Arama

Kaşgarlı Mahmut

Güncelleme: 26 Nisan 2018 Gösterim: 69.011 Cevap: 10
zalom80 - avatarı
zalom80
Ziyaretçi
8 Ocak 2007       Mesaj #1
zalom80 - avatarı
Ziyaretçi

Kaşgarlı Mahmud

Ad:  Kaşgarlı Mahmut1.JPG
Gösterim: 759
Boyut:  52.3 KB

tam adı MAHMUD BÎN HÜSEYİN BİN MUHAMMED
Sponsorlu Bağlantılar
(ü. 11. yy’ın ikinci yarısı), (1008 - 1075)
Divanü Lügati’t-Türk adlı ünlü sözcüğüyle tanınan Türk dil bilgini, ansiklopedici, yazar.

Yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgi yoktur. Karahanlılar soyundan Barsganlı Hüseyin’ in oğluydu. Kaşgar’ın önemli bir bilim ve kültür merkezi olduğu dönemde yetişti. Medrese öğrenimi gördü ve dönemin bütün klasik bilimlerini öğrendi. Daha sonra Bağdat’a yerleşti. Bu arada birçok Türk kentini gezip dolaştı; Türklerin çeşitli gelenek ve göreneklerini inceledi. Arapça ve Farsçanın yanı sıra Türkçenin Hakaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çigil, Kençek ve Uygur ağızlarını da öğrenmişti. 1072-74 arasında, Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu kanıtlamak amacıyla hazırlayıp Abbasi halifesi Muktedi’ye (hd 1075-94) sunduğu Divanü Lügati’t-Türk, ilk Türkçe sözlük olarak kabul edilir. Kaşgarlı Mahmud’un, ilk Türkçe dilbilgisi kitabı sayılan Kitabu Cevahiri’ n-Nahv fi Lügati’t-Türki adlı öbür yapıtı ise bugüne değin ele geçmemiştir.

O diyor ki, "Türklerin en açık anlatanlarından, en doğru anlayanlarından en iyi kargı kullanan cengaverlerinden olduğum halde, Türklerin tekmil illerini, obalarını, çöllerini karış karış, gezip dolaştım... Gördüm ki, Yüce Tanrı devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurmuş..."
Türk dilinin, Türk milliyetçiliğinin en büyük sözcüsü Kâşgar'da doğdu. Babasının adı Hüseyin'dir. İlk Türk - İslâm devletini kuran Karahanlılar soyundandır. Pekçok Türkçe eserde, hangi tarihte, nerede öldüğünün bilinmediği iddia edilse de türbesi Doğu Türkistan'ın Kaşgar şehrindedir.
"... türbe, kentin 48 km. dışında Opal Nahiyesi'ne yakın bir tepeye inşa edilmiş... Türbenin sorumlusu tarihçi Abdul Resul Kerim'e Kaşgarlı Mahmud'un hayat hikayesini anlattırdım: Mahmud, 1008'de dünyaya gelmiş. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili tetkikatına vakfetmiş. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiş. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını Abbasi halifesine armağan etmiş. Kitabın asıl nüshası bu gün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyormuş. Kitabın Uygurca çevirisi ancak 1978'de yapılabilmiş.
Kaşgarlı Mahmud'un <Türk Dillerinin Gramatik İncelemesi> başlıklı başka bir kitabının daha olduğunu öğrendim. Divanı Lügatit Türk'ün 3. cildinde bu kitabına atıfta bulunurmuş. Ne yazık ki, bu kitabın ne aslı ne de kopyaları bugüne dek bulunabilmiş. Mahmud Kaşgar'a dönmüş ve 1105'de vefat etmiş..." (Öğütçü, 1999). Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki sözlü edebiyatımızı aydınlatan dev eserdir. Yazılış gayesi, Araplara Türkçe'yi öğretmekten çok, Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış edeceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmek içindir. Kâşgarlı Mahmut, iyi silâh kullanan bir asker olmakla beraber, dilimizi, ulusal kültürümüzü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük dil bilginimizdir. Kitabının önsözünde şu ilgi çekici tümceleri okumaktayız :
"Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un, Çigil'in, Yagma'nın Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamimiyle zihnimde nakşettim. Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arab dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye..."
"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kâşgarlı'nın bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâm'dan öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir. Bilindiği üzere, XI. yüzyıl hemen bütün İslâm ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir. Karahanlılar devletinin, özellikle Büyük Selçuk İmparatorluğu'nun askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir. O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı. Divan-ı Lügat-it-Türk işte bu maksatla, yani yabancılara Türkçe'yi öğretmek amacıyla 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur .

Divan-ı Lügat-it-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen âtasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler, destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Divan-ı Lügat-it-Türk'ün bulunuşu Türklük için tasavvur edilemeyecek kadar büyük kazanç olmuştur. Hamirler diye çağrıldığını, bunun Oğuzların Emir yerine Hemir demelerinden kaynaklandığını söyler. Yine kendisinin verdiği bilgilerden Karahanlı ailesinden olduğunu öğreniyoruz. Ünlü kitabını 1070'de tamamladığı ve bu tarihte yaşının da bir hayli ileri olduğu düşünülecek olursa 11.yüzyılın da içinde yaşamış olmalıdır.
İyi öğrenim görmüş, İslâmiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları yakından izlemiştir. Arapça ve Farsça'yı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş , ana dili olan Türkçe'nin bütün diyalektlerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir. Bütün Sirderya (Seyhun) kıyılarını dolaştığından kitabında söz etmektedir. Ayrıca Türk tarihini, coğrafyasını ve folklorunu da çok iyi biliyordu. Kitabında belirttiğine göre, ailesi Kaşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken Hatun'un maiyetinde pek çok Kaşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmut'un ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak İslâm Dünyası'nın en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da bu Türklerdi.

Divân-ı Lügati't Türk


Ünlü kitabı Divân-ı Lügati't-Türk'ü 25 Ocak 1072'de yazmaya başlamış ve 10 Şubat 1074'de bitirmiştir. Abbasî Halifesi El-Kaim (1075-1001) döneminde yazmış olmakla beraber Halife Muktadi Bi'llah'a (1075-1094) sunmuştur. Bu kitap Araplara Türkçe'yi öğretmek ve Türkçe'nin de Arapça kadar önemli bir dil olduğunu kanıtlamak amacı ile yazılmıştır. Türkçe'nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır:
"Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarından birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı devlet güneşini Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerini ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır."

Türk adı altında da şu bilgileri verir:


"Bir ad olarak Türk adını Tanrı vermiştir, dedik. Çünkü bize Kaşgarlı Halefoğlu Şeyh Hüseyin ona da İbn ül-Gurkî denilen kimse İbn üd-Dünya demekle tanılan Şeyh Ebû Bekr il-Müfid ül-Cürcanî'nin Ahır zaman üzerine yazmış olduğu kitabında Ulu Yalvac'a tanık varan bir hadis yazmıştır. Hadis şöyledir, ' Yüce Tanrı' -Benim bir ordum vardır. Ona Türk adını verdim. Onları Doğuda yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri o ulus üzerine musallat kılarım, diyor. İşte bu,Türkler için bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü , Tanrı onlara ad vermeyi kendi üzerine almıştır. Onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerine yerleştirmiş ve onlara 'Kendi ordum demiştir. Bununla beraber Türkler güzellik, sevimlilik, tatlılık, edep, büyükleri ağırlamak, sözünü yerine getirmek, sadelik ,övünmemek, yiğitlik, mertlik gibi öğülmeye değer sayısız iyiliklerle görülmektedirler."
Görüldüğü gibi Kaşgarlı Mahmud, vatansever,Türklere hayran, yaptığı işe yürekten inanan bir bilim adamıdır. Divân daha sonraları pekçok bilim adamı tarafından kullanılmıştı. Antepli Aynî diye bilinen Bedreddin Mahmud, İkdü'l-Cumân fî Tarihi Ehli'z-Zamân'da ve Katip Çelebi Keşfü'z-Zûnun'da Divân'dan söz ederler. Ancak sonradan yıllarca unutulmuş, neden sonra İstanbul'da Ali Emiri'nin (1857-1923) eline geçen Sâvî'nin nushası Sadrazam Tal'at Paşa'nın (1874-1921) aracılığı ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmişti.
Divân'ın ilk önce Kilisli Rıfat, daha sonra Konyalı Atıf Bey ve Besim Atalay tarafından Türkçe çevirileri ve Türk bilim adamları tarafından açıklamaları yapılmıştır.
Divân Batıda ilgi uyandırmış, 1928 yılında C. Brochkelmann Kaşgarlı üzerinde araştırmalar yapmıştır. Dankoff 'un Divânü Lugât-it Türk çevirisi ile James Kelly'nin makaleleri de son çalışmalar olarak sözkonusu edilmesi gerekir.
Bu kitap Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin de Arapça kadar gelişmiş ve önemli bir dil olduğunu kanıtlamak amacıyla yazılmıştır. Metin Türkçe ve açıklamalar Arapçadır. Arapça gramer kuralları örnek olarak hazırlanmış ve her bölümde kelimeler Arap alfabesine göre sıralanmıştır. Türk dilinde onsekiz harf kullanıldığını, yazılışta yeri olmayan, ancak söylenirken kullanılan yedi harf ile duraklama harfinin de bunlara eklenmesi gerekir demiştir.
Şimdi gözümüzü 11.yüzyıla ve bu yüzyılda yaşayan Kaşgarlı Mahmud'un Divânü Lugât-it Türk adlı yapıtına çevirelim. Mahmud Divân'da şöyle demektedir:
"Rum ülkesinden Maçine dek Türk illerinin hepsinin boyu beşbin ,eni sekizbin fersah eder. İyice bilinmek için bunların hepsi, yeryüzü biçiminde daire şeklinde gösterilmiştir."

Kendisinin de belirttiği gibi, Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İtil boylarına, yani Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batıda Habeşistan'a , Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya'ya işaret edilmiştir. Ortada Yarkent, Kaşgar, Barsgan, Balasagun, Yifruç, İkiöküz, Asbuâli, Kumri, Talas v.s. gibi daha birçok Türk kentleri yer almıştır.
Asya'nın batısı, kuzeyi ve güneyi çizilmeden bırakılmış, bir plan olarak bile pekçok hatalarla dolu olmasına karşılık, Doğu bölgelerine ilişkin verdiği bilgiler gerçeğe uymaktadır. Haritasında Çin Seddi'ni göstermiş, bu seddin ayrıca yüksek dağların ve denizin Yecüc ve Mecüc'lerin dillerinin öğrenilmesini engellediğini bildirmiştir. Japonya'ya gelince; onu haritasının Doğusunda bir ada olarak göstermiş ve denizin onların dillerini öğrenilmesine olanak vermediğine işaret etmiştir.
Yukarda görüldüğü gibi, ilk Japon haritası bir Japon tarafından 14.yüzyılda çizilmiş, bir Dünya haritasında yer alması ise,15.yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında, bir plan biçiminde olsa ,yanlışlarla dolu da olsa ilk Japon haritasının 11.yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından çizildiği bir gerçektir.

BAKINIZ Divanü Lügat-it Türk - Kaşgarlı Mahmut
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:05
Biyografi Konusu: Kaşgarlı Mahmut nereli hayatı kimdir.
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
18 Aralık 2007       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Ad:  Kaşgarlı Mahmut2.jpg
Gösterim: 964
Boyut:  127.7 KB

Kaşgarlı Mahmut

XI. yüzyılda yaşayan Türk dil bilginidir. Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eseriyle ünlüdür. Karahanlılar soyundandır. 1072 yılında yazmaya başladığı eserini 1074'te tamamlayarak Bağdat'ta Abbasî halifesi El-Muktedî Billah'a sunmuştu. Eserin el yazması tek kopyası Fatih Millet Kütüphanesi'nde 1910 yılında bulundu. 1915-1917 yıllarında öğretmen Kilisli Rifat Efendi'nin çevirisi üç, Besim Atalay'ın çevirisi ise beş cilt olarak basıldı.Karahanlılar döneminde yetişen ve ilk Türk dil bilgini olan Kaşgarlı Mahmut’un doğum tarihi, kesin olmamakla birlikte 1025 olarak biliniyor. Babası Barsaganlı bir bey idi. 1071-1077 arasında Bağdat’ta bulunan Mahmut, Türk kültürünün Araplara tanıtılmasında büyük rol oynadı.

Sponsorlu Bağlantılar
İbn-i Fadlan, Gerdizi, Tahir Mervezî, Muhammed Avfî ve Beyhakî gibi kendi döneminin Türk hayat ve cemiyetleri üzerine eğilen ünlü alimleriyle birlikte Türk illerini adım adım dolaşan Kaşgarlı Mahmut, çalışmalarında Türkçe’yi resmi dil olarak kabul eden Karahanlı Devleti’nden de büyük destek gördü.Türkçe’nin serpilip gelişmeye başladığı o dönemde, Mahmut’la birlikte Balasagunlu Yusuf Has Hacib de Türk diline büyük hizmet etti. Bu iki Türk alimi, ortaya koydukları eserlerle, Türk dil birliğinin sağlanmasına önemli katkılarda bulundular.Aynı zamanda filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısı olan Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde; yaşadığı devirdeki Türk illerinin ve boylarının kullandığı ağızları canlı olarak tespit etti.

Oğuz Türklerinin 24 boyu ile ilgili şemayı da verdiği eserinde, Türkçe’nin zenginliğini ve Arapça ile Farsça yanındaki değerini ispata çalışan Mahmut, ayrıca Türkçe’yi Araplara öğretmek gayesiyle Kitâbu Cevâhirü’n-Nahvi Lügâti’t-Türk adlı gramer kitabını yazdı.
Divân’ında Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarını da etraflı şekilde anlatan Kaşgarlı Mahmut, ömrünün sonlarına doğru tekrar memleketi Kaşgar’a dönerek, tahminen 1090’da burada vefat etti. Doğu Türkistan’da bulunan Kaşgar şehrine 35 kilometre uzaklıktaki Azak köyünde olan kabri, 1983 yılı Temmuz ayında bulundu. Türk illerini, obalarını ve bozkırlarını birer birer dolaşan ve Türk dili ve kültürüne ait topladığı malzemeyi titizlikle inceleyerek eserlerine alan Kaşgarlı Mahmut; Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma ve Kırgız boylarının ağız ve lehçelerini karşılaştırmalı olarak işledi. Ona göre; Türk lehçelerinin en kolayı Oğuz lehçesi, en dürüst ve kullanışlısı Yağma ve Tuhsi şivesi, en edebisi ise Kaşgar Türkçesidir.
Divân-ı Lügati’t-Türk, bir önsözle sözlük kısmından meydana gelmiştir. Önsözde yazar Türk dilinin tarifini, lehçelerinin özelliklerini sayar ve dilbilgisi kurallarını, Arapça’dakilere kıyasla gösterip tespit eder. Ana dilinin Arapça’dan çok üstün olduğunu söyler ve örnekler verir. Bu arada, o bilgileri nasıl elde ettiğini, nasıl bütün memleketleri gezip dolaştığını da anlatır. İkinci, yani sözlük bölümü, Türkçe kelimelerin Arapça izahlarını kapsar. Bu nedenle, eser, Arapça yazılmış bir Türkçe sözlüktür. Ya da Türkçe’den Arapça'ya sözlüktür. Arapça dilbilgisindeki şekillerine göre sıralanmış 7500'den fazla kelime hakkında açıklama yapılmıştır.

Büyük bilgin bu açıklamaları yaparken kelimelerin nerelerde ve hangi anlamlarda kullanıldığını göstermiştir. Bu esere ve onu izleyen başka eserlere kadar yazılı edebiyat örneklerimiz bilinmediği için, daha önceki yüzyıllara ait sözlü edebiyat örneklerini Kaşgarî'nin kitabından öğrenmekteyiz. Sagu denilen ağıtlar, koşuk dediği koşmalar, sav dediği atasözleri ve nazım şekillerinden başka verdiği dersten örneklerine bakarak meselâ Alp Ertunga adındaki destanlaşmış kahramanın varlığını da yine Divân-ı Lügati’t-Türk'ten öğrenmiş bulunuyoruz. Bu sebeplerden dolayı Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati’t-Türk'ü hem dil, hem edebiyat, hem toplum ve sosyoloji tarihimiz bakımından çok önemli belgeleri toplayan bir kaynaktır.

Ancak bu kaynak eser 1910 yılına kadar bilinmiyordu. Gerçi Kâtip Çelebi'nin Keşfüzzünûn adlı bibliyografyasında Kaşgarlı Mahmut'tan da söz edilmiştir. Ama bu bilgi çok sınırlıdır. Vanizade Nazif Paşa'nın yakınlarından bir hanım, 1910 yılında İstanbul'daki Sahaflar Çarşısı'nda dolaşırken bu dev eseri tozlu raflarda bulmuş, satın almak istemiştir. Elindeki ganimetin kadrini ancak o zaman anlayan kitapçı, kitabın fiyatını 25 altına kadar yükseltmiş, hanım da kitabı alamamıştır. Ancak işi Maarif Nezareti'ne duyurmuştur. “Ne olduğu belirsiz bir kitaba avuç dolusu altın verilemeyeceği” gerekçesiyle Maarif Nezareti, eseri satın almayı reddetmiştir.
Haber, kitap delisi merhum Ali Emiri Efendi'ye intikal etmiştir. Kitaplarını millete hediye ederek Fatih Millet Kütüphanesi'ni kurmuş ve ilk müdürlüğünü yapmış olan Ali Emirî Efendi, kitapçıyı getirtmiş, eseri inceledikten sonra adamı kütüphaneye kilitleyerek para tedarikine çıkmıştır. İşte böyle borç harç satın alınan Divân-ı Lügati’t-Türk, uzun zaman Ali Emiri Efendi'nin kıskanç titizliğiyle kütüphanede saklanmıştır. Ali Emirî Efendi, eserin basımına ancak Sadrazam Talat Paşa'nın ricası üzerine razı olmuştu. Eldeki yazma, Kaşgarlı Mahmut'un el yazısı olmamakla beraber ondan 192 yıl sonra Şam’lı Mehmet adında usta bir hattat tarafından yazılmış yer yüzündeki tek nüshadır. Kaşgarlı, eserini Araplara kabul ettirmek için iki yerde; Peygamberin iki hadisini zikreder ki, şunlardır:
“Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm...” buyurmuştur.

“Yüce Tanrı: Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır...” diye buyurur.
Divanü Lügati't-Türk dünyanın her yanında, Türkoloji ilmiyle uğraşan pek çok bilgin için paha biçilmez bir kaynak olmuştur. Üzerinde şimdiye kadar yerli, yabancı, uzmanlar çok çeşitli incelemeler yapmışlardır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 4 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 01:59
Gerçekçi ol imkansızı iste...
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
13 Aralık 2008       Mesaj #3
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Ad:  Kaşgarlı Mahmut10.JPG
Gösterim: 602
Boyut:  35.0 KB

KAŞGARLI MAHMUT (XI. Yüzyıl)


(11. yüzyılın ikinci yarısı),
dil bilgini

Kâtip Çelebi'nin "Keşf-üz-Zünûn" adlı yapıtında Mahmut bin Hüseyin bin Muhammet olarak adı geçen ve Barsganlı olduğu belirtilen Kaşgarlı Mahmut'un yaşamı üzerine Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacib'in çağdaşı ve İslâm Türk Devleti'ni kuran Karahanlılar soyundan geldiğinden başka bir bilgi yoktur. "Divan-ı Lugati't Türk", yazarının anlattığına göre 25 Ocak 1072'de Bağdat'ta yazılmaya başlandı; 10 Şubat 1074'te bitirildi. Abbasî halifelerinden Muktedi Billah'a sunduğu "Divan-ı Lugati't Türk" , Türkçenin ilk sözlüğü, ilk dilbilgisi kitabı olarak kabul edilmektedir. Araplara Türkçe öğretmek ve Türkçenin zengin bir dil dolduğunu göstermek amacıyla yazılan bu sözlük Türk tarihi, coğrafyası, folkloru, mitolojisi ve halk edebiyatı üzerine çok değerli bilgiler içermektedir. "Divan-ı Lugati't Türk"ü il kez Ali Emiri Efendi bularak, dönemin Sadrazamı Talat Paşa'ya vermiş, transkripsiyonu, okunuş tespitini Ahmet Caferoğlu, çevirisini Kilisli Rifat Bey yaparak, ilkin üç cilt olarak basılmıştır (1915-1917). Cumhuriyet'ten sonra Besim Atalay çevirisiyse Türk Dil Kurumu tarafından (1939-1943) 5 cilt olarak yayımlanmıştır.

Türk dilinin, Türk milliyetçiliğinin ilk büyük öncüsü.Kaşgar'da doğdu.Babasının adı Hüseyin'dir.İlk Türk-İslam devletini kuran Karahanlılar soyundandır.Hangi tarihte, nerede öldüğü belli değildir.Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir-bir dolaşarak hazırladığı sözlüğü, İslamlıktan önceki sözlük edebiyatımızı aydınlatan dev eserdir.Yazılış gayesi, Araplara Türkçe'yi öğretmekten çok, "Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatıma elverişli olduğunu ispat etmek " içindir.Kaşgarlı Mahmut; iyi silah kullanan bir asker olmakla beraber,ulusal kültürümüzü,yurt sevgisini her şeyin üstünde görenilk büyük dil bilginimizdir.Kitabının önsözünde şu ilgi çekici cümleleri okumaktayız: "Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un,Çiğil'in,Yagma'nın,Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamamıyla zihnime nakşettim.Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arap dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye, Halil'in Kıtab-ül A'yan'ında yaptığı gibi kullanılan kelimelerle terk edilen kelimeleri bu kitapta bir arada yazmak ara sıra yüreğime doğar dururdu... Kitaba, Türklerin görgü ve bilgilerini göstermek maksadıyla, söyledikleri şiirlerden serpiştirdim, ak ve kara günlerinde yüksek düşüncelerle söylenmiş olan savlarını da aldım... Türklerde güzellik, sevimlilik,edep,tatlılık,büyükleri ağırlamak,sadelik,sözünü yerine getirmek,yiğitlik,mertlik, öğünmemek gibi methe değer sayısız faziletler görülmektedir..." Kaşgarlı Mahmut; Türkolojinin temel eseri sayılan Divanü Lugat'it Türk (Türk Sözlüğünün Divanı) sözlüğünü yazmakla uygarlık tarihimize eşsiz bir hazine kazandırmıştır.Kaşgarlı Mahmut'un eseri yalnız bir sözlük değil, İslamlıktan önceki Türk edebiyatını,tarihini,coğrafyasını,folklorunu mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir.Bilindiği üzere, XI. Yüzyıl hemen bütün İslam ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir.Karahanlılar devletinin özellikle büyük Selçuk İmparatorluğu'nun askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir.O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar Türk dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı.Divanü Lugat'it -Türk işte bu maksatla, yani yabancılara Türkçeyi öğretmek amacıyla 1073-1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür.Sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır.Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen atasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler, destan parçaları alınmıştır.Sözcüklerle ilgili bol-bol seci,mesel,hikmet,şiir,efsane,tarih,coğrafya,halk edebiyatı,folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş, Türkolojinin sağlam temelleri atılmıştır.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:11
In science we trust.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
3 Nisan 2009       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Kâşgarlı Mahmud
  • Doğumu: 1008, Doğu Türkistan (Çin HC)
  • Ölümü: 1105
  • Mesleği: Yazar ve Haritacı
  • Milliyeti: Türk
Kaşgarlı Mahmud (Arapça: محمود بن الحسين بن محمد الكاشغري, Uygur Türkçesi: Mehmud Qeshqeri, d.1008 - ö.1105), Kaşgar’dan 45 km. güney batıda Opal kasabasında dünyaya geldi. (Bazı kaynaklara göre, Isık Köl yakınındaki Bars Kul'da doğmuştur: Jean Paul Roux - Türklerin Tarihi). Tam adı "Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed"dir. Yani Muhammed oğlu Hüseyin oğlu Mahmud'dur.
Ad:  Kaşgarlı Mahmut6.jpg
Gösterim: 550
Boyut:  37.5 KB

Karahanlı soyundan asil bir ailenin ferdi olan Muhammed bin Hüseyin (Hüseyn Çagrı Tégin)’in oğludur. Annesinin ismi Bibi Rābiya al-Basrī'dir. Babası Barsgan şehrinde yaşamakta iken bilinmeyen bir sebeple Kaşgar(Kaxgar; Uygurca: قەشقەر / “Qaşqar”; Çince: 喀什; pīnyīn: Kāshí) şehrine gelip yerleşmişti. O dönemde Kaşgar, önemli bir ilim ve kültür merkezi idi. Günümüzde, Çinlilerin hâkimiyeti altında olan Doğu Türkistan sınırları içerisindedir. Kaşgarlı Mahmud, 1008 yılında Kaşgar’da dünyaya geldi. Hamirler diye çağrıldığını, bunun Oğuzların “Emir” (Arapça: أمير ) yerine “Hemir” (Arapça: حَمِر ) demelerinden kaynaklandığından bahsetmektedir. Kendisinin verdiği bu bilgilerden, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti'nin hanedan sülalesine mensuptur.
Başka araştırmalara göre (Yakup Deliömeroğlu, Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı); Batı Karahanlı Hakanlarından Buğrahan Muhammet Yağan Tegin (Bogra Yagan Tégin)’in torunu ve Şehzade Hüseyin Emir Tegin’in oğludur. Yağan Tegin, 18 aylık kısa hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kaşgarlı Mahmud’un babası Hüseyin Emir Tegin (Hüseyn Çagrı Tégin)’e devretmek istemiştir. Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış davullar dövülmüştür. Bu ziyafet sırasında Yağan Tegin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemiştir.
Kaşgarlı Mahmud'un babası da zehirlenenler arasındadır. Bu saray darbesinden sonra İbrahim, 1057 yılında Batı Karahanlıların hakanı olmuştur. Kaşgarlı Mahmud ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı Karahanlı Devleti'nin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Han'ın adamları her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır.
Kesin olarak Kaşgarlı Mahmud, dönemin bütün klasik ilimlerini tahsil etti. Arapça ve Farsça öğrendi. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili tetkikatına vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiş. 15 yıl boyunca Türklerin yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve çölleri dolaştı.
Bu geziler inceleme amaçlı idi. Türklerin örf ve âdetlerini mahallinde araştırdı. Gezileri sırasında, ana dili Türkçenin Hakaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil, Kepenek şivelerini de öğrendi.
İyi öğrenim görmüş, İslamiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları yakından izlemiştir. Arapça ve Farsçayı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş, ana dili olan Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir.

Kaşgar’dan ayrılışı Bağdat’a yerleşmesi

Kaşgarlı Mahmud 1057’de Kaşgar’dan ayrılarak Bağdat’a yerleşti. Kitabında belirttiğine göre, ailesi Kaşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken Hatun'un maiyetinde pek çok Kaşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmud'un ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak İslam Dünyası'nın en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da buradaki Türklerdi.

Kaşgarlı Mahmud "Divanü Lügati’t-Türk" isimli, dünyaca bilinen eserin yazarıdır. Ünlü eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başladı. 12 Şubat 1074 tarihinde tamamladı. Eserin tamamlanmasından sonraki iki yıl içerisinde dört defa baştan sona gözden geçirerek 1076‘da son şeklini verdi. 1077 yılında, Abbasi Halifesi Muktedî-Biemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a armağan etmiştir.
Kitabın asıl nüshası bugün Millet Kütüphanesi'nde muhafaza edilmektedir. Kitabın Uygur Türkçesine aktarması ancak 1978'de yapılabilmiştir.
Kaşgarlı Mahmud’un, Kitabu Cevahirü’n-Nahv fi Lugati’t-Türkî (Türk Dili’nin Nahiv
Cevherleri) adlı bir eser daha kaleme aldığı biliniyor. Nerede-nasıl kaybolduğu belirlenemeyen bu eser, günümüze ulaşmamıştır veya henüz bulunmamıştır.

Kaşgar'a dönüş

Kaşgarlı Mahmud, 1080 yılında Kaşgar’a döndü. O artık, ülkesinin önde gelen bir ilim adamı idi. Adına izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.
Mahmud, Kaşgar'a dönmüş ve 1105'de vefat etmiştir. Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki Türk sözlü edebiyatın aydınlatan dev eseridir.
Kaşgarlı Mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında iken fâni hayata veda etti. Aziz naaşı; ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kaşgar şehrine 45 kilometre uzaklıktaki Opal köyünde, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla çevrili bir tepedir (Enlem 39°18'51.19" Kuzey, Boylam 75°30'35.82" Doğu). Ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen türbe, günümüze kadar dört defa yenilendi.
Türbede, Kaşgarlı Mahmud’un sandukasının bulunduğu bir oda, Kur’an-ı Kerim okumak için bir salon ve müze bölümü bulunuyor. Müzede değerli âlimin kitap ve makaleleri, el yazması ve basma Kur’an-ı Kerim’ler ile bazı eşyaları var. Müzenin duvarında, Doğu Türkistanlı bir ressam tarafından büyük boyda yapılmış, Kaşgarlı Mahmud’u çalışırken gösteren temsilî bir resim yer alıyor. Müzede ayrıca Uygur Türklerinin Budizm inancını yaşadıkları dönemlere ait eşyalar göze çarpıyor. Bu eşyaların, arkeolojik kazılarda elde edildiği belirtiliyor. Karahanlılar dönemine ait çeşitli madenî para ve süs eşyaları, müzede sergilenen malzemeler arasında dikkat çekiyor. Türbenin iç ve dış duvarları ile oda ve salonların tavanları, Uygur sanatının süsleme unsurlarıyla bezenmiş. Süslemeler, ahşap tavanda eşsiz bir ihtişam oluşturuyor. Türkoloji’nin ilk ve en büyük âliminin türbesi, son yıllarda önemli ölçüde tahrip edilmiştir.

Eserleri

  • Divanü Lügati’t-Türk, Türk dilinde ilk ansiklopedi ve sözlük.
  • Kitabu Cevahirü’n-Nahv fi Lugati’t-Türkî (Türk Dili’nin Nahiv Cevherleri), Türk dilinin ilk gramer kitabı. (Bu eseri kaleme aldığı biliniyor. Nerede-nasıl kaybolduğu belirlenemeyen bu eser, günümüze ulaşmamıştır)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:09
Quo vadis?
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
22 Ocak 2010       Mesaj #5
ener - avatarı
Ziyaretçi
Kaşgarlı Mahmut, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devletinin hanedan sülalesine mensuptur ve Batı Karahanlı Hakanlarından Buğrahan Muhammet Yağan Tekin’in torunu ve Şehzade Hüseyin Emir Tekin’in oğludur. Buğrahan Muhammet Yağan Tekin Batı Karahanlıların Hakanı iken 1005 yılında Doğu Karahanlıların Hanı Arslan Hanla savaşmış ve Arslan Hanı ele geçirmiştir.

Kaşgarlının dedesi Yağan Tekin, 18 aylık kısa Hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kaşgarlı Mahmut’un babası Hüseyin Emir Tekin’e devretmek istemiştir. Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış davullar dövülmüştür. Bu ziyafet sırasında Yağan Tekin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemiştir. Kaşgarlının Babası Hüseyin Emir Tekin de zehirlenenler arasındadır. Bu saray darbesinden sonra İbrahim 1057 yılında Batı Karahanlıların Hakanı olmuştur. Kaşgarlı Mahmut ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı Karahanlı Devletinin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Hanın adamları her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır.

Urimçi’de yayınlanan eserlerde Kaşgar’dan 45 km. güney batıda Opal kasabasında dünyaya geldiğini bildirmektedirler. Kırgızistan’daki yayınlarda ise Issık göl kenarında bir köyde doğdu ve halen köy halkının bu bilgiyi benimseyerek yaşadıklarını ileri sürmektedir. Bu yıllardır süren Kaşgarlı Mahmut’un Kırgızistan’da Barsgang’da mı yoksa imparatorluğun merkezi Kaşgar’da mı doğduğu hakkındaki tartışmaların bir devamı gibi sürüp gideceğe benzemektedir. Büyük Türk ermişi Yunus Emre’nin, Anadolu’nun 40 yerinde makamı olmasının güzelliğinde olduğu gibi hem Uygur hem de Kırgızların Kaşgarlıyı sahiplenip bağırlarına basmalarını memnuniyetle karşılamalıyız. Bilimse kendi işini yapmaya devam etmeli.

Kaşgarlı Mahmut, kendi döneminin imkanları ile çok iyi bir eğitim gördükten sonra kendisini Türk halklarını dili ve kültürlerini incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya şehir şehir, köy köy, oba oba, oymak oymak gezen Kaşgarlı Mahmut, 30 dan fazla Türk lehçesini ve özellikle Oğuz, Kıpçak, Karluk, Bulgar, Argu, Kençe, Uğrak, Yabaku, Peçenek, Çiğil, Suvar, Hakaniye, Tatar, Başkurt lehçe ve ağızlarını çok iyi öğrenmiştir.
Kaşgarlı Mahmut bu lehçeleri niçin öğrendiğini şu sözlerle açıklamaktadır: “Ben Türklerin, Türkmenlerin, Oğuzların, Çiğillerin, Yağmaların, Kırgızların şehirlerini uzun yıllar baştan başa dolaştım, sözlerini topladım, değişik sözlerin özelliklerini öğrendim. Ben bu işleri dil bilmediğim için değil aksine bu dillerin en küçük farlarını kaydetmek için yaptım.” demektedir. O, yalnızca kelimeleri değil; atasözlerini, şiirleri, hayat tarzlarını, kültürlerini Türk felsefesini yansıtacak değerleri de kayıt altına almıştır.
Ad:  Kaşgarlı Mahmut7.png
Gösterim: 686
Boyut:  425.8 KB

Kaşgarlı, 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divanü Lügati’t Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir.
Divanü Lügati’t Türk, sıradan bir kitap, sıradan bir sözlük değildir. O Türkçenin sesbilgisi ve yapı bilgisi özelliklerini de göstermektedir. Madde başları, günümüz anlayışına göre, bir sözlük için uzun sayılabilecek bilgiler ifade etmektedir. Bu sebeple, Divanü Lügati’t Türk aynı zamanda bir ansiklopedidir de.
Ansiklopedi, bütün bilim dalları ile ilgili bilgileri içeren veya belirli bir bilgi dalını kapsamlı biçimde inceleyen başvuru kaynağı demek ise, Kaşgarlının eseri Divanü Lügati’t Türk de Türklükle ilgili bilgileri kapsamlı biçimde ihtiva eden bir başvuru kaynağıdır ve bir Türklük ansiklopedisidir.

Ansiklopedi kelimesi ilk kez Alman yazar ve derlemeci Paul Scalich’in 1559’da yayınladığı kitabının kapağında yer alır. Yani Kaşgarlı’nın yaşadığı dönemde, Batıda da ansiklopedi kavramı yer almamaktadır. Bu tarihten önce yayınlanan ansiklopedik eserlere, sözlük deniyordu. Yıllarca, bizim dilimizin ve kültürümüzün dev ansiklopedisi Divanü Lügati’t Türk’ü adlandırdığımız gibi: Sözlük. Divanü Lügati’t Türk’ün adında sözlük kelimesinin bulunması, onun ansiklopedik niteliğine zarar getirmez ve onun bir ansiklopedi, bir uzmanlık ansiklopedisi olduğu gerçeğini de kapatamaz.

Ansiklopedinin tarifinde de olduğu gibi, bu tür eserler, ya bütün bilim dallarına yönelik genel ansiklopedilerdir veya özel bir alanla kendini sınırlamış uzmanlık ansiklopedileridir. Divanü Lügati’t Türk, konusunu Türklükle sınırlamış insanlık tarihinin ilk uzmanlık ansiklopedilerindendir denilse bu yanlış olmaz.
Divanü Lügati’t Türk, sözlük olarak da dünya tarihinin önemli eserlerindendir. Elbette onun, bugün dünyanın neresinde olursa olsun, Türk dili konuşan halklar için kıymeti paha biçilmezdir. Bir düşünün lütfen, Türk dili konuşanların bugün, düşünürken konuşurken kullandıkları kelimelerin bin yıl önceki hallerini bir kitapta topluca bulabilme imkanları var. Emin olun bu, yaşayan dillerden çok azına nasip olan bir imkandır. Ölü bir dil olduğu için Latinceyi saymazsak, İngilizce ve Fransızca’nın hazırlanan ilk sözlüğü 1480 tarihine kadar gider. Bu sözlük ise, William Caxton tarafından Fransızca-İngilizce sözlük olarak gezginler için hazırlanmıştır. Görülüyor ki, Kaşgarlı Mahmut’un eseri Divan-ı lügat-it Türk, yalnızca Türkçe için değil, insanlık tarihi için de kıymetli bir eserdir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:10
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
3 Ocak 2011       Mesaj #6
ener - avatarı
Ziyaretçi
Kaşgarlı Mahmutun Türk Diline Yaptığı Katkılar
Çağının Türk dili,Türk kültürü,sosyal hayatı ve toplumun özellikleri bakımlarından eşsiz bir eseri olan Divanü Lügati't-Türk: Büyük ve çok yararlı bir sözlük niteliğindedir. Divanü Lügati't-Türk en güçlü ihtimal ile yazılışı,1072 tarihinde tamamlanmış bir sözlüktür. Divanın nerede kaleme ele alındığı,Kaşgarlı'nın onu yazarken hangi şehrede oturmakta olduğu hususunda da kesinlik yoktur. Yalnız Kaşgar Türkçesinin hakim olduğu bir alanda vücude getirilmiş olduğu ileri sürülür. Divanü Lügati't-Türk,Türk dilini özellikle Araplara öğretmek amacını gütmektedir. Eserin Arapça olarak telif edilmiş bulunması da bunun bir delilidir. Eserdeki Türkçe kelime sayısı 7500'den daha fazla olarak tespit edilmiştir. Eserde Türkçeleşmiş gözüken bazı yabancı asıllı sözlerinde bulunduğunu gözden uzak tutmamak gerekir.

Mahmut,Türkçe kelimelerin ne anlama geldiğini ve nasıl kullanıldığını göstermek amacıyla bir çok Türkçe cümle ve ibareyi eserine geçirmiştir. Divanü Lügati't-Türk önce Kilisli Rıfat tarafından Türkçe'ye çevrilmişse de,bu tercüme basılmamıştır. Kitabın tercümesini başkaları da denemiştir. Sonunda Besim Atalay ve Türk Dil Kurumu uzmanlarınca üç cilt halinde Türkçe'ye çevrilmiş ve T.D.K. tarafından yayınlanmıştır.
Divanü Lügati't-Türk yayınladığı tarihten başlayarak Türkologlarca büyük ilgi ile karşılanmış ve bu konuda bir hayli araştırma ve inceleme yayınlanmıştır. Sonuç olarak diyebiliriz ki: Kaşgarlı Mahmut'un Türk dili,Türk kültürü,Türk dünyası bakımlarından eşsiz bir değere sahip bulunan ve tükenmez bir inceleme kaynağı niteliğini korumakta olan Divanü Lügati't-Türk eseri üzerinde daha bir çok araştırma yapılabilir.
Ad:  Kaşgarlı Mahmut9.JPG
Gösterim: 652
Boyut:  37.7 KB

KAŞGARLI MAHMUT

XI. yüzyılda yaşayan Türk dil bilginidir. Dîvânü Lûgati't-Türk adlı eseriyle ünlüdür. Karahanlılar soyundandır. 1072 yılında yazmaya başladığı eserini 1074'te tamamlayarak Bağdat'ta Abbasî halifesi El-Muktedî Billah'a sunmuştu. Eserin el yazması tek kopyası Fatih Millet Kütüphanesi'nde 1910 yılında bulundu. 1915-1917 yıllarında öğretmen Kilisli Rifat Efendi'nin çevirisi üç, Besim Atalay'ın çevirisi ise beş cilt olarak basıldı.Karahanlılar döneminde yetişen ve ilk Türk dil bilgini olan Kaşgarlı Mahmut’un doğum tarihi, kesin olmamakla birlikte 1025 olarak biliniyor. Babası Barsaganlı bir bey idi. 1071-1077 arasında Bağdat’ta bulunan Mahmut, Türk kültürünün Araplara tanıtılmasında büyük rol oynadı.
İbn-i Fadlan, Gerdizi, Tahir Mervezî, Muhammed Avfî ve Beyhakî gibi kendi döneminin Türk hayat ve cemiyetleri üzerine eğilen ünlü alimleriyle birlikte Türk illerini adım adım dolaşan Kaşgarlı Mahmut, çalışmalarında Türkçe’yi resmi dil olarak kabul eden Karahanlı Devleti’nden de büyük destek gördü.Türkçe’nin serpilip gelişmeye başladığı o dönemde, Mahmut’la birlikte Balasagunlu Yusuf Has Hacib de Türk diline büyük hizmet etti. Bu iki Türk alimi, ortaya koydukları eserlerle, Türk dil birliğinin sağlanmasına önemli katkılarda bulundular.Aynı zamanda filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısı olan Kaşgarlı Mahmut, Dîvânü Lûgati't-Türk adlı eserinde; yaşadığı devirdeki Türk illerinin ve boylarının kullandığı ağızları canlı olarak tespit etti.

Oğuz Türklerinin 24 boyu ile ilgili şemayı da verdiği eserinde, Türkçe’nin zenginliğini ve Arapça ile Farsça yanındaki değerini ispata çalışan Mahmut, ayrıca Türkçeyi Araplara öğretmek gayesiyle Kitâbu Cevâhirü’n-Nahvi Lûgati’t-Türk adlı gramer kitabını yazdı.
Divân’ında Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarını da etraflı şekilde anlatan Kaşgarlı Mahmut, ömrünün sonlarına doğru tekrar memleketi Kaşgar’a dönerek, tahminen 1090’da burada vefat etti. Doğu Türkistan’da bulunan Kaşgar şehrine 35 kilometre uzaklıktaki Azak köyünde olan kabri, 1983 yılı Temmuz ayında bulundu. Türk illerini, obalarını ve bozkırlarını birer birer dolaşan ve Türk dili ve kültürüne ait topladığı malzemeyi titizlikle inceleyerek eserlerine alan Kaşgarlı Mahmut; Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma ve Kırgız boylarının ağız ve lehçelerini karşılaştırmalı olarak işledi. Ona göre; Türk lehçelerinin en kolayı Oğuz lehçesi, en dürüst ve kullanışlısı Yağma ve Tuhsi şivesi, en edebisi ise Kaşgar Türkçesidir.
Dîvânü Lûgati't-Türk, bir önsözle sözlük kısmından meydana gelmiştir. Önsözde yazar Türk dilinin tarifini, lehçelerinin özelliklerini sayar ve dilbilgisi kurallarını, Arapça’dakilere kıyasla gösterip tespit eder. Ana dilinin Arapça’dan çok üstün olduğunu söyler ve örnekler verir. Bu arada, o bilgileri nasıl elde ettiğini, nasıl bütün memleketleri gezip dolaştığını da anlatır. İkinci, yani sözlük bölümü, Türkçe kelimelerin Arapça izahlarını kapsar. Bu nedenle, eser, Arapça yazılmış bir Türkçe sözlüktür. Ya da Türkçe’den Arapça'ya sözlüktür. Arapça dilbilgisindeki şekillerine göre sıralanmış 7500'den fazla kelime hakkında açıklama yapılmıştır.

Büyük bilgin bu açıklamaları yaparken kelimelerin nerelerde ve hangi anlamlarda kullanıldığını göstermiştir. Bu esere ve onu izleyen başka eserlere kadar yazılı edebiyat örneklerimiz bilinmediği için, daha önceki yüzyıllara ait sözlü edebiyat örneklerini Kaşgarî'nin kitabından öğrenmekteyiz. Sagu denilen ağıtlar, koşuk dediği koşmalar, sav dediği atasözleri ve nazım şekillerinden başka verdiği dersten örneklerine bakarak meselâ Alp Ertunga adındaki destanlaşmış kahramanın varlığını da yine Dîvânü Lûgati't-Türk'ten öğrenmiş bulunuyoruz. Bu sebeplerden dolayı Kaşgarlı Mahmut'un Dîvânü Lûgati't-Türk'ü hem dil, hem edebiyat, hem toplum ve sosyoloji tarihimiz bakımından çok önemli belgeleri toplayan bir kaynaktır.
Ancak bu kaynak eser 1910 yılına kadar bilinmiyordu. Gerçi Kâtip Çelebi'nin Keşfüzzünûn adlı bibliyografyasında Kaşgarlı Mahmut'tan da söz edilmiştir. Ama bu bilgi çok sınırlıdır. Vanizade Nazif Paşa'nın yakınlarından bir hanım, 1910 yılında İstanbul'daki Sahaflar Çarşısı'nda dolaşırken bu dev eseri tozlu raflarda bulmuş, satın almak istemiştir. Elindeki ganimetin kadrini ancak o zaman anlayan kitapçı, kitabın fiyatını 25 altına kadar yükseltmiş, hanım da kitabı alamamıştır. Ancak işi Maarif Nezareti'ne duyurmuştur. “Ne olduğu belirsiz bir kitaba avuç dolusu altın verilemeyeceği” gerekçesiyle Maarif Nezareti, eseri satın almayı reddetmiştir.

Haber, kitap delisi merhum Ali Emiri Efendi'ye intikal etmiştir. Kitaplarını millete hediye ederek Fatih Millet Kütüphanesi'ni kurmuş ve ilk müdürlüğünü yapmış olan Ali Emirî Efendi, kitapçıyı getirtmiş, eseri inceledikten sonra adamı kütüphaneye kilitleyerek para tedarikine çıkmıştır. İşte böyle borç harç satın alınan Dîvânü Lûgati't-Türk, uzun zaman Ali Emiri Efendi'nin kıskanç titizliğiyle kütüphanede saklanmıştır. Ali Emirî Efendi, eserin basımına ancak Sadrazam Talat Paşa'nın ricası üzerine razı olmuştu. Eldeki yazma, Kaşgarlı Mahmut'un el yazısı olmamakla beraber ondan 192 yıl sonra Şam’lı Mehmet adında usta bir hattat tarafından yazılmış yer yüzündeki tek nüshadır. Kaşgarlı, eserini Araplara kabul ettirmek için iki yerde; Peygamberin iki hadisini zikreder ki, şunlardır:
“Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm...” buyurmuştur.
“Yüce Tanrı: Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır...” diye buyurur.
Divanü Lugati't-Türk dünyanın her yanında, Türkoloji ilmiyle uğraşan pek çok bilgin için paha biçilmez bir kaynak olmuştur. Üzerinde şimdiye kadar yerli, yabancı, uzmanlar çok çeşitli incelemeler yapmışlardır.

DîVÂNÜ LÛGATİ’T-TÜRK

Kaşgarlı Mahmud’un ünlü eserinin tam adı: Kitabu Dîvânü Lûgati’t-Türk’tür. Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmıştır. Kitap için çok kısa bir tanım yapmak gerekirse; Ansiklopedik Sözlük denilmesi uygun olur. Orijinalinin nerede olduğu bilinmiyor. Bu gün elimizde bulunan Şamlı Mehmed bin Ebu Bekir’in, 1266 yılında kopya ettiği bir nüshası vardır. Bu nüsha, İstanbul Fatih’teki Millet Kütüphânesi’ndedir. Türk Dil Kurumu tarafından 1941’de, Kültür Bakanlığı tarafından 1990’da tıpkı basımı yapılmıştır.
Eser ilk defa Kilisli Rıfat Bilge denetiminde 1915 – 1917 yılları arasında tercüme edildi. Üç cilt olarak basılması düşünüldü ise de, düşünce gerçekleşmedi. Besim Atalay’ın tercüme ettiği kitap, 4 cilt halinde 1939 – 1943 yılları arasında birinci, 1985 – 1986 yılları arasında ikinci defa basıldı. Arapça olarak da yayınlandı.

Dîvânü Lugati’t-Türk; bir sözlük olmakla birlikte, Türk milletinin yüceliğini de anlatan bir âbide eserdir. Sekiz bölümden oluşur. Bölümler ve sıralamalar Arap alfabesindeki harflere göredir. Kitapta yaklaşık 8.000 kelime vardır. Kelimelerin anlamlarının iyi anlaşılması için deyimlerden, atasözlerinden ve şiirlerden, hattâ bâzı Âyet ve Hadis-i Şerif’lerden örnekler verilmiştir. Bu yönüyle eser, bir kültür hâzinesi değerine kavuşturulmuştur. Eserde yer alan harita ise, Türk Dünyası ile ilgili olarak yayınlanan ilk haritadır. Haritada; dağlar kırmızı, denizler yeşil, ırmaklar mâvi, kumluk alanlar sarı renkle gösterilmiştir. Türkler’in oturdukları bölgeler ve komşularının isimleri özenle belirtilmiştir.

Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:10
il_do - avatarı
il_do
Ziyaretçi
14 Mart 2011       Mesaj #7
il_do - avatarı
Ziyaretçi
Kaşgarlı Mahmud, Kaşgar'ın Opal kasabasında 1008 yılında dünyaya geldi.
Kaşgar, (Uygurca قەشقەر Çince 喀什) Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin batısında yer alan tarihi bir şehir.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Karahanlı soyundan asil bir ailenin oğludur. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla

...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Ad:  Kaşgarlı Mahmut3.jpg
Gösterim: 844
Boyut:  26.5 KB

Orta Asya'yı boydan boya kat ederek
Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan, Afganistan, Çin'in bir kısmı (Doğu Türkistan), Rusya ve Pakistan'ın bir kısmından oluşan bölge ve bölgeyi tanımlamak için kullanılan coğrafi terim.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Anadolu'ya oradan da
Anadolu kelimesi Yunanca güneşin doğduğu yer anlamına gelen “Anatoli”dan doğmuştur. Romalılar, kendi topraklarına göre doğuda kaldığından buraya doğu toprağı anlamında Thema Anadolia demişlerdir. Anadolu isminin bir bölge adı olması ise Selçukluların Anadoluya gelmesiyle başladı.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Bağdat'a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün
Bağdat Irak'ın başşehri. Nüfusu 4,5 milyon civarındadır. Mezopotamya çanağının ortasında, Dicle Irmağının iki yakası üzerinde ve Dicle'nin Fırat'a en çok (40 km) yaklaştığı noktada, geniş bir alüvyon ovası üzerinde yer alır. Bağdat'ta yazlar kuru ve çok sıcak, kışlar yumuşak ve serin geçer. Ortalama yağış yılda 130 mm dolayındadır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. "Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kitâbü divân-i lûgat it-Türk (Divânü Lügati't-Türk) adlı Kaşgârlı Mahmut'un bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâm'dan öncesi
Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya; Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boy...
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir.

Kaşgarlı Mahmut İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk milliyetçiliğinin ilk temsilcisidir. Türk dilinin, Türk milliyetçiliğinin en büyük sözcüsü Kâşgar'da doğdu.

Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini
Türkler'in tarih boyunca oluşturdukları sözlü ve yazılı edebiyat geleneğini ve bu geleneğin ürünlerini içerir. Türk edebiyatı tarihsel gelişimi içinde üç ana bölümde incelenmektedir: İslamlık'tan önceki Türk edebiyatı, İslam uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatı, batı uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatı. Bu sınıflandırma Türkler'in girdikleri din ve kültür çevrelerinin belirleyici etkisi göz önüne alınarak yapılmıştır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. Kitabın Uygurca çevirisi ancak 1978'de yapılabilmiştir.

Kaşgarlı Mahmud'un "Türk Dillerinin Gramatik İncelemesi" başlıklı başka bir kitabının daha olduğu söylenir. Divanı Lügatit Türk'ün 3. cildinde bu kitabına atıfta bulunurmuş. Ne yazık ki, bu kitabın ne aslı ne de kopyaları bugüne dek bulunamamış.
Türk dili, Ural-Altay dil grubuna dahil olup, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de yer aldığı Altay dilleri ailesi veya Altay dilleri topluluğuna mensuptur. Yapı bakımından Altay dilleri ailesine giren bütün dillerde olduğu gibi, Türkçe de eklemeli (mülâsık = yapışkan) dillerdendir.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki sözlü edebiyatımızı aydınlatan dev bireserdir. Yazılış amacı, Araplara
Türk kelimesinin aslı "türümek" fiilinden gelmektedir. Bu fiilden türetilmiş, kişi ve insan anlamında "türük" ve nihayet hece düşmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümekten "yürük" adını almışlardır. Türk kelimesi, ayrıca, çeşitli kaynaklarda; "töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan adam" manalarında kullanılmaktadır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Türkçe'yi öğretmekten çok, Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmektir.Kâşgarlı Mahmut, iyi silâh kullanan bir asker olmakla beraber, dilimizi, ulusal kültürümüzü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük dil bilginimizdir. Kitabının önsözünde şu ilgi çekici tümceleri okumaktayız: "Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un, Çigil'in, Yagma'ın, Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamimiyle zihnimde nakşettim. Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arab dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye..."

"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kâşgarlı'nın bu eseri, yalnız bir
Türkçe, diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
sözlük değil;
Sözlük bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, kelimenin kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren eser.
İslamiyet öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik bir eserdir. Bilindiği üzere, XI. yüzyıl hemen bütün İslâm ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir. Karahanlılar devletinin, özellikle Büyük Selçuk İmparatorluğu'nun askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir. O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar Türk dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı. Divan-ı Lügat-it-Türk işte bu maksatla, yani yabancılara Türkçe'yi öğretmek amacıyla 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Eser, Türk dilini Araplara tanıtmak maksadıyla yazıldığından, Arapça olarak kaleme alınmıştır. İçinde pek çok Türkçe deyim, şiir, atasözü yer almaktadır. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur .

Divan-ı Lügat-it-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen âtasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler ve destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Divan-ı Lügat-it-Türk'ün bulunuşu Türklük için tasavvur edilemeyecek kadar büyük kazanç olmuştur." Divân-ı Lügati't Türk, Türkçe'nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır: "Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı, Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerine ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır."

Kaşgarlı Mahmud, Türklere hayran, yaptığı işe yürekten inanan bir bilim adamıdır. Divân daha sonraları pekçok bilim adamı tarafından kullanılmıştı. Antepli Aynî diye bilinen Bedreddin Mahmud, İkdü'l-Cumân fî Tarihi Ehli'z-Zamân'da ve Katip Çelebi Keşfü'z-Zûnun'da Divân'dan söz ederler. Ancak sonradan yıllarca unutulmuş, neden sonra İstanbul'da Ali Emiri'nin (1857-1923) eline geçen Sâvî'nin nushası Sadrazam Tal'at Paşa'nın (1874-1921) aracılığı ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir.Divân Batıda ilgi uyandırmış, 1928 yılında C. Brochkelmann Kaşgarlı üzerinde araştırmalar yapmıştır. Dankoff 'un Divânü Lugât-it Türk çevirisi ile James Kelly'nin makaleleri de son çalışmalar olarak sözkonusu edilmesi gerekir.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:02
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Kasım 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kaşgarlı Mahmut
İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk milliyetçiliğinin ilk temsilcisidir.

Türk dilinin, Türk milliyetçiliğinin en büyük sözcüsü Kâşgar'da doğdu.
Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. Kitabın Uygurca çevirisi ancak 1978'de yapılabilmiştir.

Kaşgarlı Mahmud'un "Türk Dillerinin Gramatik İncelemesi" başlıklı başka bir kitabının daha olduğu söylenir. Divanı Lügatit Türk'ün 3. cildinde bu kitabına atıfta bulunurmuş. Ne yazık ki, bu kitabın ne aslı ne de kopyaları bugüne dek bulunamamış. Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki sözlü edebiyatımızı aydınlatan dev bireserdir. Yazılış amacı, Araplara Türkçe'yi öğretmekten çok, Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmektir.
Kâşgarlı Mahmut, iyi silâh kullanan bir asker olmakla beraber, dilimizi, ulusal kültürümüzü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük dil bilginimizdir. Kitabının önsözünde şu ilgi çekici tümceleri okumaktayız :
"Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un, Çigil'in, Yagma'ın, Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamimiyle zihnimde nakşettim. Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arab dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye..."

"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kâşgarlı'nın bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâmiyet öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik bir eserdir. Bilindiği üzere, XI. yüzyıl hemen bütün İslâm ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir. Karahanlılar devletinin, özellikle Büyük Selçuk İmparatorluğu'nun askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir. O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar Türk dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı. Divan-ı Lügat-it-Türk işte bu maksatla, yani yabancılara Türkçe'yi öğretmek amacıyla 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Eser, Türk dilini Araplara tanıtmak maksadıyla yazıldığından, Arapça olarak kaleme alınmıştır. İçinde pek çok Türkçe deyim, şiir, atasözü yer almaktadır. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur .

Divan-ı Lügat-it-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen âtasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler ve destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Divan-ı Lügat-it-Türk'ün bulunuşu Türklük için tasavvur edilemeyecek kadar büyük kazanç olmuştur."
Divân-ı Lügati't Türk, Türkçe'nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır:
"Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı, Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerine ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır."

Görüldüğü gibi Kaşgarlı Mahmud, vatansever, Türklere hayran, yaptığı işe yürekten inanan bir bilim adamıdır. Divân daha sonraları pekçok bilim adamı tarafından kullanılmıştı. Antepli Aynî diye bilinen Bedreddin Mahmud, İkdü'l-Cumân fî Tarihi Ehli'z-Zamân'da ve Katip Çelebi Keşfü'z-Zûnun'da Divân'dan söz ederler. Ancak sonradan yıllarca unutulmuş, neden sonra İstanbul'da Ali Emiri'nin (1857-1923) eline geçen Sâvî'nin nushası Sadrazam Tal'at Paşa'nın (1874-1921) aracılığı ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir.
Divân Batıda ilgi uyandırmış, 1928 yılında C. Brochkelmann Kaşgarlı üzerinde araştırmalar yapmıştır. Dankoff 'un Divânü Lugât-it Türk çevirisi ile James Kelly'nin makaleleri de son çalışmalar olarak sözkonusu edilmesi gerekir.
Ad:  Kaşgarlı Mahmut4.jpg
Gösterim: 517
Boyut:  30.5 KB


Divani Lugat-it Türk'ün bilinen tek nüshası İstanbul'dadır.

Divandan (Türkiye Türkçe'siyle)

Atasözleri:
Beş parmak düz olmaz.
Arpasız at koşamaz/ Arkasız kahraman çeriyi bozamaz
Alplarla vuruşma/Beylerle duruşma.

Şiir:
Türlü çiçekler açıldı
Sanki ipekten döşeğim serildi
Cennet yeri belirdi
Soğuk tekrar gelecek değildir.

Kuş, kurt hepsi canlandı
Dişi, erkek hep toplandı
Bölük olup dağıldılar
Artık ine girecek değiller.

Onbirinci Yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un Çizdiği Dünya Haritası Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İtil boylarına, yani Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batıda Habeşistan'a , Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya'ya işaret edilmiştir. Ortada Yarkent, Kaşgar, Barsgan, Balasagun, Yifruç, İkiöküz, Asbuâli, Kumri, Talas v.s. gibi daha birçok Türk kentleri yer almıştır. Yukarda görüldüğü gibi, ilk Japon haritası bir Türk tarafından 14.yüzyılda çizilmiş, bir Dünya haritasında yer alması ise,15.yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında, bir plan biçiminde de olsa, yanlışlarla dolu da olsa ilk Japon haritasının 11.yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından çizildiği bir gerçektir.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:04
serhat_11 - avatarı
serhat_11
Kayıtlı Üye
7 Ocak 2013       Mesaj #9
serhat_11 - avatarı
Kayıtlı Üye
Kaşgarlı Mahmut
Ad:  Kaşgarlı Mahmut8.jpg
Gösterim: 339
Boyut:  35.5 KB

dilbilimci, yazar, etnograf

İlk Türk Haritacısı


Oğuz Türklerinin 24 boyu ile ilgili şemayı da verdiği eserinde, Türkçe’nin zenginliğini ve Arapça ile Farsça yanındaki değerini ispata çalıştı.
Ayrıca Türkçe’yi Araplara öğretmek gayesiyle Kitâbu Cevâhirü’n-Nahvi Lügâti’t-Türk adlı gramer kitabını yazdı.
Divân’ında Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarını da etraflı şekilde anlattı.
Kaşgarlı Mahmut, ömrünün sonlarına doğru tekrar memleketi Kaşgar’a dönerek, tahminen 1090’da burada vefat etti.
Doğu Türkistan’da bulunan Kaşgar şehrine 35 kilometre uzaklıktaki Azak köyünde olan kabri, 1983 yılı temmuz ayında bulundu.

ESERİ:
Divân-ı Lügati’t-Türk
Türk illerini, obalarını ve bozkırlarını birer birer dolaşan ve Türk dili ve kültürüne ait topladığı malzemeyi titizlikle inceleyerek eserlerine alan Kaşgarlı Mahmut; Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma ve Kırgız boylarının ağız ve lehçelerini karşılaştırmalı olarak işledi. Ona göre; Türk lehçelerinin en kolayı Oğuz lehçesi, en dürüst ve kullanışlısı Yağma ve Tuhsi şivesi, en edebisi ise Kaşgar Türkçesidir.

Divân-ı Lügati’t-Türk, bir önsözle sözlük kısmından meydana gelmiştir. Önsözde yazar Türk dilinin tarifini, lehçelerinin özelliklerini sayar ve dilbilgisi kurallarını, Arapça’dakilere kıyasla gösterip tespit eder. Ana dilinin Arapça’dan çok üstün olduğunu söyler ve örnekler verir. Bu arada, o bilgileri nasıl elde ettiğini, nasıl bütün memleketleri gezip dolaştığını da anlatır. İkinci, yani sözlük bölümü, Türkçe kelimelerin Arapça izahlarını kapsar. Bu nedenle, eser, Arapça yazılmış bir Türkçe sözlüktür. Ya da Türkçe’den Arapça'ya sözlüktür. Arapça dilbilgisindeki şekillerine göre sıralanmış 7500'den fazla kelime hakkında açıklama yapılmıştır.

Büyük bilgin bu açıklamaları yaparken kelimelerin nerelerde ve hangi anlamlarda kullanıldığını göstermiştir. Bu esere ve onu izleyen başka eserlere kadar yazılı edebiyat örneklerimiz bilinmediği için, daha önceki yüzyıllara ait sözlü edebiyat örneklerini Kaşgarî'nin kitabından öğrenmekteyiz. Sagu denilen ağıtlar, koşuk dediği koşmalar, sav dediği atasözleri ve nazım şekillerinden başka verdiği dersten örneklerine bakarak meselâ Alp Ertunga adındaki destanlaşmış kahramanın varlığını da yine Divân-ı Lügati’t-Türk'ten öğrenmiş bulunuyoruz. Bu sebeplerden dolayı Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati’t-Türk'ü hem dil, hem edebiyat, hem toplum ve sosyoloji tarihimiz bakımından çok önemli belgeleri toplayan bir kaynaktır.

Ancak bu kaynak eser 1910 yılına kadar bilinmiyordu. Gerçi Kâtip Çelebi'nin Keşfüzzünûn adlı bibliyografyasında Kaşgarlı Mahmut'tan da söz edilmiştir. Ama bu bilgi çok sınırlıdır. Vanizade Nazif Paşa'nın yakınlarından bir hanım, 1910 yılında İstanbul'daki Sahaflar Çarşısı'nda dolaşırken bu dev eseri tozlu raflarda bulmuş, satın almak istemiştir. Elindeki hazinenin kadrini ancak o zaman anlayan kitapçı, kitabın fiyatını 25 altına kadar yükseltmiş, hanım da kitabı alamamıştır. Ancak işi Maarif Nezareti'ne duyurmuştur. “Ne olduğu belirsiz bir kitaba avuç dolusu altın verilemeyeceği” gerekçesiyle Maarif Nezareti, eseri satın almayı reddetmiştir.

Haber, kitap delisi merhum Ali Emiri Efendi'ye intikal etmiştir. Kitaplarını millete hediye ederek Fatih Millet Kütüphanesi'ni kurmuş ve ilk müdürlüğünü yapmış olan Ali Emirî Efendi, kitapçıyı getirtmiş, eseri inceledikten sonra adamı kütüphaneye kilitleyerek para tedarikine çıkmıştır. İşte böyle borç harç satın alınan Divân-ı Lügati’t-Türk, uzun zaman Ali Emiri Efendi'nin kıskanç titizliğiyle kütüphanede saklanmıştır. Ali Emirî Efendi, eserin basımına ancak Sadrazam Talat Paşa'nın ricası üzerine razı olmuştu.

Eldeki yazma, Kaşgarlı Mahmut'un el yazısı olmamakla beraber ondan 192 yıl sonra Şam’lı Mehmet adında usta bir hattat tarafından yazılmış yer yüzündeki tek nüshadır. Kaşgarlı, eserini Araplara kabul ettirmek için iki yerde; Peygamberin iki hadisini zikreder ki, şunlardır:
“Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm...” buyurmuştur.

“Yüce Tanrı: Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır...” diye buyurur.
Divanü Lügati't-Türk dünyanın her yanında, Türkoloji ilmiyle uğraşan pek çok bilgin için paha biçilmez bir kaynak olmuştur. Üzerinde şimdiye kadar yerli, yabancı, uzmanlar çok çeşitli incelemeler yapmışlardır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:06
Olması Gereken Şeylerin Adını İyilik Yapmak KoymuşIar.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Şubat 2013       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kaşgar’dan 45 km. güney batıda Opal kasabasında dünyaya geldi. Tam adı "Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed"dir. Karahanlı soyundan asil bir ailenin ferdi olan Muhammed bin Hüseyin’in oğludur. Babası Barsgan şehrinde yaşamakta iken bilinmeyen bir sebeple Kaşgar şehrine gelip yerleşmişti. O dönemde Kaşgar, önemli bir ilim ve kültür merkezi idi. Günümüzde, Çinliler’in hakimiyeti altında olan Doğu Türkistan sınırları içerisindedir.

Kaşgarlı Mahmud 1008 yılında Kaşgar’da dünyaya geldi. Hamirler diye çağrıldığını, bunun Oğuzların Emir yerine Hemir demelerinden kaynaklandığından bahsetmektedır. Kendisinin verdiği bu bilgilerden, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devletinin hanedan sülalesine mensuptur.

Başka araştırmalara göre (Yakup Deliömeroğlu, Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı); Batı Karahanlı Hakanlarından Buğrahan Muhammet Yağan Tekin’in torunu ve Şehzade Hüseyin Emir Tekin’in oğludur. Yağan Tekin, 18 aylık kısa Hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kaşgarlı Mahmut’un babası Hüseyin Emir Tekin’e devretmek istemiştir. Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış davullar dövülmüştür. Bu ziyafet sırasında Yağan Tekin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemiştir.

Kaşgarlı Mahmutun babası da zehirlenenler arasındadır. Bu saray darbesinden sonra İbrahim 1057 yılında Batı Karahanlıların Hakanı olmuştur. Kaşgarlı Mahmut ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı Karahanlı Devletinin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Hanın adamları her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır.

Ancak yinede kesin olarak Kaşgarlı Mahmut dönemin bütün klâsik ilimlerini tahsil etti. Arapça ve Farsça öğrendi. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili tetkikatına vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiş. 15 yıl boyunca Türkler’in yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve çölleri dolaştı. Bu geziler inceleme amaçlı idi. Türkler’in örf ve âdetlerini mahallinde araştırdı. Gezileri sırasında, ana dili Türkçe’nin Hâkaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil, Kepenek şivelerini de öğrendi.
Ad:  Kaşgarlı Mahmut5.jpg
Gösterim: 1214
Boyut:  47.1 KB

İyi öğrenim görmüş, İslâmiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları yakından izlemiştir. Arapça ve Farsça'yı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş ana dili olan Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir. Bütün Sirderya (Seyhun) kıyılarını dolaştığından kitabında söz etmektedir. Sonradan anlaşıldığına göre bu geziler, Dîvânü Lugati’t-Türk kitabına, kendi en büyük eserine, önhazırlık olmuş.

Kaşgar’dan ayrılışı Bağdat’a yerleşimi
Kaşgarlı Mahmut 1057’de Kaşgar’dan ayrılarak Bağdat’a yerleşti. Kitabında belirttiğine göre, ailesi Kaşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken Hatun'un maiyetinde pekçok Kaşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmut'un ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak İslâm Dünyası'nın en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da buradaki Türklerdi.

Kaşgarlı Mahmut "Dîvânü Lugati’t-Türk" isimli, dünyaca bilinen eserin yazarıdır. Ünlü eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başladı. 12 Şubat 1074 tarihinde tamamladı. Eserin tamamlanmasından sonraki iki yıl içerisinde dört defa baştan sona gözden geçirerek 1076‘da son şeklini verdi. 1077 yılında, Abbasi Halifesi Muktedî-Biemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a armağan etmiştir.

Kitabın asıl nüshası bu gün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza edilmektedir. Kitabın Uygurca çevirisi ancak 1978'de yapılabilmiştir.

Yazılış gayesi, Araplara Türkçeyi öğretmekten çok, Türkçenin Arapça ile koşu atları gibi yarış edeceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmek içindir. Türkçenin zengin gramer özelliklerini ilk ve en çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Kaşgarlı Mahmut, iyi silah kullanan bir asker olmakla beraber, Türk dilinin, türk ulusal kültürü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük türk dilinin bilginidir. Kitabının önsözünde şu ilgi çekici tümceler zer almaktadır:
"Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un, Çigil'in, Yagma'nın Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamimiyle zihnimde nakşettim. Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arab dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye..." Ayrıca: "Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur..."

"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kitâbü divân-i lû»gat it-Türk (Divânü Lügati't-Türk) adlı Kaşgârlı Mahmut'un bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâm'dan öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir.

11. yüzyıl hemen bütün İslâm ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir. Karahanlılar devletinin, özellikle Büyük Selçuklular'ın askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir. O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı. Divânü Lügati't-Türk yabancılara Türkçeyi öğretmek amacıyla 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur.

Divânü Lügati't-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen âtasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler, destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Kitâbü divân-i lû»gat it-Türk, Türklük için büyük kazanç olmuştur.

Kaşgarlı Mahmud’un, Kitabu Cevahirü’n – Nahv fi Lugati’t-Türkî (Türk Dili’nin Nahiv () Cevherleri) adlı bir eser daha kaleme aldığı biliniyor. Nerede-nasıl kaybolduğu belirlenemeyen bu eser, günümüze ulaşmamıştır.

Kaşgara dönüş [değiştir]Kaşgarlı Mahmud, 1080 yılında Kaşgar’a döndü. O artık, ülkesinin önde gelen bir ilim adamı idi. Adına izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.

Mahmud, Kaşgar'a dönmüş ve 1105'de vefat etmiştir. Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki Türk sözlü edebiyatın aydınlatan dev eseridir.

Kaşgarlı Mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında iken fâni hayata vedâ etti. Aziz naaşı; ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kaşgar şehrine 30 kilometre uzaklıkta, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla çevrili bir tepedir. Ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen türbe, günümüze kadar dört defa yenilendi.

Türbede, Kaşgarlı Mahmud’un sandukasının bulunduğu bir oda, Kur’an-ı Kerim okumak için bir salon ve müze bölümü bulunuyor. Müzede değerli âlimin kitap ve makaleleri, el yazması ve basma Kur’an-ı Kerim’ler ile bazı eşyaları var. Müzenin duvarında, Doğu Türkistan’lı bir ressam tarafından büyük boyda yapılmış, Kaşgarlı Mahmud’u çalışırken gösteren temsilî bir resim yer alıyor. Müzede ayrıca Uygurlar’ın Budizm inancını yaşadıkları dönemlere ait eşyalar göze çarpıyor. Bu eşyaların, arkeolojik kazılarda elde edildiği belirtiliyor. Karahanlılar dönemine ait çeşitli mâdenî para ve süs eşyaları, müzede sergilenen malzemeler arasında dikkat çekiyor. Türbenin iç ve dış duvarları ile oda ve salonların tavanları, Uygur sanatının süsleme unsurlarıyla bezenmiş. Süslemeler, ahşap tavanda eşsiz bir ihtişam oluşturuyor.
Türkoloji’nin ilk ve en büyük âliminin türbesi, son yıllarda önemli ölçüde tahrip edilmiştir.

Kaşgarlı Mahmudun Etkisi
Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Kitâbü divân-i lû»gat it-Türk, Türklük için büyük kazanç olmuştur."

"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kitâbü divân-i lû»gat it-Türk (Divânü Lügati't-Türk) adlı Kaşgârlı Mahmut'un bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâm'dan öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını ilk ansiklopedik şekilde bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur.

Kensi sözleri ile: " Türklerin en açık anlatanlarından, en doğru anlayanlarından en iyi kargı kullanan cengaverlerinden olduğum halde, Türklerin tekmil illerini, obalarını, çöllerini karış karış, gezip dolaştım... Gördüm ki, Yüce Tanrı devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurmuş..." Kaşgarlı Mahmut Türk dilinin, türk ulusal kültürü, türk, toplumsal bilincinin, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük türk dilinin bilgini ve sözcüsü ve yazarı olarak bilinir.

Bağdat’ta bulunduğu sırada, sohbetleri ile de hizmet verdi. Türk dili ve kültürünü Arap dünyasına tanıttı. O, çağının diğer âlimleri olan İbn-i Fadlan, Gerdîzî, Tâhir Merzevî, Muhammed Avfî ve Beyhakî gibi isimler arasında önemli bir makama sahip oldu. Mensubu bulunduğu Türk Milleti’nin sosyal, içtimâî ve kültür hayatını, İslâm û‚lemi’ne tanıttı. Müslümanlığı kabul eden ilk Türk ülkesi Karahanlılar Devleti’nin bir ferdi olması sebebiyle kendisine çok önem veriliyordu. Karahanlı Devleti’nde, resmî dil Türkçe idi. O, devletinin resmî politikasını yurt dışında tanıtan bir kültür elçisiydi. Türk milletinin yüksek cevherini benliğinde özümsemiş ve yaygınlaşması için gayretle çalışmıştı.

Türk dili ve kültürü, İslâm û‚lemi’ne onun aracılığı ile tanıtıldı. Türkçe’nin kullanım alanını genişleten iki âlimden biri Kaşgarlı Mahmud, diğeri Karahanlı Devleti’nin bir başka mensubu, ikinci bir kültür âbidesi olan Yusuf Has Hacip’tir. Kaşgarlı Mahmud; Dîvânü Lugati’t-Türk isimli, Yusuf Has Hacip ise Kutadgu Bilig adlı eseri ile Türk dil birliğinin temelini attılar. O temel, asırları aşıp günümüze ulaştı. Batı ucunu Adriyatik Denizi’ne kadar uzatabileceğimiz İpek Yolu boyunca ve çevresinde seyâhat eden bir Türk, tercümana ihtiyaç hissetmeden meramını ana dili ile anlatabilir. Bu olgu, Kaşgarlı Mahmud ile Yusuf Has Hacib’in, Türk Milleti’ne armağanıdır.

Kaşgarlı Mahmud yalnızca bir dil uzmanı değildir, aynı zamanda bir halk kültürü araştırmacısı ve harita uzmanıdır. Sayısı 24 olan Türk Boyları’nı en sağlıklı biçimde tasnif eden, damgalarını belirleyen ve günümüzde de bu konuda yararlandığımız bilgileri ilk defa derleyen de odur. Kaşgarlı Mahmud olmasa idi, Türk illerinin ve boylarının şiveleri hakkında bu gün elimizde hiçbir kaynak olmayacak, köklerimizle ilişki kuramayacaktık. Fikirleri her asırda canlı kalmış, geçmişimizi olduğu kadar geleceğimizi de aydınlatmıştır. Onu, dilcilik ilminin ilk diyalektolojisti olarak kabul etmek, bir kadirşinaslık borcudur.

Adına izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.

Kaşgarlı Mahmud 30 dan fazla Türk lehçesini ve özellikle Oğuz, Kıpçak, Karluk, Bulgar, Argu, Kençe, Uğrak, Yabaku, Peçenek, Çiğil, Suvar, Hakaniye, Tatar, Başkurt lehçe ve ağızlarını çok iyi öğrenmiştir, bu lehçeleri niçin öğrendiğini şu sözlerle açıklamaktadır: “Ben Türklerin, Türkmenlerin, Oğuzların, Çiğillerin, Yağmaların, Kırgızların şehirlerini uzun yıllar baştan başa dolaştım, sözlerini topladım, değişik sözlerin özelliklerini öğrendim. Ben bu işleri dil bilmediğim için değil aksine bu dillerin en küçük farlarını kaydetmek için yaptım.” demektedir. Yalnızca kelimeleri değil; atasözlerini, şiirleri, hayat tarzlarını, kültürlerini Türk felsefesini yansıtacak değerleri de kayıt altına almıştır.

Kagarlı Mahmut Türk adı altında da Divânü Lügati't-Türk de şu bilgileri verir: "Bir ad olarak Türk adını Tanrı vermiştir, dedik. Çünkü bize Kaşgarlı Halefoğlu Şeyh Hüseyin ona da İbn ül-Gurkî denilen kimse İbn üd-Dünya demekle tanılan Şeyh Ebû» Bekr il-Müfid ül-Cürcanî'nin Ahır zaman üzerine yazmış olduğu kitabında Ulu Yalvac'a tanık varan bir hadis yazmıştır. Hadis şöyledir, ' Yüce Tanrı' -Benim bir ordum vardır. Ona Türk adını verdim. Onları Doğuda yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri o ulus üzerine musallat kılarım, diyor. İşte bu,Türkler için bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü Tanrı onlara ad vermeyi kendi üzerine almıştır. Onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerine yerleştirmiş ve onlara 'Kendi ordum demiştir. Bununla beraber Türkler güzellik, sevimlilik, tatlılık, edep, büyükleri ağırlamak, sözünü yerine getirmek, sadelik övünmemek, yiğitlik, mertlik gibi öğülmeye değer sayısız iyiliklerle görülmektedirler."

Avrasya Yazarlar Birliği girişimiyle UNESCO, Türkçe'nin ilk büyük sözlüğünü ve ilk Türk Ansiklopedisini hazırlayan büyük bilgin Kaşgarlı Mahmud'un doğumunun 1000'inci yılı olması dolayısıyla 2008 yılını Kaşgarlı Mahmut Yılı ilan etti.
Son düzenleyen Safi; 26 Nisan 2018 02:07

Benzer Konular

17 Nisan 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
17 Nisan 2016 / Misafir Cevaplanmış
20 Ocak 2013 / Daisy-BT Edebiyat
8 Şubat 2014 / fırat Cevaplanmış
18 Şubat 2013 / Misafir Cevaplanmış