Arama

Çöller - Sahra Çölü (Büyük Sahra Çölü)

Güncelleme: 6 Haziran 2018 Gösterim: 30.126 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Kasım 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

SAHRA

Ad:  sahra1.jpg
Gösterim: 3445
Boyut:  31.8 KB

dünyanın en büyük çölü
Sponsorlu Bağlantılar

Kuzey Afrika'nın Akdeniz kıyıları ve Zenci Afrika, Atlas okyanusu ile Kızıldeniz arasında 9 milyon km2'yi aşan bir alan kaplar (yılda 100 mm'den az yağış alır).
K.'indeki Sahra Atlasları, Libya ve Mısır'da denize kadar ulaşan çölün kuzey sınırını çizer. G.'de, belli bir sınır belirleme olanağı veren hiç bir yüzey şekline rastlanmaz; bu nedenle Sahra'nın Cenchrus biflorus'un ortaya çıktığı, çöle özgü yeşil Cornulaca monacantha tutamlarının yok olduğu kuşakta sona erdiği kabul edilir: Sahil'e özgü, oldukça düzenli yaz yağmurları isteyen dikenli taneli bir buğdaysı olan Cenchrus biflorus kesintisiz bir örtü oluşturur.

COĞRAFYA


Doğal çevre


Sahra, kuşaksal çölün (yıllık yağışların az olmasına yol açan yarıtropikal yüksek basınçların bu enlemde bulunması nedeniyle gelişmiştir) en iyi örneğidir. Ne var ki yağışlar yıldan yıla büyük değişiklikler gösterir (sözgelimi Tamengest’e [Tamanrasset] bir yıl 159 mm, bir başka yıl 6,4 mm yağış düşmüştür); bazense çok şiddetli yağmurlar yağar: özellikle Orta Sshra’da evleri yıkan yağmurlar yağar. ÇOK görkemli kum fırtınaları, sıcaklık yükselmesine yol açan güney rüzgârıyla (sirokko) birlikte gerçekleşir. Bulutsuz havada güneş alma rekor düzeyde sıcaklıklara ulaşılmasına neden olur: mutlak maksimum 50 °C, hatta 55 °C'tır. Gündüzle gece arasındaki sıcaklık farkları büyüktür (15° - 30 °C) ve çoğunlukla yaz-kış farklarından (10° - 20 °C) fazladır. Kışın, bazen 0 °C’ın altında mutlak minimumlar da gözlenir.

Sahra yüzey şekillerinin temel özelliği, düz anahtar katların önemidir: yüzeyin büyük bölümü reg'dir (yer yer rüzgârın bıraktığı çakılların bulunduğu ova); hamada, sert bir kayacın (kireçtaşı) yüzeye çıkmasından oluşan bir platodur. Kumullar çoğunlukla kütleler halinde toplanır (ergler) ve Sahra yüzeyinin beşte birini bile kaplamaz. Tek tük dağlar, tortul örtüsünün ortasında beliren ve çoğunlukla üstünde yanardağ engebeleri (trakitler sivri dorukları ve Hoggar fonolitleri) yükselen sert tabanın geniş yarı çaplı kıvrımlı kabartılarıdır. Hoggar'ı çevreleyen kumtaşlı platolara tassililer denir. Sebha ya da yanlış olarak şot adı verilen birkaç kapalı çöküntü alanı, deniz düzeyi altına kadar iner. Çöl dışında doğan Nil, çölü aşmayı başaran tek ırmaktır. Başka yerlerde, uvedlerin akışı geçici değildir: uvedler kapalı çöküntü alanlarında kaybolurlar (içakışıklık). Bu akarsular yüzeyde akmadıklarında yeraltında akabilirler (altakım) ve bitkiler için elverişli bir kuşak oluştururlar. Geri kalan yerlerdeyse bitkilere çok ender rastlanır ve var olanlar da kuraklığa uyarlanmıştır (dikenler, çok gelişmiş kökler vb.).

Nüfus ve ekonomi


Nil vadisi hariç olmak üzere, Sahra'da yaşayan nüfusun 1,5 - 2 milyon dolaylarında olduğu tahmin edilmektedir. Bunun yaklaşık yarısı göçebedir. Fakat modern ekonomi çöle nüfuz ettiği ve sahra devletleri yönetimi otoritesini artırarak göçebeleri geleneksel yaşam biçimlerini bırakıp artık yerleşik düzene geçmiş nüfusun oturduğu bölgelere yerleşmeye zorladığı ölçüde göçebelerin sayısı da sürekli olarak azalmaktadır. Çobanlık etkinliklerinin bu şekilde terk edilmesi, bir yarı göçebelik aşamasına yol açabilir; çöl aristokratları, günümüzde sefil bir yaşam sürmektedirler. Sahrada üç grpp insan yaşar: Tedalar, Tuaregler, Mağribliler.

Tarım çok belirli yerlerde ve yalnızca su bulunan vahalarda yapılır. Hurma palmiyesi, temel ürün kaynağını oluşturur: uved Gir (Cezayir) vahaları (Irak'taki Şattülarap ile birlikte) dünyanın en başta gelen hurma üretim bölgeleridir. Tahıl (K'de buğday, arpa; G.'de darı ve kocadan), sebze (kışın bakla, bezelye, fasulye; yazın kabak, karpuz, biber) palmiyelikler altında yetiştirilir. Çeşitli sulama yöntemleri kullanılır: Draa (Fas) vahalarında Atlas dağlarından inen ırmak sularının derivasyonu, kaynaklar, hayvanlarla işletilen dolaplı kuyular, terazili kuyular, foggara denilen yeraltı dehlizleri; Fizan'daki (Libya) palmiyelikler, yeraltı suları toprak yüzeyine yeterince yakın olduğundan, ayrıca sulamaya gerek göstermez; Suf'taysa (Cezayir) kumda huni biçiminde birkaç metrelik bir çukur açılarak suya erişilir; palmiyeler bu çukurların dibinde yetiştirilir.

Sahra'nın modern ekonomiyle bütünleşmesi, maden kaynaklarının işletilmesiyle olanak kazanmıştır. Cezayir ve Libya sayesinde Sahra, dünya petrol üretiminin yaklaşık % 5'ini, doğal gaz üretimin de % 2'sini sağlamaktadır (bu hidro- karbürler konusunda bu iki ülke, sırasıyla, dünya petrol rezervinin % 0,9 ve % 2,3'üne, dünya doğal gaz rezervinin % 2,4 ve % 0,4'üne sahiptir). Batı Sahra'da fosfat üretimi 1,7 milyar tondur. Ayr'da (Nijer) uranyum elde edilmektedir (2 980 t üretim, 230 000 t rezerv). Ayrıca Sahra toprakları, dünya demir cevheri rezervlerinin % 8'ini barındırmakta, bu rezervler yalnızca Moritanya'da işletilmektedir 1990 da 7 500 000 ti.

TARİH


Tarihöncesi ve öntarih


Sahra Dördüncü Zaman'da birkaç nemli dönem geçirdi. Sayısız kuru vadide önemli su yollarının bulunması, dağlık bölgelerde akdeniz kökenli bitki adacıklarının görülmesi, Yontmataş ve Yenitaş dönemlerinden kalma taş aletler ve son olarak, konuları nemli bir iklimin, bir savan bitki örtüsünün ve zengin bir hayvan ve insan nüfusunun varlığına işaret eden sayısız kaya ve mağara resimleri ve oymaları bunu göstermektedir.

Chelles ve Acheul kültürlerine özgü aletlerin ve Silures döneminden suaygırı, fil, manda ve balık kalıntıları içeren yiyecek depolarının önemi, Alt Yontmataş döneminde özellikle dağ çemberlerinin çevresinde ve Atlas okyanusu kıyısında kalabalık bir avcı toplayıcı nüfusun yaşadığı kanısını uyandırmaktadır. Orta ve özellikle Üst Yontmataş döneminde yerleşmenin sahrakenarı bölgelere çekilmesi ve alet ve yiyecek depolarının seyrekleşmesi hiç kuşkusuz Sahra'nın kuraklaşmasına açıklanabilir. Tüm Sahra’da Yenitaş döneminin ilk evresinden kalma taş alet (cilalı baltalar, çakmaktaşı oklar) ve yiyecek depolarının bolluğu ve kaya resim ve oymalarının varlığı zenci olduğu sanılan ve balıkçılık, avcılık, hayvancılık ve çiftçilikle geçinen çok kalabalık bir nüfusun yaşadığını göstermektedir.

ilk resim ve oymalar 1847’de bulundu. Bugün, bulunan resim ve oymaların sayısı, yarısı Accer tasilisi'nde olmak üzere, yaklaşık 30 000 dolayındadır. Betimlenen konular ve üslupları göz önünde bulundurularak dört büyük dönem saptanmıştır. Birinci dönem, ayrıntıya önem veren natüralist resimlerin görüldüğü vahşi hayvan avcıları dönemidir. İkincisi çobanlar dönemi, çok daha az natüralist bir nitelik taşır; duruşlar daha sert çizilmiş, hayvanlar genellikle çarpık bir perspektiften gösnem olan deve dönemiyse, dönemin faunasının çok şematik bir biçimde çizilmiş antilop, oryx, gazal ve devekuşu gibi öteki hayvanlan canlandırmaya yönelir. Resimlerin çoğu üç dönemde de toplanabilir (sürü, at ve deve dönemleri), geri kalan resimler “arkaik" denilen döneme girer ve bu dönemde, simgesel bir resim dili ile Batı ve Orta Afrika’da kullanılan bazı maskeleri anımsatan maskelerin yansıtılması özel bir önem taşır. Afrika'ya özgü sanatın en eski biçimini bu resimlerin oluşturduğu sanılır. Bu sanat biçimi yaklaşık İ.Ö. 3000'e kadar uzanır.

Antikçağ


VIII. yy.'dan başlayarak LibyalIlar ve Garamantlar, hızlı ve güçlü bir savaş arabası ordusu oluşturdular, bu orduyla Etyopyalılar'la akraba esmer halklar (Fizanlılar, Tubular) zararına, Sirte körfezinden Nijer'e kadar Orta Sahra'yı işgal ettiler. Bunun için izledikleri yol Oea'dan (bugün Trablusgarp) başlıyor, Gadames, Accer tasilisi, Hoggar ve iforalar Adrar'ından geçerek Nijer'de Gao bölgesine varıyor ve çeşitli halkların yaşadığı Moritanya (B.'da) ve Tibesti-Ennedi'yi (D.'da) yayılma bölgelerinin dışında bırakıyordu. Herodotos zamanında (İ.Ö. V. yy.) en parlak dönemlerini yaşayan ve Annibal’in hizmetinde savaşan Garamantlar, daha sonra gerilemeye başladılar; çünkü iklimin artan kuraklığı at yetiştirilmesini güçleştirdi ve sonunda atın yerini Arabistan'dan getirilen tekhörgüçlüdeve aldı. Büyük bir olasılıkla daha İ.Ö. II. yy.'da ortaya çıkmakla birlikte adı ilk kez İ.Ö. 46'da latince bir metinde (Bellum Africum ya da Africanum) geçen tekhörgüçlüdeve. Sahra tarihinde “Deve dönemi" (Kamelina) denilen yeni bir dönem açtı ve bu dönem ancak çöle girme araçları olarak kamyon ve uçağın düzenli bir biçimde kullanılmasıyla kapandı.

Romalılar, eski kervan güzergâhından yararlanmaya çalıştılar. Daha İ.Ö. V. yy. ortasında Sirenayka altın sikkelerini bastırmak için Sudan altını kullanılması sonucu ortaya çıkan bu güzergâh gitgide yoğunlaşıyor ve herhalde garamant yoluyla, Sudan'dan Akdeniz limanlarına kadar altın, fildişi, devekuşu tüyü ve köle taşınmasına yarıyordu. Güneye doğru giriş yollarını denetim altına almak amacıyla Romalıların çölün oldukça içlerine sokuldukları anlaşılmakta, hatta Cornelius Balbus Minör yönetimindeki seferin (İ.Ö. 19), Nijer’e ulaştığı bile ileri sürülmektedir (H. Lhote'un varsayımı).

Bu varsayım yanlış bile olsa, ticaret kervanlarının çok eski zamanlardan beri Sahra'ya girdikleri ve tekhörgüçlüdevenin kullanılmaya başlamasının ticaret akımlarını kolaylaştırdığı bir gerçektir. Atları beslemekte karşılaşılan güçlükler nedeniyle, belki de roma egemenliğinden kaçan Kuzey Afrika Berberileri’yle güçlenen büyük göçebe toplulukları, tekhörgüçlüdeveden gitgide daha çok yararlanmaya başladılar. Bu durum etkinlik alanlarını genişletmelerine, kervan seferlerini ve baskınlarını çoğaltmalarına ve sonunda Romalılar'ın geri çekilmesinden (I.S. III. - IV. yy.) yararlanmalarına yol açtı. Neden olmaktan çok sonuçlarından yararlandıkları bu ge- riçekilme, K.'e doğru ilerlemelerini, sonunda tüm çölü denetim altına alarak vahalarda ve Sahra'nın kenar bölgelerinde yaşayan yerleşik halklara egemen olmalarını sağladı.

İslamlaşma


ilk vahaların donatımı Sirenayka'dan gelen Yahudiler'e bağlanır. Bu vahalar, çölün geçilmesini kolaylaştırıyor ve bağımlılaştırılan vaha sakinleri, göçebe savaşçıları beslemekle yükümlü tutuluyorlardı. Kısa sürede Sudan'a ulaşan Berberiler, V. yy.'da kurulan Gana imparatorluğu’nda, Nijer kıyısındaki Gana ve Aoudaghost depolarından yararlanarak Akdeniz dünyası ve Zenci Afrika arasındaki kervan ticaretini geliştirdiler. Ancak Tuaregler gibi Orta Sahra’nın engebeleri ve sert iklimiyle korunan halklar, atalardan kalma dil ve geleneklerini sürdürebildiler; öteki Berberiler yalnız İslamlaştırılmakla kalmadılar, dil bakımından da araplaştırıldılar, hatta genellikle bağımlı bir duruma getirildiler. VIII. yy.'da Araplar, Fizan üzerinden Zenciler ülkesine de ulaşarak kervan ticaretini büyük ölçüde geliştirdiler.
Ad:  sahra4.jpg
Gösterim: 870
Boyut:  68.0 KB
Sudan altını, fildişi, devekuşu tüyü karşılığında Sahra (Agades, Bilma ve Taoudeni) tuzu, zenci köleler ve hurma alındı, bu mallar haraç alamayan komşulara karşı kervanları koruyan göçebelerin yönetimi altında Akdeniz ülkelerine ulaştı. Geniş imparatorluklarının pazarlarını, bu mallara ve özellikle Sudan altınına açan müslümanlar, Avrupa’da para dolaşımının ve bir ticaret ekonomisinin yeniden kurulmasına katkıda bulundular. Arap ya da araplaştırılmış kabileler (Atlas okyanusu kıyısındaki Mağribliler. Güney Cezayir'deki Şaambalar, Libya'daki Senusiler) ve çöl Berberileri (Sanhace ve Zenateler), Mağrib çekişmelerine etkin olarak katıldılar ve XI. yy.'da ispanya'ya bile uzandılar. (MURABITLAR) Öte yandan, kıyı sınırından çölün G.'ine doğru ilerleyerek, vahalardaki ağır işlerde çalıştırmak üzere, yolları üzerinde buldukları kimseleri köle olarak alıp götürdüler Halkları yavaş yavaş İslâmlaştırdılar ve bu halkları daha önce bağımlı duruma getirerek sahraötesi kervan ticaretini denetleyen imparatorlukları ortadan kaldırdılar. Gana'nın başkenti, Murabıtlar'ın eline geçti (1076); XV yy. sonu ve XVII. yy. sonu arasında Mali, Tukulorlar'ın, Bambaralar'ın vb. darbeleri altında yıkıldı; Songhay imparatorluğu, Batı Sahra ticaretini (Tegaza tuzu) denetimi altına almaya çalışan Fas sultanının ordusu tarafından ortadan kaldırıldı (1591); Kanem krallığı, Fizan’ı fethettikten (XIII.-XV. yy.) sonra, Kuzeyden gelen arap ya da araplaştırılmış kabileler karşısında geriledi.

Bunun üzerine bu kabileler ve İslâmlaşan Berberiler, çöle tümüyle egemen bir duruma gelerek birbirine iki ana doğrultuda bağlanan büyük ulaşım yollarını denetimleri altına aldılar. Doğu-batı yollarından başlıca ikisi, ya kıyıdan (VII. yy.'daki arap istilası yolu) ya da Siva, Cerbub, Gadames, in Salah iç vahaları ve Güney Fas üzerinden (hacıların Mekke yolu), Kahire' yi Fas’a bağlıyordu. Darfur ve Bornu üzerinden Nübye'yi Sudan'a bağlayan yollar (kuzey-güney yolları), altı büyük eksen oluşturuyordu: Sirenayka-Kufra-Darfur; Trablusgarp, Murzuk, Bilmo, Bornu (Zin- der ve Kano); Tombuktu-in Salah (Trablusgarp, Tunus ve Cezayir'e giden yollar, bu eksenden ayrılıyorlardı); Tombuktu-Cezayir (Tuat üzerinden); Tombuktu -Taoudeni-Sicilmase-Fas (1591'de FaslIlar'ın Sudan'ı işgal ederken kullandıklan yol) ya da Tlemsen ve limanı Huneyn; son olarak uved Draa'dan başlayarak Aoudaghost, Gana, Mali vb. büyük ticaret merkezlerine götüren yol.

AvrupalIlar'ın işgali.


XIX. yy.'da büyük kervanlar hâlâ Kanem'den Trablusgarp'a, Bornu'dan Tunus'a, Tombuktu'dan Tanca’ ya, Senegal'den Marakeş'e gidiyordu, ancak çöl başkentlerinin esrarına tapılan AvrupalIlar (TOMBUKTU), Sahra'nın keşfine girişmişlerdi. (Mungo Park, Clapperton, Laing, Cailliö, Barth, Duveyrier, Rohlfs, Nachtigal, Flatters ve Monteil.) XIX. yy. sonunda Avrupalılar'ın Mağrib'e ve Zenci Afrika kıyılarına yerleşmeleri, büyük güçlüklerle çölün aşılmasını gereksiz bir duruma getirdi.

Sömürgelerinin sınırlarını egemenlik altına almak ve Afrika'daki çeşitli topraklarını birbirine bağlamak isteyen Fransızlar, Sahra'nın büyük bir bölümünü ele geçirdiler. Cezayir'den (Foureau-Lamy), Sudan'dan (Joalland-Meynier) ve Kongo'dan (Gentil) gelen askeri birlikler Çad'da birleştiler ve Kuseri zaferini kazanarak (1900) Rabah imparatorluğu'nun yıkılmasına, Doğu Sahra'nın işgaline girişilmesine yol açtılar. Ne var ki, Batıda, Fas ve Moritanya arasındaki bağlantı ancak 1934'te, Tinduf’un işgalinden sonra sağlanabildi. Daha 1884'te Villa Cisneros'a yerleşen ispanyollar, Rfo de Oro sömürgesini kurdularsa da iç bölgelerdeki Regeybat Mağriblileri'ni egemenlikleri altına alamadılar. Trablus ve Sirenayka'da Türkler’in yerini alan italyanlar (1911-12), Libya’nın fethini ancak 1933'te tamamlayabildiler. Bu arada, XIX. yy.'da Cerbub vahasında kurulan Senusiler tarikatı, özellikle Birinci Dünya savaşı sırasında, fransız egemenliğine karşı savaştı (Ch. de Foucauld).

ikinci Dünya savaşı’ndan sonra, toprakaltı zenginliklerinin bulunması büyük çölde ekonomiyi ve toplumsal ilişkileri altüst etti, bağımsızlığa yönelen eski sömürge ülkelerin isteklerini artırmalarına yol açtı. Libya, 1951 de bağımsızlık kazanırken, 1956'da bağımsızlık kazanan Fas, çölün tüm batı bölümünü istedi ve ispanya’nın Tarfeya eyaletini kendisine bıraktırmayı başardı (nisan 1958) [BATİ SAHRA]; Çad, Nijer ve Mali'nin bağımsızlık kazanmalarıyla 1958'de ortaya çıkan Moritanya Cumhuriyeti, Fas’ın toprak istekleriyle karşılaşırken, temmuz 1962'de de Cezayir bağımsızlığa kavuştu.
Kaynak: Büyük Larousse
BAKINIZ Sahra Nedir?

Son düzenleyen Safi; 6 Haziran 2018 02:23
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
30 Temmuz 2012       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye

Sahra Çölü


Kuzey Afrika'da, batıda Atlas Okyanusu kıyısından doğuda Kızıldeniz'e; kuzeyde Atlas Dağları ve Akdeniz kıyısından güneyde 14° kuzey paraleline kadar yayılan, dünyanın en geniş çöl alanı. Yaklaşık 9.000.000 km2 yer kaplayan bu geniş çöl, birbirine eşit olmamakla beraber, şu ülkeler tarafından paylaşılır:
Sponsorlu Bağlantılar

Kuzeyde
  • Fas,
  • Cezayir,
    Ad:  sahra2.jpg
Gösterim: 1326
Boyut:  29.8 KB
  • Tunus,
  • Libya ve Mısır;
Batıda
  • Moritanya
Güneyde
  • Mali,
  • Nijer,
  • Çad
  • Sudan.
En kurak yeri, doğuda Libya Çölü'dür (yıllık yağış tutarı 100 mm.den az, örneğin Pizan'da 20 mm.). Günlük ve mevsimlik sıcaklık farkları çok yüksektir.
Yüzey şekilleri bakımından farklı bölgelerden meydana gelir: Geniş küvetler, platolar, kristalli masifler (Adrar gibi), volkanik dağlar (Air, Hoggar, Tibesti). Sahra, göçebe ve yerleşmiş vaha hayat tarzlarının; beyaz (Arap ve Berberiler) ve siyah ırkların temas yeridir. Akarsulardan yoksun olduğu için (Nil gibi çölü geçen bazı büyük ve yabancı ırmaklar hariç) yeraltı sularından yararlanılır (artezyen kuyuları, barajlarda biriktirilen sular). Esas ürün hurmadır. Ayrıca tahıl, sebze ve göçebelerin tek gelir kaynağı hayvancılıktır. Başlıca yeraltı kaynakları; petrol, doğal gaz, tuz ve bazı madensel cevherlerdir. Sahra'nın yakından tanınmasına katkıda bulunan başlıca kâşifler şunlardır (19. ve 20. yüzyıl): Barth, Caillié, Clapperton, Duveyrier, Lamy ve Nachtigal.

Sahra Çölü Genel Özellikleri,
Sahra çölü, 2,5 milyon yaşındadır. Yüz ölçümü büyüklüğü Amerika Birleşik Devletlerini kaplayacak büyüklüktedir. Atlas Okyanusu kıyılarından Kızıl deniz kıyılarına kadar da uzanmaktadır. Erg ismi de verilen kum çölü, genel kanının aksine tüm çölün yalnızca beşte birini kaplamaktadır. Onun dışında kalan alanlar kaya ve molozlardan oluşmaktadır. Sahra da Tibesti ve Ahaggar gibi, yükseklikleri 3,265 metreyi bulan dağlar da bulunmaktadır. Buraları görece daha fazla yağış alan ve göçebelerin yazın konaklama yapmalarına elverişli alanlardır. Buna karşılık Sahra'nın bazı beldelerine arka arkaya 10 sene yağmur düşmediği de olur. Yağışlar, mineralleri yıkayıp götürmediği ve bitkiler onları tüketmediği için, çölün zemini mineral besinler açısından çok zengin olmaktadır. Bundan dolayı, uzun süreli kuraklığı atlatmayı beceren tohum taneleri kısa ve şiddetli sağanak şeklinde yağan ilk yağmurlarda hemen kök salıp çiçek açmakta ve birkaç gün içerisinde olgunlaşmaktadır. Mineral açısında zengin bu tabaka rüzgarlarla dünyanın dört bir yanına dağılıp buradaki toprakları da zenginleştirmektedir. Mesela, aslında toprağı mineral açısından çok fakir olan Amazon bölgesi bu mineral takviyesiyle bitkiler için gerekli besini sağlamaktadır.

Sahra Çölü İklim Özellikleri;

Sahra çölünün batı kıyılarındaki iklim iç kesimlerinden farklı bulunmaktadır. Bu alanlar nemli tropikal hava kütlesinin etkisi altında olmaktadır. Sahra çölünün batı kıyısının senelik sıcaklık ortalaması 18 derece olup iç kesimleri 5 derece daha düşük olmaktadır. Gene bu alanlarda karalardan denize doğru esmekte olan rüzgarlar ile üstte bulunan su kütlesi akıntılarla uzaklaşmaktadır. Altta bulunan soğuk su yüzeye çıkmaktadır. Ekvatora doğru yönelen bu soğuk su akımına humbolt ile benguela soğuk su akıntısı denilmektedir. İşte bu soğuk su akıntısı bir taraftan söz konusu alanlarda sisin oluşmasını sağlarken diğer yönden havanın serinlemesine yardımcı olmaktadır. Sahra çölüne ilk defa 18 Şubat 1979 tarihinde kar yağmış.
MsXLabs.Org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen Safi; 6 Haziran 2018 02:23
Sen sadece aynasin...
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Mart 2017       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı

Sahra'nın İnsan Etkisiyle Çölleştiği İddia Edildi!


Bilim adamları, Kuzey Afrika'da Sahra bölgesinin çölleşmesinde insan topluluklarının belirleyici etkisi olduğunu ileri sürdü. Güney Kore'nin Seul Ulusal Üniversitesi'nden Arkeolog David Wright, Sahra bölgesinin 10 bin yıl önce yeşil ve bereketli tropik bir bölgeden nasıl çöle dönüştüğü konusunda yeni bir tez ortaya attı. Wright tezinde, iklim ve bitki örtüsündeki değişimi, Dünya'nın yörüngesinin değişmesiyle ortaya çıkan enlem etkilerine bağlayan geleneksel açıklamaların aksine, tarım ve hayvancılıkla uğraşan insan topluluklarının bitki örtüsünde oluşturduğu tahribatın iklimsel değişimi etkilediğini öne sürdü.

Bölgede kır hayvancılığının ortaya çıkışına dair arkeolojik kayıtlarla, çölleşmeye doğru olan değişime işaret eden çalı bitki örtüsünün ortaya çıkışını mukayeseli olarak inceleyen Wright, 8 bin yıl önce Nil havzası çevresinde yaşayan insan topluluklarının batıya göç etmesiyle aynı zamanda çalı bitki örtüsünün yayılmaya başladığını tespit etti. Tarımsal üretimin artmasının bölgenin ekolojisini derin şekilde etkilediğini belirten Wright, hayvancılığın bitki örtüsünü azaltmasıyla "albedo" denilen, yer yüzeyinin güneş ışınlarını yansıtma etkisinin arttığını, bunun da atmosferi ısıtarak muson yağmurlarının oluşumunu engellediğini belirtti.

Wright, azalan muson yağmurlarının da çölleşmeye ve bitki örtüsü kaybına yol açtığı ve bu döngünün nihayetinde 9,4 kilometrekarelik dev bir çöl bölgesi oluşturduğunu savundu. Wright, teorisinin bölgedeki eski göl yataklarından alınacak bitki örtüsü kayıtlarıyla sınanıp, daha ileri arkeolojik verilerle desteklenebileceğini vurguladı.

Kaynak: AA / Frontiers in Earth Science (15 Mart 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mart 2017       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı

Sahra Çölü'nün Dünya İklimi Üzerindeki Etkisi!


Ad:  nafricadust_tmo_2008020_lrg.jpg
Gösterim: 2422
Boyut:  58.3 KB
Sahra Çölü’nün kumları muson rüzgârlarının etkisiyle Atlas Okyanusu’nu aşıp, Afrika’dan Amerika Kıtası’nın doğu kıyılarına kadar ulaşabiliyor. Bu süreçte milyonlarca ton kum taşınıyor. Sahra Çölü aynı zamanda atmosferdeki toz parçacıklarının da en büyük kaynağı.

Yayımlanan bir araştırmada bilim insanları 5000-11.000 yıl önce Afrika’dan rüzgârla taşınan toz parçacıklarının miktarının günümüzdekinin yaklaşık yarısı kadar olduğunu, bu durumun okyanus suyunun sıcaklığının artmasına ve Sahra havzasındaki iklimin bugünkünden daha ılıman olmasına yol açtığını belirledi.

Araştırmacılar Afrika’dan taşınan toz parçacıklarının miktarında zaman içinde nasıl bir değişim olduğunu belirleyebilmek için, Bahamalar’da okyanus tabanındaki çökelti katmanlarını inceledi. Son 23.000 yıllık döneme ait birikintiler incelendiğinde, rüzgârla taşınan toz parçacıklarının miktarının 16.000 yıl önce çok yüksek (günümüzdekinin yaklaşık iki katı) olduğu, 5000-11.000 yılları arasında ise belirgin biçimde azaldığı (günümüzdekinin yaklaşık yarısı) anlaşıldı.

Araştırmacılar toz miktarındaki azalmanın, toz parçacıklarını taşıyan rüzgârların hâkim olduğu bölgelerde yeryüzüne ulaşan güneş ışığı miktarının artmasına ve bu bölgelerdeki okyanus sularının ortalama 0,15°C ısınmasına neden olduğunu düşünüyor. Sıcaklıktaki yükselmeye bağlı olarak buharlaşma miktarının artması, bugünkü Sahra Çölü’ne ulaşan nem miktarının artmasına dolayısıyla bölgede daha ılıman bir iklimin hâkim olmasına yol açmış olabilir.

Geçmişte yapılan arkeolojik araştırmalar yaklaşık 11.000 yıl önce (bu dönem son buzul çağının kapanmasının ardından başlayan Holosen Devri'nin başlangıcına denk geliyor) Sahra Çölü’nün günümüzdekinden daha nemli, daha yeşil ve daha yaşanabilir bir bölge olduğunu gösteriyor. Bu durumun temel nedeninin, Güneş sistemindeki diğer gök cisimlerinin kütle çekimi etkileşimleri nedeniyle Dünya’nın eksen eğikliğinde ortaya çıkan küçük kayma olduğu tahmin ediliyor. Araştırmacılar rüzgârla taşınan toz miktarındaki azalmanın, Sahra Çölü’nde görülen ılıman iklim üzerinde etkisi olduğunu düşünüyor.

Kaynak: Science Advances / Görsel Telif Hakkı: NASA’s Earth Observatory
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Haziran 2018       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  sahra3.jpg
Gösterim: 737
Boyut:  44.0 KB

Sahra Çölü (Büyük Sahra Çölü)


Sahra Çölü ya da Büyük Sahra dünyanın en büyük çölüdür. Afrika'nın dörtte bi­rinden daha fazlasını kaplar ve kıtanın Atlas Okyanusu'ndan Kızıldeniz'e kadar bütün ku­zey kesimi boyunca yayılır. Bu büyük çölün kuzeyinde Akdeniz ve Atlas Dağları, güne­yinde kurak Sahel bölgesi yer alır. Sahra Çölü güneye doğru yayılarak ekvatora 1.500 km kadar yaklaşır. Yüzölçümü 8.600.000 km2'dir.

Batı Sahra, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Moritanya, Mali, Nijer, Çad ve Su­dan'ın bazı bölümleri Sahra Çölü'nün içinde kalır. Çölün yüzeyinin büyük bölümünü, ge­niş sırtlarla birbirinden ayrılan alçak çukur­luklar oluşturur. Yağmurun sıklığı ve miktarı mevsimden mevsime değişir. Sahra Çölü'nün orta kesimlerinde evleri yıkan şiddetli yağ­murlar bile görülmüştür. Bunun yanında yıl­larca yağmur almayan bölgeler de vardır. Gündüz sıcaklığı oldukça yüksektir; 60°C'ye ulaşır. Geceler serindir ve özellikle yüksek kesimlerde don ve buzlanma görülür. Gökyü­zü çoğunlukla bulutsuzdur; havadaki nem oranı çok düşüktür.

Sahra Çölü bütünüyle kumdan oluşan bir düzlük değildir. Kum çölleri arazinin ancak yüzde 20'sini kaplar. Oldukça yüksek dağlar, geniş, çıplak yaylalar vardır. Güneş ve don kayaları aşındırır, rüzgâr da aşınmış parçaları sürükler. İncecik kum taneleri büyük toz bulutları halinde uzaklara taşınır. Kum çölle­rinin arasında "kumul" adı verilen kum tepe­leri bulunur (bak. Kumul). Bazı kumullar 230 metre yüksekliğe kadar ulaşır. Çölün büyük bölümünü kaplayan düzlüklerde bütün yü­zey, sürüklenen kumların aşındırarak yuvar­latıp parlattığı çakıl ve taş yığınlarıyla kaplıdır.

Sahra Çölü'nde su kaynaklarının az oluşu bitkilerin yetişmesini engellediği gibi, insanla­rın ve çölde yaşayabilecek hayvanların sayısı­nı da kısıtlar. Bitkiler su kaybına karşı kendi­lerini az sayıdaki yaprakları (bazılarında yap­rak yerine diken vardır), kalın kabukları ve çok derine inen kökleriyle korurlar. Sahra Çölü'nde yaşayan hayvanlar da uzun süre bir şey içmeden yaşayabilen, hızlı ve uzaklara gidebilen ceylan, antilop, çakal ve tilki gibi hayvanlardır. En önemli ağaç, meyvesi insan­larca yenen, kırılmış çekirdekleri de develeri beslemekte kullanılan hurma ağacıdır. Ayrıca buğdaygiller ile akasya ve ılgın türleri de bulunur.

Sahra Çölü bölgesinde yaşayanların sayısı 2 milyona yaklaşır. Bu sayının hemen hemen yarısını göçebeler oluşturur. Göçebeler deve, keçi ve koyun besler; hayvanlarını sayısı çok az olan otlaklara götürebilmek için sürek­li yer değiştirirler. Başlıca yiyecekleri süt ve hurmadır. Yerleşik kavimlerse tepelik kırlar-daki ırmaklar boyunca ya da suyun bulundu­ğu vahalarda yaşarlar. Kuyular­dan yeraltı suyu çıkarılır. Hurma ağaçlarının meyveleri yenir; gövdelerinden kereste yapılır; yaprakları da sepet yapımında kullanılır. Palmiyelerin göl­gesinde meyve ağaçlan ve sebze yetiştirilir. Öbür tarım ürünleri arpa, buğday ve tütün­dür. Demir, manganez ve bakır bulunur. Çıkartılan petrol ve doğal gaz borularla Ak­deniz kıyısına iletilir.

Çok sayıda havayolu Sahra Çölü'nün üze­rinden geçer. Çöl boyunca doğu-batı yönünde düzenli otobüs servisleri vardır. Deve kervan­ları çöl yerlilerine, tuz ve hurma ile değişmek üzere, dışarıdan getirilen kumaş ve sanayi ürünlerini taşırlar.

Sahel, Sahra Çölü'nü Batı Afrika'nın tro­pik çayırlarından ayıran bir kuşak oluşturur. Burası geniş bir fundalık ve otlak bölgesidir; sığır, koyun ve deve sürülerini otlatan göçebelerce kullanılır. Sahel'de yağmur, bazı ta­hılların yetiştiği güneye doğru gidildikçe ar­tar. Ama Sahel halkı kuraklık yüzünden açlıkla karşı karşıyadır. Hayvanların otlatıl­ması bitki örtüsünü büyük ölçüde yok etmek­te, çöl de kuzeyden güneye doğru yayılmak­tadır.
MsXLabs.org & Temel Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Haziran 2018       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Sahra
dünyanın en büyük çölü. Afrika’nın kuzey kesiminin hemen hemen tamamını kaplar.

Batıda Atlas Okyanusu, kuzeyde Akdeniz ve Atlas Dağlan, doğuda Kızıldeniz, güneyde de yarı çöl özellikleri gösteren bir geçiş bölgesi olan Sahil ile çevrilidir. Yüzölçümü 8,6 milyon km2’dir. Batı Sahra, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Moritanya, Mali, Nijer, Çad ve Sudan sınırlan içinde kalır.
Büyük bölümü düzlüklerle kaplı olan çöldeki en belirgin oluşum, Ifora, Ahaggar, Tibesti ve Ennedi dağlannın oluşturduğu bir peneplen ve platolar dizisi olan Orta Sahra Yükseltisidir.

Bu yükseltide yer alan çöküntü bölgesini Ayr Masifi farklı büyüklükte iki kesime ayırır. Bunlar, batıdaki Cedel ve Talak bölgeleri ile doğudaki Tenere bölgesidir. Yüzeyleri pürüzsüz kayaçların bulunduğu bölgeler dışında, düzlükler köşeli taş parçalarıyla örtülüdür. Kum çölleri (erg) Sahra’nın ancak yüzde 20’sini oluşturmakla birlikte çölün tipik bir özelliği kabul edilir. Kum çölleri arasında, yükseklikleri 100-230 m arasında değişen piramit biçimli kumullar, kumtaşmdan oluşmuş bölgelerde ise aşınma sonucu son derece güzel görünümlü kaya oluşumları ortaya çıkmıştır; düzlüklerde yarıya kadar kuma gömülü taşlaşmış ağaçlara rastlanır.

Kuzey-güney doğrultusunda esen alize rüzgârlarının etkisinde olan Sahra’da sıcaklık bölgeden bölgeye büyük farklılıklar gösterir. Dünyanın en yüksek buharlaşma oranı burada görülür. Dünyanın yıllarca hiç yağmur almayan en geniş bölgeleri de gene burada bulunur. Yüksek kesimlerde sis ve buzlanma görülürken; alçak kesimlerde dünyanın en yüksek sıcaklıklarına rastlanır. Çölün büyük bölümünde, özellikle de daha kuru olan doğu kesiminde bitki türleri son derece sınırlıdır. En çok baklagiller, ıspanakgiller ve Asteraceae familyalarından bitkiler ile hurma, ılgın ve akasya türlerine rastlanır. Bölgede yaşayan başlıca hayvan türleri platolarda rastlanan ceylan ile yüksek kesimlerde görülen Berberi koyunudur. Sahra’nın büyük bir bölümü boş olmakla birlikte, su kaynaklarının bulunduğu yerlerde bazı topluluklar yaşar. Sahra demir, bakır, manganez, kalay, nikel, krom, çinko, kurşun, kobalt, gümüş, altın, platin, toryum ve uranyum gibi mineraller açısından zengin bir bölgedir. Bununla birlikte ulaşım güçlükleri bu madenlerin işletilmesini engellemektedir. Çölde ayrıca, önemli petrol ve doğal gaz rezervleri ile yeraltı su kaynakları da bulunmuştur. Ulaşım doğu-batı doğrultusunda uzanan bir yolla sağlanır. Ayrıca, birçok uluslararası havayolu şirketi bölgeye sefer düzenler.

kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

20 Temmuz 2013 / KisukE UraharA Coğrafya
21 Ağustos 2010 / _Yağmur_ Coğrafya
21 Ağustos 2010 / _Yağmur_ Coğrafya
6 Mayıs 2009 / KisukE UraharA Coğrafya