Arama

Kelile ve Dimne - Beydaba

Güncelleme: 31 Temmuz 2016 Gösterim: 91.872 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mayıs 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Kelile ve Dimne

Ad:  Kelile ve Dimne.jpg
Gösterim: 1973
Boyut:  79.1 KB

Sanskrit dilinde KARATAKA DAMANAKA, hükümdarlara öğüt vermeye yönelik, ahlaki içerikli Hint masal derlemesi.
Sponsorlu Bağlantılar

Doğu uygarlığının ölümsüz yapıtları arasında yer alır. Adı yapıtın başkahramanları olan iki çakaldan (daha eski çevirilerde Kalilag ve Domnag) gelir. Bir giriş bölümü ve 15 öyküden oluşur. İS 3. yüzyılda Vişnu mezhebine bağlı bir Brahman tarafından Keşmir’de yazıldığı sanılmaktadır.

Sasani hükümdarı I. Hüsrev’in özel hekimi Burzo’nun 6. yüzyılda derlemeden yaptığı Pehlevice çeviri, üç yüzyıl kadar sonra İbn Mukaffa tarafından Arapçaya aktarıldı. Arapça metin Yunanca, Farsça, İbranice, Latince, İspanyolca, İtalyanca, Slavca, Türkçe, Almanca, İngilizce, Felemenkçe ve Fransızca gibi dillere yapılan çevirilerin çoğuna temel oluşturdu.

Kâşifi’nin 15. yüzyılda Envar-ı Süheylî adıyla yaptığı Farsça çeviri Türk edebiyatını en çok etkileyen çeviridir. En yetkin Farsça çeviri olarak kabul edilen bu yapıt Hüseyin Baykara’nın vezirlerinden Emir Ahmed Süheyli adına yazılmıştır. Derlemenin ilk Türkçe metni ise Kul Mesud’un Aydınoğlu Umur Bey’e sunduğu yapıttır. Ebu’l-Maali Nasrullah bin Mehmed’in Gazneli Behram Şah adına Arapçadan Farsçaya çevirdiği metnin eski Anadolu Türkçesine çevirisi olan bu yapıt (1934’te Kraköw’da basılmıştır), daha sonra I. Murad adına manzum biçimde yeniden kaleme alındı. Alaeddin Ali’nin (Vasi Alisi) Hümayunname (ös 1835) adıyla I. Süleyman’a (Kanuni) sunduğu yapıt, Türk edebiyatındaki en önemli çeviriler arasında sayılır.

Osmanzade Taib’in Zübdetul-Eshar, Adanalı Ramazanizade Abdünnafi Efendi’nin Nafiul-Aşari adlı çevirileri de Hümayunname' den yararlanılarak yapıldı. Ahmed Midhat II. Abdülhamid’in emriyle Elümayunname'yi sadeleştirdiyse de bu yapıt yayımlanmadı. Taşkentli Fazlullah bin İbrahim’in Doğu Türkçesine, Abdülallam Faiz Hanoğlu'nun da Kazan Türkçesine çevirdiği (1889’da basılmıştır) derleme, günümüz Türkçesine Ömer Rıza Doğrul tarafından İbn Mukaffa’nın Arapça nüshası temel alınarak Kelile ve Dimne adıyla çevrildi ve bir araştırma yazısıyla birlikte yayımlandı (1941).

kaynak: Ana Britannica
BAKINIZ Beydeba

Son düzenleyen Safi; 31 Temmuz 2016 02:33
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Mayıs 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Kaille ve Dimne


hükümdarlara öğüt vermek amacıyla yazılmış ahlaki bir hint masal derlemesi. Bu ad, yapıtın kahramanları olan iki çakalın sanskritçe karşılığı olan Karataka ve Damanaka (daha eski metinlerde Kalilag ve Damnag) sözcüklerinden gelir. Sanskritçeden pehlevi diline, oradan arapçaya çevrilmiş, hıristiyan dünyasında da büyük ilgi ile torşılanmıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

İ.S. III. yy.'da adı bilinmeyen bir brahman tarafından Keşmir'de kaleme alındığı sanılmaktadır. Yapıt, bir giriş bölümü ile "insan zekâsının kullanılacağı hal” anlamına, “tantra” adını taşıyan beş kitaptan oluşur. Hayvan masalları söylemek suretiyle hükümdarlara öğütler veren bu yapıt, ibnülmukaffa tarafından arapça nazma sokuldu. Bu çeviri, daha sonra öteki dillere yapılan çeviriler için bir kaynak olmuştur. Kelile ve Dimne, türkçeye önce Kul Mesut tarafından farsça bir nüsha esas alınârak aktarılmış ve Aydınoğlu Umur Bey'e (1309-1347) sunulmuştur.

Türkçe çevirilerin en önemlisi Alaattin Ali Çelebi'nin (XVI. yy.) farsça metinlerin en güzeli olduğu kabul edilen Envar-ı süheyı’yi esas alan ve Kanuni Sultan Süleyman'a sunulan Hümayunname adlı yapıtıdır. Hümayunname' nin Bulak ve İstanbul baskıları vardır. Türkçede Kelile ve Dimne çevirileri ve uyarlamaları üzerinde pek çok çalışma yapılmıştır. Son olarak Ömer Rıza Doğrul’un, ibnülmukaffa nüshasından yaptığı çeviri, Milli eğitim bakanlığı yayınları arasında yer aldı.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 31 Temmuz 2016 02:13
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
22 Kasım 2007       Mesaj #3
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi

Kelile ve Dimne

15. yüzyıl Pers el yazmasıdır. MÖ 1. yüzyıl civarında yaşadığı düşünülen Beydeba tarafından kaleme alınan Kelile ve Dimne fabl tarzında hikayeler barındıran bir hikaye kitabıdır.
Beydeba'nın yaşadığı zaman hakkında birçok ihtilaf bulunmakta ise de kitabın Depşelem isimli bir Hint hükümdarı zamanında yazıldığı düşünülmektedir. Zira eserin hükümdara sunulduğu ve hükümdara bir tür nasihat niteliğinde olduğu öne sürülmüştür. Fabl türünün ilk ve en önemli örneklerinden olan Kelile ve Dimne`deki hikayeler siyasetten erdeme kadar birçok farklı konuyu ele almıştır. Eser adını ilk bölümündeki bir hikayenin kahramanı olan iki çakaldan almıştır; "doğrunun ve dürüstlüğün" simgesi "Kelile" ile "yanlışın ve yalanın" simgesi "Dimne".

Sanskritçe yazılmış olan eser ilk önce Pehlevice'ye, sonra Pehlevice'den Arapça'ya ve daha sonraları Arapça'dan Farsça'ya çevrilmiştir. Batı dillerine olan tercümeleri bu son Farsça çeviriden yapılmıştır. Edebi otoritelerce, Ezop ve La Fontaine fabllarının, Kelile ve Dimne`den ilham alınarak yazıldığı öne sürülür.

Yazar Hakkında


M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış olan ünlü Hint yazarı. Beydeba’nın hayatı hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Gerçek ismi ve ırkı üzerine birçok farklı görüş ortaya atılmış olsa da, tarihçilerin çoğu adı Ketku olan bir aryan olduğu kanısındadır.Baküye’de doğup, sonraları Hindistan’a göç ettiği rivayet edilir. Vefaat yeri ve tarihi üzerine hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Fabl türünün en önemli eserlerinden biri olan Kelile ve Dimne’yi Depşelem isimli bir Hint Hükümdarı döneminde kaleme almış, eserini hükümdara sunmuştur. Eserde bulunan hikayelerde siyaset, erdem ve eğitim gibi birçok farklı konu işlenmiştir. Bu eser zalimliği ile tanınan Hükümdar Depşelem’e dolaylı bir nasihat niteliğindedir diyebiliriz. Eser adını ilk bölümündeki hikayelerin kahramanı olan iki çakaldan almıştır; “doğruluğu ve dürüstlüğü” simgeleyen "Kelile" ile “yanlışlığı ve yalanı” simgeleyen "Dimne". Beydeba, hiç kuşkusuz, Hint edebiyatında eşsiz bir yere ve öneme sahiptir.

Kelile ve Dimne


Günlerin birinde iki arkadaş yaşarmış. Bu arkadaşların biri çok dürüst, çok aklıllı ve de çok çalışkanmış. Diğer arkadaşı ise yalancı,tembel ve çok kurnaz biriymiş. Dürüst olanın ismi Kelile, diğerinin ismi se Dimne’ymiş.
Bir gün bu iki arkadaşın yaşadığı ülkenin padişahı, ülkede hiç vezir bulamamış. Dimne ile Kelile arasında bir seçim yapacakmış. O da Dimne’yi seçmiş. Çünkü o çok kurnaz biriymiş. Ülkenin kralı onu vezir yapmış. Ona çok güveniyormuş
Günün birinde kral odada yalnı başına otururken, bir ses gelmiş. Çok derin bir sesmiş. Bu sesin kaynağını öğrenmek için araştırmalar yapmış. Ama hiçkimseye de söyliyemiyormuş derdini. Çünkü koskoca bir kral, bir sesten korkar mıymış hiç! Her neyse. Dimne, kralın bir şeylerden korktuğunu biliyormuş.
Bir gün, Dimne yine kralın yanındayken yine o ses gelmiş. Ses bir inek sesiymiş. Ama kral bunu çözememiş. Kral korkuyla orada dururken Dimne neden korktuğunu anlamış. Sesin kaynağına doğru yol almış. İşte o zaman kral sesin bir inekten geldiğini sezinlemiş.(Nihayet!) Kral, bu ineği çok severmiş. Her gün onunla oynamaya başlamış. Dimne bu olayı kıskanmaya başlamış. Ve bir iftira uydurmuş. Krala şöyle demiş:

"- Sayın kralım, bu inek sizin tahtınıza göz koyuyor. Bunun böyle sürüp gitmesine göz yumamazsınız sanıyorum."
demiş. Kral da düşünmeye başlamış.
O düşüne dursun, Dimne ineğin yanına gidip şöyle demiş:
"-Bak inek kardeş, ben kralın yanından geliyorum. Kral yakında seni kesip kendine yemek olarak pişirecek. Sen buradan kaçamazsın da. Benden söylemesi."
demiş. Ama inek bunu pek kafasına takmamış kral kadar. Fakat içinde hâlâ içinde bir şüphe varmış doğrusu.
Yine günlerden bir gün kral onun yanına gitmiş. Bunu gören inek, hemen ona saldırmaya başlamış. Kral bunu görünce Dimne’nin sözlerini doğrulamaya başlamış. Hemen ineği öldütmüş.

*****
Aradan 2 yıl geçmiş. (Aradan uzun bir süre geçmiş diyordu. Fakat ben 2 yıl dedim.) Kral yaptığıdan pişmanmış. Ama bir şey de yapamamış Dimne’ye. Çünkü onu suçsuz olarak görüyormuş.
Annesi o anda içeri girmiş:
"- Bak evladım", demiş. "Sen, Dimne’nin suçsuz olduğuna inanmaya devam et. Ama şunu da bil ki, bugün ineğini öldüren, yarın seni öldürür. Eğer canını seviyorsan öldür onu."
Kral bu sözlerden etkilenmiş. Ve Dimne’yi öldürmüş.

*****
Kelile ise bu durumdan etkilenip, hastalanmış. Ve sonunda ÖLMÜŞ.
Bu iki arkadaşın sonu böyle bitmiş. Eğer Dimne bunları söylememiş olsaydı, şu anda yaşayabilirdi. Hem de vezir olarak.


Ateş Sıcağında Dürüstlük Sınavı


Bir zamanlar Basra'da ormanla kuşatılmış bir ada vardı. Ada değil sanki bir cenneti burası. Yemyeşil ağaçlar... Berrak sular... Kuşlar... Çiçekler... Birbirinden güzel canlılar yaşardı, ormanda. İçlerinde birisi vardı ki, oldukça değişikti. Keskin dişleri vardı.Güçlü pençesi...
Çok çevikti.
Kaplandı bu.
Gücü sayesinde ormanın kralı olmuştu. Suçluları hemen cezalandırırdı.
Haksızlığı önlerdi. Yoksullara yardım ederdi.
Hayvanlar onu hem seviyorlar hem de korkuyorlardı. Kaplanın miniminnacık bir de yavrusu vardı.Gözü gibi koruyordu onu.Ormanın yönetimini ölünce ona bırakacaktı.
Yönetime ilişkin bilgilerle donatmıştı onu.
Haklı ile haksızı nasıl ayırdedeceğini öğretmişti. Suçlunun nasıl belirleneceğini... Nasıl cezalandırılacağını... Haklıya hakkının ne şekilde verileceğini... Toplum yararın çalışanın hangi biçimde ödüllendirileceğini...
Her ölümlü gibi Kaplan da göçüp gitti bu dünyadan.
Yavru henüz büyümemişti.Babası sağlığında onu ormanın yönetimine getirmemişti.
Bu durum, ormanda karışıklığa yol açtı. Vahşi hayvanlar birbirlerine girdiler. Herkes liderlik peşindeydi.
Büyük kavgalar oldu. Birçok hayvan birbirini hırpaladı. Bazıları öldü.
Sonuçta galip çıkan aslan oldu.
Dev pençeleriyle herkese korku verdi. Hiç kimse karşısına çıkamadı.
Yavru Kaplan çaresizdi. Bir süre ortalıkta görünmedi.
Kimsenin olmadığı ıssız yerlerde gezindi.
Epeyi bir zaman başıboş, serseri gibi dolaştı. Sonunda pençesi kuvvetlenmişti. Oldukça güçlenmiş, dişleri de keskinleşmişti.
Gitti, yaşlı kaplanlara danıştı. Arslana karşı bir harekete girişmek istiyordu. Yaşlılar deneyimlerini anlattılar... Onu yüreklendirdiler... Fakat herhangi bir eyleme giriştiğinde onu destekleyemeyeceklerini söylediler.
Yavru Kaplan, Arslan'a bizzat kendisi gitti.
Arslan, iyi kalpli biriydi.
Kaplan'ı sarayına aldı. Yakınında bir görev verdi. Her defasında ona güvendiğini belirtiyordu.
Günler böyle geçip giderken...
İlginç bir olay oldu.
Hava sıcak mı sıcaktı. Bunalmıştı herkes. Uzak bir yerde görülmesi gereken bir iş çıktı.
Arslan sarayda düşünceli düşünceli geziyordu.
"- Bu görevi kime verebilirim? Kim bunun üstesinden gelebilir?"
diye koşuşturuyordu.
Kaplan içeri girdi.
"- Sizi bu düşünceye düşüren nedir?" diye sordu.
Arslan,
"- Hava çok sıcak olduğu için kimse görev istemiyor.", dedi.
Kaplan,
"- Havanın sıcak olması göreve koşmaya engel değildir.", dedi; "İzniniz olursa bu işe ben gitmek istiyorum."
Arslan çok şaşırdı. "Nasıl olur" diye düşündü. Kimse gitmek istemezken... Gerçi kaplana güveniyordu. Onun bu işi başaracağına da inanıyordu.
"- Beni çok sevindirdin.", dedi.
Kaplan hemen davrandı. Yanına birkaç asker de alarak yola çıktı. Havada ateş sıcaklığı vardı. Güneş yeryüzünü ateş yalımı gibi yakıyordu. Epeyi yol aldılar. Artık yürümek imkansızlaşmıştı. Kaplanın yanındakiler daha fazla dayanamayacaklarını söylediler.
Biri atıldı:
"- Şurada, serin bir yerde dinlensek dönüp gitsek arslanın ne haberi olacak?" diyecek oldu.
Kaplan kestirip attı:
"- Sizler dayanamıyorsanız geri dönün. Ben tek başıma devam ederim. Padişahımızın bize güvendiğini biliyoruz. Bu güvene layık olmalıyım."
Kaplanın bu sözleri Arslanın kulağına gitti. Sevincine diyecek yoktu. Kaplana o olaydan sonra önemli görevler verdi. En yakınına aldı. Hayatı boyunca çok güvendi.

Son düzenleyen Safi; 31 Temmuz 2016 02:23
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
3 Kasım 2010       Mesaj #4
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
FABL: Hayvanlar ya da cansız varlıklar arasında geçen bir olayı, çoklukla manzum olarak anlatan ve öğüt veren yazılara fabl denir.
Fablların kahramanları genellikle havyanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür, konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır.

Kelile ve Dimne


Kişilerinin çoğunluğunu hayvanların oluşturduğu, felsefî düşüncelerle beslenmiş öykücükleri içeren ünlü kitap. 1. yüzyılda yaşadığı sanılan ve bu yaşantısı üzerine bilgi bulunmayan, adı Beydba, Beydeba, Bidpai, Pilpay vb. biçimlerde okunan Hintli bir düşünürün Sanskritçe yazdığı bu yapıt, dünyanın birçok dillerine çevrilmiştir. 14. yüzyıldan bu yana birçok kez Türkçeye de çevrilen yapıt, Hint ve Doğu yaşam felsefesini yansıtır.

İran Hükümdarı Hüsrev Nuşirevan'ın (531-579) buyruğuyla Berzeveyh adında bir bilgince Sanskritçeden Pehlevi diline "Envâr-ı Süheyli" adıyla, Abdullah İbn Mukaffa tarafından 762'de Farsçadan Arapçaya, Salikoğlu Molla Ali tarafından da "Hümayunname" adıyla Türkçeye çevrildi.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 31 Temmuz 2016 02:25

Benzer Konular

15 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
27 Kasım 2010 / özlem Cevaplanmış