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Aralık 2015       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
denizler altında 20000 fersah 3 tane soru

Benzer Konular

14 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
21 Aralık 2009 / asla_asla_deme Edebiyat
25 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap
11 Ekim 2014 / Misafir Cevaplanmış
23 Ocak 2014 / Misafir Cevaplanmış