Arama

Namık Kemal

Güncelleme: 15 Kasım 2016 Gösterim: 128.847 Cevap: 9
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #1
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

Namık Kemal, asıl adı MEHMED KEMAL

Ad:  Namık_Kemal.JPG
Gösterim: 1907
Boyut:  27.3 KB

(d. 21 Aralık 1840, Tekirdağ - ö. 2 Aralık 1888, Sakız)
Sponsorlu Bağlantılar
Osmanlı şair ve yazar. Türk milliyetçi hareketini ve Jön Türkleri etkilemiş, Türk edebiyatının Batılılaşmasına önemli katkısı olmuştur.

Müneccimbaşılık ve Meclis-i Maliye üyeliği yapmış olan Mustafa Asım Bey’in oğludur. Çocukluğunu dedesi Abdüllatif Paşa’nın yanında, Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli kentlerinde geçirdi. Özel dersler aldı; Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Daha sonra İstanbul’a babasının yanına döndü ve Bâbıâli Tercüme Odası'na kâtip olarak girdi. Dönemin tanınmış şairleriyle tanışarak divan şiiri tarzında şiirler yazdı. Batılı düşünceleriyle tanınan, Tasvir-i Efkârın yayın yönetmeni ve yazar Şinasi’nin etkisinde kaldı. İlk yazılarını da onun gazetesinde yayımladı. Şinasi 1865'te Fransa'ya kaçınca Tasvir-i Efkâr ın yönetmenliği de kendisine kaldı. Aynı yıl Ittifak-ı Hamiyet (sonradan Yeni OsmanlIlar Cemiyeti) adlı gizli örgüte katıldı.

1867’de Tasvir-i Efkâr da çıkan bir yazısı nedeniyle gazete kapatılarak İstanbul’dan uzaklaştırmak için Erzurum vali muavinliğine atandı. Ama görev yerine gitmeyerek Ziya Paşa’yla birlikte Paris'e kaçtı. Abdülaziz’in Fransa gezisi sırasında Fransız hükümetinin ülkeyi terk etmelerini istemesi üzerine Ziya Paşa ve Ali Suavi ile birlikte Londra’ya gitti. Burada Ali Suavi' nin, Mustafa Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbirğe yazmaya başladı. Ali Suavi’yle anlaşmazlığa düşünce Ziya Paşa ile birlikte, gene Mustafa Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Yeni OsmanlIlar Cemiyeti’nin yayın organı olarak Hürriyet'i yayımlamaya başladı (1868).

Bu gazetede “Hubbü’l Vatan mine’l-İman” başlığı altında imzasız olarak yazdığı başyazılarda temel olarak padişahın iradesini sınırlayacak bir parlamentonun oluşturulması düşüncesini savundu. Eylül 1869’da Ziya Paşa’yla anlaşmazlığa düşerek Hürriyet'ten ayrıldı. Ertesi yıl da Zaptiye Nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısına uyarak İstanbul’a döndü.

1872’de Ebüzziya Tevfik, Reşad ve Nuri beylerle birlikte yeniden yayımlamaya başladıkları İbret gazetesinde yönetimi eleştiren yazılar yazdı. Kısa bir süre sonra İbret kapatıldı ve Namık Kemal Gelibolu mutasarrıflığıyla İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Gelibolu’dayken ve İstanbul’a döndükten sonra da İbret'te yazmayı sürdürdü. Bu arada ünlü oyunu Vatan yahut Silistre'yi (1873; yb 1940) yazdı. 1854’teki Silistre Kuşatması çevresinde gelişen, kahramanlık ve vatan sevgisini işleyen bu oyunun Nisan 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendiğinde halkı coşturarak olaylara yol açması üzerine Namık Kemal Magosa’ya sürgüne gönderildi; İbret gazetesi de kesin olarak kapatıldı. Namık Kemal, yapıtlarının birçoğunu üç yılı aşkın bir süre kaldığı Magosa’da yazdı.

Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden sonra İstanbul’a döndü (Haziran 1876). Şûra-yı Devlet üyeliğine getirildi ve Kanun-ı Esasi’ yi hazırlayan Kanun-ı Esasi Encümeni adlı kurulda görevlendirildi. I. Meşrutiyetin ilanından sonra, meşrutiyetin hazırlayıcılarını tek tek merkezden uzaklaştıran II. Ab- dülhamid’in emriyle tutuklandı. Beş aylık tutukluluk döneminin ardından Midilli Adasına sürüldü. 1879’da Midilli mutasarrıfı oldu. 1884’te Rodos, 1887’de de Sakız mutasarrıflığına atandı ve son görev yerinde öldü; Gelibolu’ya gömüldü.

Bir sosyal reformcu olan Namık Kemal, “vatan” ve “hürriyet” fikirlerinin birleştiricisi olarak tanınır. Batı’dan alınan bu iki kavramı Türkçeye sokan da Namık Kemal’ dir. Meşrutiyet yanlısı bir düşünür olmasına karşın reform önerilerinde İslamcı fikirleri hiçbir zaman reddetmedi. Yazılarında “millet meclisi” kavramı yerine “şûra-yı ümmet” i yeğlemiştir. Hürriyet gazetesinde ve daha sonra yazdığı yazılarda seçimle oluşacak bir “şûra-yı ümmet' in kurulmasını, yasaların şeriata uygun olmasını savundu. Avrupa'dan döndükten sonra İbret gazetesinde “cumhuriyet” düşüncesine karşı birçok yazı yazdı. Paris'e kaçmadan önceki yazılarında da saltanata değil, Âli ve Fuad paşaların yönetimlerine karşı çıktı.

Küçük yaşta şiir yazmaya başlayan Namık Kemal, önceleri divan şiirinin etkisinde kalmış ve bazı divan şairlerine nazireler yazmıştır. Şinasi'yle tanıştıktan sonra şiir anlayışı da değişmiş, şiirlerinde “hürriyet”, “vatan”, “kalb-i millet” gibi yeni kavramlar kullanmıştır. Sonradan “Hürriyet Kasidesi” olarak anıjan “Besalet-i Osmaniye ve Ha- miyyet-i İnsaniye”, “Vatan Mersiyesi”, “Vatan Şarkısı” gibi coşkulu şiirlerle kendisinden sonraki kuşakları etkilemiş, şiirde kullandığı kavramlardan ötürü “Vatan Şairi” olarak anılmıştır.

Türk tiyatrosuna Batı tiyatrosu anlayışını getiren yazarlardan biri olan Namık Kemal, oyunlarından Zavallı Çocuk'ta (1873; yb 1940) genç bir kızın kendisinden oldukça yaşlı biriyle görücü yoluyla evlendirilmesine karşı çıkar. Akif Bey'de (1874; yb 1958) vatan sevgisinin kişisel mutluluktan önceliğini, Gülnihal'de (1875; yb 1969) baskıya karşı duyduğu tepkiyi, Celaleddin Harezm- şah (1875; yb 1977) adlı tarihi oyunda İslam birliği düşüncesini dile getirir. Namık Kemal'in en çok tanınan romanları arasında İntibah yahut Şergüzeşt-i Ali Bey (1874; yb 1943) ve Cezmi (1880; yb 1963) yer alır. Tarihsel bir roman olan Cezmi, Kırım hanı Adil Giray'ın yaşamı üzerine kurulur. Rüya (1887; yb 1932) baskının olmadığı bir ortamın özlemini anlatır.

ÖBÜR ÖNEMLİ YAPITLARI. Şiir. Namık Kemal'in Şiirleri (1933; haz. S N. Gerçek). Oyun. Kara Bela (1910). Eleştiri. Tarih-i Harabat (1886), Takip (1885), Kemal Bey in İrfan Paşaya Mektubu (1887), Mukaddime-i Celal (1888), Renan Müdafaanamesi (1908; yb 1962). Tarihsel yapıt. Devr-i istila (ty), Evrak-ı Perişan (1871; yb 1973), Silistre Muhasarası (1873; yb 1946), Osmanlı Tarihi (1910-11, 4 cilt; 1946, 3 cilt). Büyük İslam Tarihi (1975). Mektup. Namık Kemal'in Hususi Mektupları (1967-86, 4 cilt, yay. F.A. Tansel).

Kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 18:40 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Biyografi Konusu: Namık Kemal nereli hayatı kimdir.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
23 Ağustos 2007       Mesaj #2
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi

Namık Kemal - Hürriyet Kasidesi



Sponsorlu Bağlantılar
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten

Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten

Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten

Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten

Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye
Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten

Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette
Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 15:27 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
ImShereF - avatarı
ImShereF
Ziyaretçi
17 Kasım 2007       Mesaj #3
ImShereF - avatarı
Ziyaretçi

Namık Kemal Eserleri


Oyun:
  • Vatan Yahut Silistire, 1873 (yeni harflerle, 1940)
  • Zavallı Çocuk, 1873 (yeni harflerle, 1940)
  • Akif Bey, 1874 (yeni harflerle, 1958)
  • Celaleddin Harzemşah, 1885 (yeni harflerle, 1977)
  • Kara Belâ, 1908
Roman:
  • İntibah, 1876 (yeni harflerle, 1944)
  • Cezmi, 1880 (yeni harflerle, 1963)
Eleştiri:
  • Tahrib-i Harâbât, 1885
  • Takip, 1885
  • Renan Müdafaanamesi, 1908 (yeni harflerle, 1962)
  • İrfan Paşa'ya Mektup, 1887
  • Mukaddeme-i Celal, 1888
Tarihsel Yapıt:
  • Devr-i İstila, 1871
  • Barika-i Zafer, 1872
  • Evrak-ı Perişan, 1872 (yeni harflerle, 1973)
  • Kanije, 1874
  • Silistire Muhasarası, 1874 (yeni harflerle, 1946)
  • Osmanlı Tarihi, (ö.s.), 1889 (yeni harflerle, 3 cilt, 1971-1974)
  • Büyük İslam Tarihi, (ö.s.), 1975
Çeşitli:
  • Rüya, 1893
  • Namık Kemal'in Mektupları, Ö.F. Akün (yay.), 1972
Hırrenâme(1872´de mizah dergisi Diyojen´de yayınlanan ve Sadrazam Mahmud Nedim Paşa´yı yeren hicviye)
Kedimin her gece böbrekle dolardı sepeti
Yok idi Ni´metinin râhatının hiç adedi
Çeşmi şehlâ nigehi fârik iken nik ü bedi
Sardı etrafını bin dürlü adular
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Keyfi gelse bıyığın oynatarak mırlar iken
Kızdırırsan yüzüne atlayarak hırlar iken
Kuyruğu geçse ele dırlanarak hırlar iken
Sofrada her kedinin def´ini hazırlar iken
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Keseyi kapsa dökerdi yere hep pâreleri
Ciğere işler idi tırnağının yâreleri
Koşturur oynar idi kukla gibi fareleri
Deliğe sokmaz idi bir gün o âvâreleri
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Ürperir tüyleri bir kerre deyince mırnav
Korkudan başlar idi lerzişe bakkal ile manav
Saldırırdı âdeme bulmaz ise başka bir av
Yüzünü görse köpekler diyemezken hav hav
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Sokulunca yatağa kovmak ile gitmez idi
Okşamakla tokadı tekmeyi farketmez idi
Yiyecek görse gözü mırlaması bitmez idi
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Vatan Şarkısı


Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhadimize kal´a bizim hâk-i bendedir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can korkusu geçmez ovamızda dağımızda
Her gûşede bir şir yatar toprağımızda
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın
Cennet kapusu can veren ihvâna açılsın
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Zalimin muîni dünyada, erbab-ı delâlettir
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî insafa hizmetten
(zalimin yardımcısı olan kişi alçaktır...Çünkü insafsız bir av)


Namık KEMAL
Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 15:28 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
6 Kasım 2008       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Namık Kemal


(1840-1888)
Tanzimat son­rası düşünce ve edebiyat alanında birçok yeniliğin öncüsü olmuş çok yönlü bir ay­dındır.

Namık Kemal Tekirdağ'da doğdu. Çocuk­luğunu büyük babası Abdüllatif Paşa ile birlikte Afyon, Lefkoşe, Rize, Kars ve Sofya' da geçirdi. Bu yüzden düzenli olarak okula gidemedi, özel öğrenim gördü. Büyükbaba­sıyla 1856'da İstanbul'a dönünce Babıâli Ter­cüme Odası'na girdi. Burada aydın bir çev­reyle karşılaştı ve özellikle şiire ilgisi giderek arttı. 1861'de Şinasi ile tanışması yaşamına yeni bir yön verdi. 1862"de Şinasi'nin yönetti­ği Tasvir-i Efkâr gazetesinde ilk yazısı çıktık­tan sonra siyasal ve toplumsal sorunlarla ilgilenmeye, şiir yanında düzyazısını da geliş­tirmeye başladı.

Şinasi 1865'te Fransa'ya giderken Tasvir-i Efkâr'ın yönetimini Namık Kemal'e bıraktı. Namık Kemal'in gazetede özellikle Sadrazam Ali Paşa'nın iç ve dış siyasetine karşı sert eleştiriler yöneltmesi yönetimin tepkisine yol açıyordu. Hele bir de ülkede meşrutiyetin ilanını amaçlayan Yeni Osmanlılar Cemiyeti adlı gizli derneğe girmesi bardağı taşıran son damla oldu. Âli Paşa 1867'de gizli derneğin varlığını öğrenince örgütün üyesi aydınlar birer birer Avrupa'ya kaçmaya başladılar. Namık Kemal ise Erzurum vali yardımcılığına atandı. Ama o da daha görev yerine gitmeden Avrupa'daki Osmanlı aydınlarının koruyucu­luğunu üstlenen Mısırlı Fazıl Mustafa Paşa' nın çağrısı üzerine Fransa'ya kaçtı. Oradan da İngiltere'ye geçerek Ali Suavi ve Ziya Bey'le (Paşa) birlikte Londra'da Muhbir gazetesini çıkarmaya başladı. Bir süre sonra düşünce ayrılıkları baş gösterince Namık Kemal 1868'de gene Londra'da Hürriyet gazetesini yayımlamaya girişti. Bu gazete de düşünce ayrılıkları yüzünden uzun ömürlü olamadı ve Namık Kemal 1870'te İstanbul'a dönmek zorunda kaldı.

Sadrazam Âli Paşa'nın 1871'de ölümü üze­rine Avrupa'daki aydınların bir bölümü yurda dönünce Namık Kemal yeniden gazeteciliğe başladı. Ama 1872'de çıkardıkları İbret gaze­tesi birkaç ay sonra kapatıldı, Namık Kemal de Gelibolu'ya sürüldü. 1873 başında İstan­bul'a dönünce İbrefie daha sert yazılar yazdı. Bu arada Vatan yahut Silistre adlı oyununun sahnelendiği ilk gece izleyicilerin coşkuya kapılıp sokaklara taşan gösteriler yapmaları üzerine İbret, 6 Nisan 1873'te kapatılarak Namık Kemal Kıbrıs'ta Magosa'ya sürüldü. Üç yıl süren sürgün Namık Kemal'in yazı yaşamı bakımından en verimli dönemi oldu. Birçok oyununu, edebiyat eleştirilerini ve tarihe ilişkin yapıtlarını burada kaleme aldı.

Abdülaziz'in tahttan indirilmesinden (30 Mayıs 1876) sonra çıkarılan af üzerine İstan­bul'a dönen Namık Kemal, Midhat Paşa'nın başkanlık ettiği Kanun-ı Esasi Encümeni'nde (anayasa komisyonu) görev aldı. Bu kurulun hazırladığı anayasa 23 Aralık 1876'da yürürlü­ğe konuldu ve meşrutiyet ilan edildi. Ama Padişah II. Abdülhamid içtenlikle benimse­mediği meşrutiyet rejimini hazırlayanları bi­rer birer İstanbul'dan uzaklaştırmaya başla­yınca Namık Kemal de Temmuz 1877'de Midilli Adası'na sürüldü. 1879'da Midilli'ye mutasarrıf (vali ile kaymakam arasında bir yöneticilik) oldu. Aynı görevle 1884'te Ro­dos'a, 1887'de de Sakız'a gönderildi. Sakız'da ölen Namık Kemal'in cenazesi Bolayır'a (Ge­libolu'da) gömüldü.

Edebiyata Divan tarzında şiirlerle başlayan Namık Kemal Şinasi ile tanıştıktan sonra biçim yönünden eskiye bağlı kalmakla birlikte öz bakımından yeni bir şiire yönelmiştir. Türk şiirinde "vatan", "hürriyet" gibi kavramları ilk kez Namık Kemal kullanmış, şiire batılı tarzda toplumsal bir içerik kazandırmıştır. Batı edebiyatının roman, tiyatro, eleştiri. deneme gibi türleri de Türk edebiyatında Namık Kemal ile kalıcılık kazanmıştır. Bu yapıtlarında da toplumsal konular, vatan sev­gisi gibi duygular ön plandadır. Tarihe ilişkin yapıtlarında da İslam ve Osmanlı tarihinden seçtiği olayları, kişileri hep vatanseverlik açı­sından değerlendirmeye çalışmıştır.

Başlıca Yapıtları. (Roman): İntibah, 1977; Cezmi, 1977. (Tiyatro): Vatan yahut Silistre, 1969; Zavallı Çocuk, 1969; Akif Bey, 1961; Gülnihal, 1969; Celaleddin Harezmşah, 1969; Kara Bela, 1910. (Tarih): Devr-i İstila, 1871; Evrak-ı Perişan, 1973; Silistre Muhasarası, 1946; Osmanlı Tarihi, 3 cilt, 1971-74; İslam Tarihi, 1975. (Eleştiri): Tahrib-i Harabat, 1885; Renan Müdafaanamesi, 1962; İrfan Paşaya Mektup, 1887; Mukaddime-i Celal, 1888. Şiirleri ölümünden çok sonra Namık Kemal'in Şiirleri adıyla derlenmiştir (1933, 1941, 1971). Özel mektupları da Namık Ke­mal'in Mektupları (4 cilt, 1967-1986) adlı kitapta toplanmıştır.

MsxLabs & TemelBritannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 15:31 Sebep: başlık ve sayfa düzeni kırık link temizlendi
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
17 Mayıs 2011       Mesaj #5
pesimist - avatarı
Ziyaretçi

Namık Kemal (1840 - 1888)


Büyük bir vatan ve özgürlük şaiiridir. Hemen her türde eser verdi. Eserleri, zamanında geniş yankılar uyandırdı. Dili, halk diline çok yakındır. Anlatımı sadedir. Şiirleri Divan Edebiyatı geleneğine bağlıdır.

Beyitler



Sana senden gelir bir işte 'dâd' lâzımsa
Zaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa.

Yüksel ki yerin bu yer değildir;
Dünyaya gelmek hüner değildir.

Bize gayret yaraşır, merhamet Allah'ındır.
Hükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır

Namık Kemal
Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 18:27 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
31 Ekim 2011       Mesaj #6
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi

Namık Kemal


21 Aralık 1840′ta Tekirdağ’da doğdu, 2 Aralık 1888′de Sakız Adası’nda öldü. Asıl adıMehmed Kemal’dir, Nâmık adını ona şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey’dir. Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul’a babasının yanına döndü.

Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865′te kurulan ve daha sonra yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867′de kapatıldı. Nâmık Kemal de İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Erzurum’a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa’yla birlikte Paris’e kaçtı. Bir süre sonra Londra’ya geçerek M. Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Daha sonra Ali Suavi’yle anlaşamaması üzerine Muhbir’den ayrıldı. 1868′de gene M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu, Avrupa’da desteksiz kalınca, 1870′te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısı üzerine İstanbul’a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872′de İbret gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Nâmık Kemal İstanbul’dan uzaklaştırılmak amacıyla Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Yahut Silistire oyunu, 1873′te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul’a dönmüş olan Nâmık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi. 1876′da I. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı – Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid’in Meclis-i Mebusan’ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası’na sürüldü. 1879′da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884′te Rodos, 1887′de Sakız Adası’na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu’da Bolayır’da gömüldü.

Nâmık Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya başlamıştır. İstanbul’a geldikten sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya gelerek kurdukları Encümen-i Şuârâ’ya ve bazı divan şairlerine nazireler yazmıştır. Şinasi’yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galib gibi şairlerden etkilenmiştir. Şinasi’yle tanışmasından sonra şiirlerindeki içerik de değişmiştir. Günlük konuşma dilinden alıntıların yanı sıra, o zamana değin geleneksel Türk şiirinde görülmemiş olan “hürriyet kavgası”, “esaret zinciri”, “vatan”, “kalb-i millet” gibi yepyeni kavramlarla birlikte, doğrudan doğruya düşüncenin aktarılmasını amaçlayan bir tür “manzum nesir” oluşturmuştur. Bosna – Hersek Savaşları, 93 Savaşı gibi olayların yarattığı sonuçlar, onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu şiirlerin en tanınmışları arasında “Vâveyla”, “Vatan Mersiyesi”, “Vatan Şarkısı” ve “Hürriyet Kasidesi” yer alır. Nâmık Kemal şiirleriyle şiir tekniğine büyük bir katkıda bulunmuş sayılmazsa da o günler için alışılmamış diri bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına kattığı yeni kavramlarla Türk şiirini divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır. Bütün bu nitelikler onun Vatan Şairi olarak anılmasına yol açmıştır. Tiyatro türüne özellikle önem veren Nâmık Kemal, altı oyun yazmıştır. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistre yalnız ülke içinde değil, Avrupa’da da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir. Magosa’dayken yazdığı Gülnihal’de baskıya ve zulme karşı duyduğu tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir. Oyunun sahnelenmesinde pek çok bölüm sansüre uğramıştır. Nâmık Kemal yine Magosa’da yazdığı Akif Bey’de, yurtsever bir deniz subayının göreve koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken, ahlaksal bir yorum da getirir. Zavallı Çocuk’ta görücü yoluyla evlenmeye karşı çıkar.

On beş perdelik Celaleddin Harzemşah, Nâmık Kemal’in en beğendiği yapıtı olarak bilinir. Oyun, Moğollara karşı İslam dünyasını koruyan Celaleddin Harzemşah’ın kişiliği çevresinde gelişir. Bu yapıtta Nâmık Kemal, İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir biçimde sergilemiştir. Nâmık Kemal’in ilk romanı olan İntibah 1876′da yayımlanmıştır. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah, Türk romanında bir başlangıç sayılabilir. Eleştirmenler Nâmık Kemal’in bu romanda yüksek bir edebi düzey tutturamadığı görüşünde birleşirler. Dört yıl sonra yayımladığı Cezmi, tarihsel bir romandır. Kırım Şehzadesi Adil Giray’ın yaşadığı aşk ve Cezmi’nin onu kurtarmak isterken geçirdiği serüvenlerle gelişen romanda, Nâmık Kemal’in tam anlamıyla Avrupa romantizminin etkisinde olduğu izlenir. Nâmık Kemal’in yaşamı boyunca ilgi duyduğu alanlardan birisi de tarihtir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş ve yükseliş dönemlerini anlattığı Devr-i İstila yayımlandığında büyük ilgi görmüştür. 1872′de çıkan Evrak-ı Parişan’da, Selahaddin Eyyubi, Fatih gibi tarihi kişilikleri, Barika-i Zafer’de İstanbul’un alınışını anlatır. Ahmed Nâfiz takma adıyla yayımladığı Silistre Muhasarası ve Kanije, yine Osmanlı tarihine ilişkin kahramanlık olaylarını ele alan kitaplardır. Nâmık Kemal’in, tarih konusunda en kapsamlı çalışması olan Osmanlı Tarihi’nde Hammer’in etkisinde kaldığı, yapıtın bilimsel olmaktan çok, eğitici değer taşıdığı konusunda görüşler ileri sürülmüştür. Yarım kalan bu yapıtın ilk basımı II. Abdülhamid tarafından yasaklanmıştır.

1975′te yayımlanan Büyük İslam Tarihi adlı yapıtındaysa Nâmık Kemal, İbn Haldun ve İbn Rüşd’den yararlanmış olduğunu belirtmiştir. Nâmık Kemal romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye’ye ilk getiren kişilerden biri olmuştur. En önemli eleştiri yapıtları Tahrib-i Harâbât ile Takip’dir. Eleştirilerinde canlı, dolaysız bir üslup kullanmıştır. Tahrib-i Harâbât, Ziya Paşa’nın Harâbât adlı güldestesine karşı yazılmış sert bir eleştiri niteliğindedir. Takip de yine aynı güldestenin ikinci cildini eleştirir. Mukaddeme-i Celal eleştirisinde Nâmık Kemal, Batı edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri üstünde durmuştur. Nâmık Kemal gazeteci olarak da Türk kültürü içinde önemli bir yer alır. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve ilerici gazetelerinde yazmıştır. Siyasal ve toplumsal sorunlardan edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda yazdığı makalelerin sayısı 500 kadardır. Bunlarda düzyazıdaki üstün yeteneğini ortaya koyduğu ve çok etkili bir üslup yarattığı kabul edilir.

Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 15:32 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
7 Ocak 2012       Mesaj #7
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє

Namık Kemal


Türk Edebiyatımızın önemli şair ve yazarlarındandır. Tekirdağ’da doğdu. Çocukluğu dedesinin ya­nda, Kars ve Sofya’da özel dersler alarak geçti. İstanbul’a dönünce Tercüme Odası’na memur oldu (1863). Şinasi ile Tasvir-i Efkâr’da yazılar yazdı. 1865′te aynı gazeteyi çıkardı. Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyelerinin sü­rülme sebebiyle Ziya Paşa ile Paris’e kaçtı (1867). Londra’­da Ziya Paşa ile Hürriyet gazetesini çıkardı (1868). 1870′de İstanbul’a döndü, mutasarrıf olarak Gelibolu’ya gönderildi. Azledilirler tekrar İstanbul’a geldi. Namık Kemal 1877′de Midilli’ye sürüldü ve 1879′da oraya mutasarrıf oldu. Rodos (1884) ve Sakız (1887) adalarında da aynı görevi yaptı. Sakız’da oldü. Mezarı Bolayır’dadır. Namık Kemal, Tanzimat Edebiyatı‘nın her türde eser veren gür sesli dâva adamı ve şâiridir. Sanatını toplumun hizmetine vermiş, şe­kil ve ifâde bakımından eski, öz ve ruh yönünden de yeni eserler vermiştir. Eserlerinde hürriyet, vatan, millete hiz­met, haksızlıkla savaş, adalet vb. fikirleri dile getirildi. Namık Kemal, dilde ve edebiyatta sadeleşmeyi savundu. Yeni nazım biçimleri denedi. Edebi­yatımızın batılılaşmasında rolü büyüktür. Şiirleri ilk defa Sadettin Nüzhet Ergun tarafından toplanıp “Namık Kemal- Hayâtı ve Şiirleri” adı ile yayımlandı (1933).

Piyesle­ri : 1. Vatan Yahut Silistre (1873), 2. Zavallı Çocuk (1873), 3. Akif Bey (1874), 4. Gülnihâl (1875), 5. Celâleddin Harzemşah (1885), 6. Karabelâ (1910).
Romanları : 1. İntibah (1876), 2. Cezmi (1880).

Tenkit eserleri: 1. Tahrîb-i Harabat (1885), 2. Tâkib (1885), 3. Renan Müdafaanâmesİ (1962).
Tarih ve bi­yografi: 1. Kanije (1874), 2. Silistre Muhasarası (1874,1946), 3. Osmanlı Tarihi (Yeni baskısı: 1971,1974, üç cilt), 4. Büyük İslam Tarihi (Yeni baskı: 1975), 5. Evrak-ı Perişan (1871), 6. Yavuz Sultan Selim (1968 yeni baskı). Mektuplarını F. A. Tansel “Hususî Mektuplarına Göre Namık Kemal ve A. Ha­nı id’1 (1949.4 cilt) ile O. F. Akün “Namık Kemal’in Mektupla­rı” (1972) neşretti. Mehmet Kaplan‘ın doktora tezinin konu­şu da “Namık Kemal Hayatı ve Eserleri” (1948)’dir. M. N Özön, “Namık Kemal ve İbret Gazetesi” (1938) adlı kitapta makalelerini topladı.

Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 15:34 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
4 Şubat 2012       Mesaj #8
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi

Namık Kemal


(d. 21 Aralık 1840, Tekirdağ, ö. 2 Aralık 1888, Sakız Adası)
Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu, ünlü Türk yazar, gazeteci, devlet adamı, şairdir.

Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı bir Tanzimat Devri aydınıdır. Bu kavramları Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi kabul edilir. Heyecanlı, kavgacı kişiliği, akıcı, parlak üslubu nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanındı.“Vatan Şairi” ve “Hürriyet Şairi” olarak anılan Namık Kemal, şiirin yanı sıra tenkit, biyografi, tiyatro, roman, târih ve makale türlerinde eserler verdi. Özellikle "İntibah" isimli romanı ve "Vatan Yahut Silistre" isimli tiyatro oyunu ünlüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü eserleri ve fikirleriyle etkiledi.

21 Aralık 1840 tarihinde Tekirdağ’da dünyaya geldi. Babası Yenişehirli Mustafa Asım Bey, annesi Fatma Zehra Hanım’dır.Tekirdağ’daki evlerinin civarında bulunan tekkenin şeyhi Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi kendisine “Mehmet Kemal” adını verdi[1]. Çocukluğu annesinin babası Abdülatif Paşa’nın yanında geçti. Abdülatif Paşa, Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağında vali yardımcısı idi ; Afyonkarahisar sancağına tayin edildiğinde ailece Afyon’a taşındılar. 1848 yılında annesi Fatma Zehra Hanım’ı Afyon’da kaybetti[1]. Mehmet Kemal, yaşamını büyükbabasının yanında sürdürdü.

Abdülatif Paşa’nın değişik kentlerde görev yapması nedeniyle düzenli bir eğitime devam edemedi. Özel dersler aldı ve kendi kendini yetiştirmeye çalıştı. Arapça ve Farsça öğrendi. Dedesi Afyon’daki vali yardımcılığı görevinin ardından ailesiyle İstanbul’a gelmişti. Orada, 3 ay Bayezid Rüştiyesine ve ardından 9 ay Valide Mektebi’ne devam etme fırsatı buldu[3]. Dedesinin Kars’a mutasarrıf olarak atanması sebebiyle 1,5 yıl Kars’ta yaşadı. Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendi'den divan edebiyatını öğrendi. Avcılık, atıcılık, cirit dersleri aldı[1]. Kars’ta görevi sona eren dedesi ile 1854’te İstanbul’a döndü.

1855’te babasının Bulgaristan Filibe mal müdürü, dedesinin Sofya kaymakamı oluşu ile Sofya'ya gitti. Sofya’da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra Mehmet Kemal’e yazıcı, kâtip anlamlarındaki “Namık” adını verdi. O günden sonra Namık Kemal olarak anılmaya başladı. 18 yaşına kadar kaldığı Sofya’da komşuları Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin kızı Nesime Hanım ile evlendi[2]. Bu evlilikten Feride ve Ulviye adında iki kızı ve Ali Ekrem adında bir oğlu dünyaya geldi.

1857’de İstanbul’a döndü ve Bab-ı Ali Tercüme Odası'nda stajyer olarak memurluğa başladı. 1858’de büyükannesi Mahmude Hanım’ı, 1859’da büyükbabası Abdülatif Paşa’yı kaybetti. Babasının ikinci evliliğini yaptığı Dürrüye Hanım’ın Kocamustafapaşa’daki evinde yaşadı[1]. Babasının bu evliliğinden Naşit adında bir kardeşi oldu[2]. 1859’da Gümrük Kalemi’nde çalışmaya başladı.

İlk şiirlerini Sofya’da yazan Namık Kemal, İstanbul’a geldiğinde kısa sürede şairler arasında tanınmıştı. Henüz Batı edebiyatı ile bir teması yoktu. İstanbul’da divan edebiyatı geleneğini takip ettiren şairlerle tanıştı. Arap ve Fars edebiyatlarını öğrenmeye çalıştı. Leskofçalı Galip Bey adlı şair ile yakın dostluk kurdu. Bu şairin başkanlığında kurulan Encümen-i Şuara adlı şairler topluluğuna katıldı.

1863’ten itibaren dört yıl yeniden Tercüme Odası’nda görev aldı. Bu yeni görevi sırasında Batı’yı tanıyan kimselerle tanışma imkânı buldu ve gözlerini batı kültürüne çevirdi. Edebiyatta batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanışması hayatını değiştirdi. Sanat ve hayat görüşü değişti. Batı edebiyatını öğrenmeye başladı, ilgisi nesire yöneldi. Tarih ve hukuk alanında kendini geliştirmeye çalıştı. Tercüme odasının bir kâtibinden Fransızca dersleri aldı. Tasvir-i Efkar’da fıkra ve tercüme yazılar kaleme aldı. İlk defa Şinasi’de gördüğü “hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi” gibi kelimeleri yaygınlaştırdı.
Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 15:36 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
_VICTORY_ - avatarı
_VICTORY_
VIP Silent storM
20 Temmuz 2013       Mesaj #9
_VICTORY_ - avatarı
VIP Silent storM

Namık Kemal


(1840 Tekirdağ-1888 Sakız), şair, yazar.

Çocukluğu, büyükbabası Abdüllatif Paşa'nın yanında, Anadolu'nun çeşitli kentlerinde özel öğrenim görerek geçti. Tercüme Kalemi'ne katılarak (1863) önemin aydınlarıyla tanışma fırsatı buldu. İlk yazıları Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayımlandı. Şinasi'nin Paris'e gitmesi üzerine gazetenin yönetimini üzerine aldı (1865).

Yazılarında Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin amaçladığı meşrutiyet ilkelerini işlediğinden cemiyet üyelerinin sürgüne gönderilmeleri üzerine Ziya Paşa ile birlikte Avrupa'ya kaçtı. Londra'da Hürriyet (1868), İstanbul'a dönmelerine izin verilince İbret (1870) gazetelerini çıkardı. Bir süre Gelibolu mutasarrıflığı verilerek uzaklaştırıldı.

İstanbul'a dönünce "Vatan yahut Silistre" oyununun Gedikpaşa Tiyatrosu'nda oynanışında yarattığı coşku hazmedilemeyerek Kıbrıs'a sürüldü (9 Nisan 1873). 38 ay adadaki Magosa zindanında kaldı. I. Meşrutiyet'in ilân edilmesi üzerine İstanbul'a döndü. II. Abdülhamit döneminde Midilli (1877) -önce sürgün sonra mutasarrıf-, Rodos (1884) ve Sakız (1887) adalarına gönderildi. Batı düşün ve sanat akımlarını izleyerek türlerinde yenilikçi atılımlar yaptı.

Şiirlerinde divan edebiyatı kurallarına karşı çıktı. Makalelerinde Osmanlı devlet düzenini eleştirdi, yabancı devletlere borçlanma politikasını şiddetle yerdi. Şiire nazirelerle başladığı ilk yıllarda Leskofçalı Galip'in etkisinde kaldı. Şiirleri dil ve kuruluş yönlerinden eski şiir beğenisinden kurtulamamasına karşılık çeşitli biçim, anlatım ve içerik yenilikleri gösterir. Romantizm akımının etkisinde görülen romanları da, şiir ve tiyatrolarında olduğu gibi, toplumu düzeltme ve eğitme amacı taşır.

Yapıtları:


Roman: "İntibah-Sergüzeşt-i Ali Bey" (1876), "Cezmi" (1880). Oyun: "Vatan yahut Silistre" (1873), "Zavallı Çocuk" (1873), "Akif Bey" (1874), "Gülnihal" (1875), "Celâlettin Harzemşah" (1875), "Karabela" (1908), Tarih: "Barika-i Zafer" (1872), "Devr-i İstilâ" (1873), "Kanije" (1874), "Silistre Muhasarası" (1874), "Osmanlı Tarihi Mukaddimesi" (1889), "Osmanlı Tarihi" (1. cilt, 1908, 2., 3., 4. ciltler 1909), "Yavuz Sultan Selim". Eleştiri: "Tahrib-i Harâbât" (1886), "Takip" (1886), "Renan Müdafaanamesi" (1908), "Tâlim-i Edebiyat Üzerine Bir Risale". Mektupları Feyziye Abdullah Tansel tarafından iki cilt hâlinde (ilk cildinde [1967] İstanbul ve Magosa'dan yazılmış. 213 mektup, ikinci cildinde [1969] İstanbul ve Midilli'den yazılmış 213 mektup yer alır), şiirleri de ilk kez Sadettin Nüzhet Ergun tarafından (1933) yayımlandı.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Baturalp; 15 Kasım 2016 15:39 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Tesadüfen Zirveye Çıkılmaz... Çıkılsa Bile Durulmaz...
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
15 Kasım 2016       Mesaj #10
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Namık Kemal

Ad:  Namık_Kemal1.JPG
Gösterim: 1011
Boyut:  21.4 KB

21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da doğdu, 2 Aralık 1888’de Sakız Adası’nda öldü. Asıl adı Mehmed Kemal. Namık adını ona şair Eşref Paşa verdi. Babası, II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey. Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşında İstanbul’a babasının yanına döndü. 1863’te Babıali Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865’te kurulan ve daha sonra yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın nedeniyle 1867’de kapatıldı.

Sürgünler dönemi


Namık Kemal, İstanbul’dan uzak olması için Erzurum’a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa’yla birlikte Paris’e kaçtı. Bir süre sonra Londra’ya geçerek Mustafa Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı "Muhbir" gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi’yle anlaşamadı, Muhbir’den ayrıldı. 1868’de gene Fazıl Paşa’nın desteğiyle "Hürriyet" gazetesini çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar yüzünden, Avrupa’da desteksiz kalınca, 1870’te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısıyla İstanbul’a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872’de "İbret" gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete 4 ay kapatıldı. İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı "Vatan Yahut Silistre" oyunu, 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendi. Oyunu izleyenler galeyana gelip olay çıkardı. Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi.

Türk Edebiyatı'nda İlkleri


1876’da I. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca Meclis-i Mebusan kapatıldı, Namık Kemal tutuklandı. Midilli Adası’na sürüldü. 1879’da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884’te Rodos, 1887’de Sakız Adası’na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu’da Bolayır’da gömüldü. Şiirlerini küçük yaşlardan itibaren yazdı. Şinasi’yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galib gibi şairlerden etkilendi. En önemli özelliklerinden biri, Türk şiirini Divan şiirinin etkisinden kurtarmaya çalışması. "Vatan Şairi" diye de isimlendirildi. Tiyatroya özel bir önem verdi, altı oyun yazdı. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistre, Avrupa’da da ilgi uyandırdı ve beş dile çevrildi. İlk romanı "İntibah" 1876’da yayınladı. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah Türk romanında bir başlangıç sayılır. Romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye’ye ilk getiren kişilerden biri oldu. En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip. Gazeteci olarak da Türk kültürü içinde önemli bir yeri var. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve ilerici gazetelerinde yazıları yayınlandı. Siyasal ve toplumsal sorunlardan edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda yazdığı makalelerin sayısı 500 kadar.

Eserleri



Oyun:
  • Vatan Yahut Silistre (1873, yeni harflerle 1940)
  • Zavallı Çocuk (1873, yeni harflerle 1940)
  • Akif Bey (1874, yeni harflerle 1958)
  • Celaleddin Harzemşah (1885, yeni harflerle 1977)
  • Kara Bela (1908)
Roman:
  • İntibah (1876, yeni harflerle 1944)
  • Cezmi (1880, yeni harflerle 1963)
Eleştiri:
  • Tahrib-i Harâbât (1885)
  • Takip (1885)
  • Renan Müdafaanamesi (1908, yeni harflerle 1962)
  • İrfan Paşa’ya Mektup (1887)
  • Mukaddeme-i Celal (1888)
Tarihi Kitaplar:
  • Devr-i İstila (1871)
  • Barika-i Zafer (1872)
  • Evrak-ı Perişan (1872, yeni harflerle 1973)
  • Kanije (1874)
  • Silistre Muhasarası (1874, yeni harflerle 1946)
  • Osmanlı Tarihi (1889, ölümünden sonra, yeni harflerle 3 cilt, 1971-1974)
  • Büyük İslam Tarihi, (1975, ölümünden sonra)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

4 Ocak 2014 / türkçeci Soru-Cevap
24 Temmuz 2012 / _Yağmur_ Edebiyat
15 Haziran 2011 / _Yağmur_ Edebiyat
11 Mayıs 2010 / SUNU Siyaset tr
12 Şubat 2013 / BARIŞ Siyaset tr