Arama

Anı Nedir?

Güncelleme: 5 Aralık 2016 Gösterim: 132.811 Cevap: 6
B.L.A.C.K - avatarı
B.L.A.C.K
Ziyaretçi
16 Kasım 2008       Mesaj #1
B.L.A.C.K - avatarı
Ziyaretçi

Anı


Anı, kişisel yaşantının bütünü ya da belli bölümlerini ya da gözlemleri dile getirmek amacıyla yazılmış edebi metinler ya da kayıtlardır. Otobiyografi ile karıştırılabilen anı, ondan dışsal olaylara verdiği önem ile ayrılır. Anıda kişisel yaşam izlenimlerinin yanı sıra bu izlenimlerin dış boyutları da geniş olarak yer alır. Otobiyografide yazar öncelikle kendilerini konu edinirken anı yazarları çoğunlukla çeşitli tarihsel olaylarda rol oynamış ya da bu olayların yakın gözlemcisi olmuş kişilerdir. Bu kişilerin yaşadığı şeyleri bir defter ya da bir kağıda aktarmasıdır.
Sponsorlu Bağlantılar

Anıların konusu


Anı konuları genellikle siyasî ve edebî olmak üzere iki kategoriye ayrılmaktadır. Bunlar kesin sınırlandırmalar değildir. Bir siyasî anı kitabında edebî anılar da olabilmektedir. Kimi anı kitapları da toplum içinde belli özellikleriyle seçilmiş kişilerin portrelerinden oluşmaktadır. Anı türünün en bilinen örnekleri cevat şakir kabaağaçlı,yakup kadri karaosmanoğlu,halide edip adıvar ve falih rıfkı atay vermiştir.cevat şakirin mavi sürgün,falih rıfkının çankaya,halide edip in mor salkımlı ev ile türkün ateşle imtihanı ve yakup kadrinin gençlik ve edebiyat hatırıları anı türünün cumhuriyet dönemindeki en güzel örnekleridir
Son düzenleyen Baturalp; 5 Aralık 2016 11:33 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Temmuz 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

ANI (HATIRA) TÜRÜ


Bir kimsenin, özellikle tanınmış kişilerin yaşadıkları dönemde gördükleri ya da yaşadıkları ilginç olayları gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattıkları yazı türüdür.
Sponsorlu Bağlantılar
Tanınmış sanatçı, siyasetçi, ve bilim adamlarının yazdığı anılar onların yaşayışlarını, yaşadıkları dönemdeki önemli olayları anlatması bakımından önemlidir.

Özellikleri :
1 - Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
2 - İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
3 - Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
4 - Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve
araştırmalarını anlatır.
5 - Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
6 - Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.

TARİHSEL GELİŞİMİ


Batıda en çok yaygın bir tür olup ilk örneğini eski Yunan sanatçısı
Ksenophonun Anabasis adlı eseriyle vermiştir. Alman filozofu Eflatunun birçok eseri bu türdendir.
18. yüzyılda J. J. Rouseaunun İtiraflar Goldoninin İyilkik Sever Somurtkan, Goethenin Şiir ve Gerçek Andre Gidenin Jurnaller bu alanda önemli eserlerdir.
19. yüzyılda Fransız edebiyatında, Victor Hugo'nun Gördüklerim, Stendhal!ın Bencillik Anılar, Verlainenin İtiraflar Rus yazar Tolstoyun İtidafım 20. yüzylda dünyanın her ülkesinde çok sayıda edebiyatçı bu türde eserler vermeye devam etmektedir.
Bizde, 7. yüzyıla ait Göktürk Yazıtları bu türün ilk örneği sayılmaktadır. 16.. yüzyılda Ebul Gazi Bahadır Hanın yazdığı Şecere-i Türk, yüzyılda Hindistanda bir imparatorluk kurmuş olan Babür Şahın yazdığı Babürname, 17Katip Çelebi ve Naimanın bir çok eseri bu türün örneklerindendir.
Eski edebiyatta anı özelliği taşıyan Vakainameler, Gazavatnmeler, sefaretnameler bu türün öenekleri sayılmaktadır
Edebi tür anlamında anı ise bizde Tanzimat döneminde başlamıştir. Önceleri Ebuziya Tevfik ve Ali Suavi çıkardıkları gazetelerde anılarını yayınlarlar. Daha sonra;
  • Akif Paşanın Tabsıra
  • Namık Kemalin Magaza Mektupları,
  • Ziya Paşanın Defter-i Amel
  • Ahmet Mithat Efendinin Menfa
  • Muallim Nacinin Ömerin Çocukluğu
  • Servet-i FünunDöneminde;
  • Ahmet Rasimin Eşkal-i Zaman, Falaka Maharir, Şair
  • Halit Ziyanın Kırk Yıl, Saray ve Ötesi
  • H. Cahit Yalçının: Edebi Hatıralar.
Son Dönem Edebiyatında;
  • Yakup Kadri: Zoraki Diplomat, Vatan Yolunda , Gençlik ve Edebiyat Hatıraların
  • Halide Edip: Türkün Ateşle İmtihanı Yahya Kemal: Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım
  • Yusuf Ziya Ortaç Porteler, Bizim Yokuş
  • Ahmet Hamdi Tanpınar: Kerkük Anıları
  • Samet Ağaoğlu: Babamın Arkadaşları
  • Salah Birsel: Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
  • Halikarnas Balıkçısı: Mavi Sürgün
  • Oktay Rıfat: Şair Dostlarım
Ayrıca, son dönemde, Celal Bayar, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Rauf Orbay gibi siyasi kişilerin yazdıkları anılar, yakın tarihimizi aydınlatması bakımından önemli eserlerdir.

ANI İLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI

1 Anı da günlük gibi bir kişinin başından geçen gerçek yaşantılardan kaynaklanan yazı türüdür.
2- Günlük yaşanırken anı ise yaşandıktan sonra yazılır
3 - Anılar, yazarların yaşlılık çağlarında yazdıkları ve yaşamları boyunca karşılaştıkları olayları nesnel bir şekilde ortaya koyan yazılardır Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup gelen Anlık duygu ve düşünceler hakimdir
4 - Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düşüncelerin toplamıdır.
GÖNÜL BATTAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Son düzenleyen Baturalp; 5 Aralık 2016 11:37 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
8 Mayıs 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Anı


Yaşanmış olanın bellekte bıraktığı iz.

Edebiyatta, bir kimsenin kendi başından geçen ya da tanık olduğu olay ve olguları, gözlemlerine, bilgilerine dayanarak, kimi zaman kişisel duygularını ve düşüncelerini de katarak anlattığı yazı türüne denir.

Anıyla otobiyografi (özyaşam öyküsü) arasındaki ayrılık, ikincide, yazarın bakışının kendisine yönelik olması, salt kendinden söz etmesidir. Oysa anı yazılarında amaç, yaşananın anlatılmasıdır. Yalnız sanatçıların değil, toplum yaşamında önemli rol oynamış ya da yaşamı toplumca ilgiyle izlenmiş kişilerin de anılarını yazdıkları görülür (devlet adamları, bilim adamları, sinema ve tiyatro oyuncuları gibi). Çünkü kişi, anılarını yazarken, tanımda da görüldüğü gibi yaşadığını, gördüklerini, tanıdığı kişileri yansıtmak ister. Bu nedenle, sanatsal amaç, anı yazılarında ikinci plandadır. Yalnız, bir anı yazısının kalıcı olabilmesi, gerçekleri yansıtmasına ve yazanın içtenliğine bağlıdır.

Türk edebiyatında anı, başlangıçtan bu yana önemli bir yer tutmuştur. Anı türünün Tanzimat'tan sonra geliştiğini söylemek yanlıştır. Belki Türk edebiyatında, Batı örneği anı kitapları görülmez. Ama bir yazı türü olarak anının nitelikleri ya da kişiyi anılarını yazmaya iten amaçlar göz önüne alınacak olursa, bu yargının temelsizliği anlaşılır. Bir kez Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleri sayılan "Kültigin" ve "Bilge Kağan" anıtları birer anıdırlar. Babür Şah'ın "Vakayi"si (Babürname), Timur'un "Tüzükat"ı, Ebülgazi Bahadır Han'ın "Şecere-i Türki"si de birer anıdırlar. Vakanüvislerin tarihleri de büyük ölçüde anıya dayanır.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen Baturalp; 5 Aralık 2016 11:37 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Tykhe - avatarı
Tykhe
VIP Tinky Winky
30 Haziran 2011       Mesaj #4
Tykhe - avatarı
VIP Tinky Winky

ANI (HATIRAT)


Bir kimsenin kendi hayatını, yaşadığı devrede şahidi olduğu ya da duyduğu olayları edebî değer taşıyan bir dille anlattığı yazılara anı (hatırat) denir. Bir başka deyişle, özümüzde bir iz bıraktığı için unutulmayan ve anılmaya değer bulduğumuz olayları anlatan yazı türüdür.
Edebiyat sahasının en yaygın türlerinden biridir. Bu türde verilen eserlerin çok değişik sahalarda oluşu, ona belli bir sınır çizme imkânını zorlaştırır. Anıların önde gelen özelliği, yazarının hayatının belli bir kesitini alması ve çok sonra yazıya dökülmesidir.
İçlerinde anı türünün özelliği bulunabilecek seyahatname, sefaretname, muhtıra, tezkire, menkabe, günlük, otobiyografi ve tarih türleri ile anı türünü karıştırmamak gerekir. Bu türlerin her birinin yazılış gayeleri ayrıdır. Ortak özellikleri ise yaşanmış olaylar üzerine kurulmuş olmalarıdır. Ancak bu özellik, onları birbirinin yerine koyma sebebi olamaz.
Anıların, tarihî gerçeklerin açıklanması sırasında, önemli yardımları dokunur. Anı; tarih değilse de, tarihe yardımcıdır. Devirlerin özelliklerini anlatan anılar, o devrin tarihini yazacaklar için önemli birer belge niteliğindedir. Bundan ötürü, anı yazarı, anılarını yansıtırken tarihî gerçeklerin bozulmamasına çok dikkat etmelidir.
Anı (Hatırat) ile günlük, en çok karıştırılan iki türdür. Bu iki türün en önemli ayrılığı günlüklerin yaşanırken, anıların ise hayatta ya da ömrün sonunda kaleme alınmalarıdır.
Her ne sebeple kaleme alınırsa alınsın anı türünde dürüstlük, samimiyet ve sorumluluk duygusu ön plânda tutulmalıdır. Anı yazarken önce konu tespit edilmeli; sonra ya günü gününe tutulan notlar ya da hafızada saklanan olaylar zinciri, plâna göre düzenlenmelidir. Anı yazılırken süslü sanatlı bir anlatımdan kaçınmalı; açık, sade ve akıcı bir üslûp kullanılmalıdır. Duygu ve düşünceler, içtenlikle gerçeği yansıtmalıdır.
Anılar, ya günü gününe tutulan notlar hâlinde ya da sonradan hatırlanmak suretiyle yazılır. Batı edebiyatında en ünlü anı yazarları; Sain-Simon (1675-1755) ve Rousseau

Batı edebiyatındaki ünlü anı yazarları ve eserleri şunlardır:
  • Sain-Simon - "Hatıralar"
  • Rousseau - "İtiraflar"
Türk edebiyatındaki anı eserlerine örnekler ise şunlardır:
  • Ziya Paşa - "Defter-i A'mâl"
  • Muallim Naci - "Ömer'in Çocukluğu"
  • Ahmet Rasim - "Falaka" ve "Muharrir, Şair, Edip"
  • Halit Ziya UŞAKLIGİL - "Kırk Yıl" ve "Saray ve Ötesi"
  • Hüseyin Cahit YALÇIN -"Edebî Hatıralar"
  • Falih Rıfkı ATAY - "Çankaya" ve "Zeytindağı"
Anılar, genellikle aşağıdaki nedenlerden dolayı yazılır:
1.Geçmişi bir kez daha yaşamak ve yazma alışkanlığı kazanmak.
2.Anıları unutulmaktan kurtarmak.
3.Yok olup gitmesini göze alamadığımız bir gerçeğe kalıcılık kazandırmak.
4. Anıyı oluşturan olayı, durumu, yerleri, kişileri söz konusu edip, başkalarının bilgisine, yararına sunmak.
5.Kamuoyu önünde aklanmaya çalışmak, pişmanlığı dile getirip içini boşaltmak, günah çıkarmak.
6. Gelecek kuşaklara geçmişten sonuçlar çıkarıp sunmak.
7.Gerektiği zaman bir eleştiride bulunmak.
8.İnsanoğlunun; yaşantılarını, deneyimlerini başkalarıyla paylaşmak gereğini duymak. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 375)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 5 Aralık 2016 11:38 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Vefa sadece boza değildir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Nisan 2012       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ANI; Yaşanmış olayları anlatan yazı türü, hatıra.

ANININ ÖZELLİKLERİ

1- Gerçek deneyimleri anlatır.
2- Herhangi bir düşünceyi kanıtlama amacı yoktur; bilgilendirme amacı vardır.
3- Söyleşi havasındadır, dili yalındır.
4- Genellikle öyküleyici anlatım biçimiyle yazılır.
5- Konusunu bir yerden alır.
Kişisel yaşantının bütünü ya da belli bölümlerini ya da gözlemleri dile getirmek amacıyla yazılmış edebi metinler ya da kayıtlardır. Otobiyografi ile karıştırılabilen anı, ondan dışsal olaylara verdiği önem nedeniyle ayrılır. Anıda kişisel yaşam izlenimlerinin yanı sıra bu izlenimlerin dış boyutları da geniş olarak yer alır. Otobiyografide yazar öncelikle kendilerini konu edinirken, anı yazarları çoğunlukla çeşitli tarihsel olaylarda rol oynamış ya da bu olayların yakın gözlemcisi olmuş kişilerdir.
Günlükten ayrılan yönü yaşanan olaylar belli bir saman geçtikten sonra yazılır.
diloş - avatarı
diloş
Ziyaretçi
12 Ekim 2014       Mesaj #6
diloş - avatarı
Ziyaretçi
Anı Nedir?

Anılar geçmişten günümüze kadar toplumumuzda sıkça karşılaştığımız yazı türleridir.Anılar genellikle günlük konuşma dili ve samimiyet ile yazılır.Bir kimsenin yaşadığı dönemde gördüklerini veya yaşadığı ilginç olayları gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattığı yazı türüne anı denir.

Son düzenleyen nötrino; 12 Ekim 2014 18:51 Sebep: Kaynak bilgisi!
_MaviKaranlık_ - avatarı
_MaviKaranlık_
Kayıtlı Üye
10 Mart 2016       Mesaj #7
_MaviKaranlık_ - avatarı
Kayıtlı Üye

Anı Türünde Kısa Yazı Örnekleri



Çok kısa anı örneği (1)
Bir gün amcamlarla birlite ulaş'a gitmiştik. Orada biz kuzenim sema ile birlikte denize girerken amcam ve babam balık tutuyorlardı. Biraz durduk ve yengem bizi çağırdı ''hadi gidiyoruz.'' dedi. Denizden çıktık ve barajın oraya pikniğe gittik. Orada bir sürü çekirge vardı. Çekirgenin biri benim üzerime zıpladı. ben çığlığı bastım. Annem çekirgeyi aldı ve biraz oturup gittik. O günü hiç unutamıyorum..

Çok kısa anı örneği (2)
Birgün benannem babam pikniğe oturmaya gittik. Adamın gözü üzerimizdeydi topumuz kaçtı ve adamın ayağının altındaydı seslendik:
-Amcacım topu atarmsınız.
Adam cevap vermedi ve dik dik yürümeye başladı bizde korktuk kaçtık babamların yanına gelince ağlamaya başladık korkudan ödüm kopmuştu arkadaşlarımın da öyleydi. Babam hala soruyor ama ben bu sefer ağlamak yerine tebessümle karşılık veriyorum...

Çok kısa çankkale savaşı anıları (1)
... En büyük bela sineklerdi. Milyonlarca sinek vardı. Siperin bir yanı kara bir kütleyle kaplıydı. Açtığın her şey, örneğin bir teneke et, bir anda sineklerle örtülürdü. Bir kutu reçel bulacak kadar talihliysen açtığında önce sinekler dalardı içine. Sinekler ağzının çevresinde, yaralarının, çıbanlarının üzerindeydi. Vücudunun bir yerini açtığında hemen sineklerle kaplanırdı. Bu gerçek bir lanetti.
(Er Harold Broughton)

Çok kısa çankkale savaşı anıları (2)
... Ateşe başladıklarında ödüm patladı. Şarapnel dolu gibi yağıyordu. Hemen cepheye gitmemiz gerekiyordu ve orada kurşunlar gerçekten uçuşmaya başladı. Korkmadığını söyleyen yalancıdır! George Washington başının üstünden uçuşan kurşun vızıltısından hoşlandığını söylemişti -ama o benim savaşımda değildi!
(Deniz eri Joe Murray)

Çok kısa çankkale savaşı anıları (3)
... Köy korkunç bir tuzaktı. Her ev ve her köşebaşı keskin nişancılarla doluydu ve sokakta bir görünmek kafana kurşun yemek için yeterliydi...O köyde çok asker ve subay kaybettik. Düşman hiç görünmüyordu, görünen tek şey sadece bizimkilerin orada burada yere devrilmeleriydi. Bir evde keskin nişancı ararken tabancamla bir Türk öldürdüm ama bu arada az daha, önce ben ölüyordum.
(Teğmen Guy Nightingale)

Çok kısa çankkale savaşı anıları (4)
... Aramızda ve askerlerimiz içinde Balkan utancının tekrarını yaşamaktansa ölmeyi tercih etmeyecek tek kişi olduğuna inanmıyorum. Eğer böyleleri varsa onları bir an önce biz kendi ellerimizle kurşuna dizelim
(Mustafa Kemal)

Çok kısa çankkale savaşı anıları (5)
... Türklerin içinde iriyarı biri vardı, neredeyse iki metrenin üstünde olmalıydı. Bizimki de en az onun kadar iriydi. Sanırım prestij için iri adamlarını seçmişlerdi. İkisinde de beyaz bayraklar vardı ve ortada duruyorlardı... Ben ölüleri gömenlerden biri değildim ama siperin kenarında oturdum ve bir süre sonra yanlarına gidip Türk’e sığır kavurması ikram ettim. Gülemsedi, çok sevinmiş göründü ve o da bana ipe dizilmiş incir verdi. Jacko adını verdiğimiz Türk askerlerinden ben de bizimkilerin hepsi de pek hoşlanmıştı. Onun için kötü bir söz söylendiğini duymadım, temiz dövüşürlerdi ve dünyanın en cesur insanlarıydı. En yoğun ateş karşısında bile durmazlardı, adeta fanatik insanlardı. Onlarla ateşkeste karşılaştığımızda çok esaslı insanlar oldukları sonucuna vardık.
(Er Henry Barnes)

Kısa Anı Örneği (1)
Bir gün Şay adında bir yer vardı. Yengemler , halamlar , ailece çay gitmiştik. Orada biz deniz girerken halamlar koyun kesiyorlardı. Hasret halam fotoğraf çekiyordu. Denizden çıktığımızda taşların üstüne oturup konuşuyorduk. sonra halamın elinde balık gördüm. Yanına gittim. Balığa baktım . Ama doğru düzgün görememiştim. Çünkü ikide bir de suyas koyuyordu. Halama dedim ki :
- Az elime verebilir misin ?
- Tamam al ama baktıktan sonra annenlere ver dedl.
- Tamam dedim.
Baktıktan sonra annemlere gösterdim.Onlar da baktıktan sonra yemek hazırladılar.Yemeğimizi yedikten sonra eve döndük. O günü hiç unutmadım.

Kısa Anı Örneği (2)
" Tiyatrocu arkadaşlarla Ankara Gençlik Parkındaki bir çay bahçesinde oturuyorduk. Bir yere telefon etmem gerektiği için ikide bir kalkıp karşıdaki genel telefona gidiyor fakat, telefondan ses gelmediği için tekrar gelip yerime oturuyordum... Gide gele iyice yorulmuş ve sinirlenmiştim... Sonunda garsona seslendim:
- Kardeşim bir de sen baksana, şu telefondan bir ses geliyor mu ?
- Peki Halit Ağabey, gidip bakayım.
Garson koştu telefonun yanına gitti, ahizeyi kaldırmadan, evet, hiç elini bile sürmeden telefona kulağını dayadı dinledi, dinledi, sonra oradan bana bağırdı:
- Yoo, hiç ses gelmiyor ! "

Kısa Anı Örneği (3)

TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM


Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
— Binbaşı mısınız?
— Hayır.
— Albay mı?
— Hayır.
— Korgeneral mi?
- Hayır.
— Peki nesiniz?
— Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!

Kısa Anı Örneği (4)
Aa sen çok oruç tutmuşsun!

Anne-babam çalıştıkları için yazları beni memleketimiz Amasya’ya bırakırlardı. Ramazan da yaza denk geliyordu. İlkokul 1 ya da 2. sınıf dönemlerimdi.
O zaman çöl sıcağı vs. gibi yakınmalar bilmezdik; ama hava gene çok sıcaktı! Her gün oruç tutmak ister sahura kalkardım; ama bir türlü sonunu getirmek kısmet olmazdı. Çünkü akrabalara emanettim ve kimse bana kıyamazdı. Her gittiğim yerde “Oruç musun?” diye sorarlardı. Evet cevabını duyunca da şöyle diyaloglar yaşanırdı: “Ne zamandır yemedin? Sabah kalktıktan beri yemedim. Acıktın mı? Evet. Aa bu saat olmuş sen çok oruç tutmuşsun!” Hiç bana sormadan sofra hazırlanır ve ben de karşı koyamaz bi güzel kahvaltımı ederdim. Öğlen olunca yine aynı diyaloglar yaşanır. Öğle yemeğini de yedirirlerdi! 1 hafta kadar sonra da artık “çocuklar sahura kalkınca oruç tutmuş sayılırlar” fikri daha mantıklı gelmeye başladığı için günler böyle devam edip giderdi. Zayıf ve çelimsiz bir çocuk olduğum halde Amasya’da geçen günlerden sonra semirmiş bir çocuk olurdum.
Son düzenleyen Baturalp; 5 Aralık 2016 11:30