Arama

Aristo / Aristoteles

Güncelleme: 9 Nisan 2016 Gösterim: 101.523 Cevap: 7
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  aristo.jpg
Gösterim: 3975
Boyut:  28.1 KB
(M.Ö. 384 - 322) Yunan filozofu. Aristoteles, yalnızca büyük Yunan filozoflarının en sonuncusu değil, Avrupa'nın da büyük biyologlarından ilki idi. Platon'un akademisinde 20 yıl öğrencilik yapan Aristoteles, bir süre sonra Atina'dan göçüp Büyük İskender'in eğiticiliğine getirildi. M.Ö. 355'de Atina'ya dönerek ünlü okulu "Lykeion"u (Lise) kuran Aristoteles, Büyük İskender ölünce yeniden Atina'dan göçmek zorunda kaldı (M.Ö. 323) ve ertesi yıl Eğriboz adasında öldü.

Sponsorlu Bağlantılar
Platon'un tüm duyular dünyasına ve etrafımızda gördüğümüz şeylere sırt çevirmiş olmasına rağmen, Aristoteles bunun tam tersine gerçekçi bir şekilde balıkları, kurbağaları, anemon çiçeklerini ve gelincikleri inceledi. Aristoteles, "Gerçekten var olan nedir?" sorusuna, "Şu görmüş olduğumuz tek tek nesnelerdir; şu insan, şu masa, şu ağaç gibi fertlerdir. Yoksa, Platon'un dediği gibi göremediğimiz idealar değildir" cevabını verir. Ayrıca, Platon bir şair ve destan yazarı iken, Aristoteles'in yazıları ansiklopedi maddeleri gibi kuru ve detaylıdır. Buna karşılık yazılarının temelini o güne kadar hiç yapılmamış doğa araştırmaları oluşturur.

Aristoteles Platon'la "tavuk" fikrinin tavuktan önce var olduğu konusunda da aynı fikirde değildi. Aristoteles'in tavuk biçimi ile kastettiği şey, tavuğun özgün özellikleri olarak her tavukta var olan şeylerdi. Bu yüzden tavuğun kendisi ile tavuk biçimi, ruhla beden gibi birbirinden ayrılamayacak şeylerdi. Aristoteles'in Platon'un idea öğretisi hakkındaki bu eleştirileri düşünce yönteminde de çok önemli bir değişim anlamına gelir. Çünkü Platon için gerçeklik aklımızla düşündüğümüz bir şey iken, Aristoteles için gerçeklik duyularımızla algıladığımız bir şeydi.

Aristoteles'e göre doğada çeşit çeşit neden vardı. Bunların içinde en önemlisi onun "ereksel neden" dediği nedendir. Aristoteles, doğadaki cansız süreçlerde de "ereksel neden" arıyordu. Örneğin, yağmurun yağdığını çünkü bitkilerle hayvanların büyümek için yağmura gereksinimi olduğunu söylerdi. "Ereksel neden" ile kastettiği buydu. Görüldüğü gibi Aristoteles bir anda yağmur damlalarına bir görev ya da bir "amaç" veriyordu.

Aristoteles doğayı ciddi bir şekilde düzenlemek istiyordu. Doğadaki her şeyin değişik guruplar ve alt-guruplarda bir araya geldiğini göstermeye çalışıyordu. Ayrıca Aristoteles insanların kavramlarına bir düzen getirmek isteyen titiz ve düzenli biriydi. Bu yanıyla mantığı bir bilim olarak kuran kişi de o oldu. Hangi çıkarımların ya da kanıtların mantıksal olarak geçerli olduğuna ilişkin kesin kurallar öne sürdü.

Aristoteles'e göre dünya küre biçimindedir ve her şeyi içine alır; evrenin merkezinde Yer vardır ve Yer hareketsizdir. Aristoteles Dünyadaki devinimleri yıldız ve gezegenlerin yönettiğini düşünüyordu. Ancak gökyüzü cisimlerini de hareket ettiren bir şey olmalıydı. Bu güce Aristoteles "ilk devindirici" ya da "Tanrı" diyordu. "İlk devindirici"nin kendisi hareket etmez ve o gökyüzündeki cisimlerin ve dolayısıyla doğadaki her şeyin hareketlerinin "ilk nedeni"dir. Aristoteles üç tür mutluluk olduğunu söyler: İlk tür mutluluk, arzu ve isteklerin olduğu bir hayattır.

İkincisi, özgür ve sorumlu bir vatandaş olarak var olunan bir hayattır. Üçüncü tür mutluluk ise araştırmacı ve filozof olunan hayattır. Aristoteles, insanın mutluluğu için bu üç koşulun da bir arada var olması gerektiğini ısrarla belirtir ve tek yönlülüğü reddeder. İnsanlarla ilişkilerimizde de "altın orta"yı tutmaktan söz eder Aristoteles: Ne korkak ne çılgınca atılgan, sadece cesur olacağız. Ne cimri ne savurgan, sadece bonkör olacağız der.

Aristoteles'e göre insan bir "politik varlık"tır ve insanı çevreleyen toplum olmadan gerçek anlamda insan olunmaz. Aristoteles'e göre devlet, ahlaki ve manevi gayelerle bir araya gelmiş olan insan toplulukları demektir. insanlar ne hayvanlar gibi yalnızdır, ne de Tanrı gibi tek başınadır. İnsanların birbirlerine ihtiyacı vardır. "İnsan toplumsal bir canlı"dır ve toplum, ailelerden oluşur. Devletin şeklini devletin kanunu belirler. Devlet şekilleri kendiliklerinden ne iyidirler ne kötüdürler. Ancak iyi ya da kötü yönetimler vardır.

Aristoteles üç iyi devlet türünden söz eder. Bunların ilki, devletin başında tek bir kişinin bulunduğu monarşidir. Bu devlet biçiminin iyi olabilmesi için baştaki kişinin kendi çıkarları uğruna devleti kötüye kullanmaması gerekir. Bir diğer iyi devlet biçimi aristokrasidir. Aristokraside devleti yöneten bir gurup lider vardır. Üçüncü iyi devlet biçimi de Aristoteles'in politeia demekle kastettiği demokrasidir. Ancak bu yönetim biçiminde de var olan tehlike, bir demokrasinin kolayca bir ayaktakımı egemenliğine dönüşebilmesidir.

Aristoteles'e göre kadında bir şey eksiktir. Hatta kadın "eksik bir erkek"tir. Üreme olayında erkek etkin ve verici iken, kadın edilgen ve alıcıdır. Çünkü çocuk erkeğin özelliklerini alır, diyordu Aristoteles. Aristoteles'in Avrupa uygarlığına bir başka katkısıda pek çok bilimin bugün dahi kullandığı bilimsel dilin kurucusu, bir çok bilimi kurup düzenleyen bir filozof oluşudur. Çağının aşağı yukarı bütün bilim dallarında yapıtlar vermiş olan Aristoteles'in ortaya koyduğu kesin gözlem ve sınıflama kuralları, İbni Sina ve İbni Rüşd'ün yapıtlarının çevirileri aracılığıyla Ortaçağda bütün Batı kültürüne damgasını vurmuş, Aquinolu Tommaso'nun Hıristiyanlık ile Aristoteles mantığını bağdaştırmak çabalarıysa, dogmacı özelliklerinden ötürü, gelişmeyi kösteklemiştir.
Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 07:42
Biyografi Konusu: Aristo / Aristoteles nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mart 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Milattan önce 384-322 yillari arasinda yasamis olan ünlü Yunanli bilim adami ve filozof. Mantigi, metafizigi, fizigi ve biyolojisiyle, modern çaga kadar tek ve en büyük otorite olmus olan düsünür.

Sponsorlu Bağlantılar
Aristoteles'in temel eserleri, mantik ve bilgi kurami üzerine alti incelemeden olusan Organon, doga felsefesini açikladigi Gökler Üzerine, Fizik ve Varliga Gelis ve Yokolus Üzerinedir. Psikoloji konusundaki iki temel eseri, Hayvana Dairle, Parva Naturalia olan Aristoteles'in varlik konusundaki ünlü eseri Metafiziktir. Siyaset felsefesi alaninda Politikayi, estetik alaninda, Poetika ve Retoriki yazmis olan filozofun, ahlak alanindaki temel kitabi Nikomakhos'a Ahlaktir.

Temel Ilkeleri: Aristoteles'in bir filozof olarak en önemli özelligi, onun sagduyuya olabildigince yakin bir düsünür olmasidir. Hem Platon'un Idealarina ve hem de Demokritos'un maddi atom görüsüne karsi çikan Aristoteles, hem ahlaki degerleri teminat altina alacak bir teori ve hem de bilimsel dogrulari ortaya koyacak bir kuram, bilime ve ahlaka hakkini verebilmek için, atomlar veya Idealar benzeri gözle görülemez varliklarin varolusunu öne sürmeyecek bir teori arayisi içinde olmustur. Onun buldugu çözüm töz ögretisidir. Buna göre, tözler tüm özellikler için dayanak olan nihai gerçeklik ve öznelerdir. Söz konusu nihai gerçeklikler somut seylerdir ve somut seyler için de Aristoteles'in gözde örnekleri biyolojik bireylerdir. Tözler nihai gerçekliklerdir, zira tözler varolmadigi takdirde, baska hiçbir sey, tözün özellikleri olarak tümeller de varolmayacaktir.

Bu varlik ögretisiyle Aristoteles, Platon'un Idealarinin, onun yanlislikla bireyler olarak gördügü tümeller oldugunu öne sürer. Tümeller gerçekten de vardirlar, fakat onlar varoluslari için tikel nesnelere, bireysel seylere baglidirlar. Gerçekten varolanlar tümeller degil de, agaçlar ve kediler benzeri, dis dünyada karsilastigimiz nesnelerdir.

Mantik: Aristoteles, mantik alaninda, mantik çalismalarina ondokuzuncu yüzyila kadar temel olmus bir mantik sistemi kurmustur. Mantigi her türden bilgi edinme süreci için bir araç olarak gören Aristoteles'in mantiginin en önemli yönü, 'belli seyler kabul edildiginde, baska seylerin onlardan zorunlulukla çiktigi' bir konusma olarak tanimlanan tasimdir. Aristoteles, bir önermedeki öznenin, yüklemine on farkli sekilde baglandigini gösteren on kategoriden söz eder. Onun mantigi yalnizca insan zihnindeki düsünce faaliyetlerini betimlemekle ve dile iliskin gramatikal bir analiz saglamakla yetinmeyip, aktüel seyler arasindaki iliskilerle ilgili bir kurami ifade eder.

Bilgi: Aristoteles'e göre, bilgi tümel olanin, formun bilgisidir, bu nedenle yargida dile getirilebilir olan bir bilgi, formlar arasindaki özsel baglantilara iliskin bir kavrayistan meydana gelir. Aristoteles'in gözünde bir sey hakkinda dogru bir bilgiye sahip olmak, o seyi türler ve cinsler hiyerarsisi içinde bir yere, bir tür ve cins içine yerlestirebilmek ve dolayisiyla neyin onun için özsel oldugunu bilebilmektir; bu ise, özsel tanim yoluyla olur. Aristoteles'e göre, bir seyin özünü vermek, o seyin nedenine iliskin bir açiklama ortaya koymaktir. Bundan dolayi, Aristoteles bir seyin nedenini ortaya koyabildigimiz zaman, ilk elden, gerçek bilgimiz oldugunu söyler. Bir seyin nedenini vermek ise, o seyin özünün ilk ilkelerden baslayarak tanitlanmasini içerir; bilimin islevi budur.

Metafizik: Onda metafizik, var olani var olmak bakimindan ele alan, var olan bir sey olmanin ne anlama geldigini arastiran bilimdir. Onun metafizigi çok büyük ölçüde mantik konusundaki görüslerine ve biyoloji alanindaki çalismalarina dayanir. Buna göre, mantiksal bakis açisindan, 'var olmak' onun gözünde, hakkinda konusulabilecek ve tam olarak tanimlanabilecek bir sey olmaktir. Buna karsin biyoloji alanindaki çalismalari açisindan, 'var olmak' dinamik bir süreç, bir degisme süreci içinde olmak anlamina gelir. Su halde, 'var olmak' Aristoteles için, bir sey olmak anlamina gelir. Bundan dolayi, ona göre gerçekten var olan, Platon'da oldugu gibi tümeller degil de, bireylerdir, 'su' diye gösterdigimiz belirli bir dogaya sahip olan varliklardir. Onlar, Aristoteles'in mantikla ilgili eserlerinde sözünü ettigi nicelik, nitelik, iliski, yer gibi kategorilerin, temel nitelik ya da yüklemlerin kendilerine yüklenebildigi öznelerdir.

Iste Aristoteles, kendisine tüm kategorilerin yüklendigi bu özneye 'töz' adini verir. Onda var olmak belirli türden bir töz olmaktir. Töz, ayni zamanda dinamik bir sürecin ürünü olarak ortaya çikan bireysel varlik olarak da tanimlanir. Bu bakimdan ele alindiginda, metafizik varligi, yani var olan tözleri ve tözlerin nedenlerini, yani tözleri varliga getiren süreçleri konu alip arastiran, tüm varliklarin temelindeki temel bilimdir.

Aristoteles'te töz bir madde ve bir formdan meydana gelir. O her ne kadar maddeyle formu birbirinden ayirsa bile, dogada bizim hiçbir zaman maddeden yoksun bir formla da, formdan yoksun bir maddeyle de karsilasmadigimizi belirtmeye özen gösterir. Varolan hersey somut bir birey olarak varolur ve hersey maddeyle formun bir birligi olarak ortaya çikar. Su halde, töz form ve maddeden meydana gelen bilesik bir varliktir. Bundan dolayi, Aristoteles'te, ayri formlardan, duyusal dünyanin disinda olan bir Idealar dünyasindan söz etmek olanakli degildir. Form, ayri bir yerde degil de, bu duyusal dünyada ve tözün bilesenlerinden biri olarak varolur.

Madde ve form ayrimi, Aristoteles'e göre, dogada varolan herseye uygulanmak durumunda olan bir ayrimdir. Aristoteles'te bilesik tözleri meydana getiren madde ve formdan yalnizca form seylerdeki bilinebilir ögeye karsilik gelir. Maddenin, seylerin insan zihni tarafindan ayird edilemeyen, yapidan ve belirlemeden yoksun, bilinemez bileseni oldugu yerde, form insan zihni tarafindan bilinebilen, yani tasvir edilebilen, tanimlanabilen, siniflanabilen ve baskalarina aktarilabilen yöndür. Insan zihni, Aristoteles'e göre, duyualgisinda seylerin duyusal formunu, buna karsin kavramsal bilgide de akilla anlasilabilir olan formunu alir.
Milattan önce 384-322 yillari arasinda yasamis olan ünlü Yunanli bilim adami ve filozof. Mantigi, metafizigi, fizigi ve biyolojisiyle, modern çaga kadar tek ve en büyük otorite olmus olan düsünür.

Aristoteles'in temel eserleri, mantik ve bilgi kurami üzerine alti incelemeden olusan Organon, doga felsefesini açikladigi Gökler Üzerine, Fizik ve Varliga Gelis ve Yokolus Üzerinedir. Psikoloji konusundaki iki temel eseri, Hayvana Dairle, Parva Naturalia olan Aristoteles'in varlik konusundaki ünlü eseri Metafiziktir. Siyaset felsefesi alaninda Politikayi, estetik alaninda, Poetika ve Retoriki yazmis olan filozofun, ahlak alanindaki temel kitabi Nikomakhos'a Ahlaktir.

Temel Ilkeleri: Aristoteles'in bir filozof olarak en önemli özelligi, onun sagduyuya olabildigince yakin bir düsünür olmasidir. Hem Platon'un Idealarina ve hem de Demokritos'un maddi atom görüsüne karsi çikan Aristoteles, hem ahlaki degerleri teminat altina alacak bir teori ve hem de bilimsel dogrulari ortaya koyacak bir kuram, bilime ve ahlaka hakkini verebilmek için, atomlar veya Idealar benzeri gözle görülemez varliklarin varolusunu öne sürmeyecek bir teori arayisi içinde olmustur. Onun buldugu çözüm töz ögretisidir. Buna göre, tözler tüm özellikler için dayanak olan nihai gerçeklik ve öznelerdir. Söz konusu nihai gerçeklikler somut seylerdir ve somut seyler için de Aristoteles'in gözde örnekleri biyolojik bireylerdir. Tözler nihai gerçekliklerdir, zira tözler varolmadigi takdirde, baska hiçbir sey, tözün özellikleri olarak tümeller de varolmayacaktir.

Bu varlik ögretisiyle Aristoteles, Platon'un Idealarinin, onun yanlislikla bireyler olarak gördügü tümeller oldugunu öne sürer. Tümeller gerçekten de vardirlar, fakat onlar varoluslari için tikel nesnelere, bireysel seylere baglidirlar. Gerçekten varolanlar tümeller degil de, agaçlar ve kediler benzeri, dis dünyada karsilastigimiz nesnelerdir.

Mantik: Aristoteles, mantik alaninda, mantik çalismalarina ondokuzuncu yüzyila kadar temel olmus bir mantik sistemi kurmustur. Mantigi her türden bilgi edinme süreci için bir araç olarak gören Aristoteles'in mantiginin en önemli yönü, 'belli seyler kabul edildiginde, baska seylerin onlardan zorunlulukla çiktigi' bir konusma olarak tanimlanan tasimdir. Aristoteles, bir önermedeki öznenin, yüklemine on farkli sekilde baglandigini gösteren on kategoriden söz eder. Onun mantigi yalnizca insan zihnindeki düsünce faaliyetlerini betimlemekle ve dile iliskin gramatikal bir analiz saglamakla yetinmeyip, aktüel seyler arasindaki iliskilerle ilgili bir kurami ifade eder.

Bilgi: Aristoteles'e göre, bilgi tümel olanin, formun bilgisidir, bu nedenle yargida dile getirilebilir olan bir bilgi, formlar arasindaki özsel baglantilara iliskin bir kavrayistan meydana gelir. Aristoteles'in gözünde bir sey hakkinda dogru bir bilgiye sahip olmak, o seyi türler ve cinsler hiyerarsisi içinde bir yere, bir tür ve cins içine yerlestirebilmek ve dolayisiyla neyin onun için özsel oldugunu bilebilmektir; bu ise, özsel tanim yoluyla olur. Aristoteles'e göre, bir seyin özünü vermek, o seyin nedenine iliskin bir açiklama ortaya koymaktir. Bundan dolayi, Aristoteles bir seyin nedenini ortaya koyabildigimiz zaman, ilk elden, gerçek bilgimiz oldugunu söyler. Bir seyin nedenini vermek ise, o seyin özünün ilk ilkelerden baslayarak tanitlanmasini içerir; bilimin islevi budur.

Metafizik: Onda metafizik, var olani var olmak bakimindan ele alan, var olan bir sey olmanin ne anlama geldigini arastiran bilimdir. Onun metafizigi çok büyük ölçüde mantik konusundaki görüslerine ve biyoloji alanindaki çalismalarina dayanir. Buna göre, mantiksal bakis açisindan, 'var olmak' onun gözünde, hakkinda konusulabilecek ve tam olarak tanimlanabilecek bir sey olmaktir. Buna karsin biyoloji alanindaki çalismalari açisindan, 'var olmak' dinamik bir süreç, bir degisme süreci içinde olmak anlamina gelir. Su halde, 'var olmak' Aristoteles için, bir sey olmak anlamina gelir. Bundan dolayi, ona göre gerçekten var olan, Platon'da oldugu gibi tümeller degil de, bireylerdir, 'su' diye gösterdigimiz belirli bir dogaya sahip olan varliklardir. Onlar, Aristoteles'in mantikla ilgili eserlerinde sözünü ettigi nicelik, nitelik, iliski, yer gibi kategorilerin, temel nitelik ya da yüklemlerin kendilerine yüklenebildigi öznelerdir.

Iste Aristoteles, kendisine tüm kategorilerin yüklendigi bu özneye 'töz' adini verir. Onda var olmak belirli türden bir töz olmaktir. Töz, ayni zamanda dinamik bir sürecin ürünü olarak ortaya çikan bireysel varlik olarak da tanimlanir. Bu bakimdan ele alindiginda, metafizik varligi, yani var olan tözleri ve tözlerin nedenlerini, yani tözleri varliga getiren süreçleri konu alip arastiran, tüm varliklarin temelindeki temel bilimdir.

Aristoteles'te töz bir madde ve bir formdan meydana gelir. O her ne kadar maddeyle formu birbirinden ayirsa bile, dogada bizim hiçbir zaman maddeden yoksun bir formla da, formdan yoksun bir maddeyle de karsilasmadigimizi belirtmeye özen gösterir. Varolan hersey somut bir birey olarak varolur ve hersey maddeyle formun bir birligi olarak ortaya çikar. Su halde, töz form ve maddeden meydana gelen bilesik bir varliktir. Bundan dolayi, Aristoteles'te, ayri formlardan, duyusal dünyanin disinda olan bir Idealar dünyasindan söz etmek olanakli degildir. Form, ayri bir yerde degil de, bu duyusal dünyada ve tözün bilesenlerinden biri olarak varolur.

Madde ve form ayrimi, Aristoteles'e göre, dogada varolan herseye uygulanmak durumunda olan bir ayrimdir. Aristoteles'te bilesik tözleri meydana getiren madde ve formdan yalnizca form seylerdeki bilinebilir ögeye karsilik gelir. Maddenin, seylerin insan zihni tarafindan ayird edilemeyen, yapidan ve belirlemeden yoksun, bilinemez bileseni oldugu yerde, form insan zihni tarafindan bilinebilen, yani tasvir edilebilen, tanimlanabilen, siniflanabilen ve baskalarina aktarilabilen yöndür. Insan zihni, Aristoteles'e göre, duyualgisinda seylerin duyusal formunu, buna karsin kavramsal bilgide de akilla anlasilabilir olan formunu alir.

Son düzenleyen Blue Blood; 6 Ekim 2007 02:53
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
30 Aralık 2007       Mesaj #3
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Aristo

450px Aristoteles Louvre
Aristoteles büst

Aristoteles
(Yunanca: Ἀριστοτέλης Aristotelēs; Eski Yunanca UFA: [aristoˈtelɛːs]; Yeni Yunanca UFA: [ˌaris̩toˈteʎis̩]) (M.Ö. 3847 Mart, M.Ö. 322) Antik Yunan filozof. Platon ile birlikte Batı düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılır. Fizik, astronomi, ilk felsefe, zooloji, mantık, politika ve biyoloji gibi konularda pek çok eser vermiştir
.

Aristo'nun Yaşamı
M.Ö. 384 veya 385' te, günümüzde Athos tepesi olarak adlandırılan tepenin yakınlarında ufak bir Makedonya kenti olan Stageira'da, Makedonya kralı II. Amyntas'ın (Philippos'un babası) hekimi olan Nikomakhos'un oğlu olarak dünyaya gelir. M.Ö. 367 veya 366 'da 17 yaşında Platonsad' un Atina' daki akademisine (Akademeia) girmesiyle Platon'un en parlak çömezlerinden biri olur. Tütör yahut yardımcı hoca olarak çalıştığı dönemde, okuma tutkusuyla tanınır; (Platon, belki de bir tür tenezzülle, ona "okuyucu" lâkabını takar) Daha sonraları Akadmeia'daki öğretime kendisi de katkıda bulunur: kimi zaman Platoncu savları rakip Isokratos okuluna karşı savunmak için geliştiren, hatta zaman zaman da Evdamos ya da Can üzerine (Peri tes Psykhes) yazılarında olduğu gibi, bu tezleri büyükseyen diyaloglar yazar. Gryllos yahut Retorik üzerine Aristoteles'in diyalog yazarlığı dönemine aittir.
Platon M.Ö. 347'de öldüğünde, Akademeia'nın başına ardılı olarak Spevsippos'u atamıştır. Antik Çağ'dan itibaren yaşamöyküsü yazarları -herhalde kötücüllüklerinden- Platon'un bu seçiminde Aristoteles'in Akademeia'yı terk etmesinin asıl nedenini görüyorlar. Aritoteles'in en azından Spevsippos'a karşı kalıcı bir garez duyduğunu biliyoruz. Aynı yıl, belki de ustasının teşvikıyle, Ksenokratos ve Theophrastos ile bugün Biga Yarımadası olarak anılan Troas bölgesindeki Assos kentine gönderilir. Orada Tiran Atarnevs'li Hermias'ın siyasî danışmanı ve dostu olur. Aynı esnada, özgünlüğünü daha o zamandan belli eden bir okul kurar. Bu okuldaki girişimleri arasında yaşambilim üzerine çalışmaları yer alır. 345-344 yıllarında, belki de Theophrastos'un daveti üzerine, komşu Lesbos (Midilli) adasının Doğu kıyısındaki Mytilene (Midilli) kentine varır. 343'te Pella'daki (Bugün Ayii Apostili) Kral Makedonyalı Philippos'un sarayına, oğlu İskender'in eğitimini üstlenmek üzere çağırılır. 341 yılında Perslerin eline düşen Hermias'ın feci sonunu Pella'da öğrenir, anısına bir ağıt düzer. Gerek Pella'da ikamet ettiği sekiz senelik dönem, gerek eğitmenlik vazifesinin içeriği hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Philippos'un ölümüyle M.Ö. 335 İskender tahta oturur. Aristoteles Atina'ya dönüp Akademeia'ya rakip olarak Lykeion'u, ya da diğer adıyla Peripatos 'u (öğrencileriyle içinde dolaşarak tartıştıkları bir tür çevresi sütunlarla çevrili avlu ya da galeri) kurar. Lykeion'lulara verilen Peripatetikoi adı buradan geliyor. Burada on iki sene ders verir. M.Ö. 323'te Büyük İskender'in bir Asya seferi esnasında ölmesi üzerine Atina'da Makedon karşıtı bir tepki dalgası peydah olduğu vakit, aslında Makedonculuk zannı taşıyan Aristoteles'e karşı, dine saygısızlık davası açılması söz konusu olur. Bir ölümlüyü -Hermias'ı- anısına bir ilâhi yazarak ölümsüzleştirmekle itham edilir. Bunun üzerine Aristoteles, Sokrates'in yazgısını paylaşmak yerine Atina'yı terk etmeyi seçer: kendi deyişiyle, Atinalılar'a "felsefeye karşı ikinci bir suç işlemeleri" fırsatını tanımak istemez. Annesinin memleketi olan Eğriboz (Evboia) adasındaki Helke'ye Khalkis sığınır. Ertesi yıl M.Ö. 322'de, altmış üç yaşında ölür.

Yapıtları
Aristoteles'in yazıları iki kümeye ayrılır: 1. Aristoteles tarafından yayımlanan, fakat bugün yitmiş yazılar; 2. Aristoteles tarafından yayımlanmamış, hatta yayına yönelik de kaleme alınmamış, buna rağmen de toplanıp muhafaza edilmiş yazılar.

"Yitik Aristoteles"
İlk kısım yazılar, "dışrak yapıtlar" olarak adlandırılırlar. Dışrak, yani ἐξοτερικά terimini Aritoteles kendisi Lykeion'dan daha geniş bir okuyucu kitlesine yönelik eserleri için kullanıyor. Bu yapıtlar, diğer birçok Eskiçağ metni gibi Milâd'ı izleyen ilk asırlarda yitirilmiştir. Gerçi bu yapıtların en azından başlıklarını, Aristoteles'in yapıtlarının adlarını mahfuz listelerden biliyor, muahhar eski yazarların yazdıkları taklit yapıtlardan ve yaptıkları alıntılardan da içerikleri hakkında muğlak da olsa bir fikir edinebiliyoruz.
Bu yapıtlar, yazınsal biçimleri itibariyle, Platon'unkilerle mukayese edilebilir nitelikteler ve aralarından birçoğunun diyalog biçemleri takip edilerek yazılmış olduklarını düşünmemize yol açacak nedenler var. Cicero, Aristoteles'in stilinin "pürüzsüzlüğü"nü övüp yazısının akışını "altın bir ırmak"a benzetirken (Topikler I, 3; Acad., II, 38, 119) hiç kuşkusuz bu yapıtlara göndermede bulunuyordu. Ne var ki bir asırdır belli bir ölçüde yeniden oluşturulmaya çalışılan içeriği felsefe tarihçileri için sorun teşkil etmeye devam ediyor. Bunun en temel nedeni, "Yitik Aristoteles" külliyatının, korunan metinlerden anladığımız Aristotelesçilik'le yakından uzaktan bir ilgisi olmaması; büyük ölçüde Platoncu temaları geliştiriyor, hatta bazen de ustasının çalışmalarıyla aynı doğrultuda kalmak kaydıyla daha öteye giden savlar sunuyor (Bu çizgide, örneğin Evdemos ya da Ruh Üzerine diyalogunda, ruhla beden arasındaki bağları doğa karşıtı bir birliktelik olarak nitelendirip, Tyrrhen korsanlarının tutsaklarına diri diri bir cesede bağlayarak yaptıkları işkenceye benzetiyor). Aristoteles'in yayıma yönelik olmayan eserlerinde eski Platoncu dostlarını eleştirdiğini fark ettiğimizde, acaba iki ayrı hakikat mi güttüğü sorunu depreşmeye başlıyor: bir büyük kitlelere yönelik "dışrak" (eksoterik) hakikat rejimi, bir de Lykeionlu öğrencilere münhansır "içrek" (esoterik) bir rejim. Ancak bugün yaygın kanı olarak bu yapıtların bir yerde Aristoteles'in hâlen Akademeia'ya mensup, yani Platon etkisi altında olduğu döneme ait gençlik yazıları olduğu da düşünülüyor. Hatta bu fragmanlar örneğin Jaeger gibi genetik Aristoteles okumaları yapan yorumcular için Aristoteles'in düşüncesinin evrimleşmesinin ilk noktasını tayin etmeğe kullanılmıştır.
Bu yitik yapıtların başta gelenleri şunlardır: Evdemos ya da Ruh Üstüne (Platon'un Phaidon'unun izinde), Felsefe Üzerine (Metafizik'in kimi temalarının ayırdına varabildiğiimiz bir tür tutum ibrazı yazısı), Protreptik (felsefî hayata teşvik), Gryllos ya da Retorik Üzerine (Isokrates'e karşı), Adalet Üzerine (Politika 'nın bazı temaları burada kendilerini belli ediyorlar), Asalet Üzerine, bir Şölen, vb.

Korunan Yapıtları
İkinci küme Aristoteles'in bütük olasılıkla Lykeion'daki derslerini vermek için kullandığı notlardan ibaret bir yığın elyazmasından oluşuyor. Bu yapıtlara esoterik (içrek) hatta daha doğru bir anlatımla akroamatik (yani sözel öğretime yönelik) adı veriliyor. Eskiçağ'dan itibaren bu elyazmalarının ahlafa nasıl intikal ettiği üzerine romansı bir anlatı yayılmış (Plutarkhos, Sylla'nın Yaşamı, 26; Strabon, XII, 1, 54). Aristoteles ve Theophrastos'un elyazmaları, Theophrastos tarafından eski okul arkadaşı Nelevs'e bırakılmış; Nelevs'in cahil vârisleri Skepsis'te bir mağaraya gömmüşler metinleri, elyazmalarını Bergama krallarının kitapsever açgözlülüğünden kurtarmak için; uzun zaman sonra, İ.S. birinci yüzyılda, bunların torunları yazmaları altın pahasına Peripatetisyen Teoslu Apellikon'a satmışlar. Apellikon bunları Atina'ya götürmiş. Son olarak, Mithridates'le savaştığı sırada Sylla Appellikon'un kitaplığını ele geçirip Roma'ya taşımış. Orda da bu kitaplık Tyrannion tarafından satın alınmış: Lykeion'un son skholarkh'ı (okul yöneticisi) Rodoslu Andronikos İ.Ö. 60 civarında Aristoteles'in ve Theophrastos'un akroamatik eserlerinin ilk redaksiyonunu yayımlamakta kullanacağı nüshaları ondan almış.
Bu anlatı kısmen tutarlı gözükmüyor. Zira Aristoteles’in ölümünden sonra kesintisiz olarak etkinliğine devam eden Lykeion’un nasıl olup kurucusunun elyazmalarını yitirmiş olabileceğini anlamak güç. Herhâlükârda Aristoteles’in yapıtlarının ilk önemli yayımı –bu yapıtların önemini vurgulamak için yukarıda aktardığımız söyleni yayan kişi olmasına karşın- Andronikos’unki. Aristoteles’in yapıtları ancak Andronikos’la beraber, yani filozofun ölümünden üç asır kadar sonra, asıl mesailerine başlayacak, üzerlerine sayısız şerh yazılacaktır. Bugün Aristoteles’in metinlerini, Andronikos’un onlara verdiği biçimde ve yaygın olarak da yine Andronikos’un koyduğu başlıklar altında okuyoruz.
Bu olguların yapılan yorumların akıbetiyle olan ilişkisi gözardı edilemez nitelikte. Nitekim, bundan şu çıkıyor ki, bugün Aristoteles’in kitapları olarak tanıdığımız yazıların hiçbiri Aristoteles’in kendisi tarafından neşredilmemiş. Aristoteles, örneğin “Metafizik”in değil; felsefe tarihinde nedenler teorisi, temel felsefî güçlükler, çokanlamlılık, edim ve güç, varlık ve öz, tanrı gibi konular üzerine yazılmış bir düzine kadar kısa incelemenin yazarı. Editörler daha sonraları bu risaleleri biraraya getirip, Aristoteles de bu konuda istemli bir ipucu vermediği için, kısmen keyfî Metafizik –yani Fizik’ten sonra okunacak inceleme- başlığı altında toplamışlardır. Bundan ötürü hem Metafizik’in ve hem Aristoteles’in diğer yapıtlarının çoğunlukla birbirinden az çok bağımsız, açıkça kavranabilir bir ilerleme sunmayan, kimi yinelemeler ve hatta bazen de çelişkiler içeren bir etütler topluluğu olarak ortaya çıkmasına şaşırmamalıyız. Yalnız tabiî ki, bu yazıları bitmemiş halleriyle umuma muhtemelen hiçbir zaman sunmayacak olan Aristoteles’e bu yüzden serzenişte bulunmak isabetsiz olur.
Öte yandan, Andronikos’un, sözü geçen risaleleri, hem lojik bir sıra, hem de didaktik kaygılar güden bir dizim içinde düzenlediğini görüyoruz (örneğin mantığın, yani bilgiye yazılmış propedötiğin, kendiliğinden bilimsel olarak nitelendirebileceğimiz incelemelerden; fiziğin de metafizikten önce gelmesi gibi...) Bu sistematik sıralamayı, eleştirellik kaygısı taşımaksızın kabul ettiğimizde bir takım terslikler de ortaya çıkmıyor değil: risalelerin –zaten farklı dönemlerde yazılmış disertasyonlarının tek bir başlık altında toplanmasıyla evvelden maskelenmiş olan- kronolojik, yani kaleme alınma sırasının kaçılınmaz olarak yerine geçen bu sıralamanın, Aristoteles külliyatının -Aristoteles adında bir filozofun varlığıyla ilişkisi erkenden unutulan- gayri şahsî bir bütün olarak tespitine az katkısı olmadığını gözlemliyoruz. Aristoteles felsefesine yorumcular tarafından sıklıkla atfedilen sistematik karakter, büyük ölçüde eserlere bütünüyle dışlak bir neşrî keyfiyetten doğmuş oluyor, bir taraftan da bu fikri saklanmış yapıtların eğitselliği kuvvetlendiriyor.
Bir yorum çalışması, bu metinlerin yalnız didaktik maksadını değil, aynı zamanda Aristotelesçi eğitimin, örneğin Sokratesçi gelelenekteki monologlu değil de diyaloglu eğitiminden ayrışan, kendine özgü niteliklerini de göz önünde bulundurmalıdır. Aristotelesçi eğitimde karşımızdaki yazarın tutumu, çömezleriyle diyalog halinde bir ustanınki olmasa da, gene de bir ustanın zihninde ve eserinde diyalog halinde olan, çoğu zaman geçmiş filozoflardan alıntılanmış, düşüncenin huzuruna çıkartılmış tezler. Böylelikle, Aristoteles’in yapıtlarında, bir doktrinin dogmatik sunumuna değil, güçlükler ve çelişkiler arasından kendine yol açan, zaman zaman büyük zahmetle yolunu arayan bir hakikatin oluşumuna tanık oluyoruz. Aristoteles’in incelemelerinde oldukça az sayıda tasımla karşılaşmamıza, bu incelemelerin silojistik üslupta değil de Aristoteles’in de dediği gibi “diyalektik” bir strüktürle tertiplenmiş olmasına öyleyse şaşmamalı: “diyalektik”, yani bir diyalog misali terakki eden, pro ve kontra argümanlar arasında gidip gelen.

Yapıtlarının Listesi

Mantık
  • Organon :
    • Yüklemler (Κατηγορίαι Categoriae)
    • Yorum Üzerine (Περὶ ἑρμηνείας De Interpretatione)
    • Birinci Çözümlemeler (Ἀναλυτικὰ πρότερα Analytica Priora)
    • İkinci Çözümlemeler (Ἀναλυτικὰ ὕστερα Analytica Posteriora)
    • Yerlemler (Τοπικά Topica)
    • Sofistik Çürütmeler (Περὶ σοφιστικῶν ἐλέγχων De Sophisticis Elenchis)
Doğa Yazıları
  • Oluş ve Bozuluş Üzerine (Περὶ γενέσεως καὶ φθορᾶς De Generatione et Corruptione)
  • Kosmos Üzerine (Περὶ κόσμου De Mundo)
  • Fizik (Φυσική Physica)
  • Gökyüzü Üzerine (Περὶ οὐρανοῦ De Caelo)
  • Gök Cisimleri Üzerine (Μετεωρολογικά)
  • Can Üzerine (Περὶ ψυχῆς De Anima)
  • Kısa Doğa Yazıları (Parva Naturalia)
    • Duyular Üzerine Περὶ αἰσθήσεως
    • Anı ve Anımsama Üzerine Περὶ μνήμης καὶ ἀναμνήσεως
    • Uyku ve Uyanma Üzerine Περὶ ὕπνου καὶ ἐγρηγόρεως
    • Rüyalar Üzerine Περὶ ἐνυπνίων
    • Uykuda Kehanet Üzerine Περὶ τῆς καθ' ὕπνον μαντικῆς
    • Uzun ve Kısayaşamlılık Üzerine Περὶ μακροβιότητος καὶ βραχυβιότητος
    • Gençlik ve İleri Yaş Üzerine Περὶ νεότητος καὶ γήρως. Περὶ ζωῆς καὶ θανάτου
    • Soluma Üzerine Περὶ ἀναπνοῆς
    • Nefes Üzerine Περὶ πνεύματος
  • Hayvanların Tarihi Üzerine (Περὶ τὰ ζῷα ἱστορίαι Historia Animalium)
  • Hayvanların Kısımları Üzerine (Περὶ ζῴων μορίων De Partibus Animalium)
  • Hayvanların Hareketi Üzerine (Περὶ ζῴων κινήσεως De Motu Animalium)
  • Hayvanların Gelişimi Üzerine (Περὶ πορείας ζῴωνDe Incessu Animalium)
  • Hayvanların Oluşumu Üzerine (Περὶ ζῴων γενέσεως De Generatione Animalium)
  • İkincil Yazılar Opera Minora
    • Renkler Üzerine Περὶ χρωμάτων
    • Duyulan Şeyler Περὶ ἀκουστῶν
    • Fizyognomikler Φυσιογνωμονικὰ
    • Bitkiler Üzerine Περὶ φυτῶν
    • Duyulduk Harikulâde Şeyler Περὶ θαυμασίων ἀκουσμάτων
    • Mekanik (Μηχανικά Mechanica)
    • Görünmez Çizgiler Üzerine Περὶ ἀτόμων γραμμῶν
    • Rüzgârların Yerleri ve Adları Ἀνέμων θέσις καὶ προσηγορίαι
    • Melissos, Ksenofanes ve Gorgias Üzerine Περὶ Μελίσσου, Περὶ Ξενοφάνους, Περὶ Γοργίου
  • Sorunlar Προβλήματα
  • Evrim Skalası,Evrim Basamakları,Doğa Cetveli (Scala Naturae)
Fiziksonrası-Varlıkbilim
  • Doğa Yazılarından Sonra Gelenler (Τὰ μετὰ τὰ φυσικά Metaphysica)
Etik ve Politika üzerine
  • Ekonomikler (Οἰκονομικά Oeconomica)
  • Magna Moralia (Ἠθικὰ μεγάλα Magna Moralia)
  • Nicomakos'a Etik (Ἠθικὰ Νικομάχεια Ethica Nicomachea)
  • Atinalıların Yasası (Ἀθηναίων πολιτεία)
  • Eudemos'a Etik (Ἠθικὰ Εὐδήμεια Ethica Eudemia)
  • Erdemler ve Erdemsizlikler Üzerine (Περὶ ἀρετῶν καὶ καιῶν)
  • Politika (Πολιτικὰ Politica)
Estetik
  • İskender'e Retorik Ῥητορικὴ πρὸς Ἀλέξανδρον
  • Retorik (Τέχνη ῥητορική Ars Rhetorica)
  • Poetika (Περὶ ποιητικῆς Ars Poetica)
Aristoteles, Platon’un eleştirisi
Aristoteles'in düşüncesinin evrimi hakkında süregelen tartışma ne boyutta olursa olsun, Platoncu bir okulda yetiştiği için ilk önce bu felsefeyle kopuşunun nedenlerini belgin biçimde ortaya koyma kaygısı taşıdığını düşünmemiz için geçer sebepler var. Homeros hakkında Platon'un bir sözünü Aristoteles'le beraber Nikomakhos'ta Etik'te yazdığı gibi yad edecek olursak, hem dostluk, ve hem hakikat onun için kıymetli olsa dahi, ikinciyi birinciye yeğlemek durumdadır.

Idealar teorisinin eleştirisi
Aristoteles, Platoncu Idealar kuramını Metafizik'in A, M ve N kitaplarında eleştiriyor: bu metinlerin ilkinde, Platonculardan birinci çoğul şahısta bahsediyor, ki bu, metni kaleme aldığı dönemde kendini onlardan biri addettiğine tanıtlık ediyor. Aslında, Idealar kuramının eleştirisi, Akademeia'nın içinde alışılageldik bir tartışma teması hâline zaten gelmiş olmalı: bu sorgulamaya dair ilk edebî tanıklık metnini, gittikçe daha çok stereotipleşmiş bir pro ve kontra argümanlar dizisi sunmaya başlayan Parmenides diyalogunun ilk bölümünde, Platon'un kendisinde buluyoruz. Aristoteles bu tartışmaya bilfiil katılmış, ne yazık ki bunu incelidiği gayet teknik De Ideis metni günümüzde kayıp. Ne var ki Aphrodisias'lı Aleksandros, Metafizik A, 9'a yazdığı ve bir özet niteliğindeki şerhte bu yitik metinden uzun fragmanlar muhafaza etmiş.
Aristoteles'in bu sefer Platonculardan üçüncü çoğul şahısta bahsettiği Metafizik'in M ve N kitaplarında ise eleştirisi daha da keskinleşiyor ve Platon'un sözlü öğretisinde geliştirdiği -ve aslen bize yalnız Aristoteles'in eleştirel sunumuyla intikal eden- doktrinine uzanıyor. Bu sunuma göre, Platon Ideaların sayılar -elbette matematiksel sayılar değil, ideal sayılar, yani Birlik ve İkilik (Dyade) gibi sayı Ideaları- olduğunu söylemiş olacak. Takiben, Platon Ideal Sayılar’ı da iki ilkeden, “Bir” ya da formel birlik ile Aristoteles’e göre maddesel neden rolünü haiz “Eşitsiz”den, yani Büyük ve Küçük’ün belirlenimsiz Dyad’ından türetmeye çalışıyor. Aritoteles, özellikle de Platon’dan sonra Akademeia’nın başına geçen selefeyni Spevsippos ve Ksenokratos’la beraber çoğunlukla biperva bir şekle bürününen bu “matematizm”i irder. (“Matematik çağdaşlarımız için felsefenin tümü hâline geldi”, Met. A, 9, 992 a 31).
Hoştur, Aristoteles’in Platon’a muhalefetinin derin muharrikleri, klasik biçimiyle Idealar teorisine yönelttiği eleştirilerden dahi peşinen çıkarsanabilir. Resmedilmiş bir suretine Raphaello’nun Atinalılar’ın Okulu tablosunda (burada Platon’un işaret parmağıyla göklere işaret ettiğini, Aristoteles’in ise elini yere doğru indirdiğini görüyoruz) rastladığımız gelenek, Platon’un önceleri tanrısal olanın temaşasına devşirdiği spekülasyonu, Aristoteles’in tekrar yeryüzüne indirdiğine inandırır bizi. Aslında Aristoteles’in Platonculuğa nazaran konumu daha karmaşıktır. Kendisinin de ikici biçimde yorumladığı bir geleneğin sınırlarında kalır: Parmenides’in ve Platon’un geleneği, ki ve bu geleneğe göre, sabit, devimsiz ve bu suretle de bilim ve söylem içinde nesnelleştirilebilir gerçeklikler sahası ile devingen, “belirimsiz” ve muntazam bir dilcede sabitlenemez olmaları itibariyle ancak “sanı”ya taallük eden gerçeklikler sahası arasında kökensel bir kopukluk (khōrismos) bulunmaktadır. Aristoteles de bu kopukluğu reddetmiyor; yalnız, başka yere çekiyor. Platon’un yaptığı gibi, biri duyulur dünya diğeri anlakalır dünya olmak üzere birbirinden ayrı iki dünya düşünmek yerine, Aristoteles’in reel dünya addettiği tek dünyaya içel bir kopukluğa dönüşüyor ve böyle aynı bir dünyanın iki ayrı bölgesini ayırmış oluyor: bir tarafta, tam anlamıyla bir devindirilmezlik yoksunluğundan ötürü, bölgeiçi devinimlerin devimsiz kurallılığı ile karakterize edilen göksel bölge; ve öte tarafta, ayaltı (yani Ay küresinin altında kalan) bölge –ya da dar anlamıyla “dünya” dediğimiz yer-: olumsallığa (contingence) ve tesadüfe maruz, “doğan ve yiten” şeyler sahası.
Bu suretle, anlakalır olan artık dünyaya aşkın değil; ne var ki bu, kosmik Tanrı ilahiyatçılarının kabul ettiği gibi anlakalırın dünyaya içkin olduğu anlamına da gelmiyor. Anlakalır, dünyanın bir parçası: iki dünyanın, yahut daha doğrusu iki dünyevi bölgenin bu kadar ısrarla olumlanan ikililiği, Platoncu aşkınlığa ikame olunuyor, ama bu aşkınlık artık dünyaiçi. Aristoteles’in bundan çıkardığı ardıl, artık Idealar hipotezi olmadan yolumuza devam edebileceğimiz. Özellikle Kratylos diyalogunda, Idealar bilimin olabilirlik koşulu addolunuyordu: devimsiz olmaları itibariyle bilime, sürekli devim hâlinde bulunan duyulur olanın sunamayacağı, sabit nesneyi armağan ediyorlardı.

Aristoteles ve önceki felsefeler
"Varlığın bilimi"
Aristoteles, daha önce de söylediğimiz gibi, Metafizik başlığını taşıyan bir yapıtın yazarı değil. Zira bu derlemenin, kitap sırasının, hatta başlığının kendisinin dahi sorumluluğu sonradan gelen editörlere aittir. Bu durumun felsefece bir önemi olmazdı, meğerki bu ondört kitapta geliştirilen felsefî kurgu kolayca kavranabilir bir birlik ve süreklilik sergileye. Aslında, burada iki çok farklı tasarıyı fiile geçiriyor gibi gözüküyor ve bu ikisinin geleneksel olarak metafizik adı altında anılarak birbirleriyle özdeşleştirilmesi, aralarındaki bağıntının problematikliğini maske ediyor.

Çeviriler
Türkçe'de Aristoteles Çevirileri
Aristoteles, Eudemos’a Etik, (Çev., S. Babür), Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 1999.
Aristoteles, Fizik, (Çev., S. Babür) 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2001.
Aristoteles, Gökyüzü Üzerine, (Çev., S.Babür) 1. Baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 1997.
Aristoteles, İkinci Çözümlemeler, (Çev., A. Houshiary), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005.
Aristoteles, Kategoriler, (Çev., S. Babür) 2. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2002.
Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, (Çev., S. Babür), Kebikeç Yayınları, Ankara, 2005.
Aristoteles, Poietika (şiir sanatı üzerine), (Çev., N. Kalaycı), Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2005.
Aristoteles, Yorum Üzerine, (Çev., S. Babür) 2. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2002
Gerçekçi ol imkansızı iste...
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
14 Eylül 2008       Mesaj #4
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
ARİSTO ya da ARİSTOTELES (İÖ 384-322) Eski Yunanistan'ın büyük filozoflarından bi­riydi. (Filozof bilgeliği seven, yaşamını, dün­yayı anlamaya, araştırmaya ve açıklamaya adayan kimsedir.) Aristo Yunanistan'ın kuze­yindeki Stageiros'ta doğdu. Babası, Make­donya kralının sarayında doktordu. 17 yaşın­dayken ünlü filozof Platon'un öğrencisi olmak amacıyla Atina'ya gitti ve Platon ölene kadar 20 yıl orada kaldı. Bu süre içinde biyoloji, matematik ve felsefe alanlarında çalışmalar yaptı; dersler verdi ve yazılar yazdı.

Aristo, İÖ 343'te, Makedonya Kralı II. Philippos'un o zamanlar 14 yaşında olan oğlu İskender'e öğretmenlik yapmava başladı. İs­kender'e Yunanlılar'ın çok değer verdiği, bilgi edinme tutkusu ve düşünce özgürlüğü gibi nitelikleri sevmeyi ve bu nitelikleri olan insanlara saygı göstermeyi öğretti; İÖ 339'da Stageiros'a döndü.

İÖ 336'da Kral Philippos'un öldürülmesi üzerine daha sonra Büyük İskender olarak anılacak olan oğlu tahta çıkınca Atina'ya geri dönen Aristo orada kendi felsefe okulunu kurdu. Aristo ve öğrencileri pek çok konuyu ağaçlar altında gezinerek tartışırlardı. Bu yüzden Aristo'nun geliştirdiği düşünce sistemi Yunanca "peripatos" sözcüğünden kaynakla­nan Gezimcilik olarak da anılır.

İÖ 323'te Atina'yı bırakıp, Euboia (Eğri-boz) Adası'nda, Khalkis'teki annesinin evine giden Aristo bir yıl sonra 62 yaşında öldü.

Aristo'nun Düşünceleri
Platon ve Aristo'nun düşünceleri birbirinden çok farklıdır. Platon insan yaşamının nasıl olması gerektiği üstüne düşünceler geliştir­mişti. Oysa Aristo insan yaşamının gerçekte nasıl olduğu ve insanların karşılaştıkları bazı sorunlara nasıl çözüm getirilebileceği konusu­na ilgi duymuştur. Başka bir deyişle, Aristo çağdaş bir bilim adamına benziyordu: Belirli bir düşüncenin gerçekleştiği durumda dünya­nın nasıl olacağını düşlemek yerine, gerçek dünyadaki olaylara bakarak, bunlardan yeni düşünceler üretmeye çalıştı. Usa vurmanın (akıl süzgecinden geçirmenin) kurallarını oluşturan mantık bilimi Aristo ile başlamış, yaklaşık 2.000 yıl hemen hemen hiç değişme­den kalmıştır.
Aristo bilim ve felsefenin yanı sıra başka konularla da ilgiliydi. Konuşma sanatı ve şiir üstüne kitaplar yazdj, yaşadığı dönemde yazı­lan oyunları inceledi. İyi oyun yazmanın kurallarını öğrenmek isteyenler onun görüşle­rine başvururdu.
Aristo'nun en ünlü yapıtları Organon, Phy-sika ("Doğa"), Metafizik {ta metaphysika) ve Politika'dır. Ortaçağ yazarları doğa ve insan yaşamıyla ilgili görüşlerinin çoğunu Aristo' nun öğretisi üzerine kurmuşlardır.

ARİSTOFANES ya da ARİSTOPHANES

(İÖ 448-380) Eski Yunan komedisinin en bü­yük oyun yazarıdır. Yunanlı büyük trajedi ya zarları Sofokles ve Öripides ile aynı dönemde yaşamıştır. Döneminin güncel konularına de­ğinen komedileri bugün bile ilgiyle izlenir ve beğenilir. Aristofanes'in özel yaşamına ilişkin bilgiler çok azdır. Atina kentinde doğan Aristofanes, gençliğinin büyük bir bölümünü Aıgina (Eğin) Adası'nda geçirdi. İlk komedisi olan Daitales ("Şölenciler") İÖ 427'de Atina'da her yıl düzenlenen oyun yarışmaları şenliğin­de sahnelendi ve ikincilik ödülü kazandı. Bu oyunla birlikte yapıtlarından birçoğu kaybo­lan Aristofanes'in ancak 11 yapıtı günümüze ulaşabilmiştir.
Aristofanes komedilerini yalnızca izleyici­leri güldürmek için değil, dönemin siyaset adamlarının ve düşünürlerinin yanlış ve saç­ma bulduğu yanlarını sergilemek amacıyla da yazmıştır. Aristofanes oyunlarını, Atina'nın müttefikleriyle Sparta öncülüğündeki bir dev­letler birliğine karşı sürdürdüğü, uzun ve amansız bir savaş döneminde yazmıştır. Ko­caları savaşa giden kadınlar başta olmak üze­re, birçok Atinalı bu savaşın acısını çekmek­teydi. Aristofanes İÖ 411'de Atina'da sahne­lenen Kadınların Savaşı: Lysistrata adlı oyu­nunda, kadınların acılarını gülünç bir biçimde sergiler. Bu oyunda kadınlar, savaşı durdur­mak amacıyla kocalarına karşı savaş ilan ederler. İlk kez İÖ 423'te sahnelenen Bulut­lar oyununda ise Aristofanes. düşünür Sok-rat'ı alaya alır. Kuşlar'da (İÖ 414), Aristofa­nes'in kişileri o günlerin sıkıntılı Atina'sın­dan kaçarak, gökyüzünde kuşların yönettiği "Kuşlar-Bulutlar Ülkesi"ne sığınırlar. Eşek Anları: Yargıçlar oyununda da (İÖ 422) Ati­na mahkemeleri alaya alınır. Kurbağalar'da (İÖ 405) ise, Aisklıylos ve Öripides'in trajedi­leri gülünç bir biçimde eleştirilir. Aristofanes oyunlarında yaratıcılığını kanıtlamakla kal­mamış, kendinden sonra gelen yazarların bir­çoğundan daha fazla yeniliğe açık olduğunu da göstermiştir.

ARİSTOTELES bak. Arİsto

"Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica"
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
azrail_double - avatarı
azrail_double
Ziyaretçi
4 Mart 2011       Mesaj #5
azrail_double - avatarı
Ziyaretçi
Aristoteles’in (384 –322) doğduğu yer, Selanik yakınlarındaki Stageiros. Eski bir hekim ailesinden. Aristoteles daha 19 yaşında iken Atina’ya gelip Platon’un Akademia’sına girdi. Platon’un ölümüne kadar hiç ayrılmadan burada kaldı. 343 yılında Makedonya Kralı Philipp kendisini oğlu İskender’i yetiştirmek üzere sarayına çağırdı.
İskender’in eğitimi ile aşağı yukarı üç yıl uğraştı. İskenderin Asya seferine çıkması üzerine de Atina’ya gidip burada kendi okulunu kurdu. Bu okul, bilimsel ilgilerinin çokyanlılığı,öğretimindeki disiplini, planlı araştırma ve çalışmalarıyla az zamanda Akademia’yı gölgede bırakmış, İlkçağın bundan sonraki bu gibi bilim ocaklarına örnek olmuştur. Aristoteles, felsefi konuşma ve tartışmaları, Platon gibi oturarak değil de bir yukarı bir aşağı gezinerek yaptığı için, bu okula Peripatos (Gezinenler) adı da verilir.
İskender’in ölümünden sona Atina’da Makedonya’ya karşı kımıldamalar başlayınca, Makedonya sarayı ile olan yakın ilgileri dolayısıyla güç durumda kaldı. Nitekim hemen dinsizlikle suçlandırılmış, Sokrates’in başına gelene uğramamak için, Khalkis’e gitmiş, burada bir yıl sonra bir mide hastalığından 62 yaşında iken ölmüştür.

Yapıtları
Daha Akademia’da çalışırken geniş bir okuyucu kütlesi için kendisinin yayımladığı, çoğu dialog biçiminde ve Platon felsefesi çerçevesinde kalan, bir –iki parçası günümüze kadar gelmiş olan yapıtları ilk araştırmalarıdır. Mantık üzerine yazıları ötedenberi Organon (alet) adı altında toplanmıştır. Organon deniyor, çünkü bunlar yöntem sorununu, dolayısıyla bilimsel bilgiye götüren aleti incelerler. Aristoteles’in en büyük başarısı da bilimsel çalışmayı yöntemleştirmesidir. Bu konuda yazdıkları şunlardır: Kategoriai (Katogoriler), Peri hermeneias ( Önerme üzerine), Analytika I ( Tasım üzerine), Analytika II (Tanıtlama, tanım, sınıflama ve bilginin üzerine), Topika ( Dialektik tasımlar üzerine) Peri sophistikon elegkhon ( Sofistlerin yanlış çıkarımları üzerine), Metaphysika (Metafizik), Physika (Fizik), Peri psykhe (Ruh üzerine). Ahlak konusunda, Aristoteles’in olduğu ileri sürülen üç yapıt var: Ethika Nikomakheia (Nikomakhos Ahlakı). Devlet felsefesi ile ilgili yapıtları: Politika, Politeia Athenaion (Atinalıların devleti), Rhetorika (Hitabet), Poetika ( Sanat öğretisi).

Her ele aldığı soruyu sistematik olarak inceler; bunun için, ilkin, ele alınan konu ile ilgiliolguları ve bu konu üzerinde daha önce söylenmiş olanları bir araya toplar; bundan sonra, bu olgulara dayanarak kendi anlayışını temellendirmeye ve kendisinden önceileri sürülmüş olan teorileri eleştirmeye çalışır. Onun asıl büyüklüğü de bu sistemli çalışmasındadır.
Aristoteles’ten önceki felsefede ilkin doğa, sonra insanla ilgili pratik sorunlar araştırılmış, Platon bunlara bir de dialektik’i (idea öğretisi, metafizik) katmıştı. Böylece beliren üç sorun alanının başına, Aristoteles şimdi yeni bir bilimi koyar: mantık ( Logike). Ona göre, bu üç alanda incelemelere girişmeden önce, bilimin ne olduğu ve yapısı üzerinde bir araştırma, bilimsel düşüncenin formları ve kanunları üzerinde bir öğreti gerektir. Aristoteles bu başlangıç denemelerini mantığında bir sistem halinde işleyip geliştirmiştir. Bundan dolayı ona “mantığın kurucusu” denir.
Aristoteles’in mantığının göz önünde bulundurduğu ilk şey, yöntem sorunudur. Nasıl hitabet karşımızdakini ikna etmek sanatını öğretiyorsa, mantık da bilimsel araştırmanın ve tanıtlamanın tekniğini öğretecektir.
Aristoteles’e göre, ancak bir önerme (protasis, propositio) doğru ya da yanlıştır, dolayısıyla bilgi ancak önermelerle kurulur. Bir önermede de hep iki şey vardır: Önerme ya iki kavramın birleştirilmesi ve ayırt edilmesidir, ya da bir deyidir. Buradan Aristoteles kategoriler öğretisine varmıştır. Aristoteles için söz, düşünülenin bir simgesi, bir işaretidir. Ama kategoriler, düşüncenin formları olarak, aynı zamanda varlığın da formlarıdır: çünkğ nasıl sözler düşüncenin işaretleri ise, düşünceler de varolanın yansılarıdır, benzerleridir: çünkü düşüncenin doğru olması demek, varolana uygun olması demektir.
Aristoteles’in mantığı kendi içinde kapalı bir sistemdir. Burada, soyut düşüncenin çok yüksek bir aşamasıyla karşı karşıyayız. Bu soyut kavramlar kurma yeteneğini, Aristoteles bilginin her alanında göstermiştir. Kurduğu kavramların sağlam, açık ve tutarlı olmaları yüzünden Aristoteles, iki bin yıl boyunca felsefenin büyük ustası sayılmıştır. Kendisi aynı zamanda bilim dilinin de yaratıcısıdır; bugünkü bilimsel kavramlarımızın, terimlerimizin birçoğu onun formüllerinden çıkmıştır.
Aristoteles, metafiziğinde Yunan felsefesinin bir ana –sorununu, “görünüşlerin –fenomenlerin –değişen çokluğu arkasında birliği olan, kalan bir varlık olmalıdır” problemini, sözü geçen soyutlayıcı düşüncesiyle ele almış ve onu gelişme kavramıyla çözmüştür. Aristoteles için “gerçek varlık”, fenomenlerin içinde gelişen özdür (ousia, essentia). Bu anlayışı ile Aristoteles, artık fenomenlerden ayrı, ikinci üstün bir dünya kabul etmez; nesnelerin kavram halinde bilinen varlığı, fenomenlerin dışında ayrı bir gerçek değildir, fenomenlerin içinde kendini gerçekleştiren öz’dür; öz (ousia), “hep olmuş olan varlıktır”; öz, kendi biçimlenmelerinin biricik dayanağıdır, ancak bu biçimlenmelerinde “gerçek” bir şeydir, bütün fenomenler de öz’ün gerçekleşmeleridir.
Ağırlık merkezini oluş (genesis) kavramında bulan Aristoteles felsefesinin, kendisinden önceki felsefelerden başlıca bir ayrılığı da, ereklik (teleologie) kavramını esas olarak almasıdır.
Aristoteles’e göre, varolan, form kazanmış olan maddedir. Ama madde ile form arasındaki ilinti relatiftir: Daha aşağısına göre form olabilen aynı şey, daha yukarıdakine göre maddedir. Örneğin tuğla toprak için form, ama ev için maddedir. Bu anlayışla gelişme kavramı, nesnelerin değer bakımından düzenlenmelerinin ilkesi oluyor.
Felsefenin bütün alanları gibi, doğa öğretisi de Aristoteles’in metafiziğine dayanır. Madde (salt olabilirlik, dynamis) hareket ettirilen şeydir, kendisi kendiliğinden hareket edemez. Salt form ise hareket ettirendir. Bu ikisi arasında da –salt madde ile salt form arasında –bütün varlıklar yer alırlar. Bunlar, hareket bakımından hem etkin, hem edilgendirler. İşte nesnelerin bu bütününe Aristoteles physis ( doğa ya da evren) der.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Nisan 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aristoteles (Yunanca: Αριστοτέλης Aristotelēs; MÖ 384 – 7 Mart, MÖ 322) Antik Yunan filozof. Platon ile birlikte Batı düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılır. Fizik, şiir, zooloji, mantık, politika ve biyoloji gibi konularda pek çok eser vermiştir..;

M.Ö.384' de Stageira' da Nikomachos' un oğlu olarak dünyaya geldi. Babası Makedonya Krallarından Amyntas II 'nin hekimiydi. M.Ö.367 de 17 yaşında Eflatun' un Atina' daki akademisine (Akademia) girdi. Burada hocası Eflatun 'un ölümüne kadar 20 yıl eğitim aldı.

Platon 347'de öldü. Aristo Assos ve Midilli'de ders verdi. 343'de II. Filippos'un oğlu Büyük İskender'in hocası oldu. 335'de Atina'da Likeion'u kurdu, Peripetikler'in (gezerek ders verenler) başına geçti. 323'de Büyük İskender öldü, Aristo Atina'dan sürüldü, 322'de Halkis'de öldü.

Günümüze kadar bütün düşünce akımlarını etkiledi, bütün kitaplarda ilk atıflar ona yapıldı. Batı felsefesinin, hatta İslam felsefesinin (Meşailik) en büyük filozofudur. Külliyatını (corpus) Rodoslu Andronikos'ca toplanmıştır. 10. yüzyılda Arapça'ya ve Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd yoluyla Latince'ye çevrildi. Aquinolu Tommaso (1228-1274) Aristoculukla ilahiyatı birleştirdi. Aristoculuk, hemen bütün büyük düşünürleri etkileyerek günümüze kadar geldi. Bugün yazılan Batı kitaplarında Aristo okuması yapmadan yazılan bir eser eksik sayılmaktadır.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
14 Mayıs 2011       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Aristoteles

(İ.Ö. 384 Stagira /Makedonya - 322 Khalkis / Euböa Adası)
Yunan düşünürü.

Babası, Makedonya kralı II. Amintas'ın özel doktoruydu. 18 yaşında Atina'ya giderek Platon'un okulunda felsefe öğrenimi gördü. Burada önce öğrenci, daha sonra öğretmen olarak 20 yıl kaldı. Platon 347'de ölünce, Ege kıyısındaki Assos'a yerleşti. Üç yıl sonra Midilli Adası'na geçerek, özellikle zooloji alanında incelemeler yaptı. 343 yılında Makedonya kralı II. Philippos'un o sırada 13 yaşında olan oğlu İskender'e öğretmen oldu.

İskender'in kral olmasından kısa bir süre sonra, 336'da Atina'ya dönerek "Likion"da (lise), öğrencileriyle birlikte gezinerek ders verdiği, "peripatos" denilen revaklardan ötürü gezimcilik (peripatetizm) adını alacak okulu kurdu ve burada 12 yıl boyunca felsefe öğretti, incelemelerini sürdürdü ve yazılarını kaleme aldı. 323'te, Büyük İskender'in ölümü üzerine, Atina'da Makedonyalılara ve onların Atina'daki dostlarına karşı eylemler başladı. Bu arada Aristoteles de dinsizlik suçlamasıyla yargılanmak istendi. Yaşamının tehlikede olduğunu düşünen Aristoteles, Euböa Adası'na kaçtı ve bir yıl sonra orada öldü. Engels'in, "Yunan filozofları arasındaki en evrensel kafa" diye nitelediği Aristoteles'in, büyük olasılıkla Platon'un okulundayken yanında öğrenim gördüğü sırada ve yayımlamak üzere kaleme aldığı diyalog biçimindeki hemen tüm yapıtları yitip gitmiştir. Elimizde bulunan, onun ya da kimi durumlarda öğrencilerinin ders notlarıdır. Salt eğitimde kullanılmak amacıyla kaleme alınmış bu sistematik yapıtları, üslup birliğine ve yetkinliğine sahip olmamakla birlikte Aristoteles'in olgunluk döneminin ürünleri olmak bakımından, kaybolan yazılarından daha büyük önem taşımaktadır.

Ayrıca büyük filozofun temel görüşlerini ve düşüncelerinin genel doğrultusunu göstermek açısından yeterince kapsamlıdır. Bu yapıtlar 6 ana başlık altında toplanmaktadır. 1) Mantık ve bilgi kuramına ilişkin yazılar: "Organon"; mantıksal çıkarsama öğretisi ve kanıtlamanın yöntembilimi: "Analitika"; tümce kuramı -daha sonra dilbilgisinin temeli oldu-; "Hermeneutik", ulam öğretisi; "Kategorie"; sözbilim yöntemleri: "Topika". 2) Doğa bilimlerine ilişkin yazılar: Fizik, zooloji, biyoloji, meteoroloji, ruhbilim. 3) Doğaötesi (metafizik). 4) Törebilim (etik): "Ethika Nikomahia", (Nikomahos İçin Törebilim); "Ethika Eudemia" (Evdemoz İçin Törebilim) ve "Ethika Megala" (Büyük Törebilim). 5) Politika (toplumsal yaratık olarak insan, 158 anayasa üzerine inceleme, mevcut devletlerin eleştirisi). 6) Edebiyat üzerine ilk kuramsal inceleme sayılan "Poetika".

Günümüze yalnızca bir bölümü ulaşan bir yapıtta Aristoteles, trajedi ve destanların yapısını incelemiş, kurallarını saptamıştır. Ona göre trajedi, yerde, zamanda ve olayda sağlanacak bir bütünlük içinde olmalı (ünlü üç birlik kuralı), korku ve acındırma yoluyla insanı arındırmalıdır (katharsis). Trajedilerin konusu ya soylu, seçkin kimselerin yaşamından ya da efsanelerden, mitolojiden alınmalıdır. Sıradan kişiler trajedilerin kahramanı olamaz. Çünkü bir kralın tahtını yitirmesi, bir dilencinin başına gelebilecek olaylardan daha ilginçtir. Biçimsel mantığın kurucusu olarak kabul edilen Aristotoles'in düşünce sistemi, yapıtlarıyla Antik Çağ'ı, özellikle Orta Çağ'ı çok derinden etkilemiştir. Hristiyanlık öğretisine uyarlanan felsefesiyle skolastiğin bir numaralı yetkesi olmuştur. Aristoteles, felsefî sistemini gerçekçi temeller üzerine kurarak, Platon'un idealist görüşlerine karşı çıkmış ve diyalektik düşünce doğrultusunda önemli adımlar atmıştır. Bilim alanında özel disiplinlerin oluşumuna ve gelişimine öncülük etmiştir.

MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BenceHicBakmaxD - avatarı
BenceHicBakmaxD
Ziyaretçi
12 Ekim 2012       Mesaj #8
BenceHicBakmaxD - avatarı
Ziyaretçi
Aristoteles, Ege Denizi'nin kuzeyinde bulunan Stageria'da doğmuştur (M.Ö. 384-322). O dönemde, Stageria'da İyon kültürü egemendir ve Makedonyalıların buraları istila etmeleri bile bu durumu değiştirmemiştir. Bu nedenle Aristoteles'e bir İyonya filozofu denilebilir.

Annesi hakkında adından başka hiçbir şey bilinmemektedir; babası Nicomaihos, hekimdir ve Makedonya Krallarından Amyntus'un (M.Ö.393-370) hekimliğine getirildiğinde, ailesi ile birlikte Stageria'dan Makedonya'nın başkentine taşınmıştır. Aristoteles burada öğrenim görmüş ve savaş yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgiler ve deneyimler edinmiştir; bir taraftan İyon ve diğer taraftan Makedonya etkileriyle biçimlenmiş ve gençliğinde, ilgisini daha çok tıp üzerinde yoğunlaştırmıştır. 17 yaşına geldiğinde öğrenimini tamamlaması için Atina'ya gönderilen Aristoteles, hayatının 20 yılını (M.Ö. 367-347) burada geçirmiştir. Atina'ya gelir gelmez, Platon'un öğrencisi olarak Akademi'ye girmiş ve hocasının ölümüne kadar burada kalmıştır. Platon, sürekli olarak çekiştiği bu değerli öğrencisinin zekasına ve enerjisine hayran kalmış ve ona Yunanca'da akıl anlamına gelen Nous adını vermiştir. Atina'da kaldığı süre içerisinde Aristoteles, başka hocaları da izlemiş ve mesela Agora'da politik dersler almıştır.

Bir sarraf olarak iş hayatına atılmış ve daha sonra çok varlıklı olmuş Hermenias, kısa bir süre içinde çok geniş toprakları mülk edinmiş ve Aterneus'un yöneticiliğine gelmişti. Akademi'nin öğrencisi ve hocası Platon'un hayranıydı. Onun devlet yönetimine ilişkin önerilerini çok olumlu karşılıyor ve Platon'un önderliğinde daha iyi bir yönetim oluşturmak istiyordu. Bu amaçla Assos'ta Akademi'nin kolu olan bir okul kurmuştu. Platon'un ölümünden sonra, Aristoteles bu okulda görev aldı ve üç yıl boyunca burada çalıştı. Bir ara Hermenias'ın yeğeni Pythias ile evlendi.

Aristoteles, Assos'ta kaldığı süre içerisinde, zaman zaman dostu Teofrastos'un memleketi olan Mytilen'e gitmiştir. Bu seyahatlar, Aristoteles'in gözlemler yapması ve kendisini yetiştirmesi açısından çok yararlı olmuştur.

Bu sıralarda II. Philip, oğlu İskender için iyi bir öğretmen aramaktaydı ve Assos'taki okulun yöneticisi olan Aristoteles, yavaş yavaş dikkatini çekmeye başlamıştı. Görev, Aristoteles'e önerildi ve o da bu öneriyi seve seve kabul ederek, II. Filip'in oturmakta olduğu Pella'ya gitti. Aristoteles'in öğretmenliği, 343 yılından 340 yılına kadar sürdü. İskender, 336'da babası ölünce, onun yerine geçti ve eski öğretmeni Aristoteles'i danışman olarak atadı. Daha sonra İskender Yunanistan'daki ve Balkanlar'daki ayaklanmaları bastırmak üzere harekete geçince, Aristoteles, onu bırakarak, büyük idealini gerçekleştirmek amacıyla, yani yeni bir okul kurmak amacıyla Atina'ya döndü.

İskender'in M.Ö. 323 yılında ölmesi, Aristoteles'i çok güç bir durumda bırakmıştı; çünkü Lise'nin kurulması sırasında İskender'in yapmış olduğu yardımlar ve Hermenias için yazmış olduğu zafer türküsü, Atina'daki düşmanları tarafından hatırlanmıştı. Aristoteles, dinsizlikle suçlandı ve Atinalıların, Sokrates'i ölüme mahkum etmekle işlemiş oldukları suçu yinelememeleri için Chalcis'e kaçtı ve orada yakalanmış olduğu bir hastalık sonucunda M.Ö. 322 yılında öldü.

Aristoteles'in hiçbir resmi kalmamıştır. Diogenes'e göre, ince bacaklı ve küçük gözlüymüş. Viyana'daki Sanat Tarihi Müzesi'nde sergilenmekte olan mermer başın Aristoteles'e ait olduğu iddia edilmekteyse de, bunu kanıtlayacak herhangi bir ipucu yoktur.

Aristoteles, İskender'i bırakarak Atina'ya döndüğünde, oradaki dostlarıyla buluşmuştu; ama aradan 20 yıl geçmiş olduğu için, artık eski okuluna dönemezdi. Başka bir okul kurmaya karar verdi ve bu maksatla kentin batısında bulunan ve Apollon Lyceios'un (Kurt Tanrı) anısına ayrılmış olan ormanlık alanı seçti. İşte bugün de kullanmakta olduğumuz Lise adı, bu Lyceios'tan gelmektedir.

Lise'de eğitim ve öğretimin nasıl yapıldığına ilişkin kesin bir bilgiye sahip değiliz; ancak bazı kaynakların bildirdiğine göre, sabahları yeni başlayanlara, akşamları ise geniş halk kitlelerine dersler verilmekteymiş.

Akademi ve Lise, aslında felsefe öğretimi veren okullardı. Ancak Akademi, daha çok metafiziğe ve bu arada ahlak ve siyaset gibi konulara yönelmişti. Lise'de ise araştırmalar, Aristoteles'in daha çok mantık ve bilimlerle ilgilenmesi nedeniyle, bu alanlarda yoğunlaşmıştı.

Aristoteles 13 yıl boyunca Lise'nin yöneticiliğini yaptı ve ölümünden sonra yerine arkadaşı Teofrastos geçti. Teofrastos, 37 yıl bu okulun yöneticiliğini üstlendi ve yapmış olduğu yeni düzenlemelerle Lise'yi kurumsallaştırmayı başardı; ancak Lise, Akademi kadar uzun ömürlü olamadı.

Aristoteles'in matematik bilgisi araştırmalarına yeterli olacak düzeydeydi; bilimleri matematik, fizik ve metafizik olarak üç bölüme ayırırken, Platon gibi, matematiğe - yani aritmetik, geometri, astronomi ve müzik bilimlerine - bir öncelik tanımıştı; ancak uygulamalı matematikle ilgilenmiyordu. "Eşit şeylerden eşit şeyler çıkarılırsa, kalanlar eşittir." veya "Bir şey aynı anda hem var hem de yok olamaz (üçüncü durumun olanaksızlığı ilkesi)" gibi aksiyomların bütün bilimler için ortak olduğunu, postülaların ise sadece belirli bir bilimin kuruluşunda görev yaptığını söyleyerek, aksiyom ile postüla arasındaki farklılığa işaret etmişti. Aristoteles'in, süreklilik ve sonsuzluk hakkında yapmış olduğu temkinli tartışmalar, matematik tarihi açısından oldukça önemlidir. Sonsuzluğun gerçek olarak değil, gizil olarak varolduğunu kabul etmiştir. Bu temel sorunlar üzerindeki görüşleri, daha sonra Archimedes ve Apollonios tarafından yeniden işlenip değerlendirilecektir.

Aristoteles, astronomiye ilişkin görüşlerini Fizik ve Metafizik adlı eserlerinde açıklamıştır; bunun nedeni, astronomi ile fiziği birbirinden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir. Aristoteles'e göre, küre en mükemmel biçim olduğu için, evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur. Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden, evrenin merkezi aynı zamanda Yer'in de merkezidir. Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur; bu nedenle evren-ötesi veya evren-dışı yoktur. Ay, Güneş ve gezegenlerin devinimlerini anlamlandırmak için Eudoxos'un ortak merkezli küreler sistemini kabul etmiştir.

Acaba Aristoteles bu kürelerin gerçekten varolduğuna inanıyor muydu? Elimizde buna ilişkin kesin bir kanıt bulunmamakla birlikte, geometrik yaklaşımı mekanik yaklaşıma dönüştürmüş olması, inandığı yönündeki görüşü güçlendirmektedir. De Caelo'da (Gökler Üzerine) yapmış olduğu en son belirlemelere göre, en dışta bulunan Yıldızlar Küresi, yani evreni harekete getiren ilk hareket ettirici, aynı zamanda en yüksek tanrıdır. Metafizik'te ise, Yıldızlar Küresi'nin ötesinde, sevenin sevileni etkilediği gibi gökyüzü hareketlerini etkileyen, hareketsiz bir hareket ettiricinin bulunduğunu söylemiştir. Öyleyse Aristoteles, yalnızca gökcisimlerinin tanrısal bir doğaya sahip olduğuna inanmakla kalmamakta, onların canlı varlıklar olduğunu da kabul etmektedir. Bu evrenbilimsel kuram, Fârâbî ve İbn Sinâ gibi Ortaçağ İslâm Dünyası'nın önde gelen filozofları tarafından da benimsenecek ve Kuran-ı Kerim'de tasvir edilen Tanrı ve Evren anlayışıyla uzlaştırılmaya çalışılacaktır.

Aristoteles'e göre, Evren, Ayüstü ve Ayaltı Evren olmak üzere ikiye ayrılır; Yer'den Ay'a kadar olan kısım, Ayaltı Evren'i, Ay'dan Yıldızlar Küresi'ne kadar olan kısım ise Ayüstü Evren'i oluşturur. Bu iki evren yapı bakımından çok farklıdır. Ayüstü Evren ve burada yer alan gökcisimleri, eterden oluşmuştur; eterin, mükemmel doğası, Ayüstü Evren'e ezelî ve ebedî bir mükemmellik sağlar. Buna karşılık, Ayaltı Evren, her türlü değişimin, oluş ve bozuluşun yer aldığı bir evrendir. Burası, ağılıklarına göre, Yer'in merkezinden yukarıya doğru sıralanan dört temel öğeden, yani toprak, su, hava ve ateşten oluşmuştur; toprak, diğer üç öğeye nispetle daha ağır olduğu için, en altta, ateş ise daha hafif olduğu için, en üstte bulunur. Aristoteles'e göre, bu öğeler, kuru ve yaş ile sıcak ve soğuk gibi birbirlerine karşıt dört niteliğin bireşiminden oluşmuştur.

Varlık biçimlerinin mükemmel olmaları veya olmamaları da Yer'in merkezine olan uzaklıklarına göre değişir. Bir varlık Yer'e ne kadar uzaksa, o kadar mükemmeldir. Bundan ötürü, merkezde bulunan Yer mükemmel olmadığı halde, merkeze en uzakta bulunan Yıldızlar Küresi mükemmeldir. Bu mükemmel küre, aynı zamanda Tanrı, yani ilk hareket ettiricidir.

Aristo'nun bu ve diğer görüşleri orta çağ boyunca bir çok filozozu etkilemiş, ve daha sonraki dönemleri de şekillendirmiştir. belki de felsefenin temel ilkeleri Arsito mantığı üzerine kurgulanmıştır.

Benzer Konular

31 Mart 2010 / Misafir Soru-Cevap
10 Kasım 2009 / Misafir Cevaplanmış
25 Ağustos 2010 / Misafir Soru-Cevap
14 Ocak 2016 / Misafir Cevaplanmış
1 Nisan 2008 / Gabriella Taslak Konular