Arama

Tevfik Fikret

Güncelleme: 12 Kasım 2016 Gösterim: 68.292 Cevap: 3
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
24 Nisan 2006       Mesaj #1
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Tevfik Fikret

Ad:  Tevfik Fikret.jpg
Gösterim: 4967
Boyut:  28.5 KB
(1867 İstanbul-1915 İstanbul), Şair. Ortaöğrenimini Aksaray Mahmudiye Rüştiyesi ve Galatasaray Sultanisi'nde tamamladı (1886). Galatasaray'ın İlk Bölümü'nde (1894-1895) ve Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Bu döneminde, Mirsad dergisinin açtığı "Sitayişi Hazreti Padişahi" konulu şiir yarışmasına katılarak birincilik kazandı (1892). Servetifünun'un yönetimini aldıktan sonra (1896) şiirlerinin özünde ve biçimlerinde dönüşümler yapmasına yol açan yeni yeni görüşler kazanan Fikret, yaşadığı toplumun insanlarını görmeye başladı. Bu duygularla okuduğu Batılı sanatçıların gerçekçi yapıtları arasında bağlantılar kurdu.
Sponsorlu Bağlantılar

Hüseyin Cahit'in "Edebî Hatıralar"ında belirttiği gibi, bir milliyet ve vatanperverlik ocağı hâline gelen Servetifünun çevresinde, zorbalıktan ve saraydan nefret, özgürlük ve meşrutiyet fikirlerine bağlanma duyguları içinde daha sonraki kişiliğinin belirtilerini buldu. Toplumun sefalet içindeki insanlarının şiirlerini yazdıkça, toplumsal sorunlar üzerinde düşünmeye başladı. Bir süre sonra Edebiyatı Cedide akımı içinde birleşen sanatçılarla uzlaşamayarak Aşiyan'a çekildi. II. Meşrutiyet ilân edildikten sonra Hüseyin Cahit ve Hüseyin Kâzım ile birlikte Tanin gazetesini çıkardı. Ne var ki iktidara geçen İttihat ve Terakki Fırkası'nın ülkenin yarı sömürge durumuna gelmesine yol açan dışa bağımlı ekonomik ilişkilere girdiğini ve bürokratlarla paşaların yabancı sermayenin koruyucu kanatları altında "han-ı yağma"dan paylarını aldıklarını gördükçe umutsuzluğa düştü, politik çalışmalarını sürdürmedi.

Bir süre Galatasaray Lisesi müdürlüğünde bulundu. Eğitim alanındaki girişimlerinin de tepkiyle karşılanması üzerine Robert Kolej'deki öğretmenliğine döndü. Yaşamının sonuna kadar bu görevde kaldı. "Bugün mesela Veli dayılar için, münhasıran onların anlayacağı gibi bir yazı dili tasavvur edemiyorum..." diyerek öteki Servetifünuncuların beğenisinden ayrılmayan görüşler ileri sürer. Dildeki bu kuşkuculuğuna karşın, divan edebiyatının, sözcüklerin dilbilgisi içindeki yerine göre koşulladığı uyak anlayışı yerine, kulağa bağlı uyak, (daha sonra) konuşma dilinden yararlanma gereksinmesi duyar; bütün güzelliği ararken "serbest nazım"a doğru sürekli bir açılma gösterir.

Değişik "nazım biçimleri" deneyerek bu atılımları, dörtlü, beşli kuruluşlarda uygulandığı gibi, ikili üçlü kuruluşlarda göstermekten çekinmez. Dünya görüşüyse, ezilen tabakaların insanlarına acıma biçiminde başlar, yaşadığı dönemdeki egemen sınıf baskılarının artmasıyla birtakım sorulara dönüşür. Bu sorulara karşılıklar aradıkça, yaşadığı dönemi sınırlayan kültür koşullarını aşarak, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dediği gibi "geçmişi olduğu gibi, iyi, kötü atmak ve yeni bir hayata başlamak" zorunluluğunu duyar. Bu aşamadan sonra, artık Osmanlı kültür koşullarının değil, çağın adamı olmak ister. Özgürlük düşünüşünü somutlamaya başlayınca ekonomik hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan kitlelere tanınan siyasî özgürlüklerin bir anlamı olmadığını görür ve gösterir.

Yapıtları:
  • "Rübab-ı Şikeste" (1900),
  • "Halûk'un Defteri" (1911),
  • "Şermin" (1914),
  • "Rübabın Cevabı" (1912),
  • "Tarihi Kadim-Doksanbeşe Doğru" (1928, "Eski Çağlar Tarihi" adıyla A. Kadir'in günümüz diliyle yenileştirdiği basım, 1967).
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen _Yağmur_; 12 Kasım 2016 12:13
Biyografi Konusu: Tevfik Fikret nereli hayatı kimdir.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Ağustos 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  UNLU-SAIR-TEVFIK-FIKRET-KARTPOSTAL-EDEBIYAT-KONU__36798454_0.jpg
Gösterim: 3695
Boyut:  159.2 KB

TEVFİK FİKRET,
asıl adı Mehmet Tevfik, türk şair (İstanbul 1867 - ay. y. 1915). Babası istibdat döneminde İstanbul'dan uzaklaştırılan, mutasarrıflık göreviyle bulunduğu Gaziantep’te ölen Hüseyin Efendidir. Hac yolculuğu sırasında koleradan ölen annesi Refıa Hanım işe küçük yaşta yetim kalan ve İstanbul'a getirilerek müslüman inancıyla yetiştirilen sakızlı rum kökenli bir anne ile babanın çocuğudur. Galatasaray sultanisi'nı birincilikle bitirdi (1888). Bir süre Babıâli istişare odası'nda memurluk yaptı. Yüksek ticaret okulu'nda fransızca, yazı dersleri verdi. Dayısı Trabzon valisi Mustafa Beyin kızı Nâzıme Hanımla evlendirildi; bu evlilikten oğlu Haluk doğdu (1895). 1896 yılında Robert kolej de öğretmenliğe başladı. 1896-1901 yıllarında Serveti tünün dergisinin yönetiminde bulundu; bu dönemde özellikle fransız edebiyatını örnek alan, genellikle bireysel konuları işleyen, yabancı sözcükler ve dil kurallarına geniş yer veren, daha çok aydın okurlara seslenen yeni bir edebiyat akımının (EDEBİYATI CEDİDE) önde gelen temsilcisi olarak tanındı (bu dönemdeki yenilikçi şiirlerini.
Sponsorlu Bağlantılar
Rûbabı şikeste [1900] kitabında topladı) Hüseyin Cahit Yalçın'ın bir çevirisinde geçen Fransız devrimi’yle ilgili sözler Serveti fünun’un kapatılmasına yol açmış (1901), bundan kısa bir süre önce de arkadaşlarıyla arası açılan Tevfik Fikret dergiden ayrılmıştı. Edebiyat ı cedide topluluğunun dağıldığı, Abdülhamit ll'nin baskısının yoğunlaştığı bu dönemde Robert kolej1 in yakınında planını kendi çizerek yaptırdığı ve Aşiyan adını verdiği (1905) evde yaşıyor, düşünce ve siyasette özgürlüğü savunan şiirleri (Tarihi kadim, Bir lahzai taahhur, Millet şarkısı vd.) gizlice elden ele dolaşıyordu. İkinci meşrutiyet'ın ilanından (1908) sonra toplumsal, siyasal konularla çok yakından ilgilendi. Bazı eski arkadaşlarıyla (H. C. Yalçın, Hüseyin Kâzım Kadri) yeniden bir araya gelerek Tanın gazetesini çıkarmaya başladı. Bu dönemde ittihat ve Terakki yönetimince Galatasaray lisesi müdürlüğüne getirildi (1909); okulun yeni binasını yaptırarak çağdaş öğretim yöntemlerini uygulamaya başladı. Maarif nazırı Emrullah Efendi'yle aralarındaki anlaşmazlık yüzünden görevi bıraktıktan (1910) sonra Robert kolej'de ölümüne dek dere vermeyi sürdürdü. Yaşamının bu son döneminde ittihat ve Terakki yönetiminin geçmişi anımsatan baskıları (Doksan beşe doğru), yolsuzlukları (Hanı yağma), yanlış bir siyasal kararla Birinci Dünya savaşı'na girilmiş olması (Sancakı şerif huzurunda) onun sert eleştirilerle dolu toplumsal şiirler yazmasına yol açtı. Çağın bilimsel ve teknik gelişmelerine ayak uydurulması, dinsel ve toplumsal baskılara son verilerek laik ahlakın benimsenmesi, bütün insanların bir ve eşit sayılması gibi düşünceler, oğlu Haluk'a seslenen bir dizi şiirini besledi (Haluk'un defteri, 1911). Yaşamının son yıllarında eğitimci Satı Bey’ in isteği üzerine çocuk şiirleri kaleme aldı (Şermin, 1914). O zamana dek aruz vezniyle yazdığı halde bunlarda hece veznini kullandı. Servet-i fünun dönemindeki bireysel şiirlerinde, hatta daha sonraki dönemin toplumsal ürünlerinde uyguladığı bazen çok zor anlaşılan dili ve anlatımı bir yana bırakarak çocuk şiirlerinde sade türkçeyi, konuşma dilini kullandı. Öğrencisi olduğu Recaızade Ekrem'in şiirle ilgili görüşlerinden, özellikle Talim i edebiyat tâki (1872) değerlendirmelerinden yer yer etkilenmişti. Serveti fünun dergisinin yönetimine onun tavsiyesiyle getirilmiş, bu dergide Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, H C Yalçın gibi yazarlarla birlikte yeni bir edebiyat anlayışını geliştirmişti. Bu dönemde Tanzimat şiirinden türlü yönleriyle ayrılan örnekler ortaya koydu: bir grup şiirinde François Coppeö'nin de etkisiyle ezilen insanlara, çocuklara, kadınlara, yoksullara acıma duygusunu dile getirdi (Hasta çocuk, Balıkçılar, Verin zavallılara), içinde yaşanan dünyanın düzensizliklerine, getirdiği mutsuzluklara karşı okurlarını doğaya ve düşsel bir dünyaya çağırdı (Ömri muhayyel). Resim sanatıyla yakından ilgiliydi, kendi si de çok iyi resim yapardı. Birçok şiirinde doğayı ayrıntılarıyla sergiledi; doğa görüntüleri ve insan portreleri canlandırdı (Aveng-i şuhur, Aveng-i tesavir). Aruz veznini ustalıkla kullandı. Karşılıklı konuşmalara yer verdiği şiirlerinde veznin zorlamalarını azalttı, doğal söyleyişe yaklaştı (Hasta çocuk, Balıkçılar). Bir şiir boyunca farklı kalıpları kullanarak (müstezat) aruz vezninde yeni ses düzenleri oluşturdu. Farklı konuların farklı vezinlerle anlatılabileceğini ileri sürerek bu yolda denemeler yaptı (Yağmur). Şermin kitabında çocuklar için yazdığı şiirlere gelinceye değin şiirin kendine özgü, ayrı bir dili olması gerektiğine inanıyor, bu yüzden dilin sadeleştirilmesi ne karşı çıkıyordu. Arapça, farsça sözcükler, yabancı kurallara göre kurulmuş tam lamalarla dolu dili, sanat oyunlarıyla beslenen istiareli, mecazlı anlatımı onun şiirini büyük okur topluluğunun anlamasını gitgide daha çok zorlaştırdı. Serveti fünun dergisinde arkadaşlarıyla birlikte savunduğu ve uyguladığı yenilik anlayışı Ahmet Mithat, Ahmet Rasim gibi yazarlarca eleştirilmiş, halka uzak görülen bu şiirler, dolayısıyla Edebiyat-ı cedide şairleri dekadan diye suçlanmışlardı, ikinci meşrutiyet'ten sonraki dönemde Tevfik Fikret’e din, tarih, uygarlık, insancılık gibi konulardaki görüşleri dolayısıyla daha ağır suçlamalar da yöneltildi, içeriğindeki yeniliğe, çağdaşlığa karşın dili hızla eskimiş olan bu şiiri günümüz türkçesine uyarlama yolunda denemeler yapıldı (Bugünün diliyle Tevfik Fikret [A, Kadir,' 1967], Kırık saz [A. M. Dıranas, 1975]).
Tevfik Fikret lised (Özel), Ankara’da fransızca ağırlıklı öğretim yapan özel [ise. Ankara Öğretim derneği tarafından Özel Ankara ortaokulu adıyla kuruldu (1964). 1967-1968 öğretim yılında lise bölümünün açılmasıyla Tevfik Fikret lisesi adını aldı. 1972-1973 ders yılında hazırlık sınıfı oluşturulan okula sınavla öğrenci alınmaya başlandı. 1977-1978 ders yılında Anadolu liseleri kapsamına alınan okulda öğrenim süresi bir yılı hazırlık olmak üzere yedi yıldır. 1980-1981 öğretim yılından bu yana hazırlık sınıfına sınavla öğrenci alın Öğretim derneği, 1984'te kendi yapısı içerisinde Ankara öğretim derneği Tevfik Fikret eğitim vakfı’nr kurarak okulun yönetimini vakfa bıraktı. Okula kolejlere giriş sınavlarında alınan puanlara göre öğrenci kabul edilir.

Kaynak: Büyük Larousse

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
12 Kasım 2016       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Tevfik Fikret


Asıl adı mehmed tevfik (d. 26 Aralık 1867, İstanbul - ö. 19 Ağustos 1915, İstanbul), Edebiyat-ı Cedide’nin en önemli temsilcisi olan şair. Toplumsal içerikli şiirleriyle ilerici düşüncelerin simgesi haline gelmiş, Türkiye’de Batılı sanat anlayışının yerleşmesinde büyük rol oynamıştır.
Ad:  Tevfik Fikret.jpg
Gösterim: 2596
Boyut:  39.7 KB
Tevfik Fikret
Nuri Akbayar Arşivi
On iki yaşında öksüz kaldı. Mahmudiye Rüştiyesi’nde okudu. 1888’de Mekteb-i Sul- tani’yi (sonradan Galatasaray Lisesi) birincilikle bitirdi. Değişik yerlerde çeşitli memurluklarda bulundu. Ticaret Mekteb-i Âlisi’nde hat ve Fransızca dersleri verdi. 1891’de Mirsad dergisinin açtığı şiir yarışmasında birincilik kazanınca edebiyat çevrelerinde adını duyurdu. 1892’de Mekteb-i Sultani’ye Türkçe öğretmeni olarak atandı. 1894’te Malûmat dergisini çıkaranlar arasında yer aldı. 1895’te hükümetin memur maaşlarından kesinti yapmasına tepki olarak Mekteb-i Sultani’deki görevinden ayrıldı. 1896’da Servet-i Fünun dergisinin yazı işleri müdürlüğüne getirildi; dergi onun yönetiminde Edebiyat-ı Cedide akımının yayın organı durumuna geldi. Aynı yıl Türkçe öğretmeni olarak Robert Kolej’e giren Tevfik Fikret o dönemde aydınlar üzerindeki yoğun baskılar sırasında birkaç kez gözaltına alındı, evi arandı. Bir süre sonra dergideki görevinden ayrıldı. 1906’da Robert Kolej’in hemen yanında bir ev yaptırarak Aşiyan ( * ) adını verdi, eşi ve oğlu Halûk’la birlikte buraya yerleşti. 1908’de II. Meşrutiyet’in ateşli savunuculanndan biri oldu. Meşrutiyetken sonra Hüseyin Kâzım Kadri ve Hüseyin Cahit (Yalçın) ile birlikte Tanin gazetesini kurdu.

Gazete İttihat ve Terakki’nin yayın organı durumuna getirilmek istenince buna karşı çıktı ve Tanin'den ayrıldı. Daha sonra Mekteb-i Sultani müdürlüğüne getirildi. O günlerde çıkan 31 Mart Olayı’nı protesto etmek amacıyla bu görevinden de ayrıldı; ama öğrencilerinin ve Maarif Nazın Nail Bey’in ısrarlarıyla geri döndü. Sekiz ay sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Efendi ile anlaşamayarak görevinden bir daha dönmemek üzere ayrıldı. İttihat ve Terakki iktidarına da karşı çıkarak Aşiyan’a çekildi. Ağır bir şeker hastalığına tutulmuştu. Kolundan dlduğu bir ameliyattan sonra öldü.

Küçük yaşlarda yazmaya başladığı ilk şiirlerinde iç dünyasından gelen sesleri yansıtmaya çalışan Tevfik Fikret, Muallim Naci ve Recaizade Mahmud Ekrem’in şiir anlayışları arasında uzun bir arayış dönemi geçirmiştir. Daha sonra Fransız şiiriyle tanışmış ve özellikle François Coppe’den etkilenerek kendi şiirini aramaya başlamıştır. Fikret’in Fransız edebiyatındaki “şiirsel yazı” türünün etkisiyle dize sonlarını değişik eylem kipleriyle ya da eylemsiz bağladığı şiirleri, beyit bütünlüğünü kırıp dizeyi özgür bırakması aruz ölçüsünün katı kalıplarını genişletmiştir. Fikret aşırı titiz tutumu ve en küçük ayrıntılar üzerinde durmasıyla kendine özgü bir üslup yaratıîfış ve çağma damgasını vurmuştur. Biçimsel kaygıları hiçbir zaman bırakmamış, sürekli yenilik aramıştır. Rübab-ı Şikeste'de (1900, 1984), toplumsal konulara ağırlık veren şiirlerinin yanı sıra günlük konuşma diline yakın şiirler de vardır. Betimlemelerindeki aynntı ustalığı ressam kişiliğiyle de ilgili olan Fikret’in doğa şiirlerinde, doğayla neredeyse örtüş- meye varan bir uyum görülür. Oğlu Halûk’ un, onun şiirlerinde büyük etkisi olmuştur. İkinci kitabı Halûk'un Defteri'ndeki (1911, 1984) şiirler en iyimser ve umutlu şiirleridir. Bu şiirlerinde Fikret oğluna ve Osmanlı gençliğine çalışkanlık, yurt sevgisi, hak ve hukuktan yana olma gibi erdemleri öğütle- miştir. Rübabın Cevabı'ndaki (1911, 1945) “Sis” şiirinde acı, zorbalık, baskı ve haksızlıkları anlatmış, “Tarih-i Kadim’e Zeyl” şiirinde de Mehmed Akif’in (Ersoy) suçlamalarına karşılık vermiş, din ve doğa konusundaki görüşlerini ortaya koymuş, kendisinin de doğanın bir izleyicisi olduğunu söylemiştir. Şermin ise (1914, 1983) Fikret’ in, yalın bir dil ve kısa dizelerden kurulu dolaysız bir anlatımın egemen olduğu şiirlerinden oluşur.

Fikret 30 yaşlarındayken çevresindeki olumsuzluklardan etkilenmeye başlamış ve sorularına karşılık aradıkça, dünya görüşü yaşadığı dönemin kültür koşullarını aşmıştır. Özgürlük ve eşitlik anlayışı ezilen insanların çıkarları doğrultusunda toplumsal bir öz kazanmıştır. Sınıfsal çıkarlara dayalı yönetim biçimini eleştirmiş, belli egemen sınıfların koyduğu yasalara ve yönettiği devlete karşı çıkmıştır. Ekonomik hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılan kitlelerin kâğıt üstündeki siyasal özgürlüklerinin bir anlamı olmadığını göstermiştir.

Özel yaşamında da katı bir ahlak anlayışını sürdürmüş, kusursuz bir aile babası olmuş, çevresindeki kaypaklık ve çıkarcılıkları hoş görmemiş, bu nedenle de pek az insanla dostluk kurabilmiştir. Fikret’in düşüncesinde en önemli yan insana verdiği önemdir. Ona göre bütün sorunların üstesinden gelecek, mutlu yarınları hazırlayacak olan insandır. İnsanın üstünlüğünü sağlayan duyarlığı ve sezgi gücü değil, düşünme gücü ve aklıdır. Öbür yapıtları arasında Tarih-i Kadim (1905), Son Şiirler (1952; yay. haz. Cevdet Kudret) sayılabilir.

MsXLabs.org & Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
12 Kasım 2016       Mesaj #4
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Tevfik Fikret

Ad:  Tevfik Fikret.jpg
Gösterim: 1551
Boyut:  86.5 KB

Edebiyat-ı Cedide olarak da bilinen Servet-i Fünun döneminin en önemli şairlerinden biridir. Fikret, 6 Aralık 1867′de İstanbul Kadırga’da dünyaya geldi. Asıl adı Mehmed Tevfik’tir.

Annesini 12 yaşındayken kaybetti. Babası da Arabistan’a sürülünce, kız kardeşi ve kendisinin bakımını anneannesi ve yengesi üstlendi.

Mahmudiye Rüşdiyesi’nde okudu. 1888′de Galatasaray Lisesi’ni birincilikle bitirdi. Galatasaray Lisesi’nde öğrenim görürken, Recaizade Mahmut Ekrem, Muallim Naci, Muallim Feyzi gibi edebiyatçıların öğrencisi oldu.
Bir süre çeşitli memuriyet görevlerinde bulundu.

Yüksek Ticaret Okulunda, Fransızca ve Türkçe dersleri verdi. Daha sonra mezun olduğu Galatasaray Lisesinde öğretmenlik yaptı.

Mirsad Dergisi’nin açtığı şiir yarışmasında birincilik kazanınca ismi edebiyat çevrelerince duyuldu.
1894′te “Malumat” dergisini çıkaranlar arasında yer aldı. 1895′te hükümetin memur maaşlarında kesinti yapmasını protesto için Galatasaray Lisesi’ndeki öğretmenlik görevinden ayrıldı.

1896′da Servet-i Fünun Dergisi’nin Yazı işleri Müdürlüğü’ne getirildi. Dergi, Tevfik Fikret’in yönetiminde 256. sayıdan itibaren bir edebiyat dergisi haline geldi. Servet-i Fünun Dergisi ve etrafından toplanan aydınlar, Servet-i Fünun akımını oluşturdular. Harekete, Edebiyat-ı Cedide yani “yeni edebiyat” ismi verildi.

Ağdalı dilleri ile tanınan topluluk sanatçıları içinde Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Samipaşazade Sezai, Hüseyin Cahit gibi isimler yer alıyordu.

Türkçe öğretmeni olarak Robert Kolej’de çalışmaya başladı. Dönemin siyasi atmosferinin sertleşmesi ve aydınlar üzerindeki baskıların artması üzerine Servet-i Fünun dergisindeki görevinden ayrıldı.

1906′da Robert Kolej’in yanında, “Aşiyan” yani yuva ismini verdiği bir ev yaptırdı. Eşi ve oğlu Haluk ile burada inzivaya çekildi.

İkinci Meşrutiyet’in ilanı Tevfik Fikret’i inziva hayatından çıkardı. Hüseyin Cahit Yalçın ve Hüseyin Kazım Kadri ile birlikte Tanin Gazetesi’ni çıkarmaya başladılar. Ancak, gazete zamanla İttihat ve Terakki’nin yayın organı haline gelince, Fikret gazeteden ayrıldı.

Galatasaray Lisesi müdürlüğüne getirilen Fikret, 31 Mart olayları çıkınca mevcut hükümet ve yeni Eğitim Bakanı ile anlaşamayınca, ısrarlara rağmen görevinden ayrıldı.

Tevfik Fikret, bundan sonra Aşiyan’daki evinde tamamen inzivaya çekildi. Bir süre sonra ağır bir şeker hastalığına yakalandı.

Kolundan geçirdiği bir operasyon sonrası 48 yaşında hayatını kaybetti. Fikret, ilk olarak Eyüp’teki aile mezarlığına gömüldü. 1961 yılında mezarı Aşiyan’da müze yapılan evine nakledildi.

Tevfik Fikret'in şiiri, üç evrede incelenir:


1. "Servet-i Fünûn" hareketine kadar süren arayış yılları (1888 - 1896): Bu dönem şiirlerinde taklit ve nazireler dikkati çeker. Başlangıçta divan şiiri etkisinde gazeller yazar, Galatasaray'dan hocaları olan Muallim Feyzi ile Muallim Naci'nin etkisinde kalır. Bu dönemde Recaizâde Mahmut Ekrem'in gazellerine nazireler yazar, Abdülhak Hamit'in şiirlerinden etkilenir. Bu şiirlerinde divan şiirinin nazım tekniğini ve ahengini iyi kavradığı ve başarıyla kullandığı görülür. Genellikle aşk, şarap, güzellik, bahar gibi temaları işler, din teması da bu şiirlerinde öne çıkar.

2. Servet-i Fünûn ve II. Meşrutiyet Öncesi Yılları (1896 - 1901) ve (1901 - 1908): Servet-i Fünûn Dönemi'nde Fikret'in yeni bir şiir tekniğine yöneldiği görülür. "Hasta Çocuk", "Balıkçılar" gibi toplumun ezilen katlarındaki insanları yansıttığı şiirlerinde "öykü-şiir" tekniği kullanır, karşılıklı konuşmalara, devrik cümlelere, anlamı dizelere yaymaya, dize kırma eğilimlerine varan manzumeler yazar.

Bu dönemde yazdığı şiirlerde daha çok "merhamet, hayal, aile mutluluğu, aşk, sanat, vatan, yoksulluk, doğa" temalarını işler.

Fikret bu dönemde şiir üzerine düşünmeye de başlar. Evreni tablolar hâlinde görüp, onun şiirini yazmaya çalışarak yeni bir üslup yaratır. Böylece şiirde resimden yararlanmaya yönelir. Parnasizm akımının etkisinde kaldığı şiirler yazar.

"Yağmur", "Bir Levha İçin" gibi şiirleri ortaya çıkar. Yaşadığı dönemin sıkıntılarına karşın, temelde umudunu yitiren bir şair değildir Fikret. Çağın vazgeçilmez umudu aydınlanmadır.

Tüm kişilikleriyle geleceği kuracak olan gençler, yarının küçük güneşleridir. "Sabah Olursa" şiirinde bu umudunu gençlere bağladığını açıkça ortaya koyar. Geçmişi, silik, sönük ve karanlık olarak görürken, geleceği bolluk, ışık ve umut olarak tanımlar.

Fikret zaman zaman umutlarını yitirir, dönemin ağır ve bunaltıcı baskısı altında karamsarlığa düşer. "Doksanbeşe Doğru", "Sis", "Tarih-i Kadim" gibi şiirlerini böyle bir psikoloji içinde kaleme alır. Bu şiirlerinde yoğun bir inançsızlık ve nefret vardır.

1901'den sonra Fikret'in şiiri gittikçe yükselen bir ivme ile siyasal, sosyal ve ideolojik bir çizgiye gelir. Bu tarihten sonra Fikret, bireyci bir şiir anlayışına bağlı Servet-i Fünûn topluluğunun bir üyesi değil, milletin dertleri ve sıkıntılarıyla uğraşan sorumlu ve duyarlı bir aydın portresi çizer. "Ferda", "Millet Şarkısı", "Haluk'un Amentüsü" gibi şiirlerinde toplumcu, gerçekçi ve dili yalınlaşmış bir şair olarak karşımıza çıkar.

3. 1908 Sonrası Şiirleri: Bu dönem Fikret için bir hayal kırıklığının ifadesidir. Zira o kadar yakındıkları II. Abdülhamit tahttan indirilmiş, İttihat ve Terakki fırkası iktidara gelmiş, ülkede özgürlük rüzgârları esmeye başlamıştır. Ancak kısa zamanda iktidardakiler eski yönetimi aratmayan davranışlar ve uygulamalar içine girmişlerdir. Fikret onları eleştirmekten kendini alamaz. II. Meşrutiyet'in ilanına alkış tutan sözlerini geri aldığını belirtir. "Han-ı Yağma" şiiri bunun en güzel örneğidir.

Tevfik Fikret'in Şiir Anlayışı


1. Sanat anlayışında iki safha görülür:
A) Şiirlerinde ferdi konuları işlemiştir. "Sanat için sanat" yaptığı ilk safhada, şiirlerinin başlıca temaları aşk ve tabiattir. En tanınmışları Seninle, İlelebed, Bir Ömr-i Muhayyel, Sen Olmasan, Leyli Veda, Birlikte ve Bir Hicrân-ı Muvakkatten Sonra olan bu şiirler, hasta bir hassasiyete, yumuşak ve zarif bir üslûba sahiptirler. Bu romantik şiirlerdeki duyguların özelliği, derinlik değil, zarafettir.

B)Servet-i Fünun dergisi dışında yazdıkları şiirlerinde toplumsal konuları işlemiştir. Ferdiyetçilikten toplumculuğa kayan bir sanat anlayışı vardır. Sosyal konuları ele aldığı ikinci safhada ise, ana temalar "hürriyet" ve "medeniyet"tir. Savaş düşmanlığını (Tarîh-i Kadîm, Halûk'un Vedâı, Halûk'un Âmentüsü, Hilâl-i Ahmer) hayatının sonuna kadar muhafaza etmiş ve bu sebeple, Osmanlıİmparatorluğu'nun I. Dünya Sava-şı'na katılmasına şiddetle karşı koymuştu. İmparatorluğunun bu savaşa katılması münasebetiyle ve eski bir geleneğe uyularak hükümetçe Peygamber'in sancağının halk önüne çıkarılması üzerine yazdığı Sancâğ-ı Şerîf Huzurundaadlı şiiri, onun savaş düşmanlığının da son güzel belgesidir. Hürriyet mücadelesini 1908'e kadar gizli olarak ve bu tarihten sonra açıkça yapmıştır.

2. Divân nazmının esasını kuran ve Tanzimat şiirinde de kısmen devam eden "beyit hakimiyeti"ni yani "beytin şiirde biricik anlam ünitesi olması, anlamın bir beyitte tamamlanması" geleneğini ortadan kaldırmıştır.

3. Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Şermin adlı çocuk şiir kitabını hece ölçüsüyle yazmıştır.

4. Şiirde dil ve ahenge büyük önem verir.

5. Şekil yönüyle parnasizmin tesirindedir.

6. Sone şekline büyük bir rağbet kazandırmıştır.

7. Süslü, sanatlı, ağır bir dili vardır. "Osmanlıcanın mükemmel bir dil olduğu" kanaatine samimiyetle bağlanması şiirlerini Arapça ve Farsçanın istilâsına açık bırakmıştır.

Tevfik Fikret'in Edebi Kişiliği


Tevfik Fikret, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Tanzimat ruhuyla yetişen ve o ruhun edebiyatımıza kazandırmaya çalıştığı yeni değer yargılarıyla beslenen yenilikçi ve değişimci zihniyetin bir devamı olarak yüzyılın sonlarına doğru Türk edebiyatında adını duyurmaya başlamış bir sanatçıdır.

Servet-i Fünûn dergisi ile yeni bir edebi hareketin başlatılmasında gösterdiği liderlik vasfı, sanatı ile de aynı düzeyde bir seyir gösteren şairin bu dönemde kaleme aldığı şiirler, hem konu dağarcığı ile karşımıza çıkar hem de şiirinin kompozisyonu ile kendinden önce üstâdlarının çizdiği yolda yeni ve farklı bir oluşum göstermiştir.

Hocası Recaizade Mahmut Ekrem “Zerratdan şumûsa kadar her güzel şey şiirdir” demişti, Tevfik Fikret ise bu hükmü bir sanat ilkesi olarak aldı ve buradaki güzel kavramını kaldırarak “her şey” şiire konu olabilir ilkesini getirdi.

Bu dönemde Tevfik Fikret’in kaleme aldığı nesirleri de ayrıca dikkat çekici niteliktedir. Bu yazılar hem kendi sanat anlayışını yansıtması bakımından hem de Serve-i Fünûn hareketinin edebiyat ve sanat anlayışını dile getirmesi bakımından ayrı bir önem taşımaktadır.

Tevfik Fikret’in 1901 sonrası kaleme aldığı şiirlerinde büyük bir değişim gözlenir. Servet-i Fünûn yıllarında daha ılımlı, daha yumuşak bir üslûpla şiirler yazan sanatçı topluluğun dağılması ve ilk inziva günlerinin yarattığı ruh hali ile daha sert ve daha yüksek bir perdeden siyasi şiirler ile karşımıza çıkmaktadır. Bunun ilk örneğini “Sis” ile veren şair ölümüne kadar yazdığı şiirlerde hep bu üslubu korumuştur. (Şermin hariç)

Tevfik Fikret, nazım biçimi, nazım tekniği gibi konularda üstün bir hassasiyet duygusu taşırken dil konusunda böyle bir tutum sergilememiştir. Araştırmacılar Tevfik Fikret’in şiirini canlı kılacak hatta yaşatacak bir Türkçenin kaygısının hiç çekmediğini sık sık dile getirmişlerdir. Bunun sonucu olarak da dildekieski söyleyişe ve kendilerinin yarattığı yeni terkiplere aşırı yönelme ve bağlanma şiirinde ortaya koymaya çalıştığı tüm yeni değerleri ve yargıları ikinci plana atmıştır.

Ferda, Millet Şarkısı, Hân-ı Yağma, Halûk’un Vedâ’ı Tevfik Fikrenin yalın ve anlaşılır bir Türkçeye yöneldiği meşhur şiirleridir.

Tevfik Fikret'in Şiir Dünyasına ve Eserlerine İlişkin Önemli Hususlar


  • Hasta Çocuk adlı manzum öyküsü kulağa göre kafiye tartışmalarının yaşandığı dönemde kaleme alınmıştır ve Servet-i Fünûn kuşağının kafiye tercihinin ne olduğu yönündeki ilk önemli örnekti.
  • Hasta Çocuk şiirinde bahsedilen çocuk, oğlu Halûk’tur.
  • Servet-i Fünûn dergisi 256. sayıdan itibaren edebiyat ürünlerine yer vermeye başlamıştır, Hasta Çocuk ise 257. sayıda çıkmıştır. Yani bu şiir hem edebi hareketin hem de Fikret’in dergide yayımlanan İlk şiiri oluyordu.
  • 1896- 1901 yılları arasında yayımlanan şiirler Rübâb-ı Şikeste adlı eserinde bir araya getirilmiştir. Bu eserin ilk baskısı 1899’da yapılmıştır. İlk baskı acemice ve eksik olduğu için eser ikinci kez genişletilmiş olarak basılmıştır.
  • Hemşirem İçin, Uzletgeh-i Mader-i Ziyaret, Halûk’un Bayramı, Halûk İçin, Yine Halûk, Halûk’un Sesi, Yarın; aile temasını işlediği şiirlerdir.
  • Hasta Çocuk, Balıkçılar, Nesrin, Ramazan Sadakası adlı eserleri günlük hayatı yansıtmaktadır.
  • Tevfik Fikret’in aşk şiiri oldukça azdır. En meşhur aşk şiiri olarak “Tesadüf” kabul edilir genellikle.
  • Tabiat şiirlerinde ressamlığının etkisi hissedilmektedir.
  • Yapma Çiçek Yapan Kıza, Resmini Yaparken, Aveng-i Şuhûr, Bir Yaz Levhası, Yağmur önemli tabiat şiirleridir. Tevfik Fikret’in en meşhur tabiat şiiri: Yağmur'dur.
  • Aveng-i Şuhûr önemli bir eserdir. Bu eser aslında bir seri olarak kaleme alınmıştır. Yılın her bir ayı için şiirler yazmıştır. Bu şiirler dergide yayımlanırken aynı zamanda şiirin yanına o ayı temsilen bir resim de konulmuştur. Aveng-i Şuhûr serisi, eski edebiyat geleneğindeki melhame ile ilişkilendirilebilir. Aveng-i Şuhûr serisi François Coppee’nin “Aylar” adlı şiirinden etkilenilerek kaleme alınmıştır.
  • Aveng-i Tesâvîr portre şiir türünün yeni Türk edebiyatındaki ilk başarılı örneğidir. Bu şiirlerde Tevfik Fikret’in önemli olarak gördüğü 12 edebiyatçı ele alınmıştır. Fuzûlî, Cenap, Nedim, Hamit, Üstad Ekrem, Rıza Tevfik, İsmail Safa, Ahmet Mithat ele alınan sanatçılardan bazılarıdır. Ahmet Mithat bu şiirlerde “Timsâl-i Cehalet” başlığı altında ele alınmıştır.
  • Tefekkür, Gayya-ı Vücud Ukde-i Hayat, Per-de-i Teselli Fikret’in önemli felsefi şiirleridir.
  • Tevfik Fikret ‘in “Tevhid” adlı eseri Şinasi’nin akılcı yaklaşımına uygun dinî bir şiirdir. Eserin adının Tevhid olması eski edebiyat geleneğini akla getirmemelidir.
  • Tevfik Fikret şiire eski gelenekle başlamıştır bu dönemde kaleme aldığı şiirlerinde “Nazmî” mahlasını kullanmıştır.

Tevfik Fikret Meşrutiyet Yaşamı


Tevfik Fikret mezun olduğu tarih Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi’nde katip olarak işe başlamış ve ardından kısa bir süre sonra Maarif Mektubi Kalemi’nden geçtikten sonra aynı yıl içerisinde istifa etmiştir. İstifa etmesinin nedeni olarak yeterli çalışılmadığını belirtmiş ve istifası sırasında gecikmiş olan maaşların Tevfik Fikret’e ödenmesini de reddetmiş ve bunu hak etmediğini söylemiştir. Bu dürüst cümleleri kullandıktan sonra efsane haline gelmiştir. Fakat devlet hazinesi yine de ödemeyi yapmıştır ve Tevfik Fikret ise aldığı bütün parayı Göçmenler Komisyonu’na bağışlamıştır. Ayrıca Yüksek Ticaret Okulu’nda Fransızca ve Türkçe Dersler de vermiştir.

Meşrutiyet Sonrası Yazılan Önemli Şiirler


  • Millet Şarkısı: Bu dönemin en önemli şiiri Millet Şarkısı'dır.
  • Meşrutiyet sonrasının ilk kitabı Halûk'un Defteri’dir.
  • Halûk ‘un Defteri yayımlanmadan önce yayımlanan en meşhur şiirleri; Vatan Şarkısı, Bir Güfte, Kitabe, Darü’l Muallimin Marşı.
  • Halûk’un Defteri adlı eser üç bölümden oluşur. Bu eser bütünüyle Halûk’un kişiliğinde Türk gençliğine yol göstermek için kaleme alınmıştır. Kitabın ikinci bölümünün adı “Hayata Karşı Beşer”; üçüncü bölümünün adı ise Hitabeler’dir. Haluk’un Defteri’ndeki Doğan Güneşe adlı eser “meşrutiyet” için yazılmıştır.
  • Haluk’un Vedâ’ı ise Halûk’un Avrupa’ya tahsil görmek üzere gidişini anlatır.
  • Haluk’un Amentüsü, adlı şiirinde bilimin önemi vurgulanmıştır.
  • Meşrutiyet sonrasında çocuklar için kaleme aldığı Şermin dışındaki şiirler genellikle ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıların neticesinde şairde uyanan karamsarlık duygularının ürünüdür.
  • İttihat ve Terakki’nin Meclis-i Mebûsan’ı kapatması üzerine Fikret “Doksan Beşe Doğru” adlı şiirini kaleme almıştır. Bu kapanma olayını, Abdülhamid’in ilk meclisi kapattığı hicrî 1295 yılındaki olaya benzetir ve bundan dolayı da şiirine 95 tarihini isim olarak verir.
MsXLabs.org
-derlemedir.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

12 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
19 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
12 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
15 Nisan 2012 / ziyarettı Soru-Cevap
20 Ocak 2009 / Ziyaretçi Cevaplanmış