Arama

Yeryüzü Şekilleri - Deniz

Güncelleme: 21 Eylül 2018 Gösterim: 17.370 Cevap: 3
Kral_Aslan - avatarı
Kral_Aslan
VIP MsXTeam
12 Mart 2007       Mesaj #1
Kral_Aslan - avatarı
VIP MsXTeam

okyanus ve deniz

Ad:  deniz2.jpg
Gösterim: 1596
Boyut:  36.1 KB

yeryüzündeki geniş havzalarda toplanmış olan kesintisiz tuzlu su kütlelerinin ortak adı.
Sponsorlu Bağlantılar

Okyanus ve deniz-okyanusbilim 164 ler Yer yüzeyinin yaklaşık 362 milyon km2’lik (yüzde 71) bir bölümünü kapsar. Üç büyük okyanus olan Büyük Okyanus (Pasifik), Atlas Okyanusu (Atlantik) ve Hint Okyanusu kıtalar ve denizaltı yüzey şekilleriyle çevrelenmiştir.

Bu üç okyanus, Antarktika kıtasını çevreleyen ve kimi zaman Güney Okyanusu denen bölgede birleşir. Yeryüzündeki okyanus ve deniz alanlarının tümünün yüzde 46’sını Büyük Okyanus, yüzde 24’ünü Atlas Okyanusu ve yüzde 20’sini Hint Okyanusu oluşturur.

Özellikle Kuzey Yanküre’de bir dizi önemli kenar denizi vardır. Kenar denizleri, okyanusa açılan kesimlerinin dışında kara kütleleri ve ada yaylarıyla çevrelenmiştir. En büyük kenar denizleri Kuzey Buz Denizi ile buna bitişik öteki denizler, Sarı Deniz, Güney Çin Denizi, Akdeniz, Antil (Karayip) Denizi, Bering Denizi, Ohotsk Denizi ve Japon Denizidir.

Okyanusların ortalama derinliği 3.700 m’dir. Kıta sahanlıkları deniz yüzeyinden yaklaşık 100-200 m derinliklerde kırılarak kıta yamacı biçimini alır ve yamaç daha sonra derinlere inerek geniş deniz düzlüklerini oluşturur. Okyanus zemininin yaklaşık yüzde 75’i 3-6 bin metre derinliktedir, bunun yalnızca yaklaşık yüzde l’lik bir bölümü daha derindir. En derin bölgeler, özellikle Büyük Okyanus ada yaylarında rastlanan görece ince, uzun okyanus çukurlarıdır; bunlann içinde bilinen en derini ise Mariana Çukurudur (11.035 m).

Deniz dibinin büyük bölümü, pekişmiş tortullar ile korkayaç kabuk zemini örten gevşek tortullarla kaplıdır. Zeminin gene büyük bir bölümü oldukça düzdür, ama kimi yerde denizaltı dağı gibi büyük yükseltilere rastlanır. Okyanuslarda yer alan en önemli yüzey şekillerinden biri de, dallanarak bütün okyanus boyunca uzanan okyanus sırtıdır. Sırtın zeminden yüksekliği 2-3 bin m arasındadır. Volkanik açıdan etkin olan sırt bölgelerinde, derinlerden zemine sürekli yeni magma yükselir; kabuk oluşumunun kesintisiz olarak sürdüğü bu bölgeler, deniz dibi yayılması açısından büyük öneme sahiptir (deniz dibi yayılması kuramı; levha tektoniği). Son bulgulara göre, bu etkin kabuk oluşumu bölgelerinde yeni oluşmuş bazaltlı kayaçların arasında dolanan deniz suyu, yüksek sıcaklıklarda gerçekleşen tepkimeler sonucunda önemli kimyasal değişimlere uğramaktadır. Bu hidrotermal etkileşimlerden geçen çözeltiler kabuktaki çatlaklardan tekrar çıkarak okyanus sularına karışmaktadır. Bazı çatlaklarda sıcaklığın 350°C’ye kadar çıktığı saptanmıştır.

Okyanuslardaki genel su dolaşımı jeolojik zaman ölçeği açısından oldukça hızlıdır; derinlerdeki su moleküllerinin ortalama ömürleri ise birkaç yüzyıl ile yaklaşık bin yıl arasında değişir. Yüzey akıntıları, rüzgâr gücünün okyanusun yüzey katmanlarında yol açtığı sürtünme etkisiyle oluşur. Büyük akıntıların yönü başlangıçta büyük rüzgâr sistemlerince, daha sonra da Yer’in kendi çevresinde dönmesinden kaynaklanan et- menlerce (Coriolis kuvveti) ve yüzey şekillerince belirlenir. Okyanusların çeşitli bölgelerinde, saat yönünde ya da saat yönünün tersinde dolanan bir dizi büyük ve küçük akıntı halkası bulunur (okyanus akıntıları). Kıtaların doğu kesiminde, okyanus yüzey suları genellikle kıyıdan açıklara doğru hareket eder; buna karşılık orta derinliklerdeki daha soğuk ve besin içeriği yüksek su kütleleri kıyılara doğru akar.

Okyanusların birçok önemli özelliği suların sıcaklığı ve tuzluluğunca belirlenir; bu özellikler, basınçla birlikte suyun yoğunluğunu da belirler. Okyanusların temel ısı kaynağı, yüzey sularınca soğurulan Güneş ışınımıdır. Yüzey sularının sıcaklığı, enlemlere bağlı olarak önemli ölçüde değişir. Ama yüzey sıcaklığı dağılımı, yüzey akıntılarınca gerçekleştirilen ısı aktarımı ve başka bölgesel özelliklerden de etkilenir. Açık sularda yüzey sıcaklığı — 1°C ile 28°C arasında değişir. Tropik ve ılıman enlemlerde deniz suyu sıcaklığı, yaklaşık 100 m derinlikten sonra hızla düşer. 1 km’nin altındaki derinliklerde ise sıcaklık değişimi daha yumuşaktır ve sıcaklık zeminde yaklaşık 2°C’ye düşer. Okyanuslardaki toplam su hacminin yaklaşık yüzde 50’sinin sıcaklığı 1,3°C ile 3,8°C arasında değişir. Yüzey sularının tuzluluğu ise, buharlaşan su miktarı ile düşen yağış miktarı arasındaki dengeye bağlı olarak değişir. Okyanusların ortalama tuzluluğu binde 34,7’dir. Okyanusların tuzluluğu tatlı su kaynaklarına (denizlere açılan büyük ırmaklar, eriyen buzdağları) ve buharlaşma sürecine bağlıdır. Bu etkilerin büyük ölçüde görülmediği kesimlerde, okyanus suyu tuzluluğu binde 34-37 arasında değişir.

Deniz suyunda çok değişik çözünmüş inorganik malzemeler, gazlar ve organik maddeler bulunur. Bu çözünmüş maddelere ek olarak asıltı parçacıkları da (örn. plankton) vardır. En bol bulunan inorganik maddeler (suyun dışında) sırasıyla klor, sodyum, sülfat, magnezyum, kalsiyum, potasyum ve bikarbonattır. Bu temel bileşenlerin derişikliği (eser miktarda bulunan başka malzemelerin tersine) tuzlulukla birlikte hemen hemen sabit oranlarda değişir. Okyanus suları hafif alkalidir ve pH değeri 8’e yakındır. Okyanus ve deniz sularının bugünkü bileşimlerinin 600 milyon yıllık bir jeolojik süreç içinde oluştuğu kabul edilir.

Okyanusların ve denizlerin Yer’in oluşumunun ilk evrelerinde ortaya çıktığı sanılmaktadır. Yerküre ısınıp kabuk, manto ve çekirdek bölümlerine ayrıştıkça, volkanizma etkinliği sonucunda iç kesimlerden yüzeye öteki uçucu malzemelerin yanı sıra su buharı da çıkmıştır. Daha sonra su buharı lavlardan kurtularak kızgın bulutlar haline gelmiş, ardından da yoğunlaşarak yüzeye düşmüş, bunun sonucunda da okyanuslar ve denizler oluşmuştur.
kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 21 Eylül 2018 00:51
Hayatın ne anlamı var.. Yanımda sen olmayınca....
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
25 Şubat 2016       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Deniz Nedir

Ad:  deniz.jpg
Gösterim: 9685
Boyut:  63.2 KB
Deniz (özet), bir okyanus ile bağı olan ve büyük bir alanı kaplayan ve genellikle tuzlu olan su birikintisidir. Terim genellikle okyanus terimi yerine de kullanılır.
Sponsorlu Bağlantılar
Denizler Dünya yüzeyinin % 71'ini kaplamaktadır. Yeryüzünde kapladıkları 1,338 milyar km³ hacimle dünya üzerindeki su varlığının % 96,5'ini oluşturmaktadırlar. Ancak, deniz suyu ortalama % 3,5 oranında tuz içerdiğinden, halen oldukça pahalı olan arıtma yöntemleri uygulanmadan içme suyu olarak kullanılamamaktadır.
Denizler üzerinden gerçekleştirilen ticaret, hava yoluyla taşımacılığın gittikçe gelişmesine karşın, öneminden pek bir şey yitirmemiştir. Dünya ticaretinde aktarılan malların % 92'si, yılda 5,7 milyar ton, deniz yolu üzerinden taşınmaktadır.

Deniz

  • Deniz : Okyanusların kıta içlerine doğru uzanan kollarına deniz denir. Denizler okyanuslarla bağlantılarına göre ikiye ayrılır.
  • Kenar Deniz : Okyanus kıyılarında, okyanuslardan adalarla ayrılan denizlere denir. Örnek : Japon Denizi, Çin Denizi (Sarı Deniz), Umman Denizi, Kuzey Buz Denizi, Antiler, Tasman Denizi, Mercan Denizi, Bering Denizi, Karayip Denizi
  • İç Deniz : Okyanuslara boğazlar aracılığıyla bağlanan kara içlerine sokulmuş denizlere denir. Örnek : Akdeniz, Kızıldeniz, batlık Denizi, Karadeniz, Marmara Denizi, Azak Denizi

Okyanuslarla Denizlerin Karşılaştırılması


Okyanuslarla denizlerin özellikleri birbirinden farklıdır.
1. DERİNLİK /(OKYANUSLAR) Denizlere oranla derinlik daha fazladır./ (DENİZLER)Okyanuslara oranla derinlik daha azdır.
2. KAPLADIĞI ALAN/(OKYANUSLAR) Denizlere oranla kapladığı alan daha geniştir./ (DENİZLER)Okyanuslara oranla kapladığı alan dardır.
3. KARALARDAN ETKİLENME/(OKYANUSLAR) Denizlere oranla karaların sıcaklık koşullarından daha az etkilenirler./ (DENİZLER)Okyanuslara oranla karaların sıcaklık koşullarından daha çok etkilenirler.
4. TUZLULUK/(OKYANUSLAR) Okyanusların tuzluluğu %033,5 – %0 37,5 arasında değişir./ (DENİZLER)Denizler bulundukları alanların özelliklerinden daha kolay etkilenirler ve tuzlulukları daha çok değişir. Denizlerin Tuzluluğu %01,5 – %065 arasında değişir.
5. AKINTILAR/(OKYANUSLAR) Sürekli rüzgarların etkisiyle büyük akıntı sistemleri görülür./ (DENİZLER)Seviye ve yoğunluk farklarıyla oluşan küçük akıntı sistemleri görülür.

Deniz suyunun Sıcaklığı


Deniz suyu sıcaklığının yatay dağılışı enleme, akıntılara, mevsime, yoğunluğa (tuzluluğa) buzullarla bağlı olarak değişir. Denizlerde bulunan buzullar iki türlüdür.
Aysberg (Buz dağı) : Buzullardan kopup, denize kadar ulaşan kalın buzul parçaları deniz içinde ilerlemeye devam eder. Buzun yoğunluğu, deniz suyunun yoğunluğundan az olduğu için su tarafından kaldırılır. Yüzlerce metre kalınlıkta ve kilometrelerce uzunluktaki bu buz dağlarına aysberg denir.

UYARI : Deniz suyu sıcaklığını etkileyen temel etken enlemdir. Ekvator’a yakın enlemlerde deniz suyu sıcaklığı yüksektir. Kutuplara yaklaştıkça su sıcaklığı azalır. Tatlı su 0° C de donar. Tuzlu su ise yaklaşık -2°C donar. Bu nedenle Ekvator’dan kutuplara doğru deniz suyunun donma olasılığı artar. Kutup çevrelerinden denizlere katılan aysbergler akıntıların etkisiyle Kuzey Yarım Küre’de 40° enlemine, Güney Yarım Küre’de ise 35° enlemine kadar inebilir.
Bankiz : Kutup çevresindeki denizlerde, suyun donması ile oluşan buz kütleleridir. Donma, kıyılarda başlar ve sıcaklık düştükçe artar. Deniz yüzeyini kaplayan buz kristalleri gittikçe kalınlaşır, Buz tabakası halini alır. Bankiz adı verilen buz tabakası yaz aylarında sıcaklığın artması ile küçülerek dağılır.
Ad:  deniz1.jpg
Gösterim: 1743
Boyut:  8.7 KB

Deniz Suyunun Tuzluluğu


Bir litre deniz suyunda erimiş halde bulunan madensel tuzların gram olarak ağırlığına tuzluluk oranı denir. Deniz suyunun tuzluluğu litre/gram ya da %0 olarak ifade edilir. Tuzluluk oranı okyanuslarda %0 33,5 – %0 37,5 arasında, denizlerde %0 1,5 – %0 65 arasında değişir. Deniz suyunun tuzluluğunu değiştiren etmenler aşağıda sıralanmıştır.
  • Buharlaşma : Deniz suyunun buharlaşması tuzluluğunu artırır.
  • Yağış Miktarı : Yağış miktarı arttıkça deniz suyunun tuzluluğu azalır.
  • Akarsu Sayısı ve Akım Miktarı : Denize ulaşan akarsu sayısı ve akarsuyun taşıdığı su miktarı arttıkça, deniz suyunun tuzluluğu azalır.
  • Buzul Oluşumu : Deniz suyunun karalarda buzul olarak birikmesi ya da deniz suyunun donması tuzluluğu artırır. Kar ve buzul erimeleri ise tuzluluğu azaltır.

Deniz Suyunun Hareketleri


Deniz suları akarsular, rüzgarlar, buzullar gibi aşındırma ve biriktirme yolu ile yeryüzünü şekillendirir. Deniz suları çeşitli etkenlerle hareket etmektedir. Bu hareketlerden en etkili olanlar,
1. Dalgalar
2. Gel-git
3. Akıntılar

1. Dalgalar


Dalgalar, deniz ve göllerdeki kuzey sularının periyodik salınımlarıdır. Dalga oluşumunun temel nedeni rüzgarlardır. Deniz yüzeyini yalayarak esen rüzgarlar, sürtünme nedeniyle durgun sulara hareket kazandırır. Deniz yüzeyi pürüzlenir ve sürekli biçim değiştirir. Deniz yüzeyinin salınım hareketine dalgalanma deniz yüzeyinde beliren pürüze dalga denir.

Rüzgarlar dışında depremler, volkanik hareketler ve deniz altında çökmelerde dalgaları oluşturur. Bu tür dalgalara tsunami denir.

Dalga Elemanları


Dalga, 4 temel elemandan oluşur. Bunlar, dalga sırtı, dalga çukuru, dalga boyu ve dalga yüksekliğidir.
  • Dalga Sırtı : Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların yükselen kısmına dalga sırtı denir.
  • Dalga Çukuru : Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların alçalan kısmına dalga çukuru denir.
  • Dalga Boyu : Birbirini izleyen iki dalga sırtı arasındaki uzaklığa dalga boyu denir.
  • Dalga Yüksekliği : Dalga sırtı ile dalga çukuru arasındaki yükseklik farkına dalga yüksekliği denir.

Dalga Çatlaması

Ad:  deniz dalga.gif
Gösterim: 1449
Boyut:  2.06 MB

Dalgalar derin denizlerde kolayca oluşur. Ancak, derinliğin dalga boyundan daha az olan yerlere yaklaştıkça, dibe olan sürtünmeden dolayı dalga hareketi engellenir ve dalgaların şekli bozulur. Bu olaya dalga çatlaması veya kırılması denir. Kıyı sığlaştıkça dalga çatlaması artar.
Dalga aşındırmasına abrazyon denir. Dalgalar, üç biçimde aşındırma yaparak kıyıları şekillendirirler :
  • Su kütlesinin kıyıya çarparken yaptığı basınç etkisiyle kıyı aşındırılır.
  • Dalga içindeki kum, çakıl gibi maddelerin kıyıya şiddetli çarpmasıyla kıyı aşındırılır.
  • Deniz suyunun kıyıdaki tabakaları eritmesiyle (kimyasal yolla) kıyı aşındırılır.

Dalga aşındırma şekilleri :


  • Falez (Yalıyar) : Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir.
  • Kıyı Aşınım Düzlüğü : Dalgaların kıyıyı kara içine doğru aşındırması ve kıyıyı geriletmesi ile oluşan falezler önünde az eğimli bir yüzey gelişir. Kıyı aşınım düzlüğü ya da abrazyon platformu adı verilen bu düzlüklerin üzeri genellikle kum ve çakıllarla kaplıdır.
UYARI : Dalga ve akıntılar dik kıyılarda aşındırma; alçak ve basık kıyılarda ise biriktirme yolu ile kıyıyı şekillendirir.

Kıyı Birikim Şekilleri


Denizin sığlaştığı yerlerde, dalgalar ve akıntılar tarafından taşınan maddelerin biriktirmesi ile oluşan şekillerdir.
  • Kumsal : Kıyılarda dalga ve akıntıların taşıdıkları maddeleri biriktirmesi ile oluşan alanlara kumsal denir. Girintili-çıkıntılı bir kıyıda dalgalar, denize çıkıntı yapan dik burunlarda aşındırma, buradan kopardıkları maddeleri koy içlerine taşıyarak kumsalların oluşmasını sağlar. Bu nedenle kumsallar genellikle koy içlerinde yer alır ve bir şerit halinde uzanır.
  • Kıyı Kordonu (Kıyı Oku) : Dalga ve akıntıların kıyıdan taşıdıkları maddeleri küçük koylarda biriktirmesi ile oluşan, bir ucu karaya bağlı ve deniz doğru ok şeklinde uzanan yığıntılardır. Kıyı kordonu bir koyun önünü kapatacak şekilde gelişirse kıyı kordonu gerisinde lagün oluşur.
  • Lagün (Deniz Kulağı) : Kıyı kordonunun bir koyun önünü kapatması ile oluşan göllere lagün, deniz kulağı ya da kıyı set gölü denir.
  • Örneğin Büyük Çekmece, Küçük Çekmece ve Terkos gölleri birer lagündür.
  • Tombolo (Bağlama Seti) : Kıyı okları karaya yakın adalara doğru oluştuklarında, zamanla ada ile ana kara birbirine bağlanır. Oluşan bu şekle tombolo denir. Örneğin Marmara Bölgesi’ndeki Kapıdağ Yarımadası bir ada iken, tombolo ile ana karaya bağlanmıştır. Ayrıca Sinop ili de bir tombolo üzerinde kurulmuştur.

2. Gel – Git


Gel-Git, Ay’ın ve Güneş’in çekim gücünün etkisiyle Dünya’daki su kütlelerinin alçalması ve yükselmesi olayıdır. Ancak Ay, Dünya’ya en yakın gök cismi olduğundan gel git olayında daha etkilidir. Bir yerdeki gel-git, gün içinde 2 kabarma 2 çekilme biçiminde 6 saatte bir gerçekleşir. Bu seviye değişmelerinde her gün bir önceki güne göre 50 dakikalık bir gecikme olur. Çünkü ay, Dünya’nın çevresindeki dönüşünü 24 saat 50 dakikada tamamlamaktadır.
UYARI : Gel-git genliğinin fazla olduğu denizlerde akarsu ağızlarında haliçler, az olduğu denizlerdeki akarsu ağızlarında ise delta oluşur. Türkiye’deki denizler iç deniz olduğu için gel-git belirgin değildir. Bu nedenle akarsu ağızlarında haliç oluşmaz.

Gel-Git Genliği
Suların kabarma ve alçalması arasındaki seviye farkına gel-git genliği denir. Gel git genliği, okyanus ortalarında 60-80 cm, iç denizlerde 30 cm, kenar denizlerde 80-120 cm arasındadır.
Bir yerdeki gel git genliği, ay ve yıl içinde de değişir.
  • Ay içinde : Ay içinde yeniay ve dolunay dönemlerinde gel-git genliği büyüktür. Çünkü bu dönemlerde Ay’ın çekim gücüne Güneş’in çekim gücü de eklenir.
  • Yıl içinde : Yıl içinde 21 Mart – 23 Eylül tarihlerinde gel git genliği büyüktür. Çünkü bu dönemlerde Ay’ın çekim gücüne Güneş’in çekim gücü de eklenir.

3. Akıntılar


Deniz ve okyanus sularının kütlesel olarak yer değiştirmesine akıntı denir.

Akıntıların nedenleri :


  • Dalgalar : Dalgaların kıyıya çarpması, suların bir kısmının dibe dalmasına ya da yüzeyde yön değiştirmesine neden olur.
  • Seviye ve Tuzluluk (Yoğunluk) Farkı : Seviye ve tuzluluk farkı alt ve üst akıntılara neden olur. Daha ağır olan tuzlu sular alt akıntılarla, az tuzlu sular üst akıntılarla yer değiştirir.
  • Sürekli Rüzgarlar : Yüzey suları sürekli rüzgarlarla sürüklendiği için akıntıların temel nedenidir.
  • Gel-Git : Suların kabarması ve alçalması sırasında oluşan seviye farkı akıntılara neden olur. Akıntılar suların kabarması sırasında karaya, alçalması sırasında denize doğrudur.

Okyanus Akıntıları


Akıntıların yönleri ile hakim rüzgar yönleri arasında sıkı bir ilişki vardır. Her iki yarım küre okyanuslarında hakim rüzgar sistemlerine bağlı olarak kapalı akım dairleri oluşmuştur.
Kuzey Amerika kıtasının doğu kıyısı boyunca güney enlemlere doğru inen Labrador soğuk su akıntısı ile Batı Rüzgarları ile Meksika körfezinden İskandinav yarımadasına kadar ulaşan Golfstream sıcak su akıntısı en önemlileridir.

Kıyı Tipleri


Yer şekillerinin uzanış yönüne, kıyıdaki tabakaların özelliğine ve etkili olan dış güçlerin niteliğine bağlı olarak çeşitli kıyı tipleri belirmiştir. Bunlar, boyuna, enine, alçak, rialı, volkanik, haliçli, fiyord, skyer ve resifli kıyılardır.
  • Boyuna Kıyılar : Dağların kıyıya paralel uzandığı kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde; Dağlar denize paraleldir. Kıyıda girinti-çıkıntı azdır. Kıta sahanlığı (şelf) dardır. Doğal limanlar azdır. Deniz etkileri içerilere fazla sokulamaz. Yüksek, falezli kıyılardır. Boyuna kıyıların özel bir türü Dalmaçya tipi kıyılardır.
  • UYARI : Haliçli, fiyordlu, volkanik, skyer, watt ve mercan kıyı tipleri Türkiye’de görülmez.
  • Enine Kıyılar : Dağların denize dik uzandığı kıyılarda, dağlar arasındaki çöküntü alanlarının deniz suyu altında kalmasıyla oluşmuş kıyılardır. Bu kıyı tipinde dağlar denize dik uzanır. Kıta sahanlığı (şelf) geniştir. Kıyı çok girintili, çıkıntılıdır. Koy, körfez ve limanlar fazladır. Denizel iklim içerilere kadar sokulur. Kıyı birikinti ovaları fazladır.
  • Alçak Kıyılar : Geniş ovaların bulunduğu yerlerdeki kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde kıyı çizgisi genellikle düz olup, kıyı okları ve kıyı setleri fazladır. Alçak kıyıların özel bir tipi Watt tipi kıyılardır.
  • Watt Kıyı Tipi : Gel-git olayının belirgin olduğu alçak kıyılarda sular çekildiğinde deniz dipleri yüzeye çıkar. Bu durumun görüldüğü yerlerdeki kıyı tipine Watt kıyı tipi denir.
  • Rialı Kıyılar : Nispeten yüksek ve akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bir alanda, vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
  • Volkanik Kıyılar : Oluşumları volkanizmaya bağlı adaların kıyı tipidir. Her taraftan dalga aşındırmasına uğrayan volkanik kıyılarda gelişkin falezler ve dar kıyı aşınım düzlüğü vardır. En güzel örnekleri Hawai ve Endonezya adaları kıyılarında görülmektedir.
  • Haliçli Kıyılar : Yükseltisi az ve akarsularla hafifçe yarılmış bir platonun veya tepelik bir alanda bulunan vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Haliçli kıyıların özel bir türü limanlı kıyılardır.
  • Limanlı Kıyılar : Haliçlerin ağızlarının, zamanla kıyı okları ile kapatılarak, açık deniz etkilerine karşı korunaklı koylar haline getirilmesi sonucu oluşan kıyılardır.
  • Fiyord Kıyılar : Buzulların oluşturduğu U şeklindeki vadilerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
  • Skyer Kıyılar : Örtü buzullarının oluşturduğu hörgüç kayalar ile moren depoların oluşturduğu tepelerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
  • Resifli (Mercanlı) Kıyılar : Mercan resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir. Sıcak kuşağa özgüdürler Resifin oluşum şekline göre kenar resifi, set resifi ve atoller olarak alt tiplere ayrılır. Atoller çember şeklinde kıyılar oluşturur.

Son düzenleyen Safi; 21 Eylül 2018 00:55
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Eylül 2018       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Denizler

Yerkürenin yaklaşık dörtte üçü deniz sularıyla kaplıdır. Bunun önemli bir bölümü Güney Yarıküre'de yer alır. Kıtaların arasında Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu bulunur. Bunların kıtaların içine girmiş ya da arasında kalmış parçalarına da kenar denizi adı verilir. Deniz suyunda görülen hareketlere akıntılar, gelgit ve rüzgarlar yol açar.

Deniz Suyu

Karaların üstündeki sularla deniz suyu arasındaki en önemli ayrım içerdikleri tuz oranında görülür. Deniz suyunun tuzluluğu okyanuslarda ortalama binde 35’tir, yani 1.000 gr suda 35 gr tuz bulunur. Buna yüzde 88,8 oranındaki klo bileşimleri neden olur; en büyük pay da yüzde 77,7 ile sodyum klorüre, yani sofra tuzuna aittir.
Ad:  Deep_water_wave.gif
Gösterim: 2726
Boyut:  4.15 MB
Deniz suyunda çözülmüş halde magnezyum klorür, magnezyum sülfat, potasyum klorür, potasyum sülfat, kalsiyum karbonat ve kalsiyum sülfat ile çeşitli brom bileşikleri de bulunur. Bir denizin tuzluluk oranı buharlaşmaya ve o denize karışan tatlı sulara bağlı olarak değişebilir. Az sayıda akarsuyun döküldüğü ve buharlaşmanın yüksek olduğu Kızıldeniz gibi denizlerde tuzluluk oranı binde 40’a, hatta daha yukarı çıkabilir. Buna karşılık Baltık Denizi gibi buharlaşmanın görece az, dökülen ırmakların da fazla olduğu yerlerde tuzluluk oranı binde 3-20 arasında değişir.

Güneş ışınları denizleri de ısıtır. Onun için, özellikle Ekvator çevresinde deniz yüzeyindeki suyun sıcaklığı 30 dereceye kadar çıkabilir. Kutuplara doğru ise sıcaklık düşer ve su, tuzluluk oranına göre –1 ile –1,9 dereceler arasında donar.

Deniz Sularının Hareketi


Rüzgar, gelgit ve akıntılar deniz suyunda hareketlere yol açar. Rüzgarlar ve fırtınalar denizde yalnızca dalgaların oluşmasına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda denizin 100 m derinliğine kadar inebilen etkileriyle akıntılara da neden olabilir. Muson ya da alize gibi sürekli esen rüzgarlar dünyanın dönmesine de bağlı olarak, Kuzey Yarıküre’de sağa, Güney Yarıküre’de de sola doğru yol alan akıntılar oluştururlar. Suyun tuzluluk oranı ile sıcaklığına bağlı olarak deniz suyu yoğunluğunda ortaya çıkan farklılıklar da akıntılara neden olabilir. Bunun sonucunda Humboldt gibi soğuk ve Gulf Stream gibi sıcak su akıntıları ortaya çıkar ve bunlar çevrelerindeki iklim koşullarını da etkiler. Akıntılar nedeniyle bir yerden boşalan suyun yerine ya yüzeyden ya da denizin altından karşı akıntıyla yeni su kütleleri gelir ve böylece deniz suyunda sürekli bir hareket görülür.
Ad:  deniz tabanı.JPG
Gösterim: 1485
Boyut:  90.4 KB

Deniz suyu hareketlerine yol açan bir başka etken de gelgittir. Gelgit Ay ile Güneş’in deniz suyu üstündeki çekim gücünden kaynaklanır. Dünya’nın dönmesi ile ortaya çıkan merkezkaç gücü de onlara katılır. Dünya’nın Ay’a dönük yüzündeki sular kabarırken, öteki yerdekiler alçalır. Ay, Dünya çevresinde dolaştıkça kabarma bölgesi de yer değiştirir. Ay, Dünya’nın herhangi bir yerine göre tam çevrimini 24 saat 50 dakikada tamamladığından, yarım günlük gelgit periyodunun süresi 12,5 saattir. Aynı biçimde Güneş de 24 saatlik günlük gelgitlere neden olur. Güneş’in kütlesel çekim kuvvetinin Ay’ınkinin yüzde 46’sı kadar olduğu saptanmıştır.

Dünya, Ay ve Güneş üçlüsünün konumlarına göre gelgit kabarmaları ya da alçalmaları ortaya çıkar. Bu gökcisimlerinin üçü de aynı doğru üstündeyse Ay ve Güneş’in çekim kuvvetleri birbirine eklenir. Ama bir dik açı oluşturacak biçimde dururlarsa, Ay ile Güneş’in çekim kuvvetleri birbirlerini zayıflatır. Gelgit olaylarının etkileri karaların konumuna göre değişir. Örneğin kıyılarda, özellikle de ırmak ağızlarında haliçler oluşabilir ya da sular yükseldiği sırada fırtına çıkmasıyla su baskınları ortaya çıkabilir.

Deniz Tabanı


Deniz tabanının profiline bakılacak olursa 200 m’ye kadar yavaş yavaş alçaldığı görülür. Bu noktadan sonra birden hızlı bir düşüşün gözlendiği kıta sahanlığı başlar. Derin denizlerin derinliği 4.000-6.000 m arasında değişir. Burada ayrıca daha derinlere inen çukurlar da vardır. Bu çukurlara örnek olarak derinliği 11.034 m olan Mariana Çukuru verilebilir. Ayrıca okyanusların ortasında okyanus sırtı olarak bilinen, yaklaşık 1.500 km genişliğinde bir deniz altı dağ zinciri uzanır. Bunların zaman zaman su yüzüne kadar çıkan uzantıları, Asor Adaları’nda olduğu gibi, adalar zinciri oluşturur. Okyanus sırtının her iki yanında 20-50 km genişliğindeki çöküntü alanları uzanır. Bu çöküntü alanlarından tabana doğru yükselen magma okyanus tabanının yenilenmesine yol açar. Okyanusların tabanındaki sırt ve çöküntü sistemleri yerkabuğunu oluşturan levhaların tektonik hareketlerinin ve kıtaların sürüklenmesinin bir sonucudur. Deniz tabanının profili adalardan, çukurlardan, hendeklerden, platolardan ve başka yükseltilerden oluşur.

Deniz tabanı pek çok çökeltinin yanı sıra, magmanın oluşturduğu korkayaçlarla kaplıdır. Deniz altındaki yanardağların püskürttüğü lavlardan oluşan tipik bir kayaç türü de yastık kayaçtır. Bu kayaçların yastık biçimindeki görünümü lavların su altında çok hızlı bir biçimde soğuyarak katılaşmasından kaynaklanır. Deniz tabanındaki yanardağların püskürmesi, Kızıldeniz’de olduğu gibi mineral yataklarının oluşmasına da yol açabilir. Derin denizlerin bir özelliği de manganez içeren yumrulardır. Bunlar geçen yüzyılın sonundaki Challenger Araştırma Seferi sırasında bulunmuştur. Okyanus tabanının yaklaşık yüzde 10’unu kapladığı sanılan bu manganez-demir bileşiklerinin çapı birkaç santimetreden birkaç metreye kadar değişebilir. Bu yumruların bin yılda 0,1-1 mm kadar büyüdüğü bilinmekle birlikte ortaya çıkış nedenleri bugüne değin açıklanamamıştır. Deniz tabanını kaplayan bir başka madde de tortullardır. Bunların başında deniz tabanının yaklaşık yüzde 28’ini kaplayan derin deniz killeri gelir. Ayrıca ışınlılar, denizkelebekleri ve diyatomeler gibi ölmüş mikroorganizmaların oluşturduğu bir çamur katmanı da derin deniz diplerinde birikmiştir. Karaya yakın sığ suların tabanlarında ince parçalı tortulların yanı sıra, daha iri parçalı kum ve çakıllarla mercan resifleri görülür.
Son düzenleyen Safi; 21 Eylül 2018 00:53
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Eylül 2018       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

deniz düzeyi

Ad:  deniz.JPG
Gösterim: 2083
Boyut:  91.2 KB

DENÎZ SEVÎYESİ olarak da bilinir, hava ile denizin kesişme yüzeyi. Tüm kara yükseklikleri ve deniz derinlikleri bu düzey temel alınarak .saptanır. Deniz düzeyi, gelgit olaylarına, atmosfer basıncına ve rüzgârın durumuna bağlı olarak her yörede sürekli değişiklikler gösterir. Daha uzun dönemli değişiklikler, Yer’in iklim koşullarının değişmesinden kaynaklanır. Bu nedenle, deniz düzeyi uzun bir zaman dilimi içinde gelgitin tüm yüksekliklerinin ortalaması alınarak saptanan ortalama deniz düzeyi olarak tanımlanır.

Dünya ölçüsünde, deniz düzeyi, 20. yüzyılın birinci yarısında yılda ortalama 1,2 mm yükselmiştir. Bu dönem içerisindeki belirli evrelerde, bu ortalamanın çok üstünde yükselmelere de rastlanmıştır (1946-56 arasında yılda 5,5 mm). Bu değişken yükselmenin uzun zamandan beri süregeldiği saptanmıştır. Deniz düzeyinin bugünkü durumunun 35 bin yıl önceki durumuna çok yakın olduğu sanılmaktadır. Bu düzey, 15-30 bin yıl öncesi dönemde 130 m ya da daha fazla düşme göstermiştir. Sonra tekrar yükselmeye başlayan düzey, o zamandan bu yana yükselmesini sürdürmektedir. Okyanus düzeylerindeki düzensiz değişimlerin, Pleyistosen Bölüm (y. 2,5 milyon-10 bin yıl önce) sırasında kıtasal buzulların birbirini izleyen büyüme ve erimeleriyle birlikte ortaya çıktığı düşünülmektedir. Çünkü okyanus sulan, buzul dönemi buzlarının en büyük kaynağıdır. Okyanus havzalarının biçim ve boyutlarında görülen daha yavaş değişmelerin deniz düzeyi üzerindeki etkisi görece azdır.

deniz biyolojisi


denizde yaşayan hayvanları ve bitkileri konu alan bilim dalı. Havada ya da karada yaşadıkları halde besinlerini ve öbür yaşamsal gereksinimlerini karşılayabilmek için doğrudan doğruya denize ve deniz canlılarına bağımlı olan bütün bitki ve hayvanlar da bu bilim dalının araştırma alanına girer. Kısacası, deniz biyolojisi, yeryüzünün bütün deniz ve okyanuslarına dağılmış sayısız canlıya ilişkin yaşam olgularını tanımlamaya çalışır; bu arada, doğa tarihi, taksonomi, embriyoloji, morfoloji, fizyoloji, ekoloji ve coğrafi dağılım gibi özel alanlarda uzmanlaşmış abdallara ayrılır. Okyanus ve denizlerin fiziksel özellikleri bu su ortamlarında yaşayan canlılarla ilişkih olduğu için, deniz biyolojisi ile okyanusbiüm arasında yakın bir bağlantı vardır. Deniz biyolojisi ayrıca, iskeletleri deniz tabanına çökelen ya da tropik denizlerdeki dev mercan resiflerini oluşturan canlılar üzerinde incelemeler yaparak deniz jeolojisine de katkıda bulunur.

Deniz biyolojisinin temel amaçlarından biri, okyanus ve denizlerdeki olayların canlıların dağılımını nasıl yönlendirdiğini saptamaktır. Deniz biyologları bu amaçla, deniz suyunun çeşitli kimyasal ve fiziksel özelliklerine, okyanustaki akıntı ve hareketlere, değişik derinliklerdeki ışık yoğunluğuna ve deniz tabınım oluşturan sert yüzeylere bazı canlıların nasıl uyum sağladığını araştırır, başta beslenme zinciri ve av-avcı ilişkileri olmak üzere, deniz ekosistemindeki belirleyici öğelerin incelenmesine özel bir önem verirler. Deniz biyolojisinin balık ve kabuklu deniz hayvanlarının dağılımı konusunda derlediği bilgiler balıkçılık açısından da büyük önem taşır. Bu bilim dalı ayrıca, karadan denize ulaşan böcek ilaçlarının ve yapay gübrelerin, tankerlerden sızan petrolün, kıyılardaki dolgu ve inşaat çalışmalarının yol açtığı çevre kirlenmesinin denizlerdeki hayvan ve bitki yaşamı üzerinde ne gibi etkiler yaptığını araştırır.

19. yüzyılın ikinci yansında, deniz canlılarından örnekler toplayıp bu canlılan sınıflandırma konusu önem kazanınca, deniz biyolojisi de bütün yöntemlerini örnek toplamaya ve toplanan örnekleri korumaya seferber etmişti. Bu amaçla, deniz dibindeki örnekleri toplayabilmek için çeşitli sürütme, torba ve trol ağları, yüzeye yakın örnekler için de değişik büyüklükte kepçeler ve çevirme ağları kullanılmaya başlandı. Ayrıca, denizlerin fiziksel özelliklerini belirlemek için, istenilen derinlikteki su sıcaklığını ölçen termometreler ve otomatik olarak kapanarak değişik derinliklerden su örnekleri almayı sağlayan kaplar gibi yeni ölçüm aletleri geliştirildi. Öte yandan, deniz suyunun tuz, oksijen, besleyici tuzlar ve bitkisel pigmentler gibi bileşenlerini araştırma gemisinde anında saptama olanağı veren yeni çözümleme yöntemleri ve değişik derinliklerdeki ışık değerini ölçen fotoelektrik aygıtlar ile dip tortullarından örnekler almaya yarayan sondaj makineleri de deniz biyolojisinin gelişmesine yardımcı oldu. Sualtı kameraları ve televizyonları, çok gelişmiş dalış takımları, çok derinlere inebilen batiskaf gibi dalış araçları ve denizaltılar da deniz canlılarını doğal yaşama ortamlarında doğrudan inceleme olanağı sağladı.

Deniz canlılarına ilişkin morfoloji ve taksonomi araştırmaları genellikle müze ve üniversitelerde saklanan cansız örnekler üzerinde yapılırken, canlı örneklerin kullanılmasını gerektiren fizyoloji ve embriyoloji araştırmaları daha çok biyoloji araştırma merkezlerince yürütülür. Deniz kıyısında kurulmuş olan bu merkezlerde, denizden toplanan örnekler hemen laboratuvara iletilir ve sürekli tazelenen deniz suyuyla doldurulmuş bölmelerde canlı olarak saklanır.

deniz dibi yayılması kuramı


okyanusların tabanında yer alan yer kabuğunun, topluca okyanus ortası sırt sistemi olarak tanımlanan denizaltı dağı kuşaklan boyunca oluştuğunu ileri süren kuram. Bu varsayım, 20. yüzyılın son çeyreğinde jeoloji alanında çığır açıcı etkide bulunan levha tektoniği kuramının geliştirilmesinde temel rol oynamıştır.

Deniz dibi yayılması kuramı, 1960’ta ABD’li jeofizikçi Harry H. Hess tarafından ileri sürüldü. Hess’e göre, Yer’in manto katmanından kaynaklanan ergimiş maddeler, tüm dünya okyanuslannı çepeçevre kuşatan 60 bin km’lik okyanus ortası sırtlarının tepelerinden sürekli olarak dışarı yükselmektedir. Magma soğurken sırtların kanat bölümlerinden uzaklara doğru itilir. Bu yayılma, birbiri ardına daha genç okyanus tabanları yaratır ve bu madde akıntıları, kıtaların sürüklenmesine yol açar. Örneğin, Atlas Okyanusunu çevreleyen kıtaların, Orta Atlantik Sırtından her yıl 1-2 cm uzaklaştığı sanılmaktadır. Böylece okyanus havzasının genişliği (her iki yandan açılma nedeniyle) her yıl bu miktarın iki katı artmaktadır. Büyük Okyanusta olduğu gibi, kıtaların derin deniz çukuru sistemleriyle çevrili olduğu yerlerde, okyanus tabanı kıtalara alttan bindirerek aşağıya dalar ve sonunda kendisini oluşturan manto katmanı içinde eriyerek kaybolur. Elde edilen çok sayıdaki kanıt, deniz dibi yayılması kuramını desteklemektedir.

Örneğin, ısıl sondalarla yürütülen araştırmalar, taban tortulları içindeki ısı akımı ile kıtalar içindeki ısı akımının genellikle karşılaştırılabilir nitelikte olduğunu göstermektedir. Ancak okyanus ortası sırtlarının üst kısımları bunun dışındadır. Çünkü bu sırtların bazı bölümlerinde ısı akımı, normal değerin üç ya da dört katı olarak ölçülmektedir. Normalden oldukça büyük sapmalar gösteren bu değerlerin, sırtların tepe bölümlerine yakın yerlerde, erimiş madde sokulumlarının varlığına işaret ettiği düşünülmektedir. Araştırmalar ayrıca, sırt tepelerinin bir başka özelliğinin de, buradaki sismik dalga hızlarının, normal değerlerden çok düşük olduğunu göstermektedir. Bu özelliğin, magma yükselmesine bağlı olarak ısıl genleşmenin ve küçük çatlamaların oluşmasından kaynaklandığı sanılmaktadır.

Okyanus bölgelerindeki magnetik değerlerde belirlenen sapmaların incelenmesi de, deniz dibi yayılması kuramını destekleyen sonuçlar vermektedir. Bu araştırmalar, okyanus ortası sırt sistemi ekseninden olan uzaklık arttıkça, jeomagnetik alan şiddetinin dönüşümlü olarak yüksek ve alçak sapma değerleri verdiğini göstermektedir. Sapma özellikleri, eksenin her iki kesiminde oldukça bakışımlı biçimde ortaya çıkmakta ve eksene paralel sapma kuşaklan oluşturmaktadır. Bu çizgisel sapma eğilimlerinin, sırtların ekseninde oluşmuş ve soğudukça ısılkalıcı bir magnetiklik kazanmış olan bazaltlı kayaçların dönüşümlü olarak normal ve zıt doğrultuda mıknatıslanmış kuşaklar halinde uzanmasından kaynaklandığı sanılmaktadır. Bu kayaçların mıknatıslanmalarının kutupsallığı, katılaştıkları sıradaki jeomagnetik alanın kutupsallığına bağlıdır. Yeni magma malzemeleri, sırtların eksenleri boyunca yukarı doğru akarken, daha eski kayaçlar da sırtların her iki yakasında dışa doğru yayılır.

Deniz tortulu kalınlıklarının ölçülmesi ve bu tür taban maddelerinin mutlak yaşlarının belirlenmesi, deniz dibi yayılması kuramına ek kanıtlar sağlamıştır. Bugüne değin, karot alma, tarama ve derin deniz sondajları gibi çeşitli yöntemlerle elde edilen en eski tortulların yaşının ancak Jura Dönemine (y. 190-136 milyon yıl önce) dayandığı, belirlenmiştir. Bu tür bulgular, uzun yıllar jeologlar arasında egemen olan okyanus havzalarının sürekliliği düşüncesiyle uyuşmamaktadır.

deniz jeofiziği


deniz jeolojisine ilişkin sorunları, jeofiziksel yöntemlerle inceleyen bilim dalı. Deniz jeofiziği, jeofiziğin bütün temel dallarını içerir: Okyanus tabanlarından ve okyanus ortası sırtlarından ısı akışı bilgilerinin elde edilmesi; tortul katmanların ve okyanus kabuğunun kalınlığını saptamada sismik yansıma ve kırılma tekniklerinin kullanılması; paleomagnetik araştırmalarda, okyanus kabuğundan alman kayaç örneklerine jeomagnetik yöntemlerin uygulanması; yerçekiminin yer ölçeğindeki dağılımını tam olarak saptayabilmek amacıyla, karada olduğu gibi okyanuslarda da yerçekimi ölçümlerinin yapılması. Deniz jeofiziği, deniz dibi yayılmasına, kıtaların kaymasına ve levha tektoniğine ilişkin kavramlarla ve sorunlarla yakından ilişkilidir.

deniz jeolojisi


JEOLOJÎK OKYANUSBÎLÎM olarak da bilinir, kıta sahanlıkları ile yamaçlarının ve okyanus havzalarının jeolojik yapısını inceleyen bilim dalı. Başlangıçta, deniz jeologları esas olarak denizlerdeki tortulaşma olayını incelemişler ve yıllar boyunca toplanan çok sayıdaki deniz dibi örneğini yorumlamaya çalışmışlardır. Ama, 1960’larda, deniz dibi yayılması kavramının ortaya çıkmasıyla birlikte deniz jeolojisinin kapsamı da önemli ölçüde genişlemiştir. Okyanus ortası sırtlarının ve deniz tabanındaki kayaçlarda bulunan kalıcı magnetizmanın araştırılması, derin deniz göllerinin jeokimyasal çözümlemesi, deniz dibi yayılması ve kıtaların kayması gibi konular, günümüzde deniz jeolojisinin genel kapsamı içinde düşünülmektedir.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

25 Şubat 2016 / Misafir Cevaplanmış
23 Şubat 2016 / ThinkerBeLL Coğrafya
31 Temmuz 2011 / Misafir Coğrafya
22 Şubat 2016 / buz perisi Coğrafya
23 Şubat 2016 / Sasuke Uchiha Coğrafya