Orman Çocuğu
Yazan RUDYARD KIPLING(1865-1936)
Başlıca karakterler
Kimball O'Hara: Eğitimini Lahor'un kalabalık sokaklarında yapan on üç yaşındaki cin gibi, marifetli bir çocuk.
Teshoo Lama: Tibet'te Sucfızen'de yaşlı bir papaz her şeyi iyileştiren, tedavi eden mistik bir nehiri aramaktadır.
Mahbub Ali: İngiliz gizli servisinde çalışan, kurnaz bir at cambazı Hintli.
Albay Creighton: Zahiren, Etnolojik Araştırma grubunun bir üyesi gerçekte, gizli haber alma servislerinin başkanı.
Hurree Chunder Mookerjee: İngiliz mekteplerinde yetişmiş bir Bengeli'li kurnaz bir ajan.
Papaz Arthur Bennet: Maverick tugayının, sözünü bilmeyen, tahayyül gücünden mahrum Anglikan papazı.
Mr. Lurgan: Bir mücevherat taciri ve hasta incileri tedavi eden biri; Kimi, casusluk sanatında eğitir.
Hikâye
Lahor'un kalabalık ve renkli sokaklarında Kim diye tanınan Kimball O'Hara, Hindistan'da, bir îrlanda tugayındaki Maverick sefih bir çavuşun kimsesiz oğludur. İrlandalı annesi, Kim, henüz bebek iken ölür. Kim'i, onun sokaklarda istediği gibi dolaşmasına izin veren yerli bir kadın büyütmüştür. Hindistan güneşi altında bakır renginden yana Kim, bir Avrupalıdan ziyâde Asyalıya benzer ve Hint dilini de İngilizceden iyi bilir.
Bir gün, Zam Zamah'taki havan topu üzerinde aylak aylak otururken, Kim, Lahor'un hareketli sokaklarında ne yaptığını bilmeden dolaşan Tibet'li bir Lama görür. Lama, Arrow (Ok) Nehrini aramaktadır ve bu nehrin de, bütün günahları temizlediği söylenir. Kendisine bir macera çıktığını hisseden Kim, yaşlı adamın yanma gider ve onu, Hintlilerin kutsal .şehri Benares'e götürmeyi vadeder. Yolda, onun için yiyecek dilenir, diğer sokak çocuklarının alaylarından kurtarır.Şimdi Kim'den, kurnaz bir at cambazı olan Mahbub Ali'den gizli bir mesaj alarak, Umballa'daki ingiliz kumandanlığına götürmesi istenir. Mesaj, atlardan bahsediyor ise de, Kim, bunun bir şifre olduğunu hisseder. O gece, Mahbub Ali'nin evi soyulmak istendiği zaman, Kim'in şüpheleri doğrulanır.
Kim ve Lama, trenle Umballa'ya giderler. Kim, otlar arasında gizlenir ve subayların konuşmalarını dinler. Mahbub Ali'nin gönderdiği şifreli mesaj, bir isyan hazırlayan bazı sultanları ortadan kaldırmak için sekiz bin kişilik silâhlı bir birlik gönderilmesi ile ilgilidir.
Kim ve yaşlı Lama daha sonra, Hindistan'ı bir «cundan diğerine kateden ve mahallî hayatın benzersiz bir manzarasını gösteren 1500 mil boyundaki Büyük Hindistan Yolu üzerinde gitmeğe başlarlar. Kızını ziyaret etmek için yola çıkan zengin ve yaşlı Kulu'lu bir kadın da, bu kutsal adamı ve onun cheîa' sını, yani uşağını himayesine alır. Yaşlı kadın, çenebazın biridir ve muska talepleriyle, Lama'nın canını sıkar. Fakat mistik nehri arayan bu iki kişinin karınlarını da gayet iyi doyurur.
Bir akşam, Maverick adındaki irlandalı tugay, yol kenarında kamp kurmuştur. Tugayın, yeşil zemin üzerinde kırmızı boğa bulunan bayrağı Kim'i cezbeder. Yeşil bir sahada, kırmızı bir boğa gördüğü zaman talihinin açılacağını söyleyen bir kehaneti hatırlar. Hırsızlama adımlarla kampa daha da yaklaşan Kim keşfedilirTugayın Anglikan papazı Arthur Bennett ve onun Katolik adaşı Victor, Kim'i görürler. Papazlar, Kim'in boynundaki muskayı açar ve içindeki belgeden üstü başı perişan bu Hintli çocuğun gerçekte, müteveffa Çavuş O'Hara'nın oğlu olduğunu anlarlar.
Böylece keşfedilmesi, Kim için felâket olur. Şimdi, sevgili Lama'sından ayrılacak ve nefret ettiği mektebe gönderilecektir. Lama'ya, bu askerlerden bir iki güne kadar kaçacağına dair teminat verir. Fakat yaşlı Lama, herhangi bir müşkülle karşılaştığı zaman, yamnda hiç olmazsa kendisine yardım edecek birinin bulunması için, zengin dul kadınla birlikte gitmeğe karar verir.
Fakat Lama, tugayın, Kim'i mektebe göndereceğini öğrenince, Papaz Victor'un adını ve adresini alır ve çocuğun eğitimi için para göndereceğini vâdeder. Kim, yakın bir zamanda, sekiz bin kişinin cepheye gideceğini söyleyerek çevresindekileri hayrete düşürür. îlkin onun bu kehanetine gülerler ise de, kısa bir zaman sonra hakikat olur ve âsi sultanlara karşı harekete geçmeleri emredilir.
Bir müddet sonra, Lama'dan, içinde üç yüz rupi bulunan bir mektup gelir ve tanınmış St. Xavier mektebinde iyi bir eğitim görecek Kim'in masrafı için her sene bu kadar para gönderileceği vâdedilir. Victor, üstünde başında olmayan bu dilenci kılığındaki Lama'nm bu kadar parayı nasıl gönderdiğine hayret eder.
Kim'in kaçmaması için başına dikilen trampetçi çocuk Kim'i döver. Tugayın düzenli ve disiplinli hayatından son derece bedbahttır. Mahbub Ali'ye bir mektup göndererek, kendisini buradan kurtarmasında yardımcı olmasını yalvarır. Bir gün, at cambazı tugaya gelir ve Kim'i kaçırır. Kim, kendisinin, askerî hayattan böylece kurtarıldığını sanır, fakat Mahbub Ali onu, Etnolojik Araştırma Grubunun başkanı Albay Creighton'a teslim eder ve Albay da Kim'in, St. Xavier mektebine gideceğini söyler. Kim, bu Albayın, sekiz bin kişinin harekete geçmesi için emir veren kimse olduğunu anlar.
Bu mektepte mutsuz olan Kim, yine de çok çalışır ve zaman zaman dışarı çıkarak Lama ile buluşur. Mektep tatile girince, Kim, kendisini koyu kahverengiye boyar, başına bir sarık geçirir ve yeni bir macera yolunda yürümeğe başlar. Mahbub Ali'ye yalvararak, kendisini, yanma almasını rica eder, Mahbub'u öldürmek isteyenleri meydana çıkararak, kendisinin onun için faydalı biri olduğunu ispat eder.
Mahbub Ali, Kim'i, Simla'da Mr. Lurgan adında esrarengiz birine teslim eder. Kendisini, hasta incileri iyi eden bir adam diye tanıtan Mr. Lurgan'ın dükkânında her türlü pahalı taş, totemler ve hattâ bir gramofon dahi vardır. Mr. Lurgen, gerçekte, İngiliz gizli haber alma servisinin Hindistan'daki ajanıdır. Kime, nasıl müşahade edeceğini, nasıl hatırlayacağını ve nasıl gizli hareket edeceğini öğretir. Kim'i, kendi oğlu karşısına çıkararak, bu konuda neler öğrendiğini görür. Mr. Lurgan'm evinde, Kim, Hurree Chunder Mookerjee adında, İngilizler tarafından eğitilmiş şişman bir babu Hintli ile tanışır. Mookerjee, İngiliz gizli haber alma servisinde çalışır ve Kim'e, eğer mekteb devam eder ve derslerine çalışırsa, bir gün, kendisinin de gizli bir ajan olabileceğini veya Büyük Oyun denilen casusluğa katılabileceğini anlatır.
Kim, böylece, Xavier mektebine döner ve iki sene daha çalışarak, coğrafik sürveyer olur ki, bu, casuslar için faydalı bir meslektir. Mahbub Ali, bir gün, Albay Creighton'a, Kim'in hazır olduğunu söyler; Kim mektebi bırakır, Hintli rengine ve giysilerine bürünür. Kim'in yıllık masrafını ödemeyi vâdeden Lama ile buluşur. Beraberce, Ok nehrini aramak için (Yeni) Delhi'ye giderler.
Kim, trende, E. 23 ile tanışır. Büyük Oyunu oynayan bu Hintli casus, çılgıncasına, kendisini öldürmek isteyen düşmanlarından kaçmağa çalışmaktadır. Kim, bu casusun görünüşünü öylesine değiştirir ki, trenden indikleri zaman, kimse onun kim olduğunu bilemez. Kim, bu maharet ve inceliğinden ötürü bir defa daha övülür ve Kim; bir defa daha, Lama ile birlikte Hint yollarına düşer.
Yaşlı geveze Kulu'lu kadını tekrar görürler ve Mookerjee, casusluk işi için Kim'in istendiğini söyler. Biri Rus diğeri Fransız olan iki Çar (Rus) ajanı,kuzey bölgelerini nüfuz ederek, bir takım gizli araştırmalar yapabilmek için hain kralları rüşvetle satın almışlardır. Onların elegeçirilmesi emredilir. Kim ve Lama, beraberce, yüksek Himalayaların eteklerine giderler. Kim, bu basit ihtiyar adama, aradığı nehri orada bulacağını söyler. Lama, bir defa daha dağlık bir bölgeye geldiği için memnundur, fakat dik geçitler ve şiddetli kar fırtınaları, arkadaşına ayak uydurmakta güçlük çeken Kim'i şaşkına çevirir.
Bu arada, babu, Rusu ve Fransızı görür ve onlara rehberlik etmeyi teklif eder. Haritalarım ve mahalli kralları suçlayan mektuplarını bulur. Bu iki casusu, Kim'e ve Lama'ya götürür, ve yabancılar, bu kutsal adamla kavga ederek, her zaman beraberinde bulundurduğu kutsal resim ve haritaları yırtarlar.
Gazaba gelen Kim, onlardan biri ile boğuşur ve yaralar. Bu arada dağdan aşağı kayarken, Kim, ajanın sepetini alır ve civardaki Shamlegh köyünde, içindekileri kontrol eder. Yazılı bütün delilleri, vücuduna astığı deri bir torba içine koyarak, casusların diğer eşyasını uçuruma fırlatır.
Görevleri böylece, berbat bir şekilde netice veren casuslar, Mookerjee tarafından Himalayalar dışına götürülür. Fakat bu macera ve Himalayaların garip iklimi etkisini gösterir. Kim ve Lama hastalanır. Büyük Hint Yolunda gördükleri yaşlı kadın, her ikisine de bakar, ve Kim'i evlâtlık edinir. Kim, uzun ve ateşli uykusundan uyandığı zaman, babu'yu da ayak ucunda görür. Rustan çaldığı evrakı Mookerjee'ye verir. Babu, Kim'e, başarılı bir iş yaptığım söyler. Kim'in başarısını övenler arasında Mahbub Ali de vardır.
Saflığından ötürü, Kim'in de Büyük Oyunu oynadığını farketmeyen Lama'ya da bir mükâfat verilir. Yaşlı hanımın çiftliğindeki bir çayın, kutsal nehir olduğu anlaşılır ve bu yaşlı Tibetli Lama da bütün günahlarından temizlenir.
Tenkid
Kim, Huckleberry Finn kadar bir çocuk kitabı: yani normal bir macera hikâyesinden çok daha derinlere uzanıyor. Her iki karakter arasında bazı benzerlikler dahi var. Hem Kim, hem Huck, azimli, haşarı fakat samimi çocuklardır ve her ikisi de «medeniyetsin kısıtlamalarından nefret ederler ve büyük dış dünyada macera peşine koyulurlar: Huck, Mississippi nehrindeki salı üzerindedir, Kim de, Hindistan'ı kat-eden büyük yol üzerinde. Huckleberry Finn gibi Kim de, müellifin gençliğinin nostaljik bir tarzda hatır-lanışıdır. Kim ve Hipling arasındaki benzerlik tesadüfi değildir.
Kim'in plânı oldukça zahmetli ve satıhta. Biri birlerinden ayrı olan maceraların büyük nehri arayışı ve Kim'in ajanlık mesleğinde yetiştirilişi iyi bir şekilde kaynaştırılmamıştır. Maamafih, teker teker ele alındığında bu maceralar heyecanlandırıcıdır ve onların gevşekcesine bağlanmış olmaları pek göze çarpmaz. Kipling'in başlıca gücü, İngilizlerin üstünlük sağladıkları küçük hikâye tarzı idi. Somerset Maugham ki bu tür İngilizlerden biridirKipling için, sanatın büyük İngiliz üstadı dedi ve bu konuda, kendisine rakip olabilen de belki sadece D. H. Lawrance'dır.
Kim'in böylece dağınık bir şekilde plânlanmış oluşu, Kipling'in roman tarzından huzursuzluk duyduğunu gösterir ise de, kitabın, mahallî hususiyetler ve teferruatdaki zenginliği, kusurunu fazlasıyle telâfi ediyor. Kipling, Hindistan'ı çok sevdi ve burasını gerçekten anlayan bir kaç îngilizden biri idi. Gördüklerinden, işittiklerinden, hatta kokladıklarmdan zevk duydu. Bütün bunları Kim'de bol bol gösterdi.
1920'ler ve 1930'larda, Kipling'in aşırı milliyetçiliğini kınayan eleştiriciler, Hindistan'a beslediği sevgiyi göz önünde bulundurmadılar. Gerçi Kim'de kendisini, Doğu ve Batı arasındaki mizaç ve kültür çatışmaları ilgilendiriyor ise de, Kipling, hiç bir zaman, Batı değerlerinin üstün olduklarını iddia etmez. Mahbub Ali ve Mookerjee gibi kurnaz Doğulular, Hindistan'daki herhangi bir Batılıyı alt edebileceğinden, gerçekte, belki de, Doğu değerlerinin Batıdan üstün olduğunu söylemek istiyor. Yerliler de, St. Xavier mektebinde öğretilen îngilizceden çok daha renkli, atasözü dolu, esnek ve cazip bir dille konuşurlar.
Roman başladığı zaman, on üç yaşındaki Kim, kurnazdır, akıllıdır, kendi kendine yeterlidir ve sıcak kanlıdır. Fakat bir adam olabilmek için kendisini disiplin altına sokmasını öğrenmelidir; ve bunu da, Doğunun ve Batının en iyi taraflarını benliğinde kaynaştırarak başarır.
Yazar
Ayrıca Bknz Rudyard Kipling
Bombay'da 30 Aralık 1865 tarihinde doğan Rudyard Kipling Hint sanatından zevk alan bir ingillzin oğlu idi. Çocukluğunda Kim gibi, Hindistan âdet ve dillerini öğrendi. Hayatındaki bu zevkli devir, 1871'de birdenbire sona erdi. Zayıf ve miyop Kipling, zâlim ve hissiz bir haminin nezaretinde İngiltere'ye gönderildi. Devon'da Hindistan'da doğan İngiliz çocuklarının devam ettikleri bir mektebe gönderildi. Fakat Kipling, iyi bir öğrenci olmadığı gibi, spor sahasında daha da az başarılı oldu. Bu mektepteki maceralarını, daha sonra, klâsik bir İngiliz mektebindeki hayatı konu alan Stalky and Co. (1899) kitabında anlattı.
Üniversiteye gitmemeğe karar veren Kipling, 1883'te Hindistan'a döndü, ve Lahor Cicil and Military Gazette'ye giderek, zamanla birinci sınıf bir gazeteci oldu. Sadece gazeteci olarak kalmak istemeyen Kipling, maamafih, gazetesi için, Hindistan' daki ingiliz ordusundaki son derece coşkun ve egzantrik üç asker, Ortheris, Mulvaney ve Learoyd hakkında hikâyeler yazmağa başladı. Sonraları, 1888de Piain Tales from the Hills adında yayınlanan bu hikâyeler, İngiltere'de derhal tutundu. Aynı yıl ve 1892'de yazılan bir diğer kitabı ile, Kipling'in adı ingilizce konuşulan bütün ülkelere yayıldı.
Allahabad Pionner adındaki gazetede mesleğine devam eden Kipling, 1889'da ingiltere'ye dönerek Londra'da yerleşti. Kipling 1892'de Caroline Balestier ile evlendi ve karısının Amerika'nın Vermont eyaletindeki evine göç etti. Burada ancak dört sene yaşayan Kipling, karısının erkek kardeşi ile kavga etti ve ingiltere'ye döndü. 1900'de Güney Afrika'daki Boer harbini takip etti ve ingiliz emperyalizminin tâviz vermez bir savunucusu oldu.
The Light that Failed (Sönen Işık, 1890) ve Captains Courageous (Cesur Kaptanlar) 897adında pek başarılı olmayan iki romanından sonra, 1901'de, Kim adındaki şaheserini yayınladı. Eğer ve Gunga Din gibi şiirlerinden sonra en iyi bilinen eseri budur.
Yaygın şöhretine rağmen, Kipling, haşin ve kavgacı bir insandı. Birinci Dünya Harbinden sonra oğlu bu harpte öldü daha da haşin ve huysuz biri oldu. Harbin ateşli bir savunucusu olan Kipling, harpten sonra, imparatorluk Harp Mezarlığı Derneği'ni kurdu.
Gerçi 1920'lerde, Kipling'in şovenizm ve emperyalizminden tiksinti duyan yepyeni bir nesil yetişti ise de, kendisine biribiri ardına mükâfatlar bahşedildi. Nobel Mükâfatı (1907) ardından gelen Liyakat Madalyasını kabul etmedi. Kipling, uzun zamandır savunduğu emperyalizmin yıkılmasının arifesinde, 18 Ocak, 1936' da Londra'da öldü.
Diğer eserleri
Sönen Işık: Bu hissî, yarıotobiyografik hikâye, Dick Heldar adında bir sanatkâr hakkındadır. Heldar, Hartum'un düşüşü sırasında şöhrete erişir ise de, bu harp sırasında aldığı bir kılıç yarasından ötürü görmesini kaybeder.
Dick, ingiltere'de, çocuğa aile sevgisi nedir göstermeyen Bn. Jennett adında haşin bir kadın tarafından büyütülür. Maise adında bir diğer yetim çocuğu Dick'e anlayış gösterir ve onu, sanat çalışmalarına teşvik eder. Hartum'a bir muhabir olarak giden Dick Kipling'in hikâyelerinde olduğu gibi General Gordon'u kahramanca hareketler yaparken gösteren resimleri İniltere'de çok tutunur.
Fakat harpte, Dick'in gözleri zayıflar. Şaheseri için modellik yapan kadın, bir kıskançlık sırasında resmi parçalar ve artık kör olmak üzere bulunduğundan Maise de kendisini terkeder. Dick, harbin başladığı Mısır'a gider ve bile bile düşman kurşunlarına hedef olarak ölür.
Cesur Kaptanlar Kim gibi bu da, büyüyen bir çocuğun hikâyesidir. Maamafih, romanın kahramanı Harvey Cheyne, Kim'e hiç benzemez. Şımarık bir Amerikan çocuğu olan Harvey, bir transatlantikten denize düşer ve Gloucester'li balıkçılar tarafından kurtarılır. Babasının bütün serveti, balıkçılar arasında katlanmak zorunda kaldığı hayattan kendisini kurtaramaz; fakat bütün bu tecrübeler, fırtınalar ve dalgalar ve kahramanlık onu bir adam yapar. Tekrar babasının yanına gittiği zaman, artık şımarık bir çocuk olmaktan çıkmış, hayatın dalgalanmalarına göğüs gerebilecek bir genç olmuştur.
önce, Coccoz adında, üstü başı perişan bir kitap satıcısı kendisini ziyaret eder ve acındırıcı bir şekilde hiç bir değeri olmayan bazı kitapları satmağa çalışır. Bonnard, adamı incitmeden başından savar. Daha sonra, onun, çok fakir biri ve karısının hâmile olduğunu ve kendi yaşadığı binanın çatı kısmında soğuk bir yerde oturduklarını öğrenir. Adamın bu haline üzülen Bonnard, derhal hizmetçisine emir vererek, yiyecek ve yakacak gönderilmesini söyler.
Tekrar kütüphanesindeki kitaplar arasına dalan Bonnard, bir kitap katalogunda, eski bir kitaptan bahsedildiğini görür orta çağdaki, velîlerin hayatlarıyle ilgili Altın Efsane adındaki bu kitap, Fransız-caya, Jean Toutmouilleki her tarafı ıslak demektir ismindeki bir papaz tarafından çevrilmiştir. Bonnard, şimdi, koleksiyonuna bunu da ilâve etmenin ihtirası içinde yanıp tutuşur.
Ardından, 1869'da, kitap, Sicilya'daki özel bir koleksiyonda meydana çıkar. Koleksiyonun sahibi Polizzi adındaki adamla muhavere ettikten sonra, Bonnard, Sicilya'ya doğru uzun yolculuğa çıkar; fakat oraya vasıl olduğu zaman, adamın, kitabı Paris'e gönderdiğini ve kendi oturduğu evden bir kaç yüz metre mesafede satışa çıkarıldığını öğrenir. Bonnard, hayal kırıklığından ne yapacağını bilemez ve kendisine oyun oynandığından şüphelenir.
Bonnard, Sicilya'da, güzel bir Fransız kadını ve onun Dimitri Trepof adındaki kocası ile tanışır. Bir Rus prensi olan Trepof, kibrit kutuları toplamak için Avrupa'yı dolaşır. Çaresizlik içindeki bir koleksiyoncunun hislerini anlayacağım düşünerek, Bonnard, Altın Efsane'nin hikâyesini anlatır. Derhal Paris'e dönen Bonnard, açık arttırmaya çıkarılan kitabı satın almak için, cebindeki son frank'a kadar arttırır, fakat yine de başka birine kaptırır. Bu hazineyi, ismini ifşa etmek istemeyen bir koleksiyoncu satın alır. Altın Efsane, Bonnard'ın elinden ikinci defa kaçmıştır. Bir kaç hafta sonra, Noel zamanı, kapı çalınır ve sekiz yaşında güzel bir çocuk, Bonnard'a verilecek bir paketle içeri girer. Gayet güzel ambalajlanmış pakette, içinde, bir demet menekşe çiçeğinin altında, Prenses Trepof'un kartı ile birlikte müsveddeler vardır. Bonnard'ın ev işlerini yürüten Therese, prensesin, Bonnard'ın seneler önce iyilik yaptığı Mme. Coccoz olduğunu anlar.
Hikâye, beş sene sonra yeniden başlar. Bonnard, bir şatoyu ziyarete gitmiştir; orada Paul de Gabry adındaki ev sahibinin kütüphanesindeki kitapların katalogunu çıkaracaktır. Gabry'nin şatosunda yaşayanlar arasında ailenin bir dostunun yetim kızı da vardır. Kızın ismi Jeanne Alexander Allier'dır ve kendisinin, Bonnard'ın, gençliğinde âşık olduğu fakat başka bir erkekle evlenen Clementine de Lassay' ın torunu (romanın birinci baskısında kızı) olduğunu ispat eder. Bu tesadüf, Bonnard'da eski hâtıralarını canlandırır ve hayatının son yıllarını, eski sevgilisinin torununa adamağa karar verir.
Jeanne, Maître Mouche adındaki bir avukatın himayesindedir ve kız, gönderildiği mektepte kendisini son derece bedbaht hisseder. Bonnard, Mouche' in müsadesini alarak, Jeanne'nin devam ettiği mektebi ziyaret eder ve mektebin, hiç evlenmemiş Matmazel Prefere adındaki haşin bir kadın tarafından yönetildiğini görür. Mektep müdiresi, Bonnard'ın bekâr olduğunu ve enstitünün bir mensubu olduğunu öğrenince, evlenme içgüdüleri harekete geçer ve Jeanne'm tabiî başında kendisi bulunması şartı ile-Bonnard'ı, Paris'te muntazaman ziyaret edebileceğini söyler. Kadın, zamanla Bonnard'a öylesine askıntı olur ki, Bonnard, evlenmek niyetinde olmadığını söylemeğe mecbur kalır. Bonnard'a hiddetlenen Mile. Prefere, Bonnard'ı, Jeanne ile uygunsuz ilişkiler kurmak istemekle suçlar ve onun bir daha mektebe ayak basmamasını söyler.
Bonnard öylesine hiddetlenir ki, bir ara hastalanır. İyileştiği zaman, mektepte, Jeanne'ye çok kötü muamele edildiğini öğrenir. Mouche, kızın cep harçlığını kesmiş ve müdire de, ağır bedenî işleri yaptırmağa başlamıştır. Kitaptan başka bir şey düşünmeyen ihtiyar bir adamdan beklenmeyen bir azimle, mektebe gider, bir hademeye rüşvet vererek, kızı kaçırır ve Gabry'nin evine götürür. Gabry, Bonnard'm hapsedilmesine yol açabilecek ciddi bir suç işlediğini söyler. Gabry, daha sonra, yıldırabileceğini veya rüşvetle satın alınabileceğini ümit ederek, Mouche'yi görmeğe gider. Avukatın, himayesinde bulunan kimselerin ailelerinden müvekkillerinden fazla miktarda para sızdırarak kaçtığını öğrenir ve rahatlar.
Jeanne şimdi Bonnard'm himayesine girer ve Bonnard'ın evinde yaşamağa başlar. Jeanne, Bonnard'm evine, o zamana kadar bilinmeyen neşe ve canlılık getirir. Hayatında hiç bir zaman baba olmamış Bonnard, şimdi bir çeşit büyük baba olarak zevklenir. Bonnard'm, araştırmalarına yardım ettiği Geliş adında bir talebe vardır. İki genç biribirlerine âşık olur ve senesi dolmadan nişanlanırlar. Geliş, Jeanne' in kendisine drahoma vermemesini söyler ise de, Jeanne'nin bir çeşit hem annesi hem babası olarak hareket eden Bonnard, Jeanne gibi bir kızın başlık vermeden evlenemeyeceğini anlatır. Parayı bulmak için, aşk ve çocukların herhangi bir kitaptan daha önemli olduğu düşüncesi ile, aralarında Altın Efsane' nin de bulunduğu bütün kitaplarını satar. Bu fedakârlık, maamafih, onun için, sadece yeni bir hayatın başlangıcıdır. Kır bölgesindeki bir kulübeye çekilir ve şimdi, kendisini bir botanist olarak yetiştirir. Bon-nard'm son eseri, çiçeklerin tozaklanmaları ile ilgili küçük bir kitaptır.
Sylvestre Bonnard'ın Cürmü, Anatole France'ın ilk romanıdır; şöhretini bu romanla kazandı. Zamanla, mekteplerde, okunması gereken kitaplar arasına alındı ve kitap, gerçekten de, herhangi bir çocuğun eline rahatlıkla verilebilir. Bir çok hususlarda, modern bir romandan ziyade Dickens'e daha yakın olan bu roman, iyi ve kötü arasındaki melodramatik tezatlar üzerinde durur, tesadüfleri bilhassa yaratır ve açıktan açığa hislere hitap eder. Kitaptaki hümor da Dickensvaridir: Mile. Prefere ve Maître Mouche, Dickens'in romanlarmdaki bazı kimselerin yerlerine pek âlâ konabilir. Sadık, dırdırcı ve otoriter hizmetçi Therese, uzun bir edebî geleneği devam ettiriyor.
Okuyucu yine de bunu, hissî ve hafif bir roman olarak düşünmemeli. Kitabın başarısı Bonnard'ın şahsiyetinde: Şefkatli, iyi huylu, beşerî ve hafifçe egzantrik. Habîs bir insan yaratmak kolay. îyi bir adamın, inandırıcı bir resmini çizebilmek çok daha zor. Okuyucu, iyi insanların mevcut olabileceğine inanmadığı takdirde, Bonnard'ı, insanın yüreğini ferahlatan iyi bir insan olarak zevkle okuyacaktır.
Sponsorlu Bağlantılar
Başlıca karakterler
Kimball O'Hara: Eğitimini Lahor'un kalabalık sokaklarında yapan on üç yaşındaki cin gibi, marifetli bir çocuk.
Teshoo Lama: Tibet'te Sucfızen'de yaşlı bir papaz her şeyi iyileştiren, tedavi eden mistik bir nehiri aramaktadır.
Mahbub Ali: İngiliz gizli servisinde çalışan, kurnaz bir at cambazı Hintli.
Albay Creighton: Zahiren, Etnolojik Araştırma grubunun bir üyesi gerçekte, gizli haber alma servislerinin başkanı.
Hurree Chunder Mookerjee: İngiliz mekteplerinde yetişmiş bir Bengeli'li kurnaz bir ajan.
Papaz Victor: Maverick tugayının müşfik Katolik papazı.
Mr. Lurgan: Bir mücevherat taciri ve hasta incileri tedavi eden biri; Kimi, casusluk sanatında eğitir.
Hikâye
Lahor'un kalabalık ve renkli sokaklarında Kim diye tanınan Kimball O'Hara, Hindistan'da, bir îrlanda tugayındaki Maverick sefih bir çavuşun kimsesiz oğludur. İrlandalı annesi, Kim, henüz bebek iken ölür. Kim'i, onun sokaklarda istediği gibi dolaşmasına izin veren yerli bir kadın büyütmüştür. Hindistan güneşi altında bakır renginden yana Kim, bir Avrupalıdan ziyâde Asyalıya benzer ve Hint dilini de İngilizceden iyi bilir.
Bir gün, Zam Zamah'taki havan topu üzerinde aylak aylak otururken, Kim, Lahor'un hareketli sokaklarında ne yaptığını bilmeden dolaşan Tibet'li bir Lama görür. Lama, Arrow (Ok) Nehrini aramaktadır ve bu nehrin de, bütün günahları temizlediği söylenir. Kendisine bir macera çıktığını hisseden Kim, yaşlı adamın yanma gider ve onu, Hintlilerin kutsal .şehri Benares'e götürmeyi vadeder. Yolda, onun için yiyecek dilenir, diğer sokak çocuklarının alaylarından kurtarır.Şimdi Kim'den, kurnaz bir at cambazı olan Mahbub Ali'den gizli bir mesaj alarak, Umballa'daki ingiliz kumandanlığına götürmesi istenir. Mesaj, atlardan bahsediyor ise de, Kim, bunun bir şifre olduğunu hisseder. O gece, Mahbub Ali'nin evi soyulmak istendiği zaman, Kim'in şüpheleri doğrulanır.
Kim ve Lama, trenle Umballa'ya giderler. Kim, otlar arasında gizlenir ve subayların konuşmalarını dinler. Mahbub Ali'nin gönderdiği şifreli mesaj, bir isyan hazırlayan bazı sultanları ortadan kaldırmak için sekiz bin kişilik silâhlı bir birlik gönderilmesi ile ilgilidir.
Kim ve yaşlı Lama daha sonra, Hindistan'ı bir «cundan diğerine kateden ve mahallî hayatın benzersiz bir manzarasını gösteren 1500 mil boyundaki Büyük Hindistan Yolu üzerinde gitmeğe başlarlar. Kızını ziyaret etmek için yola çıkan zengin ve yaşlı Kulu'lu bir kadın da, bu kutsal adamı ve onun cheîa' sını, yani uşağını himayesine alır. Yaşlı kadın, çenebazın biridir ve muska talepleriyle, Lama'nın canını sıkar. Fakat mistik nehri arayan bu iki kişinin karınlarını da gayet iyi doyurur.
Bir akşam, Maverick adındaki irlandalı tugay, yol kenarında kamp kurmuştur. Tugayın, yeşil zemin üzerinde kırmızı boğa bulunan bayrağı Kim'i cezbeder. Yeşil bir sahada, kırmızı bir boğa gördüğü zaman talihinin açılacağını söyleyen bir kehaneti hatırlar. Hırsızlama adımlarla kampa daha da yaklaşan Kim keşfedilirTugayın Anglikan papazı Arthur Bennett ve onun Katolik adaşı Victor, Kim'i görürler. Papazlar, Kim'in boynundaki muskayı açar ve içindeki belgeden üstü başı perişan bu Hintli çocuğun gerçekte, müteveffa Çavuş O'Hara'nın oğlu olduğunu anlarlar.
Böylece keşfedilmesi, Kim için felâket olur. Şimdi, sevgili Lama'sından ayrılacak ve nefret ettiği mektebe gönderilecektir. Lama'ya, bu askerlerden bir iki güne kadar kaçacağına dair teminat verir. Fakat yaşlı Lama, herhangi bir müşkülle karşılaştığı zaman, yamnda hiç olmazsa kendisine yardım edecek birinin bulunması için, zengin dul kadınla birlikte gitmeğe karar verir.
Fakat Lama, tugayın, Kim'i mektebe göndereceğini öğrenince, Papaz Victor'un adını ve adresini alır ve çocuğun eğitimi için para göndereceğini vâdeder. Kim, yakın bir zamanda, sekiz bin kişinin cepheye gideceğini söyleyerek çevresindekileri hayrete düşürür. îlkin onun bu kehanetine gülerler ise de, kısa bir zaman sonra hakikat olur ve âsi sultanlara karşı harekete geçmeleri emredilir.
Bir müddet sonra, Lama'dan, içinde üç yüz rupi bulunan bir mektup gelir ve tanınmış St. Xavier mektebinde iyi bir eğitim görecek Kim'in masrafı için her sene bu kadar para gönderileceği vâdedilir. Victor, üstünde başında olmayan bu dilenci kılığındaki Lama'nm bu kadar parayı nasıl gönderdiğine hayret eder.
Kim'in kaçmaması için başına dikilen trampetçi çocuk Kim'i döver. Tugayın düzenli ve disiplinli hayatından son derece bedbahttır. Mahbub Ali'ye bir mektup göndererek, kendisini buradan kurtarmasında yardımcı olmasını yalvarır. Bir gün, at cambazı tugaya gelir ve Kim'i kaçırır. Kim, kendisinin, askerî hayattan böylece kurtarıldığını sanır, fakat Mahbub Ali onu, Etnolojik Araştırma Grubunun başkanı Albay Creighton'a teslim eder ve Albay da Kim'in, St. Xavier mektebine gideceğini söyler. Kim, bu Albayın, sekiz bin kişinin harekete geçmesi için emir veren kimse olduğunu anlar.
Bu mektepte mutsuz olan Kim, yine de çok çalışır ve zaman zaman dışarı çıkarak Lama ile buluşur. Mektep tatile girince, Kim, kendisini koyu kahverengiye boyar, başına bir sarık geçirir ve yeni bir macera yolunda yürümeğe başlar. Mahbub Ali'ye yalvararak, kendisini, yanma almasını rica eder, Mahbub'u öldürmek isteyenleri meydana çıkararak, kendisinin onun için faydalı biri olduğunu ispat eder.
Mahbub Ali, Kim'i, Simla'da Mr. Lurgan adında esrarengiz birine teslim eder. Kendisini, hasta incileri iyi eden bir adam diye tanıtan Mr. Lurgan'ın dükkânında her türlü pahalı taş, totemler ve hattâ bir gramofon dahi vardır. Mr. Lurgen, gerçekte, İngiliz gizli haber alma servisinin Hindistan'daki ajanıdır. Kime, nasıl müşahade edeceğini, nasıl hatırlayacağını ve nasıl gizli hareket edeceğini öğretir. Kim'i, kendi oğlu karşısına çıkararak, bu konuda neler öğrendiğini görür. Mr. Lurgan'm evinde, Kim, Hurree Chunder Mookerjee adında, İngilizler tarafından eğitilmiş şişman bir babu Hintli ile tanışır. Mookerjee, İngiliz gizli haber alma servisinde çalışır ve Kim'e, eğer mekteb devam eder ve derslerine çalışırsa, bir gün, kendisinin de gizli bir ajan olabileceğini veya Büyük Oyun denilen casusluğa katılabileceğini anlatır.
Kim, böylece, Xavier mektebine döner ve iki sene daha çalışarak, coğrafik sürveyer olur ki, bu, casuslar için faydalı bir meslektir. Mahbub Ali, bir gün, Albay Creighton'a, Kim'in hazır olduğunu söyler; Kim mektebi bırakır, Hintli rengine ve giysilerine bürünür. Kim'in yıllık masrafını ödemeyi vâdeden Lama ile buluşur. Beraberce, Ok nehrini aramak için (Yeni) Delhi'ye giderler.
Kim, trende, E. 23 ile tanışır. Büyük Oyunu oynayan bu Hintli casus, çılgıncasına, kendisini öldürmek isteyen düşmanlarından kaçmağa çalışmaktadır. Kim, bu casusun görünüşünü öylesine değiştirir ki, trenden indikleri zaman, kimse onun kim olduğunu bilemez. Kim, bu maharet ve inceliğinden ötürü bir defa daha övülür ve Kim; bir defa daha, Lama ile birlikte Hint yollarına düşer.
Yaşlı geveze Kulu'lu kadını tekrar görürler ve Mookerjee, casusluk işi için Kim'in istendiğini söyler. Biri Rus diğeri Fransız olan iki Çar (Rus) ajanı,kuzey bölgelerini nüfuz ederek, bir takım gizli araştırmalar yapabilmek için hain kralları rüşvetle satın almışlardır. Onların elegeçirilmesi emredilir. Kim ve Lama, beraberce, yüksek Himalayaların eteklerine giderler. Kim, bu basit ihtiyar adama, aradığı nehri orada bulacağını söyler. Lama, bir defa daha dağlık bir bölgeye geldiği için memnundur, fakat dik geçitler ve şiddetli kar fırtınaları, arkadaşına ayak uydurmakta güçlük çeken Kim'i şaşkına çevirir.
Bu arada, babu, Rusu ve Fransızı görür ve onlara rehberlik etmeyi teklif eder. Haritalarım ve mahalli kralları suçlayan mektuplarını bulur. Bu iki casusu, Kim'e ve Lama'ya götürür, ve yabancılar, bu kutsal adamla kavga ederek, her zaman beraberinde bulundurduğu kutsal resim ve haritaları yırtarlar.
Gazaba gelen Kim, onlardan biri ile boğuşur ve yaralar. Bu arada dağdan aşağı kayarken, Kim, ajanın sepetini alır ve civardaki Shamlegh köyünde, içindekileri kontrol eder. Yazılı bütün delilleri, vücuduna astığı deri bir torba içine koyarak, casusların diğer eşyasını uçuruma fırlatır.
Görevleri böylece, berbat bir şekilde netice veren casuslar, Mookerjee tarafından Himalayalar dışına götürülür. Fakat bu macera ve Himalayaların garip iklimi etkisini gösterir. Kim ve Lama hastalanır. Büyük Hint Yolunda gördükleri yaşlı kadın, her ikisine de bakar, ve Kim'i evlâtlık edinir. Kim, uzun ve ateşli uykusundan uyandığı zaman, babu'yu da ayak ucunda görür. Rustan çaldığı evrakı Mookerjee'ye verir. Babu, Kim'e, başarılı bir iş yaptığım söyler. Kim'in başarısını övenler arasında Mahbub Ali de vardır.
Saflığından ötürü, Kim'in de Büyük Oyunu oynadığını farketmeyen Lama'ya da bir mükâfat verilir. Yaşlı hanımın çiftliğindeki bir çayın, kutsal nehir olduğu anlaşılır ve bu yaşlı Tibetli Lama da bütün günahlarından temizlenir.
Tenkid
Kim, Huckleberry Finn kadar bir çocuk kitabı: yani normal bir macera hikâyesinden çok daha derinlere uzanıyor. Her iki karakter arasında bazı benzerlikler dahi var. Hem Kim, hem Huck, azimli, haşarı fakat samimi çocuklardır ve her ikisi de «medeniyetsin kısıtlamalarından nefret ederler ve büyük dış dünyada macera peşine koyulurlar: Huck, Mississippi nehrindeki salı üzerindedir, Kim de, Hindistan'ı kat-eden büyük yol üzerinde. Huckleberry Finn gibi Kim de, müellifin gençliğinin nostaljik bir tarzda hatır-lanışıdır. Kim ve Hipling arasındaki benzerlik tesadüfi değildir.
Kim'in plânı oldukça zahmetli ve satıhta. Biri birlerinden ayrı olan maceraların büyük nehri arayışı ve Kim'in ajanlık mesleğinde yetiştirilişi iyi bir şekilde kaynaştırılmamıştır. Maamafih, teker teker ele alındığında bu maceralar heyecanlandırıcıdır ve onların gevşekcesine bağlanmış olmaları pek göze çarpmaz. Kipling'in başlıca gücü, İngilizlerin üstünlük sağladıkları küçük hikâye tarzı idi. Somerset Maugham ki bu tür İngilizlerden biridirKipling için, sanatın büyük İngiliz üstadı dedi ve bu konuda, kendisine rakip olabilen de belki sadece D. H. Lawrance'dır.
Kim'in böylece dağınık bir şekilde plânlanmış oluşu, Kipling'in roman tarzından huzursuzluk duyduğunu gösterir ise de, kitabın, mahallî hususiyetler ve teferruatdaki zenginliği, kusurunu fazlasıyle telâfi ediyor. Kipling, Hindistan'ı çok sevdi ve burasını gerçekten anlayan bir kaç îngilizden biri idi. Gördüklerinden, işittiklerinden, hatta kokladıklarmdan zevk duydu. Bütün bunları Kim'de bol bol gösterdi.
1920'ler ve 1930'larda, Kipling'in aşırı milliyetçiliğini kınayan eleştiriciler, Hindistan'a beslediği sevgiyi göz önünde bulundurmadılar. Gerçi Kim'de kendisini, Doğu ve Batı arasındaki mizaç ve kültür çatışmaları ilgilendiriyor ise de, Kipling, hiç bir zaman, Batı değerlerinin üstün olduklarını iddia etmez. Mahbub Ali ve Mookerjee gibi kurnaz Doğulular, Hindistan'daki herhangi bir Batılıyı alt edebileceğinden, gerçekte, belki de, Doğu değerlerinin Batıdan üstün olduğunu söylemek istiyor. Yerliler de, St. Xavier mektebinde öğretilen îngilizceden çok daha renkli, atasözü dolu, esnek ve cazip bir dille konuşurlar.
Roman başladığı zaman, on üç yaşındaki Kim, kurnazdır, akıllıdır, kendi kendine yeterlidir ve sıcak kanlıdır. Fakat bir adam olabilmek için kendisini disiplin altına sokmasını öğrenmelidir; ve bunu da, Doğunun ve Batının en iyi taraflarını benliğinde kaynaştırarak başarır.
Yazar
Ayrıca Bknz Rudyard Kipling
Bombay'da 30 Aralık 1865 tarihinde doğan Rudyard Kipling Hint sanatından zevk alan bir ingillzin oğlu idi. Çocukluğunda Kim gibi, Hindistan âdet ve dillerini öğrendi. Hayatındaki bu zevkli devir, 1871'de birdenbire sona erdi. Zayıf ve miyop Kipling, zâlim ve hissiz bir haminin nezaretinde İngiltere'ye gönderildi. Devon'da Hindistan'da doğan İngiliz çocuklarının devam ettikleri bir mektebe gönderildi. Fakat Kipling, iyi bir öğrenci olmadığı gibi, spor sahasında daha da az başarılı oldu. Bu mektepteki maceralarını, daha sonra, klâsik bir İngiliz mektebindeki hayatı konu alan Stalky and Co. (1899) kitabında anlattı.
Üniversiteye gitmemeğe karar veren Kipling, 1883'te Hindistan'a döndü, ve Lahor Cicil and Military Gazette'ye giderek, zamanla birinci sınıf bir gazeteci oldu. Sadece gazeteci olarak kalmak istemeyen Kipling, maamafih, gazetesi için, Hindistan' daki ingiliz ordusundaki son derece coşkun ve egzantrik üç asker, Ortheris, Mulvaney ve Learoyd hakkında hikâyeler yazmağa başladı. Sonraları, 1888de Piain Tales from the Hills adında yayınlanan bu hikâyeler, İngiltere'de derhal tutundu. Aynı yıl ve 1892'de yazılan bir diğer kitabı ile, Kipling'in adı ingilizce konuşulan bütün ülkelere yayıldı.
Allahabad Pionner adındaki gazetede mesleğine devam eden Kipling, 1889'da ingiltere'ye dönerek Londra'da yerleşti. Kipling 1892'de Caroline Balestier ile evlendi ve karısının Amerika'nın Vermont eyaletindeki evine göç etti. Burada ancak dört sene yaşayan Kipling, karısının erkek kardeşi ile kavga etti ve ingiltere'ye döndü. 1900'de Güney Afrika'daki Boer harbini takip etti ve ingiliz emperyalizminin tâviz vermez bir savunucusu oldu.
The Light that Failed (Sönen Işık, 1890) ve Captains Courageous (Cesur Kaptanlar) 897adında pek başarılı olmayan iki romanından sonra, 1901'de, Kim adındaki şaheserini yayınladı. Eğer ve Gunga Din gibi şiirlerinden sonra en iyi bilinen eseri budur.
Yaygın şöhretine rağmen, Kipling, haşin ve kavgacı bir insandı. Birinci Dünya Harbinden sonra oğlu bu harpte öldü daha da haşin ve huysuz biri oldu. Harbin ateşli bir savunucusu olan Kipling, harpten sonra, imparatorluk Harp Mezarlığı Derneği'ni kurdu.
Gerçi 1920'lerde, Kipling'in şovenizm ve emperyalizminden tiksinti duyan yepyeni bir nesil yetişti ise de, kendisine biribiri ardına mükâfatlar bahşedildi. Nobel Mükâfatı (1907) ardından gelen Liyakat Madalyasını kabul etmedi. Kipling, uzun zamandır savunduğu emperyalizmin yıkılmasının arifesinde, 18 Ocak, 1936' da Londra'da öldü.
Diğer eserleri
Sönen Işık: Bu hissî, yarıotobiyografik hikâye, Dick Heldar adında bir sanatkâr hakkındadır. Heldar, Hartum'un düşüşü sırasında şöhrete erişir ise de, bu harp sırasında aldığı bir kılıç yarasından ötürü görmesini kaybeder.
Dick, ingiltere'de, çocuğa aile sevgisi nedir göstermeyen Bn. Jennett adında haşin bir kadın tarafından büyütülür. Maise adında bir diğer yetim çocuğu Dick'e anlayış gösterir ve onu, sanat çalışmalarına teşvik eder. Hartum'a bir muhabir olarak giden Dick Kipling'in hikâyelerinde olduğu gibi General Gordon'u kahramanca hareketler yaparken gösteren resimleri İniltere'de çok tutunur.
Fakat harpte, Dick'in gözleri zayıflar. Şaheseri için modellik yapan kadın, bir kıskançlık sırasında resmi parçalar ve artık kör olmak üzere bulunduğundan Maise de kendisini terkeder. Dick, harbin başladığı Mısır'a gider ve bile bile düşman kurşunlarına hedef olarak ölür.
Cesur Kaptanlar Kim gibi bu da, büyüyen bir çocuğun hikâyesidir. Maamafih, romanın kahramanı Harvey Cheyne, Kim'e hiç benzemez. Şımarık bir Amerikan çocuğu olan Harvey, bir transatlantikten denize düşer ve Gloucester'li balıkçılar tarafından kurtarılır. Babasının bütün serveti, balıkçılar arasında katlanmak zorunda kaldığı hayattan kendisini kurtaramaz; fakat bütün bu tecrübeler, fırtınalar ve dalgalar ve kahramanlık onu bir adam yapar. Tekrar babasının yanına gittiği zaman, artık şımarık bir çocuk olmaktan çıkmış, hayatın dalgalanmalarına göğüs gerebilecek bir genç olmuştur.
önce, Coccoz adında, üstü başı perişan bir kitap satıcısı kendisini ziyaret eder ve acındırıcı bir şekilde hiç bir değeri olmayan bazı kitapları satmağa çalışır. Bonnard, adamı incitmeden başından savar. Daha sonra, onun, çok fakir biri ve karısının hâmile olduğunu ve kendi yaşadığı binanın çatı kısmında soğuk bir yerde oturduklarını öğrenir. Adamın bu haline üzülen Bonnard, derhal hizmetçisine emir vererek, yiyecek ve yakacak gönderilmesini söyler.
Tekrar kütüphanesindeki kitaplar arasına dalan Bonnard, bir kitap katalogunda, eski bir kitaptan bahsedildiğini görür orta çağdaki, velîlerin hayatlarıyle ilgili Altın Efsane adındaki bu kitap, Fransız-caya, Jean Toutmouilleki her tarafı ıslak demektir ismindeki bir papaz tarafından çevrilmiştir. Bonnard, şimdi, koleksiyonuna bunu da ilâve etmenin ihtirası içinde yanıp tutuşur.
Ardından, 1869'da, kitap, Sicilya'daki özel bir koleksiyonda meydana çıkar. Koleksiyonun sahibi Polizzi adındaki adamla muhavere ettikten sonra, Bonnard, Sicilya'ya doğru uzun yolculuğa çıkar; fakat oraya vasıl olduğu zaman, adamın, kitabı Paris'e gönderdiğini ve kendi oturduğu evden bir kaç yüz metre mesafede satışa çıkarıldığını öğrenir. Bonnard, hayal kırıklığından ne yapacağını bilemez ve kendisine oyun oynandığından şüphelenir.
Bonnard, Sicilya'da, güzel bir Fransız kadını ve onun Dimitri Trepof adındaki kocası ile tanışır. Bir Rus prensi olan Trepof, kibrit kutuları toplamak için Avrupa'yı dolaşır. Çaresizlik içindeki bir koleksiyoncunun hislerini anlayacağım düşünerek, Bonnard, Altın Efsane'nin hikâyesini anlatır. Derhal Paris'e dönen Bonnard, açık arttırmaya çıkarılan kitabı satın almak için, cebindeki son frank'a kadar arttırır, fakat yine de başka birine kaptırır. Bu hazineyi, ismini ifşa etmek istemeyen bir koleksiyoncu satın alır. Altın Efsane, Bonnard'ın elinden ikinci defa kaçmıştır. Bir kaç hafta sonra, Noel zamanı, kapı çalınır ve sekiz yaşında güzel bir çocuk, Bonnard'a verilecek bir paketle içeri girer. Gayet güzel ambalajlanmış pakette, içinde, bir demet menekşe çiçeğinin altında, Prenses Trepof'un kartı ile birlikte müsveddeler vardır. Bonnard'ın ev işlerini yürüten Therese, prensesin, Bonnard'ın seneler önce iyilik yaptığı Mme. Coccoz olduğunu anlar.
Hikâye, beş sene sonra yeniden başlar. Bonnard, bir şatoyu ziyarete gitmiştir; orada Paul de Gabry adındaki ev sahibinin kütüphanesindeki kitapların katalogunu çıkaracaktır. Gabry'nin şatosunda yaşayanlar arasında ailenin bir dostunun yetim kızı da vardır. Kızın ismi Jeanne Alexander Allier'dır ve kendisinin, Bonnard'ın, gençliğinde âşık olduğu fakat başka bir erkekle evlenen Clementine de Lassay' ın torunu (romanın birinci baskısında kızı) olduğunu ispat eder. Bu tesadüf, Bonnard'da eski hâtıralarını canlandırır ve hayatının son yıllarını, eski sevgilisinin torununa adamağa karar verir.
Jeanne, Maître Mouche adındaki bir avukatın himayesindedir ve kız, gönderildiği mektepte kendisini son derece bedbaht hisseder. Bonnard, Mouche' in müsadesini alarak, Jeanne'nin devam ettiği mektebi ziyaret eder ve mektebin, hiç evlenmemiş Matmazel Prefere adındaki haşin bir kadın tarafından yönetildiğini görür. Mektep müdiresi, Bonnard'ın bekâr olduğunu ve enstitünün bir mensubu olduğunu öğrenince, evlenme içgüdüleri harekete geçer ve Jeanne'm tabiî başında kendisi bulunması şartı ile-Bonnard'ı, Paris'te muntazaman ziyaret edebileceğini söyler. Kadın, zamanla Bonnard'a öylesine askıntı olur ki, Bonnard, evlenmek niyetinde olmadığını söylemeğe mecbur kalır. Bonnard'a hiddetlenen Mile. Prefere, Bonnard'ı, Jeanne ile uygunsuz ilişkiler kurmak istemekle suçlar ve onun bir daha mektebe ayak basmamasını söyler.
Bonnard öylesine hiddetlenir ki, bir ara hastalanır. İyileştiği zaman, mektepte, Jeanne'ye çok kötü muamele edildiğini öğrenir. Mouche, kızın cep harçlığını kesmiş ve müdire de, ağır bedenî işleri yaptırmağa başlamıştır. Kitaptan başka bir şey düşünmeyen ihtiyar bir adamdan beklenmeyen bir azimle, mektebe gider, bir hademeye rüşvet vererek, kızı kaçırır ve Gabry'nin evine götürür. Gabry, Bonnard'm hapsedilmesine yol açabilecek ciddi bir suç işlediğini söyler. Gabry, daha sonra, yıldırabileceğini veya rüşvetle satın alınabileceğini ümit ederek, Mouche'yi görmeğe gider. Avukatın, himayesinde bulunan kimselerin ailelerinden müvekkillerinden fazla miktarda para sızdırarak kaçtığını öğrenir ve rahatlar.
Jeanne şimdi Bonnard'm himayesine girer ve Bonnard'ın evinde yaşamağa başlar. Jeanne, Bonnard'm evine, o zamana kadar bilinmeyen neşe ve canlılık getirir. Hayatında hiç bir zaman baba olmamış Bonnard, şimdi bir çeşit büyük baba olarak zevklenir. Bonnard'm, araştırmalarına yardım ettiği Geliş adında bir talebe vardır. İki genç biribirlerine âşık olur ve senesi dolmadan nişanlanırlar. Geliş, Jeanne' in kendisine drahoma vermemesini söyler ise de, Jeanne'nin bir çeşit hem annesi hem babası olarak hareket eden Bonnard, Jeanne gibi bir kızın başlık vermeden evlenemeyeceğini anlatır. Parayı bulmak için, aşk ve çocukların herhangi bir kitaptan daha önemli olduğu düşüncesi ile, aralarında Altın Efsane' nin de bulunduğu bütün kitaplarını satar. Bu fedakârlık, maamafih, onun için, sadece yeni bir hayatın başlangıcıdır. Kır bölgesindeki bir kulübeye çekilir ve şimdi, kendisini bir botanist olarak yetiştirir. Bon-nard'm son eseri, çiçeklerin tozaklanmaları ile ilgili küçük bir kitaptır.
Tenkid
Okuyucu yine de bunu, hissî ve hafif bir roman olarak düşünmemeli. Kitabın başarısı Bonnard'ın şahsiyetinde: Şefkatli, iyi huylu, beşerî ve hafifçe egzantrik. Habîs bir insan yaratmak kolay. îyi bir adamın, inandırıcı bir resmini çizebilmek çok daha zor. Okuyucu, iyi insanların mevcut olabileceğine inanmadığı takdirde, Bonnard'ı, insanın yüreğini ferahlatan iyi bir insan olarak zevkle okuyacaktır.
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....