Arama

Babalar ve Oğulları

Güncelleme: 10 Ekim 2008 Gösterim: 4.271 Cevap: 1
Lavie - avatarı
Lavie
Ziyaretçi
9 Ekim 2008       Mesaj #1
Lavie - avatarı
Ziyaretçi
Erkek çocuklarındaki Oidipus kompleksi, onların babalarını annelerini ellerinden alacak kadar güçlü ve tehlikeli bir rakip gibi görmelerine neden oluyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Ayas, çocukların babalarını yaşamın ilk yıllarında rakip gibi görmeleriyle başlayan ilişkilerinin ilkokul çağında hayranlığa, ergenlik döneminde ise çatışmalara dönüştüğünü belirtiyor. Babaların da oğulları ile iyi iletişim için yapmaları gerekenler var.

Sponsorlu Bağlantılar
Oğlunuzun büyümesine izin verin: Türk aile yapısında erkek çocuklara sorumluluk verilmemesi, gelecekteki yaşamlarında da sorunlara yol açıyor. Erkek çocuk, ailesi tatildeyken evde kalıp gitar kursuna gitmek istiyorsa faturaları yatıramayacağı, kapıyı kilitlemeyi unutacağı gerekçesiyle ailesi izin vermiyor. Çocuk da bu sorumluluğu almıyorsa çatışma çıkıyor. Baba burada evde tek kalırsa ne gibi sorumlulukları olacağını anlatmalı, bunları yerine getirdiği takdirde kalabileceğini belirterek izin vermeli.

Kendinizle kıyaslamayın: Oğlunuza sürekli ?Ben senin yaşındayken iki dil biliyordum, dünyayı dolaştım, sen ne yapıyorsun, hiçbir şey? gibi cümleler kurarak kıyaslamayın. Oğlunuzun farklı bir birey olduğunu kabul edin.

Gelişmesine katkıda bulunun: Kıyaslamak gencin kendisini mutsuz ve yetersiz hissetmesine neden olur. Bunun yerine babanın oğlundaki farklılıkları görüp, bu yönleri geliştirmesine yardımcı olması gerekir.

Arkadaşça yaklaşan baba olun: Oğlunuzla arkadaş olmayın, arkadaşça davranın. Ailelerin günümüzde en çok ?çağdaş aileyiz? tanımlamasıyla yaptıkları yanlışların başında anne baba kimliklerinden sıyrılıp arkadaşı gibi davranmaları geliyor. Genç erkeklere bunun yerine, babası olduğunuzu, daima ona destek vereceğinizi hissettirerek baba olun. Çünkü onun babaya ihtiyacı var.

Oğlunuza idol olmayın: Kendinizi ulaşılmaz göstermeyin. Çocuğunuza gerçekleştiremeyceği büyük hedefler koyup, başaramadığı zaman da yetersizlik ve beceriksizlikle suçlamayın. Kendinizi ulaşılmaz biri göstermek yerine, hatalarınızı da mizahi bir dille anlatarak sizin de hatalar yapan bir insan olduğunuzu söyleyin.

Onlarla inatlaşmaktan kaçının: Ergenlik çağında erkekliklerini ispatlamak amacıyla babalarıyla çatışmaya girmek, sık görülen bir durumdur. Genç erkekler bu dönemde babalarının ve annelerinin desteğini isterler. Bu dönemde onlarla inatlaşmak, aşırı ve mantıksız yasaklarda diretmek inatlaşmalarına yol açar. İnatlaşmak da evden kaçma, okulu bırakma gibi sonuçlar doğurur.

Yeterli zaman ayırın dinleyin: Çatışmalı ergenlik döneminde oğlunuzla iletişimi bırakmayın. Arkadaşlarını küçümseyip ?saçını beğenmedim, o çocuk tembel, onunla niye arkadaşlık ediyorsun? gibi cümleler kurarak yaklaşmayın. Bu tür yaklaşımların çocuğunuzu sizden uzaklaştıracak davranışlar olduğunu unutmayın
Lavie - avatarı
Lavie
Ziyaretçi
10 Ekim 2008       Mesaj #2
Lavie - avatarı
Ziyaretçi
Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım.

Sponsorlu Bağlantılar
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.

Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır onun gelişini iple çekerdim.Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi.

Yemek hazırlanınca çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. sesimi duyuramayınca da bağırırdım.

Babam sinirlenir, 'Bütüngün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, bide sen kafa ütüleme!' derdi.


Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım.

Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi.

'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi.

Beni yanına çağırır biraz severdi.

Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı.

Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı.

Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz.

Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.

Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor;

'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu.

Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam
afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu.
'Son günlerde ne de akıllandı benim kızım' diye hayretleniyordu.

Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı.

bana'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.

Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum.

babamodama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.'dedi birgün.

Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?

Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım.

Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi.

Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım,
dedi 'Çok güzel olmuş.Bu adam benim herhalde.' dedi.

Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim.

O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi.

Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük sensin dedim

Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi.

Heyecanla başladım anlatmaya.

Ben büyüyüpinsan olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.
dadımve babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardıki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi

Farkında' Olmalı İnsan...

Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı ..

Benzer Konular

16 Haziran 2013 / The Unique Taslak Konular
6 Nisan 2013 / _EKSELANS_ Edebiyat
17 Mart 2009 / Gabriella Mitoloji
10 Ekim 2008 / Lavie Taslak Konular