Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Cenab-ı Hakk (c.c.) bütün yaratılmışlardan zamandan ve mekandan münezzehtir. Allah (c.c.)'ın bütün sıfatları sonsuz, sınırsız, ezeli ve ebedidir. Sınırlı akıl ise sonsuz olanı algılamaktan aciz olup Allah’ın mahiyetini asla kavrayamaz! Daha fazla bilgi; Alıntı
Allah (c.c.)'ın Zamandan ve Mekandan Münezzeh Oluşu
Cenab-ı Hak bütün yaratılmış şeylerden münezzeh ve müberradır. Onun zatı hakkında ne düşünülürse düşünülsün ondan müberradır. Çünkü insan aklı onu anlayamayacaktır. İnsan bedeninde bulunan ruhun mahiyetini insan aklı kavramaya güç yetirememektedir. Allahın yarattığı bir mahluku anlayamayan insanın onu yaratanı anlaması elbette mümkün değildir.Öncelikle, şurası iyi anlaşılmalıdır ki bir şeyin varlığını bilmek ayrıdır, mahiyetini bilmek ayrıdır. Kainatta bir çok şey vardır ki; akıl onların varlıklarını apaçık bildiği hâlde mahiyetlerini kavrayamamaktadır.
Mesela insan, bir fizik kanunu olan yerçekimini bildiği ve hatta o kanuna tabi olduğu hâlde, onun mahiyeti hakkında hiçbir fikir sahibi değildir. Annenin, evladına sarılmasıyla varlığını anladığımız şefkat hissinin nasıl bir his olduğu konusunda yine hiç kimse bir fikir sahibi değildir. Ruh, elektrik, hayal gibi hususların varlığı nasıl apaçık bir hakikat ise onların mahiyetlerinin bilinmemesi de aynı derecede açık bir hakikattir.Akıl ile anlaşılamayacak konuları anlamaya, izaha zorlanmak; demagojidir, cehalettir. Bu davranışıyla insan, doğru düşünce kulvarından sapar ve altından kalkamayacağı ve sonuçta kendisinin helâkine sebep olacak ağır bir yükün altına girer.
Eser ustasının idrak edip anlayamayacağı gibi, akıl da kendisini yaratanın mahiyetini anlamaktan acizdir. Çünkü akıl, yaratılmıştır ve sanat eseridir ve sınırlıdır. Görmenin, işitmenin kısaca beş duyunun sınırlı bir algılama sahası olduğu gibi, aklında belirli bir anlama sahası, sınırlı bir algılama gücü vardır. Cenab-ı Hakk’ın (c.c.) kudsî mahiyetini anlamak, idrak etmek, aklın idrak ve intikal sahasının dışındadır.
Şurası bilinen bir gerçektir ki; insan değil Allah’ın zatını, kendi ruhunun, hayalinin, vicdanının dahi mahiyetini kavrayamaz. Çünkü saydığımız bu özellikler cismanî olmadığından dolayı, akıl onlara bir suret giydiremez, bir şekil veremez. Mesela, hayal için; uzunluk-kısalık, büyüklük-küçüklük, söz konusu olmadığından, akıl onlara bir şekil veremez ve bir sınır çizemez. Bununla birlikte hiçbir insan, mahiyeti bilinmemen bu duyguyu inkâr da edemez. Kendi mahiyetini bilmekten aciz olan insanın, bütün akılların, hayallerin, ruhların, hislerin, vicdanların, hafızaların ve meleklerin yaratıcısı olan Allah’ın kutsi mahiyetini anlamaya zorlanması, en büyük bir cehalet ve demagojidir.
Cenab-ı Hakk mekandan münezzehtir. Buna misal Güneş ışığı, ısısı ve yedi rengi vasıtası ile, dünyada ki bütün parlak şeylerde bulunur, her yerde sıfatları hükmünde olan ışık, ısı ve yedi renk ile görülür ve vardır fakat güneş kütlesi ve zatı itibariyle parladığı ve ışıklandırdığı hiç bir parlak şeyde bulunmaz. Demek güneş sıfatları ile dünyadaki tüm parlak şeylerde var fakat kütlesi ve zatı itibarı ile, dünyadaki hiç bir şeyin içerisinde değildir. İşte güneşe bu özelliği veren Rabbimizin (c.c.) sıfatları ve mahiyeti elbette aklımızın anlayamadığı kadar mükemmeldir. Allah (c.c.) sıfatları ile, yani kudreti ilmi ve iradesi ile her yeri kuşatmıştır. Fakat zatı itibariyle hiç bir şeyin içerisinde değildir. Demek heryerde hazır olması, sıfatları itibariyledir. Fakat hiç bir mekanda olmaması ise, zatı itibariyledir. Çünkü, mekanı yaratan O'dur ve mekana muhtaç değildir.