Arama

Ekonomi Terimleri Sözlüğü - Ek

Güncelleme: 12 Ağustos 2014 Gösterim: 30.368 Cevap: 13
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
24 Kasım 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Antrepo
Gümrük vergisine ya da yalnız gümrük kontrolüne tabi malların ülkeye giriş, transit veya aktarma için beklemesine ve bu bekleme anında belli işlemlerin yapılmasına izin verilen yerlerdir.
Sponsorlu Bağlantılar

Antrepoya giriş, bir vergi yükümlülüğünü kapsamamaktadır; ayrıca malların antrepoya girişteki şekil ve niteliğinin korunması zorunluluğu da söz konusudur. Bu özellikleri nedeniyle antrepo bir gümrük dışı bölge ya da sınırlı bir serbest yer sayılmaktadır.

Belirli bir gümrük rejiminin uygulama aracı ve yeri olan antrepolar, tüm giriş mallarına açık tutulur. Ülkemizde de, girişi ve transit geçişi yasak olmayan yabancı ülkelerin malları antrepo rejiminden yararlanır.

Ajur
Dilimize Fransızca'dan geçen bu terim, günü gününe, hazır, gecikmesiz anlamına gelir. Ajur, bir terim olarak, muhasebe açısından günlük işlerin yapıldığını ve bitirildiğini, kayıtların günü gününe defterlere geçirilmiş olduğunu ifade eder. "Defterimiz ajur", "kayıtlarımız ajur" ifadelerinde olduğu gibi.

Florin
Venedik Dükalığı tarafından çıkarılan altındır. 993 ayar ve 1 dirhem 1/4 kırat ağırlığındadır. Osmanlı İmparatorluğu'nda, 1468'de ilk altın para olan Yaldızlı Altın'ın tedavüle çıkmasına kadar en çok aranan yabancı altın para olmuştur. Taklitleri çıktığı için hükümet üzerlerine "sağ" damgası vurmak zorunda kalmıştır. Bazen "Düka Altını" adıyla da anılmıştır.

OPEC
OPEC, Organization of Petroleum Exporting Countries, net petrol ihraç eden ve bilinen dünya petrol rezervlerinin üçte ikisini ellerinde bulunduran 12 ülkenin oluşturduğu konfederasyondur.

9-14 Eylül 1960 tarihinde Bağdat’ta toplanan bir konferans sonucunda resmen kurulmuştur. Kurucu üyeleri; Suudi Arabistan, İran, Kuveyt, Irak ve Venezuella’dır. Kuruluş'a, sonradan Katar (1961), Libya (1962), Endonezya (1962), Birleşik Arap Emirlikleri (1967), Cezayir (1969), Nijerya (1971) ve Gabon (1975) katılmışlardır.

Kurucu üyelerin, yeni üyelerin kuruluşa kabul edilmesinde sahip oldukları veto hakkından başka ayrıcalıkları yoktur. Net petrol ihracatçısı olan ve petrol konusundaki çıkarları OPEC üyeleriyle aynı doğrultuda olan ülkeler kuruluşa katılabilirler.

OPEC, gerçekte mükemmel (tam) bir kartel değil, bağımsız petrol üreten ülkeler arasında işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan bir kuruluştur. Petrol fiyatlarını ve üretim miktarlarını belirlemesi açısından kartel özelliği göstermektedir. Ancak uygulamada Örgüt'ün aldığı kararlara uyulmasını fiilen sağlayacak bir mekanizma yoktur.

Portföy
Kişi ve kuruluşlar sahip oldukları servetlerini çeşitli şekilde tutarlar:

*Nakit para,
*Altın ve döviz,
*Vadeli mevduat, tahvil, hisse senedi ve hazine bonosu gibi mali mevduatlar,
*Gayrimenkul ve yatırım malı olarak fiziki mevcutlar.

Servetin tutulma şekli olan yukarıdaki dört mevcudun bütününe kişi veya kuruluşların portföyü denir. Kişi veya kuruluşların portföy yapısı bunların risk alma eğilimlerine, likidite tercihlerine ve çeşitli mevcutların sağlayacağı getiri oranlarına bağlıdır. Kişi ve kurumların likidite ihtiyaçlarının değişmesi veya mevcutların getiri oranının değişmesi, portföyün yeniden düzenlenmesi sonucunu verir.

Örneğin reel faiz hadlerinin yükseltilmesi halinde, portföy sahibi portföyünde tuttuğu nakit parayı vadeli mevduata veya tahvile dönüştürme yoluna gidebilir

Ankes
Taahhütleri karşılamak üzere bulundurulan nakit rezervdir. Türk bankacılık uygulamasında ankes oranı disponibilite oranından farklı anlamda kullanılmakta ve disponibilite oranından daha dar bir likidite nispetini ifade etmektedir.

Disponibilite kapsamına kasa mevcutları yanında T.C. Merkez Bankası nezdinde tutulan serbest tevdiat, Devlet İç İstikraz Tahvilleri, kullanılmamış reeskont kredileri gibi bazı aktif değerler de dahil olurken ankes durumu daha ziyade sadece banka kasasındaki nakit imkânı kapsamına almaktadır.

14.1.1970 tarih ve 1211 sayılı T.C. Merkez Bankası Kanunu'nun 40. maddesi (6.12.1984 tarih, 3098 sayılı Kanun ile değiştirilen şekli) ile bankaların taahhütlerine karşı bulunduracakları umumi disponibilitenin nitelik ve oranının gerektiğinde T.C. Merkez Bankası tarafından tespit edilmesi kararlaştırılmıştır.

Faaliyetteki bankalar tespit edilen oranlara uymak zorundadırlar. Buna uyulmaması durumunda, T.C. Merkez Bankası, disponibilite oranını eksik tesis eden bankalara eksik tesis olunan disponibl değerler üzerinden, bu hususta belirleyeceği esas ve şartlara göre cezai faiz tahakkuk ettirir. "ltın ankesi" merkez bankalarının emisyona karşılık olarak bulundurdukları kıymetli maden rezervidir

Stagflasyon
Stagflasyon kavramı, bir ekonominin, aynı anda hem işsizlik hem de enflasyon içinde bulunması durumunu ifade eder. Yüksek bir enflasyon oranının, kullanılmayan üretim kapasitelerinin, işsizliğin ve yetersiz bir büyüme hızının birlikte yaşandığı bir ekonomik olayı ifade etmek için kullanılan stagflasyon, ciddi bir ikilemi ortaya koymaktadır.

Daraltıcı para ve maliye politikaları, bir ekonomide talep enflasyonu için çözüm olurken, yüksek işsizlik oranlarının azaltılması için genişletici politikalar izlenmesi gerekmektedir. Stagflasyon durumunda, makro düzeyde başlıca sorun, istihdam konusunda ortaya çıkmaktadır.

Özellikle enflasyon oranlarının yüksek olduğu dönemlerde ortaya çıkan işsizliğe rağmen, ücret baskıları tercih edilmektedir. Yine artan işsizlik, çalışanların hayat standardını korumaya yöneliktir.

Özellikleri

Devletin, maliye ve para politikası aracılığıyla enflasyonu kontrol altına almak istemesi nedeniyle, ekonomik faaliyetler belli ölçüde daralır.

Enflasyon oranının yüksek olduğu dönemlerde, artan işsizliğe rağmen ücret baskıları ve artan işsizlik, çalışanların hayat standartlarını muhafaza etmeye yeğlenir. Bu durum ise sendikaların pazarlık güçlerini artırır.

Bu dönemde kârlar azalır. Bu durum ise özellikle rekabetçi serbest piyasa ekonomisinin, uzun dönemde temelini sarsan ciddi bir olgu haline gelmektedir.

Daha yüksek ücretler için konan baskılar, toplumda artan işsizlikle birlikte firmaları, işçi grevleri nedeniyle zarar ve kârların azalması tercihiyle karşı karşıya bırakmaktadır.

Mücadele Tedbirleri

Stagflasyon olgusu, bir ekonomide, karar birimlerini enflasyonla mücadele ederken işsizliği kötüleştirmeme ya da işsizlikle mücadele ederke,n enflasyonu kötüleştirmeme arasında ciddi önlemler almalarını gerektiren bir ikilemle karşı karşıya getirmektedir.

Bir yandan işsizliği gidermek için genişletici maliye politikası tedbirleri uygulanması, diğer yandan fiyat artışlarını engellemek için daraltıcı bir politikanın uygulanması gerekir ki karar vericiler (siyasal iktidarlar) için bu gerçekten zor bir seçenektir ve bir tercih sorunudur.

Hangi politika seçilirse seçilsin, bir amacın gerçekleştirilmesi sırasında diğer amaçtan uzaklaşılacaktır. Bu nedenle devlet politikasınca izlenilecek yol, bu iki amacın optimal bir bileşimini gerçekleştirmeye çalışmaktır.

1970'li yılların başından beri stagflasyon olgusuna çözüm arayan gerek Keynesyen iktisatçılar, gerekse Monetaristler, ekonominin mikro yapısını daha iyi anlamamız gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu nedenle, yeni bir takım ekonomik gelişmeler gündeme gelmiş ve Keynes Devrimi'nden bu yana ilk kez mikro temelli ekonomi politikalarının, birçok iktisatçının dikkatini çekmeye başladığı görülmüştür.

Bundan böyle hem Keynesyenler hem de Monetaristler, stagflasyon olayının çözümü için ekonominin mikro yapısını daha iyi anlamamız gerektiğini ortaya koymuşlardır. İşte günümüz ekonomik olaylarının çözümü için hem makro hem de mikro ekonomi araçlarını kullanma zorunluluğu, böyle bir anlayışın sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Stagflasyonla mücadelede, geleneksel maliye politikası araçlarının kullanılması, olayın ortaya çıkış kaynak ve türlerinin ve de bunların ekonomideki etkinlik derecelerinin belirlenmesi kaçınılmazdır. Bu belirleme yapıldıktan sonra, mevcut araçlarla istikrarsızlığın kaynağına inilebilecektir. Bu araçlar bilindiği gibi vergi, harcama, borçlanma ve bütçe politikası araçlarıdır.

Ayrıca stagflasyon olayı, işsizlik sorununu da kapsamında bulundurduğu için, stagflasyonla mücadele programları içinde ücret ve fiyat kontrolleri, sektörel ve bölgesel farklılıkların giderilmesi benzeri önlemler alınabilir.

Gelirler Politikası

Bir ekonomideki fiyat ve ücret artışlarına karşı uygulanması düşünülebilecek politikalardan biri, ücret ve fiyatların oluşum sürecine doğrudan doğruya müdahale etmektir.

Gelirler politikası, geniş kapsamlı bir kavramdır ve kamu harcamalarıyla vergileri değiştirmeksizin, toplam talebi azaltmaksızın ekonomideki enflasyonist baskıları önlemek amacıyla alınan birçok önlemi tanımlamak için kullanılmaktadır. Gerçekten gelirler politikası, artan fiyat ve ücretleri azaltmak için firma ve sendikaları ikna etmeye çalışmaktan, kabul edilebilir çeşitli fiyat ve ücret artışları için çeşitli göstergeler geliştirmeye ve sonuçta fiyat ve ücretlerin genel olarak dondurulmasına kadar çeşitli önlemleri kapsamaktadır.

Gelirler politikası içinde, yasal olarak fiyat tavanları belirlemek ve bunlara uymayanları cezalandırmak şeklinde uygulanan fiyat ve ücretlerin dondurulması önlemi, diğerlerine kıyasla en kısıtlayıcı olanıdır ve enflasyonu kesin olarak aşağıya çekebilmektedir. O zaman niçin bu yolla enflasyondan kurtulunamamaktadır? Bunun nedeni, eğer ekonomide kaynakların optimum dağılımı isteniyorsa, ücret ve fiyatların değişmesi gerektiği düşüncesidir.

Bir enflasyonla mücadele politikasının amacı, ortalama fiyat artış oranını, fiyatların kaynak dağılımındaki rolüne müdahale etmeden azaltmaya çalışmak olmalıdır. Kısa bir dönem için fiyat ve ücretlerin dondurulması nedeniyle bozulan kaynak dağılımı çok küçük olabilir ve fazla maliyetli de değildir. Ancak ücret ve fiyatların uzun süre sabit tutulması durumunda, emek ve mal piyasalarında anormallikler (bozukluklar) ortaya çıkacaktır.

Vergi Temelli Gelir Politikası

Vergi temelli gelir politikaları, daha düşük parasal ücret artışlarını öneren ve kabullenen firmalarla, işçileri mükafatlandıran; aşırı ücret artışlarını öneren ve kabullenen firmalarla, işçileri cezalandıran bir vergi sisteminin kullanımıdır.

Bu sistemde ücretleri belli bir sınırda tutan firmalara ve işçileri vergi azaltılması yoluyla mükafatlandırılmakta, aksine aşırı ücret artışları öneren ve alan firmalarla işçiler, yüksek vergiler yoluyla cezalandırılmaktadır. Böylece vergi temelli gelir politikaları, düşük parasal ücret ve fiyat artışlarını daha cazip, aşırı parasal ücret ve fiyat artışların daha az cazip kılarak nispi fiyatları değiştirmeyi planlamaktadır.

İndeksleme

Gelir vergisinin, özel ücret sözleşmelerinin, işsizlik tazminatlarının ve sosyal güvenlik yardımlarının cari enflasyon oranına göre indekslenmesinin, enflasyon oranında beklenmeyen bir azalmanın maliyeti olarak gösterilen işsizlik oranını düşüreceği ileri sürülmektedir. Çünkü enflasyon oranında beklenilmeyen bir azalmanın, ekonomide işsizliği artırmasının bir nedeni, ücret sözleşmelerinin parasal olarak sabit olmasıdır.

Üç yıllık bir ücret sözleşmesi, beklenen bir enflasyon oranını kapsamaktadır. Bu durumda, eğer cari enflasyon oranı beklenen enflasyon oranının altında ise, ücret maliyetleri, mal ve hizmet fiyatlarından daha hızlı artacak ve daha az emek gücü istihdam edecektir. Ancak, parasal ücretler, enflasyon oranına indekslenirse, parasal ücretlerdeki artış oranı, enflasyon oranındaki azalmaya otomatik olarak karşılık verecektir.

Üretim Teşvikleri Politikası

Bazı ekonomistler, özellikle arz yönlü ekonomistler, üretken faaliyetler üzerinden alınan yüksek oranlı vergilerin, toplam arzı ciddi bir biçimde etkilediğine inanmaktadırlar. Onlara göre, uygulanacak bir vergi azaltılması programı, ekonomide çalışmayı, tasarrufu, yatırımı, üretkenliği ve toplam arzı teşvik edecek ve böylece stagflasyon olayının çözümüne yardımcı olabilecektir.

Kamu harcamalarının toplam arz üzerindeki etkisi ise, teşvikler üzerinde ters yönlü bir etkiye sahip olduğu için daha farklı olacaktır. Çünkü, artan kamu harcamaları, borçlanma ile finanse edildiği takdirde, ödünç verilebilir fonlar piyasasından fon çekildiği için, faiz oranları yükselmekte ve özel yatırım harcamaları azalabilmektedir. Bu durumda, zamanla, ekonominin sermaye birikim oranının azalacağı ve bu nedenle ekonomik büyümenin gecikebileceği açıktır.

Borçlanmaya seçenek olarak, kamu harcamalarının, üreticilerin gelirleri üzerinden alınan vergilerle finanse edildiği durumda ise, teşvikler ortadan kalkacak, vergilenebilir üretken faaliyetlerin fırsat maliyeti artarsa, karar vericiler daha çok birinciyi tercih edeceklerdir. Burada önemli olan soru, bu ikâme etkisinin ne kadar önemli olduğudur.

Konsolidasyon
Sözlük anlamı takviye, tahkim, berkitme, sağlamlaştırmadır. Genellikle kısa vadeli bir devlet borcunun yerini uzun vadeli bir borcun alması anlamını taşır. Devletin vadesi gelmiş olan kısa vadeli (dalgalı) borçları ödeme imkânına sahip olmaması halinde, tahkim yoluna başvurulur.

Konsolidasyon işlemi "ihtiyari" ve "cebri" olmak üzere iki türlüdür. İhtiyari tahkimde bireyler, kısa vadeli borcun yerine piyasaya sür.len yeni borç tahvillerini alıp almamakta serbesttirler. Devlet, uzun vadeli borç tahvillerini piyasaya sürer ve bankalardan sağladığı gelirle kısa vadeli borçları öderü Ya da devlet kısa vadeli borç tahvillerini para olarak kabul eder ve ellerinde bu tahvilden bulunduranlar, bunları daha yüksek faizli yeni tahvillerle değiştirebilirler.

Cebri tahkimde bireylere tercih hakkı tanınmaz; devlet, tek taraflı olarak, kısa vadeli borç tahvili yerine uzun vadeli borç tahvilini geçirir. Böyle bir durumda yeni tahvilleri ilginç veya üstün kılacak şartlar aslında fazla önemli değildir. Ancak, politik düşüncelerle, devlet yine de bazı avantajlar sağlamak yoluna gider.

Devalüasyon
Dış dengeyi sağlamak için başvurulacak yollardan biri de ulusal paranın dış değerinin düşürülmesidir. Devalüasyonun amacı, ithalatı pahalılandırıp, ihracatı ucuzlatmak ve böylece döviz girişini çıkışına göre hızlandırmaktır. Dış ödemelerinde açık veren, yani ihracatı ithalatından az olan ülke, ulusal paranın dış değerini indirerek ihracatını artırıp ithalatını azaltabilir. Sonuç olarak da dış denge sağlanır ve açık kapanır.

Devalüasyonun dövizle ifade edilen değer olarak, ihracatı artırıp ithalatı daraltması için, bazı koşulların varlığı gereklidir. Devalüasyon yapılan ülkede ihraç malları arzı elastik değilse (yani ihraç malları üretimi ve arzı, fiyatlar yükselse de kolaylıkla artırılamıyorsa), para ayarlamasının ihracat artırıcı etkisi doğmaz.

Ülkenin ihraç mallarına olan dış talep elastikliği uygun değilse (yani yabancılar için söz konusu ülkenin ihraç malları fiyatlarının düşmesi fazla bir anlam ifade etmiyorsa), ihracat miktar olarak genişlese de, ihracattan elde edilen dövizde bir artış beklenemez.

Söz konusu ülkenin ithal malları talep elastikliği düşükse (yani ithal malları zorunlu ihtiyaç malları ise ya da halkın yabancı mallara karşı özel bir güveni, rağbeti ve tutkusu varsa), fiyatlar yükseldiği zaman ithalat miktar olarak daralsa da, ithalat için harcanan döviz azalmaz.

Revalüasyon
Reevalüasyon ya da revalüasyon, paranın dış değerinin yükseltilmesidir.

Dış denge

1960’lı yıllardan sonra “dış fazlalık” artık ideal bir hedef olarak gözükmemektedir. Çünkü dış fazlalık rezerv birikimine yol açarak ticari partönerlerin koruma tepkilerine yol açmakta, ticari ilişkileri bozmaktadır. Ayrıca bu durum, alacaklı ülke parasının olduğundan daha az değerlendirilmesine yol açarak, anahtar paralara karşı ve ulusal para lehine spekülasyonlara neden olmakta, uluslararası para sisteminde kararsızlık doğurmaktadır.

Dış fazlalık, borçlu ülkelerin ithalatını kısıtlamalarına neden olarak, büyümelerini durdurmaktadır. Bu açıdan bakıldığında revalüasyon, dış fazlalıkların olumsuz sonuçlarını şu yollarla yok etmektedir:

Ulusal malların pahalılaşmasına neden olarak ihracatı azaltmaktadır.
Yabancı malları ucuzlatarak ithalatı artırmaktadır.
Spekülatif fonların yeniden ülke dışına yönelmesine neden olmaktadır.
İç Denge

Kronik bir dış fazlalık durumu, para politikasının klasik araçlarının etkilerini yok edecek şekilde bir “ithal edilmiş enflasyon” faktörü oluşturabilir. Teorik olarak ithal edilmiş enflasyon, dış mübadelelerin durumundan iç fiyatların artmasıdır. Enflasyonu ithal etmenin üç yolu vardır:

Likidite etkisi: Likidite Teorisi'ne göre ithal edilmiş ennfasyon ile döviz girişleri arasında çok yakın ilişki vardır. Döviz akımları sonucunda kullanılabilir para miktarının artması, iç fiyatları arttırmaktadır.

Gelir etkisi: Dış fazlalık, sermaye ihracıyla veya aynı tutarda bir net iç tasarrufla telafi edilmediği takdirde enflasyonist etki yaratır.

Dış fiyatların direkt etkisi: Dışa açık ekonomilerde ulusal firmaların dış piyasalarda daha yüksek fiyatlar elde etmesi, bunların kârlılıklarını artırarak daha yüksek ücretler ödemelerine neden olmaktadır. Böylece ihracat fiyatları kanalıyla fiyat artışları içeriye aktarılmaktadır. Aynı şekilde ithalat fiyatlarının artması kanalıyla da enflasyon, maliyet enflasyonu olarak aktarılmaktadır.

Bütün bu durumlarda revalüasyon, ihracatın hacmini ve sermaye girişlerini, dolayısıyla likidite düzeyini ve iç talebi kısmak için kullanılabilecektir. Revalüasyon oranının belirlenmesinde para otoritelerini en çok tedirgin eden konu, bu operasyonun içerde yaratacağı deflasyonist etkinin derecesi olmaktadır.

Tarihteki önemli revalüasyonlar olarak 1946’da İsveç Kronu’nun ve Kanada Doları’nın, 1961 ve 1969’da Alman Markı’nın revalüasyonları sayılabilir.

Stopaj
Bir tür vergi alma yöntemi. Bu yöntemde vergi, borcu olan mükellefin kendisi tarafından değil, aracı konumdaki üçüncü bir kişi tarafından ödenir. Vergi dairesinin işini büyük ölçüde azaltan bu yöntem vergi kaçakçılığına imkan vermemesi açısından önemlidir.

Tröst
Firmaların tek yönetim altında gruplaşmasıyla tröstler meydana gelir. Tröstler 19. yüzyılda ABD'de ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Tröstlerin piyasada egemenlik kurması ve piyasayı etkilemesi o derece ileri bir düzeye varmıştır ki, sonuçta antitröst yasalar ortaya çıkmıştır.

Tröstler, ticari veya sınai işletmelerin piyasada daha güçlü olabilmeleri, daha çok kâr sağlamak amacıyla gerek mali ve gerekse yönetim bakımından daha büyük kuruluşlar haline gelmeleridir.

Tröstler rakip kuruluşları piyasadan uzaklaştırmak için çeşitli yöntemler kullanabilirler. Faaliyette bulunan rakip işletmeyi zayıf duruma sokmak ve sonuçta ortadan kaldırmak veya rakip işletmeyi kendine bağımlı bir duruma getirmek gibi. Tröstlerin en çok faaliyet gösterdikleri alanlar şunlardır: Petrol, madenler, otomobil, uçak, gıda, ulaştırma, büyük mağazalar vb.

Hukuksal yapı bakımından tröstler genellikle üç grupta toplanabilir:

Voting tröst: Bu çeşit tröstler hisse senedi sahiplerine ait hakların başkalarına devredilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bir veya birkaç müteşebbis, hisse sahiplerinin ellerindeki senetleri almakta ve rey hakkını kendi hesaplarına kullanmaktadır. Böylece hisse sahiplerinden aldığı vekâletle girişimciler, kendi sermayelerini riziko altına sokmadan piyasada faaliyette bulunabilmektedir.

Füzyon veya kaynaşma: Voting tröstlerin yasa dışı ilan edilmesinden sonra, füzyonlar ortaya çıkmıştır. Bu çeşit tröstte, tröste dahil işletmelerin dağıldığı ve bunların yerine tek bir şirketin ortaya çıktığı görülmektedir. Dağılan şirketlerin hisse sahiplerine yeni şirketin hisseleri verilmektedir.

Holding: Bu sistemde şirketler hukuksal kişiliklerine ve bağımsızlıklarına sahiptir. Ancak bunların üzerindeki holdingin, şirketlerin hisse senetlerine sahip olması nedeniyle, bunları kontrol etmek ve yönetmek olanağı vardır.

Çağımızda tasarruf sahiplerinin paralarını işletmek üzere menkul hizmetler konusunda ihtisaslaşmış şirketlere yatırım tröstleri denmektedir. Yatırım tröstleri iki şekilde olabilir:

Investment trust company olarak adlandırılan şirketler piyasada kendi hisse senetlerini satar ve elde ettikleri gelirle başka şirketlere ait hisse senetleri ve tahviller satın alırlar. Böylece tröstün hisse senetlerine sahip olanlar diğer şirketlere de ortak olurlar.

Unit trust denen firmalar ise, piyasadan satın aldıkları hisse senetlerini ve tahvilleri verimliliklerine göre düzenleyerek, unit denen küçük hisseler şekline getirirler. Bu hisseler tasarruf sahipleri tarafından satın alındığında, tasarruf sahipleri ancak bunların gelirlerinden yararlanabilir, fakat hissedar durumuna geçemezler.

Yatırım tröstleri görüldüğü gibi küçük tasarruf sahiplerini spekülasyndan korumakta ve bu nedenle de ilgi görmektedir.

Ankonsinyasyon
Malın, komisyon karşılığında, komisyoncuya ya da tüccara bırakılması anlamına gelir. Mallar satılıncaya kadar vedia akti hükümleri uygulanır. Malları emanet alan kimse bunları kendi adına ve malı bırakan kişi hesabına satar. Bazen bir işletmenin acentesi de, işletme tarafından verilen malları ankonsinyasyon alır ve hatta bir miktar para da öder. Mallar satılınca hesaplaşılır ve komisyonunu alır.

İhracat sisteminde, konsinye satışlarda, yani kesin olarak satış yapılmadan komisyoncuya mal gönderilmesi hallerinde, minimum fiyatın satıcıya garanti edilmesi aranır. Minumum fiyatla satış fiyatı farkından giderlerin düşürülmesinden sonra kalan tutar, komisyoncu ile satıcı arasında paylaşılır. Bundan ötürü bu işlem, "ortak hesap ile satış" şeklinde nitelendirilir.

Füzyon
Füzyon, 1890'da, Amerikalı devlet adamı John Sherman'ın tröstler aleyhine kanun çıkarması üzerine, tröstlerin hukuki yapısında yapılan değişiklik sonucu ortaya çıkmıştır. Kaynaşma diye de adlandırılan bu yeni birleşme çeşidinde, dağılmış bulunan tröste dahil işletmeler, tek bir büyük şirket şeklinde ve tek yönetim altında birleştirilmiştir.

Dağılan şirketin hissedarlarına da yeni kurulan şirketin hisseleri verilmiştir. Rocekfeller gibi büyük işadamlarının sistemi, vergi yükü getirmesi, pahalı bürokratik işlemlere yol açması gibi nedenlerle eleştirmeleri üzerine yeni bir birleşme çeşidi olan holdingler ortaya çıkmıştır.

Hedging
Vadeli piyasa işlemlerinde fiyat değişikliklerinden zarara uğramamak için alıcının veya satıcının hedging yapması mümkündür. Bir bankanın müşterisine (1 dolar = 2,5 mark) hesabıyla bir ay vadeli dolar satışı yaptığını göz önüne getirelim. Sattığı doların miktarı 1 milyondur. Fiyat, satış anındaki kurdur; ancak dolarları bir ay sonra teslim edecektir. Vade tarihine değin dolar kuru 2,7 marka yükselirse, banka 200 bin mark zarara uğrayacaktır.

Bankalar, genellikle açık pozisyon riski altına girmezler. Müşterisine bir ay vadeli dolar satan banka, simultane, yani aynı anda yaptığı ikinci bir vadeli operasyonla 1 milyon dolar satın alır. Vade tarihinde dolar 2,7 marka yükselmiş olursa, birinci operasyondan uğrayacağı zararı ikincisinin kârı kapatır.

Makro Ekonomi
Makro ekonomiyle, geniş boyutlu ekonomi vurgulanır. Ekonominin bir bütün olarak işleyişiyle ilgilidir. Makro ekonomi, toplam büyüklüklerin çözümlemesi ile ilgilenir ve ulusal gelir, toplam talep ve arz, fiyat değişim oranı, büyüme, işsizlik ve parayla beraber ekonominin tümü üzerinde incelemeler yapar, ekonomik yaşamın devri akışına ilişkin sorularla uğraşır.

Ayrıca, toplam kaynakların kullanılış derecesini belirleyen öğeler, bu kullanım derecesinin zaman içinde değişme nedenleri, belirli bir dönemde ulusal gelirin hangi düzeyde belirleneceği, çalışmak isteyen herkesin iş bulup bulamayacağı, toplam tüketim ve toplam yatırım harcamalarının hangi öğelerin etkisi altında belirleneceği, fiyatlar genel düzeyinin ne olacağı, ödemeler dengesi güçlükleri, ekonomik büyüme oranı, ekonomik durgunluk, gelir ve zenginliğin dağılımı gibi sorun ve sorulara yanıt aramaktadır.

Ulusal gelirle istihdam ilişkisi, bu global değerin uzun süreli reel akımını dile getiren ekonomik büyüme ve bu hareketi oluşturan makro değişkenlerin tam kullanımıyla gönenç kayıplarının önlenmesi, ekonomi biliminin makro bölümünde çözümlenmektedir.

Makro ekonominin en önemli özelliği, bir araya getirilmiş-kümeleşmiş büyüklükleri konu almasıdır. Makro ekonominin kendisine konu yaptığı miktarlar heterojendir ve çeşitli mal ve hizmetler para değerleri üzerinden toplanmak yoluyla global değerlere varılmaktadır. Makro ekonomi, toplam harcama ve toplam yatırım dengesiyle, genel ekonomik dengeyi ele aldığı için bütünsel bir denge kuramı sayılmaktadır

Mikro Ekonomi
Mikro ekonomiyle dar boyutlu ekonomi vurgulanır. Mikro ekonomi kuramı; klasik ekonomistlerin geliştirdikleri bir yöntem olup, hane halkı ve firmalar gibi ayrı ayrı ekonomik birimlerin davranışlarındaki ayrıntılar üzerinde durur ve neler üretileceği, üretimin nasıl yapılacağı, kimler için üretim yapılacağı, maliyetler, işgücü, etkinlik ve bölüşüm konuları ile belirli piyasalardaki fiyatların oluşumu üzerinde durmaktadır.

Bir başka deyişle mikro ekonomi, bireylerin ve iyi tanımlanmış birey gruplarının ekonomik etkinliklerini inceler. Mikro ekonominin kendisine konu yaptığı miktarlar homojendir. Ayrıca mikro ekonomi, firma ve tüketici dengeleriyle, denge fiyatını incelediği için kısmi bir denge kuramıdır.

Oligopol
Ekonomide aynı ya da benzer malların, az sayıda firma tarafından üretildiği piyasa durumu. Tam rekabet ve monopol piyasa arasında bulunur. Temel özelliği, firmaların kararlarının birbirine bağlılığının yüksek olmasıdır.

Her firma, fiyatlarda oluşan değişikliğin diğer firmalar üzerinde yaratacağı etkiyi hesaplamak zorundadır. Oligopol durumunda bir firmanın satabileceği miktar, yalnızca malın fiyatına değil, diğer firmaların fiyatlarına da bağlıdır. Oligopol piyasalarda rekabet kendisini, reklam ve ürün farklılaştırması gibi fiyatdışı alanlarda gösterir.

Oligopol piyasada büyük ölçüde söz konusu olan risk ve belirsizliğin en aza indirilmesi yanında, karların yükseltilmesi amacıyla firmalar arasında genellikle gizli ya da açık anlaşmalar yapılır. Bu tip anlaşmaların en yaygın olanı fiyat rekabetini önlemek amacıyla yapılan anlaşmalardır.

Arbitraj
Menkul Kıymetler, kıymetli madenler, para, kıymetli evrak gibi değerlerin, iki piyasa arasındaki fiyat farklarından yararlanmak amacıyla fiyatların düşük olduğu yerlerden alınması, fiyatların yüksek olduğu yerlerde satılmasıdır. Ancak, arbitraj denildiği zaman genellikle kambiyo arbitrajı anlaşılmaktadır.

Kambiyo arbitrajı, çeşitli piyasalarda kote edilen dövizlerin kurları arasındaki farktan yararlanmak amacıyla yapılan alım-satım işlemidir. Arbitraj işlemi, genellikle kısa süreli bir işlem olup, bir dövizin bir piyasadan alınması ile başka bir piyasada satılması arasında geçen zaman dönemi oldukça kısadır.

Arbitraj işlemi, döviz borçlarının en az maliyetle ödenmesi, alacaklarının ise en fazla para ile tahsili olanağını sağlar. Arbitraj işlemi ile sağlanan kâr, çoğunlukla oldukça küçüktür. Bankalar bu tür işlemlere çok rağbet ettiklerinden, çeşitli piyasaların kurları, arbitraj işlemleri sonucu birbirine yaklaşmakta, aradaki fark, çoğunlukla ulaşım giderlerini karşılayacak düzeylere düşmektedir. Bu bakımdan arbitraj işleminden önemli ölçüde kâr sağlanabilmesi, işlemin büyük ölçeklerde yapılmasına bağlıdır, ancak bu da arbitraj işleminin riskini artırır.

Dolaysız (Vasıtasız) Arbitraj

İki piyasa arasında karşılıklı olarak ve kendi paraları üzerinden doğrudan doğruya yapılan arbitraj işlemine "dolaysız arbitraj" denir. Bunu bir örnekle açıklayalım. 1 İngiliz Sterlini’nin (Pound) ABD Doları karşısındaki kuru New York’ta, 1,8000 ABD Doları, Londra’da ise 1,8001 ABD Dolarıdır. Bu durumda İngiliz Sterlini’nin ABD Doları karşısındaki fiyatı Londra’da, New York’takinden daha yüksektir. Bunun sonucu olarak, New York’ta dolar satarak sterlin almak ve Londra’da sterlin satarak dolar almak kârlı bir iştir.

New York’ta sterlin satın alınması bu piyasada dolara karşı sterlinin fiyatını artıracaktır. Londra’da ise, aksi yönde gelişme olarak, sterlinin dolar karşısındaki fiyatı düşecektir. Bu süre, her iki yerde, iki dövizin fiyatı (kuru) eşitlenene kadar sürecektir. İki farklı yerde dövizlerin alım ve satım işlemi esas olarak "düşük al-yüksek sat" ilkesine dayanmaktadır.

Dolaylı (Vasıtalı) Arbitraj

Dolaysız arbitrajda iki olan ülke ve para sayısı dolaylı arbitrajda en az üçe yükselir. Aynı paranın, değişik yabancı piyasalardaki kurlarının birbirlerinden farklı olmasından yararlanılarak, başka bir piyasadan alınıp diğer bir piyasada satılmasıdır.

Örneğin, Amsterdam’da İsviçre Frangı’nın şorin cinsinden fiyatı New York’ta dolar olarak ifade edilmiş olan fiyatından yüksekse New York’ta dolar ile İsviçre Frangı satın almak ve Amsterdam’da İsviçre Frangı satarak şorin almak, daha sonra da şorini satarak dolar almak kârlı olacaktır.

Mekan Arbitrajı

Burada, farklı piyasalarda aynı zamanda mevcut kur farkları arasındaki farklardan yararlanmak amacıyla arbitraj yapılması söz konusudur. Yukarıda dolaysız ve dolaylı arbitraja ilişkin olarak verilen örnekler böyledir.

Zaman Arbitrajı

Burada, farklı vadeler için olası marjlar arasındaki farklılıklardan yararlanmak amacıyla arbitraj yapılması söz konusudur.

Faiz Arbitrajı

Farklı paraların kısa süreli yatırımlarının gelirleri arasındaki farklılıklardan yararlanmak amacıyla yapılan arbitraj işlemidir. Bu tür arbitraj da Covered ve Uncovered (spekülatif) olmak üzere ikiye ayrılır. Serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu bir dünyada faiz oranları, teorik olarak bütün dünyada birbirine eşitlenir. Ancak böylesi bir dünya varsayımsal olduğundan, bir paranın faiz oranı, başka bir paranın faiz oranından yüksek olabilir. Böylece, parasını daha yüksek faiz oranına sahip paraya yatırmak isteyenler arbitraj işlemine başvuracaklardır.

Kambiyo kontrol rejiminin uygulandığı ülkelerde arbitraj işlemleri kontrol rejiminin sıklığına koşut olarak ya yapılamaz ya da çok kısıtlı bir şekilde yapılır. Ülkemizde bankalar, kendilerine döviz pozisyonu tutma yetkisinin tanınması ile birlikte arbitraj yapma olanağına sahip olmuşlardır. Bankalarımız arbitraj işlemlerini ya kendileri için ya da müşterilerinin dış ticaret işlemleri için gereksinme duydukları döviz türünü sağlamak

Deflasyon
Açık ya da baskı altında tutulan enflasyon durumlarında, paranın satın alma gücünü stabilize etmek ya da yükseltmek için uygulanan ekonomik ve mali tedbirlere verilen addır.

Kredi deflasyonunda reeskont oranının yükseltilmesi, mevduat zorunlu karşılıklarının yükseltilmesi, kredi kontenjanlarının düşürülmesi ve açık piyasa işlemlerinin yapıldığı ülkelerde merkez bankasının portföyünde bulunan kıymetli evrakın piyasaya sürülmesi yoluyla krediyi daraltıcı bir politika izlenmelidir

*
Son düzenleyen kompetankedi; 14 Mart 2007 14:14
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
20 Mart 2008       Mesaj #2
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Bir kıymetli evrak olan bononun taşıması gereken unsurlardan birisi, kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadinin bulunmasıdır. Bu nedenle belirli bir miktar ödeme vaadi taşımayan bonolar geçerli değildir.

Sponsorlu Bağlantılar
Ticari hayatta çeşitli nedenlerle bononun taşıması gereken diğer unsurları taşıyan, ancak ödeme vaadinin miktar (para) kısmı boş bırakılan bonolar düzenlenebilmektedir. İşte para kısmı ileride doldurulmak üzere boş bırakılarak düzenlenen bonolara açık bono denir.

Tarafların anlaşmalarına ve hüküm bağladıkları olayların gerçekleşmesine göre, açık bononun para kısmı doldurularak şekli unsurları tamamlanmaktadır.

Ekonomi name

Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
20 Mart 2008       Mesaj #3
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Eski Yunanca'daki ana ve tokos sözcüklerinin bileşimidir. Ana "yineleyen-doğurgan" demektir. Tokos, "faiz"dir. Anatosizm, "faizin faiz doğurması" anlamındadır.

Anatosizm, faizin hesap dönemi sonunda anaparaya eklenerek işletilmesidir. Bir başka deyişle, faizin kapitalizasyonudur. Bileşik faiz yönteminin işletilen paraya uygulanmasıdır.

Ekonomi Name
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
20 Mart 2008       Mesaj #4
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Taahhütleri karşılamak üzere bulundurulan nakit rezervdir. Türk bankacılık uygulamasında ankes oranı disponibilite oranından farklı anlamda kullanılmakta ve disponibilite oranından daha dar bir likidite nispetini ifade etmektedir.

Disponibilite kapsamına kasa mevcutları yanında T.C. Merkez Bankası nezdinde tutulan serbest tevdiat, Devlet İç İstikraz Tahvilleri, kullanılmamış reeskont kredileri gibi bazı aktif değerler de dahil olurken ankes durumu daha ziyade sadece banka kasasındaki nakit imkânı kapsamına almaktadır.

14.1.1970 tarih ve 1211 sayılı T.C. Merkez Bankası Kanunu'nun 40. maddesi (6.12.1984 tarih, 3098 sayılı Kanun ile değiştirilen şekli) ile bankaların taahhütlerine karşı bulunduracakları umumi disponibilitenin nitelik ve oranının gerektiğinde T.C. Merkez Bankası tarafından tespit edilmesi kararlaştırılmıştır.

Faaliyetteki bankalar tespit edilen oranlara uymak zorundadırlar. Buna uyulmaması durumunda, T.C. Merkez Bankası, disponibilite oranını eksik tesis eden bankalara eksik tesis olunan disponibl değerler üzerinden, bu hususta belirleyeceği esas ve şartlara göre cezai faiz tahakkuk ettirir. "ltın ankesi" merkez bankalarının emisyona karşılık olarak bulundurdukları kıymetli maden rezervidir.

Ekonomi Name
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
20 Mart 2008       Mesaj #5
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Bir senet veya belge metninin tamamen veya kısmen yazılmasından önce ilgililere imzalatılmasıdır. Mali portesi, vadesi ya da ödeme koşulları sonra yazılmak üzere açık bırakılarak sözleşme imzalanmasına, iş hayatında rastlanabilir. Yahut sözlü anlaşma yapıldıktan sonra, taraflardan biri boş kağıdı imzalayıp diğer tarafa tevdi edebilir.

Açığa imza, karşı tarafa mutlak güven beslendiği ya da zorunluluk nedeniyle başka türlü harekete imkân bulunmadığı durumlarda söz konusu olabilir. İlkel psikolojili kişilerin gösteriş arzusu veya sorumsuz zihniyet etkisi altında açığa imza verdikleri de, tatbikatta görülmüştür.

Ekonomi Name
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
21 Mart 2008       Mesaj #6
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
ADX, piyasanın trend döneminde olmadığı bölümleri ayıklayan ve trendin gücünü belirten bir göstergedir. Trend izleyen göstergeler, piyasalar trend durumunda değilken bazı problemlerle karşı karşıya kalırlar. ADX bize piyasanın trend durumu belirttiği için, trend oluşmamış durumlarda hatalı yatırım yapmamızı engeller.

ADX, sadece piyasanın yön tutup tutmadığını belirtir, hangi yönde hareket edeceği hakkında bilgi vermez. ADX değeri ne kadar büyük ise trend de o kadar güçlü demektir. ADX'in düşük seviyelerden yükselmeye başlaması yeni bir trendin doğacağı anlamına gelir. Yüksek seviyelerden düşmeye başlaması ise piyasanın bir süre için konsolidasyon dönemine gireceği şeklinde yorumlanabilir.

Ekonomi Sitesi
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
21 Mart 2008       Mesaj #7
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
ATR piyasanın hareketliliğinin derecesini belirten bir göstergedir. Yüksek ATR değeri, genellikle, panik satışlar sonrasında oluşan dip noktalarda görülür. Düşük ATR değeri ise piyasanın yüksek değerlere ulaştıktan sonra girildiği uzun süreli konsolidasyon dönemlerinde gözlenir. ATR, diğer hareketlilik göstergeleriyle (Standart sapma) aynı şekilde yorumlanabilir.

Alıntı
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
21 Mart 2008       Mesaj #8
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Envelope iki tane hareketli ortalamadan oluşur. Bir hareketli ortalama yukarı, diğeri ise aşağı kaydırılır. Envelope, bir piyasanın normal işlem görme bandının alt ve üst sınırlarını belirler. Üst banda ulaşıldığında satış, alt banda ulaşıldığında ise alış sinyali üretilir.

Bantların aşağı ve yukarı kaydırma oranları hareketliliğine göre değişir. Piyasa ne kadar hareketli ise kaydırma oranlarının o kadar yüksek olması gerekir. Fiyatlar bantlara değdikten sonra daha gerçekçi seviyelere gelme eğilimindedir. Bollinger Bands ile aşağı yukarı aynı şekilde yorumlanabilir.

Ekonomi ismi
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
20 Haziran 2008       Mesaj #9
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Makro Ekonomi

Makro ekonomiyle, geniş boyutlu ekonomi vurgulanır. Ekonominin bir bütün olarak işleyişiyle ilgilidir. Makro ekonomi, toplam büyüklüklerin çözümlemesi ile ilgilenir ve ulusal gelir, toplam talep ve arz, fiyat değişim oranı, büyüme, işsizlik ve parayla beraber ekonominin tümü üzerinde incelemeler yapar, ekonomik yaşamın devri akışına ilişkin sorularla uğraşır.

Ayrıca, toplam kaynakların kullanılış derecesini belirleyen öğeler, bu kullanım derecesinin zaman içinde değişme nedenleri, belirli bir dönemde ulusal gelirin hangi düzeyde belirleneceği, çalışmak isteyen herkesin iş bulup bulamayacağı, toplam tüketim ve toplam yatırım harcamalarının hangi öğelerin etkisi altında belirleneceği, fiyatlar genel düzeyinin ne olacağı, ödemeler dengesi güçlükleri, ekonomik büyüme oranı, ekonomik durgunluk, gelir ve zenginliğin dağılımı gibi sorun ve sorulara yanıt aramaktadır.

Ulusal gelirle istihdam ilişkisi, bu global değerin uzun süreli reel akımını dile getiren ekonomik büyüme ve bu hareketi oluşturan makro değişkenlerin tam kullanımıyla gönenç kayıplarının önlenmesi, ekonomi biliminin makro bölümünde çözümlenmektedir.

Makro ekonominin en önemli özelliği, bir araya getirilmiş-kümeleşmiş büyüklükleri konu almasıdır. Makro ekonominin kendisine konu yaptığı miktarlar heterojendir ve çeşitli mal ve hizmetler para değerleri üzerinden toplanmak yoluyla global değerlere varılmaktadır. Makro ekonomi, toplam harcama ve toplam yatırım dengesiyle, genel ekonomik dengeyi ele aldığı için bütünsel bir denge kuramı sayılmaktadır.
erd_drknght - avatarı
erd_drknght
Ziyaretçi
15 Ocak 2010       Mesaj #10
erd_drknght - avatarı
Ziyaretçi
Ekonomide bütçe açığı ile dış denge açığının bir arada görülmesidir

Bütçe açığı: Devletin gelirleri ve giderleri arasındaki farktır

Dış denge açığı: Cari açıktır, ithalat ve ihracat arasındaki farktan oluşur

Benzer Konular

31 Mart 2008 / Lavie Ekonomi
30 Kasım 2007 / Hi-LaL Taslak Konular
29 Kasım 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular
29 Kasım 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular
29 Kasım 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular