Arama

Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Güncelleme: 8 Ocak 2013 Gösterim: 21.011 Cevap: 5
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
25 Nisan 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974)

Sponsorlu Bağlantılar
Türk, romancı ve yazar. Romanlarında Türk toplumunun Tanzimat'tan bu yana çeşitli dönemlerdeki toplumsal gerçekliğini sergilemiştir.
27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu. 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirmedi. 1909'da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. 1921'de Ankara'ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 1923'te Mardin, 1931'de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. 1932'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934'te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935'te Prag, 1939'da La Haye, 1942'de Bern, 1949'da Tahran ve 1951'de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal yaşamının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu.
Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler'in "sanat şahsî ve muhteremdir" görüşünü paylaştığı ve "sanat için sanat" yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında yapıtlarında belli tarihsel dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet'in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet'in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920'lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955'ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır. Romanları arasında en önemli ve ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır.
Nur Baba, Karaosmanoğlu'nun ilk romanıdır. 1922'de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu'nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca'daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba'yı Euripides'in Bakkhalar'ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır. Roman, tekkenin şeyhiyle, evli bir kadın arasındaki tutkulu bir aşkın öyküsünü anlatır. İçki, müzik ve sevişmeyle sabahlara değin süren ayinler, Bektaşi töreleri ve tekke yaşamı kitapta büyük yer tutar. Bu ayinlerle Bakkhalar'in ayinleri arasında benzerlik bulan Karaosmanoğlu, romanın kadın kahramanı Nigâr'da cinsel aşktan mistik bir aşka geçişi göstermek istemiştir. Ancak okur için romanın ilginç yönü Bektaşilik'e ilişkin bilgiler olmuş ve bu yönü, yapıtın çok satılmasını sağladığı gibi Karaosmanoğlu'nun ününü de yaygınlaştırmıştır. Ancak Karaosmanoğlu Bektaşilik'in sırlarını açıklamak ve üstelik Bektaşilik'i küçük düşürmekle suçlandığı için romanın ilk ve ikinci baskılarına yazdığı "izah"larla bu suçlamalara karşı kendini savunmak gereğini duymuştur.
Bireyci sanattan vazgeçtikten sonra yazdığı ilk roman olan Kiralık Konak'ta Karaosmanoğlu, II. Meşrutiyet yıllarında Batılılaşma hareketinin yol açtığı değer kargaşasını, geleneklerden ve eski yaşam biçiminden ayrılışı ve kuşaklar arasındaki kopukluğu sergiler. Romanda yazar adına konuşan Hakkı Celis, başlangıçta yurt sorunlarına karşı ilgisiz, âşık, içli bir şairken, sonradan bilinçlenerek değişir, bireyin değil, toplumun önemli olduğunu anlar ve "milli ideal" denen bir sevdaya tutulur. Bu ideal geleceğin Türkiye'si ve ulusudur. Karaosmanoğlu romanın öbür kişilerini ve dolayısıyla toplumu, bu yeni bilince ulaşmış Hakkı Celis'in gözleriyle değerlendirir ve yargılar. Ona göre geleceğin Türkiye'sinde ne geçmişin Osmanlı'sının, ne Batı hayranlarının, ne de yurt sorunlarından habersiz, yalnızca sanata tapan bireyci aydınların yeri vardır. Romanın baş kişileri gerçi belli tiplere örnek olarak sunulmuşlardır, ama Karaosmanoğlu bunları çok yönlü bireyler olarak yaşatmayı amaçlar.
1942'de CHP Roman Armağanı'nda ikinciliği kazanmış olan Yaban, Karaosmanoğlu'nun en başarılı romanı sayılır. Anadolu köylüsünün gerçeklerini dile getirdiği ve Türk aydını ile köylüsü arasındaki uçurumu gözler önüne serdiği için övülmüştür. Ancak bazı eleştirmenler de Karaosmanoğlu'nu, köylüye tepeden bakmak ve onu hor görmekle suçlamışlardır. Kiralık Konak ile Sodom ve Gomore'de Osmanlı düşüncesini sürdürenlerle Batı hayranı alafranga sınıfın toplumdaki çürüyen organlar olarak nitelenmeleri gibi, Yaban'da da gerici Anadolu köylüsü yoz bir sınıf olarak sunulur. Yeni ulusu yaratmak görevi de vatanı kurtaracak olan aydınlara düşmektedir. Yaban hem Anadolu'yu ve köylüyü konu edinen ilk önemli roman olmasıyla hem de çirkin bir gerçekliği şiirsel bir üslupla dile getirmedeki başarısıyla Türk roman tarihinde saygın bir yere sahiptir.
Karaosmanoğlu toplumsal sorunlara belli bir siyasal açıdan eğilmiş bir romancı olmakla birlikte, bu sorunlara yaklaşımını elden geldiğince sanatsal bir düzeyde tutmaya çalışmıştır. Ona karşı yapılan eleştiriler daha çok romanlarının içeriğine ve bazen de diline yönelik olmuştur. Ruhsal çözümlemede, karakter yaratmada ve ele aldığı dönemin toplumsal gerçekliğini yansıtmadaki başarısı övgüyle karşılanmıştır.

YAPITLAR (başlıca):
Roman:
Kiralık Konak, 1922; Nur Baba, 1922; Hüküm Gecesi, 1927; Sodom ve Gomore, 1928; Yaban, 1932; Ankara, 1934; Bir Sürgün, 1937; Panaroma, 2 cilt, 1953-1954; Hep O Şarkı, 1956.
Öykü:
Bir Serencam, 1913; Rahmet, 1923; Milli Savaş Hikâyeleri, 1947. Anı: Zoraki Diplomat, 1955; Anamın Kitabı, 1957; Vatan Yolunda, 1958; Politikada 45 Yıl, 1968; Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 1969.
Çeşitli:
Bütün Eserleri (bibliyografya içerir), ilk 15 cilt, (ö.s.), A.Öskırımlı (yay.), 1977-1984

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen GusinapsE; 2 Ekim 2006 18:25
Biyografi Konusu: Yakup Kadri Karaosmanoğlu nereli hayatı kimdir.
eXcaLLaNT - avatarı
eXcaLLaNT
Ziyaretçi
25 Haziran 2008       Mesaj #2
eXcaLLaNT - avatarı
Ziyaretçi
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974)

Sponsorlu Bağlantılar
Yakup Kadri Karaosmanoğlu


Türk, romancı ve yazar. Romanlarında Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana çeşitli dönemlerdeki toplumsal gerçekliğini sergilemiştir.
27 Mart 1889′da Kahire’de doğdu. 13 Aralık 1974′te Ankara’da öldü. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa’da başladı. 1903′te İzmir İdadisi’ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır’a döndü, öğrenimini İskenderiye’deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908′de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirmedi. 1909′da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916′da tedavi olmak için gittiği İsviçre’de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi. 1921′de Ankara’ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 1923′te Mardin, 1931′de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. 1932′de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934′te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935′te Prag, 1939′da La Haye, 1942′de Bern, 1949′da Tahran ve 1951′de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960′tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal yaşamının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler’in “sanat şahsî ve muhteremdir” görüşünü paylaştığı ve “sanat için sanat” yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında yapıtlarında belli tarihsel dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet’in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet’in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920′lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955′ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır. Romanları arasında en önemli ve ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban’dır.
Nur Baba, Karaosmanoğlu’nun ilk romanıdır. 1922′de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu’nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca’daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba’yı Euripides’in Bakkhalar’ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır. Roman, tekkenin şeyhiyle, evli bir kadın arasındaki tutkulu bir aşkın öyküsünü anlatır. İçki, müzik ve sevişmeyle sabahlara değin süren ayinler, Bektaşi töreleri ve tekke yaşamı kitapta büyük yer tutar. Bu ayinlerle Bakkhalar’in ayinleri arasında benzerlik bulan Karaosmanoğlu, romanın kadın kahramanı Nigâr’da cinsel aşktan mistik bir aşka geçişi göstermek istemiştir. Ancak okur için romanın ilginç yönü Bektaşilik’e ilişkin bilgiler olmuş ve bu yönü, yapıtın çok satılmasını sağladığı gibi Karaosmanoğlu’nun ününü de yaygınlaştırmıştır. Ancak Karaosmanoğlu Bektaşilik’in sırlarını açıklamak ve üstelik Bektaşilik’i küçük düşürmekle suçlandığı için romanın ilk ve ikinci baskılarına yazdığı “izah”larla bu suçlamalara karşı kendini savunmak gereğini duymuştur.
Bireyci sanattan vazgeçtikten sonra yazdığı ilk roman olan Kiralık Konak’ta Karaosmanoğlu, II. Meşrutiyet yıllarında Batılılaşma hareketinin yol açtığı değer kargaşasını, geleneklerden ve eski yaşam biçiminden ayrılışı ve kuşaklar arasındaki kopukluğu sergiler. Romanda yazar adına konuşan Hakkı Celis, başlangıçta yurt sorunlarına karşı ilgisiz, âşık, içli bir şairken, sonradan bilinçlenerek değişir, bireyin değil, toplumun önemli olduğunu anlar ve “milli ideal” denen bir sevdaya tutulur. Bu ideal geleceğin Türkiye’si ve ulusudur. Karaosmanoğlu romanın öbür kişilerini ve dolayısıyla toplumu, bu yeni bilince ulaşmış Hakkı Celis’in gözleriyle değerlendirir ve yargılar. Ona göre geleceğin Türkiye’sinde ne geçmişin Osmanlı’sının, ne Batı hayranlarının, ne de yurt sorunlarından habersiz, yalnızca sanata tapan bireyci aydınların yeri vardır. Romanın baş kişileri gerçi belli tiplere örnek olarak sunulmuşlardır, ama Karaosmanoğlu bunları çok yönlü bireyler olarak yaşatmayı amaçlar.
1942′de CHP Roman Armağanı’nda ikinciliği kazanmış olan Yaban, Karaosmanoğlu’nun en başarılı romanı sayılır. Anadolu köylüsünün gerçeklerini dile getirdiği ve Türk aydını ile köylüsü arasındaki uçurumu gözler önüne serdiği için övülmüştür. Ancak bazı eleştirmenler de Karaosmanoğlu’nu, köylüye tepeden bakmak ve onu hor görmekle suçlamışlardır. Kiralık Konak ile Sodom ve Gomore’de Osmanlı düşüncesini sürdürenlerle Batı hayranı alafranga sınıfın toplumdaki çürüyen organlar olarak nitelenmeleri gibi, Yaban’da da gerici Anadolu köylüsü yoz bir sınıf olarak sunulur. Yeni ulusu yaratmak görevi de vatanı kurtaracak olan aydınlara düşmektedir. Yaban hem Anadolu’yu ve köylüyü konu edinen ilk önemli roman olmasıyla hem de çirkin bir gerçekliği şiirsel bir üslupla dile getirmedeki başarısıyla Türk roman tarihinde saygın bir yere sahiptir.
Karaosmanoğlu toplumsal sorunlara belli bir siyasal açıdan eğilmiş bir romancı olmakla birlikte, bu sorunlara yaklaşımını elden geldiğince sanatsal bir düzeyde tutmaya çalışmıştır. Ona karşı yapılan eleştiriler daha çok romanlarının içeriğine ve bazen de diline yönelik olmuştur. Ruhsal çözümlemede, karakter yaratmada ve ele aldığı dönemin toplumsal gerçekliğini yansıtmadaki başarısı övgüyle karşılanmıştır.
YAPITLAR (başlıca): Roman: Kiralık Konak, 1922; Nur Baba, 1922; Hüküm Gecesi, 1927; Sodom ve Gomore, 1928; Yaban, 1932; Ankara, 1934; Bir Sürgün, 1937; Panaroma, 2 cilt, 1953-1954; Hep O Şarkı, 1956. Öykü: Bir Serencam, 1913; Rahmet, 1923; Milli Savaş Hikâyeleri, 1947. Anı: Zoraki Diplomat, 1955; Anamın Kitabı, 1957; Vatan Yolunda, 1958; Politikada 45 Yıl, 1968; Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 1969. Çeşitli: Bütün Eserleri (bibliyografya içerir), ilk 15 cilt, (ö.s.), A.Öskırımlı (yay.), 1977-1984

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
3 Nisan 2009       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Vikipedi, özgür ansiklopedi


Yakup Kadri Karaosmanoğlu, (d. 27 Mart 1889, Kahire-Mısır – ö. 3 Aralık 1974, Ankara). Türk romancı, şair, diplomat. Bir dönem senatörlük de yapmıştır.
Manisa'nın tanınmış ailelerinden Karaosmanzadelere mensuptur.
İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirmedi. 1909'da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı.
1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. 1921'de Ankara'ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 1923'te Mardin, 1931'de Manisa milletvekili oldu.
Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. 1932'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934'te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935'te Prag, 1939'da Lahey, 1942'de Bern, 1949'da Tahran ve 1951'de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal yaşamının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler'in "sanat şahsî ve muhteremdir" görüşünü paylaştığı ve "sanat için sanat" yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında yapıtlarında belli tarihsel dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet'in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet'in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920'lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955'ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır. Romanları arasında en önemli ve ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır.
Nur Baba, Karaosmanoğlu'nun ilk romanıdır. 1922'de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu'nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca'daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba'yı Euripides'in Bakkhalar'ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır. Roman, tekkenin şeyhiyle, evli bir kadın arasındaki tutkulu bir aşkın öyküsünü anlatır. İçki, müzik ve sevişmeyle sabahlara değin süren ayinler, Bektaşi töreleri ve tekke yaşamı kitapta büyük yer tutar. Bu ayinlerle Bakkhalar'in ayinleri arasında benzerlik bulan Karaosmanoğlu, romanın kadın kahramanı Nigar’da cinsel aşktan mistik bir aşka geçişi göstermek istemiştir. Ancak okur için romanın ilginç yönü Bektaşilik'e ilişkin bilgiler olmuş ve bu yönü, yapıtın çok satılmasını sağladığı gibi Karaosmanoğlu'nun ününü de yaygınlaştırmıştır. Ancak Karaosmanoğlu Bektaşilik'in sırlarını açıklamak ve üstelik Bektaşilik'i küçük düşürmekle suçlandığı için romanın ilk ve ikinci baskılarına yazdığı "izah"larla bu suçlamalara karşı kendini savunmak gereğini duymuştur.
Bireyci sanattan vazgeçtikten sonra yazdığı ilk roman olan Kiralık Konak'ta Karaosmanoğlu, II. Meşrutiyet yıllarında Batılılaşma hareketinin yol açtığı değer kargaşasını, geleneklerden ve eski yaşam biçiminden ayrılışı ve kuşaklar arasındaki kopukluğu sergiler. Romanda yazar adına konuşan Hakkı Celis, başlangıçta yurt sorunlarına karşı ilgisiz, âşık, içli bir şairken, sonradan bilinçlenerek değişir, bireyin değil, toplumun önemli olduğunu anlar ve "milli ideal" denen bir sevdaya tutulur. Bu ideal geleceğin Türkiye'si ve ulusudur. Karaosmanoğlu romanın öbür kişilerini ve dolayısıyla toplumu, bu yeni bilince ulaşmış Hakkı Celis'in gözleriyle değerlendirir ve yargılar. Ona göre geleceğin Türkiye'sinde ne geçmişin Osmanlı'sının, ne Batı hayranlarının, ne de yurt sorunlarından habersiz, yalnızca sanata tapan bireyci aydınların yeri vardır. Romanın baş kişileri gerçi belli tiplere örnek olarak sunulmuşlardır, ama Karaosmanoğlu bunları çok yönlü bireyler olarak yaşatmayı amaçlar.
1942'de CHP Roman Armağanı'nda ikinciliği kazanmış olan Yaban, Karaosmanoğlu'nun en başarılı romanı sayılır. Anadolu köylüsünün gerçeklerini dile getirdiği ve Türk aydını ile köylüsü arasındaki uçurumu gözler önüne serdiği için övülmüştür. Ancak bazı eleştirmenler de Karaosmanoğlu'nu, köylüye tepeden bakmak ve onu hor görmekle suçlamışlardır. Kiralık Konak ile Sodom ve Gomore'de Osmanlı düşüncesini sürdürenlerle Batı hayranı alafranga sınıfın toplumdaki çürüyen organlar olarak nitelenmeleri gibi, Yaban'da da gerici Anadolu köylüsü yoz bir sınıf olarak sunulur. Yeni ulusu yaratmak görevi de vatanı kurtaracak olan aydınlara düşmektedir. Yaban hem Anadolu'yu ve köylüyü konu edinen ilk önemli roman olmasıyla hem de çirkin bir gerçekliği şiirsel bir üslupla dile getirmedeki başarısıyla Türk roman tarihinde saygın bir yere sahiptir.
Karaosmanoğlu toplumsal sorunlara belli bir siyasal açıdan eğilmiş bir romancı olmakla birlikte, bu sorunlara yaklaşımını elden geldiğince sanatsal bir düzeyde tutmaya çalışmıştır. Ona karşı yapılan eleştiriler daha çok romanlarının içeriğine ve bazen de diline yönelik olmuştur. Ruhsal çözümlemede, karakter yaratmada ve ele aldığı dönemin toplumsal gerçekliğini yansıtmadaki başarısı övgüyle karşılanmıştır.
"Türk romanında belki ilk defa tipleri toplumsal koşullara ve tarihsel sürece bağlamaya çalışırken, bu tiplere canlı ve gerçek bir kişilik kazandırma uğruna bilinçli bir çaba gösterdi."

Yayımlanmış eserleri

  • Bir Serencam (1913)
  • Kiralık Konak (1921)
  • Nur Baba (1922)
  • Rahmet (1923)
  • Hüküm Gecesi (1927)
  • Sodom ve Gomore (1928)
  • Yaban (1932)
  • Ankara (1934)
  • Ahmet Haşim (1934)
  • Bir Sürgün (1937)
  • Atatürk (1946)
  • Millî Savaş Hikâyeleri (1947)
  • Panorama 1 (1950)
  • Panorama 2 (1954)
  • Zoraki Diplomat (1954)(anı türünde)
  • Hep O Şarkı (1956)
  • Anamın Kitabı (1957)
  • Vatan Yolunda (1958)
  • Politikada 45 Yıl (1968)
  • Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969)
  • Erenlerin Bağından (1922)(mensur şiir)
  • Okun Ucundan (1940)(mensur şiir)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Quo vadis?
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
16 Haziran 2012       Mesaj #4
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Yakup Kadri Karaosmanoğlu

yakup kadri karaosmanoglu
Yakup Kadri, 27 Mart 1889’da Kahire’de doğdu. Adı 17. yüzyıl sonlarında duyulmaya başlanan ünlü Karaosmanoğlu ailesinden Manisalı Abdülkadir Bey’le Mısır’da evlendiği eşi İkbal Hanım’ın, 1885’de doğan Zahide adlı kız çocuklarından sonra dünyaya gelen, ikinci çocuklarıdır. Altı yaşında ailesiyle birlikte Manisa’ya yerleşir. İlköğrenimini Fevziye Mekteb-i İptidaisi’nde tamamlar. Rüşdiyeye ikinci sınıfa kadar Manisa’da devam eden Yakup Kadri, 1903’te İzmir İdadisi’nde okumaya başlar. 1905 yılında tekrar ailesiyle doğduğu topraklara, Mısır’a döner ve İskenderiye’deki Freres’ler Fransız Okulu’na kaydolur. Ve bir yıl sonra ortaöğrenimini tamamlayarak mezun olur.

Aile 1908 yılı başlarında, Meşrutiyet’in hemen öncesinde İstanbul’a döner. Balkan Savaşı’na dek, Kadıköy Yel değirmeni’nde yaşarlar. Bu arada Yakup Kadri, Mekteb-i Hukuka girer. 1909 Marı’nda Faik Ali, Refik Halit, Celal Sahir, Ahmet Samim, Ali Canip ile birlikte Fecr-i Ati topluluğunun ilk toplantısına katılır. Aynı yılın haziran ayında Resimli Kitap dergisinde “Nirvana” adlı oyunu yayımlanır. 1911 yılında üç yıl okuduğu Hukuk Fakültesi’nden diploma almadan ayrılır. 1913’te ilk öykü kitabı Bir Serencam yayımlanır. Aynı yıl Peyam gazetesinde yazmaya başlar. 1915’de Üsküdar İdadisi’nde edebiyat ve felsefe öğretmenliği yapmaya başlar. Bu devirde Yakup Kadri, Schopenhauer, Nietzsche, İbsen gibi yazar ve düşünürlerin etkisi altındadır ve bu etkilenme 1917’lere kadar sürer. Öyküleri çoğunlukla İkdam gazetesinde yayımlanan Yakup Kadri, 1916’dan sonra bireycilikten toplumculuğa yönelir. Savaş ve seferberlik konularını işler. Mütareke sırasında ise yeniden mensur şiire döner ve Erenlerin Bağından’ı yazar (1918–1919).

Yakup Kadri 1916 yılında, yakalandığı tüberküloz hastalığının tedavisi için İsviçre’ye, Davos’a gider. İsviçre’ye gitmeden önce girdiği Bektaşi muhiti Nur Baba romanına konu olur. 1919’da İsviçre’den döner ve İkdam’da köşe yazarlığına başlar. 1921 yılında, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu günlerinde Ankara’ya çağrılır. Kurtuluş hareketini görmek ve liderleriyle görüşmek fırsatını bulması onun sosyal gerçekçiliğe geçişinde önemli bir etkendir. 1920’de Kiralık Konak, 1921’de Nur Baba, 1922’de Okun Ucundan ve Halide Edip, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım ile birlikte hazırladığı İzmir’den Bursa’ya adlı bir çalışması, 1923’de ise Kadınlık ve Kadınlarımız adlı eseri yayımlanır.

Yakup Kadri, 11 Ekim 1923 yılında Mutasarrıf Asaf Bey’in kızı, Burhan Asaf Belge’nin kız kardeşi Leman Hanım ile evlenir. Aynı yıl Mardin milletvekili olarak TBMM’ye girer. 1926 yılında akciğerlerinin tedavisi için ikinci kez İsviçre’ye gider. Oradan Milliyet gazetesine “Alp Dağlarında” başlığıyla yayımlanan mektuplarını gönderir. Konusunu İttihatçı-İtilafçı çekişmesinden alan Hüküm Gecesi 1927’de, Mütareke yıllarında İstanbul’da yaşanan ahlak çöküntüsünü anlattığı romanı Sodom ve Gomore 1928’de yayımlanır.

Yakup Kadri 1932 yılında dört arkadaşıyla -Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf Belge, İsmail Hüsrev Tökin ve Şevket Süreyya Aydemir- Kadro dergisini çıkarır. İktisadi devletçilik ve sosyal siyaset ilkelerini savunan dergi üç yıl süren yayın hayatının ardından, Yakup Kadri’nin 1934’de elçilik görevine atanması nedeniyle kapanır, Yakup Kadri bu arada Manisa milletvekilidir ve Kurtuluş Savaşı gözlemlerinden ve Anadolu Mezalimini Tahkik Komisyonu ile birlikte çalıştığı dönemden yararlanarak Yaban’ı (1932) yazar. Ankara romanı ise 1934’te yayımlanır.

Yakup Kadsri önce Tiran elçiliği (1934) yapar. Bunu Prag (1935), La Haye (1939), Bern (1942) izler. Tahran elçiliğinden (1949-1951) sonra tekrar Bern’e (1951) atanır. Bu görevde üç yıl kaldıktan sonra emekli olur. Elçilik göreviyle yurtdışında bulunduğu dönemde daha çok monografi (Atatirk) ve anılarını kaleme alır (Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı). Bir de iki ciltlik Panorama adlı romanını yazar bu yıllarda 1960’da Kurucu Meclis üyeliğine getirilir. 1961 seçimlerinde bu kez memleketi Manisa’dan milletvekili seçilir. Bu görevi 1965’e kadar süren Yakup Kadri 13 Aralık 1974’de Ankara’da hayata gözlerini kapatır. Mezarı İstanbul’da, Beşiktaş’taki Yahya Efendi Mezarlığı’ndadır.

Eserleri:

Öykü:
Bir Serencam (1913), Rahmet (1923), Milli Savaş Hikâyeleri (1947).

Roman:
Kiralık Konak (1921), Nur Baba (1922), Hüküm Gecesi (1927), Sodom ve Gomore (1928), Yaban (1932), Ankara (1934), Bir Sürgün (1937), Panorama 1 (1950), Panorama 2 (1954), Hep O Şarkı (1956).
Mensur Şiirler: Erenlerin Bağından (1918-1922), Okun Ucundan (1922).

Anı: Zoraki Diplomat (1954), Anamın Kitabı (1957), Vatan Yolunda (1958), Politikada 45 Yıl (1968), Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969).

Tiyatro:
Nirvana (1909), Veda (1909), Sağanak (İst. Şehir Tiy. Ktp., Tarihsiz), Mağara (1934).

Çeşitli Yazılar: Kadınlık ve Kadınlarımız (1923), Ergenekon (2 cilt, 1929), Alp Dağlarından ve Miss Chalfrin’in Albümünden (1942).

Çeşitli Denemeler:
İzmir’denvBursa’ya, H. Edip, F. Rıfkı, M. Asım ile birlikte “Hikayeler, Mektuplar ve Yunan Ordusunun Mesuliyetine Dair Bir Tetkik” notu ile yayımlanır. İçinde Yakup Kadri’nin “Küçük Neron”, Dünya Gözü” ve “Ahret Sesleri, Teslim! Teslim!” adlı üç öyküsü bulunmaktadır (1922). Seçme Yazılar, Latin harflerinin kabulü üzerine alfabeyi öğretmek üzere hazırlanmış bir derleme kitabıdır. Başlığın altında, “Bu kitap Dil Encümeni’nin kararı ile Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Ruşen Eşref tarafından tertip edilmiştir,” notu bulunmaktadır (1928).

Çevirileri:
  • Horatius (1931), Swanların Semtinden (1942).


Hep O Şarkı kitabından alıntıdır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
In science we trust.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
3 Ağustos 2012       Mesaj #5
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889 Kahire-1974 Ankara)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Romancı. Manisalı Karaosmanoğlu Kadri Bey'in oğludur. Çocukluğu Mısır'da geçti, ailesiyle birlikte baba memleketi olan Manisa'ya döndükten sonra ilköğrenimini bu şehirde tamamladı. Rüştiyenin (ortaokul) ikinci sınıfına kadar Manisa'da okudu, daha sonra girdiği İzmir İdadîsi'ni (lise) bitiremeden öğrenimine İskenderiye'de devam etti. Ailesini himaye eden Prens Ahmet Ali'nin ölümü üzerine, annesi ve kardeşiyle birlikte İstanbul'a gelerek (1938) Kadıköy'e yerleşti ve İstanbul Hukuk Mektebi'ne girdi. Yakup Kadri'nin ilk yazısı, Resimli Kitap'ta yayımlanan "Nirvana" adlı bir perdelik oyundur (Haziran 1909). Aynı yıl Celal Sahir'in (Erozan) yöneticiliğini yaptığı Musavver Muhit dergisinde, "On Temmuz" adlı yazısı ve yine Resimli Kitap'ta "Veda" adlı bir perdelik oyunu yayımlanmıştır. Daha sonra Serveti Fünun dergisinde mensur şiirler yazmaya başlayan Yakup Kadri, Fecri Ati'nin kurucuları arasına katıldı. Millî mücadeleye kadar, Peyam ve İkdam gazetelerinde makale ve öyküler yazarak hayatını kalemiyle kazandı. Cumhuriyetten sonra Mardin ve Manisa milletvekili olarak Meclis'e girdi. Tiran (1934), Prag (1936), Lahey (1939), Bern (1942) elçiliklerinde bulunduktan sonra emekliye ayrıldı. Uzun yıllar Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptı. 27 Mayıs 1960'tan sonra toplanan Kurucu Meclis'e üye olarak katıldı. Yakup Kadri, altmış yılı bulan yazarlık hayatında deneme, öykü, makale, tiyatro, anı, monografi ve roman türlerinde sayısız yapıtlar vermiş ve özellikle romancı olarak büyük ün yapmıştır. Ünlü romanı "Yaban", CHP Roman Armağanı'nda ikinci ödülü almıştır. Türk toplumunun geçirdiği değişimi konu alan romanlarında, gerçekçi gözlem yeteneklerinin yanı sıra sağlam bir yapı kurabilmiştir. Ele aldığı kahramanların iç dünyalarını yansıtan çözümlemelerde başarı kazanmakta, böylece toplumsal ile bireysel ögeleri bir potada eritme güçlülüğünü göstermektedir. Bu özellikleriyle Yakup Kadri, ilk gençlik yıllarında karşılaştığı edebiyat anlayışlarının dar sınırları içinde kapanmamış, yeni Türk dilinin kurulmasına katkılarda bulunan II. Meşrutiyet kuşağının üç dört kaleminden biri olmuşur. Özellikle "Yaban" ve "Ankara" romanları, yeni Anadolu insanının ortaya çıkışını, kişiliğini bulma savaşını anlatma yolunda etkisini sürdüren iki önemli örnek olarak gücünü koruyan yapıtları arasındadır. Başlıca yapıtları: "Bir Serencam" (öyküler, 1913), "Kiralık Konak" (roman, 1922), "Erenlerin Bağından" (düzyazı şiirler, 1922), "Nur Baba" (roman, 1922), "Rahmet" (öyküler, 1923), "Hüküm Gecesi" (roman, 1927), "Sodom ve Gomore" (roman, 1928), "Ergenekon" (anılar, 1929), "Yaban" (roman, 1932), "Ankara" (roman, 1934), "Ahmet Haşim" (monografi, 1934), "Bir Sürgün" (roman, 1937), "Okun Ucundan" (düzyazı şiirler, 1940), "Atatürk" (monografi, 1946), "Millî Savaş Hikâyeleri" (1947), "Atatürk'ün Gerçek Siması" (1955), "Panorama" (roman, 2 cilt, 1953-1954), "Zoraki Diplomat" (anılar, 1955), "Vatan Yolunda" (anılar, 1958), "Politikada 45 Yıl" (anılar, 1968), "Gençlik ve Edebiyat Hatıraları" (1969).
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
In science we trust.
KAPTAN - avatarı
KAPTAN
Ziyaretçi
8 Ocak 2013       Mesaj #6
KAPTAN - avatarı
Ziyaretçi
27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirmedi. 1909'da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. 1921'de Ankara'ya çağrıldı ve bazı görevler verildi.

1923'te Mardin, 1931'de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. Kadro Dergisi 1932'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934'te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935'te Prag, 1939'da La Haye, 1942'de Bern, 1949'da Tahran ve 1951'de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü.

Yazı Hayatı

Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler'in "sanat şahsî ve muhteremdir" görüşünü paylaştığı ve "sanat için sanat" yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında eserlerinde belli tarihi dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet'in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet'in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920'lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955'ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Nur Baba Nur Baba, Karaosmanoğlu'nun ilk romanıdır. 1922'de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu'nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca'daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba'yı Euripides'in Bakkhalar'ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır.

Roman, tekkenin şeyhiyle, evli bir kadın arasındaki tutkulu bir aşkın öyküsünü anlatır. İçki, müzik ve sevişmeyle sabahlara değin süren ayinler, Bektaşi töreleri ve tekke yaşamı kitapta büyük yer tutar. Bu ayinlerle Bakkhalar'in ayinleri arasında benzerlik bulan Karaosmanoğlu, romanın kadın kahramanı Nigâr'ın cinsi ilişkileriyle bu benzerliği anlatmaya çalışır.Ancak okur için romanın ilginç yönü Bektaşilik'e ilişkin bilgiler olmuş ve bu yönü, yapıtın çok satılmasını sağladığı gibi Karaosmanoğlu'nun ününü de yaygınlaştırmıştır. Ancak Karaosmanoğlu Bektaşilik'in sırlarını açıklamak ve üstelik Bektaşilik'i küçük düşürmekle suçlandığı için romanın ilk ve ikinci baskılarına yazdığı "izah"larla bu suçlamalara karşı kendini savunmak gereğini duymuştur. Kiralık Konak Kiralık Konak'ta Karaosmanoğlu, II. Meşrutiyet yıllarında Batılılaşma hareketinin yol açtığı değer kargaşasını, geleneklerden ve eski hayat biçiminden ayrılışı ve kuşaklar arasındaki kopukluğu sergiler. Romanda yazar adına konuşan Hakkı Celis, başlangıçta yurt sorunlarına karşı ilgisiz, âşık, içli bir şairken, sonradan bilinçlenerek değişir ve "milli ideal" sevdasına tutulur. Bu ideal geleceğin Türkiye'sidir. Karaosmanoğlu romanın öbür kişilerini ve dolayısıyla toplumu, bu yeni bilince ulaşmış Hakkı Celis'in gözleriyle değerlendirir ve yargılar.

ESERLERİ Roman: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panaroma, 2 cilt, Hep O Şarkı. Hikaye Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikâyeleri. Anı: Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları.

Benzer Konular

17 Mayıs 2011 / _Yağmur_ Edebiyat
8 Haziran 2012 / buz perisi Edebiyat