Arama

Hoca Saadettin

Güncelleme: 25 Temmuz 2012 Gösterim: 7.758 Cevap: 1
Kral_Aslan - avatarı
Kral_Aslan
VIP MsXTeam
25 Kasım 2006       Mesaj #1
Kral_Aslan - avatarı
VIP MsXTeam
Hoca Saadettin </B>
Sultanı zafere zorlayan müderris Hoca Saadettin
Sponsorlu Bağlantılar

Hoca Saadettin Hasan Can gibi bir zirvenin çocuğudur, haliyle mükemmel yetişir. Daha küçük yaşlarda Karamanlı Mehmed’in tedrisinden geçer, Ebu Suud Efendi’nin dizi dibinde oturur. 20 yaşında müderris olur. Muratpaşa, Yıldırım ve Sultaniye medreselerinde Fıkh, Hadis ve Tefsir okutur. Sahn-ı Seman medreseleri müderrisliğine (üniversite rektörlüğü gibi bir şey) getirildiğinde henüz çok gençtir.

Hoca Saadettin Şehzade Murat’a hocalık yaptığı için Hocaefendi diye anılır, ardından III. Mehmed’i okutur. İşte bu yüzden ona Cami’ür-Riyaseteyn derler.

HAÇOVA’YA DOĞRU
1590’lı yıllarda Avusturyalılar’la aramız açılır. Hatta Estergon, Kili ve İbrail kaleleri düşmanın eline geçer. Avrupa’da zor günler yaşanır vesselâm.

Mehmed han tenâkuzlar içindedir. Evet. Bizzat başında kendisinin bulunacağı bir sefere çıkmak ister, ancak etrafındakiler: “Aman Sultanım Allah esirgesin” derler, “Eğer zat-ı şahanelerinizin başına bir hal gelecek olursa devletimiz ipi kopmuş tesbih gibi dağılır. Al-i Osman’a yazık olur”.

Saadettin Efendi ise Sultana cesaret verir. “Asker sizi başında görmeli!” der. Zira Kanuni’den bu yana sefere çıkan sultan yoktur ve saraydan yönetilen ordular sıradan rakipler karşısında bile bocalar. Hoca Saadettin “Bu son fırsat” diye çizer altını “Eğer cihad ruhunu kaybedersek, bir daha iflah olmayız!”

Sadece Hoca Saadettin değil, omuzunda yük hissedenlerin alayı öyle düşünürler. Mesela Anadolu’nun üç güneşinden (Şems-i Tebrizi, Akşemseddin, Kara Şems) biri olarak tanınan Şemseddin Sivasi hazretleri, o yaşına rağmen kılıç kuşanır, katılır saflara. Görünüşte bir garip ihtiyardır, ama ruh kazandırır orduya. Himmeti ona keza.

Sultan Mehmed’in hocasına itiraz etmesi düşünülemez, hoş öyle bir şansı yoktur. Nitekim 100,000 kişilik bir ordu kurar, çıkar yola. Hoca Saadettin Padişah’ın yanındadır. Sultan Mehmed, Ösek önlerinde Rumeli Beylerbeyi Sokolluzade ve Kırım Kuvvetleri ile buluşur. Bazı vezirler padişahı gayrete getirir Viyana’yı kuşatmayı teklif ederler. Hocaefendi mükemmel bir tarihçidir, geçmişi iyi bilir. “Hayır!” der, “Bunu daha önce denedik. Avusturyalılar Almanya içlerine çekiliyor ve bizim muhasaradan yıldığımız demlerde düşüyorlar tepemize. Bana sorarsanız Eğri kalesini alalım. Avusturya ile Romanya’yı ayıralım.

ÖNCE EĞRİ KALESİ
Öyle de olur. Osmanlılar Eğri kalesini alıp Romanya’dan gelebilecek yardımlara mani olurlar. Ancak Avusturyalılar hâlâ çok güçlüdürler ve Haçova denilen meydanda yerlerini alırlar. Yanlarında Arşidük Maksimilyan gibi becerikli bir komutan, seçme Macar ve Alman askerleri vardır.

Mehmed Han’ın bünyesi çok zayıftır ve aylar süren yolculuk padişahı eritip bitirir. Birileri yine fısıldamaya başlarlar. “Aman Efendim!” derler, “Sıhhatinizden endişedeyiz, yetkilerinizi sadrazama devredin, dönün geri.” Hoca Saadettin ise “Yoldan bizar olmayan var mı ki?” der, “Meşakkatsiz zafer kazanıldığı nerede görülmüş. Bir kale feth etmekle yılanın kuyruğuna bastınız, artık başını ezmeden dönemezsiniz geri!”

Hoca Saadettin dahasını yapar, Kur’an-ı kerimi açar ve “Düşmanlarınız aman dileyip silahlarını terk edinceye kadar onlarla savaşın. Hasmınıza sırtınızı dönmeyin!” mealindeki ayet-i kerimeleri okur.

Padişah hakikaten bitkindir. At üzerinde duracak mecali yoktur. Hoca Saadettin olmasa bir gün ordugahta durmayacaktır ama...

İkbâl hesabı olanlar “Ah canım sultanım, siz bu hallere düşecek insan mıydınız” diye ağıtlar yaka dursun, mübarek, padişaha “Bu güne kadar bir sultanın gaza meydanından çekildiği görülmemiştir!” diye çıkışır, “Siz Osman Gazi neslisiniz. Ecdadınızın ruhunu incitemezsiniz!”

Ve gelir dayanır muharebe günü. İki ordu Haçova’da yerlerini alırlar ve cenk başlar. Zırhlı düşman süvarileri direkt merkeze yüklenirler. Çelikten dalgalar saflarımızı kağıt gibi ezerler. Öyle ki padişah otağına girmek üzeredirler. Sultan Mehmed, Efendimizin (sallallahü âleyhi ve sellem) hırkasına bürünür ve imdadı ilahi için yalvarır. Bu arada sağ cenah tamamen dağılır ve haçlılar ordugahı yağmalamaya başlarlar. Hatta Cephane sandıklarının üstüne çıkarlar.

Padişah ağlamaklıdır, Hoca Saadettin’e döner. “Peki Hocam” der, “Şimdi ne yapsak gerek?” Sesinde teessür vardır… Belki de biraz teessüf.

Mübarek eriyip giden safları görmez bile. Bir bildiği olan insanların rahatlığı ile “Bu cenk halidir” der, “Siz gönlünüzü hoş tutun, Zafer ehl-i İslâmındır!”

YAMAKLARIN ÇIRAKLARIN ÇIKIŞI
Ama manzara hiç de öyle görünmez. Haçlılar çadırlara girerler ve askerimizde panik başlar. Hoca Saadettin kargaşanın ortasına koşar. Geri hizmetlere bakan aşçı, yamak, deveci, katırcı takımını toplar ve haçlılara tava, kepçe, kamçı, değnek öyle bir saldırırlar ki, bir anda kavganın seyri değişir. Nitekim Çağalazade komutasındaki süvariler pusudan çıkar, hücuma geçerler. Osmanlı’nın sağ kolunu bozan düşmanı bataklıklara sokarak helak ederler. Haçlılar bu savaşta tam 50,000 seçme askerlerini kaybeder. Silahları ve hazineleri Osmanlıların eline geçer. Tarihçi Hammer sebep ve neticelerini ortaya dökerek der ki: Bu zafer Osmanlı için öyle kıymetlidir ki, ne Mohaç, ne de Çaldıran onunla mukayese edilemez. Öyle ki Avusturya diye bir devlet kalmaz, imparator yıllarca asker bulamaz.

Hoca Saadettin sefer dönüşü kendini kitaplarına ve sevenlerine verir. Ulemanın kutbu haline gelir ve ilerde her biri birer Hoca Saadettin olacak onlarca talebe yetiştirir. Hoca Efendi benzeri az bulunan bir tarihçidir. “Tac üt Tevarih” adlı eseri meraklısına hazinedir.

Mehmed Han, Hocasının himmetini unutamaz. Bostanzade Mehmed Efendi’nin vefatı üzerine onu Şeyhülislâm yapar. Hoca Saadettin insanlarla iç içedir. Türkçe sorana Türkçe, Arabça sorana Arabça cevap verir. Mübarek, güleryüzlü ve latifelidir. İnsanları eğlendirerek eğitir.

Hoca Saadettin Alemlerin Efendisi gibi, o hikmetli eşiğe takılır. Tam 63 yaşında vefat eder. O sıra Ayasofya camiinde bir hatim cemiyetindedir. Mübarek yaşadığı gibi ölür ve elbette öldüğü gibi haşr olunur.

Hoca Saadettin'in nurlu naaşı Eyüp Camiinin karşısındaki Dar-ül kurra bahçesine defnedilir. (Saçlı Abdülkadir mescidinin yanıbaşındadır)




,


.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Kral_Aslan; 31 Ocak 2008 12:26
Biyografi Konusu: Hoca Saadettin nereli hayatı kimdir.
Hayatın ne anlamı var.. Yanımda sen olmayınca....
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
25 Temmuz 2012       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Hoca Saadettin Efendi (1536 İstanbul-1599 İstanbul)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Hoca Sadettin Efendi, (d. 1536/7 İstanbul - ö. 1599 İstanbul) Türk tarihçi, şeyhülislam ve müderris.. Aslen Isfahanlı olan bir ailedendir. 20 yaşında Murat Paşa Medresesi'ne müderris oldu. 1573'te Manisa'da Şehzade Murat'ın öğretmenliğine getirildi. Şehzadenin, III. Murat adıyla padişah olmasından sonra onunla birlikte İstanbul'a gelerek "Hace-i Sultani" unvanıyla saraya yerleşti. Padişahın sevgi ve saygısını kazanarak büyük bir nüfuza sahip oldu. III. Murat'ın ölümü üzerine yerine geçen III. Mehmet zamanında da sultan hocalığı görevini sürdürdü. 1598'de şeyhülislâmlığa yükseldi. Osmanlı Devleti'nin iç ve dış politikası üzerinde etkin bir rol oynadı. Devlet adamlığının yanı sıra edebiyat ve tarihle de ilgilendi. Sanatçıları korudu. Şiirler yazdı, çeviriler yaptı. En önemli yapıtı, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Yavuz Sultan Selim devri sonuna kadar olan bölümü kapsayan Osmanlı tarihi "Tac'üt-Tevarih"tir.

I. Selim'in Nedimi Hasan Can'ın oğlu olarak 1536/37 yılında İstanbul'da doğdu. İyi bir eğitim gördü, ilmiye sınıfına girerek 1556 ila 1573 yılları arasında müderrislik yaptı. Manisa'da bulunan Şehzade Murat'ın (III. Murat) hocalığı ile görevlendirilmesi sonraki yıllarda hızla yükselmesine yardımcı oldu. 1574 yılında III. Murat'ın tahta çıkması ile birlikte Hace-i Sultani sıfatıyla devlet işlerinde etkili oldu. Bu sıfatını daha sonra tahta çıkan III. Mehmet'in döneminde de koruyarak padişah üzerinde nüfuzu sayesinde iç ve dış siyasette etkin rol oynadı. 1596 yılında Haçova Savaşında padişahı savaş alanından ayrılmamasına ikna ederek Haçova Zaferinin kazanılmasında önemli ve etkin rol oynadı. Haçova Savaşında yararlılığı görülen Cigalazade Yusuf Sinan Paşa'nın sadrazamlığa getirilmesini sağladı. Ancak önceki sadrazam İbrahim Paşa'yı tutan valide Safiye Sultan'ın etkisiyle gözden düştü. Sürgüne gönderilmekten güçlükle kurtulabildi ve devlet işlerine karışmaması koşuluyla İstanbul'da kalmasına izin verildi. Bu süreçte 1598 yılında şeyhülislam Bostanzade Mehmet Efendi'nin ölümü üzerine karşı çıkmalar olmasına karşın şeyhülislamlığa getirildi. 1598 yılında şeyhülislam olarak görevlendirilmesine karşı çıkan sadrazam Hadim Hasan Paşa'yı padişaha görevden aldırtarak idam edilmesini sağladı. Sonrasında sadrazamlığa sırasıyla gelmesini sağladığı Cerrah Mehmet Paşa ve Damat İbrahim Paşa üzerinde etkili olarak yer yer devlet işlerine müdahelerde de bulundu.
Şeyhülislam olarak fetva yazımında büyük yetenek gösterdi. Şeyhülislamlığı ve müderrisliği dışında asıl ününü Hoca Tarihi olarak da anılan Tac üt-tevarih isimli yapıtıyla kazandı. Ayrıca padişah III. Murat'ın emri ile Molla Muslihittin Lari'nin iki eseri ile Abdülkadir Geylani'nin Menakıbını türkçeye tercüme etti.
Büyük oğlu Mehmed Efendi henüz oldukça gençken Mekke Kadısı ve hemen ardından İstanbul Kadısı tayin edildi. İki ay kadar sonra da Anadolu Kazaskeri oldu; bu tarihte 29 yaşında idi. Diğer oğlu Esad Efendi medreseden birden bire Edirne Kadılığına geçti ve arkasında İstanbul'a kadı oldu, henüz 25 yaşında idi. Bu atamalarla hakiki alimler geri planda kalmış; Şeyhülislam, kazasker, padişah hocası gibi önde gelenlerin çocukları iyi mevkiilere gelir olmuştur.


Yapıtları
Telif ve tercüme olarak:
  • Tac üt-tevarih (Telif - kuruluşundan I. Selim'in ölümüne kadar Osmanlı Tarihi)
  • Selimname (Telif - Babası Hasan Can'ın anlatıklarına göre)
  • Molla Muslihittin Lari - Mir-ât ül-edvâr (Farsçadan Türkçeye tercüme yaptı)
  • Molla Muslihittin Lari - Mirkat ül-ahbâr (Farsçadan Türkçeye tercüme yaptı)
  • Abdülkadir Geylani - Menakıb (Türkçeye tercüme yaptı)

Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

30 Kasım 2016 / virtuecat Edebiyat tr
20 Aralık 2011 / Misafir Edebiyat tr
26 Şubat 2016 / KisukE UraharA Müzik tr
28 Ekim 2011 / _Yağmur_ Edebiyat
11 Mart 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük