Arama

Doğal Afetler - Deprem

Güncelleme: 29 Mart 2018 Gösterim: 122.525 Cevap: 20
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

deprem

Ad:  3.JPG
Gösterim: 1131
Boyut:  71.9 KB
Ad:  4.JPG
Gösterim: 850
Boyut:  89.8 KB

Sponsorlu Bağlantılar
YER SARSİNTİSİ olarak da bilinir,
Yer’in iç bölümlerinde oluşan ve esnek dalgalar devinimine yol açan ani sarsıntı.

Belirli bir merkezden kaynaklanarak çevreye yayılan bu tür sismik dalgalar, çoğunlukla Yer yüzeyinde şiddetli sallantılara neden olur. Buna karşılık küçük ölçekli depremlerin çoğu, ancak duyarlı aygıtlarla saptanabilir.
Çoğu büyük ölçekli depremin kökeni ve yayılması, levha tektoniği kuramıyla açıklanır. Bu kurama göre, Yer’in yüzey bölümleri çok sayıda geniş ve sert levhadan oluşmakta ve birbirlerine göre hareket halinde olan bu levhalar, sınır bölümlerinde etkileşim içine girmektedirler. En şiddetli depremler levhaların örtüşme bölgelerinde, levhalardan birinin, ötekisinin altına dalmasıyla oluşur. Bunların çoğu, merkezi 300 km’den daha aşağıda olan derin odaklı depremlerdir ve ada yayları ve derin deniz çukurlarıyla yakından bağıntılıdır. Levhaların, ayrıldığı ya da birbirlerine sürtünerek geçtiği bölümlerinde de, yüzeyden algılanabilen sismik dalgalar oluşur. Bununla birlikte, bu alanlardan kaynaklanan depremler çoğunlukla daha düşük şiddetli ve görece sığdır. Birbiriyle etkileşime giren levhaların sınır bölgelerinde, tektonik süreçler sonucunda biriken esnek gerilimlerin kayaçların dayanımını aşması durumunda kayaçlar birden çatlamaya başlar ve bu da sismik dalgaların oluşmasına yol açar (sismik dalga).

Üç büyük sismik kuşak belirlenmiştir:


1) Büyük Okyanusu çevreleyen levhaların sınır bölümleri boyunca uzanan ve sismik açıdan son derece etkin And Dağları ve California’daki San Andreas kırık kuşağını içeren Büyük Okyanus deprem kuşağı;
2) Avrupa’nın Akdeniz kıyılarından Büyük Okyanusa kadar uzanan ve güney sınırları boyunca Alp kuşağını içeren Asya kuşağı;
3) dünya çapında kesintisiz bir çöküntü (rift) sistemi oluşturan orta okyanus sırtları. Bu kuşakların ve bu kuşaklarla bağlantılı çeşitli alanların dışında kalan bölgelerde, levha sınırlarından oldukça uzak kesimlerde de küçük ya da büyük ölçekli depremler oluşabilir. Levha içi depremler olarak adlandırılan bu sarsıntılar, levha devinimi dışındaki mekanizmalarla açıklanır ve ender de olsa gerilimlerin, levhanın iç kesimlerindeki kayaçların dayanımını da aşabileceği varsayımına dayanılır. Örneğin, magmanın aşamalar halinde yukarı yükselmesi ve şiddetli püskürmeleri, sismik titreşimler başlatabilir. Bazı düşük şiddetli depremler ise, çeşitli insan etkinlikleri sonucunda, yüzeyin hemen altındaki kayaç katmanlarının dengesinin bozulması sonucunda da oluşabilir.

Yeraltı nükleer denemeleri, çok büyük su kütlelerinin büyük barajların arkasında toplanması ve atık suların, derin kuyular aracılığıyla Yer’in derinliklerine pompalanması, bu tür etkinliklerdendir.

Depremlerin konumu sismograf aracılığıyla belirlenir. Bu aygıt, odak noktasından Yer yüzeyine doğru ya da yüzey boyunca ilerleyen sismik dalgaların yol açtığı zemin salımmlarım kaydeder. Yakınlarda oluşan bir depremin sismogramı oldukça basittir ve yayılma doğrultusunda titreşen birincil dalgalar (P dalgaları) ile daha yavaş ilerleyen ve yayılma doğrultusuna dik olarak titreşen ikincil dalgaları (S dalgaları), ayrıca Yer yüzeyi boyunca yol alan çok şiddetli yüzey dalgalarını gösterir. Uzakta oluşan depremlerin sismogramları ise daha karmaşıktır, çünkü bu durumda, belirli bir noktadan kaynaklandıktan sonra sismografa ulaşana değin yerkabuğunun çeşitli katmanlarında yansımaya ya da kırılmaya uğrayan çeşitli türden sismik dalgalar söz konusudur. Bu dalgaların sismografa ulaşma süreleri ile dışmerkez uzaklıkları (kaynak noktasından olan uzaklıkları) arasındaki ilişki, bir zaman-uzaklık eğrisiyle belirlenir, ulaşma zamanı düşey, dış merkeze uzaklığı ise yatay eksenler üzerinde okunur. Eğer çeşitli sismik dalgaların sismografa ulaşma zamanları bir kayıt istasyonundaki sismogram üzerinde okunur ve standart zaman-uzaklık eğrileriyle karşılaştırılırsa, deprem merkezinin istasyondan olan uzaklığı hesaplanabilir.

Bir depremin magnitüdü (açığa çıkan ya da harcanan toplam enerji miktarı), çoğunlukla Richter ölçeğine göre belirlenir.

Richter ölçeği


sismik dalga genliklerinin sismograf kayıtlarına dayanılarak hazırlandığı bir logaritmik cetveldir. Ölçek, bir birimlik magnitüt artışı, depremin boyutlarında 10 katı bir artışa karşılık gelecek biçimde düzenlenmiştir; örneğin, Richter ölçeğine göre magnitüdü 8 olan bir deprem, magnitüdü 4 olan bir depremden 10 bin kez daha büyüktür. İkincisi ancak zayıf bir hasara yol açarken magnitüdü 8 olan deprem büyük bir yıkıma neden olur. Bir depremin magnitüdü, onun Yer yüzeyinde oluşturduğu sarsıntının algılanma derecesi ve belirli bir bölgede yol açtığı yıkımın boyutlarını ifade eden şiddetinden farklıdır. Genel olarak bir depremin şiddeti dışmerkezden olan uzaklığına bağlı olarak azalır. Ama yüzey jeolojisi (örn. bölgenin tabanında sert anakayaç yerine tortul kayaçların ya da gevşek yapılı dolgu malzemelerinin bulunması) ve başka etkenler nedeniyle, yapılar üzerinde yine de önemli etkilerde bulunabilir.

Bazı depremler tarihte çok büyük yıkımlara yol açmıştır. Geniş bir alanda bu kadar kısa bir süre içinde bu ölçüde yıkıcı olan başka bir doğal olgu yoktur. Örneğin, 1556’da Çin’in Shaanxi eyaletinde görülen büyük depremde, yaklaşık 830 bin kişi ölmüş, bölgedeki kasaba ve köyler tümüyle yok olmuştur. Büyük depremler sırasında oluşan sert yüzey hareketleri, yanlış tasarımlanmış ya da kötü inşa edilmiş yapılar üzerinde büyük hasarlara yol açabilir. Bu tür durumlarda insanlar, yapıların altında kalarak ya da denetim dışı yangınlarda yanarak ölürler. Kimi zaman depremlere eşlik eden toprak kaymaları ve çamur akmaları ya da denizaltı depremlerinin (bazen de yanardağ püskürmelerinin) neden olduğu tsunamiler de (sismik deniz dalgaları) son derece yıkıcı sonuçlara yol açar.

1960’ların ortalarından başlayarak Çin, Japon, Sovyet ve ABD’li sismologlar, depremlerin önceden öğrenilmesine yönelik çok sayıda araştırma yaptılar. Bu alanda çeşitli ilerlemeler sağlanmakla birlikte, depremlerin zaman, yer ve şiddetinin doğru ve kesin bir biçimde önceden kestirilmesine ilişkin bir yöntem geliştirilemedi. Sismologlar, büyük depremler öncesinde, sık sık, depremlerin dışmerkezleri yakınındaki kayaç ve topraklarda ölçülebilir fiziksel değişikliklerin olduğunu saptadılar. Esnek gerilmenin artmasından kaynaklanan zemin eğimindeki keskin değişiklikler, düzensiz magnetik değişimler, kara hareket hızının farklılaşması ve kayaç yoğunluğundaki önemsiz değişmeler bu tür haberci olaylar olarak tanımlanmıştır.
Ad:  1.JPG
Gösterim: 585
Boyut:  59.0 KB
Ad:  2.JPG
Gösterim: 661
Boyut:  38.8 KB

Türkiye, Alp deprem kuşağının üzerinde yer almaktadır. Kuzey Anadolu Kınk Kuşağı, bu tektonik kuşak üzerinde çok etkin bir bölge olarak uzanmaktadır.

Genel olarak Türkiye, Alp kıvrım sisteminin üzerinde bulunmaktadır. Topografik olarak iki dağ silsilesi, batıdan doğuya doğru ülkeyi kateder. Bunlardan biri kuzeyde Karadeniz, öteki ise güneyde Akdeniz boyunca görülür. Bu iki temel dağ silsilesi arasında yüksekliği yaklaşık 1.000 m olan Anadolu platosu yer alır. Alp dağoluşumu sürecinde, her iki kıvrımın oluşumu da Kretase (Tebeşir) Döneminde (y. 136-65 milyon yıl önce) başlamış ve Eosen Bölümde (y. 54-38 milyon yıl önce) son bulmuştur. Dağoluşumu hareketleri, kuzeydeki kıvrımda kuzeyden güneye doğru, güneydeki kıvrımda ise, güneyden kuzeye doğru olmuştur. Anadolu platosu, kristalin şist ve eski derinlik kay açlarını içerir. Bu kayaçların üzeri daha sonra Eosen, Oligosen (y. 38-26 milyon yıl önce) ve Neojen (y. 26-2,5 milyon yıl önce) kayaçlarıyla örtülmüştür. Dağoluşumu hareketlerini karaoluşumu hareketleri izlemiş ve bu tektonik düzensizlik sonucunda Türkiye’nin yüzeysel yapısı oluşmuştur.

Türkiye, tektonik özellikler açısından Kuzey Anadolu Kınk Kuşağı ve Doğu Anadolu Kınk Kuşağı olmak üzere başlıca iki ana kırık kuşağına ayrılır. Türkiye’de depremler daha çok Kuzey Anadolu Kırık Kuşağı boyunca gerçekleşmektedir. Doğuda Varto ve Üstükran’dan başlayan bu kırık kuşağı, batıya doğru Erzincan, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar, Tosya, Çerkeş, Mengen, Bolu ve Adapazarı’ndan geçerek Ege kıyılarına kadar uzanır. 1924’ten bu yana, Mercalli ölçeğine göre VIII ve daha yukarı şiddetteki 47 depremden 24’ü bu kırık kuşağında görülmüştür. Bu kuşakta oluşan depremlerin yol açtığı zararlar, elips biçimli bir alanda toplanmaktadır. Doğu Anadolu Kırık Kuşağı Amik Ovasından, Karlıova’ya kadar uzanır. 8. ve 10. yüzyıllarda önemli depremlerin görüldüğü bu kuşakta yakın dönemlerde de büyük zararlara yol açan yer sarsıntıları oluşmuştur.

deprem kuşağı


DEPREM BÖLGESÎ ya da SİSMİK KUŞAK olarak da bilinir,
Yer yüzeyi boyunca uzanan, üzerinde dünya deprem etkinliklerinin çoğunun oluştuğu dar kuşak.

Litosferin (dışkabuk), birbirine göre devinim halinde olan birçok büyük levhadan oluştuğu kabul edilirse, dünyadaki deprem kuşakları, bu levhaların etkileşime girdiği kenar bölümlerine karşılık gelir. Ada yayları, dağ kuşakları, yanardağ etkinlikleri, derin okyanus çukurları ve depremler, deprem kuşaklarının en önemli özellikleridir. Başlıca iki büyük deprem kuşağı, Büyük Okyanusu çevreleyen Büyük Okyanus deprem kuşağı ile Asor Adalarından başlayarak Akdeniz ve Ortadoğu üzerinden Hindistan’ın kuzey kesimlerine ve Endonezya’ya kadar uzanan ve buradan Büyük Okyanus deprem kuşağıyla birleşen Alp kuşağıdır.


Son düzenleyen Safi; 29 Mart 2018 19:06
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
17 Nisan 2006       Mesaj #2
arwen - avatarı
Ziyaretçi

Depremler ve Faylar

Ad:  depr.jpg
Gösterim: 1899
Boyut:  52.2 KB

Hareket eden levhalar birbirleri üzerine kuvvet uygularlar. Bu kuvvet yerkabuğundaki kayaçların direnç göstermesi yüzünden belli bölgelerde enerji birikimine yol açar. Bu enerji, kayaçların kırılma sınırını aştığı anda da kırılma (faylanma) olur ve biriken enerji açığa çıkar. Levha hareketleri yüzünden birikmiş gerilme enerjisinin aniden boşalmasına deprem diyoruz. (Ayrıca aktif volkanların içindeki hareketlilik nedeniyle oluşan ve yapıları farklı olan küçük depremler de vardır.)
Sponsorlu Bağlantılar

Deprem sırasında açığa çıkan enerji, ses veya su dalgalarına benzeyen ve sismik dalgalar adı verilen dalgalar ile yayılır. Bu dalgalardan Cisim Dalgaları, P dalgaları ve S dalgaları olarak ikiye ayrılır. P dalgaları, en hızlı yayılan bu yüzden deprem kayıt aletlerinde (sismograf) en önce görülen dalgalardır. P dalgalarında, titreşim hareketi yayılma doğrultusu ile aynıdır. Daha yavaş yayılan S dalgaları, kayıt aletlerinde ikincil olarak görülen ve titreşim hareketi yayılma doğrultusuna dik olan dalgalardır. S dalgaları sıvı içinde yayılamazlar. Yüzey Dalgaları ise Cisim Dalgaları’na göre daha yavaş yayılırlar ancak genlikleri daha büyüktür. Hızı daha fazla olan Love ve genliği daha büyük olan Rayleigh dalgaları olarak ikiye ayrılırlar. Yapılarda yıkıma yol açan dalgalar S dalgaları ile yüzey dalgalarıdır.

Depremler çok değişik derinliklerde oluşabilir. 0-60 km. arası derinliklerde oluşanlar, sığ depremler olarak adlandırılır ve genelde kıtasal alanlarda (örn. Türkiye) meydana gelir. 60-300 km. derinliklerde oluşanlar, orta derinlikli depremler adıyla anılır ve bir levhanın diğer bir levha altına daldığı bölgelerde (örn. Japonya, Şili) görülür. Derin depremler ise yine aynı bölgelerde levhanın dalan ucunda 300-700 km. derinliklerde oluşan depremlerdir.

Deprem Büyüklüğü ve Şiddeti


Depremlerin büyüklüğü (magnitude) ve şiddeti (intensity) genellikle birbirine karıştırılan iki kavramdır. Büyüklük, deprem sırasında boşalan enerji ile ilişkili bir değerdir ve aletsel olarak ölçülür. Şiddet ise deprem bölgesindeki hasara göre belirlenen göreceli bir değerdir. Büyüklük, deprem kayıt aletlerinde kaydedilen dalga genliğinin logaritmasını içeren bir bağıntı sonucunda, Charles Richter’in geliştirdiği ve Richter Ölçeği denilen bir cetvele göre hesaplanır. Logaritmik olduğu için büyüklükteki 1 birim artış, yer hareketlerinde 10 katlık fark yapmaktadır. Günümüzde birkaç değişik büyüklük hesabı yapılmaktadır.
  • Ml - Lokal Büyüklük: Richter’in orijinal bağıntısına göre hesaplanır. Sığ, yakın ve küçük depremler için kullanılır.
  • Mb - Cisim Dalgası Büyüklüğü: P dalgalarının genliği baz alınarak hesaplanır.
  • Ms- Yüzey Dalgası Büyüklüğü: Yüzey dalgalarının genliği baz alınarak hesaplanır.
  • Md - Süre Büyüklüğü: Çok küçük ve yakın depremlerin süresi kullanılarak hesaplanır.
  • Mw - Moment Büyüklüğü: Açığa çıkan enerjinin sismik momenti baz alınarak hesaplanır.
Deprem sırasında yer yüzeyinde de çeşitli değişimler gözlenir:
  • Yüzey Kırıkları: Deprem odağı eğer yüzeye yakınsa yüzeyde de kırılmalar görülür.
  • Heyelanlar, Çökmeler: Sağlam olmayan zeminlerde, sismik dalgalar nedeniyle toprak hareket eder.
  • Çamur Akıntıları: Yeraltı sularının harekete geçmesiyle oluşur.
  • Zemin Sıvılaşması: Suya doygun zeminler sismik dalgalar nedeniyle sıvı gibi davranır.
  • Tsunamiler: Okyanus kıyılarında dev deniz dalgaları oluşur.

Son düzenleyen perlina; 2 Ocak 2017 00:43
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Nisan 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
spacer

Deprem


Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayı.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "Sismoloji" denir.

Deprem türleri
Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "Tektonik" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "Volkanik" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
Bir başka tip depremler de "Çöküntü" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.
Odağı deniz dibinde olan derin deniz depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara "Tsunami" (Japonca: limanda koca dalga) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüştür.
Depremlerin önemli bir bölümü yeryüzünden yaklaşık 12km derinliklere kadar uzanan elastik kısımda üst kabuk içinde meydana gelmektedir. Bu derinlikten daha derinliklerde sıcaklık 400 derecenin üzerinde olduğu için yerdeğiştirme hareketi depremsiz, krip denilen yavaş plastik şekil değiştirme enerjisi şeklinde yutulur. Buna karşılık elastik üst kısımda ise her yıl birkaç cm'lik yerdeğiştirme yüzyıllarca birikerek birkaç metre birden büyük bir depremle meydana gelmektedir. Depremler sırasında ilk kırılma başlangıcının bu elastik alan sınırında meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Deprem yer içinde fay olarak adlandırılan kırıklar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin aniden boşalması sonucunda meydana gelen yerdeğiştirme hareketinin neden olduğu karmaşık elastik dalga hareketleridir. Bu yerdeğiştirme miktarı depremin büyüklüğü ile doğru orantılı olup özellikle sığ depremlerde belli bir büyüklükten sonra faylanma ile ilgili kırıklar yeryüzünde görülmektedir.

Faylanma Teorisi
A) İki yönden sıkıştırılan kaya
B) Bu kuvvet altında kayanın zamanla şekil değiştirmesi
C) Kaya aniden kırılarak fay oluşur ve ortaya çıkan enerji deprem dalgaları halinde yayılır. Hareket yatay olduğu gibi düşey de olabilir. Kırılmanın olduğu noktaya "Odak" (iç merkez) denir. Odak noktasının düşey olarak yeryüzüne rastladığı noktaya "Episantr" (dış merkez) denir.

Fay Çeşitleri
  • Normal faylanma genelde yerkabuğunun yatay çekme kuvveti sonucu oluşur.
  • Ters faylanma basınç kuvveti sonucu oluşur.
  • Yatay sıyırmalı faylanmada, bloklar birbirlerine nazaran yatay hareket yaparlar. Yatay faylanama hareketinin sağ veya sol atımlı olduğu faya üsten bakılarak anlaşılabilir. Üstten bakıldığında, relatif yerdeğiştirme sağa doğru ise sağ atılımlı, sola doğru ise sol atılımlı olarak adlandırılır.
  • Normal faylanma arasındaki blok çökerse buna "Graben" (çöküntü) denir.
  • İki ayrı normal faylanma arasında bir yükselti bloğu kalırsa buna "Horst" (yükselti) denir.
Deprem Şiddet Cetveli
Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır:
  • A Tipi: Kırsal konutlar, kerpic yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar.
  • B Tipi: Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar.
  • C Tipi: Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar.
Şiddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir.

Hasar Grupları
Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır :
  • Hafif Hasar: İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır.
  • Orta Hasar: Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır.
  • Ağır Hasar: Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır.
  • Yıkıntı: Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır.
  • Fazla Yıkıntı: Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır.
Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır:
Bunlardan;
a) Bölümünde depremin kişi ve çevre,
b) Bölümünde depremin her tipteki yapılar,
c) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmiştir.
MSK Şiddet Cetveli
I- Duyulmayan (a): Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler.

II- Çok Hafif (a): Sarsıntılar yapıların en üst katlarında, dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.

III- Hafif (a): Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler.

IV- Orta Şiddetli
(a): Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.
V- Şiddetli (a): Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir.
(b): A tipi yapılarda hafif hasar olabilir.
(c): Bazen kaynak sularının debisi değişebilir.
VI- Çok Şiddetli
(a): Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler.
(b): A tipi çok ve B tipi az yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür.
(c): Bazı durumlarda nemli zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler görülebilir.
VII- Hasar Yapıcı
(a): Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir.
(b): C tipi çok binada hafif hasar, B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada yıkıntı görülür.
(c): Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur.
VIII- Yıkıcı
(a): Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür.
(b): C tipi çok yapıda orta hasar, C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır.
(c): Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir.
IX- Çok Yıkıcı
(a): Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar.
(b): C tipi çok yapıda ağır hasar, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur.
(c): Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur.
X- Ağır Yıkıcı
(b): C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur.
(c): Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir.
XI - Çok Ağır Yıkıcı
(b): İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır.
(c): Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür.
XII- Yok Edici (Manzara Değişir)
(b): Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar.
(c): Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur.
Son düzenleyen perlina; 2 Kasım 2016 22:35
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #4
arwen - avatarı
Ziyaretçi

Gökyüzündeki değişimler

(1 saat - 1 hafta öncesi)
  • Deprem ışıkları: Günesin yeni doğup batisi gibi ışık hüzmeleri görülür.
  • Alev topları: Yanan bir kibrit alevi gibi alev topu görülür.
  • Deprem Sisi: Kırılacak bölgeyi ani bir sis kaplar.
  • Yıldırımlar: Olağan dışı mor, yeşil, kırmızı, mavi, pembe renkli oluşumlar görülür.
  • Gökkuşağı: Açık havada kısa gökkuşağı oluşur. Bunda yeşil, siyah, mavi renk egemendir.
  • Hava sıcaklığı: Havada aşırı sıcak ve sıkıntı meydana gelir.
  • Ay, yıldızlar: Parlak bir gökyüzü içinde yıldızlar elde tutulacak kadar yakin görünür.
  • Uğultu: Yerden anlam verilemeyen bir ugultu duyulur.
Bitki ve ağaç değişimleri (1 - 3 ay öncesi)
  • Meyve ağaçları: Erken çiçek açar ve erken meyve verir.
  • Ot ve ağaç dalı: Yüzeyleri kızarır, yanar.
Deniz ve göl değişimleri (1 saat - 2 hafta öncesi)
  • Su basması: Bir iki hafta önceden kıyıları deniz basar.
  • Su çekilmesi: 1 ile 5 saat öncesinden deniz kıyıdan çekilir.
  • Dalgalar: 1 ile 5 saat öncesine kadar çarşaf gibi düz olan denizde, gemi geçmiş gibi dalgalar oluşur.
  • Düz deniz: Deniz çarşaf gibi düzgün olur.
  • Hava kabarcığı: Deniz, kuyu ya da gölde bolca hava kabarcığı görülür.
  • Isınma: Deniz tabanındaki ısınmadan dolayı suyun ısısı da normalin üzerine çıkar.
Yeraltı suları değişimleri (1 saat - 3 ay önceden)
  • Su verimi: 1 ile 4 litrelik verim artışı olur.
  • Basınç artışı: Su basıncında 1–1.5 barlık artış olur.
  • Su sıcaklığı: Olağan sıcaklığın 1–2 derece üzerinde isinir.
  • Yeni kaynak: 1 ile 2 hafta öncesinden yeni kaynak oluşur ya da var olan kaynak kuruyabilir.
  • Su gazları: Karbondioksit, metan ve özellikle radon gazi içeriği artar. Kuyuyu sis kaplar.
  • Su tadı: Su acılaşır ya da tatlılaşır.
  • Suda koku: Çürük yumurta ve kükürt kokusu gelir.
  • Su kimyası: İletkenlik, radon, cıva, helyum, karbondioksit artışı gözlenir.
  • Kabarcıklar: Su içinde hava kabarcıkları oluşur.
  • Dere suları: Kesilir, kurur ya da çoğalır.
Ayrıca,
  • Karıncaların evleri istila ettiğine, çay dökülmüşçesine toplandıklarına
  • Hayvanların çeşitli sıra dışı davranışlar gösterdiklerine
  • Bitkilerin sararıp solduğuna, kuruduğuna ya da zamansız çiçek açtığına
  • Gökyüzünde ışık topları görüldüğüne
  • Elektrikli ev aletlerinin bozulduğuna
  • Radyolarda kanalların karıştığına, parazitlenme meydana geldiğine, cep telefonlarında bellek karışıklıkları meydana geldiğine, şarj değişimleri ya da kendi kendine kapanıp açılma gibi etkilerin oluştuğuna
  • İnsanlarda baş dönmesi, bulantı, kusma, nedensiz ağrılar, tabanlarda yanma hissi, kadınlarda adet düzensizlikleri gibi biyolojik etkilerin oluştuğuna (İnsanlardaki bu etki Charlotte King sendromu olarak bilinmektedir.)
dair bulgulara rastlanmıştır.
Son düzenleyen perlina; 2 Ocak 2017 00:42
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
30 Haziran 2006       Mesaj #5
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
DEPREMLER VE JEOFİZİK
Sismoloji (Deprem Bilimi), çok daha kapsamlı bir bilim olan jeofiziğin bir dalıdır.


Deprem nasıl oluşur?


Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km. kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdeğin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.
Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır. Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.
Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay taşkürenin altında devam edip gitmektedir.
İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde oluşmaktadır.
Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemiştik.
Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.
İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yeryüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.
Depremlerinin oluşumunun bu şekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuarlarda da denenerek ispatlanmıştır.
Bu kurama göre, herhangidir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.
Aslında kayaların, önceden bir birim yer değiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.
Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.

FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay" denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı bloğun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.
Düşey hareketlerle meydana gelen faylara da "Eğim Atımlı Fay" denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düşey hareket bulunabilir.
Son düzenleyen perlina; 2 Ocak 2017 00:33
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
12 Nisan 2007       Mesaj #6
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi

DEPREM


Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayı.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "Sismoloji" denir.

Deprem Türleri
Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yerkabuğunu oluşturan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "Tektonik" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "Volkanik" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler. Japonya ve İtalya'da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
Bir başka tür depremler de "Çöküntü" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşluklara tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.
Odağı deniz dibinde olan derin deniz depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara "Tsunami" (Japonca: limanda koca dalga) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da tsunami'den 1896 yılında 30.000 kişi ölmüştür.
Ad:  d1.jpg
Gösterim: 1319
Boyut:  15.6 KB
Depremler şehirlerde büyük maddi hasara sebep olabilirler. 1906 depreminden sonra San Francisco şehri.

Depremlerin ölçümü


Sismologlar depremi çıplak gözle ve doğrudan gözlemleyemediklerinden bazı sayısal verileri veya çeşitli ölçümleri esas alarak depremleri analiz ederler. Bu yüzden temel olarak birbirinden farklı ama eşit derecede önemli iki ölçüm sistemiyle depremleri analiz ederler: büyüklük ve şiddet. Bir depremin sahip olduğu enerji, büyüklük sistemiyle, herhangi bir noktadaki sarsıntı yoğunluğu ise şiddet sistemiyle ölçülür.

Depremlerin boyutu ve oluşum sıklığı
Dünyanın pek çok bölgesinde hergün küçük depremler olmaktadır,hatta ABD'deki Alaska ve California'da, Endonezya'da veya Japonya'da bir gün içinde birden çok sayıda deprem olmaktadır. Büyük depremler ise daha az görülmektedir. İngiltere yapılan hesaplamalar şu sonucu ortaya çıkarmıştır:
  • Her yıl 3.7 veya daha büyük bir deprem
  • Her 10 ylda bir 4.7 veya daha büyük bir deprem
  • Her yüz yılda bir 5.6 veya daha büyük bir deprem
Dünyadaki depremlerin %90'ı ve büyük depremlerin ise yaklaşık %80'i Büyük Okyanus Bölgesi'nde meydana gelmektedir.

Depremlerin etkileri
  • Camlar kırılabilir.
  • Binalar çökebilir.
  • Yangınlar çıkabilir.
  • Tsunamiler görülebilir.
  • Heyelanlar görülebilir.
  • Salgın hastalıklar görülebilir.
  • Temel gıda maddelerinin ve temel ihtiyaçların temininde zorluklar yaşanabilir
  • Ruhsal ve psikojik zarar görebilir.
  • Ölümler olabilir
Büyük depremler
  • İstanbul - Küçük Kıyamet, 1509 Büyük İstanbul Depremi
  • Lizbon Depremi (1755)
  • İstanbul - 1766 Büyük İstanbul Depremi
  • San Francisco Depremi (1906) - Büyüklüğü 7.7-8.3 arasında. Deprem ve sonrasında çıkan yangın büyük hasara sebep olmuştur.
  • Erzincan Depremi (1938) 8.7 büyüklüğündeki depremde 40.000'e yakın insan ölmüştür.
  • Büyük Meksika Depremi (1985). 8.1 büyüklüğünde.
  • Ermenistan Depremi (1988)
  • Erzincan Depremi (13 Mart 1992) 6.9 büyüklüğündeki depremde 3.500'e yakın insan ölmüştür.
  • İzmit Depremi (17 Ağustos 1999) Mw 7.4 büyüklüğündeki depremde 50.000'e yakın insan ölmüştür.
  • Düzce Depremi (12 Kasım 1999) Mw 7.2 büyüklüğündeki depremde yaklaşık 2.000 kişi hayatını kaybetmiştir.
  • Chi-Chi Depremi (1999)
  • Bakü Depremi (2000)
  • Gucerat Depremi (2001)
  • Dudley Depremi (2002)
  • Hint Okyanusu Depremi (2004) 9.1-9.3 büyüklüğünde kaydedilen en şiddetli depremlerden biri.Yarattığı tsunamilerle birlikte 229.000'in üzerinde insanın ölümüne sebep oldu.
  • Sumatra Depremi (2005)
  • Keşmir Depremi (2005) 80.000'e yakın insanın ölümüne sebep oldu.
  • Cava Depremi (2006) 9.7 büyüklüğünde meydana gelmiştir. Yaklaşık 70.000 kişi ölmüştür.
Son düzenleyen perlina; 2 Ocak 2017 00:34
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
12 Nisan 2007       Mesaj #7
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  deprem1.jpg
Gösterim: 2207
Boyut:  51.9 KB

Deprem; yerkabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi yada yanar dağların püskürmesi sırasında olan sarsıntı, yersarsıntısına denir. Diğer bir adı da zelzeledir. Depremin olduğu yerde yer titreşim yapar ve sallanır. Deprem bir doğa olayıdır ve yapay olarak oluşturulan sarsıntılara deprem denmez. Yapay olarak oluşturulan sarsıntılara “yerin salınışı” adı verilir. Deprem titreşimleri, yer salınımlarından genel olarak; doğal nedenlerinden oluşmaları; ani başlamaları ve bitmeleri, titreşim süresince bazı fayların bulunmasıyla ayırt edilirler. Depremler yer kabuğunun yeni kıvrılmış veya kırılmış yerinde,
a)Çok engebeli bölgelerde,
b)Genç kıvrımlarla, vadilerin birleştiği,
c)Dağ yamaçlarının denizin derinliklerine kadar indiği alanlarda meydana gelir.

Depremlerin nedenlerinden birisi volkanik bölgelerde yerkabuğunun altındaki erimiş kayaçların hareket etmesidir. Ancak bu tür depremler yerkabuğundaki kırıklıkların oluşturduğu kırık kuşakları boyunca görülürler. Büyük kütleler halindeki yerkabuğu katmanlarının birbirinden farklı hareketleri kırık kuşağı boyunca büyük bir gerilim oluşturur: kırık kuşağının her iki yanındaki kayaçlar bir yay gibi gerilir. Sonra birdenbire kayaçların direnci kırılır ve büyük kütleler halindeki yerkabuğu katmanları harekete geçer; gergin kayalar serbest bırakılmış bir yay gibi titreşir. Aslında yerkabuğunun kırık kuşağı boyunca hareketi en şiddetli depremlerde bile yalnızca birkaç metredir. Ama bu hareket bir dakika kadar bir süreyle yerkabuğunu ileri-geri, aşağı-yukarı şiddetle sarsar. Yer altında iç merkez /ocak/odak/hiposantr denen depremin başlangıç noktasında meydana gelen sarsıntı dalgalar halinde yayılarak yer yüzünde üst merkez/episantr denen bir noktada deprem şoku olarak ortaya çıkar Burası depremin merkezidir ve buradan uzaklaştıkça şiddet azalır.

Deprem merkezinden çevreye doğru muntazaman dalgalar halinde yayılır. Bunlara deprem dalgaları denir. Başlıca üç dalga çeşidi vardır:
1)Boylamasına Dalgalar: P dalgaları da denir Sismografların ilk kaydettikleri dalgalardır. Bu dalgalar katı, sıvı ve gaz halindeki bütün maddeler içinde yayılır. Bu dalgaların hızı saniyede 8 km kadardır. İnsanın kulağına ulaştığında boğuk bir gürleme halindedir.

2)Enlemesine Dalgalar: S dalgaları da denir. Hızı 4,8 km kadardır. Katı maddeler içinde yayılan bu tip dalgalar daha yavaş hareket ederler. Yayılma yönüne dik titreşimler meydana getirirler.

3)Uzun Dalgalar: L dalgaları da denilen bu tip dalgalar sismografların en son kaydettikleri dalgalardır. Yıkıcı sarsıntıları meydana getirirler. Bu dalgaların yayılma şekli, suya atılan bir taşın meydana getirdiği dalgaların yayılma şekli gibidir.

Depremler çeşitli derecede olur;özel gözlemevlerindeki sismograflarla tespit edilebilecek zayıf depremler bulunduğu gibi, yerin yarılmasına ve kalabalık bölgelerde büyük felaketlere yol açabilecek derecede şiddetli depremler görülür. Aynı şiddetteki depremler her yerde aynı etkiyi göstermez. Depremlerin yaptıkları hasarların derecesi o yerin coğrafi özelliğine ve toprağın yapısına bağlıdır. Kırık bölgelerde, alüvyonlu ovalarda ve kum, çakıl gibi gevşek topraklı yerlerde meydana gelen depremler daha çok zarar verir. Kayalık alanlarda ve eski kütlelerin bulunduğu sahalarda meydana gelen sarsıntılar ise daha az hasar meydana getirir. Bu durumda, depremin meydana getirdiği zararları asgari seviyeye indirmek mümkündür. Sert kayalık alanlar üzerine depreme dayanıklı evler yapmak bu tedbirlerin başlıcasıdır.


Depremin zararlarını en aza indirmek için alınacak diğer tedbirler:
  • İlk 2-3 saniye içinde depremin şiddetlenip şiddetlenmemesine göre tedbir almalıyız. Eğer şoklar hafif ise deprem uzaktadır ve asıl şok gelmeden tehlikeli yerden uzaklaşmalıyız.
  • Kaçarken yanan ocak gibi şeyleri bırakmamaya dikkat etmeliyiz. Deprem sonrası su ve elektrik sistemlerini kontrol edip, tedbir almalıyız.
  • İki, üç katlı evlerin üst katları daha emniyetlidir. Merdivenler en tehlikeli yerleri teşkil eder.
  • Duvar, kiriş ve devrilebilecek eşyalardan uzak durup masa, sıra gibi altı emin yerlere sığınmalıyız. Dışarıda binalardan uzak durmalıyız.
  • Kıyılarda sismik dalgaların tehlikesine karşı sahilden uzak durmalıyız.
  • Heyelanlı alanlarda kaya parçalarının yuvarlanabileceğini göz önüne almalıyız.
  • Depremin birinci dakikasından sonra tehlikenin çoğu geçmiştir. Bu taktirde –yanan bir yer veya bir şey varsa- yangın söndürülmelidir.
  • Asıl depremden sonra hafif sarsıntılar olabilir. Bu şokların sağlam yapıları da yıkabileceği unutulmamalıdır.
  • Bu tedbirlerle birlikte yapılacak en önemli iş, soğuk kanlılıkla Allah telaya sığınmak ve yersiz telaşlara kapılarak bazı zararlara sebep olmamalıyız.
Yer yüzünde meydana gelen depremlerin şiddeti Mercalli-Cancani ve Richter ölçeklerine göre tespit edilir. Mercalli ölçeği 12, Richter ölçeği ise 10 derecelidir.
Depremler şiddetlerine göre Mercalli Cancani ölçeğinde şu şekilde derecelenir:

1.Derece: Ancak sismograflar kaydeder.
2.Derece: Çok hafif geçer. Binaların üst katlarında oturanlar ve çok hassas kişiler tarafından hissedilir.
3.Derece:Hafif sarsıntılardır.
4.Derece: Orta şiddette sarsıntılardır. Evlerde kolayca hissedilebilir.
5.Derece: Oldukça şiddetlidir. Herkes duyar. Bütün binalar ve eşyalar sallanır.
6.Derece: Şiddetlidir. Herkes duyar. Bazı binaların sıvaları dökülür.
7.Derece: Çok şiddetlidir. Binalarda çatlaklar oluşur. Ev eşyaları devrilir.
8.Derece: Tahripkardır. Bacalar ve anıtlar yıkılır. Binalarda yarıklar oluşur.
9.Derece: Çok tahripkardır. Taş binalar çöker.
10.Derece:Yıkıcı sarsıntılardır. Binalar temellerinden yıkılır. Şehirlerdeki su boruları,kanalizasyon ve hava gazı boruları gibi alt yapı hizmetleri büyük hasarlara uğrar. Demir yolları bozulur.
11.Derece:Afettir,bütün yapılar yıkılır. Yerde büyük çatlaklar, çökmeler olur.
12.Derece: Çok büyük afettir. İnsan yapısı olan her şey yıkılır. Yer yüzünün şekli değişir. Yatay yer değiştirmeler olur.

Bugüne kadar, Richter ölçeğine göre tespit edilen en şiddetli sarsıntı 1960’da Şili’de 8,5 şiddetinde olmuştur.

Denizin dibinde veya kıyıda meydana gelen depremler, şiddetine göre denizlerde büyük ve hızlı dalgalara sebep olur. Bunların hızları saatte 600-800 km’ye ulaşabilir. Bu tür dalgalara Japonca: Tsunami adı verilir.

Depremleri inceleyen bilim dalına sismoloji, depremle oluşan sismik dalgaların süre ve genlik gibi özelliklerini kaydeden aygıta sismograf denir.

Sismograf bir çerçeve, ona asılı bir ağırlık ve bunların birbiri karşısındaki konumlarında meydana gelen değişikliği kağıt üzerine aktaran bir düzenekten oluşur. Sismografın içinde bulunan ayna düzeni bir ışık demetini döner bir silindir üzerindeki fotoğraf kağıdına yansıtır. Sismik dalgalar sismografın bulunduğu yeri sarstığı zaman sismograf bu sarsıntıyla hareket eder; ama içinde asılı durumda bulunan ağırlık hareket etmez. Böylece ağırlık ile üzerinde asılı olduğu çerçevenin birbiri karşısındaki konumu değişir. Buna bağlı olarak aynadan yansıyan ışık demeti döner silindirin yüzeyindeki fotoğraf kağıdı üzerinde zikzaklar çizer. Böylece sismik dalgaların özelliklerini gösteren çizgiler fotoğraf kağıdı üzerine işlenmiş olur.

Yeryüzünde ve yeraltında meydana gelen depremlerin etkisi oldukça büyük olabilir. Çoğu zaman toprak kabarmaları, çöküntüler faylar meydana gelir.; 1906’da San Francisco depreminde böyle bir fay görülmüştür. Boyu 470km’yi bulan bu fay önüne çıkan her türlü araziyi hemen hemen doğru bir çizgi üstünde ikiye bölmüştür, yerüstü ve yeraltı sularında önemli değişiklikler olmuştur. Bu faylar boyunca birbirinden ayrılan arazilerin dikey veya yatay olarak kaydıkları, eski düzen ve biçiminin kilometrelerce genişliğinde bir alanda değişikliğe uğradığı görülür.

Bir depremde etkilenen bölgelerin genişliği depremin sebebiyle yakından ilgidir. Buna göre depremler şöyle sınıflandırılabilir:
1)Çöküntü Depremler: Yeraltındaki bazı boşlukların birdenbire çökmesinden ileri gelir. Bazen çok şiddetli olan bu çeşit depremler, etkisini özellikle dar alanlarda gösterir. 1879’da İsviçre’nin Glaris kantonunun küçük bir kısmında olan deprem buna örnektir.

2)Volkanik Depremler: Yanardağ püskürmelerinden önce veya püskürmeyle birlikte olur. Bu depremin sebebi kapalı olan yanardağ bacasından çıkmak isteyen gaz veya lavın vuruntusudur.1883’de İschia adasında meydana gelen deprem bu çeşit bir deprem sayılır. Yalnız birkaç kilometre öteden duyulabilen bu deprem Casamicciola şehrini yıkarak bu küçücük adada 3000 insanın ölümüne yol açmıştır. Oysa eski ağzı adanın ortasında bulunan aynı yanardağ 1302 yılından beri hiçbir faaliyet göstermemiştir.

3)Tektonik Depremler: Depremlerin en önemli olanıdır. Bunların kesin sebebi henüz tartışma konusudur ve sebebinin tek olmadığı da şüphesizdir. Tektonik depremler yerkabuğunun, jeolojik sebeplerle bozulmuş olan izostatik dengesini elde etmesinden doğabileceği gibi, bazı faylar boyunca gelişen ağır ve belirsiz kaymaların sebep olduğu gerilim yığınlarından da ileri gelebilir. Onun için deprem bakımından en tehlikeli bölgeler (deprem bölgeleri) sıradağların ve büyük deniz çökeklerinin yanı başında bulunur. (Japonya, Şili, Sonda adaları ve küçük ölçüde Akdeniz’in çevresi).

Önemli tektonik depremlerde hemen her zaman ilk sarsıntıdan sonra gittikçe daha az şiddette gelen ve günlerce, hatta aylarca sürebilen bir dizi hafif depremler görülür. Bu ikinci derecedeki sarsıntılar, deprem merkezinin bulunduğu bölgede denge ve gerilimin ayarlanmasıyla açıklanır. Bunun tersine olarak şiddetli bir depremden önce hafif öncü depremlerin görüldüğü daha sıktır. Bununla beraber bu konuda yapılan sayısız incelemelere rağmen bu gibi zayıf depremlerin ardından büyük bir sarsıntının gelip gelmeyeceğini kestirmek çok güçtür.

Tektonik depremlerin incelenmesi, yerkabuğunun az veya çok derin tabakalarının fizik ve mekanik yapısı bakımından önemli bir rol oynar. Bu çeşit bir incelemede göz önünde bulundurulacak önlemler şunlardır:

1)Deprem merkezinin derinliği, bilinen depremlerin çoğunda deprem merkezi, yeryüzüyle 50 km’lik bir derinlik arasında bulunur. Fakat yerin 700 km kadar derinliğinde, derin merkezli depremlerin meydana geldiği yakın zamanlarda anlaşılmıştır. Bu gibi depremlerin etkileri coğrafi bakımdan çok yaygın ve geniş olabilir; fakat genellikle hiçbir yerde büyük zarara yol açmıştır.

2)Yayılma Dalgaları: Deprem dalgaları titreşimli dalgalardır; başlıcaları şunlardır: boylamasına iç dalgalar, enlemesine iç dalgalar, ve uzun dalgalar; boylamasına iç dalgalar, uzak bir yerde ilk defa beliren dalgalara denir;enlemesine iç dalgalar ikinci olarak gelen dalgalardır; derin depremler dışında yüzeysel olan çeşitli dalgalara da uzun dalgalar denir; çünkü bunların titreşim devresi ötekilerden daha uzundur.

Bu dalgaların çeşitli sismoloji istasyonlarınca “sismogram” adı verilen grafikler halinde kaydı ve bu kayıtların karşılaştırılmasıyla deprem merkezinin derinliği ve merkez üssü noktası kesinlikle bulunabilir. İç dalgalar geçtikleri çeşitli tabakaların esnekliğiyle belirlenen bir yayılma hızı gösterir; deprem merkezi derinse hız da fazladır. Sürekli kırılma yüzünden bu dalgaların yolağı yukarı doğru hafifçe içbükey biçimdedir, hızları da boylamasına iç dalgalar için 7,5-15 km/s, enlemesine iç dalgalar için 4-7,5 km/s kadardır, yüzeysel dalgalar, 4km/s’lik bir hızla yayılır. Ayrıca, iç dalgalar, “yerçekirdeği” adı verilen 3000 km derinliğe ulaştıkları zaman gerçek bir kırılma ve yansımaya uğrar; yeryüzüne geri dönen bütün bu dalgaların tespit edilerek inceden inceye gözden geçirilmesiyle Yer’in iç yapısı hakkında bir fikir edinmek mümkün olabilir.

Bazı özel deprem olaylarına da değinecek olursak:
Deniz kıyısı yakınında veya denizde olan depremler, hava olaylarından ileri gelen kabarmalardan farklı olarak korkunç deniz kabarmalarına yol açabilir. Öte yandan da insanların hayal gücünü işleten çeşitli belirtiler de deprem olacağına birer işaret sayılmıştır. Fakat bunlar daha çok volkan faaliyetleriyle ilgilidir. Aynı şekilde, deprem sırasında topraktan gelen gürültünün kaynağını bulmak ve bunu belirli bir sebebe bağlamak da pek kolay değildir. Geçmişte, bazı şiddetli hava olayları (kasırga, fırtına, siklon) ile depremler arasındaki az veya çok tesadüfi ilintiler üzerinde durulmuştur. Bu olayların bazı hallerde, önceden var olan gizli gerilimlerin boşanması için bir “tetik” rolü oynama ihtimali tahminen inkar edilemese de günümüzde bilim adamları buna ancak bir istisna olarak bakabilirler. Fakat gene de insan açısından pratik önemi göz önünde tutularak bu konu üzerinde sürekli çalışmalar yapılmaktadır.
Alıntıdır
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2016 02:22
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
20 Ocak 2009       Mesaj #8
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
DEPREM ÖNCESİ ALINACAK ÖNLEMLER
  • - Yerleşim bölgelerini titizlikle belirlemeliyiz. Kaygan ve ovalık bölgeleri iskana açmamalıyız. Evimizi gevşek toprağa sahip meyilli yerlere yapmamalıyız.
  • - Yapılan deprem etkilerine karşı dayanıklı yapmalıyız. (Yapı Tekniğine ve İnşaat Yönetmeliğine uygun, sağlam olarak)
  • - İmar planında konuta ayrılmış yerler dışındaki yerlere ev ve bina yapılmamalıdır.
  • - Dik yarların yakınına, dik boğaz ve vadilerin içine bina yapılmamalıdır.
  • - Çok kar yağan ve çığ gelen yamaçlarda bina yapılmamalıdır .
  • - Mevcut binaların dayanıklılıklarını arttırmalıyız.
  • - Sigorta sistemine dahil olmalıyız.
- Bu önlemlerin yanı sıra da günlük kullandığımız eşyalarımızın ev içerisine yerleştirilmesinde, aşağıda sayılan önlemleri almalıyız.
  • ·Dolap üzerine konulan eşya ve büro malzemelerin kayarak düşmesini önlemek için plastik tutucu malzeme kullanmalıyız.
  • · Soba ve diğer ısıtıcıları sağlam malzemelerle duvara veya yere tespit etmeliyiz.
  • ·Dolaplar ve devrilebilecek benzeri eşyaları birbirine ve duvara tespit etmeliyiz.
  • ·Duvar bölmeleri ve panoları zikzak düzende yerleştirip, yere tespit etmeliyiz.
  • ·Tavan ve duvara asılan avize, klima vb. cihazları bulundukları yere ağırlıklarını taşıyacak şekilde tespit etmeliyiz.
  • ·Zehirli, patlayıcı, yanıcı maddeleri düşmeyecek bir konumda sabitlemeli ve kırılmayacak bir şekilde depolamalıyız. Bu maddelerin üzerlerine fosforlu, belirleyici etiketler koymalıyız.
  • ·Gaz kaçağı ve yangına karşı, gaz vanası ve elektrik sigortalarını otomatik hale getirmeliyiz.
  • ·Binadan acilen kaçmak için kullanılacak yollardaki tehlikeleri ortadan kaldırmalı, bu yollan işaretlemeli, buralara gereksiz eşya ve malzeme koymamalıyız.
  • ·Bir deprem planı hazırlayıp, bu plana göre nasıl davranmamız gerektiğinin tatbikatını zaman zaman yapmalıyız.
  • ·Bina yönetimince önceden belirlenen, mesken veya işyerinin özelliği ve büyüklüğüne göre uygun yangın söndürme cihazını mutlaka bulundurmalı ve periyodik bakımlarını da yaptırmalıyız.
  • ·Asansörlerin kapı yanlarına ''Deprem Sırasında Kullanılmaz'' levhası asmalıyız.
  • ·Gerekli ilk yardım malzemesi, yedek pil ve pilli radyo, el feneri, temizlik malzemeleri, sinyal düdüğü, mum, kibrit, kuru gıda ve bisküvi gibi malzemeleri bir çanta içerisinde her an hazır bir şekilde bulundurmalıyız.
  • ·Aile bireyleri ile topluca deprem sırasında nasıl korunacağımız hususunda sohbet ve alıştırmalar yapmalıyız.
  • ·Aile bireylerimiz ile iletişimi nasıl sağlayacağımızı ve eve ulaşamayacağımız durumlar için alternatif buluşma yerlerini planlamalıyız.
  • ·Depremin gece meydana gelebileceğini düşünerek, yatağımızı pencerenin önünden ve eşyaların dökülebileceği yerlerden uzak yerleştirmeliyiz.

DEPREM SIRASINDA ALINACAK ÖNLEMLER

1- BİNA İÇERİSİNDE

  • ·Kesinlikle panik yapmamalıyız. Sabitlenmemiş dolap, raf, pencere vb. eşyalardan uzak durmalıyız. Varsa sandalyelerle desteklenmiş masa altına veya dolgun ve hacimli koltuk, kanepe, içi dolu sandık gibi koruma sağlayabilecek eşya yanına çömelmeli veya uzanmalıyız. Başımızı iki elimizin arasında alarak veya bir koruyucu (yastık, kitap vb) malzeme ile korumalıyız. Sarsıntı geçene dek beklemeliyiz.
  • ·Tekerlekli sandalyede isek tekerlekleri kilitleyerek başımızı ve boynumuzu korumaya almalıyız.
  • ·Mutfak, imalathane, laboratuar gibi iş aletlerinin bulunduğu yerlerde; ocak, fırın ve bu gibi cihazları kapatmalıyız. Dökülebilecek malzeme ve maddelerden uzaklaşmalıyız. Birinci maddede belirtildiği şekilde kendimizi korumalıyız.
  • ·Sarsıntı geçtikten sonra elektrik, gaz ve su vanalarını kapatmalıyız. Soba ve ısıtıcıları söndürmeliyiz. Diğer güvenlik önlemlerini almalıyız ve daha önceden hazırlanmış acil durum çantası ile gerekli olan eşya ve malzemeyi yanımıza alarak derhal binayı daha önce tespit ettiğimiz yoldan terk edip toplanma bölgesine gitmeliyiz.
  • ·Merdiven, balkon, koridor ve geniş sahanlı yerlerden, kolonlardan ve pencerelerden uzaklaşmalıyız.
  • ·Okulda isek sınıfta kalarak sağlamsa sıra altlarına yada sıra yanma birinci maddede belirtildiği şekilde başımızı korumalıyız.
  • ·Kesinlikle asansör kullanmamalıyız. Asansörde isek kat çıkış düğmesine basarak asansörde terk etmeliyiz.

2- BİNA DIŞINDA
  • ·Enerji hatlarından, diğer binalardan ve duvar diplerinden uzaklaşmalıyız. Açık arazide çömelerek etraftan gelen tehlikelere karşı hazırlıklı olmalıyız.
  • ·Deniz kıyısından uzaklaşmalıyız.
  • ·Toprak kayması, taş veya kaya düşebilecek yamaç altlarında bulunmamalıyız. Böyle bir ortamda isek en seri şekilde güvenli bir ortama geçmeliyiz.
  • ·Binalardan düşebilecek baca, cam kırıkları ve sıvalara karşı tedbirli olmalıyız.
  • ·Toprak altındaki kanalizasyon, elektrik ve gaz hatlarından gelecek tehlikelere karşı dikkatli olmalıyız.

3- ARAÇ KULLANIRKEN
  • ·Bulunduğumuz yer güvenli ise durmalı ve araç içinde kalmalıyız. Araç karayolunda seyir halinde ise; yolu kapatmadan sağa yanaşıp durmalıyız. Kontak anahtarını yerinde bırakıp, pencereler kapalı olarak araç içerisinde beklemeliyiz. Ancak sarsıntı durduktan sonra açık alanlara gitmeliyiz.
  • ·Normal trafikten, ağaçlardan, direklerden ve enerji nakil hatlarından mümkün olduğu kadar uzaklaşmalıyız.
  • ·Araç meskun mahallerde ise yada güvenli bir yerde değilse; aracı durdurmalı, kontak anahtarı üzerinde bırakılarak aracı terk etmeli ve açık alanlara gitmeliyiz.

4- METRODA VEYA DİĞER TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA BULUNURKEN
  • ·Gerekmedikçe, kesinlikle metro ve trenden inmemeliyiz. Elektriğe kapılabilir veya diğer bir tren çarpabilir.
  • ·Trenin içinde, sıkıca tutturulmuş askı, korkuluk veya herhangi bir yere tutunmalıyız.
  • ·Metro veya tren personeli tarafından verilen talimatları izlemeliyiz.

DEPREMDEN SONRA ALINACAK ÖNLEMLER
  • ·Kesinlikle panik yapmamalıyız.
  • ·Sarsıntı kesilince önceden hazırladığımız afet çantası ile acil ihtiyaç duyulacak diğer malzemeleri (giysi, battaniye, su ve gıda gibi) yanımıza alarak derhal bulunduğumuz yeri önceden belirlediğimiz yollardan terk etmeli ve toplanma yerine gitmeliyiz.
  • ·Yıkılan binalarda yardıma ihtiyacı olanlara kurtarma, ilk yardım ve enkaz kaldırma çalışmalarında yardımcı olmalıyız.
  • ·İkinci sarsıntı ihtimaline karşı tedbirli olmalıyız.
  • ·Telefon hatlarını meşgul etmemeliyiz.
  • ·Yollarda hasta ve yaralı nakli yapılacağı için trafiği engellememeliyiz.
  • ·Deprem hakkında söylenti ve dedikodulara inanmamalıyız.
  • ·Aile içinde birbirimizle dayanışma halinde olmalıyız. Özellikle çocukları olayın etkisinden uzaklaştırmalıyız.
  • ·Kurtarma ve sosyal yardımlar sırasında panik ve kargaşaya yol açmadan ilgili ve görevlilere yardımcı olmalıyız.
  • ·Bina zarar görmüş ise içeri girmek için en az bir saat beklemeliyiz. İlgililerin duyurusu doğrultusunda hareket etmeliyiz.
  • ·Deniz kenarı yerleşimlerinde, dev dalgaların oluşması olasılığına karşı deniz kenarından uzaklaşmalıyız.
  • ·Toplu iskan bölgelerindeki kurallara ve yöneticilerin talimatına mutlaka uymalı, kargaşa, dedikodu ve huzursuzluğa izin vermemeliyiz.
  • ·Özellikle iskan bölgelerinde halkın sağlığı için temizlik kurallarına uymalı ve uymayanları uyarmalıyız.
  • ·Başkalarının da ihtiyacı olabileceğini düşünerek ihtiyacımızdan fazla yardım malzemesi talebinde bulunmamalıyız.

Alıntı
Son düzenleyen Safi; 14 Mart 2016 11:44 Sebep: Kırık bağlantı!
yiyosasik :D - avatarı
yiyosasik :D
Ziyaretçi
13 Aralık 2010       Mesaj #9
yiyosasik :D - avatarı
Ziyaretçi
DEPREM ÖNCESİ ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
  • Zemin araştırması yapılmalı ve yerleşim birimleri depreme dayanıklı olan sağlam zeminler üzerine kurulmalıdır. Gevşek yapılı içinde su bulunduran alüvyal araziye ev yapılmamalıdır.
  • Depremin sık görüldüğü kuşaklarda zorunlu olmadıkça evler ve sanayi tesisleri kurulmamalı barajlar yapılmamalıdır. Ayrıca petrol ve doğalgaz boru hatları ana ulaşım yolları ve tüneller zorunlu olmadıkça fay hatları üzerinden geçirilmemelidir. Geçirilmesi zorunlu olduğu hallerde ise gerekli teknik önlemler alınmalıdır.
  • Binalar yapılırken inşaat tekniklerine uyulmalı demir ve çimento gibi malzemeler gereğinden az kullanılmamalıdır. Aksi takdirde deprem sonucu can ve mal kaybı fazla olmaktadır. Ahşap yapılarda dikmeler ve capraz ağaçlar eklentisiz olmalı bunlar birbirine sağlam olarak bağlanmalıdır.
  • Halk deprem konusunda eğitilmeli deprem öncesinde deprem sırasında ve deprem sonrasında nelerin yapılacağı konusunda bilgilendirilmelidir. Deprem bölgesinde yaşayan insanlar evlerinde birer deprem çantası bulundurmalıdır. Deprem çantasında; el feneri düdük pilli radyo çekiç plastik şişede su bir miktar yiyecek ilk yardım malzemeleri sağlam ayakkabı ip ve battaniye bulunmalıdır. Deniz kıyısındaki kentlerde oturan insanlar deprem sırasında denizde oluşabilecek dev dalgalara (tsunami) hazırlıklı almalıdır.
  • Deprem bölgelerindeki yerleşim birimlerinde depremde hasar görerek büyük felaketlere neden olabilecek; elektrik su ve doğal gaz tesislerinde erken uyarı sistemi bulundurulmalıdır.
  • Binalara deprem sarsıntısına duyarlı erken uyarı sistemleri yerleştirilmelidir. Bu sistemle hem meydana gelen deprem insanlara duyurulabilir hem de yangına neden olabilecek doğal gaz ve elektrik akımları kesilebilir.
  • Deprem sonrasında kurtarma çalışmaları yapacak insanlar önceden özel eğitime tabi tutulmalı bu kurtarma ekipleri yeterli sayıda ve hazır bulundurulmaldır.
  • Depremle ilgili kuruluşların deprem sonrasında yapacağı çalışmaların verimli olabilmesi için bu kuruluşlar arasında koordinasyan ve görev bölümü yapılmalıdır. Depreme hazırlıklı bulunabilmek için ilgili kuruluşlarca zaman zaman müşterek tatbikatlar yapılmalıdır.
DEPREM SIRASINDA YAPILMASI GEREKENLER
  • Paniğe kapılmamalı ve soğukkanlı davranmalıdır.
  • Sarsıntı devam ederken bina içinde masa altı buzdolabı ve mutfak tezgahı yanı gibi güvenli yerlede çömelmiş durumda beklenmelidir.
  • Balkon ve pencerelerden aşağıya atlanmamalıdır.
  • Okul sinema tiyatro konferans salonu gibi toplu olarak bulunulan yerlerde hemen çıkış kapısına ve merdivenlere hücum etmemelidir.
  • Otobüs metro tren gibi toplu taşıma araçlarında sürücü ve yetkililerden onay almadıkça aracın kapısından ve pencerelerden dışarı çıkmamalıdır.
DEPREM SONRASINDA YAPILMASI GEREKENLER
  • Sarsıntı biter bitmez ilk fırsatta binanın elektrik şalteri su ve gaz vanaları kapatılmalıdır. Yetkililer izin vermedikçe hasar gören binaya tekrar girilmemelidir. Kopmuş elektrik tellerine dokunulmamalıdır.Bunun dışında daha çok devlet kuruluşlarıyla sivil toplum kuruluşlarının yapacağı çalışmalar önem kazanmaktadır. Bu çalışmaların başında göçük altında kalan insanların kurtarılması gelir. Kurtarma sırasında özel aletler ve eğitilmiş köpeklerden yararlanılmalıdır. Kurtarma işleri bu konuda eğitilmiş kişilerce yapılmalıdır. Çünkü kolayca kurtarılabilecek insanlaruzman olmayan kişilerin yanlış müdahaleleri sonucu yaşamlarını yitirebilirler veya sakat kalabilirler.
  • Depremde; yakınlarını ve mallarını kaybetmiş insanları önemli sorunlar beklemektedir. Bunların en başında barınma ve beslenme sorunları gelir. Bu temel ihtiyaçlar başta olmak üzere diğer ihtiyaçlar ancak devlet kuruluşları sosyal yardım örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin iş birliği sayesinde karşılanabilir. Bu kuruluşların çalışmalarına durumu uygun olan kişilerin katılması da önemli bir vatandaşlık görevidir.
  • Deprem felaketine uğrayan kişilerin önemli sorunlarından biri de psikolojik sorunlardır. Yakınlarını ve bütün maddi birikimlerini kaybeden insanlar doğal olarak psikolojik yönden bunalıma düşerler. Bu kişilerin ruh sağlıklarının düzeltilerek yeniden sağlıklı bireyler olarak topluma kazandırılması çalışmaları büyük ölçüde devlet kuruluşlarına düşmektedir. Ancak bizler de afetzedelere karşı olumlu ve yardımsever davranışlarda bulunarak onların sorunlarının çözümüne katkıda bulunmalıyız.
Son düzenleyen Safi; 14 Mart 2016 11:41
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Haziran 2011       Mesaj #10
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Deprem


Yerin derinliklerinden gelen, yeryüzünde sarsıntı biçiminde beliren, geçici ve kısa süren doğa olayı.

Deprem, doğal afetler arasında en çok zarar verenidir. Başlıca üç nedenden oluşan deprem, oluş nedenine göre farklı şiddet ve sürede kendini gösterir:

Çöküntü depremleri, yeraltındaki kimi boşlukların ansızın çökmesinden ileri gelir. Kimi zaman çok şiddetli olan bu tür depremler, etkisini özellikle dar alanlarda gösterir.

Volkanik depremler, yanardağ püskürmelerinden önce ya da püskürmeyle birlikte olur. Bu depremlerin nedeni, kapalı yanardağ bacasından çıkmak isteyen gaz ya da lavın vuruntusudur.

Tektonik depremler, en önemli depremlerdir. Bu depremlerin oluş nedenlerinin tek olmayışı, kesin nedenin saptanamayışına yol açar. Tektonik depremler yerkabuğunun, jeolojik nedenlerle bozulmuş olan izostatik dengesini sağlamasından olabileceği gibi, kimi faylar boyunca gelişen ağır ve belirsiz kaymaların neden olduğu gerilim yığınlarından da ileri gelebilir. O yüzden deprem bakımından en tehlikeli bölgeler, sıradağların ve büyük deniz çöküklerinin yakınındadır. Önemli tektonik depremlerde hemen her zaman, ilk sarsıntıdan sonra, gittikçe daha az şiddette ve günlerce, hatta aylarca sürebilen bir dizi hafif depremler görülür. Bunun tersine, şiddetli bir depremden önce, hafif ön depremlerin meydana geldiği daha sık görülür; bununla birlikte bu konuda yapılan sayısız incelemelere karşın bu gibi hafif depremlerin ardından büyük bir sarsıntının gelip gelmeyeceğini saptamak çok güçtür.

Depremler, dalgalar hâlinde yayılır. Başlıca üç çeşit deprem dalgası vardır:
Boylamasına dalgalar (P dalgaları), enlemesine dalgalar (S dalgaları) ve uzun dalgalar (L dalgaları).

Depremlerin şiddeti Richter ölçeği denen bir birimle ölçülür. Buna göre depremler 1'den 12'ye kadar derecelenir.

Türkiye, deprem kuşağı üzerinde olduğu için, depremlerin sık görüldüğü ülkelerden biridir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen perlina; 2 Ocak 2017 00:38

Benzer Konular

21 Eylül 2018 / P.u.S.u Çevre Bilimleri
13 Mart 2016 / P.u.S.u Çevre Bilimleri
16 Eylül 2017 / Misafir Çevre Bilimleri
13 Mart 2016 / P.u.S.u Çevre Bilimleri