Arama

Satanizm (Satanizm Hakkında - Satanizm Nedir?)

Güncelleme: 12 Ekim 2014 Gösterim: 202.321 Cevap: 7
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
2 Ekim 2006       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
''Satanizm'' Şeytanı Memnun Etmek
Prof. Dr. NEVZAT TARHAN

Sponsorlu Bağlantılar

Mü’min bir insanın en büyük amacı Allah’ı memnun etmektir. Materyalist bir insanın amacı nefsini memnun etmek, satanist bir bireyin amacı ise şeytanı memnun etmektir.
Yezidîler, antik satanizmin bizim topraklarımızdaki temsilcisi olmuşlardır. Şeytana ‘Melek-i Taus’ derler. Hz. Ali’nin insan bedenine bürünmüş Tanrı olduğuna inanırlar.
Mardin-Midyat’ta çok az sayıları kalan Yezidîler “Şeytan ile Tanrı eşitti. Tanrı şeytanı kıskandı ve kutsal özelliklerini elinden aldı” diyorlar ve şeytanı tutuyorlar. İnsanların her türlü kötülüğü şeytana mal ettiklerini, asıl kötünün insan olduğunu savunuyorlar.
Modern satanizm için ise, 1966 yılında Rosemary’nin Bebeği isimli kitap ve film başlangıç noktası oldu. Şeytan tarafından gebe bırakılan ve Deccal’i doğuran kadını anlatan filmin yapımcısı bir yıl sonra öldürülecekti. Bu filmde ‘karabüyü danışmanı’ rolündeki Kafkas kökenli Anton La Vey (1930) ise, sonradan Şeytan Kilisesini kurdu ve başrahip oldu.
Şeytanın kutsal kitabında La Vey şunları söylüyor: “Şeytanın çağıdır bu; şeytan dünyayı yönetiyor.”
Grubun amacı, ‘bireyselliğin bütünleştirilmiş enerjisini toplayıp doğanın karanlık güçlerine ulaşmak. Bu amaca ulaşmak için ilhamını büyü ve metafizik güçlerden almak.’ 666 rakamını uğurlu sayarlar.
Geçen yıllarda Ataköy’de beraber ondördüncü kattan kendilerini bırakan Alp ve Aslı, yazdıkları mesajda “Biz buraya ait değiliz” diyorlardı. Biri ondört, diğeri onyedi yaşındaki derslerinde başarılı bu iki gencin ekonomik sorunları yoktu. Bir ritüel gereği kedi yerine arkadaşını öldürenler ile satanizm bir kez daha ülke gündemine taşınmıştı. Bütün bu gençlerin ortak özellikleri satanizm inancına bağlı olmaları. Öte yandan, Kaliforniya’da “Yüce Kaynak Tarikatı”na mensup 39 satanist, toplu intiharlarında, “Biz buraya ait değiliz” diye not bıraktılar.
Satanistler internetteki sitelerinde Türkiye’de sayılarının ellibin olduğunu söylüyorlar. Eğer bu rakam doğru ise, PKK’da bile böyle bir genç ordusu olmadığına göre, Türkiye’yi yönetenler kafalarını ellerinin arasına alıp iyice düşünsünler ve kendilerini sorgulasınlar.
Nedir bu satanizm?
“İnsan bencil, çirkin, habis ve korkulması gereken bir varlıktır. Kötü olan şeytan değil aksine insanın kendisidir. Amacımız şeytanı memnun etmektir.” Bu sözler ABD’de Şeytan Kilisesinin kurucusu La Vey’e aittir.
Antik satanizmde doğaüstü güçlerle ilişki kurma, büyüyü kullanma özelliği ön plandadır. Gizli güçlerle bağlantılarının olduğuna inanırlar.
Modern satanizmde ise uyuşturucu, seks ve sert müzikle dinlerdeki günah anlayışına başkaldırı ön plana çıkıyor.
Günümüzdeki satanistler ister ABD, ister Mısır, ister Türkiye’de olsun; ortak bazı ritüeller gösteriyorlar. Giyim kuşam, saç şekli, ibadet biçimleri, intihara yürürken geride bıraktıkları aynı mesaj, satanizmin serseri hareketi değil, ideolojik temelleri olduğunu gösteriyor. Organize bir şekilde çalışıyorlar. İnternet sitelerinde çok hareketliler. Web sayfalarını yoğun bir şekilde kullanıyorlar.
Her bir satanist genç—ki bunlar 14-22 yaşlarında birer satanizm uzmanıdırlar—kitaplar önerirler, fikir tartışmaları yaparlar. Kendilerini bir sosyal hareket, alt-kültür faaliyeti olarak algılıyorlar.
Satanistler ölümsüzlük, kıyamet, hayatın cehennem olduğu, ölümün gerçek boyuta geçiş olduğuna inanırlar. Şeytana tapar gözükmekle birlikte, asıl amaçları şeytanı yok edip dünyayı ele geçirmektir. Dinî kitapların üstüne aykırı eylemler yaparlar. “Eminim şeytan bizi seyrederken kıskanıyordur” derler. Kendilerini üst düzey bir klan gibi hissederler. Kendileri dışındaki insanları aptal birer mahluk olarak görürler.
Şeytanın yaptırım gücü var mı?
Şeytan bizim kültürümüzde gurur, kibir, bencillik gibi saplantıların esiri olmuş durumlar için kullanılan bir kavramdır. Kelime olarak şeytan ‘şatane’ fiilinden türemiştir. ‘Uzak olmak’ anlamına gelir. İnsanı Allah yolundan uzaklaştıran herşey şeytanlık olarak tanımlanabilir.
Kur’ân-ı Kerîm’e göre, şeytan vesvese vererek insanı kötülük yapmaya sevkeden güçtür. İnsan ruhunda çoraklaşma varsa, şeytan bunu işletir. Hedeflediği insanı o insanın gücü ile vurur. Çirkin şeyleri güzel gösterir. Tuzak ve hilelerle hareket eder. Şehvet, nefret, intikam, hırs, sevgi, korku, öfke, şiddet gibi duyguları değerlendirmede yanılgıya düşürtür. “Şeytanın hilesi cidden zayıftır” (Nisâ, 4:76) âyeti insan aklının değerini ortaya koymaktadır.
İnsan nefsi sürekli kötü şeyleri emreder ve insanı onlara meylettirir. Kişinin vicdanında neyin iyi neyin kötü olduğunu söyleyecek bekçi yoksa ve kişi kötü şeyler ile iyi şeylerin arka plânını görecek duygusal zekaya sahip değilse, içi isteklerine meyleder. İslâm inancına göre bu meyil içerisindeki insana şeytan kötülükleri süslü ve güzel gösterir. Hırsızlığa, yalana, şiddete kılıf uydurur, sevimli gösterir. Şeytan insan iradesine hükmedemez.
“Ateist olma, satanist ol!?”
Satanistlere göre materyalizm yanlıştır. Ateizm aklen mümkün değildir. Bu kadar mükemmel, san’atlı ve kusursuz evreni var eden bir dış güç olması mantığın gereğidir. Satanistlere göre öldükten sonra insan yok olmaz. Dünya hayatının cehennem olduğuna, ölümün gerçek boyuta geçiş olduğuna inanırlar. Bu nedenle kolayca intihar ediyorlar veya sevdiklerini kurban ediyorlar.
Kedi-köpek katletmek, ibadetlerle dalga geçmek, kutsal nesneleri aşağılamak, kurban seçilen insanlara işkence ve tecavüz, grup seksi, uyuşturucu kullanımı, karabüyü ve büyü ayinleri yaparlar. Vazgeçemedikleri şeyler siyah, karanlık, ve sert müziktir.
Black Metal, Heavy Metal gibi müzik, bu müzikte civciv çiğneyerek dans etmek (Ozzy Osborne), satanistlerin orgazma benzer ritüelleridir.
Aslında sert müzik satanistlerin iç sıkıntısının çığlığıdır. Orgazm, devam ettirememenin öfkesi ve şiddeti ve umutsuzluğudur.
Satanizm neden yaygınlaşıyor?
“İnançta büyü vardır” diye bir söz vardır. İnanç insana çok aykırı şeyler yaptırabilir. Eğer inanç sisteminde ahlâkî normlar yoksa veya yanlış ahlâkî normlar taşıyorsa, o doğrultuda hareket edecektir. Yaptığının doğru olduğuna inanan genç başkalarını da buna inandıracaktır.
Pasteur “Tabiat boşluktan nefret eder” demektedir. Bir toplumda inanç boşluğu varsa, bu, aykırı inançlarla doldurulacaktır.
İşte satanizmde de semavî dinlerin amentüsü, satanizmin amentüsü ile yer değiştirmiştir.
Satanizm küreselleşmenin nimetlerinden yoğun bir şekilde faydalanan hayat standardı yüksek çevrelerde yaygınlaşmaktadır. Özellikle çocuklarını kendi hallerine bırakan ailelerde, sevgi ve disiplini beraber vermeyen ailelerde satanist meyveler alınmaktadır. Parçalanmış aileler ile alkol ve uyuşturucu madde kullanımının onaylandığı topluluklarda daha çoktur. Gencin azarlandığı, aşağılandığı ailelerde, topluma ve aileye karşı öfke olarak satanizm gelişmektedir.
Eğer bir ailede gençlere değer verilmezse; onunla zaman geçirilmezse; ana baba çocuğunun omzuna elini atamıyorsa; sevgi dolu bakışla, tebessümle, güzel sözlerle iletişim kuramıyorsa.. çocuğu satanist olursa şaşmayın.
Son düzenleyen Mira; 12 Ekim 2014 19:35 Sebep: Mesaj içeriği değiştirildi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
careless_WhispeR - avatarı
careless_WhispeR
VIP i Jυѕт ∂ιє∂ ιη уσυя αямѕ
12 Mart 2007       Mesaj #2
careless_WhispeR - avatarı
VIP i Jυѕт ∂ιє∂ ιη уσυя αямѕ
Geçmişi 1700'lere dayanan SATANİZM son yıllarda şiddet, vahşet ve intihar olayları ile bir kez daha gündeme geldi. Satanistlerin kendilerini tarif etmek için kullandıkları ifadeler, hayata bakış açıları, savundukları değerler, kan ve vahşetle dolu dünyaları ilk başta insanlara inanılmaz gibi gelse de, yaşanan olaylar bu sapkın akımın giderek yayılan bir tehlike olduğunu ortaya çıkardı. Ürkütücü makyaj ve kıyafetleriyle kendilerini satanist olarak tanımlayan kişiler ile, basında sık sık yer alan kanlı ayinler, katledilen hayvanlar, işkence gören insanlar, tecavüz vakaları ve intiharlarla ilgili haberler biraraya getirildiğinde ortaya dehşet verici bir tablo çıkmaktadır. Ancak asıl şaşırtıcı olan insanların böylesine sapkın bir hayatı ve düşünceyi sözde bir 'din' olarak benimseyebilmeleridir. Peki nasıl oluyor da bir kısım insanlar, kötü olmayı, kötülük yapmayı, hayvanlara ya da insanlara acı çektirmeyi, karanlık, korku dolu bir dünyada yaşamayı kendilerine bir hayat gayesi ve 'din' olarak benimseyebiliyorlar? Pek çok insan bu sorunun cevabını merak etmekte, ama cevabı yanlış yerlerde aramaktadır. Satanizmin nasıl geliştiğini ve bu kadar geniş kitleleri nasıl etkisi altına alabildiğini anlamak için öncelikle bu karanlık dinin tüm yönleriyle tespit edilmesi gerekmektedir. Bu sapkın dinin ardındaki felsefeyi ortaya çıkarmak, insanların böyle bir sapkınlığı nasıl kabullendiklerini anlayabilmek için şarttır. Çünkü;
SATANİZMİN KAYNAĞI, SANILDIĞI GİBİ SADECE BAZI GENÇLERİN PSİKOLOJİK DENGESİZLİKLERİ DEĞİL, ONLARI BU DENGESİZLİKLERE SÜRÜKLEYEN BİR FELSEFEDİR.
Sponsorlu Bağlantılar
Ve bu felsefe, insanı bir hayvan türü olarak gören ve 'doğa acımasızdır, sen de acımasız olmalısın' mesajını veren SOSYAL DARWINIZM'dir. Dolayısıyla satanizmi ele alırken bu gerçeğin göz ardı edilmemesi gerekir.
İlerleyen bölümlerde satanizmi tüm yönleriyle inceleyecek, şiddeti ve vahşeti dini bir ritüel haline getiren ve kanlı cinayetleri adeta bir ibadet olarak gören bu felsefenin bu kadar yaygınlaşmasının nedenleri üzerinde duracağız. Okuyacağınız gibi, satanizmin çıkış noktası din karşıtlığıdır. Dolayısıyla bu sapkınlığın taraftarları din ahlakından uzak yetişmiş ve materyalist akımların etkisi altında kalmış kişilerdir. Satanizmin yaygınlaştığı ve özellikle de genç insanlar üzerinde etkili olduğu bir gerçektir. Ancak satanizmin çözümsüz gibi gösterilmesi de çok büyük bir yanılgıdır. Oysa bu sapkın akımla mücadele çok kolaydır ve
KURAN AHLAKI, GENÇLERİ SATANİZMİN ELİNDEN KURTARABİLECEK TEK YOLDUR. KURAN'IN IŞIĞI SATANİZMİ YOK EDECEK VE ALLAH'IN İZNİYLE AYDINLIK, SEVGİ VE BARIŞ DOLU BİR DÜNYA OLUŞTURACAKTIR.
666 Sayısı
Book of Revelation şöyle der:
“İşte bilgelik. Bırak anlayanlar canavarın sayısını hesaplasınlar: İnsan için sayısı; onun sayısı altıyüz, üç yirmi ve altıdır. (13:18)”
Birçok kimse "canavar"ı Hıristiyan karşıtı kişi olarak düşünür ve 666'nın da Şeytan'ın sayısı olduğunu kabul eder. Ama Book of Revelation daha birçok gizemli sayıyla doludur. Örneğin; New Jerusalem'in ölçülerinden şöyle bahseder:
“Ve o benimle konuşanın elinde şehri ölçmek için altın bir asa vardı ve oradaki kapıları, buradaki duvarları. Şehir dörtköşedir ve eni boyu kadardır; ve şehri asasıyla ölçtüğünde onikibin furlong olduğunu buldu. Eni ve boyu ve yüksekliği eşitti. (21:15-16)”
Onikibin furlong boyutlarında bir şehrin inanılmaz derecede devasa bir yer olması gerekir, çünkü bu durumda göğe yükselen kısmı yaklaşık 2,400 km. olacaktır; bu da oldukça bilim-kurgusal bir yaklaşım olur. St. John, gezegenimizin olası teknolojik geleceğine bir bakış atmış olabilir ama bu sözlerin gerçek anlamdan çok mecazi olması daha muhtemeldir. İncil'de sık sık karşılaşılan sayı sembolizmi, Musevi inancında çok önemlidir. Gerçekten, benim de keşfettiğim gibi, 666 sayısından sadece Book of Revelation'da değil, Book of Kings (Kralların Kitabı)'de de bahsedilmektedir:
“Solomon'a (Kral Süleyman) her yıl gelen altın, altıyüz, üç yirmi ve altı talentdi.”
Solomon adı İbranice barış anlamına gelen shaloın kelimesinden türemiştir ama Kral James versiyonunda simya terimleriyle sol (Güneş) ve omon (Ay) olarak karşılık bulmaktadır.
Orta Çağ'da ortaya çıktığı haliyle simyanın kökleri, antik Mısır'ın izoterik bilgilerinden kaynaklanmakta olan keşiş bilimidir. Mısırlılar için bu bilimin adı Kemet idi ve günümüzde bundan kimya (chemistry) ve simya (alchemy) sözcükleri türemiştir. Kabala'da görülen izoterik Musevi geleneğinde de bazı simya kavramlarının Mısır inançlarından kaynaklandığı belirtilmektedir.

Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinde, güçlü inanç taşıyan ve kendini adamış olan kişiler tarafından sır olarak tutulan bazı kavramlar olduğu bilinmektedir. Bu gizli sistemler, felsefik kavramları ifade etmek için genellikle sayılar kullanılır. Yine bu da antik Mısır'dan kaynaklanan bir fikirdir.

A.T. Mann, bu sistemin nasıl işlediğini Sacred Architectııre (Kutsal Mimari) adlı kitabında şöyle açıklamaktadır:
“Sembolik matematik antik gizem okullarının temeliydi ve insanların inançlarını, yaşamlarını düzenleyen prensipleri belirlerdi. Her tanrının doğası ve sembolik gezegeni sayıyla temsil edilirken, geometri biliminde her harfin sayısal bir karşılığı vardı. Sistem ibrani ve Yunan alfabelerinde benimsenmişti...”
“Geometri kullanırken, tapınakların ve anıtların boyutlar, şiirlerin ölçüleri, müzikal yazımlar ve diğer konular tanrılarla ve güçleriyle ilgili olmalıydı. Herhangi bir kelimenin veya adın şifresini çözerek daha derin, sembolik niteliklerini anlamak mümkündür. Eflatuncular, Hermesçiler, Resicrucian'lar, Hıristiyan Gnostikleri, simyacılar, masonlar, tapınak şövalyeleri ve diğer birçokları bu gizli kutsal dili kullanmışlardır.”
Simyada, Ay ve Güneş sürekli bir uyum içinde olan dişi ve erkek elementler olarak ele alınır. Thomas Vaughan, 1650'lerde yazdığı yazılarda şöyle anlatmaktadır:
“Güneş ve Ay, biri aktif, diğeri pasif, bu Erkek, o Dişi olan iki Büyüsel Prensip'dir. Onlar hareket ettikçe. Yozlaşma ve Kuşak da hareket eder: Eşit olarak çözülür ve birleşirler.”
Simyada altın, saflaşmış ruhu simgeler ve geleneksel olarak Güneş'le bağlantılıdır. Güneş'in bir dönümü ise bir yıl demektir. Bu yüzden İncil'de 666 sayısıyla Güneş arasında bir bağlantı bulunduğuna dair Kings kitabından bir alıntı vardır.
Ayrıca, 666 sayısından Ezra'da da bahsedilmektedir ve Babil'den Judah'a dönen insanları simgelemektedir:

Adonikam'ın çocukları altıyüz, altmış ve altı tanedir. (2:3)
Adonikam kelimesinin anlamı şudur: "Tanrı'nın övgüsüne layık."
666 sayısının İncil'deki anlamlarının yüzeysel olarak kastedilenlerden başka bir anlamı olmaması da mümkündür. Ancak St. John, 666 sayısını sayı sembolizmini alegorik olarak kullanan Musevi mistisizmine bağlamaktadır. Muhtemelen aynı geleneği izleyen kişilere yönelik bazı mesajlar vermeye çalışıyordu ama günümüzde artık bu mesajlar belirsizdir.

Yine bir tesadüf olarak, eski Roma rakamları da büyükten küçüğe dizildiklerinde toplamı 666 sayısını vermektedir:

D = 500
C= 100
L= 50
X= 10
V= 5
1= 1
666
Bu yüzden canavarın sayısı olarak kabul edilen 666'nın Hz.İsa'nın çarmıha gerilmesini sağlayan Roma otoritelerini temsil ediyor olma olasılığı da yüksektir.
Hıristiyanlık dininin İngiltere Adaları'nda yayılmaya başladığı yıllarda 666 sayısı M.S. 946 yılında St. Dunstan tarafından yaptırılan ünlü Glastonbury Manastırı'nda da yer almaktadır. Bu, ilk olarak Bligh Bond'un 1920'deki araştırmasında ortaya çıkmıştır.

Manastırın bir kenarı 74 fit olan dokuza dört karelerden oluşan bir dikdörtgen alan üzerine kurulu olduğunu görmüştür. 74 fit, 888 inch demektir. Yer planı ise 666 fit x 296 fit boyutlarındadır. Manastırın mimarlarının bu sayıyı tasarımlarında yer verecek kadar önemli gördükleri ve St. John'ın "canavar" atıfını dikkate almadıkları bellidir.

http://www.msxlabs.org/forum/signaturepics/sigpic184255_2.gif
we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
11 Ocak 2008       Mesaj #3
we come one - avatarı
Ziyaretçi
SATANİST AHLAK
Buraya kadar üzerinde durduğumuz gibi satanizm, her türlü dini ve ahlaki değeri reddeden, İlahi dinleri hatırlatacak her türlü olguya karşı çok büyük bir düşmanlık duyan, din ahlakında belirtilen her türlü güzel özelliğin tam tersini yapmayı kendine hedef edinen ve bunları yaparken de şeytana kulluk ettiğini iddia eden bir sapkın öğretidir. Satanistler, İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi İlahi dinlerde emredilen sevgiye, şefkate, doğruluğa, dürüstlüğe, sevgiye dayanan; yalan söylemeyi, hırsızlığı, öldürmeyi, insanlara zarar vermeyi yasaklayan ahlaka tamamen karşıdırlar. Satanizm hak dinlerdeki tüm günahları işlemeyi sözde bir yücelik, bir tür üstünlük olarak görür, bu nedenle de taraftarlarını bu günahları işlemeye teşvik eder. Bu sapkın öğretiye göre asıl olan, kin, öfke, intikam gibi duygularda ve kötülükte sınır tanımaz olmaktır.
Kuran'da şeytanın peşinden giden kişilerin durumu
"... şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu." (Araf Suresi, 175)
şeklinde bildirilir. Diğer bir deyişle bu kişiler, şeytanla birlik olmanın sonucunda nefislerinin esiri olmuşlardır ve yaşamları her türlü aşırılık ve azgınlıkla doludur. Ayetlerde şeytanla ilişki içine giren insanların özellikleri şu şekilde haber verilir:
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. (Şuara Suresi, 221-223)
Sürekli şeytana kulak veren ve şeytanın ahlakını yaşayan satanistler, cehennem hayatını da bir tür ideal model olarak değerlendirmektedirler. Bu nedenle satanistlerin yaşadıkları yerler karanlık ve izbedir. Estetik anlayışları cehennemin vahşetini ve dehşetini andıracak şekilde, kan ve şiddetin görüntüsü üzerine kuruludur. Özlemini duydukları toplum yapısı da, bu ahlakın bir gereği olarak, cehennem halkının yaşayacağı bir yapıdır. Satanist ahlakın yaşanması durumunda kimsenin kimseyi gerçekten sevmediği, kimsenin kimseye güvenmediği, hayatın her alanında tedirginliğin ve dehşetin yaşandığı, ihanetin ve vefasızlığın hakim olduğu, fuhşun, hırsızlığın, adam öldürmenin, işkencenin, katliamların ve binbir türlü suçun yaygın olarak görüldüğü, mutsuzluğun ve ümitsizliğin tüm insanları kapladığı bir toplum ortaya çıkacaktır.
Bu noktada satanistlerin yanıldıkları önemli bir konu daha vardır. Satanistler cehennemi istediklerini söylediklerinde bu, onların cehennemin nasıl bir yer olduğunu bilmemelerinden, cehennemi zihinlerinde tam anlamı ile canlandıramıyor olmalarından kaynaklanır. Allah Kuran'da bize cehennemin nasıl korkunç ve dehşet verici bir yer olduğunu detayları ile bildirmiştir. Cehennem o kadar dehşetli bir yerdir ki, cehennemi gören, hatta uzaktan uğultusunu duyan insanlar ondan korunabilmek için yalvarıp yakarmaya başlarlar. Cehennem azabını tadan kimseler, Rabbimize, kendilerini cehennemden çıkarması için yalvarırlar. Eğer kendilerine imkan verilirse, dünya hayatında işledikleri suçları bir daha asla işlemeyeceklerine yemin ederler. Ancak o gün artık pişman olmak için çok geçtir. Ayetlerde şu şekilde buyrulmuştur:
(Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler. Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın. (Furkan Suresi, 12-14)

Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." (Enam Suresi, 27)

...şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (Bakara 168-169)
Peki bir insan nasıl olur da böyle bir yaşamın ideal yaşam tarzı olduğuna inanır? Bu sorunun cevabı ise, satanistlerin hayata bakış açılarında saklıdır:

1. Satanistler hiçbir şeye ve hiç kimseye karşı sorumlu olmadıklarına inanırlar. Hiç kimsenin kendilerine doğruları gösteremeyeceğini, kendi doğrularına ancak kendilerinin karar verebileceklerini iddia ederler. (Oysa onlar da şeytanın ilhamıyla karar vermektedirler.) Bir satanist için tek sorumluluk kendi nefsine karşıdır. Bu nedenle de nefsinin her türlü saptırıcı emrini yerine getirir. Yalandan, kin tutmaktan, intikam almaktan, insanlara ve kendine zarar vermektan hoşlanır. Fiziksel olarak pis, izbe, cehennem benzeri ortamlardan zevk alır. Basına yansıyan satanist toplantı yerleri ve ayinler, satanist müzik yapan grupların fiziksel görünüşleri, satanist ahlakın önemli yansımalarındandır. Satanistlerin bu tarz bir hayattan zevk almaları, pisliği, vahşeti, şiddeti ve izbeliği tercih etmeleri de Allah'ın bir ayetidir. Allah Enam Suresi'nde "... şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi." (Enam Suresi, 43) şeklinde buyurmaktadır. Yani şeytan onlara bu yaptıkları pislikleri güzel ve çekici göstererek, onları büyük bir yanılgıya düşürmekte, bu şekilde onları Allah'ın yolundan uzaklaştırmaktadır.

2. Satanizm nefsin tatmini üzerine kuruludur.
Zaten nefisten kasıt da şeytanın emirlerini yerine getirmek, bu şekilde onu razı etmektir. Sadece nefislerinin isteklerine göre yaşamak istediklerini ve bunu da 'bir özgürlük' olarak gördüklerini ifade eden satanistler için, uyuşturucu, alkol, fuhuş, hırsızlık gibi ahlaksızlıklar bir yaşam şekli halini almıştır. Basında yer alan haberlerde de gördüğümüz gibi bu ahlaksızlıklar çoğu zaman daha ileri boyutlarda da yaşanmaktadır. Örneğin satanistler tecavüz, küçük çocuklara yönelik cinsel tacizler, çeşitli hayvanların eziyet edilerek katledilmesi, kendi kanlarının ya da katlettikleri hayvanların kanlarının içilmesi gibi iğrençlikleri adeta gurur içinde açıklarlar. Aynı mantıkla cinayeti de meşru görürler.
Allah'ın Bakara Suresi'nde bildirdiği gibi, şeytan onlara
"... çirkin hayasızlığı..." (Bakara Suresi, 268)
emretmekte, onlar da bu emri kayıtsızca yerine getirmektedirler. Allah insanları şeytanın kandırmacalarına karşı Nur Suresi'nde de şu şekilde uyarır:
Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 21)
Satanistlerin cehennemi istediklerini söylemeleri, cehennemin nasıl dehşetli bir yer olduğunu gereği gibi düşünemiyor olmalarından kaynaklanmaktadır.

3. Satanistlerin en belirgin özelliklerinden biri de isyankar karakterleridir. Onlar başta din ahlakı olmak üzere, toplumun düzenini oluşturan her türlü kurala karşıdırlar. Zaten kuralların yıkılmak üzere yapıldığını birbirlerine telkin ederler. Bu isyanları aile içinde başlar, okulda, arkadaş çevrelerinde devam eder. Hiçbir kurala uymak istemez, her zaman sorun çıkaran, problemli kişiler olurlar. Şeytanın en önemli özelliğinin isyan olduğunu, kendilerinin de isyancı kimlikleriyle tanınmaları gerektiğini ifade ederler.
Şeytan, insan nefsindeki nefret, intikam, hırs, öfke, şiddet ve şehvet gibi duyguları, bu insanlara kendi yolunda hizmet ettirmek için kullandırır. Allah Meryem Suresi'nde,
"Görmedin mi, Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar." (Meryem Suresi, 83)
şeklinde bildirmekte, şeytanın Allah'ın zikrinden uzak olan inkarcıları 'sürekli kışkırtıp', kötülüğe sevk ettiğini haber vermektedir. Günümüz satanizminin kurucusu olarak kabul edilen Anton LaVey de, Satanic Bible (Şeytan İncili) adlı kitabında satanizmin temel prensiplerini aktarırken, takipçilerine kötülüğü diledikleri gibi yaşamaları ve yaymaları için telkinde bulunmaktadır. Hatta kendisi ile yapılan bir röportajda LaVey, "Kanunların kesin olarak çiğnenmek için yapıldığını hissediyorum... Sokakta birini soymakta hiçbir yanlışlık görmüyorum" demektedir.36 LaVey'in bu sözlerini, kitabın ilk bölümünde üzerinde durduğumuz Sosyal Darwinist yaklaşımla açıklamak mümkündür. Çünkü satanizm materyalist ve Darwinist bir öğretidir ve bu düşünceye göre şiddet, tabiatın kendisinde vardır, kaçınılmazdır. Bu saçma inanışa göre insanın doğasında zaten var olan şiddet, sınırsızca yaşanmalı, insan kendine hiçbir sınırlama getirmemelidir. Bu şiddeti engellemek ya da önlemeye çalışmak insanın doğasına aykırıdır ve bunu engellemek mümkün değildir. İşte bu nedenle de insan ve toplum düşmanı olan satanizm insanlığa büyük bir kaos ve sonucunda da şiddetli bir yıkım getirir.
Üstelik doğada satanistlerin öne sürdükleri gibi sürekli bir çatışma yoktur. Canlıların yavrularının hayatta kalmalarını sağlayabilmek veya kendi topluluklarının bireylerini koruyabilmek için gösterdikleri fedakarlıklar olağanüstüdür. Bu fedakarlıklar çoğu zaman satanistler ve Darwinistler tarafından göz ardı edilmektedir. Satanistlerin çatışmayı zaruretmiş gibi göstermeleri büyük bir yalandır. İnsanlar ve toplumlar varlıklarını çatışarak değil, dayanışma ile, hep birlikte davranarak sürdürürler. Çatışma ve şiddet ise o toplumun sonu demektir.

4. Satanizm, Sosyal Darwinist düşüncenin bir gereği olarak, zayıflara, ihtiyaç içinde olanlara ve yaşlılara saygı ve merhamet duymaz.
Onları ortadan kaldırılması gereken 'parazitler' olarak değerlendirir. Sevgi, şefkat, merhamet ve fedakarlık gibi hasletleri bir zayıflık olarak nitelendirir. Bu güzel özelliklerin din ahlakını akla getirmesi satanistlerde çok büyük bir rahatsızlık meydana getirir. Satanistlere göre, insan yaşamını sürdürebilmek ve ayakta kalabilmek için her türlü kötülüğe başvurabilir. Satanizm tüm bunları meşru görür. Bunun gerekçesi, daha önce de üzerinde durduğumuz gibi, Darwinist görüşün bir neticesi olarak 'hayatın vahşi bir arena' olduğu ve sadece güçlü olanların yaşayabileceği yönündeki yanlış anlayıştır. Satanizmdeki saldırgan ve zalim karakterin özünde de bu anlayış yatmaktadır. Bu nedenle de satanizm toplum yararını ve insanlığın faydasını kesinlikle hesaplamaz, bireysellik üzerine kuruludur. "Eğer bir şey sana fayda sağlıyorsa bunu yap, eğer sana değil başkasına fayda sağlıyorsa bunun için çaba sarf etme" yaklaşımını savunur. Bu yaklaşımın sonucu ise bencil, insafsız, insaniyetsiz, zalim ve acımasız kişilerden oluşan bir toplumdur. Anton LaVey'in aşağıdaki sözlerle dile getirdiği ideal toplum düzeni, satanizmin savunduğu acımasızlığı vurgulaması açısından oldukça dikkat çekicidir:
Şeytan insanları sürekli kötülüğe ve isyana sevk eder. Bu nedenle şeytanın etkisi altına giren insanlar, hiçbir kurala uymak istemez, her zaman sorun çıkaran, problemli kişiler olurlar.
İdeal olarak hiçbir kuralın ve düzenin olmaması lazım ki onun sayesinde av olanlar av olacaklarını bilecekler ve avcılar da avcı olacaklarını bilecekler. İşte tüm mesele bu. İnsanların, yani bu dünyanın insan hayvanlarının biraz daha fazla bilince sahip olmaları, insanlığın bir parça gelişebilmesinde ya da bir parça ilerlemesinde büyük bir rol oynayacağını düşünüyorum....
LaVey'e göre bir tür hayvanlar güruhu olan toplumda, hiçbir kural ve hiçbir düzen olmamalıdır. Toplumu 'avlananlar' ve 'av olanlar' olarak iki sınıfa ayıran LaVey'in öngördüğü bu hayat stilinde, toplum içindeki her türlü ilişkiyi de avlanmak kavramı belirleyecektir, tıpkı vahşi bir arenada yaşanıyormuş gibi...
Hiçbir kuralın tanınmadığı bu toplumda düzenin nasıl sağlanacağı ise satanizmin vahşi yüzünü gösteren bir başka örnektir. Türkiye'de faaliyet gösteren satanist bir klan lideri, satanizmin bu konudaki yorumunu şöyle açıklamaktadır:
.. Bu kural (ne istiyorsan onu yap kuralı), 18. yüzyıl başından beri yavaşlamış olan insan evrimini hızlandırabilir. Çünkü tamamıyla özgür bırakılan insan acıyı tattığı takdirde, herhangi bir baskı olmadan kendi kendini kısıtlayacaktır.38
Aslında satanistlerin söz konusu kural ve kanun düşmanlıkları çok akılsızcadır, çünkü kuralsız ve kanunsuz bir toplum onların da aleyhine olacaktır. Toplumların varlığını devam ettirmeleri için zorunlu olan huzur ve istikrar devletin varlığı ve devletin koyduğu kanunların uygulanması ile sağlanır. Din ahlakı da devlete itaati gerektirir. İnsanların diğerlerine karşı acımaksızın suç işledikleri bir toplum yapısında, bu yapıyı akılsızca savunan satanistler de "av" haline gelecek ve acı çekeceklerdir.
Satanistlerin en büyük yanılgılarından biri de, sevgi, şefkat, merhamet ve fedakarlık gibi güzel özellikleri bir zayıflık olarak nitelendirmeleridir. Bu güzel özelliklerin din ahlakını akla getirmesi satanistlerde çok büyük bir rahatsızlık meydana getirir. Oysa Allah insan ruhunu bu güzelliklerden zevk alacak şekilde yaratmıştır.
Tarih bunun örnekleri ile doludur. Terörü ve kan dökmeyi savunan herkes, sonunda o terörün ve şiddetin hedefi haline gelir. Fransız Devrimi'nde on binlerce insanı giyotine gönderen Jakoben liderlerin hepsinin, sonunda kendi başlarını da giyotine teslim etmeleri gibi... Satanistler de, savundukları bu mantıksız görüşlerle, hem dünyaya hem de kendilerine yıkım getirecek bir felaketi körüklemektedirler.

5. Kibir ve büyüklenme satanizmde teşvik edilen ve mutlaka sahip olunması gereken özelliklerdir. Bu nedenle de satanistler kendileriyle aynı görüşü paylaşmayan tüm insanları saf ve aptal olarak nitelendirir, en zeki, en mantıklı, en uyanık ve en başarılı olarak kendilerini görürler. Halbuki arzu ettikleri bu büyüklük tutkusuna,
"... onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur." (Mü'min Suresi, 56)
ayetinde de buyurulduğu gibi, hiçbir zaman ulaşmaları mümkün değildir. Bu tip batıl akımlara uyarak büyüklüğe ulaşacaklarını sananlar daha en baştan kaybetmeyi ve hor kılınmayı kabul etmişlerdir. İzzeti, itibarı bu sapkın öğretide arayanlar çok büyük bir yanılgı içindedirler. Çünkü gerçek izzet ve onur ancak Allah katındadır.
Allah'a samimi bir kalple kendilerini teslim eden, iman yolunun tek kurtuluş olduğunu bilen, hayatlarının her anını en güzel ahlakı göstererek geçirme konusunda kararlı olanlar bu izzet ve şerefe sahip olan müminlerdir. Allah iman edenleri Kuran'da şöyle müjdelemektedir:
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır. Rableri katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden 'içi titreyerek korku duyan kimse' içindir. (Beyyine Suresi, 7-8)
Satanizmin insanı götürdüğü korkunç son
Satanizm dendiği zaman insan aklına gelen şeyler, şeytani ayinler, şeytana adanan hayvanların katledildiği törenler, kara büyü ve kan içme gibi insan tahayyülünü zorlayan sapkınlıklardır. Şeytani ayinler satanizmin ayrılmaz bir parçasıdır. Her ne kadar şeytani ritüelleri belli başlı maddeler altında toplamak mümkünse de, her ülkedeki satanist gruplar kendi anlayışlarına göre farklı ayinler düzenlerler. Satanistlerin kendi kitaplarında, dergilerinde, internet sitelerinde, satanist müzik gruplarının şarkı sözlerinde bu ritüelleri tüm açıklığıyla görmek mümkündür.
Satanistlerin tüyler ürperten ayinlerinde hayvanlar hatta insanlar vahşice katledilir. Çünkü satanistler öldürmeyi şeytana bağlılığın şartı olarak görürler. Basına yansıyan haberler satanistlerin içinde bulundukları bu karanlık ruh halini açıkça yansıtmaktadır.
Yeni satanist olan bir kişiye bu törenler yavaş yavaş öğretilir. Tek başlarına iken dahi şeytanla bağlantıya geçmek için ayinler yapmaları tavsiye edilir. Satanist sitelerden birinde yeni satanist olan bir kişiye, "Karanlık güçlerin seninle bağlantıya geçtiklerini düşündüğün anda korkma ve paniğe kapılma... Karanlık güçlere onların hak ettikleri saygı ve dekor ile yaklaş, ayinler bunun içindir; onlarla bir ilişki kurabilmek için..." gibi insanları saptırmaya yönelik öğütlerde bulunulmaktadır. 39 Satanist ayin ise şu şekilde tarif edilmektedir:
Tüm bu haberler satanizmin insanları nasıl korkunç bir sona götürdüğünü göstermesi açısından ibret vericidir.
... Etkili bir ayin yapabilmek için LaVey'in kitabında belirtilen tüm malzemeleri bulman şart değil. Belki kılıçlar, ayin kadehleri, siyah ipler, gong gibi malzemeleri alacak paran olmayabilir veya bunları temin edebileceğin bir mağaza bulamayabilirsin. Ama yine de ayin yapabilirsin... (Siyah) mumu yak ve önüne otur... Mumun ışığına bakarak, "Hazırım Karanlıkların Efendisi, gücünü içimde hissediyorum ve hayatımı şereflendirmeni istiyorum. Ben şeytanın taraftarlarından biriyim. Yaşasın Şeytan", diye ona seslen... Bu şeytanı hayatına sokmanın basit bir yoludur.40
Satanistlerin ayinlerde kan dökmeye özel bir önem vermeleri ise, şeytanın insanlık üzerindeki planının sembolik bir ifadesidir. Şeytan, büyük bir nefretle baktığı insan soyuna elinden geldiğince acı çektirmek istemektedir. Bu nedenle dünyada kan dökülmesini kendisine bir amaç olarak belirlemiştir. Ve satanistler de şeytanın bu emrine uymakta, kan dökmeyi açık bir ritüel şeklinde uygulamaktadırlar.

Bu resimlerde bir satanist ayinin ön hazırlıkları ve daha sonra da ayin sırasında yaşanan vahşet görülmektedir. Kendilerini asıp, çeşitli yerlerini kesen tarikat üyeleri daha sonra da acımasızca katlettikleri keçinin kanını üzerlerine döküp içmektedirler.
Satanist ayinlerin ana malzemeleri baltalar, kılıçlar, iplerdir. Kan rengi olan kırmızı ve karanlık güçleri sembolize eden siyah renkleri ise bu ayinlerin ayrılmaz birer parçasıdırlar. Satanistlerin tüyler ürperten ayinlerinden biri de hayvanların ve daha ileri aşamada insanların öldürülerek, şeytana adanmalarıdır. Satanist ayinlerde kedi, keçi gibi hayvanların katledilmesi çok alışıldık bir olaydır. Daha sonra bu hayvanların kanı kadehlere doldurulup içilir. Çünkü satanistler, bu kanla elde edilen enerjinin ritüelleri yöneten ve bu ritüellere katılan kişilerin gücünü artıracağını düşünürler. Kimin katledileceğine nasıl karar verileceği ise oldukça 'basit'tir: Herhangi bir sataniste karşı onun hoşlanmayacağı bir şey yapmış, onu rahatsız etmiş olan kimse bu ritüellerde katledilmek için idealdir.
Öldürmeyi ve katletmeyi şeytana bağlılığın şartı olarak gören bir satanistin yaptığı açıklamalar ise, satanizmin insanları nasıl bir ahlakın içine sürüklediğini açıkça göstermektedir:
... Şeytana olan bağlılığımız için 4-5 kere keçi öldürdüm... İnsan öldürmeye gelince, öncelikle öldürülecek insanın bizzat şeytan adına kendinin kurban edilmesini istemesi lazımdır. Ancak bu şartlar altında ben birisini öldürürüm.
Satanist ayinlerin en dehşet verici yönlerinden biri de, bu ayinlerde yalnız hayvanların değil insanların da canlarına kastedilmesidir. Bu törenler sırasında tecavüze uğrayan genç kızlar olduğu, ritüeller için gerekli kanın bulunması amacıyla insanların dahi öldürüldüğü bilinen olaylardandır.
Çoğu zaman da satanizmin vahşeti kişinin kendi canına kıymasına kadar ileri bir safhaya varabilmektedir. Satanizmin insanlar üzerinde oluşturduğu manevi boşluk ve ruhsal dengesizlikler, kişinin bu akıl dışı öğretiler uğruna intihar etmesine sebebiyet vermektedir.
Nasıl ki satanistler yaşam hakkında pek çok yanılgıya sahiplerse, ölüme ve ölümden sonrasına dair görüşleri de pek çok sapkınlık içermektedir. Kimi satanistlere göre intihar, dünyada özlemini duydukları cehennem hayatına bir an önce kavuşmadır, kimilerine göre ise sözde cesaretlerini ve başkaldırılarını ispatladıkları bir tür 'gövde gösterisi'. Oysa ölüm, bazı satanistlerin sandığı gibi, inkar edenler için bir kurtuluş değil, çok daha zorlu ve sıkıntılı, üstelik sonsuz bir yaşamın başlangıcıdır. Aynı şekilde intiharı bir tür 'başkaldırı' olarak görenler de büyük bir hataya düşmüşlerdir. Üstelik Allah bir insanın kendi canına kıymaya kalkışmasını kesinlikle yasaklamıştır.
İşte tüm bunlar şeytanın insanı ulaştırmak istediği korkunç sonun örneklerindendir. Satanizme kendini kaptıran insan, aynen şeytanın istediği gibi, her türlü insani meziyetini kaybetmiş, vahşi, saldırgan, hayvan benzeri bir hal almıştır. Dünya hayatındaki tüm geçici süslerin, şeytanın vaatlerinin bir deneme olduğunu fark edememiş ve bu yanlış zanlarının karşılığını en fazlasıyla almışlardır. Allah Sebe Suresi'nde bu durumu bizlere şöyle açıklar:
Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular. Oysa onun, kendilerine karşı hiçbir zorlayıcı-gücü yoktu; ancak Biz ahirete iman edeni, ondan kuşku içinde olandan ayırt etmek için (ona bu imkanı verdik). Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur. (Sebe Suresi, 20-21)
Üstelik bu sadece dünya hayatındaki sonlarıdır. Allah'ın zikrinden yüz çevirmeleri, İlahi dinlere karşı savaş açmaları, insanları şeytana kulluk etmeye çağırmalarının karşılığını Rabbimizin katında acıklı bir azapla alacaklardır. Allah Kuran'da bu konuyla ilgili olarak şu şekilde bildirir:
Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır. (Fatır Suresi, 6)

Andolsun Allah'a, senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azab vardır. (Nahl Suresi, 63)
Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)
İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanının peşine düşer. Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir." (Hac Suresi, 3-4)
Ancak cehennem azabıyla karşılaştıklarında satanistler bir şaşkınlık daha yaşayacaklardır. Dünya hayatında peşinden gittikleri, telkinlerine kulak verip emirlerine itaat ettikleri, kendilerine bir veli ve dost olarak gördükleri şeytan onlardan uzaklaşmış ve onları yapayalnız bırakmıştır. Şeytanın bu tavrına şahit olan inkarcılar çok büyük bir pişmanlık yaşayacak, ancak onlar için artık bir dönüş olmayacaktır. O gün onların tevbeleri kabul edilmeyecek, tüm yapıp ettiklerinin karşılığını eksiksiz olarak alacaklardır. Allah bu insanların durumunu ayetlerde şu şekilde bildirir:
O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der:
"Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım, vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kuran'dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır." (Furkan Suresi, 27-29)
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2016 02:37
we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
11 Ocak 2008       Mesaj #4
we come one - avatarı
Ziyaretçi
Şeytana Tapanların Tarihi
Satanistler Ortaçağ ve sonrasında Kabalistler, Gül-Haçlar gibi gizemli örgütler ve büyü tarikatları ile birlikte anıldılar. Modern satanizm olarak adlandırılan ve günümüzde etkin olan satanizm ise 1960'larda Amerika'nın California eyaletinde ortaya çıktı. Anton Szandor LaVey adlı kişi 1966 yılında 'Church of Satan' (Şeytan Kilisesi)'ni kurduğunu açıkladı. Ancak LaVey'den çok daha önce, 1900'lerin başında yaşayan Aleister Crowley günümüzdeki satanizmin ilk temellerini atmıştı. 'Büyük Canavar' (The Beast 666) lakabı ile anılan Crowley, yaptığı büyüler ve hayvanların katledildiği, uyuşturucunun yoğun olarak kullanıldığı kanlı ayinleriyle ünlü idi. Crowley'nin felsefesinin temel noktasını, 'ne istiyorsan onu yap' düsturu oluşturuyordu. Bu felsefe, Crowley'e göre şeytan tarafından kendisine yazdırılmış olan, The Book of Law (Kanun Kitabı) adlı kitapta ayrıntıları ile anlatılmaktaydı. Bu sapkın inanca göre insan, içinden geçen her ne ise, bunun neden olacağı felaketleri ve kötülükleri düşünmeden, onu hemen yapmalıydı. Örneğin canı taşkınlık istiyorsa her türlüsünü yapmalı, birine kızgınlık duyduysa öfkesini hemen dışa vurmalı, hatta içinden karşısındakini öldürmek geçiyorsa bunu hemen yerine getirmeliydi.

Satanizm (Satanizm Hakkında - Satanizm Nedir?)
Sağdaki resimde Gül-Haçlar'ın ritüellerinde giydikleri önlüklerden biri soldaki resimde bir başka ritüel kıyafeti. Sapkın törenlerin önemli bir parçası görülmektedir.
Toplumda dirlik ve düzen bırakmayacağı açıkça belli olan bu anormal fikirleri Crowley şu sözler ile savunuyordu:
Ben kutsal şeylere küfretmeyi, cinayeti, tecavüzü, devrimi istiyorum. İyi ya da kötü herhangi bir şeyi, yeter ki güçlü olsun.
Kuşkusuz, güçlü olmanın kötü olmakla ve kötülükleri savunmakla sağlanacağını düşünen Crowley büyük bir yanılgı içindeydi. Çünkü kötülük herşeyden önce insanın kendisine zarar veren bir özelliktir. Bununla birlikte kötülüğe dayalı bir güç elde edilse bile bu güç her zaman için kısa süreli olmaya mahkumdur. Zulüm, haksızlık, vicdansızlık üzerine kurulu olan her sistem mutlaka yıkılmış, yenilgiye uğramıştır. Aleister Crowley'nin 'insan canı ne istiyorsa onu yapmalıdır' felsefesiyle anlatılmak istenen ise, insanın içinden geçen her türlü kötü düşünce, duygu ve kararları hiçbir sınırlama olmadan yerine getirmesidir. Diğer bir deyişle, nefsi insana ne emrediyorsa insanın ona uyması, nefsine hakim olmayı bırakması anlamını taşır. Bu da son derece tehlikeli bir durumdur. Allah Kuran'da insanın nefsinin sürekli olarak kötülüğü emrettiğini (Yusuf Suresi, 53), ancak aynı zamanda insana bu kötülükten nasıl korunup sakınacağının da ilham edilmiş olduğunu bildirir. (Şems Suresi, 8) Ayrıca Kuran'da, "... Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder..." (Nur Suresi, 21) ayetiyle buyurulduğu üzere, şeytanın da asıl amacı insanları kötülüğe sürükleyebilmektir. Şeytanın kullandığı en önemli silahlardan birisi insanın kendi nefsidir. Nefis sürekli kötülüğü emrettiği için, nefsine ve şeytana uyan kişi büyük bir yıkım içindedir. İnsanın kurtuluşu ve mutluluğu ancak nefsinin emrettiklerinden sakınması ve kayıtsız şartsız vicdanına uyması ile mümkündür. Kötülüğe uyarak kurtuluşa ereceklerini sananların sonu ise korkunç bir hüsrandır:
Satanizmin tarihi Ortaçağ'ın sapkın büyü ve masonik tarikatlarına kadar uzanmaktadır. Bu tarikatlardan biri de ünlü Gül-Haç tarikatıdır. Pek çok sapkın tören ve ritüelin yapıldığı Gül-Haç tarikatının en belirgin özelliklerinden birisi de şeytana tapanlarla olan yakın ilişkisidir.
O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar. Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir. Artık kim taşkınlık edip-azarsa ve dünya hayatını seçerse, şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeridir. (Naziat Suresi, 35-39)
Gerçekte satanizm kişinin kendi benliğini neredeyse ilahlaştırdığı, kendi istek ve arzularını hayatın tek amacı haline getirdiği bir felsefedir. Bu anlamda satanizm hümanist felsefeye de yakınlık gösterir. Bu noktada, hümanizmin çoğu kişinin düşündüğü gibi, 'sevgi, barış, kardeşlik' gibi mesajlar içeren bir felsefe değil, 'insanlık' kavramını insanlar için tek amaç ve odak noktası haline getiren din dışı bir takım olduğunu hatırlatmak gerekir. Hümanizm, kendi savunucuları tarafından da açıkça ifade edildiği gibi, ateist bir akımdır. Hümanizme göre 'evren ve insan yaratılmamıştır', 'insan kendi başına var olmuştur' ve 'kimseye karşı sorumlu değildir'. 'Asıl olan insanın kendisidir ve insandan daha önemli hiçbir varlık yoktur'. Dahası hümanizme asıl egemen olan 'faydacılık' düşüncesidir. Buna göre insan dünyaya bir kere gelmiştir ve burada ne kadar fayda sağlayabilirse o kadar karda olacaktır. O zaman insanın tavır ve tutumlarını belirleyen ana öğe de kendi istek ve tutkuları olmalıdır. Ancak tüm bu düşünceler insanlığı büyük bir felakete sürükleyecek görüşlerdir. Öncelikle evren hümanistlerin iddia ettiği gibi, kör tesadüflerin eseri değildir. Evreni üstün güç ve kudret sahibi olan Allah yaratmıştır. Ve insan da,
"Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56)
ayetiyle buyurulduğu gibi kendisini yoktan var eden Rabbimize karşı kul olmakla, O'nun emrettiği ahlakı göstermekle yükümlüdür. Şu gerçek unutulmamalıdır ki, insanlara gerçek huzuru ve mutluluğu getirecek tek ahlak Rabbimizin Kuran'da emrettiği ahlaktır. Din ahlakından uzak durup, hümanizm gibi ideolojilerin etkisi altında kalanların savunduğu fikirler neticesinde ortaya yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, acımasız, vefasız, sevgisiz, merhametsiz bireyler çıkacaktır.
Görüldüğü gibi, hümanizm insanlık için son derece tehlikeli görüşlere sahiptir. Hümanizmi fikri dayanaklarından biri olarak kullanan satanizm ise, çok daha sapkın ve tehlikeli bir bakış açısı geliştirmiş, şiddeti, öfkeyi, kanı ve vahşeti temel değeri haline etirmiştir.

Şeytan kilisesi

Günümüz satanizminin kurucusu olarak kabul edilen Anton LaVey ve sapkın kitapları.
Aleister Crowley'nin ardından Anton Szandor LaVey, günümüzdeki satanizmin kurucusu olarak ortaya çıktı. Büyü ve esrarengiz ritüellere duyduğu yoğun ilgi ile tanınan LaVey önceleri, Hıristiyanlığa karşı çıkan 'Magic Circle' (Büyü Dairesi) isimli bir grup oluşturdu. Daha sonra içinde ünlü 'dokuz şeytani ilke'nin de bulunduğu Satanic Bible (Şeytan İncili)'ni yazdı ve oluşturduğu grubu 'Şeytan Kilisesi' olarak adlandırdı. Bu kilisenin görüşleri, yine Anton Szandor LaVey tarafından yazılan The Satanic Rituals, The Satanic Witch, The Devil's Notebook ve Satan Speaks (Şeytan Ritüelleri, Şeytani Cadı, İblis'in Defteri ve Şeytan Konuşuyor) isimli kitaplara dayanmaktadır. Yalnız Kuzey Amerika'da yaklaşık 10 bin takipçisinin olduğu tahmin edilen Şeytan Kilisesi, son derece sapkın görüşlere sahiptir. Amerika Dinler Ansiklopedisi'nde LaVey'in sapkın dini şöyle anlatılır:
LaVey'in satanizm uyarlamasındaki temel temalar, belirli bir kiliseye ait olmama ve insanın fiziksel ya da zihinsel yapısından zevk almadır. Şeytan, insanın bir tür hayvan olduğu fikrini ve fiziksel ve zihinsel zevk almanın başını çeken günahı temsil eder. LaVey'e göre şeytan bu değerlerin kaynağını temsil etmektedir. Ritueller, geleneksel büyü ayinlerinde olduğu gibi psikokinetik güç üzerinde odaklanan eylemler olarak düşünülür. Satanik felsefe Aleister Crowley'nin 'The Book of the Law' (Kanun Kitabı) kitabındaki öğretilerine oldukça yakındır. Her insan kendi kurallarına göre yaşıyor olarak kabul edilir.
Kuşkusuz satanizmin temel ögelerinden biri din ahlakına ve bu ahlaka dair herşeye karşı olmasıdır. Üstelik bu karşıtlık yalnız fikri alanda kalmaz. Satanistler hem ateisttirler hem de her türlü dini değerle mücadele ederler. LaVey'in satanizmi de Hıristiyanlıkla mücadeleyi asıl hedef olarak görmektedir. LaVey din düşmanlığını şu şekilde ifade eder:
Satanizm yalnızca ateist bir oluşum değil, aynı zamanda, anti-teistik (Allah'a karşı) bir oluşumdur. İnsanoğlu hızla bu evreni kirletmektedir; varlık sebebi olarak dini görmek artık kabul edilebilir bir durum değildir... Hayatta kalabilmek için 2000 yıldır süregelen bu pasifliği ve ölüm tutkusunu yıkmalıyız. Hemen uygulanabilecek realistik çözümler var önümüzde. Hıristiyanlık her zaman olduğu gibi, ilerlemenin önündeki en büyük engel olarak duruyor.5
Dikkat edilirse LaVey'in bu sözleri 19. yüzyılda gelişen materyalizm kaynaklı dünya görüşü ile büyük paralellik göstermektedir. Ve bu durum, dinin toplum hayatından çıkarılmaya çalışılmasının ne kadar büyük bir tehlike olduğunu ve böyle bir girişimin toplumları ne büyük felaketlerin içine ittiğini bir kere daha bizlere göstermesi açısından ibret vericidir. Dinin olmadığı yerde her türlü sapkınlığın ve vahşetin yaşanacağı, Allah korkusunu bilmeyen insanların kan dökmekten zevk alan birer canavara dahi dönüşebileceği satanizm örneğinde en çarpıcı şekilde görülmektedir. Bugün başta gençler olmak üzere pek çok insan satanizm belasının içine sürükleniyorsa, bunda din dışı bir yaşamı öngören ideolojilerin doğrudan payı vardır. Bu nedenle, 'kötülüklerin özgürce ve sınırsızca yaşanmasını' savunan, 'kural tanımazlığı ve kanunsuzluğu' temel ilke haline getiren, ahlaki her türlü değere savaş açmış olan satanizmin öngördüğü yaşamı ele almadan önce, satanizmin ideolojik bağlantılarını incelemekte fayda vardır.
Satanizm her ülkede farklı isimler altında faaliyet göstermektedir. Bunlardan biri de Yezidiliktir. Mezopotamya'nın en eski batıl dinlerinden biri olan Yezidilikte, Meleke Tavus'a -yani şeytana- tapılmaktadır. Yaklaşık 200 bin kişi oldukları tahmin edilen Yezidiler, Irak ve Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'nin doğu bölgesinde, Almanya, Gürcistan ve Ermenistan'da yaşamaktadırlar. "Ş" ve "t" harfleri ile başlayan kelimeleri kullanmayan Yezidiler, taptıkları şeytanın adını hiç anmazlar. Onlar için şeytanın adı, Meleke Tavus'tur. Bu sapkın dine göre Ay, Güneş ve yıldızlar da kutsaldır. Yezidilerin Kitabu'l-Cilve (Vahiy Kitabı) ve Mushafu'r-Reş (Kara Kitap) olmak üzere iki sözde kutsal kitabı vardır. Yezidiliğin temel ilkeleri bu iki kitaptan kaynaklanmaktadır. Ahiretin varlığına inanmayan Yezidilerin, günah kavramı da oldukça sapkındır. Okumak, yazmak, hayvanları ehlileştirmek gibi şeyler günah sayılmaktadır. Bu garip inanca göre, bir Müslümanın şeytandan Allah'a sığındığını işiten Yezidi onu öldürmelidir. Bunu yapamıyorsa intihar etmelidir. Bu davranışıyla kendisini Meleke Tavus'a kurban etmiş olur. Eğer bunu da yapamıyorsa, bu günahtan kurtulabilmek için bir hafta oruç tutmalıdır. Bütün bu bilgiler göstermektedir ki, batıl olduğu aşikar olan bu dine uyanlar büyük bir yanılgı içindedirler.

Satanizm: Ateist ve materyalist bir din
Satanizm, insanların içinde bulundukları manevi boşluğun sonuçlarından biridir. 19. yüzyılda gelişen ve dünyayı yalnızca maddi değerler bütünü olarak gösteren düşünce ve akımların hepsi, insanları büyük bir manevi boşluk içine itmiştir. Bu tarihe kadar dini değerler toplumun ayrılmaz birer parçası iken, bu tarihten itibaren toplumsal bir dönüşüm yaşanmış ve din ahlakı göz ardı edilmeye başlanmıştır. Hatta çoğu zaman manevi değerler bilinçli olarak toplum hayatından çıkarılmaya çalışılmıştır. 19. yüzyılda filizlenen akımların en önemli ortak noktalarından biri din ahlakına ve iman edenlere karşı olmaları ve Allah korkusu olmadan da ahlak olabileceğini savunmalarıdır. Ancak din ahlakının toplum hayatından çıkarılması büyük bir boşluğa neden olmuş, Allah korkusu olmadan ahlak olmasının ise asla mümkün olamayacağı yaşanan tecrübelerle ispatlanmıştır.
Materyalist ve ateist düşüncenin eseri olan satanist ahlak, herkesin yalnızca kendi menfaatini düşündüğü, yardımseverliğin ve fedakarlığın göz ardı edildiği bir toplum hayatı öngörür.
Bu boşluk içinde insanlar için neyin iyi neyin kötü olduğuna dair değerler de anlamını yitirmeye başlamış, büyük bir kavram kargaşası gündeme gelmiştir. Yalnızca varlıklı ve iyi bir yaşam sürmek, daha çok kazanmak ve daha çok tüketmek, bunun için gerekiyorsa diğer insanları ezmek ve sömürmek gibi telkinlerin etkisi altında kalan toplumlarda bir müddet sonra, sadece kendisini düşünen, fedakarlığı bir tür saflık olarak değerlendiren, ancak çıkarlarıyla uyuştuğu müddetçe iyilik yapan insanlar kabul görmeye başlamıştır. Tüm bunlar insan ruhunun en önemli özellikleri ve en temel ihtiyaçları olan sevgi, merhamet, şefkat, dostluk, sadakat, vefa gibi erdemlerin unutulmasına, iyiliğin yerini kötülüğün almasına neden olmuştur. Bu durum, din ahlakına karşı olan çevreler tarafından özel olarak planlanmış, manevi değerlerin ortadan kaldırılması ile suni olarak böyle bir ortam oluşturulmuştur.
Satanizmin batıl inanışlarına göre, kötülük insanın doğasında vardır ve insan kimseye karşı sorumlu değildir. Eğer sorumluluk yoksa, insanın kötülüğü engellemesi için de bir neden kalmamaktadır. Bu vahşi anlayışın yaygınlaşması ise, çatışmaların, zulmün, acının, acımasızlığın hakim olması demektir.
İşte bu toplumsal değişim süreci sonunda ortaya çıkan en tehlikeli akımlardan birisi satanizmdir. Satanizm bu dönemde gelişen materyalist ve ateist akımların bir ürünü olarak çıkmış, vahşetin ve sapkınlığın bu felsefeler tarafından nasıl olağanlaştırıldığının en önemli örneklerinden birisi olmuştur. Dikkat edilirse, bu akımlar tarafından savunulan değerler ile satanizmin öne sürdüğü iddialar birbiri ile tam bir uyum içindedir.
Materyalizm ve ateizm herşeyin bu dünyadan ibaret olduğunu, yaşam sona erdiğinde ise herşeyin yok olacağını öne sürmektedir. Buna göre insanlar hiçbir şeye karşı sorumlu değildir. Eğer sorumluluk yoksa, insanın kötülüğü engellemesi için de bir neden kalmamaktadır. Oysa bu, insanın kendi kendisini kandırmasından başka bir şey değildir. Tüm kainatı ve insanlığı üstün ve güçlü bir Yaratıcı olan Allah yaratmıştır ve her insan Yaratıcımıza karşı sorumludur. İnsanın dünyadaki varlığı belli bir süre ile sınırlıdır. Bu süre dolduğunda herkes ölüm ile karşılaşacak, ölümünün ardından da her insan yaşamı boyunca geçirdiği her anın hesabını vermek üzere Rabbimizin huzuruna çıkacaktır. Sorumsuz olduklarını ve hesap vermeyeceklerini düşünerek yaşamlarını sürdürenler ise o gün büyük kayıpta olacaklardır.
Satanizmin materyalizmden ve ateizmden nasıl etkilendiğini anlamak için satanist gruplar tarafından yayınlanan eserlere bakmak yeterli olacaktır. Örneğin Şeytan Kilisesi'nin yayınladığı yazılara baktığımızda bu grubun üyelerinin birer ateist olduklarını görürüz. Bununla birlikte satanistler materyalisttirler, sadece maddenin varlığına inanırlar. Satanistlerin büyük çoğunluğu Allah'ın varlığını inkar ettikleri gibi, tüm metafizik varlıkları (örneğin melekleri) da inkar ederler. Dolayısıyla bu kişiler aslında şeytanın varlığına da inanmazlar. İsimleri "şeytana tapanlar" olmasına rağmen, şeytan diye bir varlığı kabul etmemektedirler. Onlara göre şeytan, din düşmanlığının bir sembolüdür. Şeytan Kilisesi tarafından yayınlanan 'A Description of Satanism' (Satanizmin Bir Tanımı) adlı dokümanda, şu görüşler ifade edilmektedir:
Satanizm aynı Budizm gibi ateist bir dindir. Eylemlerimiz nedeniyle kendisine hesap vereceğimiz bir merci yoktur. Satanistler, kutsal kitabın kutsallığına, meleklere, cennet ve cehenneme, kutsal kitapta anlatılan şeytana, kötü ruhların, iyi ruhların ve cinlerin varlığına inanmazlar. Materyalizm ve realizm, satanistin başta gelen emirleridir. Satanizm ateisttir. Biz aslında otodeistiz, yani kendimize tapıyoruz. Satanizm dinin zıttıdır, yani dinsizliktir.

Satanist telkinlerin insana yaptığı tehribatın en önemli göstergelerinden birisi, bu sapıklığa kapılanların iğrenç yaşamalarıdır.
Yine Şeytan Kilisesi yayınları arasında yer alan 'Feared Religion' (Korkulan Din) başlıklı bir yazıda ise satanistlerin gerçek inancı şöyle açıklanmaktadır.
Satanistler doğaüstüne inanmazlar; Allah'ın da şeytanın da varlığına iman etmezler. Satanist için, insan kendisinin asıl tanrısıdır. Şeytan kendi hayvansal ve kibirli doğasına göre yaşayan insanın sembolüdür. Şeytan kendisine tapınılacak bilinçli bir varlık değil, daha ziyade her insanın içinde bulunan ve tek bir dokunuşla harekete geçecek olan potansiyel güçtür.

LaVey, insanın sözde 'hayvani doğasına' göre yaşaması gerektiğini savunmaktadır.
The Washington Post gazetesinde satanistlerle ilgili verilen bir haberde de LaVey'in satanizmi anlatılırken, LaVey grubunun şeytanın varlığına inanmadıkları, şeytanın kendisine tapmadıkları vurgulanmaktadır. LaVey'e göre şeytan, 'insanın şehvetli, açgözlü, intikam alıcı doğasının' diğer bir deyişle tüm egosunun bir sembolüdür.8 Dikkat edilirse, satanizmin temelinde insanın doğasını vahşi ve acımasız olarak görmek vardır. Oysa acımasızlık, vahşet, şiddet, açgözlülük, bencillik, intikam almak gibi özellikler insanın değil, nefsin özellikleridir ve daha önce de belirttiğimiz gibi, her insan bunlara engel olabilecek vicdan ve iradeye sahiptir.
Satanistlerin insan doğası hakkındaki bu iddialarında bu kadar ısrarcı olmalarının asıl nedeni ise, Darwin'in evrim teorisinden fazlasıyla etkilenmiş olmalarıdır. Sözde bilimsel bir teoriymiş gibi sunulan bu dogma, insanlığa felaket getiren pek çok akıma olduğu gibi satanizme de fikri dayanak oluşturmaktadır. Nitekim üstteki alıntıda yer alan bir ifade oldukça dikkat çekicidir: "Kendi hayvansal ve kibirli doğasına göre yaşayan insan"... Bu ifade bir anlamda satanizmin özünü temsil eder. Satanistlerin sapkın görüşlerine göre, insan evrim sonucunda ortaya çıkmış bir hayvan türüdür ve hayvanca yaşamalıdır. Satanizm savunucularından Rick Hall, 'Satan Really Wants You' (Şeytan Gerçekten Seni İstiyor) başlıklı makalesinde, bir yandan satanik materyalizmi tarif ederken bir yandan da Darwinizm ile satanizm arasındaki ilişkiyi şöyle vurgular:
Satanik felsefenin materyalizmi, fiziksel varlıktan farklı ya da daha üst olan her türlü manevi değeri reddeder... LaVey bir elitistti ve bir Sosyal Darwinistti.
Satanistlerin kavrayamadığı bir diğer önemli gerçek de insanın 'doğasının kibirli' diğer bir deyişle hayvani olmadığıdır. Allah insana kendi ruhundan üflemiş ve onu en güzel biçimde yaratmıştır. İnsan ruhu hassas bir yapıya sahiptir ve merhametten, şefkatten, sevgiden, incelikten, insaniyetten, dostluktan zevk alacak şekilde yaratılmıştır. İnsanı kötülüğe ve acımasız olmaya teşvik eden unsur, şeytan tarafından yönlendirilen nefsin sesidir. Ve nefse uymak insanı korkunç belaların içine iter.

Satanizm ve Darwin'in evrim teorisi
Satanizm konusunda araştırma yapan bir kişinin karşılaşacağı en önemli verilerden birisi, bu felsefenin yukarıda belirttiğimiz gibi Sosyal Darwinizm ile olan birebir ilişkisi olacaktır. Satanistlerin öngördüğü toplum hayatını şekillendiren, hayata bakış açılarının temelini oluşturan unsur Darwinizm'dir ve bu pek çok satanist tarafından açıkça ifade edilir. Satanistlerin koyu birer Darwinizm savunucusu oldukları pek çok yayında da vurgulanan bir gerçektir. Satanizm üzerine yaptığı araştırmalar ile tanınan Rusya Pomor Üniversitesi'nden Dr. Roald Kristiansen'in satanizm tarifi bunlardan biridir:
Tüm yaşamın 'kör tesadüflerin' eseri olduğu iddiasında bulunan Darwin'in akıl ve mantık dışı öğretisi, satanizm dahil olmak üzere pek çok sapkın akımın yayılmasına neden oldu.
Satanizmi en iyi şekilde tarif etmek istersek satanizm, Hıristiyanlığı baş düşman olarak gören ateistik Sosyal Darwinizm'in en radikal halidir. Satanizmde asıl olan, doğa üstü kötü bir varlıkla ilişki kurmaya çalışmak değil, yaşam mücadelesinde ayakta kalabilmek için kişinin içindeki özellikleri geliştirmeye çaba harcamasıdır. Bu özelliklerin gelişimi için büyüsel ritüeller yapmak gerekir.
Satanistler için kan dökmek, kötülük yapmak, insanlara zarar vermek, toplum düzenini bozmak son derece olağan davranışlardır. Satanistler böyle bir ahlakın neden olacağı ortamdan kendilerinin de büyük zarar göreceklerini düşünemeyecek kadar akılsızdırlar.
Şeytan Kilisesi'nin kurucusu Anton LaVey ile ölümünden kısa bir süre önce röportaj yapan MF dergisi ise, LaVey'in en önemli özelliğinin Sosyal Darwinizm'i kitlelere yayması olduğunu şu sözlerle dile getirmektedir:
Anton LaVey, 1960'ların sonunda hippilikten ve Hıristiyanlığın monoton ahlaki değerlerinden sıkılan bireyler için, Sosyal Darwinizm ideolojisini ve pozitif düşünceyi anlaşılabilir bir forma sokarak yeni bir yol oluşturmuştu.
Elbette satanistlerin, Hıristiyanlığın değerlerini monoton gibi görmelerinin nedeni kendi yargılarındaki anormalliklerden kaynaklanmaktadır. Çünkü satanistler için monotonluğu kırmak; kan dökmek, kötülük yapmak, insanlara zarar vemek, toplum düzenini bozmak anlamlarındadır. Bu nedenle de din ahlakının huzuru, güvenliği ve barışı emreden değerleri, satanistler tarafından -din ahlakının erdemlerini kavrayamadıkları ve yaşayamadıkları için- bu şekilde değerlendirilebilir.
Şeytan Kilisesi yayınları arasında yer alan 'Feared Religion' (Korkulan Din) başlıklı yazıda yer alan "Satanizm, insanın bir hayvan olarak kabul edilmesi için vardır" maddesi de satanizmin, Darwinist dünya görüşünü toplumlara yaymayı en önemli hedeflerden biri olarak gördüğünü göstermesi açısından dikkat çekicidir. Şeytan Kilisesi'nin akıl ve mantık dışı görüşlerini içeren bir diğer önemli bildirisi olan 'The Nine Satanic Statements' (Dokuz Şeytanı İlke)'nin yedincisi ise şöyledir:
Şeytan insanı herhangi bir hayvan olarak tanımlar. Bu hayvan bazen, diğer dört ayak üzerinde yürüyen hayvanlardan daha iyi, bazen de daha kötüdür.

"Sadece şehvetine göre yaşayan vahşi hayvan"
Şeytan Kilisesi'nin tüm yayınlarında insan için ısrarla "carnal beast" terimi kullanılmaktadır. Bu kelimenin Türkçe karşılığı "sadece şehvetine göre yaşayan vahşi hayvan" demektir. Satanist rahip Peter Gilmore'un da ifadesi ile 'insan bir hayvandır ve hayvan gibi davranmaya mecburdur.' Satanistlerin, insanlar arasındaki ilişkilere ve insanın diğer canlılara karşı olan tavrına bakış açılarının altında işte bu sapkın mantık vardır: İnsan bir tür hayvandır ve hayvanca tavırlar göstermekten çekinmemelidir. Örneğin satanistler tecavüzü haklı görürler, çünkü onlara göre doğada vahşi hayvanlar arasında tecavüz meşrudur. Satanistlere göre bir kişinin canına kıymak da aynı şekilde son derece olağandır, çünkü doğada hayvanlar arasında acımasızca bir var oluş mücadelesi süregelmektedir. Hayvanları acı çektirerek öldürmek de aynı mantığın ürünüdür. Eğer insan "carnal beast", yani sadece şehvetine göre yaşayan vahşi hayvansa, bunun gereğini yapmaktan sakınmasına gerek yoktur. Satanistlere göre, hayvanca yaşam sonuna kadar desteklenmeli ve savunulmalıdır. Hayvani duygularla hareket eden insanların oluşturduğu toplumun nasıl olacağını tahmin etmek ise hiç de zor değildir. Bu durumda, böyle bir mantıkla yola çıkan insanların dehşet dolu suçlar işlemelerinin, karanlık bir iç dünyaya sahip olmalarının, dengesizlikler sergilemelerinin garipsenmemesi gerekir.
Satanizm, insanın sadece vahşi duygularına göre yaşayan bir tür hayvan olduğunu iddia eder. Bu sapkın iddiaya göre, eğer insan bir tür hayvansa, bu durumda doğadaki vahşi hayvanlar gibi insanların da sürekli birbirleri ile çatışmaları olağandır.
Peki satanistler insanın "sadece şehvetine göre yaşayan vahşi hayvan" olduğu inancına nereden kapılmışlardır? Bu sorunun tek bir cevabı vardır: Evrim teorisi. Satanizm hakkında hazırladığı tezde Dr. Roald Kristiansen'in bu karanlık dini tarif ederken kullandığı 'bir tür Sosyal Darwinist din' tanımı, evrim teorisinin satanizmin fikri yapısı içindeki yerini vurgulaması açısından dikkat çekicidir:
Satanizm, en güçlülerin zayıflar üzerindeki hakimiyetini savunan, çünkü ancak bu yolla insanlığın biyolojik bir tür olarak ilerleyebileceğine ve doğal ve sosyal evrimdeki liderlik rolüne sahip çıkabileceğine inanan bir tür Sosyal Darwinist 'din' olarak kabul edilebilir.
'A Description of Satanism' (Satanizmin Tarifi) başlıklı yazıda ise, satanizmin temel dayanak noktaları, dünya görüşü ve satanizmin Darwinizm'in ayrılmaz bir parçası olduğu şöyle ifade edilmektedir:
Bizim prensiplerimize göre, tüm insanlar ve hayvanlar ortak ve basit bir biyolojik kaynaktan gelmektedir. Aslında
SATANİZM, İNSANLARIN GELİŞMİŞ BİRER HAYVANDAN BAŞKA BİR ŞEY OLMADIKLARINA İNANMAKTIR.
Şans eseri evrimleşmemiz ve hayatta kalmamız dışında, yaratılışta hiçbir özel yerimiz yoktur... Satanistler kendilerini (ve tüm insanları) hayvanlar olarak tanımlar ve Allah'ın kendilerine ruh verdiği insanlar olarak görmeye karşı çıkarlar...
Allah'ın varlığının bilincinde olan kişiler, insanın bir hayvan olduğu yalanına inanmaz, çatışma ve kargaşa dolu bir yaşamı değil sevgi ve şefkatin hakim olduğu bir toplum düzenini savunurlar.
Satanistlerin bilimsel olarak tamamen çökmüş, yanlışlıkları ve çarpıklıkları deşifre olmuş olan evrim teorisini böyle ısrarla savunmaları dikkat çekicidir. Oysa gelişen bilimin tüm dalları yaratılışın inkar edilemez bir gerçek olduğunu ortaya koymaktadır. İdeolojik kaygılarla Darwinizm'e bağlılık gösterenler büyük bir sapmanın içindedirler. Darwinizm bir daha ayağa kalkamayacak şekilde yıkılmış ve tarihin sayfaları arasına gömülmüştür.
Kainatı ve kainatta bulunan tüm varlıkları Allah yaratmıştır. Hiçbir şey kör tesadüflerin eseri değildir. Yaratılışın delilleri evrenin pek çok noktasında açıkça görülürken, evrendeki kusursuz dengenin ve mükemmeliğin kör tesadüflerin eseri olduğunu iddia etmek büyük bir cahillikten başka bir şey değildir. Böylesine sapkın bir inanışa da ancak satanistler gibi, hastalıklı zihinleri olan kişiler sahip çıkabilir.
Darwinist yaklaşımın sonucu olarak, satanistler tüm insanların eşit olduğuna inanmazlar. Onlara göre bazı insanlar zaman içinde diğerlerine göre daha fazla evrimleşmiş ve bazıları da evrim tablosunun alt basamaklarında kalmışlardır. Bu inanç, ilerleyen satırlarda da göreceğimiz gibi, satanizm ile faşizm arasında doğal bir yakınlığa neden olmuştur. Ancak satanizm faşizm gibi yalnızca toplumlar ve ırklar arasında bir farklılığı savunmakla kalmaz, aynı ırk ve toplum içinde de bazı insanların diğerlerine göre daha üstün olduğunu savunur. Buna göre kötülüğün gücünü kavramış ve buna inanmış olanlar diğerlerine göre daha üstündür ve onlara diledikleri gibi davranma hakkına sahiptirler.
Tüm bu bilgilerin gösterdiği gibi satanizm, evrim teorisini merkezine yerleştirmiş ateist bir dindir. Evrim teorisi insanın bir hayvan türü olduğunu savunmakta, satanistler ise buna göre davranış ve düşünce kalıpları geliştirmektedirler. Evrim teorisini savunan biyologların, filozofların ve düşünürlerin kitaplarına baktığınızda, orada da yukarıda verdiğimiz satanist makalelerde yer alan cümleleri neredeyse birebir görebilirsiniz. Örneğin az önce alıntıladığımız satanist ifadelerin bir benzerlerini, Richard Dawkins, Stephen J. Gould, Daniel Dennett, Carl Sagan gibi Darwinist ve ateist düşünürlerin kitaplarında da bulmak mümkündür. Onlar da insanları bir tür gelişmiş hayvan, hayatı ise bir mücadele alanı olarak görmekte, ancak güçlü olanların ayakta kalabileceklerini ifade etmekte yani insanın doğasını satanistlerin kendilerini tanımladıkları şekilde açıklamaktadırlar.
Örneğin 'Meet My Cousin the Chimpanzee' (Kuzenim Şempanze ile Tanışın) başlıklı yazısında, ünlü evrimci Richard Dawkins uzun uzun insanların atasının maymunlar olduğu saçmalığını anlatır ve şunları söyler:
Maymunlara benzediğimizi kabul ediyoruz, ancak gerçekte maymun olduğumuzun çoğu zaman farkında değiliz "Şempanzeleri, gorilleri ve orangutanları kendine dahil eden ama insanları dışarıda bırakan tek bir doğal sınıflandırma dahi yoktur" Kendimiz de dahil olmak üzere yaşayan tüm büyük maymunlar, aile-çocuk bağı ile birbirine bağlıdır.
Satanistlerin cahil yorumlarından birisi de kötülüğün kendilerini güçlü kılacağına inanmalarıdır. Oysa kötülük hiçbir zaman insanı üstün kılmaz, tam tersine insanı içinden çıkılamaz felaketlerin içine iter.
Ateşli bir evrim savunucusu olan Stephen Jay Gould ise Darwin ve Sonrası adlı kitabında, "Acımasızlık, saldırganlık, kısaca genel kötülük, maymunsu atalarımızdan bize kalan prangalardır" düşüncesini savunur. Bir başka yazısında, insanlığın ve evrenin kör tesadüflerin eseri olduklarını şöyle iddia eder:
Bugün buradayız, çünkü bir grup tuhaf balık yüzgeçlerini kara hayvanlarında olması gereken ayaklara çevirebilecek anatomiye sahiptiler; çünkü dünya buz çağında tam anlamı ile hiçbir zaman donmadı; çünkü bundan çeyrek milyon yıl önce Afrika'dan çıkan küçük ve zayıf canlılar bugüne kadar ayakta kalmayı başardırlar. Tüm bunlar için daha yüce cevaplar arayabiliriz, ama böyle bir cevap yoktur.
Görüldüğü gibi bilim adına ortaya çıkan bu kişilerin öne sürdükleri bilim ve akıl dışı iddialar, satanizm gibi pek çok sapkın ideolojiye fikri zemin oluşturmaktadır. Bu kişiler ısrarla söz konusu çarpık düşünceleri savunarak, tüm insanlığı boyutları çok geniş çaplı felaketlerin içine sürüklemektedirler. Oysa evreni ve insanı Allah üstün bir sanat ile yaratmıştır. Her insan kendisini yaratan Allah'a karşı sorumludur. Bu apaçık bir gerçektir. Bu gerçekten kaçmaya çalışanlar, bunun için akılsızca yalanlar öne sürenler ise ölümleri ile birlikte ne kadar büyük bir hatanın içinde olduklarını kavrayacaklardır.

we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
11 Ocak 2008       Mesaj #5
we come one - avatarı
Ziyaretçi
Satanistlerin hayal ettiği Sosyal Darwinist toplum
Evrim teorisinin öngördüğü "insan bir hayvandır" sloganını felsefelerinin temeli olarak alan satanistler, insanların hayvanca yaşadığı ve davrandığı bir dünya kurma özlemi içindedirler. Satanizme göre ideal toplum düzeni tamamen Darwinist değerlerin hakim olduğu bir toplumdur. Hayal ettikleri bu dünyanın temel kuralı, 'güçlüler zayıfları ezer' prensibidir. Satanizmin çarpık inancına göre her insan, varlığını devam ettirebilmek ve 'yaşam mücadelesinde' başarılı olabilmek için kendini geliştirmek ve 'evrimsel' olarak ilerletmek zorundadır. Bunu başaramayan kişi yalnız bırakılarak, yok olmaya terk edilmelidir. Aynı kural sosyal alanda da geçerlidir. Bunu başaramayan toplumlar, kültürler ve milletler de yok olmayı kabul etmelidirler. Tam anlamı ile Sosyal Darwinist bir ideoloji olan satanizme göre nüfus planlamasının en etkili yolu da zayıf olanların yok oluşunu kabullenmekle sağlanacaktır.

Şeytan Kilisesi rahiplerinden yazar Burton H. Wolfe 1976 yılında yayınlanan Şeytan İncili'nin önsözünde satanizmin hayat görüşünü şu şekilde açıklar:
Satanizm küstah, bencil ve acımasız bir felsefedir. Bu felsefe, insanların doğuştan bencil ve şiddete eğilimli varlıklar olduğu, yaşamın Darwin'in 'hayatta kalma mücadelesi'nden ibaret olduğu ve yalnızca en güçlülerin hayatta kaldığı fikrine dayalıdır. Yeryüzünün ise -şehirleşmiş toplumlar da dahil olmak üzere- balta girmemiş ormanlardakine benzer, bitmek bilmez bir rekabeti kazanmak için savaş verenler tarafından yönetilmesi gerektiği inancına dayanır.
Wolfe'un da söylediği gibi satanizmin öngördüğü hayat şekli 'çatışmaya, rekabete, şiddete, bencilliğe, acımasızlığa' dayalıdır. Şeytan Kilisesi'nin 'baş rahip'lerinden Peter H. Gilmore da bunu açıkça ifade eder:
Günümüzde satanizmin gerçekte ne olduğuna birlikte bakalım: Elitizme (seçkinlerin iktidarına) ve Sosyal Darwinizm'e dayanan, yeteneklilerin akılsızlar üzerinde hakimiyetinin yeniden kurulmasını savunan... ve son iki bin yıldır insan türünün evrimini aksatmış olan "eşitlikçilik" efsanesini kökünden kaldırmayı isteyen acımasız bir din.
Peter Gilmore'un 'son iki bin yıl'dan kastı, Hıristiyanlıktır. Hıristiyanlık öncesinde Avrupalı toplumlar putperest ya da ateist kültüre sahiptiler ve bu kültürlerin temel vasıflarından biri, insanların barbar, vahşi ve acımasız olmasıydı. Şefkat, merhamet, zayıflara yardım, insanlar arasında eşitlik ve adalet gibi İlahi dinlere ait olan ahlaki kavramlar, Hıristiyanlık vesilesiyle Avrupa toplumları tarafından öğrenildi. İşte satanistlerin amacı, 'haklı olan güçlüdür' prensibine dayanan bu ahlaki kavramları tamamen ortadan kaldırmak ve bunun yerine 'güçlü olan haklıdır' prensibine dayalı Sosyal Darwinist bir dünya kurmaktır.
Nitekim Gilmore yazısının devamında bunu açıkça dile getirmekten çekinmez:
Satanist ahlak, fakirlere ve muhtaçlara yardım götüren her türlü programın sona ermesini gerektirir. Satanistlerin sapkın değerleri, zayıf olanın elimine edilmesini savunur.
Satanistler insanlığın toplumsal yapısını farklı katmanlara ayrılmış şekilde görürler, dolayısıyla her insan kendi doğasal yetenekleri (veya bunların yokluğu) sonucunda farklı bir yere gelir. En güçlülerin hayatta kalması prensibi (satanistler tarafından) toplumun her düzeyinde savunulur; bireylerin ayakta kalması veya kaybetmesinde olduğu gibi, kendilerini ayakta tutamayan milletlerin bunun sonuçlarına katlanmasında da. Her düzeyde yapılacak her türlü yardım, bir menfaat karşılığı olmalıdır. Bu sayede, yani zayıfların Sosyal Darwinizm'in sonuçlarına katlanmalarına izin verilmesiyle, dünya nüfusunda önemli bir azalma olacaktır. Nitekim doğa her zaman için kendi çocuklarını güçlendirmek ve gerekirse ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir. Bu acıdır, ama dünyanın gerçeğidir....22
Gilmore'un bu makalesini yorumlayan Dr. Kristiansen, söz konusu ideolojinin pratikte uygulanması durumunda sosyal düzenin ve fakirlere ve yardıma muhtaç olanlara yardım götüren her türlü programın sona ereceğine dikkat çeker. Bu durumda yardım programlarının yerini, zengin ve güçlü olan bireylere amaçlarına ulaşabilmeleri için her türlü kolaylığın sağlanacağı uygulamalar alacaktır. Ve bu kurallara uymayan kişiler de uygun bir şekilde bu tavırlarının karşılığını alacak, örneğin toplumun önde gelenlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışma kamplarında zorunlu işçi olarak kullanılacaklardır.23
Görüldüğü gibi satanizm ve satanizmin en önemli fikri dayanağı olan Darwinizm'in önerdiği toplum modelleri insanlığı büyük bir felakete sürükleyecek modellerdir. Allah'ın insanlara emrettiği ve Kuran'da bildirilen ahlak ise, toplumları her zaman için refaha, huzura ve barışa götürecek bir ahlaktır. Kuran ahlakının yaşandığı toplumlarda düşkünler ve ihtiyaç içinde olanlar korunup kollanır, tüm insanlara eşit davranılır, mazlumun hakkı her zaman korunur.
Günümüz satanizmi üzerinde büyük etkisi olan Aleister Crowley ise, kendisine şeytandan geldiğini iddia ettiği mesajlarda şunların bildirildiğini söylemiştir:

Satanistlerin de savundukları Sosyal Darwinizm, Thomas Malthus'un fikirlerinden etkilenmiştir. Malthus'un zalim ve acımasız anlayışı ise, fakirlere temizliği tavsiye etmek yerine tam tersi alışkanlıklara teşvik etmeyi, şehirlerde sokakları daha dar yapmayı, daha fazla insanı evlere doldurmayı ve insanlara veba bulaştırmayı öngörür.
Bırak benim hizmetçilerimin sayısı az ve gizli olsun, onlar daha çoklarını ve bilinenleri yönetecekler... Toplumun dışında kalanlar ve ayakta duramayanlarla bizim bir işimiz olamaz, bırak onları kendi acizlikleri içinde ölsünler. Onlara acıma... Düşene acı duyma! Onlar beni hiç ilgilendirmez. Ben onlar için değilim. Onlara destek olma, destek olanlardan ve destek olunanlardan nefret ederim.
Kısaca Şeytan Kilisesi şunu savunmaktadır: "Fakirlere, açlara, zayıflara yardım etmeyin, bırakın ölsünler. Bu, doğanın kuralıdır. Böylece nüfus azalır ve güçlüler daha fazla imkan elde ederler!" Satanist ideolojinin bu delice anlayışı ile kurulacak olan toplum düzeni vahşi bir orman hayatından farksız olacaktır.
Bu zalim ve acımasız doktrin, aslında satanistlerin kendi buluşu değildir. Bu fikirleri ilk kez dile getiren kişi, 19. yüzyılda yaşamış olan İngiliz iktisatçı Thomas Malthus'tur. Malthus, 'An Essay on the Principle of Population' (Nüfus Prensibi Üzerine Bir Deneme) adlı kitabında, dünya nüfusunun artışını engellemek için, "fakirleri ve zayıfları korumaktan vazgeçilmesi gerektiğini" savunmuştur. 'Nazilerin Bilimsel Arka Planı' isimli makalede ise, Malthus'un popülasyon ile ilgili görüşleri ve 19. yüzyıl Avrupası'nın yöneticilerinin buna verdiği önem şöyle aktarılmaktadır:

19. yüzyılın ilk yarısında Avrupa'da yönetici sınıfın üyeleri, yeni keşfedilen 'nüfus artışı problemi'ni tartışmak ve fakirlerin ölüm oranlarını artırmak için, Malthus'un fikirlerini uygulama yöntemlerini planlamak üzere biraraya geldiler. Vardıkları sonuç özetle şöyleydi:
"Fakirlere temizliği tavsiye etmek yerine onları tam tersi alışkanlıklara teşvik etmeliyiz. Şehirlerimizdeki sokakları daha dar yapmalıyız, daha fazla insanı evlere doldurmalıyız ve vebayı getirmeye çalışmalıyız. Ülkemizde köylerimizi durgun sulara yakın yapmalıyız, bataklıklarda yaşamayı teşvik etmeliyiz vs..."
Malthus'un teorisi pek fazla uygulanmamış, ama bir başka teoriye yol açtığı için tarihe geçmiştir. Söz konusu teori, Darwin'in evrim teorisidir. Darwin, kendi teorisinin temel taşları olan, 'yaşam mücadelesi' ve 'güçlü olmayan bireylerin elenmesi' gibi kavramları Malthus'tan etkilenerek geliştirmiştir ve yazılarında da bunu açıkça belirtmiştir. Açıkça görüldüğü gibi, satanistlerin dünya görüşü Darwin'in teorisi ile aynı kaynaktan beslenmektedir ve her ikisinin de vardığı sonuç "Sosyal Darwinizm", yani Darwin'in teorisinin topluma uyarlanmasından başka bir şey değildir.
Bunun yanı sıra ahlaki değerlerin düşman olarak görüldüğü satanist bir ortamda, her türlü ahlaksızlık yaşanacak, hatta soygunlar, cinayetler teşvik görecektir. Çünkü bu cahilce felsefeye göre bunlar insanın doğasında olan ve karşı konulmaması gereken kötülüklerdir.
Oysa bunların hepsini Allah yasaklamıştır. Allah insanlara fakirlere yardım etmeyi, insanlara iyilikle davranmayı, ihtiyacı olanı koruyup kollamayı, yardımlaşmayı, kötülüğü iyilikle savmayı, sabretmeyi, yumuşak huylu olmayı, merhametli ve hoşgörülü davranmayı emretmiştir. Konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:
Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 22)
Allah'ın emirlerine göre yaşayan insanların oluşturduğu toplumlar, güzel ahlakın yaşandığı, herkesin birbirine sevgi ve saygı gösterdiği, birbirine merhamet ve şefkatle yaklaştığı toplumlar olur. Bu da topluma barış, huzur, sükunet ve güvenliğin hakim olmasını sağlar.

Satanizm ve faşizm
Faşizm de tıpkı satanizm gibi temel felsefesini Sosyal Darwinizm'e dayandıran, öfke ve kin dolu bir ideolojidir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi satanistlerin Darwinizm'e duydukları yakınlık, faşizm ve satanizm arasında doğal bir ittifak gelişmesini sağlamıştır. Bilindiği gibi faşizm de tıpkı satanizm gibi temel felsefesini Sosyal Darwinizm'e dayandırır. Faşizme göre dünya, farklı ırklar arasındaki bir çatışma ve 'yaşam mücadelesi' alanıdır. Kan dökmek, savaş çıkarmak, diğer insanlara acı çektirmek faşistlerin gözünde hem sözde kutsal bir görev hem de bir zevktir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Harun Yahya, Darwinizm'in Kanlı İdeolojisi: Faşizm, İstanbul, 2001)
Faşizm ve satanizm arasındaki ortak noktaların bir diğeri, 19. yüzyılın ateist ve din düşmanı felsefecilerinden Nietzsche'ye olan hayranlıklarıdır. Nietzsche, tüm İlahi dinlere karşı nefret dolu yazılar yazmış, kendisini 'Deccal' olarak tanımlamış ve aklını yitirerek ölmüştür. Yazılarında sevgi, şefkat, merhamet gibi ahlaki erdemlere saldırmış, bunların yerine dünyada kaba gücün hakim olmasını ve yalnızca güç sahiplerinin egemenlik kurmasını savunmuştur. Nietzsche'nin fikirlerine sahip çıkanların başında Naziler gelmektedir ve bugün de neo-Nazi grupları Nietzsche öğretisini savunmaktadır. Bir diğer Nietzsche hayranı akım da, başta belirttiğimiz gibi, satanistlerdir. Şeytan Kilisesi tarafından yayınlanan 'A Description of Satanism' (Satanizmin Bir Tanımı) adlı yazıda şöyle denmektedir:
Nietzsche'nin ateist görüşlerinden derinden etkilenen LaVey, eserlerinde sık sık Nietzsche'den alıntılar yapmıştır.
Nietzsche genelde satanist bir düşünür olarak anılır. LaVey'in Nietzsche'den etkilenmiş olduğu ise kuşkusuzdur; LaVey ondan pek çok alıntı yapmıştır.26
Satanistler, Avrupa ve Amerika'daki faşist gruplarla işbirliği içinde olduklarını açıkça kabul etmekten çekinmezler. Örneğin Anton LaVey ve satanizmin önde gelen bir diğer ismi Blanche Barton, satanizm ile faşizm arasındaki ilişkiye dair soruları şöyle cevaplamışlardır:
Anton LaVey: Bu kutsal olmayan bir ittifak. O tür insanların (faşistlerin) çoğu şimdiye kadar bizimle bağlantı kurdular. Gerçekten de nasyonal sosyalist Almanya'daki (Nazi Almanyası'ndaki) anti-Hıristiyan güç satanistler için oldukça cezbecidir. Drama, ışıklandırma ve koreografiyle milyonlarca insanı (din aleyhinde) harekete geçirmişlerdir.
Blanche Barton: Satanizmle faşizm arasında ortak zemin oluşturan en önemli unsur estetiktir. Nasyonel sosyalizm (Nazizm) ve satanizmin estetik anlayışları büyük paralellik gösterir.
Barton'un sözünü ettiği "estetik" ise, aslında bu iki karanlık ideolojinin ruh halini yansıtan çirkinliklerden ve iğrençliklerden başka bir şey değildir. Söz konusu Satanist-Faşist "estetik" anlayışının en iyi örneklerini, bu felsefeyi benimsemiş olan bazı heavy metal müzik gruplarının konserlerinde veya video kliplerinde görmek mümkündür. Örneğin satanist-faşist müzik gruplarının en ünlülerinden biri olan İngiliz "Cradle of Filth" (Pislik Yatağı) isimli grup, tüm temalarını pislik, iğrençlik ve karanlık üzerine inşa etmektedir. Grubun video klipleri, zemini çamur ve zift kaplı, duvarlarından kan ve pislik akan, karanlık ve izbe yerlerde çekilmektedir. Grup üyeleri yüzlerine son derece itici ve korkunç makyajlar yapmakta, eşcinsellik ve pislik çağrıştıran kıyafetler giymektedirler.
'Satanist estetik' pislik, iğrençlik, ürkütücülük ile eş anlamlıdır. Bu batıl ideolojiden etkilenen bazı müzik grupları ve bu grupların izleyicileri, gerek ürkütücü kıyafet ve makyajları gerekse sergiledikleri vahşetle tiksindirici bir tablo oluşturmaktadırlar.
Grubun konserlerinde dine hakaretler edilmekte, dini kitaplar izleyiciler tarafından yırtılıp parçalanmakta, grubun solisti Marilyn Manson hayranlarına ailelerine, topluma ve dini kurumlara saldırmaları için telkinlerde bulunmaktadır. Manson, 1995 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda sorulan "evrim hakkındaki düşünceleriniz nedir" sorusuna ise şöyle cevap vermiştir.
Sosyal Darwinizm'e inanıyorum, dolayısıyla toplumun evrimine inanıyorum. Darwin teorisine de inanıyorum... ama yaratılış fikrine ve yaratılışçılığa kapalıyım. Benim için bir şey ifade etmiyor.
Satanizm ve faşizmin ortak değerlerinden biri de öjeni teorisidir. Sakat ve hasta insanların toplumdan temizlenmesi ve sağlıklı bireylerin eşleştirilerek çoğaltılmasını öngören öjeni teorisi, özellikle Nazi Almanyası'nda uygulama alanı bulmuştur. Öjeni teorisine göre, nasıl sağlıklı hayvanlar birbirleriyle çiftleştirilerek iyi hayvan cinsleri oluşturuluyorsa, bir insan ırkı da ıslah edilebilir. İnsan ırkının ıslah edilmesine engel olan unsurlar ise (sakatlar, hastalar, akıl hastaları gibi...) toplumdan ayıklanmalıdır. Nazi Almanyası'nda bu çarpık mantık uyarınca on binlerce kalıtsal hasta ve akıl hastası insan acımasızca öldürülmüştür.
İşte satanizm de aynı korkunç cinayetleri savunmaktadır. Satanistlerin öjeniye bakış açıları kendi kaynaklarında şu şekilde yer almaktadır:
Satanistler ayrıca öjeni teorisinin pratiğe geçirilerek doğa kanunlarının geliştirilmesi için yollar ararlar... Bu, kabiliyetli insanları destekleyerek, gen havuzunu insanlığın daha hızlı ilerlemesini sağlayacak şekilde geliştirme çabasıdır. Bu dünya çapında genel olarak uygulanan bir yöntemdir... Genetik kodlar çözülünceye ve soyumuzu devam ettirecek olanları seçme imkanımız oluncaya kadar satanistler en iyilerin en iyilerle birleşmesini savunurlar.

Satanizm ve komünist ideoloji
Satanizmin karanlık dünyasının bir başka unsuru, komünist ideolojidir. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca yaklaşık 120 milyon insanın hayatına mal olmuş olan komünizm kendilerini satanist olarak tanımlayan ideologlar tarafından üretilmiştir.
Komünizmin kurucusu olan Karl Marx'ın yaşamı bu konuda ilginç bazı işaretler içermektedir. Marx'ın her türlü dini inanca şiddetle düşman olduğu bilinen bir gerçektir. İşte bu düşmanlığın altında, Marx'ın satanist öğretiyle olan ilişkisi yatmaktadır. Vatikan Üniversitesi'nden ünlü tarihçi Malachi Martin, bu konuda şu bilgiyi verir:
Gençlik dönemlerinde Berlin Üniversitesi'nde okuyan Karl Heinrich Marx, kin duygusunu depreştiren çok tehlikeli törensel bir tür satanizme ilgi gösterdi. O günden sonra yazdığı şiirleri 'Oulanem'e adadı. 'Oulanem', şeytan için kullanılan mistik bir isimdi.
Geçtiğimiz yüzyıl boyunca yaklaşık 120 milyon insanın hayatına mal olmuş olan komünizm, kendilerini satanist olarak tanımlayan ideologlar tarafından üretilmiştir.
Sadece Karl Marx değil, komünizm tarihinde önemli bir yere sahip olan Michael Bakunin de satanisttir. Bakunin anarşizmin kurucusu olarak bilinmektedir ve anarşizm, komünizmin radikal bir versiyonundan başka bir şey değildir. Devleti, dini, aileyi ve türlü toplumsal değeri yok etmeyi amaçlayan anarşist ideolojiyi formüle eden Bakunin, ilhamını satanizmden almış ve bunu açıkça ifade etmiştir. Şeytanın Allah'a olan isyanını, komünistlerin dine, devlete ve topluma olan isyanına benzeten Bakunin, "İblis, tüm devrimcilerin öncüsü ve yol göstericisidir" diye yazmıştır.32
Bugün satanistlerin internet sitelerinde ve yayınlarında Bakunin'in sözleri övülerek aktarılmakta ve böylece Bakunin tarafından oluşturulan anarşist-komünist ideolojinin propagandası yapılmaktadır. Örneğin "Satanik Kızıllar" (Satanic Reds) isimli bir internet sitesinde, "satanizm-komünizm" ideolojisi açıkça savunulmakta ve şöyle denmektedir:
Neden Kızıllar? Oh, bu korkunç isim! Kızıl her zaman için "radikallikle" eş anlamlı olmuştur. Gerçek bir komünist ülke olan Sovyetler Birliği, Satanik İncil'in devlet yüksek görevlileri tarafından okunduğu ve dahası müzeye yerleştirildiği tek ülkedir.33
Söz konusu "Satanik Kızıllar" grubunun amblemi, satanist yıldız içinde orak-çekiç sembolüdür. Grup, "Genel Sekreter, Komiser ve Proletarya" şeklinde örgütlenmiştir ve bu yapı sitede açıklanmaktadır. Ayrıca grubun internet sitelerinde komünist ideolojiyi savunan, hatta komünizmin en kanlı diktatörleri olan Stalin ve Mao'yu öven makaleler yer almaktadır. Örneğin 'Stalin Haklıydı' (Stalin Was Right) isimli bir makalede, 40 milyon insanı katlettirmiş olan bu büyük caniyi metheden ve katliamlarını haklı gibi gösteren açıklamalar yer almaktadır.

Veliler, eğitimciler ve sosyal bilimcilere çağrı
Satanizmin karanlık telkinlerinin etkisi altında kalan gençler ilk başlarda ne kadar büyük bir tehlikeye bulaştıklarının farkında olmayabilirler. 'Özgürce yaşamak', 'kurallara karşı koymak', 'tek başına ayakta kalabilmek' gibi telkinlerle bu belanın içine çekilen genç insanlar, söz konusu ideolojinin hem çevrelerine hem kendilerine felaket getiren bir ideoloji olduğunu hemen teşhis edemeyebilirler. İlginç, gizemli ve yeni bir dünya ile tanıştıklarını düşünüp bir anda kendilerini bu akıma kaptırabilirler. Bu nedenle gençlerin satanizm konusunda kapsamlı olarak bilgilendirilmeleri ve bilinçlendirilmeleri hayati önem taşımaktadır.
Buraya kadar incelediğimiz bilgiler, "satanizm belası nereden çıktı" diye düşünen veliler, eğitimciler veya sosyal bilimciler için yol gösterici olmalıdır. Eğer bir toplumda insanlara, "siz maymunlardan evrimleşmiş bir hayvan türüsünüz" denirse, bu büyük aldatmaca gazetelerde, dergilerde, ders kitaplarında, sözde "bilimsel" kaynaklarda ısrarla tekrarlanırsa, o toplumda satanizm veya benzeri vahşet ideolojilerinin gelişmesi de son derece normal olur. Bu gerçeğin önemle dikkate alınması ve eğitim sisteminin, kültürel ve sosyal politikaların buna göre belirlenmesi gerekmektedir. Aksi halde, satanist cinnet içinde masum insanları öldüren gençlere "neden cinayet işledin" diye sorulduğunda, onlar da "çünkü vahşi hayvanlar öldürmek için yaşar, ben de vahşi bir hayvanım" cevabını vereceklerdir.
Bu yüzden satanizme karşı verilecek olan fikri mücadelede birinci adım, bu sapkın akımı ideolojik olarak besleyen kaynakların kurutulması olmalıdır. Bunun için de asıl yapılması gereken, başta Darwinizm olmak üzere bu ideolojilerin yanılgılarının ve aldatmacalarının deşifre edilmesidir. Ancak bununla birlikte gençlerin manen de bilinçlendirilmesi gereklidir. Allah'ın tüm kainatı yoktan var ettiğini bilen, Allah'a karşı sorumluluklarının farkında olan, öldükten sonra tekrar diriltileceğinin ve dünyada geçirdiği her anın hesabını vereceğinin bilincinde olan bir insanın herhangi bir sapkınlığa düşmesi, kendisine ve çevresine zarar verecek faaliyetlerde bulunması mümkün değildir.
Uluslararası satanist örgütlerden birisi de Set Tapınağı'dır. Örgüt 1975 yılında, fazlasıyla ticarileştiğini düşündüğü için Şeytan Kilisesi'nden ayrılan Micheal Aquino tarafından kuruldu. Örgüte ismini veren Set, eski Mısır inançlarında yer alan sözde karanlık tanrısı idi. Aynı kelime İbranicede ise şeytan anlamına gelmekteydi. Set Tapınağı ile Şeytan Kilisesi arasındaki en temel görüş ayrılığı, tapınak üyelerinin şeytanı sadece sembolik bir kavram olarak görmemeleridir. Tapınağa üye olanlar Set'i sembolik bir figür olarak görmedikleri gibi tapınağı da sadece dini değerlere bir karşı çıkış olarak değerlendirmezler. Tapınak üyeleri satanizmi şöyle tarif ederler: Şeytanın varlığına evreni var eden ruhsal güç olarak inanmak, şeytana tapmak ve onun belirlediği kurallara ve standartlara göre yaşayarak şeytana itaat etmek. Set Tapınağı'nda 'kara büyü' çok önemli bir yer tutar. İnsanın kendisini büyü ile geliştirebileceğine inanılır. Öyle ki, tapınağa yeni üye olanlara ilk olarak kara büyüyüyü, büyünün felsefesini, yapılması gereken özel işlemleri anlatan özel tanıtım broşürleri verilir.
Satanizm belası ile mücadelenin en önemli aşaması eğitimdir. Genç insanlar ilk bakışta, sapkın ideolojilerin yanılgılarını ve aldatmacalarını fark etmekte zorlanabilirler, ancak bu noktada velilere, eğitimcilere ve sosyal bilimcilere çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Manevi değerlerine sahip çıkmayı öğrenen bir insanın, sapkın ideolojilerin tuzağına düşmesi, Allah'ın izni ile, mümkün değildir.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
16 Ağustos 2008       Mesaj #6
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Satanizm'in ortaya çıkış tarihi ortaçağlara kadar götürülmekte ve ortaçağ büyü uygulaması ve büyücüleri ile irtibatlandırılmaktadır. Anlatıldığına göre büyücüler, XIV ila XVI. Yüzyıllar arasında, dinden dönenlerle birlikte, Şeytan'a tapınmakla suçlanmışlar ve muhtemelen baskı ve işkence yoluyla Şeytan'a taptıklarını itiraf etmek zorunda bırakılmışlardır. Diğer taraftan, ortaçağ engizisyon mahkemesi üyeleri ve önceki asırların büyücü avcıları, halkı, Şeytan'a tapanların her yerde bulunduğuna ve bu kimselerin onların mutluluğunu ciddi olarak tehdit eden bir tehlike gibi gördüklerine inandırmaya çalışmışlardır. Ayrıca, XV. Yüzyılın ortalarından XVIII. Yüzyılın başlarına kadar, büyücü avcılarının zirvede olduğu yaklaşık iki yüz elli yıllık dönem boyunca bir taraftan bu tartışmalar devam ederken; diğer taraftan, bir kısım Şeytan'a tapınma hâdisesinin, Hıristiyan Kilisesi'ne karşı baş kaldıranlar arasında bir meydan okuma şeklinde gerçekleştirilmiş olabileceği kaydedilmiştir.
Bütün bunlara rağmen, Satanizm'in teşkilatlı bir faaliyet olarak XVII. Yüzyıldan çok daha önceleri mevcut olduğuna dair güvenilir bilgilere rastlanmamıştır. Bununla beraber, XVII. Yüzyıl gibi erken bir dönemde Katolik Kilisesi, papazlardan bir kısmını, Ekmek-Şarap Âyini'nin büyüsel gücünü kötü maksatlarla bozmakla itham etmiştir. Yine XVII.Yüzyılda Satanik faaliyetler, papaz rütbesi ellerinden alınmış kimselerin veya ahlâksız papazların nezaret ettiği Şeytan'a tapınma âyininin (black mass) büyüsel/seksüel merasimlerine düşkünlük gösteren Hıristiyanlar tarafından yönetilmiştir.
Şu halde, Hıristiyan din adamlarının ve Kilise yetkililerinin, ortaçağ zihniyetiyle ve tekelci bir anlayışla din adına yapmış oldukları bir kısım yanlış uygulamalar, bazı insanları Kilise'ye ve onun temsil ettiği din anlayışına karşı tavır almaya sevk etmiştir. Öte yandan Satanizm'in önde gelenlerinin ifadelerine göre, Hıristiyan din adamları, özellikle günahkârları devamlı olarak Şeytan'la korkutmuşlar ve günah işlemeye devam etmeleri halinde Şeytan'ın onların rûhuna hâkim olacağı düşüncesini yaymaya çalışmışlardır. Hıristiyan din adamlarının bu tür tutum ve davranışları insanlardan bir kısmının -sırf bir tepki sonucu olarak- Şeytan'ın yanında daha çok yer almasına sebep olmuş ve böylece Şeytan âdeta kahramanlaştırılmıştır. Binaenaleyh, Modern Satanizm'in kurucusu olan ve mensupları arasında “Kara Papa” olarak da bilinen Anton Szandor LaVey'e göre Şeytan, Kilise'nin ve dolayısıyla Hıristiyanlığın bir uydurmasıdır.


Satanizme Daha Çok Kimler Yöneliyor?
Yapılan araştırma ve tespitlere göre gerek Batı’da gerekse ülkemizde Satanizme yönelen gençlerin başında;
  • Parçalanmış ve problemli aile çocukları,
  • Anne ve babasından gerekli sevgi ve ilgiyi göremeyenler,
  • Ailesinde bulamadığı huzuru başka yerlerde arayanlar,
  • Okulda çevrede iyi arkadaşlar edinemeyen, arkadaşları ve çevresi tarafından dışlanan ve yalnızlığa itilenler,
  • Toplum tarafından gerekli ilgi ve desteği göremeyenler,
  • Kimliğini kişiliğini tam olarak gerçekleştiremeyen ve bu yüzden bunalıma düşenler,
  • Bazı psikolojik rahatsızlıkları bulunanlar,
  • Ergenlik döneminin getirmiş olduğu sıkıntı ve problemleri kolay atlatamayan ve bu dönemlerde bunalıma düşenler,
  • Farklı gruplar içerisinde yer alarak ve diğer insanlardan farklı görünerek kendini ispatlamaya çalışanlar,
  • Haklı veya haksız olarak ailesine, çevresine veya okulda öğretmenine vs. tepkisi bulunan bazı isyankar ruhlu kimseler,
  • Doğuştan sakatlığı bulunan ve bundan dolayı Allah’a karşı isyankar tutum içerisinde bulunanlar,
  • Maddi yönden doyuma ulaşmış fakat manevi yönden aç bırakılan ve bu yüzden tatmin arayışı içerisine girenler,
  • Cinsel yönden zafiyeti bulunanlar,
  • Bazı maceracı tipler,
  • Sadece meraktan bu tür grupların içerisinde yer alanlar,
Bunun yanında bazı gençler de, farkında olmadan ve Satanizmin ne olduğunu bilmeden bir şekilde Satanizmin tuzağına düşürülmekte ve arkadaşlarının kurbanı olanlar gelmektedir.
Yine bu konu ile ilgili olarak yapılan araştırma ve tespitler, bugüne kadar Satanizme yönelen veya bu uğurda intihar eden gençlerin büyük çoğunluğunun Lise öğrencileri ya da Lise çağındaki gençler olduğunu göstermektedir.
Bu durumda “Neden Satanizme daha çok Lise çağındaki gençler yöneliyor?” sorusunu akla getirmektedir.
Batıda Satanizme meyleden gençlerin yaşları genellikle 14-20 arasında değişmektedir. Ülkemizde bu oran bazen 25’e kadar çıkabilmektedir. Fakat 14-20 yaş arası genellikle gençlerin Lise yıllarına rastladığından Satanizme yönelme bu gençler arasında daha çok görülmektedir. Ayrıca bu yıllar gençlerin ergenlik dönemine rastlamaktadır. Bu dönemde gençlerde bazı fiziksel ve psikolojik değişiklikler meydana gelmektedir.
Yine bu dönemde gençlerin duygusal yönleri ön plana çıktığından, etkilenmeye ve yönlendirilmeye daha müsait olmaktadırlar. Dolayısıyla arkadaş seçerken ve belirli gruplar arasında yer alırken daha çok duygusal olarak hareket ettiklerinden, arkadaşlarının veya içinde yer aldıkları grubun kendileri için faydalı veya zararlı olup olmadığı hususunda sağlıklı karar verememektedirler.
Öte yandan, 14-20 yaş arası genellikle gençlerin kimliklerini oluşturma dönemidir. Dolayısıyla gençlerin Lise çağlarında bu tür hareketlere yönelmelerinin en önemli sebeplerinden birisi de, bu yaşlarda kişiliklerini tam olarak geliştirememiş ve bazılarının kimlik problemi yaşamış olmasıdır.
Bu dönem aynı zamanda gençlerde bireyselliğin ön plana çıktığı, bağımsız olarak hareket etmek istedikleri ve olaylardan çabuk etkilenip daha tepkisel oldukları dönemdir.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
king nothing - avatarı
king nothing
Ziyaretçi
17 Eylül 2008       Mesaj #7
king nothing - avatarı
Ziyaretçi
Buna ıster felsefık ıster ,okudugunuz kıtaplardan bılgıer ekleyın,ıstersenız hormonlara baglayın.
Ortada pıskolojık bır savas var bu dogru ama benım satanızmı cok sacma sapan bır dın olarak gordugum bır gercektır.yok satanzımın bılmem kac kuralı yok satanıstlerın ayını falan fılan.
Ortalıgı bırde boyalı basın etkısı ulkede bu satanızm sapkınlıgı ıcın yenı ozentıler yaratacak
bır evrımın belkıde baslangıc halkalarıdır kımbıllır.
İslam alemı olsun hırıstıyan alemı olsun katolıgler olsun sonucta dunya hayatının ınandıgı ve bulustugu tek bır nokta var cennet ve cehenem kavramı.Cennetın nasıl oldugunu ve cehennemın cennetın tersıne ne kadar azap dolu oldugunu hepımız bılıyoruz.
Şeytanın da cehennemle sembolesmesı sankı doga ustu bır guc ve ınanaların da onun etrafında bu noktada bır sekılde bulusacakalrına ınanılan sacma sapan zırvalar var bunu ben aptallık dıyorum.Şeytanı tanımlarsak kotlugun lıderı kotulugun ana teması olarak goruruz.şeytan kotulukler ıcınde oyle bır sekıl alırkı ınsanı atese atmak ıcın elınden gelen her seyı yapar kotuluk kavramını gercekten anlya bılen ınsanlar satanızmın ne kadar sacma sapan bır sey oldugunu cok ıyı bılırler.bızlerı kandıran sey encok kendımızı en fazla oldugumuzdan farklı gosterme dusuncesıdır.bır vampır yada ıbr ıskelet resmı bıle bızde baska baska dusunceler neden oluyor bu da bır sapkınlıktır ve seytana gıden yolun anahtarıdır.Şeytan kotu bır varlıksa kotu olan bır sey nasıl olurda sana hayat verır kotuluk zarardır acıdır ,acımasızlıktır ve aklımıza gelmıyecek can yakacak her seydır.

baslik1
Son yıllarda çeşitli ülkelerde birbiri ardına gerçekleştirilen satanist cinayetler ve çeşitli intihar vakaları "satanizm nedir?" sorusunu bir kez daha dünya gündemine taşıdı. Ancak satanizm üzerine yapılan araştırmalar, tartışmalar ve yazılan yazılar belli bir çerçeveden öteye gidemedi. Satanizm çoğu zaman psikolojik yönden sorunları olan, aileleri ve çevreleri ile iletişim kuramayan marjinal gençler arasında yaygın, garip bir akım olarak gösterildi. Oysa satanizmi bu kadar basite indirgemek, şiddet yanlısı bu sapkın dini tüm yönleriyle insanlara tanıtmamak çok büyük bir hatadır. Bu yönde yazılan ve söylenenlerin aksine satanizm geçmişi çok eskilere dayanan, ardında karanlık bir felsefe barındıran, dünya geleceğine dair hedefleri olan, karanlık "kilisesi", binlerce taraftarı ve yazılı kaynaklarıyla 2000'li yılların en tehlikeli oluşumlarından biridir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, satanistler arasında da belli uygulama ve görüşlerde farkılıklar söz konusudur. Zaman zaman bu farklılıklar satanizmin neyi savunduğunun anlaşılmasında yanılgılara neden olabilmektedir. Örneğin bazı satanistler, dünyayı var edenin şeytan olduğu gibi sapkın bir düşünceye inanıp onun isteklerini yerine getirmeyi sorumluluk olarak görürken (Yezidiler bu gruba dahil edilebilir), bazıları da şeytanı sadece simgesel bir kavram olarak görür, kendi isteklerini ilahlaştırırlar. Elbette bu farklılıklar söz konusu felsefenin sapkın olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Üstelik her ne kadar tüm satanistler aynı örgüt altında birleşmiş değillerse de, bütün satanistlerin hemfikir olduğu temel noktalar vardır ve bu noktalar satanistlerin kendi kaynaklarında şu şekilde özetlenmektedir:
Satanistlerin şeytani eğilimleri vardır ve bu anlamda tıpkı şeytan gibidirler. Ahlak kurallarına karşı gelmek, kibir, başkaldırı, düşmanlık gibi özelliklere sahiptirler.1
Görüldüğü gibi, bu sapkın akımın asıl çıkış noktası, şeytanı ve tüm şeytani özellikleri kendisine yol gösterici olarak kabul etmesidir.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde dünya üzerinde gün geçtikçe daha çok taraftar toplayan satanizmin temel dayanakları üzerinde durup satanizmin kısa tarihini inceleyeceğiz. Bu bölümde ise satanizmi daha iyi anlayabilmek için, Kuran'dan ayetlerle şeytanı ve şeytanın temsil ettiği zihniyeti ele alacağız.
Satanizm konusunu ele alırken öncelikle üzerinde durulması gereken husus, satanistlerin aslında birer ateist ve materyalist oldukları, yani sadece maddenin varlığına inandıklarıdır. Satanistlerin mantığını incelerken bunun üzerinde özellikle durmak gerekmektedir. Satanistler Allah'ın varlığını ve Kuran'da varlıkları bildirilen cin, melek gibi metafizik varlıkları da inkar ederler. Dolayısıyla şeytanın varlığına da inanmamaktadırlar. Şeytan onlar için din düşmanlığının bir sembolüdür.
Buna rağmen satanistler bir sembol olarak gördükleri şeytanı kendilerine ilah edinmişlerdir. Bunun temelinde sapkın ideolojilerini ve ritüellerini sözde bir din gibi sunmak gayesi vardır. Kendi batıl kuralları çerçevesinde şeytana ibadet etmekte, klan liderleri tarafından belirlenen ritüelleri yerine getirmek için çeşitli sapkın törenler düzenlemektedirler. Böylece sembolleri, kıyafetleri, kuralları ve ayinleriyle şeytani bir din meydana getirmektedirler.

Her türlü ahlaksızlığı benimseyen satanistler, şeytana taptıklarını açıkça ifade etmektedirler.
Satanistler her sözlerinde şeytanı yüceltir, ondan yardım ister ve ondan gelen emirlere göre hareket ettiklerini söylerler. Özellikle de klan liderlerinin şeytanla sürekli bağlantı içinde olduğuna, onunla konuştuğuna, ondan emirler aldığına inanılır. Yeni satanist olan bir kişi şeytanla konuştuğuna inandığı bu lidere karşı büyük bir bağlılık gösterir ve onun her söylediğini eksiksiz yerine getirir. Nitekim son yıllarda sıkça rastlanan satanist cinayetlerde "şeytandan emir aldım, o nedenle öldürdüm" diyerek kendini savunan ya da intihar etmeden önce "şeytan intihar etmemi istiyor" şeklinde not bırakan kişilere sıkça rastlanır olmuştur.
İnsanlarla şeytan arasında bu ilişki Kuran'da çok detaylı olarak tarif edilmektedir. Allah "... Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar." (Nisa Suresi, 117) ayetiyle insanları uyarmış, şeytanın apaçık bir düşman olduğunu Kuran'da birçok kez belirtmiştir:
Ey Ademoğulları, Ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır. (Yasin Suresi, 60)
Başka ayetlerde de, Hz. İbrahim'in, babasına şu şekilde bir öğütte bulunduğu bildirilir:Babacığım, şeytana kulluk etme, kuşkusuz şeytan, Rahman'a başkaldırandır. Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun. (Meryem Suresi, 44-45)
Yukarıdaki ayetlerde geçen "şeytana kulluk etmek" kavramı son derece önemlidir. Çünkü satanistlerin tüm dokümanlarında 'şeytana ibadet etmek, şeytanla iletişime geçmek, şeytanın isteklerini yerine getirmek' gibi ifadeleri sıkça görmek mümkündür. Ancak Allah'ı inkar edip, şeytanı ilah edinen ve tüm hayatını şeytanın kışkırtmalarına göre kuran insanlara Allah'ın çok büyük bir vaadi vardır: Sonsuz cehennem azabı. Allah şeytana, onun ve ona uyan insanların sonunu şöyle bildirmiştir:
... Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım." (Araf Suresi, 18)
Şeytanın özellikleri
Allah Kuran'da şeytanı ve şeytanın taraftarlarını çeşitli özellikleriyle bizlere tanıtır. Kuran'da şeytan, ilk insan olan Hz. Adem'den bu yana tüm insanları Allah yolundan saptırmak için çaba gösteren varlıklar olarak geçmektedir. Şeytan, 'uzak düşen, uzaklaşan' anlamındadır. Kelimenin Arapça kökeni aynı zamanda, 'öfkeden yanıp tutuşmak, işe yaramaz hale gelmek' anlamlarını da taşır. İblis ise tüm şeytanların ve şeytani faaliyetlerin lideridir. İblis'in sözlük anlamı da, 'hayır ve mutluluktan ümit kesmiş olmaktan kaynaklanan bir keder ve hırçınlığa düşmek, ümitsizlik ve pişmanlıkla perişan olmak' anlamları taşır.
Allah Hz. Adem'i yarattığı zaman meleklere ona secde etmelerini emretmiş, tüm melekler bu emre itaat ederken, İblis isyan etmiş ve itaatsizliği nedeniyle Allah'ın huzurundan kovulmuştur. Ayetlerde İblis'in itaatsizliği şu şekilde bildirilir:

Ahlaki kurallara ve toplumsal değerlere karşı gelen satanistler için düzene başkaldırmak, isyankar tavırlar sergilemek çok önemlidir. Bu durum satanistleri kan dökmekten zevk alan, vahşi insanlar haline getirmektedir.
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. "Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." Meleklerin hepsi topluca secde etti; Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu. (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?" (Sad Suresi, 71-75)
Başka ayetlerde ise, İblis'in bu isyanının temelinde kendince gurur ve kibir olduğu, insanı kendisinden daha aşağı gördüğü için isyan ettiği bildirilmiştir. "Dedi ki: Ben ondan daha hayırlıyım; Sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Sad Suresi, 76) ayeti İblis'in, ne kadar büyük bir nankörlük ve küstahlık içinde olduğunu da göstermektedir. İnsanı, melekleri, cinleri, şeytanı ve tüm kainatı yaratan Allah'tır. Allah dilediğini dilediği şekilde ve surette yaratır. Yaratılmış olan her varlık Rabbimize karşı derin bir saygı göstermekle yükümlüdür. Kendisini yoktan var eden ve ona her türlü imkanı veren Allah'a kulluk etmemek, itaatli davranmamak elbette çok büyük bir akılsızlık ve nankörlüktür. İşte İblis bu şuursuzluk içinde hareket eden, dolayısıyla tüm davranışlarında, hezeyanlar sergileyen bir varlıktır.
İtaatsizliği nedeni ile cennetten kovulan şeytan, kendisine en büyük düşman olarak insanı görmektedir ve tüm insanları doğru yoldan ayırmak, onları her türlü belanın içine sürüklemek için Allah'tan süre istemiştir. Bu durum ayetlerde şu şekilde bildirilmiştir:
(Allah) Dedi ki: "Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın. Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar Benim lanetim senin üzerinedir." Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı." Dedi ki: "O halde, süre tanınanlardansın. Bilinen vaktin gününe kadar." Dedi ki: "Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım. Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç". (Allah) "İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim" dedi. "Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım." (Sad Suresi, 77-85)
Şeytan bu büyük hedefini gerçekleştirmek için binlerce yıldır faaliyet halindedir. Bu sinsi hareketini evrenin ve canlılığın sonu olan kıyamet gününe kadar da devam ettirecektir. Insanlık tarihi boyunca istisnasız herkese -onları kötülüğe çekmek için- yaklaşmış, bu konuda bir ayrım yapmamıştır. Şeytan insanları saptırmakta hiçbir vasıf gözetmez. Her yaştan, her statüden, her kültürden ve her ırktan insanı kendi yoluna çekmek için uğraşır. Farklı sosyal gruplardaki kişileri, zenginiyle fakiriyle değişik karakterlere sahip insanları etkisi altına almaya çalışır.
Şeytanın faaliyetinin çapını ve insanlar üzerindeki etkisini anlayabilmek açısından şu noktayı belirtmekte fayda vardır: Şeytan insanı çok iyi tanır, her kültürü, her ideolojiyi, her türlü görüşü bilir. Özellikle de insanın nefsinin isteklerini ve zaaflarını çok iyi bilir. Buna göre tuzaklar hazırlayabilir, planlar yapabilir. Dünyanın en ücra köşesindeki bir insana kadar istisnasız herkese etki etmeye çalışır. Buna karşın insanların çoğu tehlikenin büyüklüğünün gerçek anlamda farkına varamazlar. Çoğu insan, kendisini kötülüklere kışkırtmak ve cehenneme sürüklemek isteyen şeytanı önemsemeden yaşar. İşte böyle bir durumda da şeytanın kendi üzerinde ne gibi bir etki oluşturduğunu ve nasıl bir sona doğru sürüklendiğini fark edemez. Bunun en önemli nedenlerinden biri insanların şeytanı doğru tanımamalarıdır.
Şeytan hakkında en yaygın olan yanılgılardan biri şeytanın Allah'tan bağımsız bir güç olduğunun sanılması ve (Allah'ı tenzih ederiz) şeytanın Allah'a karşı bir mücadele içinde olduğunun düşünülmesidir. Satanistlerin de en büyük yanılgılarından biri budur. Satanistler de şeytanı ayrı bir güç olarak düşünür ve şeytanın isyanını ve itaatsizliğini kendilerine örnek alırlar. Kendileri de düzene ve iyiliğe karşı isyan ettikleri takdirde, şeytana mücadelesinde destek olacaklarına inanırlar. Oysa gerçekte şeytan da Allah'ın yarattığı, O'na boyun eğmiş bir varlıktır. Allah'a olan isyanı, yine Allah'ın belirlemiş olduğu bir kader dahilindedir. Dahası şeytan, Allah'ın varlığına inanan ve Allah'tan korkan bir varlıktır. Kendisine kıyamete kadar süre tanınmış olduğunun ve ahiret gününde yaptıklarının cezasını çekeceğinin farkındadır. Ayette şeytanın bu özelliği şöyle bildirilmiştir:
Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi. (Haşr Suresi, 16)
Ayrıca şeytan bu itaatsizliği ile herhangi bir menfaat sağlamamış, tam tersine ebedi bir kayba uğramıştır. Cennetten kovulup cehennem azabına sürüklenen şeytanın asıl amacı, mümkün olduğunca çok insanı kendisi ile birlikte bu azabın içine sürükleyebilmektir. Yaptığı mücadelenin özü budur. Diğer bir deyişle onun mücadelesi insanlara, insanlığın iyiliğine karşıdır. Ve ayetlerde de görüldüğü gibi, şeytan insanı sürekli inkar etmeye, gaflete dalmaya, Allah'tan uzak yaşamaya davet ederken, kendisi gerçeğin çok iyi farkındadır. Nitekim hesap günü geldiğinde kendisine uyanları yüzüstü bırakacak ve vaat ettiği şeylerin büyük birer yalandan ibaret olduğunu onlara açıklayacaktır. Bu durumda şeytanın kurduğu planların, insanları saptırmak için tasarladığı tuzakların büyüsüne kapılanların sonu büyük bir hüsran olacaktır. Ayette şöyle buyurulur:
İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır." (İbrahim Suresi, 22)
Satanistler de, şeytanın telkinlerine aldanarak sapkınlığı ve kötülüğü yol olarak benimseyen diğer insanlar gibi ne kadar büyük bir hata yaptıklarını muhakkak bir gün anlayacaklardır. Önemli olan bu gerçeği dünyada iken, gerçekler onlara anlatıldığında kavrayabilmeleridir. Çünkü kendilerine önder edindikleri şeytan, onları hiçbir zaman sahiplenmeyecek, her zaman yarı yolda bırakacaktır. Kuşkusuz onun yalanlarına inanmak, süslü telkinlerini gerçek sanmak büyük bir şuursuzluk ve akılsızlıktan başka bir şey değildir.
Satanistler şeytana aldanıyorlar
Şeytan insanın en büyük düşmanıdır, çünkü yeryüzünde bulunmasının amacı insanları Allah'a imandan uzaklaştırmak ve Kuran ayetlerini uygulamaktan alıkoymaktır. Allah şeytanın insanları her an gözetlediğini (Araf Suresi, 27), sinsice göğüslere ve kalplere vesvese verdiğini (Nas Suresi, 4-5), insanları korkutmaya çalıştığını (Al-i İmran Suresi, 175) ve onların doğru yolu üzerine oturduğunu (Araf Suresi, 16) bildirir. Ancak şeytanın Kuran ayetlerinde tarif edilen özelliklerini bilmeyen bir insan, onun insanlar üzerinde oluşturabileceği etkinin de farkında olmaz. Bu nedenle de şeytandan gelen vesveselere kulak verir, kışkırtmalarına uyar ve söylediklerine inanır. İnsanların büyük çoğunluğunun şeytanın etkisinin farkına varamamalarının en büyük nedenlerinden biri, şeytanın insanlara çeşitli maskeler altında yaklaşmasıdır.
Şeytan insanlara öğüt veren, onları doğrulara yönlendiren bir görünüme bürünebilir. İnsanların zaaflarını, eksikliklerini ve nelerden etkilendiklerini çok iyi bildiği için, onları geçici olarak dost edinmek amacıyla bunları kullanır. Gerçek niyetini, insanı nasıl bir yıkıma sürüklemek istediğini sezdirmez. Etkisi altına almaya çalıştığı insanı, ona yardım etmek istediğine, onun iyiliğini düşündüğüne, onu içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya ve daha iyi konumlara ulaştırmaya çalıştığına inandırdıktan sonra bu kişiyi kontrolü altına alır. Tüm telkinleri kişiyi kendi tarafına çekmek amaçlıdır. En önemli iddiası ise, tek kurtuluşun kendisine uyulması ile mümkün olacağıdır.
Hz. Adem'in, cennetten çıkarılmasına neden olan olayın sebebi de bu sinsi tuzaktır. Şeytan Hz. Adem'e ve eşine bir dost gibi yaklaşmış ve onlara kendilerine öğüt verdiğine dair yemin etmiştir. Bu konuyu haber veren ayetlerde şöyle buyrulur.
Şeytan, kendilerinden "örtülüp gizlenen çirkin yerlerini" açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. (Araf Suresi, 20-21)
Şeytan Hz. Adem'i ve eşini aldatarak cennetten çıkarılmalarını sağlamıştır. Bu durum insanın ömrü boyunca karşı karşıya olduğu gizli düşmanının ne kadar sinsi bir yalancı olduğunun en vurucu delillerinden biridir.
Hz. Adem'e tüm şeytanların en büyüğü olan İblis tarafından verilen "ben size öğüt verenlerdenim" telkini, diğer insanlara da insi şeytanlar tarafından yapılır. (İnsi şeytan, insan görünümünde olan şeytanlara veya doğrudan şeytanın ilhamı ile hareket eden insanlara verilen isimdir. Allah Kuran'da insi ve cini şeytanların varlığından bahsetmiş ve bunların İblis'in taraftarları olduklarını bildirmiştir.) Kendi kavmini Allah'ın yolundan alıkoyarken onlara, "... Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum." (Mümin Suresi, 29) diyen Firavun bunun bir örneğidir.
İşte satanistlerin yaptığı telkinler de buna benzemektedir. İnsanları, satanizmin karanlığına çekmek isteyen bu insi şeytanlar, benzer aldatmacalarla onları kandırmaktadırlar. Satanizmi, kişinin her istediğini dilediği gibi yapabileceği, insana güç veren, tüm dünyevi sıkıntılardan uzaklaştıran, tüm sorumlulukları kaldıran, nefsani dürtülerin rahatça yaşanabileceği bir dünya olarak gösteren satanistler, tıpkı önderleri şeytan gibi insanları saptırmayı amaçlamaktadırlar. Bu telkinlerle insanların iyiliğini istiyormuş gibi görünmektedirler. Halbuki bu süslü telkinlerin hepsi büyük bir yalandan ibarettir. İlk başlarda bu aldatmacanın etkisinde kalan kişi, bir müddet sonra satanist bir yaşamın kendisine özgürlük değil, bağımlılık getirdiğini, sınırsızca kötülüğü yaşamanın ise kendisini bir canavara dönüştürmeye başladığını görecektir. Kurtulmak amacıyla girdiği bu yol kendisini çok büyük bir bataklığın içine sürükleyecektir.

Şeytanı dost edinenler, kendilerini karanlık bir belanın içine sürüklemektedirler.
Şeytan 'öğüt verme' taktiğini, kişinin yakın çevresini kullanarak da uygulamaya geçirebilir. Bir arkadaşın ya da toplumda özenilen bir kişinin telkini insanın üzerinde çok farklı bir etki bırakabilir. Örneğin Kuran'da, iman ettikten sonra şeytan tarafından ayartılan ve arkadaşlarının telkinleriyle sapan kişilerden bahsedilir. Bu 'arkadaş'ların sözleri, şeytanın taktiğini çok net gözler önüne serer: 'Doğru yola, bize gel'. Şeytanın bu taktiğinin bildirildiği ayetin tamamı şöyledir:
De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (En'am Suresi, 71)
İnsan bu düşmana karşı son derece dikkatli olmak zorundadır. Ancak Allah'a tam olarak teslim olmuş ve O'nun zikrine sıkı sıkıya sarılmış bir kimse bunu başaracak şuura sahip olur. Şeytanın telkinlerinin kaynağını hemen teşhis eder ve zihninden söküp atar. Aksi takdirde kişi bunları kendi düşüncesi zanneder ve iradesini ona teslim eder. Şeytanın telkinlerine uyup, onunla birlikte ve onun emirlerine göre hareket eden insanların durumunu Allah, "... Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o." (Nisa Suresi, 38) ayetiyle bildirmiştir. Oysa insanın yapması gereken Allah'ın bildirdiği "... Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır. " (Fatır Suresi, 6) ayetine uymaktır. Şeytanın çağrısına karşılık verenlerin sonu ise ayetlerde şu şekilde bildirilir:
İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanının peşine düşer. Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir." (Hac Suresi, 3-4)
Buraya kadar şeytanın insanları çeşitli yöntemlerle aldattığını, onları Rahman'ın vahyinden uzaklaştırdığını açıkladık. Ancak şeytanın da Allah'ın yarattığı bir varlık olduğunu ve şeytanın kurduğu tüm tuzakları yaratanın da Allah olduğunu unutmamak gerekir. Allah insanlardan salih olanları ortaya çıkarmak, onları dünya hayatında denemek ve eğitmek gibi pek çok hikmet üzerine şeytanı, şeytanın her türlü tuzağını ve satanizmi bir kader içinde yaratmıştır. Allah şeytanı görevlendirmiş, ona dünya hayatındaki imtihanın bir gereği olarak insanları doğru yoldan çıkarmak için çaba sarf etmesini emretmiştir. İsra Suresi'nde bu emirler şu şekilde bildirilir:
Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun. Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez. (İsra Suresi, 64)
Bir sonraki ayette ise Allah şeytana şu şekilde bildirmektedir:
Benim kullarım; senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün (hakimiyetin) yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter. (İsra Suresi, 65)
Dikkat edilirse, şeytan iman eden kullar üzerinde hiçbir etki oluşturamaz. Şeytanın kimler üzerinde etkili olabileceği ise Zuhruf Suresi'nde şöyle bildirilir:
Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. (Zuhruf Suresi, 36-37)
Neden satanist oluyorlar?
Satanizmin son yıllarda bu kadar yaygınlaşması, satanist cinayetlerin ve intiharların basında bu kadar yer alması "neden satanist oluyorlar?" sorusunu da beraberinde getirmektedir. Bu konuda yazılan yazılarda hep aynı nedenler gösterilmekte, ekonomik sıkıntı ya da aile içi iletişimsizlik gibi gerekçeler öne sürülerek, insanların satanizm gibi sapkın bir yolu seçmeleri makul bir tavır gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak bunların hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır.
İnsanların satanist olmalarının en önemli nedenlerinden biri kitabın ilk bölümlerinde üzerinde durduğumuz materyalist, ateist ve Darwinist düşünce yapısıdır. İnsanları güzele ve iyiye yönelten İlahi dinlere karşı çok büyük bir düşmanlık duyan, bu düşmanlıklarını çeşitli şekillerde ifade etmek isteyen insanlar, satanizm ile bu kinlerini açığa çıkarmaktadırlar. Şeytan türlü telkinlerle onları etkisi altına almış, satanizmi mistik, heyecan verici bir macera gibi göstermiştir. Allah bir ayetinde "... şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar." (Neml Suresi, 24) şeklinde bildirmiştir. Şeytan 'güzel ve süslü gösterme' yöntemiyle insanları karanlık bir dünyaya çekmekte ve onları cehenneme kadar sürüklemektedir:
Satanizmin yalanlarına kapılanların önemli bölümünü, problemli ve iyi eğitim almamış genç insanlar oluşturur. Bu gençlerin en büyük eksikliği, içine düştükleri manevi boşluktur.
Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. (Nisa Suresi, 60)
Bu kişiler satanizmi bilinçli olarak seçen, insanları bu yola sokmak için gayret gösteren kimselerdir. Ayetlerde ancak Allah'ın ayetlerini inkar eden kişilerin şeytanı dost edindikleri bildirilmektedir:
Kim Rahmanın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. Sonunda Bize geldiği zaman, der ki: "Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)." (Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azabta da ortaksınız. (Zuhruf Suresi, 36-39)
Satanizmi seçen ikinci kitle ise gazetelere ve tartışma programlarına sıkça konu olan cahil, problemli, iyi eğitim almamış kimselerdir. Sorunlu kişiliklere sahip bu kimseler kendilerince toplum içinde bir yer edinebilmek, arkadaş sahibi olmak, komplekslerini tatmin etmek, başarısızlıklarını ve problemlerini unutmak, dikkat çekmek gibi sebeplerle satanist olabilirler. Bir 'serseri hareketi' haline gelen bu gençler, şeytanın telkinlerine aldanır, bu yolla itibar kazanacakları yanılgısına düşerler.
Ancak her iki grubun temel sorunu Allah'ın dinini ve Kuran ahlakını tanımamalarıdır. Bu insanlar kainatın yaratılış amacını ve kendilerinin dünyaya neden geldiğini bilmeyen, başıboş bir yaşam sürdükleri yanılgısına sahip kimselerdir. Oysa Allah dünyayı tüm insanlar için bir deneme olarak yaratmıştır. İnsan yaşadığı süre boyunca Allah'ın dilediği şekilde bir yaşam sürmekle yükümlüdür. Yani insanın bir yaratılış amacı vardır. Allah tarih boyunca hak dinler aracılığıyla insanların yaratılış amaçlarını, ibadet yollarını, Kendisini razı edecek olan üstün ahlak ve tavırları bildirmiştir. Kusursuz bir yaratılışla var edilen insanın yaratılış amacı Allah'ın inanan kullarına bir rehber olarak indirdiği Kuran'da "Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56) ayeti ile bildirilmiştir.
İşte bu noktada insanların dünyada geçirdikleri sürenin, sonsuz ahiret hayatına göre çok kısa olduğunu bilerek davranmaları çok önemlidir. Çünkü dünyada yaşayan bütün insanlar eninde sonunda mutlaka ölecek ve Allah'ın karşısında hesap vereceklerdir. Allah "O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı..." (Mülk Suresi, 2) ayetinde de bildirdiği gibi, insanlar yaşamları boyunca çeşitli olaylarla denenirler. Her insanın dünya hayatındaki tavrı ahiretteki sonsuz hayatını nerede geçireceğini belirleyecektir. Bu nedenle sapkın yolları seçen, şeytanın emirleriyle hareket eden, güzel ahlakı çirkin görüp, her türlü kötülüğü yaşamayı özgürlük sanma hatasına düşen insanlar çok büyük bir aldanışa kapılmışlardır. İnsanların bu gerçekleri göz ardı edip, umursuzca, sanki bu dünyada bulunma amaçları yokmuş gibi hareket etmeleri, şeytanın telkinlerine kendilerini kaptırıp boş ve zararlı şeylerle oyalanmaları, ömürlerini bir cinnete kapılarak geçirmeleri onları ahiret azabına doğru sürüklemektedir. Şeytanı dost edinen bu kişiler için ayetlerde şu şekilde bildirilmektedir:
Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı hak etti. Çünkü bunlar, Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar. (Araf Suresi, 30)
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)
Allah affedici ve sonsuz merhamet sahibidir
Kitabın buraya kadar olan bölümünde şeytanın insanları nasıl doğru yoldan uzaklaştırdığından ve satanizm adı verilen bu sapkın öğreti ile büyük bir taraftar kitlesi edindiğinden bahsetik. Ancak burada bir cahillik sonucu ya da şeytanın aldatmacasına kanarak satanizm akımına kapılan insanlara Allah'ın 'tevbeleri kabul eden, çok büyük bir merhamet sahibi, kullarını affeden' sıfatlarını hatırlatmak gerekmektedir. İnsan ne kadar büyük bir hata işlemiş, ne kadar çok kötülük yapmış olursa olsun, eğer yaptıklarından pişmanlık duyup samimiyetle tevbe eder ve ahlakını düzeltirse, Allah böyle bir kişinin tevbesini kabul edeceğini vaat etmiştir. Bu konuyla ilgili bazı ayetler şu şekildedir:
...Şüphesiz Allah, tövbe edenleri de sever, temizlenenleride sever. (Bakara 222) Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim. (Bakara Suresi, 160)
Ancak bundan sonra tevbe edenler, 'salih olarak davrananlar' başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. (Al-i İmran Suresi, 89)
Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gidenler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler. (Nisa Suresi, 27)
Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 39)
İçine daldıkları bu sapkınlıktan dolayı pişman olup kesin bir tevbe ile tevbe eden, kendini Allah'a teslim eden, Kuran ahlakını yaşayan insanların varacağı güzel son ise Kuran'da şu şekilde bildirilir:
Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten Ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım. (Hud Suresi, 3)
Ey iman edenler, Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin." (Tahrim Suresi, 8)
Şeytanın etkisinden nasıl çıkılır?
Şeytanın bir insanın üzerinde çok büyük bir etkisi olabilir. Şeytan o insanın hayatının her anına hakim olmuş olabilir. Ancak bu, içinden çıkılamayan, çözümü olmayan bir durum değildir. Önemli olan kişinin bu durumdan nasıl çıkacağını bilmesidir. Şeytanın etkileri ne kadar geniş kapsamlı ve çok yönlü olursa olsun, Kuran'da belirtildiği üzere, şeytanın bu etkisini dağıtmak son derece kolaydır. Allah Kuran'da insanlara şeytanın etkisinden çıkmaları için çeşitli yollar göstermiştir:
Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201)
Allah'tan korkmak, Allah'ın ayetleri üzerinde düşünmek ve O'na karşı samimi olmak, şeytanın etkisine karşı çok önemli bir anahtardır. Zira Allah Kuran'da Kendisinden korkanlara 'doğruyu yanlıştan ayırt eden bir anlayış vereceğini' (Enfal Suresi, 29) bildirmektedir. İnsanların kendi üzerlerindeki olumsuz etkiyi tespit edebilmeleri için sadece vicdanlarının sesini dinlemelerinin yeterli olacağını da unutmamak gerekir. Vicdanının sesini dinleyen, samimi bir insan şeytanın etkisinden rahatlıkla sıyrılabilir. Çünkü vicdan asla şaşırmayan, sapmayan bir rehberdir ve Allah'ın insanlara verdiği çok büyük bir nimettir.
Allah, samimi iman eden ve Kendisine tevekkül eden müminlere, şeytanın tuzaklarının mutlaka bozulacağının ve samimi kullarının üzerinde bu tuzakların asla etki etmeyeceğinin müjdesini şöyle vermektedir.
Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna." (Allah) Dedi ki: "İşte bu, Bana göre dosdoğru olan yoldur." "Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur. (Hicr Suresi, 40-42)
Ayetlerde de bildirildiği gibi şeytanın etkisinin olmaması için sadece samimi olmak, Kuran'a göre düşünmek ve şeytandan bir kışkırtma geldiğinde hemen Allah'a sığınmak yeterli olacaktır. Ancak insanın asla unutmaması gereken en önemli husus ise, bunların hiçbirinin zor olmamasıdır. Kuşkusuz şeytan Allah'a inanan halis kullara hiçbir zaman zarar veremeyecektir. Çünkü Allah iman edenlerin velisi ve destekçisidir. Rahmeti ile müminleri koruyacak ve onlara razı olacağı dosdoğru yolu her zaman gösterecektir.
Bununla birlikte insanın, önemli konuları aklında tutması ve bu konuda dikkat harcaması şeytanın etkisinin dağılması bakımından çok önemli bir etkendir. Örneğin insanın bir gün mutlaka öleceğini, herşeyin kaderde en güzeliyle yaratıldığını, dünya hayatının sadece geçici bir deneme mekanı olduğunu, Allah'ın mutlak varlığını sürekli düşünmesi gerekir. Bu gerçekleri bilmesi ve bunların şuurunda olması insana çok büyük bir neşe ve huzur getirir. İmanın getirdiği nimetler hiçbir şeyle kıyaslanamaz.
Şeytanın insanları dünya hayatında mutlu olmaları için yönelttiği maddi değerlerle mutlu olunamayacağının en büyük göstergesi, her türlü imkana sahip oldukları halde bir türlü gerçek rahatlığı, mutluluğu ve huzuru yakalayamayan insanlardır. İmanın getirdiği neşe, zindelik ve akıl karşısında şeytanın hiçbir taktiği etkili olamaz.
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2016 02:38
king nothing - avatarı
king nothing
Ziyaretçi
17 Eylül 2008       Mesaj #8
king nothing - avatarı
Ziyaretçi
Öncelikle ülkemizdede örneğini bol bol gördüğümüz satanist imaj ı biraz tanımlamakla yazıma başlamak istiyorum. Yaşımın genç olmasına rağmen artık günümüzde olanakların çok daha elverişli olduğunu görmicek kadar kör değilim. Artık neredeyse interneti olmıyan insan sayısı baya bi azaldı. Her türlü bilginin el altında olması ve bilgilere özgürce istenildiği gibi yön verilmesiyle internet amacından iyice saptı.
İki üç tane kendini bilmez kişinin nickine 666_ahmet_Devil , 666_Satan tarzı yazılar yazması yada forumlarda bir çok üyenin avatarında bulunan Pentagram resimleri artık metal müzik = satanism kanısını güçlendirdi.
Metal müziği benimsemiş kişiler bu insanları kaale almasada tamamen bu kültürden yoksun birinin bu tarz olguları görünce tepkisi satanist olm bunlardır. Annem bile aynı şeyi dediğine göre daha nasıl bi örnek olabilir.
Satanism veya Satanizm in bir din özelliği taşımadığı bir gerçektir. Satanizm din kavramıyla uyuşmaz. Ztn hiçbir mantıklı insan tanrı şöle böle ben buyüzden şeytana inanıom die kendini ateşe atmaz. Satanizm sadace bir düşünce akımıdır. Kısmen kötü olmayı temel almıştır. İnsanın kendini düşünmesi gerektiğini, iyilerin herzaman bi şekilde kaybettiklerini fln anlatır temel olarak. Aslına bakarsanız olay sadace bu şekildeyse ortada tehlike fln yoktur. Sonuçta insanlar felsefeleriyle değer görür ve bu felsefeleri seçmede özgürdürler.
Fakat günümüz metal dinliyengençleri bir mnceki Metal Müziğin Ülkemizde Yozlaşması nda gördüğünüz gibi Pentagram , Ters Haç, Keçi Kafası nı logolarında bulunduran 3-5 grup dinleyip peltek ingilizceleriyle sözleri yanlış çevirip. Satanism diye ortada gezmeye başlar. Burda bahsettiğim tabi günümüzde herkesin temel bildiği satanism şeytana tapma fln. Gencimiz kedilere bir antipatiyle olaya başlar. Kediler aralrında sohbet ediodur herhalde bknz.
- tekir - kaç lan metalci gelio!
- boncuk - ulen bi yatırmadınız nedir sizden çektiğimiz.
Olay aslında bukadar komiktir cidden. Bide 3,5 atarak hava kararınca kız erkek karışık mezarlığa gitmeler. Yine elleri titreyerek sağa sola ters haç çizmeler bunların ilk gösterişidir. Kardeşim sembol olarak kullanıosan eywallah ta. Hristiyan bi ülkede yaşamıoz ki gidip sağa sola ters haç çizion. Aynı şeyler gothic lik içinde geçerlidir kısmen goth rönesans döneminde başlıyan modern akımdır ama günümmüzde sürmeyi sürüp suyla aşşağı çekmekten bir adım öteye geçememiştir. Converse tabikide unutulamaz.
Evet bana sorarsanız Black Metal i iyi icra eden gruplar, Dimmu Borgir, Satyricon, Venom gibi zaten aynen yukarda yazdığım felsefeyi edinip yaşadakları yerdeki insanlarda hritiyandır karşı çıkarlar. Bu gruplar ztn müzikal açıdan kesinlikle korn , slipknot ve linkin park tan daha iyidir. en azından düşüncelerini notalara dökmek isterler. Gidip ulen rap çiside rock cısıda dinlesin parayı vurim deyip rapcore, nu metal fln gibi sonradan çıkma tarzlar yapmazlar.
Bu durumda olduğunun farknına varan arkadaşlar yada metal müziğe ilgi duyan arkadaşlar. Bu makaleyi okuyun, anlamazsanız bikez daha okuyun ve metal müziğin müzik ten bir atmım ötede bir felsefe olduğunu anlayın. Sırf sert gözükmek için metal dinlemeyin felsefesi için dinleyin. Satanisz görüşünü savunsanız bile kedilerden çıkarmayın bunun hıncını.

Satanizm, insanların içinde bulundukları manevi boşluğun sonuçlarından biridir. 19. yüzyılda gelişen ve dünyayı yalnızca maddi değerler bütünü olarak gösteren düşünce ve akımların hepsi, insanları büyük bir manevi boşluk içine itmiştir. Bu tarihe kadar dini değerler toplumun ayrılmaz birer parçası iken, bu tarihten itibaren toplumsal bir dönüşüm yaşanmış ve din ahlakı göz ardı edilmeye başlanmıştır. Hatta çoğu zaman manevi değerler bilinçli olarak toplum hayatından çıkarılmaya çalışılmıştır. 19. yüzyılda filizlenen akımların en önemli ortak noktalarından biri din ahlakına ve iman edenlere karşı olmaları ve Allah korkusu olmadan da ahlak olabileceğini savunmalarıdır. Ancak din ahlakının toplum hayatından çıkarılması büyük bir boşluğa neden olmuş, Allah korkusu olmadan ahlak olmasının ise asla mümkün olamayacağı yaşanan tecrübelerle ispatlanmıştır.

SATANİSTLER NİÇİN KEDİ KURBAN EDİYORLAR?

Satanizmin gündeme geldiği günlerde bazı TV kanallarında bir kısım Satanist ayinler de görüntülenmişti. Bu arada bazı Satanistlerin ayinlerinde kedi kurban ettikleri ve etini kavurup yedikleri ve kanını içtikleri ortaya çıkmıştı.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Satanistler sadece kedi değil, horoz, tavşan gibi hayvanları da kurban ediyorlar. Çünkü Satanist ayininde esas olan herhangi bir hayvanın kurban edilmesidir. Fakat ülkemizdeki Satanistler genellikle kediyi tercih etmektedirler. Bunun da farklı sebepleri vardır:
Bazılarına göre kedi nankör bir hayvan olduğu için onu tercih etmektedirler.
Sebeplerden birisi de kolay ele geçirilebilmesidir.
İnsanlar kediyi sever ve değer verirler. Buna tepki vermek amacıyla da yapılabileceği düşünülmektedir.
Nasıl ki Müslümanlar koyun, keçi, sığır gibi hayvanları kurban ediyorlarsa, Satanistler de kurban verme ihtiyacı duymuşlar ve diğer insanların tercih etmediği bir hayvan olarak kediyi seçmişlerdir. Çünkü Satanizmin en önemli özelliklerinden birisi de daima muhalefeti temsil etmek, karşı tarafta yer almak ve dinin yasak saydığı bir şeyi özellikle yapmaktır.
Kedinin kanını da, içene ölümsüzlük duygusu vereceği düşüncesiyle içmektedirler. Bunun arkasındaki gerçek sebep ise, Şeytanın aynı zamanda “kan içici” olarak nitelendirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla kişi kedinin kanını içtiğinde, Şeytanın yaptığını yapmış veya Şeytanla özdeşleşmiş olmaktadır.
Kendilerini 'ruhani satanist' olarak tanımlıyorlar. Dokuz rahip ve bir yüksek rahipten oluşan çok gizli bir örgüte sahipler. Adı: Yılan Cemiyeti. Kedi kesmiyor, kanlı ayin yapmıyorlar ama Şeytan'ın yardımcılarıyla görüştüklerini iddia ediyorlar. Büyü yapıyorlar. Yakında büyük bir savaşa hazırlandıklarını öne sürüyorlar. 2012, savaşın başlangıç tarihi. 2100 ise Şeytan'ın dünyaya hükmedeceği tarihmiş! Tempo, satanistlerin ''Şeytan'ın Günü'' olarak gördükleri 23 Aralık'taki ayine girdi

SEYTANA TAPANLARIN TARİHİ
BBuraya kadar üzerinde durduğumuz bilgiler, satanistleri etkisi altına alan şeytanın gerçek yüzünü bize göstermiş oldu. Bu aşamada bir de satanizmin tarihi geçmişi üzerinde kısaca durmak yerinde olacaktır.
Satanistler Ortaçağ ve sonrasında Kabalistler, Gül-Haçlar gibi gizemli örgütler ve büyü tarikatları ile birlikte anıldılar. Modern satanizm olarak adlandırılan ve günümüzde etkin olan satanizm ise 1960'larda Amerika'nın California eyaletinde ortaya çıktı. Anton Szandor LaVey adlı kişi 1966 yılında 'Church of Satan' (Şeytan Kilisesi)'ni kurduğunu açıkladı. Ancak LaVey'den çok daha önce, 1900'lerin başında yaşayan Aleister Crowley günümüzdeki satanizmin ilk temellerini atmıştı. 'Büyük Canavar' (The Beast 666) lakabı ile anılan Crowley, yaptığı büyüler ve hayvanların katledildiği, uyuşturucunun yoğun olarak kullanıldığı kanlı ayinleriyle ünlü idi. Crowley'nin felsefesinin temel noktasını, 'ne istiyorsan onu yap' düsturu oluşturuyordu. Bu felsefe, Crowley'e göre şeytan tarafından kendisine yazdırılmış olan, The Book of Law (Kanun Kitabı) adlı kitapta ayrıntıları ile anlatılmaktaydı. Bu sapkın inanca göre insan, içinden geçen her ne ise, bunun neden olacağı felaketleri ve kötülükleri düşünmeden, onu hemen yapmalıydı. Örneğin canı taşkınlık istiyorsa her türlüsünü yapmalı, birine kızgınlık duyduysa öfkesini hemen dışa vurmalı, hatta içinden karşısındakini öldürmek geçiyorsa bunu hemen yerine getirmeliydi
Toplumda dirlik ve düzen bırakmayacağı açıkça belli olan bu anormal fikirleri Crowley şu sözler ile savunuyordu:
Ben kutsal şeylere küfretmeyi, cinayeti, tecavüzü, devrimi istiyorum. İyi ya da kötü herhangi bir şeyi, yeter ki güçlü olsun.
Kuşkusuz, güçlü olmanın kötü olmakla ve kötülükleri savunmakla sağlanacağını düşünen Crowley büyük bir yanılgı içindeydi. Çünkü kötülük herşeyden önce insanın kendisine zarar veren bir özelliktir. Bununla birlikte kötülüğe dayalı bir güç elde edilse bile bu güç her zaman için kısa süreli olmaya mahkumdur. Zulüm, haksızlık, vicdansızlık üzerine kurulu olan her sistem mutlaka yıkılmış, yenilgiye uğramıştır. Aleister Crowley'nin 'insan canı ne istiyorsa onu yapmalıdır' felsefesiyle anlatılmak istenen ise, insanın içinden geçen her türlü kötü düşünce, duygu ve kararları hiçbir sınırlama olmadan yerine getirmesidir. Diğer bir deyişle, nefsi insana ne emrediyorsa insanın ona uyması, nefsine hakim olmayı bırakması anlamını taşır. Bu da son derece tehlikeli bir durumdur. Allah Kuran'da insanın nefsinin sürekli olarak kötülüğü emrettiğini (Yusuf Suresi, 53), ancak aynı zamanda insana bu kötülükten nasıl korunup sakınacağının da ilham edilmiş olduğunu bildirir. (Şems Suresi, 8) Ayrıca Kuran'da, "... Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder..." (Nur Suresi, 21) ayetiyle buyurulduğu üzere, şeytanın da asıl amacı insanları kötülüğe sürükleyebilmektir. Şeytanın kullandığı en önemli silahlardan birisi insanın kendi nefsidir. Nefis sürekli kötülüğü emrettiği için, nefsine ve şeytana uyan kişi büyük bir yıkım içindedir. İnsanın kurtuluşu ve mutluluğu ancak nefsinin emrettiklerinden sakınması ve kayıtsız şartsız vicdanına uyması ile mümkündür. Kötülüğe uyarak kurtuluşa ereceklerini sananların sonu ise korkunç bir hüsrandır:
O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar. Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir. Artık kim taşkınlık edip-azarsa ve dünya hayatını seçerse, şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeridir. (Naziat Suresi, 35-39)
Gerçekte satanizm kişinin kendi benliğini neredeyse ilahlaştırdığı, kendi istek ve arzularını hayatın tek amacı haline getirdiği bir felsefedir. Bu anlamda satanizm hümanist felsefeye de yakınlık gösterir. Bu noktada, hümanizmin çoğu kişinin düşündüğü gibi, 'sevgi, barış, kardeşlik' gibi mesajlar içeren bir felsefe değil, 'insanlık' kavramını insanlar için tek amaç ve odak noktası haline getiren din dışı bir takım olduğunu hatırlatmak gerekir. Hümanizm, kendi savunucuları tarafından da açıkça ifade edildiği gibi, ateist bir akımdır. Hümanizme göre 'evren ve insan yaratılmamıştır', 'insan kendi başına var olmuştur' ve 'kimseye karşı sorumlu değildir'. 'Asıl olan insanın kendisidir ve insandan daha önemli hiçbir varlık yoktur'. Dahası hümanizme asıl egemen olan 'faydacılık' düşüncesidir. Buna göre insan dünyaya bir kere gelmiştir ve burada ne kadar fayda sağlayabilirse o kadar karda olacaktır. O zaman insanın tavır ve tutumlarını belirleyen ana öğe de kendi istek ve tutkuları olmalıdır. Ancak tüm bu düşünceler insanlığı büyük bir felakete sürükleyecek görüşlerdir. Öncelikle evren hümanistlerin iddia ettiği gibi, kör tesadüflerin eseri değildir. Evreni üstün güç ve kudret sahibi olan Allah yaratmıştır. Ve insan da, "Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56) ayetiyle buyurulduğu gibi kendisini yoktan var eden Rabbimize karşı kul olmakla, O'nun emrettiği ahlakı göstermekle yükümlüdür. Şu gerçek unutulmamalıdır ki, insanlara gerçek huzuru ve mutluluğu getirecek tek ahlak Rabbimizin Kuran'da emrettiği ahlaktır. Din ahlakından uzak durup, hümanizm gibi ideolojilerin etkisi altında kalanların savunduğu fikirler neticesinde ortaya yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, acımasız, vefasız, sevgisiz, merhametsiz bireyler çıkacaktır.
Görüldüğü gibi, hümanizm insanlık için son derece tehlikeli görüşlere sahiptir. Hümanizmi fikri dayanaklarından biri olarak kullanan satanizm ise, çok daha sapkın ve tehlikeli bir bakış açısı geliştirmiş, şiddeti, öfkeyi, kanı ve vahşeti temel değeri haline etirmiştir.

Alıntıdır...

Benzer Konular

8 Mart 2017 / Hi-LaL Biyoloji
31 Ekim 2009 / Misafir Cevaplanmış
30 Mayıs 2015 / ahmetseydi Taslak Konular