Arama

Hz. Muhammed'e verilmiş en büyük mucize nedir?

Güncelleme: 19 Ağustos 2013 Gösterim: 12.481 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Kasım 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in mucizeleri nelerdir, Peygamber Efendimize verilen en büyük mucize nedir?
Son düzenleyen nötrino; 19 Ağustos 2013 11:04
KıLL - avatarı
KıLL
Ziyaretçi
23 Kasım 2010       Mesaj #2
KıLL - avatarı
Ziyaretçi
Peygamber Allah ile kulları arasında elçilik yapan, Allah’ın emir ve yasaklarını, razı olup olmadığı şeyleri din esaslarını insanlara bildiren, onlara mutluluk yollarını gösteren Allah tarafından görevlendirilmiş seçkin kuldur. Bu fonksiyonları icrâ etmek üzere gönderilen en son seçkin kul ise Hz. Muhammed (sas)'dir Bu yazıda Hz. Muhammed'in son peygamber olduğunu ispat eden delillerden bir kısmı üzerinde genel olarak durulacaktır.Hz. Muhammed’in son peygamber olduğu bizzat Kur’ân–ı Kerim tarafından bildirilmiştir Buna göre Hz. Muhammed’den sonra artık peygamber gelmeyecektir

Sponsorlu Bağlantılar
Ancak tarih boyunca ve günümüzde bazı kişiler bu hak inanca ters bir takım iddialar serdetmişler ve peygamberlik iddiasında bulunmuşlardır; geçmişte bunların en meşhurları arasında Esvedü’l–Ansi (v.11/632), Tuleyha b. Huveylid (v.24/644) ve Müseylime–i Kezzâb (v.12/683), gibi isimler sayılabilir.

1 Daha sonra gelen bir takım sapık fırkalar içinde de Hz. Muhammed (s.a.v.) ile peygamberliğin son bulmadığını ileri sürenler olmuştur Hatta bunlardan Sebeîler, Beyânîler Harbîler, Muğîrîler gibi fırkalar sadece peygemberlik iddiasıyla yetinmeyip Hz. Ali (r.a.), imamlar veya kendi liderleri hakkında ilâhlık iddiasında bile bulunmuşlardır.
2.Bu fırkalardan Cenâhîler Ğurâbîler, Bâbekîler Yezîdîler, Bezîğîler Şeyhîler, Bâtınîler Bahâîler ve Kâdiyânîler ise ulûhiyyet iddiasında bulunmasalar da peygamberliğin Hz. Ali’nin soyundan veya başka kişiler kanalıyla devam ettiği inancındadırlar
3.Günümüz Türkiye’sinde ve dünya coğrafyasında da Peygamberlerin kesintisiz olarak gelmesi gerektiği dolayısıyla Hz. Muhammed (sas)'den sonra da gelebileceği fikrini taşıyan bir takım kimseler bulunmaktadır. Bu ön bilgiyi müteakiben asıl konumuz olan Hz. Muhammed’in son peygamber oluşunu işlemeye geçebiliriz Fakat bundan önce O’nun neden dolayı en faziletli bir peygamber olduğuna kısaca değinmek istiyoruz Hz. Muhammed şu özellikleri sebebiyle en üstün peygamber kabul edilmiştir.

1.Ümmetinin en hayırlı ümmet olması
2.Risâletinin bütün insanları hatta cinleri bile kapsaması
3.Tebliğ ettiği esasların akıl, duygu ve eylem yönleriyle insanları tatmin edecek nitelikte makul uygun ve tutarlı olması.
4.Peygamberlerin sonuncusu olması.
5.En büyük mucizesi olan Kur’ân’ın sağlam bir şekilde elde korunur olması
6.Getirdiği dinî ahkamın önceki dinî ahkamı neshetmesi
7.Kıyamet Günü bütün insanlara şahitlik etmesi


Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberlerin sonuncusu (hâtemü’l–enbiyâ) oluşunun, Kur’ân–ı Kerim’in bazı âyetleri ve bazı hadisler temel alınarak, müslüman âlimler tarafından naklî ve aklî gerekçelere dayandırılmak suretiyle açıklandığını görmekteyiz Bunların ikna edici olabilmesi için ilk etapta Hz.Muhammed’i peygamber olarak kabul etmek gerekmektedir İslâm inancına göre Hz. Muhammed’in peygamber olduğunu kabul etmek onun son peygamber olduğunu, şeriatının evrensel ve ebedî olduğunu, onun nesh edilmeyeceğini de kabul etmek demektir.
4. Çünkü ilâhî vahyin kendisine indirilenle son bulduğunu, dinin tamamlandığını peygamberliğin kendisiyle birlikte hitama erdirildiğini bize söyleyen O’dur. Hz. Muhammed (s.a.v.) bir peygamber olduğuna ve peygamberler de yalan söylemeyeceğine göre, haber verdiği şeyler haktır ve doğrudur Binâenaleyh Hz. Muhammed’i hem gerçek peygamber kabul edip, hem de ondan sonra peygamber geleceğine inanmak birbiriyle te’lifi kabul edilemeyecek çelişkili şeylerdir.

Kendinden önceki bazı peygamberlerin ve kutsal kitapların geleceğini önceden haber vermesi, büyük mucizeler göstermesi söyledikleri ve ortaya koyduklarıyla kendisini kabul ettirmiş olması, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin dellilerinden bazılarıdır. Bu deliller genel olarak hissî, naklî ve aklî olarak üç grupta incelenmiştir. Ayrıca bunlar İslâm Kültür Dünyasında, Hz. Muhammed’le ilgili olmak üzere, şemâil (dış görünüş vasıfları), hasâis (belirgin özellikleri) fazâil (üstün yönleri) ve delâil (peygamberliğinin açık delilleri) adı altında genişce işlenen konulardır. Önce O'nun peygamberliğinin ispatı için getirilen mucizelerine bir göz atalım:

1. Hissî/Kevnî Mucizeleri
Bunlar Hz. Peygamber'in zâtı ile ilgili ve zatının dışında olmak üzere genelde iki kısımda incelenir.
a.Zâtı ile ilgili olanlar: Hz.Muhammed (s.a.v.)’in gerek fiziksel özellikleri, gerek rûhî ve ahlâkî durumu onun bir peygamber olduğunu ilk bakışta hissettirmiştir. Kendisine intikal eden nübüvvet nuru, boyu, endamı birbiriyle uyum içinde olan uzuvları güzel ve cezbedici konuşması vakur yürüyüşü, güven telkin eden duruşu, sempatik çehresi; yeme, içme, konuşma, uyuma ve beşeri ilişkilerindeki itidalliği, onun maddi vechesiyle ilgili olan mucizevî yönlerinden bir kısmına örnektir. Hz.Resûl’ün doğruluğu edebi hayası, cömertliği hilmi cesareti, fedâkarlığı sabrı kanaati, dirayeti zekası ve diğer olumlu özellikleri konusunda insanların ittifak etmeleri de onun ahlâkî hissî veya manevî yönüyle ilgili mucizevî kişiliğine delildir

Zatının dışında olanlar
Bunlardan bir kısmı, kaynaklarda yer alan, az yemeğin çoğalması, Ağaç kütüğünde inleme sesinin duyulması Ayın ikiye bölünmesi savaşta görünmeyen güçlerin yardıma gelmesi gibi mucizeleri bir kısmı da geçmiş peygamberlerin kendisini müjdelemesidir ki Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye uyanlar (A'râf 7/157, Bakara 2/146, Âli İmrân, 3/81) âyeti bu hususa işaret eder

2.Aklî Mucizeleri
Hz. Muhammed (s.a.v.)’den önceki peygamberlere verilen mucizeler daha ziyade, insanlığın gelişimine parelel olarak hissî veya kevnî mucizeler olmuştur. Örneğin Hz. İbrahim (a.s.)'ın mucizeleri tabiat ilimleri Hz. Süleyman (a.s.) ’ınki yine tabiat ve teknoloji ile ilgili Hz. Musa (a.s.) ’nınki sihir, Hz. İsa (a.s.) ’nınki ise tıp ağırlıklıdır. Bu mucizeler ancak sınırlı bir zaman diliminde etkili olabilmiş genellikle, peygamberlerin vefat etmesiyle birlikte etkisini kaybetmiştir Fakat burada aklî mucizeye örnek olarak göstereceğimiz Kur’ân mucizesi ise asırlar geçse de canlılığını hiç yitirmemiş her zaman etkisini sürdüregelmiştir.

Hz. Muhammed’in insanlara tebliğ ettiği Kur’ân'ın, tespit ve muhafazası edebî yönden güçlü bir topluma gelmesi ve onlara meydan okuması, okuma–yazması olmayan ve geçmiş kitapları bilmeyen ümmî bir peygamberin elinde zuhur etmesi, anlam yönünden sağlamlığı içerdiği hükümleri hükümleri arasındaki tutarlılığı uygulanabilirliği okunuşu, ezberlenebilirliği üslûbunun veciz ve çarpıcı/etkileyici oluşu gibi hususlar onun mucizeliğini ispatlamaktadır.Hz. Peygamber’in, halkı dine davet etmeden evvelki, davet esnasındaki ve daveti tamamladıktan sonraki halleri, yüce ahlâkı, verdiği hikmet dolu ve isabetli hükümler cengâverlere hücum etmesi sırasındaki kararlı cesur ve sarsılmaz tutumu her hal ü kârda Allah’ın kendisini koruduğuna dair beslediği güven duygusu, korkunç durumlarda bile vaziyetini değiştirmemesi... gibi hususların peygamberlerden başkasında toplanmasının imkânsız olduğuna akıl kesinlikle hükmeder.

Allah’ın bu tür kemâl ve üstün halleri, kendisine iftira edeceğini bildiği bir zatta bulundurması, sonra bu şahsı (kendisine iftira ettiği için cezalandırmadan) 23 sene ihmal etmesi, sonra onun dinini diğer dinler ve düşmanlarına karşı üstün kılması bıraktığı eseri (ve açtığı çığırı) ölümünden sonra kıyamete kadar payidar kılması olacak şey değildir! Kısacası bir yalancı peygamber bu kadar mükemmel bir karaktere sahip olamaz, bu kadar başarılı olamaz bu ölçüde büyük bir hareketi başlatamaz ve yürütemez O, bu büyük davayı semavî bir kitap sahibi olmayan ve hikmetten anlamayan bir kavim içinde ortaya atmış, (Bakara 2/151) onlara kitabı/Kur’ân’ı ve hikmeti açıklamış, hukukî ve şer’i işleri öğretmiş ahlâklarını mükemmelleştirmiş halkının pek çoğunu hem ilmî, hem de amelî fazilet bakımından kemâle erdirmiş bütün âlemi iman ve iyi amelle nurlandırmış ve Allah’ın va’dettiği gibi onun dinini öbür dinlerin tümüne üstün kılmıştır (Tevbe 9/33 Feth 48/28; Sâf 61/9) Esasen resûllüğün ve nebiliğin bundan başka bir manası (ve gâyesi) de yoktur
5. Burada şu iki noktayı önemli belirtmek gerekmektedir Bunlardan birincisi Hz. Muhammed (s.a.v.) ’in hal hareket ve sözleriyle ilgilidir Bu kadar üstün vasıflara sahip olan sağlam karakterli bir insanın, Ben peygamberim şeklindeki beyanını kabul edip kendisine uymak için mucize göstermesini beklemeye bile gerek yoktur Zaten onun şahsiyetini yakından tanıyan ve çok iyi bilen Hz. Ebu Bekir (r.a.) gibi basiretli dürüst ve hakperest insanlar mucize göstermesini istemeden ona iman etmişlerdi. Hz. Peygamber'den mucize göstermesini isteyenlerin pek çoğu da iman etmişlerdi Şu halde Hz. Peygamberin herkese emniyet ve itimad veren güçlü şahsiyeti ve sağlam seciyesi gösterdiği mucizelerden daha beliğ ve veciz bir şekilde O'nun Allah Resûlü olduğuna delâlet etmekteydi

Vefatından sonra geriye bıraktığı yakın arkadaşları, İslâm devletinin sınırlarını doğuda Hindistan’a, batıda Pasifik Okyanusuna kadar genişletecek derecede akıllı basiretli azimli meharetli ve hamleci insanlardı Hz. Peygamber’in bu güçlü şahsiyet sahibi zeki insanları kendisinin peygamber olduğuna (Allah’ın izniyle) inandırmış olması, onların kayıtsız şartsız güvenlerini kazanması ve mutlak şekilde kendisine bağlaması bu gibi işlerin zorluğunu bilen her aklı başında insan için mucizelerin en büyüğüdür. Asırlarca başka milletlerin hakimiyeti altında yaşaya yaşaya müzminleşmiş bir aşağılık duygusuna sahip olan cahil ve bedevi bir kavmi uzun ve şanlı bir mazisi olan İran Sasani Devletine ve Bizans İmporatorluğu’na kafa tutacak hale getirmesi o zamanın dünyasının en güçlü iki devleti ile başarılı savaşlar yapacak bir seviyeye yükseltmesi bu iki devletten birini kökünden, diğerini ise büyük ölçüde yıkacak bir şuur ve aksiyon seviyesine çıkarması, daha fazlasını insan aklının idraktan aciz kaldığı en muazzam mucizelerdir.

Allah, bu kadar meziyet, fazilet ve kemâle sahip kıldığı bir kimseye Zat’ı aleyhinde bulunma ve yalan isnad etme imkânını vermez Onu bir süre başarılı kılsa bile sonuçta rezil eder. Gerçi bazı fatihler ve cihangirler Makedonyalı İskender ve Cengiz Han örneginde olduğu gibi yaşadıkları zaman içinde Hz. Peygamber’in kurduğu ve halifelerinin genişlettiği devletten daha geniş sınırları olan büyük devletler kurmuşlardır Fakat bu devletlerin ömrü kurucularının ömrü kadar olmuş onlardan sonra parçalanmışlardı Ayrıca
Hz. Peygamber için sözkonusu olan başarı sadece devlet kurma ve fetih yapma hareketi değildir Bundan daha önemlisi gidilebilen ülkelerde yaşayan halk yığınlarının manen ve kalben fethedilerek yeni bir inanç sisteminin şuurlu taraftarları ve savunucuları haline getirilebilmiş olmasıdır ki diğer fatihlerde ve cihangirlerde böyle köklü bir başarı yoktur Önemle belirtilecek ikinci nokta ise Hz. Peygamber’in medeniyet âlemine kazandırdığı manevi değerlerdir Çoğu cahil ve bedevi olan toplulukları eğitmek onlara edep ve ahlâk öğretmek, dünyanın en büyük medeniyetlerinden birinin kurulmasına müsait olan zemini hazırlamak ayrı bir mucizedir
Resulüllah’ın hayatında kendisinden zuhûr eden “ellerinden Su akması, az yemekle çok kişinin karnını doyuması” gibi mucizeler, sadece o zamanda yaşamış olan insanlar için delil olduğu halde, bu tür mucizeler ise her zaman delil olma niteliğini korumaktadır. İslâmın ilim, irfan, edep, ahlâk, terbiye iman çalışma, istikamet, medeniyet ve kültür gibi büyük önem atfettiği manevî değerleri görmezlikten gelerek veya bunlara lâyık oldukları büyük önemi vermeyerek, bazı hârikulâde hadiseler üzerinde daha fazla durmak, mühimle meşgul olurken ehemmin faydasından (lüzumlu ile ilgilenirken daha fazla lüzumlunun verilerinden) mahrum kalmak gibi bir sonuç meydana getirmiştir. Bu hüküm en azından, bazı çevreler için doğrudur

3.Haberî Mucizeleri
Hz. Muhammed (s.a.v.), herhangi bir kitap okumamış 7 eliyle yazı yazmamış,8 kimseden tarih dersi almamış olduğu halde kavmine çok hikmetli açıklamalarda bulunmuş hayatî önem arzeden prensipler vaz etmiş, geçmiş kavimlerin hayat hikâyelerinden bilgiler aktarmıştır Bu durum, onun Allah katından bilgilendirildiğini gösterir Gelecekte vuku bulacak bir takım işleri haber vermesi de Hz. Muhammed’in haberî mucizelerindendir. Onun bu tür haberleri, hem sunuş gâyesi bakımından hem nitelikleri hem de sonuçları bakımından kâhinlerin, müneccimlerin, falcıların haberlerinden farlıdır O, bu tür bilgileri öğrenmek için herhangi bir uğraşa girişmemiş yıldızlara bakmaya ve usturlap gibi aletlere ihtiyaç duymamış bunlar, aşağıdaki âyet örneklerinde görüleceği gibi, Allah
tarafından kendisine öğretilmiştir

Elif Lâm, Mîm. Rumlar (Arapların bulunduğu) en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar onlar bu yenilgilerinden kısa bir süre sonra gâlip geleceklerdir Rûm 30/13) Ey Muhammed Yoksa Biz intikam almaya gücü yeten bir topluluğuz’ mu diyorlar O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır (Kamer, 54/44–45). (Ey Muhammed!) Bedevilerden (seferden) geri kalmış olanlara de ki Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı sefere çağırılacaksınız Onlarla teslim oluncaya kadar savaşacaksınız (Fetih, 48/16) Hatırlayın ki Allah size iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vadediyordu (Enfâl, 8/7 16) Hz. Muhammed’in hak ve son peygamber olduğunu gösteren bir gerekçe de, kendilerine peygamber olarak gönderilen insanların veya toplumun gerçekten bir ihtiyaç içerisinde onu beklemesidir

Onun gelişi kavminin böyle bir isteği duymasının ve açığa vurmasının akabinde vuku bulmuştur Bütün güçleriyle yemin ederek eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklarına dair Allah’a yemin etmişlerdi Fâtır 35/42) Ey Ehl–i Kitap Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi Gerçekleri size açıklıyor ki Biz bir müjdeci ve uyarıcı gelmedi demeyesiniz Mâide 5/19) Ümmîler arasında kendilerine âyetlerini okuyan onları temizleyen, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur Cum’a, 62/2) Son Peygamber Hz. Muhammed’in mucizelerinin ve ortaya koymuş olduğu delillerinin selâmeti kendi risâletini inkâr edenlere karşı meydan okuduğu halde kendisine bir türlü cevap verilememesiyle; iddiasının selâmeti de kendisinden önceki peygamberleri tasdik etmesi peygamber olmayanları da yalanlamasıyla sabittir Bu bilgileri sunduktan sonra şimdi Hz. Muhammed’in son peygamber oluşunun daha özel delillerine geçebiliriz

Naklî Deliller: Bütün semavî dinlerde Peygamberlik müessesesi önemli bir inanç esasıdır. Bundan dolayı ilâhî dinlerin kutsal metinlerinde peygamberlerin gelmesi, misyonları, mücadeleleri ve nitelikleri gibi konular yanında son Peygamber (sas) ile ilgili ifadeler de yer almıştır Şu âyetlerde Hz. Muhammed’in Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarında geçtiği belirtilir Yanlarında Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî peygambere uyanlar (var ya) işte o peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder (A’râf 7/157) Muhammed Allah’ın Rasûlüdür. Bunun beraberindeki mü’minler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler. Sen onları rukû ederken secde ederken, Allah’tan lütûf ve rıza ararken görürsün Onların alameti yüzlerindeki secde izi secde aydınlığıdır Bunlar onların Tevrat’taki sıfatları olup İncil’deki meselleri ise şöyledir;

Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış sonrada onu kuvvetlendirmiş derken kalınlaşmış da artık gövdeki üzerinde doğrulmuş Öyleki ekicilerin hoşuna gider kâfirleri de öfkelendirir İşte böylece Allah, onlar gibi iman edip makbul ve gözel işler yapanlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır (Fetih, 48/29) Hatırla ki Meryem oğlu İsa Ey İsrailoğulları Ben size (gönderilmiş) Allah’ın elçisiyim benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim.’ demişti Sâff 61/6 22) âyetlerinde Hz. Muhammed’in adının ve bazı sıfatlarının Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarında geçtiği açıkça ifade edilmiştir Hatta şu âyette beyan edildiği gibi, onlar Hz.Muhammed’in bir takım özelliklerini dahi yakinen bilmekteydiler.
'Kendilerine Kitap verdiklerimiz o Muhammed’i oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar Buna rağmen onlardan bir kısmı doğrusu bile bile, hakkı gizlerler' (Bakara, 2/146)

İslâm bilginleri yukarıdaki âyetlerden ve ilgili hadislerden hareketle Tevrat ve İncil'i tedkik etmişler ve onlarda Hz. Muhammed’i gösteren açık kapalı bir çok ifadeler bulmuşlardır.Ancak Tevrat'ta geçen söz konusu ifadeler Yahudiler tarafından beklenen Mesih ile ilgili olduğu iddia edilmiş Hıristiyanlar ise bunların Hz.İsa’ya işaret ettiğini ileri sürmüşlerdir İncil’de geçen kısımların da Hz. Muhammed’e değil Kutsal Ruh a işaret ettiğini savunmuşlardır.

Rahmetullah Delhî’nin belirttiğine göre Hıristiyanlar Matta İncili’nin Yalancı Peygamberlerden sakının onlar koyun postuna bürünerek size gelirler fakat iç yüzleri yırtıcı kurtlardır mealindeki 15.âyetine dayanarak Hz. İsa’dan sonra peygamber gelmeyeceğini öne sürmüşlerdir Halbuki buradan böyle bir anlam çıkarılamaz Sözonusu âyetten kastedilen Allah tarafından gönderilmeyip kendi kendilerini peygamber diye açıklayan yalancı peygamberlerden sakınmanın gereğidir Yoksa Hz. Muhammed’in gelmeyeceği yolunda bir ibare mevcut değildir 11 Kur’ân–ı Kerim’de Hz. Muhammed’le ilgili Muhammed Allah’ın elçisidir (Fetih 48/29) Muhammed ancak bir peygamberdir Ondan önce de pek çok peygamberler gelip geçmiştir (Âli İmrân, 3/144) ve benzeri bir çok âyette12 Hz. Muhammed’den önce pek çok peygamber gelip geçtiği halde ondan sonra yeni her hangibir peygamberin gelceğinden bahsedilmemektedir Bunun aksine yani Hz. Muhammed’den sonra peygamber geleyeceği ile ilgili Kur’ân–ı Kerim’de pek çok âyet bulunmaktadır Bu âyetlerden bazıları şunlardır:

Muhammed içinizden harhangi birinizin babası değil. O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir (Ahzab 33/40)13 Bugün size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım (Mâide 5/5). Bu âyetler Peygamberlik müessesesinin Hz. Muhammed ile mühür (hâtem)lendiğini yani ondan sonra peygamber gelmeyeceğini vahiy vb nimetlerin yüce Nebi ile birlikte son bulduğunu ve dinin onun getirdiği İslâm dini ile kemâle erdiğini açıklamaktadırBuna göre, artık Hz. Muhammed’den sonra yeni bir peygamber gelmesine gerek kalmadığı anlaşılmaktadır. Allah, Hz. Muhammed (sas)
hakkında şöyle buyurmuştur:

De ki Ey insanlar! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, kendisinden başka ilâh bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın, hepiniz için gönderdiği peygamberiyim (A’raf 7/158) Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir (Sebe 34/28) Bu iki âyetten de anlaşılacağı gibi Hz. Muhammed’in bütün insanlığa elçi olarak gönderildiği belirtilmiştir Son âyetten, Hz. Muhammed’in sadece kendi devrindeki insanlara değil bilakis kıyamete kadar gelecek olan bütün nesillere peygamber olarak gönderildiği anlaşılmaktadır Âyette geçen bütün insanlar (cemi’an kâffe) ibaresinde kastedilen yalnızca ashap değil, onlardan sonra gelecek bütün nesiller dirAyrıca Kur’ân’daki Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya, 21/107) âyetinin anlamı Hz.Muhammed’in insanlarla birlikte âlemdeki bütün yaratıklar için rahmet kaynağı olmasıdır.Bu durum ise ancak onun elçilik ve peygamberliğinin evrensel olduğu ve ondan sonra başka bir peygamber göndermeye gerek duyulmadığı takdirde mümkündür Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu gösteren diğer bir âyet de şudur Hem Allah, vaktiyle peygamberlerden size Kitap ve hikmet vermemden sonra sizin yanınızda bulunan kitabı tasdik edici bir peygamber geldiğinde, mutlaka ona inanıp yardımcı olacaksınız diye söz almıştır Allah Bunu kabul ettiniz bu ağır yükümü sırtınıza aldınız mı? dediğinde onlar Kabul ettik diye kesin söz verince Allah Teala Siz de şahit olun zaten Ben de sizinle beraber şahitlik edeceğim buyurdu (Âl–i İmran, 3/81) Bu âyetten anlaşıldığına göre Allah bütün ruhları yarattığı zaman onlardan ahit almıştır

Bu ahid içerisinde insanlardan, Hz. Muhammed kendi hayatları zamanında zuhur ederse ona inanmaları ve ona yardım etmeleri konusunda söz aldı.Hz. Muhammed'in peygamberlerin sonuncusu oluşunun, Kur'ân–ı Kerim'in bazı âyetleri ve bazı hadîsler temel alınarak, Müslüman âlimler tarafından naklî ve aklî gerekçelere dayandırılmak suretiyle açıklandığını görmekteyiz Fakat Allah Hz. Muhammed’in büyüklüğünü sadece bir şartlı cümleye bağlı kılmamış rivâyetlerin bildirdiğine göre değişik zamanlarda bunu değişik şekillerde de göstermiştir Örneğin Mî'rac gecesinde peygemberleri Beytü’l–Makdis (Kudüs)’e topladığında Hz. Muhammed hepsine imam olmuş namaz kıldırmıştır ve kıyamet gününde bütün peygamberler onun sancağı (liva–i hamd) altında toplanacaklardır 14

Aynı zamanda Hz. Muhammed’in üstünlüğüne ve son peygamber olduğuna delalet eden diğer ayetler de şünlardır De ki Ey insanlar ben Allah’ın size hepinize gönderdiği peygamberiyim (A’râf, 7/158) âlemleri uyarmak üzere kulu Muhammed’e hakkı bâtıldan ayırt eden Kur’ân’ı gönderen Allah yücelerin yücesidir (Furkan 25/1) Seni insanlara peygamber gönderdik (Nisa, 4/79) Ey insanlar Peygamber Rabbinizden size gerçekle geldi inanın bu sizin hayrınızadır (Nisa, 4/170)

Doğru yol apaçık kendisine belli olduktan sonra Peygamberden ayrılıp inananlardan başkasının yoluna uyan kimseyi döndüğü yöne döndürür ve onu cehenneme sokarız Orası ne kötü bir dönüş yeridir (Nisa, 4/115) dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini doğru yol ve hak dinle gönderen Allah’tır (Tevbe 9/13).15Hz. Muhammedin son peygamber olduğuna doğrudan delâlet eden âyetlerin en meşhuru Ahzap sûresinin 40.âyetidir Bu âyette Hz. Muhammed nebilerin hâtemi olarak zikredilmektedir Arap dilindeki lügatlara ve tefsir kitaplarına baktığımızda buradaki hâtem kelimesinin sonuncu mânasında olduğunu görürüz

Buradaki Hâtem” kelimesi ile Hz.Muhammed’in son peygamber olduğu belirtilmiştir ancak Kadiyânîlik mezhebi ve Behâîlik dini mensûpları Hâtem kelimesini farklı şekilde yorumlayarak Hz. Muhammed’in son peygamber olmadığı gibi bir iddia ile bir takım hatalı isabetsiz yorumlar yapmışlardır 16Hâtem sözcüğü Arapça’de mücevher üzerine isim kazınmış mühür, yüzük herşeyin sonu bir şeyi bitiren ya da kapatan kişi mânâlarına gelmektedir.17 Bu sözcük bir kavimle ya da bir toplulukla birlikte kullanıldığında sonuncu anlamına gelir 18 Haliyle Ahzâb sûresindeki âyette geçen Hâteme’n–Nebiyyîn tabiri Hz. Muhammed’in nebilerin peygamberlerin sonuncusu olduğunu gösterir Arapça’da hâtim sözcüğü ismi fâil olup bitiren sona erdiren yahut mühürleyen anlamına gelir.

Hâtem ise ismi âlettir ve mühür demektir. Mühür ise bir şeyin tevsîk (vesikalandırılması sağlam bir şekilde belgelendirilmesi) ve tasdîki (doğrulanması onaylanması) için metnin sonuna basıldığından hem âhir (son) hem de tasdik mânâsını içerir Bu durumda her iki okunuş da (Hâteme’n–Nebiyyîn veya Hâtimi’n–Nebiyyîn) Hz. Muhammed’in ayrı iki özelliğini vurgulamış olur. O hem peygamberlerin gelişini sona erdiren âhir'ul–enbiyâ dır hem de bütün peygamberleri tasdik eden hâtemu’n–nebiyyîn ilâhî bir damgadır.19 Hadis literatüründe de hâtim kelimesinin son anlamında kullanıldığı Bu kelimenin kullanıldığı bir çok hadîsten sadece ikisini örnek olarak vermemiz yeterli olacaktır

Şüphesiz benimle benden öneceki peygamberlerin durumu şu temsile benzer Bir adam bir ev yaptırmış, onu güzel bir şekilde tamamlamış, süslemiştir Yalnız evin bir küşesinde bir kerpiçlik yer boş kalmıştır Bu vaziyette insanlar binaya girip gezmeye başlarlar ve o eksik yeri görüp hayret ederek Keşke şu tek kerpiç de yerine konsaydı derler İşte ben o boş bırakılan yeri dolduran kerpiç gibiyim ben peygamberlerin sonuncusuyum 20 İkinci hadis de şudur Altı haslet ile diğer peygamberlerden üstün kılındım Cevâmiu’l–kelim (çok mânâ taşıyan sözcükler) bana verildi (düşmanın yüreğine atılan) korkuyla bana yardım edildi ganimet malları bana helal kılındı.Yeryüzü benim için mescid ve tahûr (temiz) kılındı yaratılmışların hepsine gönderildim ve peygamberler benimle son buldular (Hatemu’n–Nebiyyîn) İlâhi bir damgadır 21 Hz. Muhammed’in son peygamber oluşuna dair de pek çok hadisi şerif bulunmaktadır Bu husustaki haberler tevâtüren sâbittir. Tevâtür ise yalan söylemek üzere birleşmelerini aklın kabul edemeyeceği kadar çok sayıda bir topluluğun her devir ve her nesilde, arada kesinti olmaksızın nakledegeldikleri haberdir
II.Diğer DelillerHz. Muhammed’in son peygamber olduğunu rasyonel bir şekilde açıklamak ve bunu aklî delillerini göstermek her zaman mümkündür Bu deliller Maddeler halinde şöyle sıralanabilir.

1.Hz.Muhammed’in getirmiş olduğu Kur’ân, önceki peygamberlere gelen kutsal kitaplar ve sahifeler gibi tahrif edilmiş değildir. Gerek nüzûlü esnasında yazı ile tespiti ve gerekse daha sonraki nesillere aktarılması sırasında hiçbir değişikliğe uğramadığı bütün İslam araştırmacıları ve hatta bazı insaflı oryantalistler tarafından bile kabul edilmiştir Yine Hz. Muhammed vasıtasıyla insanlara iletilen kur’ân’ın tüm meydan okumalara rağmen23 benzer sağlamlıkta, vecizlikte ve zengin içerikte alternatif veya rakip bir karşı koyuşa muhatap olmaması da Hz. Peygamber'in getirdiğinin eşsizliğine ve bunu getirenin son peygamber olduğuna delildir
2.Kur’ân ile birlikte Hz. Muhammed’in örnek hayatının da sağlam bir şekilde tespit edilmesi tahrif edilmemiş olması ve yaygın ve saygın bir şekilde izlenir olması onun son peygamber olduğunu göstermektedir.
3.Peygamber efendimizin sünnetinin günümüze kadar kesintisiz olarak büyük bir nesil tarafından kavlî ve fiilî planda aktarılmış olması da bir başka delil olarak karşımıza çıkmaktadır.
4.Mücâdele yöntemi kişiliği getirmiş olduğu prensiplerin evrenselliği ve uygulanabilirliği açısından da bakıldığında Hz. Muhammed’in son peygamber olduğu gerçeği ni gösteren delillerdendir.
5.Hz. Muhammed’in hem mucizeleri, hem de üstün nitelikleri bakımından diğer peygamberlerde olmayan hususiyetlere sahip olması ve cami şahsiyeti de bir başka delildir.
6.Diğer peygamberlere nazaran da onlara verilmeyen mucizelerin ona verilmesi, miraca yükselmesi, Allah’ın kendisini dost (halil) edinmesi Ümmetini orta ümmet ve en hayırlı ümmet24 kılması onun hayatı üzerine yemin etmesi, (Hicr, 15/72) davasında ona başarı imkânları açması(A’lâ, 86/8) melekleri diğer peygamberlere vahiy için gönderdiği halde Hz.Muhammed’e vahyin yanı sıra ona yardım için de göndermesi,(Enfâl 8/26) nefsini yanlışa düşmekten ve unutmaktan koruması (A’lâ, 86/6) gibi birtakım özel imkânların fiili olarak Hz. Muhammed’e verilmesi/açılması da onun peygamberlerin en üstünü ve sonuncusu olduğuna delildir.
7.Tarihsel açıdan da Hz. Muhammed’in diğer peygamberlerle karşılaştırıldığında, son Peygamber olduğunu haklı kılacak gerekçeler vardır Sözgelimi Hz. Musa’nın şeriatı İsrailoğullarına mahsus kalmıştır Hz. İsa’nın ki ise hayatta olan çok az kişi tarafından kabul görmüştür 25 Hz. İsa’nın tebliği o hayatta iken geniş kitlelere ulaşamamış ve davetinin etkisi oldukça sınırlı kalmıştır Hz. Muhammed’e gelince onun daveti o daha hayatta iken geniş halk kitlelerine ulaşmış ve çağrısına yüzbinin üstünde kişinin icabet ettiğini görmüştür.

Makaleyi sonlandırırken Hz. Muhammed’in son peygamber olmasının beraberinde sosyal piskoloji açısından bir takım olumlu sonuçlar doğurduğu görülmüştür. Sosyal psikoloji açısından bakıldığında da Hz. Muhammed ile peygamberliğin sona erdiği inancı makul ve olumlu sonuçlar doğurmakta İnsanlığın tekâmülü beşer aklının gelişmesi insan cehdinin artması ve problemlere çözüm üretmesi açısından düşünüldüğünde peygamberliğin son bulduğu fikri akla daha yatkındır Zira Artık bundan sonra yeni bir peygamber gelmeyecek inancı insanların peygamber kanalıyla kendilerine verileni ucuzca harcamamaları onu işleyip geliştirmeleri o emânetin ışığında her çağda kendi problemlerine çözüm üretmeleri zihinlerini atâletten korumaları Nasıl olsa peygamber gelip düzeltir düşüncesiyle fikri zihni ve ameli rehâvete düşmemeleri açısından önemlidir Şurasını da unutmamak gerekir ki peygamberliğin

Hz. Muhammed ile son bulması ilâhî inâyet ve rahmetin kesildiği anlamına gelmemelidir Aksine yukarıda da belirttiğimiz gibi, peygamberin bıraktığı emanete sarılarak ortaya koyduğu ölçülere yapışarak çözüm yolları geliştirmek mümkün ve bu uğurda cehd gösterme imkanları daima açıktır.Hz. Peygamber'in mirası (Kur’ân ve Sünnet) insanlığın asrı saadetten bu yana bütün problemleri çözdüğü gibi bundan sonra kıyamete kadarda ortaya çıkması muhtemel dinî ve dünyevî problemleri çözmeye yeterli olacaktır
Son düzenleyen nötrino; 19 Ağustos 2013 11:41 Sebep: Mesaj düzeni!
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Eylül 2012       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) / Peygamberlerin En Üstünü

Peygamber efendimiz, Peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Allahü teâlânın yarattığı varlıkların en şereflisi Muhammed aleyhisselâmdır. Her şey O’nun hürmetine yaratıldı. O, Allahü teâlânın resûlü, son peygamberidir. Allahü teâlâ bütün peygamberlerine ismiyle hitâb ettiği hâlde, O’na “Habîbim” (sevgilim) diyerek hitâb etmiştir. Nitekim Allahü teâlâ bir hadîs-i kudsîde: “Sen olmasaydın, hiçbir şeyi yaratmazdım!” buyurdu. Bütün mahlûkâtı O’nun şerefine yaratmıştır. Allahü teâlâ kullarına râzı olduğu ve beğendiği yolu göstermek için çeşitli kavimlere zaman zaman peygamberler göndermiştir. Muhammed aleyhisselâmı ise son Peygamber olarak bütün insanlara ve cinlere gönderdi. Bunun için Peygamberimize “Hâtem-ün-nebiyyîn” ve “Hâtem-ül-Enbiyâ” denilmiştir.

Her peygamber, kendi zamânında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden her bakımdan üstündür. Muhammed aleyhisselâm ise, her zamanda, her memlekette, yâni dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiçbir kimse hiçbir bakımdan O’nun üstünde değildir. Allahü teâlâ her şeyden önce Muhammed aleyhisselâmın nûrunu yaratmıştır.


Kaynak : Dinimizislam


Alıntı

Hz.Muhammed'e (S.A.V.) verilmiş en büyük mucize nedir?

Peygamber Efendimize (S.A.V.) verilmiş olan en büyük mucize Kur'an-ı Kerim dir.Aşağıdaki bağlantıyı inceleyin.

Hz.Muhammed (S.A.V.)'in Doğumundan Önce ve Sonra Gösterdiği Mucizeler

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

merhaba. Hz.Muhammed'e (S.A.V.) güzel ahlakından dolayı ona verilen ad nedir ?? lütfen cevaplayın çok onemlı

Peygamber Efendimiz (S.A.V) Güzel ahlakı,zekiliği,insanlara karşı tutumu,hoşgörülülüğü,ticaretteki dürüstlüğü,doğruluğu,işbilirliği,güler yüzlü oluşu...gibi daha bir çok güzel hasletleri kendinde bulundurduğu için Mekkeliler tarafından ''Muhammedül Emin'' olarak anılmıştır.
Son düzenleyen nötrino; 19 Ağustos 2013 10:59
KahR` - avatarı
KahR`
Kayıtlı Üye
20 Eylül 2012       Mesaj #4
KahR` - avatarı
Kayıtlı Üye

En büyük Mucize'mi Mucize'lermi ?

ÖnceLikle Salat selam olsun derim SeyyiduL murseLin'e...

1- Muhammed Aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğü Kur'an-ı Kerim'dir.

2-Muhammed Aleyhisselamın meşhur mucizelerinin en büyüklerinden birisi de, ayın ikiye yarılmasıdır.Bu mucize, başka hiç bir peygambere nasip olmamıştır.

3-Muhammed Aleyhissselam, bazı gazalrında, susuz kalındığı zaman, elini suya sokmuş, parmakları arasından su akarak, bulunduğu kap devamlı taşmıştır. Bazan seksem bazan üçyüz, bazan binbeşyüz, Tebük gazasında ise yetmiş bin kimsenin hepsi ve hayvanları, bu sudan içmişler ve kullanmışlardır. Mübarek elini sudan çıkarınca akması durmuştur.


4- Bir gün amcası Abbas'ın evine gidip, onu ve evladını yanına oturtup üzerine ihramı ile örterek "Ya Rabbi! Bu amcamı ve ehlibeytini örttüğm gibi, sen de, cehennem ateşinden kendilerini koru." Dedi. Duvardab üç kere amin sesi işitildi.


5-Bir gün, kendisinden mucize isteyenlere karşı, uzaktaki bir ağacı çağırdı. Ağaç köklerini sürüyerek gelip sselam verip, "Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluh" dedi. Sonra gdip yerine dikildi


6- Hayber gazasında önüne zehirlenmiş koyun kebabı koyduklarında, "Ya Resulallah beni yeme, ben zehirliyim" sesi işitildi.


7-Bir gün, elindeput bulunan kimseye "Put bana söylerse iman eder misin?" dedi. Adam, "ben buna elli senedir ibadet ediyorum. Bana hiçbirşey söylemedi. Sana nasıl söyler?"dedi. Muhammed Aleyhisselam "Ey put ben kimim" deyince, sen Allahın Peygamberisin sesi işitildi. Putun sahibi, hemen imana geldi.


8. Medinede mescidde dikili bir odun vardı. Hutbe okurken bu direğe dayanırdı. Mimber yapılınca, direğin yanına gitmedi. Odundan ağlama seslerini, bütün cemaat işittiler. Mimberdeb inip direğe sarıldı. Sesi kesildi. "Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan kıyamete kadar alayacaktı." Dedi.

9. Eline aldığı çakıl taşlarının ve tuutğu yemek parçalrının arısesi gibi tesbih ettikleri çok görülmüştür.

10. Bir kafir gelip, mucize göstermesini isteyince, duvarda asılı hurma salkımına "yanıma gel" demiş. Salkım yere inip Resulullahın yanına gelmiştir. Sonra "yerine git" demiştir. Duvara kadar gidip, yerine çıkıp asılmıştır. Köylü bunu görünce, hemen imana gelmiştir.

11. Mekke'de bir kaç kurt, bir sürüden koyun kapıp götürdüler. Çobanlar hcum edip, kurtardıklarında, kurtlaın birisi (rızkımızı elimizden alırken, allahtan korkmadın mı?) dedi. Çoban (çok şaşırdım, kurt konuşur mu) deyince, kurt (asıl şaşılacak şey, Allah'ın Peygamberi olan hazret-i Muhammed mucizeler gösteriyor.) dedi.

12. Hazreti Muhammed bir çayırda giderken, üç kere, ya resullalllah ssesini işitti. O tarafa bakıp, bağlı bir geyik gördü. Yanında bir adam uyuyordu. Geyiğe ne istediğini sordu. O da (bu avcı beni yakaladı. Karşı ki tepede iki yavrum var. Beni salıver. Gidip onları doyurup geleyim) dedi. Resul aleyhisselam "sözünü tutar mısın?" dedi. (Allah için söz veriyorum, gelmezsem Allahü Teala'nın azabı üzerime olsun) dedi. Resul aleyhisselam geyiğ bıraktı. Biraz sonra geldi. Adam uyanıp, ya Resulallah, bir emrin mi var dedi. "Bu geyiği azad et." buyurdu. Adam geyiğin ipini çözdü. Geyik "Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne Muahammeden Abduhu ve resulullah" dedi ve gitti.

13. Bir gün, bir köylüyü imana davet etti.(Vefat etmiş kızımı diriltirsen, iman ederim) dedi. Mezarına gittiler. İsmini söyleyerek kızı çağırdı. Kabir içinden ses işitildi. "Dünyaya gelmek ister misin?" buyurdu.(Ya Resulullah! Dünyaya gelmek istemem. Burada babamın evindekinden daha rahatım. Ahiret, dünyadan daha iyi sesi işitildi.) Köylü bunu duyunca hemen imana geldi.

14. Cabir bin Abdullah bir koyun pişirdi. Resulullah Eshabı ile yediler. "Kemiklerini kırmayınız" dedi. Kemikleri toplayıp, mübarekellerini üstüne koyup dua etti. Allahu Teala koyunu diriltti.

15. Resulullah'a, söylemez bir çocuk getirdiler. "Ben kimim" dedi. Sen Resulullahsın dedi. Ölünceye kadar konuştu.

16. Bir kimse, yılan yumurtasına basarak iki gözü görmez oldu. Resululllaha getirip yalvardılar. Mübarek tükürüğünden gözlerine sürmekle gözleri görmeye başladı.

17. Muhammed bin hatip diyor ki: " Küçüktüm. Üstüme kaynar su döküldü. Gözlerim yandı. Görmez oldum. Babam Resulullaha götürdü. Mübarek tükürüğünden gözlerime sürdü. Gözlerim açıldı.

18. Bir kadın, bir kel oğlunu getirdi. Resulullah, mübarek elleri ile başını sıvadı. Şifa buldu. Saçları uzamağa başladı.

19. Tirmızi ve Nesainin (Sünen) kitaplarında diyor ki, iki gözü a'ma bir kimse gelip, (ya Resulullah! Dua et gözlerim açılsın) dedi. "Kusursuz bir abdest al, sonra Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim peygamberim Hazreti Muhammed! Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hurmetine duamı kabul et." duasını okumasını söyledi. Adam, bdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı.

20. Amcası Ebu Talip ile bir çölde gidiyrdu. Ebu Talip, çok susadığını söyledi. Resulallah, hayvandan yere inip mübaek ayaklarının ökçesini yere vurdu. Su çıktı. "Amcam bu sudan iç" buyurdu.

21. Hudeybiye gazasında susuz bir kuyunun yanına kondular. Asker susuzluktan şikayet ettiler. Bir kova su istedi., içinde abdest alıp ve tükürüp, bunu kuyuya döktürdü. Bir ok verip, kuyuya atmalarını buyurdu. Kuyunun su ile dolduğunu gördüler.

22. Bir gazada, asker susuzluktan şikayet etdi. Resul aleyhisselam, iki askeri su aramağa gönderdi. Deve üstünde bir kadını gördüler ve getirdiler. Resul aleyhisselam, kadından bir miktar su istedi. Bir kap içine döktürdü. Bütün asker gelip, sıra ile kaplarını tulumlarını doldurdular. Kadına bir miktar hurma verip su tulumlarını doldurdular. Kadına birmiktar hurma verip su tulumunu da doldurdular. "Senin suyundan eksilmedi. Bize suyu Allah verdi." buyurdu.

23. Medinede, minberde hutbe okurken, bir kimse ya Resullullah! (Susuzluktan çocuklarımız, hayvanlarımız, tarlalarımız helak oluyor. İmdadımıza yetiş dedi. Ellerini kaldırıp dua etti. Gökte hiç bulut yokken, mübarek ellerini yüzüne sürmeden, bulutlar toplandı. Hemen yağmur başladı. Bir kaç gün devam etti. Yine mimberde okurken, o kimse (Ya Resullullah, yağmurdan helak olacağız) deyince, Resul aleyhisselam, tebessüm etti. Ve "Ya Rabbi, rahmetini başka kullarına da ihsan eyle" dedi. Bulutlar açılıp güneş göründü.

24. Cabir Bin Abdullah diyor ki; Çok borcum vardı. Ağaçlarımdan aldığım hurmalar bunu yüzde birini karşılamayacak kadar azdı. Resullullaha haber verdim. Bahçeme gelip hurma yığınının etrafında üç kere dolaştı. "Alacaklılarını çağır gelsinler" buyurdu. Her birine hakları verildi.Yığından bir şey azalmadı.

25. Bir kadın hediye olarak bal gönderdi. Balı kabul edip boş kabı geri gönderdi. Allahu Teala'nın kudreti ile kap bal ile dolu olarak geri geldi. Kadın gelerek, (Ya Resullullah hediyemi niçin kabul etmediniz? Acaba günahım nedir?) dedi. "Senin hediyeni kabul ettik. Gördüğün bal Allahu Teala'nın hediyene verdiği berekettir." dedi. Kadın sevinerek balı evine götürdü. Çoluk cocuğuyla aylarca yediler. Hiç eksilmedi. Bir gün yanılarak başka kaba koydular. Ordan yiyerek bitirdiler. Bunu Resullulaha haber verdiler. Gönderdiğim kapta kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç eksilmezdi" buyurdu.

26. Ebu Hüreyre diyor ki; Resullullaha bir kaç hurma getirdim. Bunlara bereket verilmesi için dua etmesini söyledim. Bereketli olmaları için dua buyurdu. Hurmalrın bulunduğu çantaların gece gündüz yanımdan ayırmayıp, Hazreti Osman zamanına kadar hep yedim. Yanımdakilere de yedirdim. Ve avuç dolusu sadaka verdim.

27. Resullullah Süleyman Peygamber gibi bütün hayvanların dilinden anlardı. Gelerek sahibinden veya başkalarından şikayet eden hayvanlar çok görüldü. Huneyn gazasında binmiş olduğu Düldül ismindeki ak katıra yere çök dedi. Düldül hemen çökünce yerden bir avu kum alıp, kafirlerin üzerine saçtı. Düşmandan bu topraktan gözüne isabet etmeyen hiç kimse kalmadı. Cenabı Hakkaın yadımıyla düşman hezimete uğradı.

28. Resulullahın gaybdan haber verdiği çok görüldü. Bu mucizesiüç kısımdır. Birinci kısmı kendi zamanından evvel olan ve kandisine sorulam şeylerdir ki, bunlara verdiği cevaplar, çok kafirleri, katı kalpli düşmanlarının imana gelmelerine sebep olmuşthur. İkinci kısmı, kendi zamanında olmuş ve olacak şeyleri haber vermesidir. Üçüncü kısmı kendisinden sonra kıyamete kadar dünyada ve ahirette olacak şeyleri bildirmesidir. Acem padişahı Hüsrevden Medineye elçiler geldi, bunları çağırıp "bu gece kisranızı kendi oğlu öldürdü" dedi. Birkaç gün sonra oğlunun babasını öldürdüğü haberi geldi.

29. Bir gün zevcesi Havsa'ya "Ebu Bekir ile baban ümmetimin idaresini eline alacaklar" buyurdu. Bu sözle, Ebu Bekir'in ve Havsanın babası olan Ömer'in halife olacaklarını müjdeledi.

30. Ebu Hüreyre'yi Medine'de zekat olarak gelmiş olan hurmaları muhafazasına memur etmişlerdi. Bir kimseyi hurma çalarken yakaladı. (Seni Resulullaha götüreceğim) dedi.Hırsız fakirim çoluğum cocuğum çoktur diyerek yalvarınca bıraktı. Ertesi gün Resulullah Ebu Hüreyreyi çağırıp, "Dün gece bıraktığın adam ne yapmıştı?" dedi. Ebu Hüreyre anlatınca "Seni aldatmış, yine gelecektir." Buyurdu. Ertesi gece yine geldi ve yakalandı. Tekrar yalvarıp Allah aşkına dedi ve kurtuldu. Üçüncü gece tekrar gelip yakalanınca yalvarmaları fayda vermedi. (Beni bırakırsan sana bir kaç şey çğretirim, çok işine yarar) dedi. Ebu Hüreyre kabul etti. (Gece yatarken ayetel kürsi'yi okursan Allahü Teala seni korur. Yanına şeytan yaklaşamaz) dedi ve gitti. Ertesi gün Resulullah Ebu Hüreyre'ye tekrar sorup cevap alınca "Şimdi doğru söylemiş, halbu ki kendisi çok yalancıdır. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dedi. (Hayır bilmiyorum) diyince, "O kimse şeytan idi" buyurdu.

31. Rum İmparatorunun orduları ile harp için Mute denilen yere asker gönderdiği zaman, sahabelerden dört emirin arka arkaya şehit olduklarını kendisi Medine'de mimber üzerinde iken Allahü Teala'nın göstermesiyle görerek yanındakilere haber verdi.

32. Muaz Bin Cebel'I vali olarak Yemen'e gönderirken Medine'nin dışına kadar uğurlayıp ona çok nasihatler verdi. "Seninle kıyamete kadar artık buluşamayız" dedi. Muaz Yemen'de iken Resulullah Medine'de vefat etti.

33. Vefat ederken kızı Fatıma'ya "Akrabam arasında bana evvela kavuşan sen olacaksın" dedi. Altı ay sonra Hz. Fatıma vefat etti. Akrabasından O'ndan evvel kimse vefat etmedi.

34. Kays Bin Şemmaz ismindeki kimseye "güzel olarak yaşarsın ve şehit olarak ölürsün" dedi. Hazreti Ebu Bekir halife iken Yemame'de Müseylemetül Kezzap ile yapılan muharebede şehit oldu. Hazreti Ömer ve Ali'nin şehit olacaklarını dahi haber verdi.

35. Acem Padişahı Kisranın ve Rum Padişahı Kayser'in memleketlerinin müslümanların eline geçeceğini ve hazinelerinin Allah yolunda dağıtılacaklarını müjdeledi.

36. Ümmetinden çok kimsenin denizden gazaya gidecelerini ve sahabeden olan Ümmi Hirem ismindeki kadının o gazada bulunacağını haber verdi. Hazreti Osman halife iken, müslümanlar gemiler ile Kıbrıs adasına gidip harb ettiler. Bu hanım da beraberdi.

37. Resul Aleyhisselam bir gün, yüksek bir yerde oturuyordu. Yanındakilere dönerek "Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz? Yemin ederim ki evlerinizin arasında sokaklarda meydana gelecek fitneleri görüyorum." Dedi. Hazreti Osman'ın şehit edildiiği günlerde ve sonra Yezid zamanında Medine'de büyük fitneler meydana geldi. Sokaklarda çok kimsenin kanı döküldü.

38. Bir gün, kendi zevcelerinden birinin halifeye karşı isyan edeceğini haber verdi. Hazreti Aişe bu söze gülünce, "Ya Hümeyra, bu sözümü unutma! Bu kadın sen olmayasın" buyurdu. Sonra Hazreti Ali'ye dönüp "bunun işi senin eline düşerse kendisine yumuşak davran" dedi. 30 sene sonra Hz. Aişe, Hz. Ali ile harp etti. Ve O'na esir düştü. Hazreti Ali O'nu ikram ve ihtiram ile Basra'dan Medine'ye gönderdi.

39. Hazreti Muaviye'ye "bir gün ümmetimin üzerine hakim olursan iyilik yapanlara mükafaat et, kötülük edenleri de affeyle" dedi. Hazreti Muaviye, Hazreti Osman zamanında Şam'da yirmi sene valilik, sonra yirmi sene de halifelik yaptı.

40. Bir gün "Muaviye hiç mağlup olmaz" buyurdu. Nice zaman sonra meydana gelen muharebelerin hiçbirinde mağlup olmadı. Hatta Hz. Ali Sıffın muharebesinde, bu hadisi işitince, "Eğer önceden işitseydim, Muaviye ile harp etmezdim" dedi.

41. Ammar Bin Yasere "Seni bagi ola kimseler öldürecektir." dedi. Hazret-I Ali ile birlikte, Hazreti Muaviye'ye karşı savaşırken şehid oldu.

42. Kızı Fatıma'nın oğlu olan Hasan için "Bu oğlum çok hayırlıdır. Allahü Teala, müslümanlardan iki büyük ordunun sulh etmesine bunu sebep yapacaktır" buyurdu. Büyük ordu ile haret-I muaviye'ye karşı harp edeceği zaman, fitneyi önlemek, müslümanların kanının dökülmemesi için hakkı olan halifeliği Hazret-I Muaviye'ye teslim etti.

43. Abdullah bin Zübeyr, Resulullah'ın hacamat edilirken çıkan kanını içti. Bunu görünce, "İnsanlardan senin başına neler gelecek biliyor musun? Senden de insanlara çok şey gelecek. Cehennem ateşi seni yakmaz" buyurdu. Abdullah bin Zübeyr Mekke'de halifeliğini ilan edince, Abdülmelik bin Mervan Şamdan Haccacı büyük bir askerle Mekke'ye gönderdiç Abdullah'ı yakalayıp öldürdü.

44. Abdullah İbn-i Abbas'ın annesine bakı, "senin bir oğlun olacak. Dğoduğu zaman bana getir!" dedi. Çocuğu getirdiklerinde, kulağına ezan ve ikamet okuyup, mübarek tükürüğünden ağzına sürdü. İsmini Abdullah koyup annesinin kucağına verdi. "Halifelerin babasını al, götür." dedi. Çocuğun babası olan hazreti Abbas, bunu işitip, gelip sorunca "evet, böyle söyledim. Bu çocuk halifelerin babasıdır. Onalar arasında seffaf, mehdi ve İsa Aleyhisselamla namaz kılan bir kimse bulunacaktır." Dedi. Abbasi Devletinin başına başına çok halifeler geldi. Bunların hepsi, Abdullah bin abbas'ın soyundan oldu.

45. Bir gün "Ümmetim arasında, şii denilen çok kimseler meydana gelecekdir. Bunlar, İslam dininden ayrılacaklardır." Buyurdu.

46. Eshabından çok kimseye hayr dualar etmiş, hepsi kabul olunarak faydalarını görmüşlerdir. Hazret-I Ali diyor ki; "Resulallah beni Yemen'e kadı olarak göndermek istedi. Ya Resulallah! Ben kadılık yapmasını, mahkemede hükm vermesini bilmiyorum dedim. Mübarek elini göğsüme koyup "Ya Rabbi! Bunun kalbine doğru şeyleri bildir. Hep doğru söylemek nasip eyle!" buyurdu. Allaha yemin ederim ki, bana gelen şikayetçilerden doğru olanı hemen anlar, hak üzere hükm ederdim.

47. Resulallah'ın Cennete gideceklerini müjdelediği on kimseye 'Aşere-I Mübeşşere' denir. Bunlardan Sa'd bin Ebi Vakkas'a Uhud gazasında éYa Rabbi! Bunun oklarını hedeflerine ulaştır ve dualarını kabul eyle!" dedi. Bundan sonra Sa'dın her duası kabul oldu ve her attığı ok düşmana rastladı.

48. Amcasının oğlu Abdullah bin Abbasın alnına mübarek ellerini koyup "Ya Rabbi! Bunu dinde derin alim yap, hakmet sahibi eyle! Kur'an-ı Kerimin bilgilerini kendisine ihsan eyle! Dedi. Bundan sonra, bütün ilimlerde ve bilhassa tefsir, hadis ve fıkıh bilgilerinde zamanın bir tanesi oldu. Sahabe ve tabi'in herşeyi bundan öğrenirlerdi. İslam memleketleri bunun talebeleri ile doldu.

49. Hizmetçilerinden Enes bin Malike "Ya Rabbi, bunun malını ve çocuklarını çok eyle. Ömrünü uzun eyle. Günahlarını af eyle!" duasını yaptı. Zaman geçtikçe, malları, mülkleri çoğaldı. Yüz on sene yaşadı. Ömrünün sonunda, 'Ya Rabbi, Habibinin benim için yaptığı dualardan üçünü kabul ettin, ihsan ettin! Dördüncüsü olan günahların affedilmesi acaba nasıl olacak' deyince "Dördüncüsünü de kabul ettim. Hatırını hoş tut!" sesini işitti.

50. Malik bin Rebiaya "Evladın bereketli olsun!" diyerek dua etti. Seksen oğlu oldu.

51. Nabiga ismindeki meşhur şair şiirleinden bir kaçını okuyunca, araplar arasında meşhur olan "Allahü Teala dişlerini dökmesin" duasını söyledi. Nabiga yüz yaşına gelmişti. Dişleri ak ve berrak, inci gibi dizilmiştir dururdu.

52. Urve bin Cu'd için "Ya Rabbi! Bunun ticaretine bereket ver!" dedi. Urve diyor ki, bundan sonra yaptığım ticaretlerin hepsi karlı oldu. Hiç zarar etmedim.

53. Kendi kızı Fatıma, birgün yanına geldi. Açlıktan benzi sararmıştı. Elini göğsüne koyup, "Ey açları doyuran Rabbim! Muhammedin kızı Fatıma'yı aç bırakma!" dedi. Fatıma'nın hemen yüzü kanlandı, canladı. Ölünceye kadar hiç açlık duymadı.

54. Aşere-I Mübeşşere'den Abdurrahman bin Avfa bereket ile dua etti. Malı o kadar çoğaldı ki, dillerde destan oldu.

55. Her Peygamberin duası kabul olur. Her peygamber, ümmeti için dünyada düa etti. Ben ise, kıyamet günü ümmetime şefaat iznş verilmesi için dua ediyorum. İnşallah duam kabul olacak. Müşrik olmayanların hepsine şefaat edeceğim" buyurdu.

56. Mekkede bazı kmylerde gidip iman etmeleri için çok uğraştı. Kabul etmediler. Yusuf Peygamber zamanında Mısırda görülen kıtlık gibi sıkıntı çekmeleri için dua etti. O sene oralarda öyle kıtlık oldu ki, leş yediler.

57. Amcası Ebu Lehebin oğlu Uteybe, Resulallah'ın damadı oldupu halde, Resulallaha iman etmed. Ve çok üzdü. Mübarek kızı Ümmü Gülsüm hatunu boşadı. Çirkin şeyler söyledi. Buna çok üzülüp "Ya Rabbi! Buna köpeklerinden birini gönder" dedi. Uteyybe Şama ticaret için giderken bir gece arkadaşlarının arasında yatıyordu. Bir aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybeye gelince, onu parçaladı.

58. Bir kimse sol eliyle yemek yiyordu. "Sağ el ile ye" dedi. Sağ kolum hareket etmiyor diye yalan söyledi. "Sağ elin artık hareket etmesin" buyurdu. Ölünceye kadar sağ elini ağzına götüremez oldu.

59. Acem padişahı Hüsrev Pervize iman etmesi iin mektup gönderdi. Hüsrev mektubu parçaladı ve getiren elçiyi şehid etti. Resul aleyhisselam bunu işitince çok üzüldü ve "Ya Rabbi benim mektubumu parçaladığı gibi, onun mülkünü parçala" dedi. Resullulah hayattta iken Hüsrevi oğlu Şiruye hançerle parçaladı. Hazreti Ömer halife iken, Acem memleketlerinin hepsini müslümanlar fethettiler. Hüsrev'in nesli de mülkü de kalmadı.

60. Resul Aleyhisselam, çarşı'da emri maruf ve neyhi münker ederken, nasihat verirken, Mervan'ın babası olan Hakem bin As ismindeki alçak, Resulullahın arkasından gelerek, gözlerini açıp kapar ve yüzünü buruşturu, böylece alay ederdi. Resul Alaeyhisselam, arkaya dönüp, onun bu çirkin halini görünce "Kendini gösterdiğin şekilde kal" buyurdu. Ölünceye kadar, yüzüz gözü oynak kaldı.

61. Allahu Teala, habibini belalaardan korurdu. Ebu Cehl, Resullullahın en büyük düşmanı idi. Büyük bir taşı mübarek başına vurmak için kaldırdığı zaman, Resulullahın iki omuzunda birer yılan görerek taş elinden düştü ve kaçtı.

62. Kabe yanında namaz kılarken, yine alçak Ebu Cehl tam zamanındır diyerek, bıçakla üzerine yürümek istedrken, hemen geri dönüp kaçtı. Arkadaşları, niçin korktun deyince ' Muhammed ile aramızda ateş dolu bir henden gördüm. Bir çok kimseler beni bekliyorlardı. Bir adım atsaydım, yakalayıp ateşe atacaklardı. Çok korktum' dedi. Bunu müslümanlar işitip, Resulullaha sorduklarında "Allahın melekleri onu yakalayıp parçalayacaklardı." Buyurdu.

63. Hücretin üçüncü senesinde Resul Aleyhisselam Kattan Gazvesinde bir ağaç dibinde yanlız yatarken, Dasür isminde bir pehlivan kafir, elinde kılıçla gelip 'seni benden kim kurtarır'dedi. Resulullah "Allah kurtarır" dediği zaman, Cebrail ismindeki melek, insan şeklinde görünüp kafirin, göğsüne vurdu. Resul aleyhisselam kılcı eline alıp "Seni benden kim kurtarır" dedi. 'Beni kurtaracak, senden daha hayırlı kimse yoktur' diye yalvardı. Af buyurup serbest bıraktı. İmana gelip çok kimselerin de imana gelmesine sebep oldu.

64. Hicretin dödüncü senesinde Beni Nadir'de Resulullah, Yahudilerin kale duvarları altında Eshabı ile konuşurken, bir yahudi büyük bir değirmen taşını yukarıdan atmak istedi. Taşa elini uzatınca iki eli çolak oldu.

65. Hicertin dokuzuncu senesinde uzaklardan akın akın gelip iaman ediyorlardı. Amir ile Erbed isminde iki kafir gelenler arasına katılıp, Amir Resulullaha imana geldiklerini söylerken Erbed arkaya geçip kılıcını kınından çıkarmak istedi. Eli tutmaz oldu. Amir karşıdan ne duruyosun diye işaret edince, Resul Aleyhisselam, "Allahü Teala ikinizin zararaında beni korudu." Buyurdu. Oradan ayrıldıklarında Amir Erbede niçin sözünde durmadın dedi. Oda ne yapayım ki kaç kere kılıcı çekmek istedim. Hep seni ikimizin araınsında gördüm dedi. Bir kaç gün sonra hava açıkken ansızın bulutlar kapladı. Erbede yıldırım düşerek devesiyle birlikte öldü.

66. Resul Aleyhisselam birgün abdest alıp mestlerinden birini giyip ikincisine elini uzatırken bir kuş geldi, mesti kapıp havada silkeledi. İçinden bir yılan düştü. Sonra kuş mesti yere bıraktı. Bugünden sonra ayakkabı giyerken önce silkelemek sünnet oldu.

67. Resul alayhisselam gazalarda ve çöllerde, kendini muhafazaiçin eshabından bekçiler ayırmıştı. Maide suresindeki "Allah seni insanların zararından korur" ayeti gelinc, bundan vazgeçti. Düşmanlar arasında yanlız dolaşır, yanlız yatar, hiç korkmazdı.

68. Sahabeden Enes bin Malikte Resulullahın bir mendili vardı. Bununla mübarek yüzünü silerdi. Enes, bununla yüzünü siler, kirlendiği zaman ateşe bırakırdı. Kirler yanıp, mendil yanmaz tertemiz olurdu.

69. Bir kuyunu suyunu kova içinden içip kalanını kuyuya döktüler. Kuyudan her zaman misk kokusu çıkardı.

70. Utbe bin Ferhat ismindeki bir kimsenin bedeninde kurdeşen denilen hastalık çıktı. Resul aleyhisselam, onu soyup ve kendi mübarek ellerine tükürüp, gvdesiyni sıvadı. Hasta şifa buldu. Bedeni misk gibi kokardı. Bu hal uzun zaman devam etti.

71. Selmanı Farisi, hak din aramak için, İrandan çıkıp dünyayı dolaşmaya başladı. Bunu bir yerde yakalayıp, Medineli bir yahudiye köle olaraksattılaar. Hicrette Resulallah Medineye girerken karşılaştılar. Hemen imana geldi. Bir kaç sene sonra 300 hurma ağacı ile binaltıyüz dirhem altun ödemek şartı ile azaad edlmesine söz kesti. Resulallah bunu işitti. Mübarek elleri ile ikiyüzdoksandokuz hurma ağacı dikti. Ağaçlar o gün meyve vermeğe başladı. Birini Hazreti Ömer dikmişti. O meyve vermedi. Resulallah bunu çıkarıp yeniden dikti. Hemen meyve verdi.Bir gazada ganimet alınan, yumurta kadar altını Selman'a verdiler. Selman Resulallaha gelip bu gayet azdır. Bin altıyüz gram gelmez dedi.Mübarek elleine alıp tekrar Selmana verdi. Bunu sahibine götür dedi. Yarısı ile efedisine olan borcunu ödedi. Diğer yarısı dakendine kaldı.

72. Resul Aleyhisselam, bir gün namaz kılarken şeytan gelip namazını bozmak istediğinde, mübarek elleri ile yakaladı. Bir daha gelip namazı bozdurmayacağına dair söz alıp serbest bıraktı.

73. Medine'deki münafıklaaırn reisi olan abdullah bin Übey bin Selul, öleceğine yakın Resulallah'I çağırdı. Arkanızdaki gömleği bana kefen yapınız diye yalvardı. Her istenileni vermek adeti olduğu için, gömleğini ihsan eyledi. Cenaze namazını dahi kıldı. Medine'de bulunan bin münafık, Resulallahın bu ihsanına hayran kalıp, imana geldiler.

74. İlk zamanlarda Mekkede bulunan Kureyş kafirlerinden Velid Bin Mugire, as bin Vail, Haris bin kays, Esved bin Yagus ve Esved bin Mttalip, Resulallaha cefa ve eziyet etmekte aşırı gidiyorlardı. Cebrail aleyhisselam gelip "Seninle alay edenlere cezalarını veririz." Ayetini getirip, seni bunların işkencelerinden kurtarmak için emr olundum dedi. Velidin ayağına, ikincisinin ökçesine, üçüncüsünün burnuna, dödüncüsünün başına, beşincisinin gözlerine işaret etti. Velidin ayağına bir ok battı. Çok kibirli olduğundan eğilerek oku çıkarıp atmak kendine ağır geldi. Demiri topuk damarına batp, siyatik hastalığına yakalandı. Asın ökçesine diken battı. Tulum gibi şişti. Harisin burnundan devamlı kan geldi. Esved bir ağacın altında neşeli otururken, kafasını ağaca vurup, diğer Esvedde ama olup hepsi helak ldular.

75. Dos kabilesinin reisi Tufeyl, hicretten önce, Mekke'de imana gelmişti. Kavmini imana davet için Resulallah bir alamet istedi. "Ya rabbi! Buna bir ayet ahsan eyle" buyurdu. Tuefyl kabilesine gidince. İki kaşı arasında bir nur parladı. Tufeyl, 'Ya Rabbi! Bu alameti yüzümden giderip başka be yerinekoy. Bunu yüzümde görenlerden bazısı, kendi dinlerinden çıktığım için cezalandırıldığımı zannederler' dedi. Duası kabul olup nur yüzünden gitti. Elindeki kamçının ucunda kandil gibi parladı. Kabilesindekiler zamanla imana geldiler.

76. Biri Maune denilen muharebede kafirler verdikleri sözü bozarak yetmiş Sahabeyi şehid ettiler. Bunlar arasında Hazreti Ebu Bekrin kölesi iken azad ettiğ ve ilk iman edenlerden Amir Bin Füheyreyi süngülediklerinde,kafirlein gözü önünde, melekler göğe kaldırdılar. Bunu Resulallaha haber verdiklerinde "Onu cennet melekleri defn ettiler ve ruhunu cennete götürdüler" buyurdu.

77. Sahabeden Habib ismindeki zatı, kafirler yakalayıp Mekke'ye götürdüler, astılar. Kafirler görsün de sevinsin diyerek sehbadan indirmediler. Resul Aleyhisselâm, bunu haber alarak gizlice iki adam gönderip gece ağaçtan aldılar. Medineye getirirken, arkalarından yetmiş atlı yetişti. Bu iki müslüman, kendilerini kurtarmak için, Habibi yere bıraktılar. Yer yarılıp Habib kayboldu. Kafirler bu hali görünce dönüp gittiler.

78. Sahabenin büyüklerinden Said bin Muaz, Uhud gazasında yaralandı. Bir zaman sonra vefat etti. Namazında yetmişbin meleğin bulunduğunu Resulallah bildirdi. Kabri kazılırken, her tarafa misk kokusu yayıldı.

79. Hicretin yedinci senesinde Resullullah, Habeş padişahı Necaşiye ve rum İmparatoru Herakliyusa ve Acem padişahı Husreve ve Bizansın Mısırdaki valisi Mukavse ve Şamdaki Valisi Harise ve Umman Sultanı Semameye mektuplar göndererek, hepsini imana davet etti. Mektupları götüren elçiler, gittikleri yerin dillerini bilmiyorlardı. Ertesi sabah Allahü Tealanın kudreti ile, o dilleri bilip, konuşmaya başladılar.

80. Sahabenin büyüklerinden Zeyd Bin Harise uzak bir yere gidyordu. Kira ile tuttuğu katırcısı, tenha bir yerde bunu öldürmek istedi. İzin isteyip iki rekat namaz kıldı. Sonra üç kereYa Erhamerrahimin dedi. Her birini söylerken 'Onu öldürme' sesi geldi. Dışarıda adam var sanarak, katırcı dışarı çıkıp içeri girdi. Üçüncüsünde, elinde kılıç bulunan bir süvari içeri girip katırcıyı öldürdü. Bunun melek olduğu anlaşıldı.

81. Resulallahın zevcelerinden Ümmü Seleme hanımın azad ettiği Sefine ismindeki sahabi, Resulallahın hizmetinden hiç ayrılmazdı. Rumlara karşı yapılan savaşta askerden ayrılıp kafirlere esir düştü.Kaçıp gelirken karşısına korkunç bir aslan çıktı. 'Ben Resulallahın hizmetçisiyim' deyip başından geçenleri arslana anlattı. Aslan buna yüzünü gözünü sürüp yanımda yürü dedi. Düşmandan bir zarar gelmesin diye yanından ayrılmadı. İslam askeri görülünce, dönüp gitti.

82. Cehcahi Gaffari isminde birirsi halife olan Hareti Osman'a isyan etti. Resulallahın her zaman elinde taşıdığı asâyı dizi ile kırdı. Bir sene sonra dizinde sir pençe (Anthrax) denilen hastalığı ölümüne sebep oldu.

83. Hazret-I Muaviye Şamdan haccagelip, Resulallahın Medine'deki mimberi şerifini Şam'a götürmek istedi. Mimberi yerinden oynattıklarında, güneş tutuldu. Her taraf kararıp, yıldızlar göründü. Hazret-I Muaviye korkarak bu arzusundan vazgeçti.

84. Uhud gazasında Ebu Katadenin bir gözü çıkıp yanağı üzerine düştü. Resulallaha getirdiler. Mübârek eli ile gözünü yerine koyup "Ya Rabbi, gözünü güzel eyle" dedi. Bu gözü diğerinden daha güzel oldu. Ondan daha kuvvetli görürdü.

85. İyas bin Seleme diyor ki, Hayber gazasında, Resulallah beni gönderip Ali'yi istedi. Ali'nin gözleri ağrıyordu. Elinden tutup güçlükle getirdim. Mübarek parmaklarına tükürüp, Ali'nin gözlerine sürdü. Sancağı eline verip, Hayber kapısında döğüşmeye gönderdi. Çok zamandır açılamayan kapıyı Hazreti Ali yerinden söktü ve Eshabı Kiram kaleye girdiler.
Ebu Bekir Sıddik ( R.A.) garip bir riya görüp,uykusunda ağlamaya başlar.Öyle ağlar ki,evin dışından duyulur.Bu sırada Ömer bin Hattap ( R.A.) oradan geçer.Ağlama sesini duyunca,kapıyı çalar.Ebu Bekir Sıddik uykusundan uyanıp,kapıya koşar,gözlerinden yaşlar aktığı halde kapıyı açar.Hazreti Ömer onu görür ve kendisine :
- Bu ağlamak nedir ? diye sorar. Ebu Bekir :
- Sahabeleri buraya topla ki,sana anlatayım, der.
Bunun üzerine Hz.Ömer bütün sahabeleri oraya toplar.Ebu Bekir ( R.A.) anlatmaya başlar.
- Rüyamda kıyametin koptuğunu gördüm.Bir takım insanları,parlayan yıldızlar gibi minberlerin üzerinde buldum.Meleğe : " Bunlar kimdir ? " diye sordum.Melek :
- Onlar peygamberlerdir.Hazreti Muhammed Mustafa ( S.A.S.)'i bekliyorlar.dedi.Ben :
- Muhammed ( S.A.S.) nerededir ? Beni onun yanına götür.Ben onun hizmetçisi ve sahabelerinden Ebu Bekir'im,dedim.
Melek beni onun yanına götürdü.Onu Arş'ın altında,sarığını önüne koymuş,sağ elini Arş'a uzatmış,sol elini uzatıp cehennemin kapılarını kapamış bir halde gördüm.O,bu haliyle şöyle niyazda bulunuyordu :
- Ey Allah'ım,ümmetimi bağışla.Onların içinde alimler,salihler,hacılar,umre yapanlar,gaziler,mücahitler vardır.
Böyle niyazda bulunurken,gaipten şöyle bir bir nida geldi :
- Ey Muhammed ( S.A.S.),sen itaat edenleri zikrediyorsun,diğerlerini anmıyorsun.Zalimleri,şarap içenleri,zina yapanları,faiz yiyebleri,bunlarıda zikret.
Bunun üzerine peygamber Aleyhisselam şöyle niyazda bulundu :
- Ey Allah'ım,onlar senin buyurduğun gibidirler.Fakat,onlardan hiçbiri sana ortak koşmamıştır,puta tapmamıştır,sana çocuk isnad etmemiştir,Tevhidi bırakmamıştır.Ey Allah'ım,onlar hakkındaki şefaatımı da kabul buyur.Onlara olan merhametimide kendilerine ulaştır,diye yalvardı.
Ben kendisine çok acıdığım için :
- Ya Muhammed ( S.A.S.),kendine acı,dedim.O :
- Ya Ebu Bekir,ümmetime şefaat etmek için Rab'bime niyazda bulundum.Rab'bimde kabul buyurdu,dedi.
Hazret-i Peygamber'e :
- Hepsinemi,yoksa bazısına mı ? diye sordum.Tam o anda sen kapıyı çalıp beni uyandırdın ve cevap almaya vakit bırakmadın,ey Hattap oğlu Ömer.
Hazret-i Ebu Bekir,Hazret-i Ömer'e böyle söylediği anda bir de bakalrı ki,gaipten bir ses üç kere :
diye sesleniyor.Her ikisi de " El-Hamdü Lillah" diyerek şükrettiler.



Hz.Muhammed(S.a.v) VERilen en büyük mucize Kuran-ı keRim'dir.....
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 19 Ağustos 2013 11:07

Benzer Konular

18 Kasım 2016 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
22 Ocak 2016 / SiyahLALE X-Sözlük
12 Nisan 2014 / Misafir Cevaplanmış