Arama

Bir Amerikan Faciası - Theodore Dreiser

Güncelleme: 22 Aralık 2009 Gösterim: 6.708 Cevap: 0
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
22 Aralık 2009       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Bir Amerikan Faciası (An American Tragedy)

Sponsorlu Bağlantılar
Yazan THEODORE DREISER
(1871-1945)

Başlıca karakterler

Clyde Griffiths: Romanın kahramanı; yüksek bir ekonomik ve sosyal başarı rüyasından trajik bir şekilde uyanan zayıf iradeli bir materyalist.
Roberta Alden: Clyde'nin iyi kalpli metresi; Clyde'nin sürüklen­diği trajedinin yıktığı saf kadın.
Sondra Finchley: Clyde'nin ideal kadını. Onun güzellik ve cazi­besine kapılan Clyde, kadının kibirini, aptallığını, ve sorum­suzluğunu hiç görmez.
Elvira ve Asa Griffiths: Clyde'nin ebeveynleri; sefalet içinde ya-şıyan evangelist'ler (gezici vaizler); onların saflığı ve maddî başarıya sırt çevirmeleri, Clyde'de maddî hayat uğrunda ih­tiraslar yaratır.
Esta Griffiths: Clyde'nin kız kardeşi; kızın iğfal edilmesi ve terkedilmesi, Clyde'nin trajik istikbalini hazırlar.
Samuel Griffiths: Clyde'nin, Lycurgus'taki zengin amcası. Kur­naz ve muhafazakâr; yüksek sosyetedeki arkadaşlarından daha şefkatli.
Gilbert Griffiths: Samuel'ln oğlu; genç, atılgan, mağrur, başarılı bir iş adamı ve snob.
Hortense Briggs: Clyde'nin ilk kız arkadaşı; aç gözlü bir hercaî.
Orville Mason: Clyde'nin yargılanmasındaki savcı. Kendi çare­sizlik ve beceriksizliğinden ötürü, Clyde'nin aşk hayatına kız­gınlık duyar.
Alvin Belknap: Clyde'nin avukatı. Clyde'e özel bir sempati bes­lemez. Clyde'nin durumunun, kendi gençliğinde başından geçenlerle aynı olduğunu düşünür ve böylece nisbeten müs­tehzi bir savunma yapar.
Papaz Duncan McMillan: Bir papaz; Clyde'ı, son saatlarında te­selli etmeğe çalışır.

Hikâye

Bir yaz gecesi, işlerinden evlerine dönen Kansas City halkı, sokakta, garip bir aile görerek durak­larlar: Baba, söylenecek ilâhiyi tayin eder anaları sesli okur, on beş yaşındaki kızları org çalar ve üç küçük çocuk da bir şey yapmadan ayakta dururlar. Bunlardan biri, Clyde Griffiths, huzursuz görünür. On iki yaşındaki Clyde, kendisini, bu dünyanın dı­şında hisseder, ebeveynlerinin sefaleti bu gururlu ço­cuğu son derece mahcup bırakır. Çocuk, bütün şehrin eğlendiğini görür ve şehrin servet ve güzelliğinden hissesini almanın özlemini çeker.
On altı yaşına gelen cazibeli, iyi huylu fakat iyi bir eğitimden geçmemiş Clyde, Green-Davidson ote­linde oda hizmetçiliği yapmağa başlar. Otele gelen kadın ve erkeklere hayranlıkla bakar, onların zara­fet ve canlılığına sahip olmak ister, öteki oda hiz­metçisi arkadaşlarıyle birlikte, içki ve seks partileri tertiplerler. Bu tür bir partide, Hortense Briggs adın­da ve kendisini açıktan açığa sekse teşvik eden bir kızla tanışır. Clyde, Hortense'e romantik hislerle bağlı ise de, kız, Clyde'i bir para kaynağı olarak görür. Hortense'e, kürk bir manto alması için para verirken, tıbbî tedavi için paraya fena halde ihtiyaç hisseden kendi kız kardeşine sırt çevirir. (Kızın sevgilisi, kar­deşini iğfal etmiş, hâmile bırakmış ve terketmiştir.) Clyde'nin çocukluğu, Hortanse ve öteki sorumsuz gençlerle yaptıkları çılgın bir otomobil gezisi sıra­sında zirveye ulaşır. Çalıntı otomobil bir çocuğu öl­dürür ve bir kereste yığınına çarpar. Daha ziyade kendisini düşünen Clyde, sürünerek otomobilin için­den çıkar ve Chicago'ya kaçar.
Üç sene sonra, Clyde, sosyal ve ekonomik he­deflerine varamadığı için, vicdan azabından çok da­ha fazla huzursuzluk içindedir. Maamafih, amcası Sa­muel Griffiths'e tesadüf eder ve önünde yepyeni bir hayat başlar. Amcasının tavsiyesi üzerine, New York eyaletinin Lycurgus kasabasına gider. Amcasının burada Samuel Griffiths'in Yaka ve Gömlek Fabrika­sı adında, kendisine büyük gelir sağlayan bir imalat­hanesi vardır. Clyde'e fabrikada, bedeni ile çalışma­sı gereken bir iş verirler ise de, Clyde, yükselmeğe azmetmiştir. Fakat bunun sandığı kadar kolay olma­yacağını görür, zira kast-şuurlu Griffiths ailesi, ona, uzaktan bir akraba gözü ile bakar ve âdeta iane veriyorlarmış gibi davranır. Gerçi Clyde, ustabaşı yar­dımcılığına terfi ederse de, bunda, onun yetenekle­rinden ziyade, ailenin, cemiyet içindeki mevkiini ko­rumak, diğerleri indinde küçük düşmemek arzuları rol oynamıştır.
Mahallî halk arasında, Clyde'nin, yüksek bir hayat hakkındaki ideallerine uyan pek az insan var­dır ve kolaylıkla elde edilebilecek işçi kızlarıyle de ilişki kurmak istemez. Griffiths'ler (bir aile yüküm­lülüğünü yerine getirmek için) kendisini yemeğe da­vet ettikleri zaman, sosyeteye girmek, yükselmek ih­tirası daha da derinleşir. Ziyafette, Sondra Fincley adında,şimdiye kadar gördükleri arasında en güzeli olan bir dişi yaratıkı görür ve bu lüks ve güzellik dünyasını, her ne pahasına olursa olsun istilâ etme­ğe karar verir. Roberta Alden adında, diğerlerinden daha az saldırgan, cazip ve nazik bir işçi kızı ile te­sadüfen tanıştığı zaman, bu azmini bir müddet için erteler. Yalnızlığın biribirine çektiği bu iki kişi ara­sında bir aşk ilişkisi kurulur. Sağlam ahlâkî inanış­lara sahip Roberta, bu yolda temkinli hareket etmek ister. Fakat sonunda Clyde'yi bir sevgili olarak ka­bul eder şimdi ona, derin ve samimi bir aşkla bağ­lanmıştır. Clyde ise, Roberta'dan hoşlanmakla bera­ber, aşk yolunda kazandığı bu zaferden gurur duyar.
Roberta'ya hiç de derin hislerle bağlı bulunma­yan Clyde, kendisini, sadece eğlendirmek... sosye­tede yukarı çıkarmak isteyen Sondra'ya kolayca bağlanır. Sondra'nm ilgileri, Clyde'in, şimdi yaşa­dığı aşağılık durumdan kurtulmak hayallerini yeni­den canlandırır. Sondra zamanla Clyde'ye sıcak bir hisle yaklaşmasına rağmen Clyde, Roberta'yı da ih­mal etmez. Roberta, Clyde'ye, gebe olduğunu söyle­diği zaman, bu ikili aşk macerası kaçınılamaz krizi­ne erişir.
Roberta'yı kürtaj yaptırmağa ikna edemeyen ve (bilhassa şimdi Sondra ile evlenmesi ihtimalleri art­tığından) Roberta ile evlenmeyi aklından geçirme­yen Clyde, nihayet, istemeye istemeye «gizli» evlili­ğe razı olur, bir müddet için ayrı yaşamalarını tek­lif eder. Clyde, Roberta ile bir pikniğe çıktıkları za­man, bu tekliflerini ileride teferruatıyla açıklayaca­gına söz verir. Fakat Clyde, Roberta ile asla evlen­memeğe karar vermiştir. Rüyasında, sık sık Roberta'yı öldürdüğünü görür. Bir gölde boğulanlarla ilgili olarak mahallî gazetede çıkan trajik bir haber, Ro­berta ile Big Bittern Gölü'nde bir geziye çıkacak Clyde'ye bazı düşünceler aşılar. Gölde kürek çeker­lerken, tepelerinde, kuşların ötüşleri, ölümün kara düşüncelerini yansıtır. Clyde'nin ıztırabı yüzünden açıkça okunur. Dehşete kapılan Roberta, yalvararak, konuşmasını ister ve Clyde'nin elini tutmak için ya­nma gelir. Clyde, sanki şoke olmuşçasma, kızdan sıy­rılmağa çalışır ve bu arada, Roberta'nm yüzüne çarp­ması için, fotoğraf makinesi bulunan elini hızla ona doğru sallar. Daha sonra, özür dilemek istercesine ayağa kalkar ve işte tam bu sırada, kayığı sallar ve devirir. Su içinde çırpmırlarken, kayığın burnu, Ro­berta'nm eline çarpar. Kız haykırır, boğulmak üzere olan birinin yürek paralayıcı seslerini çıkarır. Clyde' m içinden yükselen bir ses, yardım etmemesini Ro­berta'nm ölümünün kaza sayılacağını kendisinin ar­tık serbest kalacağını söyler. Ne yapmak gerektiğin­de, kendi kendisiyle mücadele ederken, Roberta bo­ğulur. Yüzerek sahile çıkan Clyde, göldeki gezinti­lerinin belirtilerini alelacele ve beceriksizce gizleme­ye çalışır ve sonra Lycurgus'a doğru yürümeğe başlar.
Uçünsü kitap (hemen hemen romanın yarısı), Clyde'nin tevkif edilmesi, yargılanması ve nihaî dü­şüşü üzerinde durur. îlkin, delilleri ustaca gizlediğini sanan Clyde, kendisini güvenlik içinde hisseder. Fa­kat Roberta'nm cesedi çıkarılınca, toplanan deliller, Clyde'in suçlu olduğuna işaret eder. Bir sahil parti­sinde, Sondra ile eğlenirken tevkif edilen Clyde, Big Bittern gölünde olup bitenin, cinayet değil, kaza ol­duğunda ısrar eder. Fakat hem baş detektif, hem de savcı Orville Mason, bu dâvadan siyasî çıkar sağlaya­caklarını düşünerek, hakikat ve adalete sırt çevirerek Clyde'yi mahkûm etmeyi düşünürler. Şurası gariptir ki, Clyde'nin avukatı Alvin Belknap da, maharetini güçlü bir şekilde ortaya koyarak kendisine bir takım çıkarlar sağlamak peşindedir. Mahkeme, bir kome­diye dönüşür. Jüri, daha dâva başlamadan önce, nasıl hüküm vereceğini kararlaştırmıştır. Basın, dâva ile ilişkili herkesi, bilhassa esrarengiz öteki kadını sansasyonel bir tarzda anlatır. Maamafih, her iki ta­raf da, öteki kadın olan Sandra'nın ismini açıkla­mamak için anlaşmıştır. Avukatlar, mahkeme sıra­sında, heyecanlı hitabelerde bulunurlar.
Mason, Clyde'm hâmile sevgilisinin boğulması­na bile bile göz yumduğunu söyler. Belknap, Clyde' ın, bir suçlu değil,zihnî ve ahlâkî bir korkak ol­duğunu söyler. Clyde'm, mahkemede ne söyleceği önceden kararlaştırılır, titizlikle, provası yaptırılır. Clyde'm, hakikatin ortaya çıkması yolunda, kendi kendisini araştırmasına pek imkân verilmez. Onu dü­şündüren tek şey, canını kurtarmaktır; bunun için de, aptalcasına, kendisine acmdırırcasına yalan söy­ler. Suçlu olduğuna karar verilir ve ölüme mahkûm edilir.
Clyde hapishanede iken, annesiki artık o da, oğlunun, suçsuz olduğuna inanmaz vaızlar vererek, yazılar yazarak, oğlunu savunmak için para toplama­ğa çalışır. Kadının başvurusu ile, Duncan McMillan adındaki bir papaz, Clyde'm son günlerinde, kendisi­ni teselli edeceğini söyler. Papaz ile yaptığı uzun bir görüşme sırasında, Clyde, kendisini harekete getiren en derin saikler hakkında bilgi edinir, suçsuz olduğu anlaşılır

Yazar

Amerika'nın Indiana eyaletinin Terre Haute şehrinde dün­yaya gelen Theodore Dreiser, açlığın ve sefaletin ne olduğunu çok yakından biliyordu. Bir defasında, ayağında ayakkabı bu­lunmadığından, mektebe dahi almadılar. Dreiser'in maddî ba­şarı ihtirası bu çıplak toprakta büyüdü. Annesi ve babası geçi­nemiyor, sık sık ayrı yaşıyorlardı. Dreiser, on altı yaşında iken Chicago'ya gönderildi ve bu şehirde, tek başına, kendisine yeni bir hayat bulmağa çalıştı. Bunda başarılı olamadı. Tıpkı kız kardeş Carrie gibi, kendisini, bu büyük şehrin cezbesine kap­tırdı, birbiri ardına, bedenî işlerden başka bir iş bulamadı.
Chicago'dan Indiana'ya dönen Dreiser, Indiana üniversite­sine bir yıl devam ettikten sonra, tekrar Chicago'ya gitti ve tali­hini, bu defa gazetecilikte denemeğe çalıştı. Müteakip yirmi sene boyunca muhabirlikten başyazarlığa kadar Orta-Batı eya­letlerinde ve New York'da, muhtelif gazetecilik görevlerinde ça­lıştı. 1898'de, muhabir olarak çalışmağa başlamasından kısa bir müddet sonra, sevmediği bir kadın ile evlendi ve ardından ge­len kırk sene içinde de, Dreiser'in rica ve yalvarmalarına rağ­men, kadın boşanmaya yanaşmadı. Karısı, ancak 1942 senesin­de öldükten sonradır ki, Dreiser, bu müddet zarfında gerçekten sevdiği kadınla evlenebildi.
İlk romanı Kız Kardeşim Carrie'nin 1900'de yayınlanması, Dreiser'in ümitlerini veya malî durumunu pek yüceltmedi. Yayın­cının karısı, Dreiser'in, bir Amerikan kızı hakkında çizdiği port­reden şoke olmuş ve kocasını, bu romanı dağıtmamağa ikna etmişti. Hemen hemen on iki sene, Amerikan halkı, bu roma­nın mevcudiyetini bilmiyordu. Ancak ünlü Butterick moda mec­mualarının editörü olarak ülke çapında şöhrete erişmesinden sonradır ki, Dreiser'in bu romanı okunmağa başladı. Maamafih, bu zamana kadar, Dreiser talihsizlik yıllarını geride bırakmış ve çocukluğundan beri hasretini çektiği zenginlik ve şöhrete erişmişti.
Dreiser, 1911'den itibaren dört roman yazdı: Jennie Gerhardt, The Financier, The Titan, ve The Genius. Fakat bu kitap­lar da, yayıncıların ve kendi kendilerini sansürcü ilân etmiş kimselerin kurdukları engellerle karşılaştı fakat çağın büyük yazar ve eleştiricisi H. L. Mencken'in desteğini temin eden Drei­ser, bu baskıcı güçlerle çarpıştı. Çağının bağnazlığından ümit­sizliğe düşen Dreiser, geriye kalan otuz senelik hayatında sa­dece bir roman yazdı. Bu roman, Bir Amerikan Faciası (1925), maamafih, onun şaheseri idi. Romanlarından iki tanesi, ölümün­den sonra yayınlandı.
Dreiser, şöhretinin zirvesinde (1920'ler) bulunduğu sırada şık bir salon adamı gibi giyindi, elinde bir baston taşıdı ve ek­seriya bir Rus çoban köpeği ile dolaştı. Rusya'daki bir gezisin­den sonra, Sovyet sistemini şiddetle tenkid etti, Amerikan ferdi­yetçiliğini övdü. Fakat 1930'larda, Dreiser, Amerikan kapitaliz­minden gittikçe hayal kırıklığına uğradı ve sol görüşleri savun­mağa ve desteklemeğe başladı. Sosyal ve siyasî makalelerinde («Trajik Amerika»), bütün hayatı boyunca desteklediği Ameri­kan ferdiyetçiliğinin yarattığı eşitsizliklere hücum etti. ölümün­den çok kısa bir müddet önce, Dreiser, muhtemelen, ekonomik ve ruhî kurtuluşun artık ferdin iradesine bırakılamayacağı inan­cı ile, Komünist Partisine girdi. Dreiser'in, maddî başarısı uğrun­daki hayalleri, nihayet, bir kâbusa dönüşmüştü.
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

21 Aralık 2009 / asla_asla_deme Edebiyat
24 Temmuz 2012 / Misafir Soru-Cevap
25 Ocak 2015 / Misafir Soru-Cevap
28 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap
14 Mart 2015 / Misafir Soru-Cevap