Arama

Arif Nihat Asya

Güncelleme: 15 Mart 2016 Gösterim: 127.867 Cevap: 10
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
13 Kasım 2006       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Arif Nihat Asya
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

7 Şubat 1904'te İstanbul Çatalca’da doğdu, 5 Ocak 1975'te Ankara’da yaşamını yitirdi. İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Adana, Malatya, Edirne, Tarsus, Ankara ve Kıbrıs'taki liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1950-1954 arasında Seyhan (Adana) milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. Milletvekilliğinden sonra tekrar öğrtemenliğe döndü. Ankara Gazi Lisesi edebiyat öğretmeni iken 1962'de emekliye ayrıldı. İstanbul'a döndü. Yeni İstanbul ve Babıli’de Sabah gazetelerinde yazılar yazdı. Aruzla başladığı şiirde rubailer, gazeller yazdı. Özellikle rubailere büyük önem verdi. Rubailerden oluşan 5 ayrı kitap yayınladı. Daha sonra hece veziyle ve serbest vezinli şiirler de yazdı. Ulusçu şiirleriyle dikat çekti. Yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirleriyle bilinir.


ESERLERİ

ŞİİR:

  • Heykeltıraş (1924)
  • Yastığımın Rüyası (1930)
  • Ayetler (1936)
  • Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946)
  • Kubbe-i Hadrâ (Mevlana üzerine, 1956)
  • Kökler ve Dallar (1964)
  • Emzikler (1964)
  • Dualar ve Aminler (1967)
  • Aynalarda Kalan (1969)
  • Bütün Eserleri (1975-1977)
  • Rubaiyyat-ı Ârif (rubailer, 1956)
  • Kıbrıs Rubaileri (rubailer, 1964, 1967)
  • Nisan (rubailer, 1964)
  • Kova Burcu (rubailer, 1967)
  • Avrupa’dan Rubailer (1969)
  • Şiirler (Ahmet Kabaklı derledi, 1971)
  • Bütün Eserleri (1975-1977, Ötüken Yayınları)

DÜZYAZI:

  • Kanatlar ve Gagalar (özdeyişler, 1946)
  • Enikli Kapı (makaleleri, 1964)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen KisukE UraharA; 29 Ocak 2008 19:46
Biyografi Konusu: Arif Nihat Asya nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
ReaLin - avatarı
ReaLin
Ziyaretçi
28 Kasım 2006       Mesaj #2
ReaLin - avatarı
Ziyaretçi
BAYRAK

Sponsorlu Bağlantılar
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
26 Temmuz 2009       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Başörtüsü


Ne demekmiş
“Yasak! ”
İşiniz mi kalmadı
Yapacak?

Ne diye karışırsınız
Saçımıza-başımıza,
Bizi oyuncağınız mı sandınız
Bakıp yaşımıza?

Sebebini anlatamayacağınız
Çocukça bir devrin hevesinden
Karşınızdaki en güzel portreleri
Mahrum ettiniz çerçevesinden!

Kim demiş, ki:
“Başörtüsüydü o! ”
Başımızın -renk renk-
Süsüydü o!

Altında saçlarımız,
Arkadan, ne hoş sarkardı;
Kimimizde -örgü örgü- sarmaşıklaşır...
Kimimizde, su olup akardı!

*
* *

Şu, bu nâmına “Yasak! ” demiş
Bulundunuz, tezelden;
Ne olurdu, anlasaydınız biraz da,
Güzellikten, güzelden!

*
* *
Siz, bizden değilsiniz,
Tanımıyoruz hiç birinizi,
Çekin başımızdan
Ellerinizi!

Bir gericilik tutturmuşsunuz;
Gericilik değil, Türk'ün köy modasıdır bu...
Üstelik, ninemizin başımızda
Taşıdığımız hatırasıdır bu!

Dediniz: “Çıkacak başınızdan
Başörtünüz! ”
Alın -öyleyse- onunla
Yüzünüzü örtünüz!


Arif Nihat Asya
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
5 Ağustos 2009       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Ağıt Ağıt

Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım
Ağlasın Meraga göklerinden
Meraga'ya bakıp yıldızlarım

Yollara Kürşadlar uzanmış ölü
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkant'ta bekler beni
Kimi Caber'de

Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarından
İndirilmiş Tanrım

Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?

Ben ki ateşle konuşurdum.selle konuşurdum
İdil'le Tuna'yla Nil'le konuşurdum
''Sangaryos''u ''Sakarya'' yapan
''İkonyom''u ''Konya'' yapan
Dille konuşurdum


Arif Nihat Asya
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
1 Eylül 2009       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Mavi

Kayıklarla kayıkçılar
Dalgıçlarla balıkçılar
Bilirsin:ne ister,deniz!

Kendini bu isteklerin:
Yelkenlerin küreklerin
Altına seriver, deniz!

Balıkların,kandillerin
Ne varsa olsun ellerin
Bana mavini ver deniz!

Arif Nihat Asya
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Şubat 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu Vatan Bölünmez

Kalbim ile sevdim
O benim tek hürriyetim
Ay yıldız fark etmez
Bu sevgi ona yetmez
Kalbini yaktı o aşkın

Seni seven bin bir halkın
Sana sonsuza dek hayran
Aylı yıldızlı havalarda dalgalanan
Sevgimiz aşkımız yetmez
Bu vatan bölünmez
TARIK TERZİOĞLU
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirleriyle bilinir.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
8 Aralık 2010       Mesaj #8
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
KUBBELER

Dün başlar seferber eller seferber
Kurşun eritildi mermer çekildi.
Bunlar bu kubbeler bu minareler
Akçayla olacak şeyler değildi.
Böyle bir gemide yendi suyu Nuh.
Ve bu yelkenlerle kanatlandı ruh.
Taşıtıp kalyonla pırlanta inci
Abide haline koydu sevinci.
Gergefle işleyip bir inci sultan
Ki çiçek verirdi saksıya koysan.
Bulabildinse ey yolcu yerini
Hepsinin altında altından bir ay.
Seyret İstanbul’un camilerini
Minare minare kubbe kubbe say!
Açılır masmavi burada gökyüzü
Gümüşten sütunlar üstünde durur...
Kiminin gölgesi dinlenir yerde
Kiminin beyazı sulara vurur.
Allah’a giden yol buralardadır
Kapılar açılır şerefelerden.
Buradan uğurlanır mübarek aylar
Bayram burda başlar arefelerden.
Mihraplar kemerler kubbeler yapmış
Sultanı çerisi piri veziri.
Nesilden nesile götürsün diye
Kanatlar üstünde şanlı tekbiri.
Nice başbuğların açtığı yolda
Biri yardan geçmiş öteki serden.
Yolcular gidiyor yarına doğru
Kafile kafile bu köprülerden.
Kuşun uçuş gülün açış saati
Tanrı’nın fermanı yüce kubbede
Duyulur uyanık Fatih’in “Uyan’
Dediği uzaktan Sultan Ahmed’e..
Diken dikmiş yakan yakmış mumunu
Şamdanlar şamdanlar ulu şamdanlar...
Ki aydınlığiyle asırlar boyu
Yolunu bulurdu yolda kalanlar.
Burda kubbe kemer ve mihrap olmuş
O kıvrak şekil ki serhatte yaydı;
Atlas bayrakların dalgalarında
Rüzgarla öpüşen ince bir ay’dı.
Kimi yıkanırken şadırvanlarda
Tekbir’e hu hû’lar katıyor kimi:
Beyazıt önünde güvercinlerin incidir yemi
Söyleyin ey nazlı haber kuşları:
Tuna boylarından müjde geldi mi?
Uzaklarda kırık minarelerden
Gökte bir kapıyı vurur leylekler;
Bir gün açılacak o büyük kapı
Ve kanatlar yere inmeyecekler.
Taraf taraf kol kol şu yamaşlardan
Aktıkça fetihler tarihi Türk’ün
Kubbeler erecek bir gün murada;
Ve minareler dal verecek bir gün.
Geçersen altından bu loş kemerin
Menekşe menekşe gül güldür içi...
Kapanmaz kapısı Allah evinin
Ki beş vakit gürül gürüldür içi.
Çiniler çiniler taze çiniler;
Boyası göz nuru fırçası kirpik...
Ey sanat kuruyan dallarımıza
Bir yeşil yaprak ver! demeye geldik.
Biri hattın biri mermerin tuncun
Kurşunun sırrını aramış bulmuş
Yesârî elinde Lafza-i Celal
Sinan’da kubbeyle minare olmuş.
İşte bu kubbe ki söyler saati
Yolcu ilk dalgalar son cemaati
Mavidir çinisi Yeni’dir adı
Mermerini sisler karartmadı.
Şehzâde Laleli Haseki Sultan
Hepsinin üstünde Süleymaniye...
Süleymaniye’den Ayasofya’dan
Yollar iner dal dal Yeni Cami’ye
Yelken yelken seren seren gemiler;
Yamaçta kıyıda yolda camiler.
Bu horasan mermer kurşun dağları
Omuzunda taşıdığı çağları
Taşıyacak daha çağlar boyunca
Ve yer çekmeyecek yere koyunca.
Yolları arkada bırakan hızla
Kanatlarımızla atlarımızla
Aşarken toprağı taşı denizi
Bu kurşun memeler emzirdi bizi.
Böyle bir gemide yendi suyu Nuh.
Ve bu yelkenlerle kanatlandı ruh.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
arif nihat asya - avatarı
arif nihat asya
Ziyaretçi
23 Şubat 2012       Mesaj #9
arif nihat asya - avatarı
Ziyaretçi
ANNE
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.

Acı nedir
Tatlı nedir... bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.

Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!

Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
'Onun Annesi' diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın...
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum.. Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum...

Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum! Yazar : ARİF NİHAT ASYA
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Şubat 2012       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Arif Nihat Asya
MsXLabs.org

Türk Edebiyat Tarihi'ne "Bayrak Şairi" olarak adını yazdıran Arif Nihat Asya, 7 Şubat 1904 yılında Çatalca'nın İnceğiz Köyü'nde dünyaya geldi. Babası Tokatlı Zîver Efendi, annesi Tırnovalı Fatma Hanımdır. Nihat Asya bir aylıkken babasının ölümü üzerine, akrabalarının himayesinde büyümek zorunda kaldı. İlköğrenimine köyünde başladı fakat daha sonra İstanbul'a geldi. Önce Haseki Mahalle Mektebi'ne daha sonra Gülşen'i Maarif Rüştiyesi'ne devam etti. Yatılı olarak girdiği Bolu Sultanisi kapatılınca, Kastamonu Sultanisi'ne aktarıldı. Liseyi bitirdikten sonra, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nun Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu.

Milli Mücadele Dönemi'nde Ankara'da bulundu. Bu dönem onun şiire başladığı, Türklük ve vatan aşkı ile şiirler kaleme aldığı tarihlerdir. 1828 yılında Darülmuallimin'i Aliye'den edebiyat öğretmeni olarak mezun oldu ve Adana kolej ve öğretmen okullarında edebiyat öğretmenliği ve yöneticilik yaptı. 1948 yılında Edirne'ye tayin edildi. 1950-54 döneminde Adana Milletvekilliği, 1954 yılında Eskişehir milletvekilliği yaptı. 1962 yılında ise Ankara Gazi Lisesi'nden emekli oldu. 5 Ocak 1975 tarihinde Ankara'da vefat etti.

Edebiyatımızda “Bayrak” şairi olarak tanınan Asya, Bayrak şiirini Adana’nın kurtuluş günü olan bir “5 Ocak”ın heyecanı ile yazdı. Bir çok dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. Şiirlerinde hece, arûz ve serbest vezinleri kullanan Arif Nihat, nazmın her tür ve şekliyle eserler vermiştir. Fikrin ağır bastığı şiirlerinde milliyetçilik konusu büyük bir yer tutar. Çok renkli ve değişik biçimli şiirler yazmış olan Asya, son şiirlerinde biraz da mistisizme yönelmiştir. Şiirinde daima bir yenileşme çabası içinde olan şair, etkilerden uzak kalarak kendine özgü bol renkli şiir dünyasını yaratmıştır.

Güzel ve zarif benzetmelerin yanı sıra, keskin zekâsının, şakacı mizâcının mahsûlü olan nükteleri, hicivleri, kelime oyunları üslûbunu tamamlayan önemli unsurlardır. Tarihimizin şanlı sayfalarını şiirleştiren şair, Rubai türünün yeni Türk edebiyatında önemli şahsiyetlerinden kabul edilir. Bayrak ve vatan, onun mısralarında en usta anlatıcısını bulmuştur.

Şiir Kitapları:
  • Heykeltraş (1924),
  • Yastığımın Rüyası (1930),
  • Ayetler (1936),
  • Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946),
  • Rubaiyyat-ı Arif (1956),
  • Enikli Kapı (1964),
  • Kubbe-i Hadrâ (1956),
  • Kökler ve Dallar (1964),
  • Emzikler (1964),
  • Dualar ve Aminler (1967),
  • Aynalarda Kalan (1969),
  • Kanatlar ve Gagalar (1946),
  • Kıbrıs Rubaileri (1964),
  • Avrupa'dan Rubailer (1971),
  • Kova Burcu (1967).

Benzer Konular

17 Eylül 2009 / ThinkerBeLL Coğrafya
7 Mart 2016 / sanfransizko Cevaplanmış
19 Mayıs 2012 / Jumong Spor tr
21 Eylül 2015 / Safi Siyaset tr
2 Temmuz 2015 / nötrino Tiyatro tr