Arama

Hayat nasıl oluşmuştur?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 19 Aralık 2014 Gösterim: 2.469 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Canlılarda yaşam nasıl oluşmuştur?
EN İYİ CEVABI _Yağmur_ verdi
Dünyanın evrimi ve canlı yaşamı nasıl oluşmuştur?
MsXLabs.org & Dr Can Güngen
Sponsorlu Bağlantılar

Başlangıçta Dünya
İnsan denilen varlığı tanımaya yönelik derin bir merakı olan bir kişi ,onun yeryüzünde ortaya çıkış sürecini , hatta yeryüzünde görünmeden önce, çıkmaya hazırlandığı sahnenin koşullarını, gerçeğini öğrenmelidir. Bu sebeple yerkürenin var oluş macerasını gözden geçiren bir çalışma hazırlayarak ilgililerin takdirine sunmak istedim.. Şimdi ilk yapmamız gereken şey, biraz geriye(!), aşağı yukarı 4.5 milyar yıl öncesine, “Prekambriyen devre” giderek yaşamlarımızı borçlu olduğumuz gezegende neler olup bittiğine bir bakmak olacak.

Daha sonra canlı yaşamın var oluş bulmacasına açıklık getirmeye çalışan bilimsel önermeleri inceleyecek,Kambriyen döneme geldiğimizde neredeyse bir anda ortaya çıkan renkli ve çeşitli canlı türlerinden kısaca bahsedip oradan çalışmamızın esasını teşkil eden insan denilen varlığa, onun türeyişine, yeryüzüne yayılışına ve nihayet modern insanın sahneye çıkış sürecine elimizdeki bilimsel bulgular temelinde değineceğiz.Jeolojik, antropolojik ve evrimbilimsel nitelikte bir içeriğe sahip olan bu ilk bölümün amacı, insanın dünyayı algılama ve anlamlandırma sürecinde tesiri altında bulunduğu doğal, fiziksel ve tarihsel koşulları hatırlatmaktır. İnsan düşüncesinin filizlendiği vasatı bilmek onun içeriğine yaptığımız bakışa mutlaka bir derinlik kazandıracaktır.

1.Prekambriyen devir:
Önce Prekambriyen devrin ana hatlarını çizelim..Dünyanın jeolojik tarihini gösteren zaman ölçeği son 200 yıl içinde yavaş yavaş geliştirildi.4.5 milyar yıllık yeryüzü tarihinin 570 milyon yıl öncesine kadar olan büyük bölümü “Prekambriyen devir” olarak bilinir.Yaşamın adeta patladığı bu günkü hayvan ve bitki şubelerinin neredeyse hepsinin 25 milyon yıl içinde oluştuğu Kambriyen dönemi önceleyen 4 milyar yıla yakın bu uzun devir üç zaman bölümüne ayrılır:
1.Pre-Arkeyan(veya Hadeyan) zaman(4.5milyar yıl-3.8 milyar yıl arası),
Dünyanın oluşumu ile başlar
2.Arkeyan zaman(3.8 milyar yıl-2.5 milyar yıl arası)
Bulunan en eski kayanın yaşı olan 3.8 milyar yıl bu zamanın başlangıcıdır.
3.5 milyar yıl önce bu zamanda ilk prokaryotik hücrelere ait fosiller bulunmuştur.
3.Protozoik zaman(2.5 milyar yıl-570 milyon yıl)
1.5 milyar yıl önce Ökaryotik hücrelerin ve
900-600 milyon yıl önce alglerin oluşumunu işaretler..

Dünyanın doğuşu:
Şimdi 4.5 milyar yıl öncesine dönelim…Dünya gezegeni toz bulutlarının yoğunlaşmasıyla henüz oluşmuş.Açısal momentumunu korumak üzere kendi ekseni etrafında dönmeye başlamış ki bu sayede o günden beri dönüp duruyoruz.Mars büyüklüğünde bir gök cisminin dünyaya hızla çarparak kopardığı parçalardan oluştuğu sanılan Ay, çekim gücü ile dünyanın dönüş hızını azaltıcı yönde bir fren etkisi uygulamaya başlayalı az bir zaman geçmiş. Dolayısıyla dünya kendi çevresinde bugünkünden daha hızlı dönüyor.Bir günün süresi sadece 15 saat civarında.Üstelik ay dünyaya daha yakın ve yerküreden baktığımızda alıştığımızdan çok daha büyük görünümde.

Yer kabuğu ile çekirdek arasında yer alan manto tabakası bu günkünden daha sıcak ve yerküre tabakaları arasında gerçekleşen yoğun konveksiyon hareketleri nedeniyle sıkı bir volkanik aktivite devam ediyor.Volkanik faaliyetler sonucu çıkan gazlar ve su buharı ilk atmosferi ve okyanusları oluşturuyor.

Aşağı yukarı dünya ile aynı tarihlerde oluşan güneşimiz henüz genç bir yıldız ve dünyayı bu günkünden az ısıtıyor Buna rağmen yeryüzünde sıcaklık atmosferdeki yoğun sera etkisi ve volkanik faaliyetler dolayısıyla 50-100 Cº arasında seyrediyor.Su sürekli buhar halinde ve yoğunlaşıp yeryüzüne düştüğü takdirde kısa sürede yine buharlaşıyor.

Atmosfer çok yoğun ve yeryüzü gaz bulutlarının imkan verdiği ölçüde, oldukça az miktarda ışık alabiliyor. Gökyüzünde sık sık çakan şimşekler ortalığı bir anda aydınlatıveriyor.İlkel okyanuslar ve üzerinde az miktarda kara parçası yer kabuğunun dış katmanını örtüyor.Dünyanın merkezinde muhtemelen cereyan eden radyoaktif faaliyetler dolayısıyla oluşan yüksek ısı yerkabuğuna volkanik faaliyetler sonucu ulaşıyor.Okyanusların üzerinde belirmiş volkan ağızları püskürttükleri kızgın lavlarla suları ısıtıyor.Atmosferde volkanik aktiviteye bağlı olarak bol miktarda karbondioksit, azot,metan gazı,amonyak ve su buharı mevcut.Serbest halde oksijen ise hiç bulunmuyor.

Oksijenin dünyanın kuruluşundan itibaren 2.8 milyar yıl boyunca serbest halde atmosferde bulunmadığı demir madeni içeren tortullarda ve fosil örneklerinde demirin ve organik maddelerin oksidasyon izine rastlanmamasından anlaşılıyor.

Günümüzden 1.7 milyar yıl öncesinden başlayarak demire artık serbest oksijenli ortamda pas, yani demir oksit halinde rastlanması (binded iron formation:bif) atmosferin oksijen içeriğindeki artışı gösteriyor. Pas şeklindeki demir Avustralya ve Güney Afrika’da görülenlere benzer okyanus tabanlarında silisyumla karışık büyük tortullar oluşturmuştur.

Dünya’nın yaşının 4.5 milyar yıl civarında olduğu düşünülüyor.Ancak tahmin edilen bu yaş kaya örneklerine dayanmıyor.Zira dünyanın oluştuğu ilk 500 milyon yıla ait kaya örneğine henüz rastlanamadı. Bu tarih aydan getirilen bazı taşların yaşına ve hesaplara dayanmakta.Bu güne kadar bulunabilen en eski kayaç kuzeybatı Kanada’da “Yellowknife” bölgesine aittir.Bu deforme olmuş bir çeşit granit kayaç uranyum-238 izotopunun kurşun-206,uranyum-235 izotopunun kurşun-207 izotopuna bozunma hızına bağlı radyoaktif tarihlendirme metoduna göre yaklaşık 4 milyar yaşındadır.

Peki canlı yaşam nasıl ortaya çıktı?
Böyle bir ortamda canlı yaşamın ortaya çıkışı kolay olmadığı tahmin edilebilir.Önce atmosferde ve iklimde bazı değişiklikler olması gerekti.Bilindiği gibi atmosferde bulunan karbondioksit sera etkisi denilen mekanizmayla ısıyı önemli ölçüde absorbe ederek uzaya kaçmasına engel olur ve yer yüzü sıcaklığını artırır.Karbondioksitin kayaçlarla reaksiyona girerek karbonat minerallerini oluşturması, bir kısmınınsa ilkel okyanus içinde çözünerek sıvı hale geçmesi sera etkisini hafifleterek yerkürenin soğumasını sağladı.Dünya ısısının düşmesini takiben su buharı yoğunlaşarak,yağışlarla okyanus hacmini artırdı.

Yaşamın ortaya çıkmasında çok önemli bir diğer etkende yerkürenin doğuşuyla beraber atmosfer tabakasının ince olduğu ilk 500 milyon yıl içinde başladığı sanılan asteroit ve kuyrukluyıldız bombardımanının kesilmesidir.Bu bombardıman o denli şiddetli ve düşen meteoritler o denli büyüktü ki,çarpışmalar olağanüstü enerjilerin ortaya çıkışına ve okyanus sularının sürekli buharlaşmasına neden oluyordu.Ayda da benzer çarpışmaların etkisiyle ortaya çıkan kraterler halen varlığını muhafaza etmektedir.

Güçlü bir atmosferin gelişimi yukarıda bahsedildiği gibi yanardağ faaliyetleri sonucunda oldu.Yerküre oluştuğu sırada kütlesinin hafif gazları fazlasıyla tutacak kadar büyük olmaması nedeniyle hafif gazlardan ağır madenlerle bileşik yapanları yapmış, çoğu ise uzaya kaçmıştı.Volkanik faaliyetler yerkabuğunun terlemeye benzer bir eylemle atmosfer oluşumu için gerekli hafif elementleri yeniden kazanmasını sağlamıştır.Atmosfer belli bir olgunluğa eriştiğinde meteorit bombardımanının durduğu anlaşılıyor.

Yaşamın ortaya çıkışını gösteren ilk fosil kayıtlarının tarihi bu bombardımanın kesilmesinden çok kısa bir süre sonraki zaman dilimine,3.8 milyar yıl öncesine aittir.

3.8milyar yıl önce tek hücreli canlılar şeklinde ilk yaşam belirtileri ortaya çıktı. Çekirdekli ve fotosentez yapan ilk Ökaryotik hücrelere ait fosil kalıntılarının en eskisi ise ancak 1.5 milyar yıl yaşındadır.Bu durum tek hücreli canlılardan çok hücreli canlılara geçişin ancak 2 milyar yıl içinde mümkün olduğunu gösteriyor.
  • Bir özet yapacak olursak:
  • Dünya 4.5 milyar yıl yaşında,aşağı yukarı güneşle aynı yaşta sayılır.Dünyadaki en eski kaya örnekleri 4 milyar yaşında görünüyor.Ancak aydan getirilen kaya örneklerinin incelenmesi bu sonuca varmamıza yol açtı.
  • Başlarda atmosfer çok ince idi ,zira dünyanın hafif gazları tutacak “kütlesi- kütle çekimi” yok.Oysa atmosfer oluşumu canlı yaşam için çok önemli.İki sebepten:
    1.Dünyaya zarar verecek asteroit yağmuru ve ultraviyole ışınlarının süzülmesi
    2.Dünya sıcaklığının belirli seviyede korunması
  • Atmosferin oluşumu volkanik aktivite sayesinde gerçekleşti.Bilim adamları başka gezegenlerde hayat izini araştırırken ilk baktıkları şey volkanik açıdan gezegenin faal olup olmadığıdır.Volkanik aktivite hafif gazların olduğu kadar ağır metallerinde dünya yüzeyine çıkmasına neden oldu.
  • Uzun süre(2.8 milyar yıl atmosferde oksijen bulunmuyordu.Bunu pas oluşumundan (bıf veya binded ıron formation) anlıyoruz.
  • Okyanusların oluşumu hayat için kritik bir dönemeçtir.Okyanusların oluşumu dünyanın oluşum süreci esnasında kısmen soğuması sonucu volkanik aktivite ile kazanılan su buharının su haline geçmesi ile mümkün oldu.İlk okyanusların yine volkanik aktivite sonucu üretilen karbondioksiti erimiş halde tutması ve kayaçların karbondioksit ile rekasiyona girerek karbonat minerallerini oluşturması sonucu sera etkisi azaldı.Dünya canlı yaşamın başlayabileceği ölçüde soğudu.
  • İlk prokaryotik organizmalar 3.8 milyar yıl önce ortaya çıktı.Çekirdekli hücre (Ökaryot) oluşması ise en az 2 milyar yıl sonra (1.5 milyar yıl önce) mümkün oldu
Yaşam nasıl başladı?:
Son 2500 sene boyunca yanıtlanması zor bu sorunun muhatabı dini kurumlar oldu.150 yıl öncesine dek sokaktaki insan kadar çoğu bilim insanı için de “belli bir plan çerçevesinde Tanrı’nın önce kainatı,güneş ve gezegenlerle birlikte dünyayı yarattıktan sonra sırasıyla bitkileri, muhtelif hayvan türlerinden birer çifti en sonunda da insanı yaratarak yeryüzüne yerleştirdiği” şeklinde özetlenebilecek dini açıklama bu soruya kâfi cevap teşkil ediyordu. Hatta 17.yy. da yaşayan İrlandalı Başpiskopos James Ussher, kutsal kitapta dünyanın yaratımı ile ilgili mesellere dayanarak hesaplar yapıyor ve dünyanın yaratım tarihini MÖ. 4004 yılı olarak tespit ediyordu. Darwin’in 1859 yılında “Türlerin kökeni” ve 1871 yılında çıkardığı “İnsan soyu” isimli kitaplarından sonra bilim çevrelerinde hayatın doğuşu üzerinde evrim teorisini dikkate alan tartışmalar yapılmaya başlandı.Darwin, türlerin bu günkü görünümleriyle aynı anda yeryüzünde var olmadıklarını;fosil kanıtlar dikkatle incelenip,türlerin arasındaki ayrımlar araştırıldığında anlaşılacağı gibi, insan da dahil bütün türlerin, çok eski bir zamanda tek bir ortak atadan türemiş olduklarını, milyonlarca yıl devam eden bir evrim sürecinin sonunda ise bu günkü görünümlerini kazanmış olduklarını ileri sürüyordu.Darwin’e göre evrim sürecinin motoru “doğal seleksiyon” olarak isimlendirdiği bir mekanizma idi.Değişen doğa ve çevre koşulları karşısında uyum sağlayabilen,sınırlı besin kaynaklarının yarattığı rekabet ortamında rakiplerine üstünlük sağlayan türler varlıklarını devam ettirme şansını yakalıyor, sağlayamayanlar ise doğal seleksiyona uğrayarak yok oluyorlardı.Darwin teorisini ileri sürdüğü tarihte kalıtım kanunları hakkında hemen hiçbir şey bilinmiyor hatta Lamarck’ın kuramına uygun olarak bir canlının yaşarken edindiği fiziksel özelliklerin gelecek nesillere aktarılabileceği savı ile bir Aristoteles öğretisine dayanan canlı varlıkların cansız maddelerden türeyebileceğini ileri süren “Kendiliğinden üreme hipotezi” (spontaneous generation) -farelerin kirli çamaşır, paçavra ve tahıl taneciklerini içeren çevrelerde kendiliğinden oluşması vb.- bazı bilimsel çevrelerde kabul görüyordu.

Spontane üreme kuramı 1864 yılında Pasteur’ün sterilize edilmiş ortamlarda mikroorganizmaların çoğalamayacağını gösterip ,bir canlının ancak başka bir canlıdan üreme yoluyla oluşabileceğini kanıtlaması ,Lamarc’ın görüşü ise 1899 yılında Alman Biyolog August Weismann’ın biyolojik yapı içerisinde eşeysel (gamet) hücrelerin bedensel (soma)hücrelerinden ayrı bir kompartımanda bulunduğunu ve birinin diğerini etkilemesinin mümkün olmadığını göstermesiyle geçerliliğini yitirdi.

Darwin de kuramında Lamarck’ın görüşlerine zaman zaman yer vermiştir.Takip eden yıllarda Mendel’in bezelyeler üzerindeki çalışmaları ile başlayan kalıtım kuramının gelişmesi,fosillerin birikimi ve bu fosilleri sağlıklı tarihlendirme metotlarının devreye girmesi ile evrim kuramı gelişmeye,ilk zamanlarda görülen kuram içi boşlukların yeri dolmaya , inandırıcılığı artmaya başladı.



Son düzenleyen _Yağmur_; 19 Aralık 2014 12:22 Sebep: iç başlık
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
19 Aralık 2014       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Dünyanın evrimi ve canlı yaşamı nasıl oluşmuştur?
MsXLabs.org & Dr Can Güngen
Sponsorlu Bağlantılar

Başlangıçta Dünya
İnsan denilen varlığı tanımaya yönelik derin bir merakı olan bir kişi ,onun yeryüzünde ortaya çıkış sürecini , hatta yeryüzünde görünmeden önce, çıkmaya hazırlandığı sahnenin koşullarını, gerçeğini öğrenmelidir. Bu sebeple yerkürenin var oluş macerasını gözden geçiren bir çalışma hazırlayarak ilgililerin takdirine sunmak istedim.. Şimdi ilk yapmamız gereken şey, biraz geriye(!), aşağı yukarı 4.5 milyar yıl öncesine, “Prekambriyen devre” giderek yaşamlarımızı borçlu olduğumuz gezegende neler olup bittiğine bir bakmak olacak.

Daha sonra canlı yaşamın var oluş bulmacasına açıklık getirmeye çalışan bilimsel önermeleri inceleyecek,Kambriyen döneme geldiğimizde neredeyse bir anda ortaya çıkan renkli ve çeşitli canlı türlerinden kısaca bahsedip oradan çalışmamızın esasını teşkil eden insan denilen varlığa, onun türeyişine, yeryüzüne yayılışına ve nihayet modern insanın sahneye çıkış sürecine elimizdeki bilimsel bulgular temelinde değineceğiz.Jeolojik, antropolojik ve evrimbilimsel nitelikte bir içeriğe sahip olan bu ilk bölümün amacı, insanın dünyayı algılama ve anlamlandırma sürecinde tesiri altında bulunduğu doğal, fiziksel ve tarihsel koşulları hatırlatmaktır. İnsan düşüncesinin filizlendiği vasatı bilmek onun içeriğine yaptığımız bakışa mutlaka bir derinlik kazandıracaktır.

1.Prekambriyen devir:
Önce Prekambriyen devrin ana hatlarını çizelim..Dünyanın jeolojik tarihini gösteren zaman ölçeği son 200 yıl içinde yavaş yavaş geliştirildi.4.5 milyar yıllık yeryüzü tarihinin 570 milyon yıl öncesine kadar olan büyük bölümü “Prekambriyen devir” olarak bilinir.Yaşamın adeta patladığı bu günkü hayvan ve bitki şubelerinin neredeyse hepsinin 25 milyon yıl içinde oluştuğu Kambriyen dönemi önceleyen 4 milyar yıla yakın bu uzun devir üç zaman bölümüne ayrılır:
1.Pre-Arkeyan(veya Hadeyan) zaman(4.5milyar yıl-3.8 milyar yıl arası),
Dünyanın oluşumu ile başlar
2.Arkeyan zaman(3.8 milyar yıl-2.5 milyar yıl arası)
Bulunan en eski kayanın yaşı olan 3.8 milyar yıl bu zamanın başlangıcıdır.
3.5 milyar yıl önce bu zamanda ilk prokaryotik hücrelere ait fosiller bulunmuştur.
3.Protozoik zaman(2.5 milyar yıl-570 milyon yıl)
1.5 milyar yıl önce Ökaryotik hücrelerin ve
900-600 milyon yıl önce alglerin oluşumunu işaretler..

Dünyanın doğuşu:
Şimdi 4.5 milyar yıl öncesine dönelim…Dünya gezegeni toz bulutlarının yoğunlaşmasıyla henüz oluşmuş.Açısal momentumunu korumak üzere kendi ekseni etrafında dönmeye başlamış ki bu sayede o günden beri dönüp duruyoruz.Mars büyüklüğünde bir gök cisminin dünyaya hızla çarparak kopardığı parçalardan oluştuğu sanılan Ay, çekim gücü ile dünyanın dönüş hızını azaltıcı yönde bir fren etkisi uygulamaya başlayalı az bir zaman geçmiş. Dolayısıyla dünya kendi çevresinde bugünkünden daha hızlı dönüyor.Bir günün süresi sadece 15 saat civarında.Üstelik ay dünyaya daha yakın ve yerküreden baktığımızda alıştığımızdan çok daha büyük görünümde.

Yer kabuğu ile çekirdek arasında yer alan manto tabakası bu günkünden daha sıcak ve yerküre tabakaları arasında gerçekleşen yoğun konveksiyon hareketleri nedeniyle sıkı bir volkanik aktivite devam ediyor.Volkanik faaliyetler sonucu çıkan gazlar ve su buharı ilk atmosferi ve okyanusları oluşturuyor.

Aşağı yukarı dünya ile aynı tarihlerde oluşan güneşimiz henüz genç bir yıldız ve dünyayı bu günkünden az ısıtıyor Buna rağmen yeryüzünde sıcaklık atmosferdeki yoğun sera etkisi ve volkanik faaliyetler dolayısıyla 50-100 Cº arasında seyrediyor.Su sürekli buhar halinde ve yoğunlaşıp yeryüzüne düştüğü takdirde kısa sürede yine buharlaşıyor.

Atmosfer çok yoğun ve yeryüzü gaz bulutlarının imkan verdiği ölçüde, oldukça az miktarda ışık alabiliyor. Gökyüzünde sık sık çakan şimşekler ortalığı bir anda aydınlatıveriyor.İlkel okyanuslar ve üzerinde az miktarda kara parçası yer kabuğunun dış katmanını örtüyor.Dünyanın merkezinde muhtemelen cereyan eden radyoaktif faaliyetler dolayısıyla oluşan yüksek ısı yerkabuğuna volkanik faaliyetler sonucu ulaşıyor.Okyanusların üzerinde belirmiş volkan ağızları püskürttükleri kızgın lavlarla suları ısıtıyor.Atmosferde volkanik aktiviteye bağlı olarak bol miktarda karbondioksit, azot,metan gazı,amonyak ve su buharı mevcut.Serbest halde oksijen ise hiç bulunmuyor.

Oksijenin dünyanın kuruluşundan itibaren 2.8 milyar yıl boyunca serbest halde atmosferde bulunmadığı demir madeni içeren tortullarda ve fosil örneklerinde demirin ve organik maddelerin oksidasyon izine rastlanmamasından anlaşılıyor.

Günümüzden 1.7 milyar yıl öncesinden başlayarak demire artık serbest oksijenli ortamda pas, yani demir oksit halinde rastlanması (binded iron formation:bif) atmosferin oksijen içeriğindeki artışı gösteriyor. Pas şeklindeki demir Avustralya ve Güney Afrika’da görülenlere benzer okyanus tabanlarında silisyumla karışık büyük tortullar oluşturmuştur.

Dünya’nın yaşının 4.5 milyar yıl civarında olduğu düşünülüyor.Ancak tahmin edilen bu yaş kaya örneklerine dayanmıyor.Zira dünyanın oluştuğu ilk 500 milyon yıla ait kaya örneğine henüz rastlanamadı. Bu tarih aydan getirilen bazı taşların yaşına ve hesaplara dayanmakta.Bu güne kadar bulunabilen en eski kayaç kuzeybatı Kanada’da “Yellowknife” bölgesine aittir.Bu deforme olmuş bir çeşit granit kayaç uranyum-238 izotopunun kurşun-206,uranyum-235 izotopunun kurşun-207 izotopuna bozunma hızına bağlı radyoaktif tarihlendirme metoduna göre yaklaşık 4 milyar yaşındadır.

Peki canlı yaşam nasıl ortaya çıktı?
Böyle bir ortamda canlı yaşamın ortaya çıkışı kolay olmadığı tahmin edilebilir.Önce atmosferde ve iklimde bazı değişiklikler olması gerekti.Bilindiği gibi atmosferde bulunan karbondioksit sera etkisi denilen mekanizmayla ısıyı önemli ölçüde absorbe ederek uzaya kaçmasına engel olur ve yer yüzü sıcaklığını artırır.Karbondioksitin kayaçlarla reaksiyona girerek karbonat minerallerini oluşturması, bir kısmınınsa ilkel okyanus içinde çözünerek sıvı hale geçmesi sera etkisini hafifleterek yerkürenin soğumasını sağladı.Dünya ısısının düşmesini takiben su buharı yoğunlaşarak,yağışlarla okyanus hacmini artırdı.

Yaşamın ortaya çıkmasında çok önemli bir diğer etkende yerkürenin doğuşuyla beraber atmosfer tabakasının ince olduğu ilk 500 milyon yıl içinde başladığı sanılan asteroit ve kuyrukluyıldız bombardımanının kesilmesidir.Bu bombardıman o denli şiddetli ve düşen meteoritler o denli büyüktü ki,çarpışmalar olağanüstü enerjilerin ortaya çıkışına ve okyanus sularının sürekli buharlaşmasına neden oluyordu.Ayda da benzer çarpışmaların etkisiyle ortaya çıkan kraterler halen varlığını muhafaza etmektedir.

Güçlü bir atmosferin gelişimi yukarıda bahsedildiği gibi yanardağ faaliyetleri sonucunda oldu.Yerküre oluştuğu sırada kütlesinin hafif gazları fazlasıyla tutacak kadar büyük olmaması nedeniyle hafif gazlardan ağır madenlerle bileşik yapanları yapmış, çoğu ise uzaya kaçmıştı.Volkanik faaliyetler yerkabuğunun terlemeye benzer bir eylemle atmosfer oluşumu için gerekli hafif elementleri yeniden kazanmasını sağlamıştır.Atmosfer belli bir olgunluğa eriştiğinde meteorit bombardımanının durduğu anlaşılıyor.

Yaşamın ortaya çıkışını gösteren ilk fosil kayıtlarının tarihi bu bombardımanın kesilmesinden çok kısa bir süre sonraki zaman dilimine,3.8 milyar yıl öncesine aittir.

3.8milyar yıl önce tek hücreli canlılar şeklinde ilk yaşam belirtileri ortaya çıktı. Çekirdekli ve fotosentez yapan ilk Ökaryotik hücrelere ait fosil kalıntılarının en eskisi ise ancak 1.5 milyar yıl yaşındadır.Bu durum tek hücreli canlılardan çok hücreli canlılara geçişin ancak 2 milyar yıl içinde mümkün olduğunu gösteriyor.
  • Bir özet yapacak olursak:
  • Dünya 4.5 milyar yıl yaşında,aşağı yukarı güneşle aynı yaşta sayılır.Dünyadaki en eski kaya örnekleri 4 milyar yaşında görünüyor.Ancak aydan getirilen kaya örneklerinin incelenmesi bu sonuca varmamıza yol açtı.
  • Başlarda atmosfer çok ince idi ,zira dünyanın hafif gazları tutacak “kütlesi- kütle çekimi” yok.Oysa atmosfer oluşumu canlı yaşam için çok önemli.İki sebepten:
    1.Dünyaya zarar verecek asteroit yağmuru ve ultraviyole ışınlarının süzülmesi
    2.Dünya sıcaklığının belirli seviyede korunması
  • Atmosferin oluşumu volkanik aktivite sayesinde gerçekleşti.Bilim adamları başka gezegenlerde hayat izini araştırırken ilk baktıkları şey volkanik açıdan gezegenin faal olup olmadığıdır.Volkanik aktivite hafif gazların olduğu kadar ağır metallerinde dünya yüzeyine çıkmasına neden oldu.
  • Uzun süre(2.8 milyar yıl atmosferde oksijen bulunmuyordu.Bunu pas oluşumundan (bıf veya binded ıron formation) anlıyoruz.
  • Okyanusların oluşumu hayat için kritik bir dönemeçtir.Okyanusların oluşumu dünyanın oluşum süreci esnasında kısmen soğuması sonucu volkanik aktivite ile kazanılan su buharının su haline geçmesi ile mümkün oldu.İlk okyanusların yine volkanik aktivite sonucu üretilen karbondioksiti erimiş halde tutması ve kayaçların karbondioksit ile rekasiyona girerek karbonat minerallerini oluşturması sonucu sera etkisi azaldı.Dünya canlı yaşamın başlayabileceği ölçüde soğudu.
  • İlk prokaryotik organizmalar 3.8 milyar yıl önce ortaya çıktı.Çekirdekli hücre (Ökaryot) oluşması ise en az 2 milyar yıl sonra (1.5 milyar yıl önce) mümkün oldu
Yaşam nasıl başladı?:
Son 2500 sene boyunca yanıtlanması zor bu sorunun muhatabı dini kurumlar oldu.150 yıl öncesine dek sokaktaki insan kadar çoğu bilim insanı için de “belli bir plan çerçevesinde Tanrı’nın önce kainatı,güneş ve gezegenlerle birlikte dünyayı yarattıktan sonra sırasıyla bitkileri, muhtelif hayvan türlerinden birer çifti en sonunda da insanı yaratarak yeryüzüne yerleştirdiği” şeklinde özetlenebilecek dini açıklama bu soruya kâfi cevap teşkil ediyordu. Hatta 17.yy. da yaşayan İrlandalı Başpiskopos James Ussher, kutsal kitapta dünyanın yaratımı ile ilgili mesellere dayanarak hesaplar yapıyor ve dünyanın yaratım tarihini MÖ. 4004 yılı olarak tespit ediyordu. Darwin’in 1859 yılında “Türlerin kökeni” ve 1871 yılında çıkardığı “İnsan soyu” isimli kitaplarından sonra bilim çevrelerinde hayatın doğuşu üzerinde evrim teorisini dikkate alan tartışmalar yapılmaya başlandı.Darwin, türlerin bu günkü görünümleriyle aynı anda yeryüzünde var olmadıklarını;fosil kanıtlar dikkatle incelenip,türlerin arasındaki ayrımlar araştırıldığında anlaşılacağı gibi, insan da dahil bütün türlerin, çok eski bir zamanda tek bir ortak atadan türemiş olduklarını, milyonlarca yıl devam eden bir evrim sürecinin sonunda ise bu günkü görünümlerini kazanmış olduklarını ileri sürüyordu.Darwin’e göre evrim sürecinin motoru “doğal seleksiyon” olarak isimlendirdiği bir mekanizma idi.Değişen doğa ve çevre koşulları karşısında uyum sağlayabilen,sınırlı besin kaynaklarının yarattığı rekabet ortamında rakiplerine üstünlük sağlayan türler varlıklarını devam ettirme şansını yakalıyor, sağlayamayanlar ise doğal seleksiyona uğrayarak yok oluyorlardı.Darwin teorisini ileri sürdüğü tarihte kalıtım kanunları hakkında hemen hiçbir şey bilinmiyor hatta Lamarck’ın kuramına uygun olarak bir canlının yaşarken edindiği fiziksel özelliklerin gelecek nesillere aktarılabileceği savı ile bir Aristoteles öğretisine dayanan canlı varlıkların cansız maddelerden türeyebileceğini ileri süren “Kendiliğinden üreme hipotezi” (spontaneous generation) -farelerin kirli çamaşır, paçavra ve tahıl taneciklerini içeren çevrelerde kendiliğinden oluşması vb.- bazı bilimsel çevrelerde kabul görüyordu.

Spontane üreme kuramı 1864 yılında Pasteur’ün sterilize edilmiş ortamlarda mikroorganizmaların çoğalamayacağını gösterip ,bir canlının ancak başka bir canlıdan üreme yoluyla oluşabileceğini kanıtlaması ,Lamarc’ın görüşü ise 1899 yılında Alman Biyolog August Weismann’ın biyolojik yapı içerisinde eşeysel (gamet) hücrelerin bedensel (soma)hücrelerinden ayrı bir kompartımanda bulunduğunu ve birinin diğerini etkilemesinin mümkün olmadığını göstermesiyle geçerliliğini yitirdi.

Darwin de kuramında Lamarck’ın görüşlerine zaman zaman yer vermiştir.Takip eden yıllarda Mendel’in bezelyeler üzerindeki çalışmaları ile başlayan kalıtım kuramının gelişmesi,fosillerin birikimi ve bu fosilleri sağlıklı tarihlendirme metotlarının devreye girmesi ile evrim kuramı gelişmeye,ilk zamanlarda görülen kuram içi boşlukların yeri dolmaya , inandırıcılığı artmaya başladı.



"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

19 Ekim 2013 / Misafir Soru-Cevap
3 Aralık 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
28 Eylül 2012 / Misafir Cevaplanmış
23 Şubat 2016 / Misafir Cevaplanmış
15 Aralık 2009 / Misafir Soru-Cevap