Arama

Voltaire François Marie Arouet

Güncelleme: 10 Aralık 2015 Gösterim: 13.191 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
François Marie Voltaire

Sponsorlu Bağlantılar
Voltaire, 21 Kasım 1694’te Paris’te doğdu. Babası noterdi. Eğitimini, Bayan Ninon de Lenclos’un himayesinde tamamladı. Paris üniversitesinde hukuk okudu. Ancak, o hukuku değil edebiyatı tercih etti ve kısa zamanda Paris’in tanınmış simalarından bir oldu. Bu yıllarda Voltaire, hiciv dolu yazıları, siyasi ve toplumsal meselelere değinen şiirleriyle ilgi topluyordu ama bu şiirlerden bir tanesinde eleştirisini kral XV.Louis’e kadar uzatınca kendisini Bastil’de buldu (1715). Özgürlüğünü ise başka bir şiirine borçludur Voltaire. Hapiste yazdığı “Le Henriade” adlı uzun şiiri sarayın beğenisini kazanınca serbest bırakıldı.
Suç ve ceza önemli görünüyor Voltaire’in hayatında. 1726 yılında yolu yine Bastile düşmeseydi, belki de hiç bir zaman İngiltere’ye gitmek zorunda kalmayacak ve düşünsel hayatı bu denli zenginleşemeyecekti. İngiltere’de, dönemin tanınmış İngiliz düşünürleriyle ve Swift, Pope gibi ünlü yazarlarıyla arkadaşlık etti; hem İngiliz felsefesini hem de İngiliz romanını yakından tanıdı. Newton fiziği ve Locke’un rasyonalist/ampirik dünya yorumlarının İngiliz aydınlanmasındaki rolünü benimsedi. İngiltere’de üç yıl kalabildi Voltaire; “Lettres philosophiques sur le Anglias” (İngilizler Hakkında Felsefi Mektuplar) adlı denemeleri, İngiltere’nin muhafazakar çevrelerini kızdırıp kitap yasaklanınca Paris’e dönmek zorunda kaldı.
Paris yılları çok parlaktır Voltaire’in. Felsefe, tarih ve edebiyat alanlarında durmaksızın yazdı ve kitaplarının satışından iyi bir gelir elde etti. 1746’da ise Fransız Akademisi’ne seçildi. 1750’ye kadar kralla arası iyiydi ama kralın metresi Madam Pompadour hakkında yazdığı şiirle yeniden gözden düştü. Neyse ki Prusya kralı Büyük Friedrich ağırlamak istiyordu Voltair’i. Böylelikle üç yıl sürecek Potsdam yaşamı başladı. Burada da düşüncelerini gizlemedi, saraya hoş görünmeye çalışmadı ve yeniden yollara düştü. Cenevre’deki ortam da elverişli değildi Voltaire’in özgürlükçü fikirlerini duymaya. Sonunda, 1760 yılında, İsviçre sınırındaki Fernay’i seçti ve hiç durmadan çalıştı. Eserleri Fransa’da halkın coşkusuyla karşılanıyor ve ihtilal için geriye doğru sayılıyordu sanki. Bir oyununun temsili için gittiği Paris’te binlerce kişi tarafından karşılanan bu yaşlı ve yorgun yazar 1778 yılında, devrimin gerçekleşmesini göremeden öldü. Ancak 1789 Fransız Devriminin düşünsel yapısını oluşturan hiç kuşkusuz Voltaire’di.
Candide...
Oldukça karışık ve aktarılması güçtür “Candide”in konusu. Yine de özetlemeye çalışacağım bu hikaye biraz gülünç, hatta ucuz görünebilir ilk bakışta. Ancak “Candide”in metaforik bir roman olduğu ve Voltaire’in rasyonalist felsefesini edebi bir üründe canlandırdığı unutulmamalıdır. Bu akıl almaz serüven, aynı zamanda iyimser dünya görüşüne; “her şeyin olacağına varacağına” olan inanca bir eleştiridir aynı zamanda.
18. yüzyılda, -Voltaire’in içinde yaşadığı yıllarda- başlar hikaye. Öğretmen Dr. Pangloss’un felsefi iyimserlik görüşlerinin etkisinde olan Candide, Thunderten Tronckh Baronu’nun yeğenidir. Aşık olduğu baronun kızı Cunegonde’u öperken yakalanınca şatodan kovulur. Dış dünyaya kapalı bir ortamda iyimser görüşlerle yetişen bu saf genç, gerçek hayatın acımasızlığıyla tanışacaktır artık. Önce Bulgar ordusuna alınır ve savaşa gider; vahşeti ve ölümü görünce dayanamaz kaçar. Sığındığı Hollanda’da öğretmeni Pangloss’la karşılaşır. Dilencilik yapan Pangloss’tan sevgilisi Cunegonde’un öldüğünü öğrenir. Birlikte Lizbon’a giderler. 1755 depremi ile Lizbon yıkılınca, engizisyon bunun sorumlusunun şehre gelen dinsizler olduğuna karar verir. Pangloss asılır, Candide ölesiye kırbaçlanır.
Candide’i ölümden kurtaran -öldüğü sanılan- sevgilisi Cunegonde’dur. Savaş sırasında askerlerin tecavüzüne uğramış, bağırsaklarından hastalanmış ama hayatta kalabilmiştir. Hem bir bankerin hem de Engizisyon Mahkemesi baş hakiminin metresidir. Candide iki adamı da öldürür, sevgilisi ile Arjantin’ kaçarlar. Orada da vali göz koyar Cunegonde’a. Candide yine kaçar. Bir dolu akıl almaz macera ve rastlantıdan sonra Hıristiyan dünyasını terk edip -uşağı Cacombo ile birlikte- İstanbul’a gelir. Tesadüf bu ya; öldüğünü gördüğü hocası Pangloss ve Arjantin’de bıraktığı sevgilisi Cunegonde, de İstanbul’dadır. Hepsi yaşlanmış, Cunegonde huysuz ve çekilmez bir kadın haline gelmiştir ama Candide aldırmaz buna; evlenirler. İstanbul yakınlarında aldıkları bir çiftlikte huzur içinde yaşarlar. Candide için felsefe ve hayatın anlamı üzerindeki soyut tartışmalar anlamını yitirmiştir; roman Candide’in “biz kendi bahçemizi işleyelim” sözleri ile son bulur.
Edebiyattan çok felsefe
Romanın tarihinde şimdiye kadar ele aldığımız “Don Kişot”, “Robinson Crusoe” ve “Gulliver’in Yolculukları” gibi- metinler, yazarlarından daha çok tanınmışlardı. Oysa “Candide” ismi, Voltaire’in eserlerinden birisi olarak çıkar karşımıza. Bunda, Voltaire’in felsefi etkinliğinin önemi kadar, “Candide”in de edebi anlamda çok başarılı olmayışının rolü vardır. Hikaye öylesine anlatılmıştır ki, birbirinden neredeyse bütünüyle bağımsız bölümler çıkmıştır ortaya. Sadece kahramanlar ve tesadüfler benzer birbirlerine. Kurgu son derece savruk, karakterler ise yapaydır. Bu savrukluk ve yapaylığın nedeni metnin ardındaki çok güçlü düşünsel yapıdır; Voltaire, kendi dünya görüşünü ve farklı anlayışlara olan eleştirisini bir roman olarak ifade etmiştir “Candide”te.
Romanda bir çok gülünç sahne var. Üstelik Voltaire, oyun yazarı olmasının da etkisiyle, en trajik ya da duygulu anları bile birer durum komedisine çevirmesini biliyor ve çok kez insan davranışlarının ardındaki acımasızlığı ve iki yüzlülüğü açığa çıkarıyor. Alman filozof Leibniz ve İngiliz şair Popeun savundukları ve muhafazakar çevrelerden de destek gören iyimser felsefe, sözünü ettiğim durum komedisi, neşeli ve hiciv dolu anlatımla ahmaklığa dönüşüyor. Candide ve dostlarının büyük acılar, tecavüzler, idamlardan sonra hep mutluluğa ermeleri, yani iyimserliğin “haklı” çıkması, aslında iyi sonun akıl dışılığını vurguluyor. Öyle ki, ailesi öldürülen, evi yakılan, ırzına geçilen, bağırsakları alınan ve hayatını erkeklerin metresi olarak sürdüren Cunogonde, bütün bunların onun faziletini arttırmada yaralı olduğunu düşünüyor; ya da asıldığı anlatılan Pangoss -dünyayı iyimser bakıldığında belki de ölmemiş olabileceğinden- bir anda yeniden çıkıyor karşımıza.
Voltaire’in eleştirileri sadece iyimser filozoflarla sınırlı değildir. Savaşa, rasyonelleşmiş askeri düşüncelere, engizisyon yargıçlarına ve engizisyonu yaratan kiliseye, kilisenin yorumlarına, soylu çevrelere, kendini bilgin sanan dönemin içi boş aydınlarına, kısaca 18.yüzyıl dünyasına hiciv yoluyla yapılmış bir saldırıdır “Candide”...!
“Candide”deki maceraları, denizaşırı ülkelere yapılan geziler ve karşılaşılan kötülüklerle, “Gulliver’in Yolculukları”na benzetebiliriz. Gerçekten de Voltaire, İngiltere’de dostluk kurduğu Swift’ten ve kitabından etkilenmiştir. Hıristiyan haçının dolaştığı her yerde insanların yaptığı eziyet hüküm sürerken, insani, demokratik ve ahlaki bir düzen yalnızca hayali Eldorado krallığında vardır. Voltaire, ütopyasını bu hayali ülke özelinde anlatır. Ne var ki burada yaşayamaz Candide. Çünkü dünyevi bir devlet değildir Eldorada... Candide’in sonunda huzuru bulduğu mekan, yine Hıristiyan dünyasının dışındaki Osmanlı devletinin başkentidir. Böylelikle başka din ve kültürlere sıcak bakar Voltaire ve Avrupa’nın soylularla kilise arasında taksim edilen dünyevi iktidarının yaşanmazlığını vurgular.
İngiliz edebiyatı için Swift neyse, Fransız edebiyatı için Voltaire de odur. Her türlü baskıya karşı savaşmış, kiliseyle, boş inançlarla, soylularla ve hatta krallarla alay etmesini bilmiştir. Parıltılı bir zekası ve tutkulu kişiliği ile yazdığı ve hep ezilenleri savunduğu şiirleri, oyunları ve hikayeleri sayesinde Fransız halkının büyük sevgisini kazanmıştı. Aydınlanmacı dünya görüşünün Fransa’da benimsenmesini Voltaire sağlamıştır denilebilir.

A. Ömer Türkeş

Son düzenleyen Safi; 10 Aralık 2015 23:51
Biyografi Konusu: Voltaire François Marie Arouet nereli hayatı kimdir.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
11 Mayıs 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Voltaire'in Yaşam Sırları...

Sponsorlu Bağlantılar

"O kadar mutluyum ki, utanıyorum" Voltaire


Fransız düşünürü Voltaire (1694-1778), neredeyse bütün hayatı boyunca ya hastaydı ya hastalık hastası.
41 yaşında bir arkadaşına yazdığı mektupta "gene" hastalandığından şikâyet etti ve "Birkaç yıllık ömrüm kaldı" dedi.

Voltaire, bu mektubu bitirdikten 43 yıl sonra öldü.

Her Allah'ın günü bir şeyin kanser yaptığı veya kansere iyi geldiğinin açıklandığı bir dünyada yaşıyoruz.
Sıska, sıkı ve sağlıklı yaşamak neredeyse din haline geldi.
Voltaire, kolesterol, trigliserit, AIDS ve kuş gribinin bilinmediği çağların adamıdır.
Bir şeyleri doğru yapmış olmalıydı ki, insanların genellikle kırkına gelmeden öldüğü on sekizinci yüzyılda, 84 yaşına kadar yaşadı ve bir daha kalkmamak üzere yatağa düşünceye kadar aktif bir hayat sürdü.

Voltaire'in uzun ömrünün sırrı ne olabilir?

Uzun yıllar düşünür için sekreter ve uşak karışımı bir şey olan Sebastien Longcahmps, Voltaire'in hep
"İnsanın sağlığı tamamen kendi ellerindedir" dediğini yazdı.
"Bunun üç temel ayağı var derdi: ayıklık, her şeyde ölçülü olmak ve hafif egzersiz yapmak. Kaza dışında, insanın başına gelen bütün hastalıklarda bizi sağlıklı halimize iade etmeye uğraşan doğaya yardımcı olmak yeter.
İnsan aşağı yukarı her zaman diyetinde sıkı olmalı, uygun ve sürekli sıvı almalı ve hep basit şeyler yemelidir.
Yanında bulunduğum süre içinde onu hep bunları yapar gördüm."

Uzun ömrün sırrı

Bunlar büyük bir sır değil aslında. Her şeyde ölçülü olmak aklı başında her insanın uyguladığı bir prensiptir.
Bence Voltaire'in uzun ömrünün sırrı vücudunda değil kişiliğindedir.
Voltaire uzun yaşadı, çünkü mutluydu.
Öğrenmeye meraklıydı ve müthiş zengin olmasına rağmen, bir dakikasını boşa harcamadı.

Ölmeye vakti yoktu.
Binlerce mektup, yüzlerce sahne oyunu, kitap, makale yazdı.
Saray yavrusu evinde her zaman misafir vardı.
"Ben Avrupa'nın hancıbaşısıyım" dedirtecek kadar.
Adaletsizliğe hiç tahammülü yoktu.
İlkel Fransız yargısının hışmına uğramış insanları kurtarmak için, tek başına, tarihe geçmiş kampanyalar yürüttü.
İnsanların hakları olmayan bir dönemde insan hakları için mücadele etti.

Kiliseyle ve bağnaz rahiplerle yaşam boyu dalga geçti.
Ölüm döşeğinde papazlar onu pişmanlık getirmeye, şeytanı lanetlemeye davet ettiklerinde
"Şimdi yeni bir düşman kazanmanın zamanı değil" dedi.

Seksle başı pek hoş değildi.

Bence, Voltaire'in en büyük özelliği yaşamdan zevk almasıydı.
"O kadar mutluyum ki utanıyorum" diye itiraf etti bir arkadaşına.
"Ben neredeysem dünya cenneti oradadır" dedi.
Son bir şey daha var, onu unutmayayım.

Hiç evlenmedi.

_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
26 Haziran 2011       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
François Marie Voltaire (François-Marie Arouet) (1694 Paris-1778 Paris),

Fransız yazar. Asıl adı François-Marie Arouet'dir.

Zengin bir noterin oğluydu. Bir cizvit okulunda öğrenim gördü (1704-1711). Okulu bitirdikten sonra Paris sosyetesiyle, öncelikle özgür düşünceli çevrelerle ilişki kurdu. XIV. Louis üzerine bir yergi yazdığı için on bir ay Bastille tutukevinde kaldı (1717). "Odipus" adlı trajedisinin kazandığı başarı üzerine sarayın gözüne girdi (1718). Bu kaygısız dönem 1726'da sona erdi. Bir şövalyeyle yaptığı bir tartışma yüzünden yeniden Bastille'e atıldı ve oradan kurtulmak için İngiltere'ye sürgün gitmeyi kabul etti. Üç yıl İngiltere'de yaşadı.

Locke ve Hume gibi ünlü filozoflarla tanıştı. Fransa'ya göre İngiltere'nin çok özgür, bilimde de çok ileri olduğunu gördü. Fransa'ya döndüğünde, İngiltere'deki gözlemlerini yansıtan "Lettres Philosophiques" (Felsefî Mektupları, 1734) adlı ünlü incelemesini yayımladı.

Fransız yetkilileri, ülkenin kurumlarına yönelik dolaylı saldırıyı sezerek kitabı yaktırdılar. Voltaire, dostu olan bir markizin şatosuna sağındı. On yıl orada yaşadı. 1745'te kralın tarihçisi ve mabeyincisi oldu. Özgürlükçü düşüncelerinden ötürü yeniden sarayın gözünden düştü.

Prusya Kralı II. Friedrich'in çağrısını kabul ederek Berlin'e gitti (1750). Prusya sarayında üç yıl yaşadıktan sonra kralla arası açıldı. Birtakım başarılı yatırımlar sonucu çok zengin oldu. Ünlü "Ansiklopedi"nin yazarları arasına katıldı (1754). Yaşamının son yirmi yılını İsviçre sınırı yakınındaki evinde geçirdi. "İrène" (1778) adlı oyununun sahnelenmesinden sonra gittiği Paris'te ulusal bir kahraman gibi karşılandı. Heyecan ve yoğun toplumsal yaşantı onu hasta düşürdü. Evine dönemeden öldü.

Aydınlanma çağının seçkin bir temsilcisi olan Voltaire'in, Fransız Devrimi'ni hazırlayan ortamın oluşmasında büyük katkısı vardır. Düşünceleriyle, insan haklarının savunucusu olarak Avrupa kamuoyunu önemli ölçüde etkiledi. 18. yüzyıla damgasını vuran bir yazar oldu. Şiir, oyun, destan, öykü, roman ve eleştiri türünde çok sayıda yapıt verdi, felsefe ve tarihe ilişkin incelemeler yazdı, ayrıca yaklaşık on dört bin mektup kaleme aldı. Voltaire'in şiir ve tiyatro yapıtları kalıcı olamamıştır.

Filozof Voltaire ise öncelikle bir çatışma yazarıdır. Felsefe onun için bir kavga, eleştiri, yergi aracıdır. Derinlik kavgası taşımayan bir filozoftur, her şeyden önce de bir özgürlük savaşçısıdır. İnsanın, yaşamını özgür eylemleriyle geliştirdiğine inanır. Voltaire, tarih çalışmalarıyla çağdaş tarihçilerin öncüsü olarak değerlendirilir.

"Histoire de Charles XII" (XII. Charles'in Tarihi, 1731), "Siècle de Louis XIV" (XIV. Louis Yüzyılı, 1751) ve "Essai sur les Moeurs et l'Esprit der Nations" (Ulusların Töreleri ve Zihniyeti Üzerine Deneme, 1756) bu alandaki en tanınmış yapıtlarıdır. Voltaire'in en iyi ve en kalıcı yapıtları felsefî öykü ve romanlarıdır.

Bu tür yapıtları içinde "Zadig" (1747) ve "Candide ou l'Optimisme"i (Candide ya da İyimserlik, 1759) öncelikle anmak gerekir. Babilli bir genç olan Zadig (yani "gerçeği söyleyen"), erdemli, bilge ve zengindir, ama mutluluk peşinde boşuna koşar durur.

Voltaire, doğunun masal dünyasını kendi öğretici amaçları doğrultusunda kullanır. Onun en tanınmış yapıtı olan "Candide"de, iyi niyetli bir genç olan Candide'nin serüvenlerini konu alır. Dünyanın mutlak iyi olduğunu söyleyen öğretmenine kolayca inanan Candide, kendisini bir ülkeden öbür ülkeye koşturan serüvenleri sırasında kötü ve acımasız bir dünyayla karşılaşır.

Voltaire bu romanda çağının siyasî ve toplumsal yapısına saldırmakla kalmaz, Tanrı'yı ve yaşamın anlamını da tartışma konusu yapar. İnceleme-araştırma türündeki "Dictionnaire Philosophique" (Felsefe Sözlüğü, 1764) ve "Mahomet ou le Fanatisme" (Muhammet ve Bağnazlık, 1743) adlı yapıtları da önemlidir.
MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Temmuz 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  Atelier_de_Nicolas_de_Largillière,_portrait_de_Voltaire,_détail_(musée_Carnavalet)_-002.jpg
Gösterim: 611
Boyut:  341.1 KB

VOLTAİRE
(François Marie AROUET), fransız yazar (Paris 1694-ay.y. 1778). Parisli bir noterin oğluydu; babasına hıncından ötürü, zaman zaman *** olduğunu öne sürmüşse de, aslında P Tournemine’in Cizvit hümanizmi ile Ninon de Lenclos tarzı özgür düşüncenin şaşırtıcı bir çaprazlamasının mirasçısıdır. Voltaire geleceğe iki miras bıraktı: bir yandan M. Homais ve liberal burjuvazinin, öte yandan da mücadeleci gazeteciliğin öncüsüdür. Felsefi yanı bugün bize hafif gelen yapıtının çeşitliliği ve sınırları buradan kaynaklanır Voltaire, zamanının tüm büyük fikirlerine sırt çevirdi ve Buffon'dan Rousseau’ya ve Needham’a kadar, dönemin tüm büyük adamlarını eleştirdi; “iyi vahşi” kuramında olduğu gibi "kabuklar üzerine inşa edilmiş sistemler”i alaya aldı; ama böylelikle yerbilim, biyoloji, toplumbilim, antropoloji gibi kurulmakta olan bilimlere de uzak kaldı, iyi bir tarihçi oluşuysa, dünyayı, onu her zaman cezbeden iktidar mekanizmaları aracılığıyla ele almasındandır.
Bununla birlikte Voltaire, meslek yaşamının başında Philippe d’Orlâans'ı sorumsuzca eleştiren dizeleri yüzünden bir süre taşrada, ardından Bastille'de (1717 -18) gözaltına alındı; CEdipe (1718) adlı trajedisi ile PoĞme de la Ligue (1723) adlı şiirine o sırada başladı. Kısa bir süre sonra üne ve paraya kavuştu, ama Rohan -Chabot şövalyesiyle takışması iyi bir sopa yemesine ve yeniden hapse düşmesine neden oldu. Ancak İngiltere'ye sürgün giderek özgürlüğüne kavuşabildi. Üç yıl devam eden (1726-1728) bu sürgün Voltaire'in düşüncesini ve yapıtını reformcu bir çizgiye çekti. Voltaire siyasal bir trajedide (Brutus, 1730) özgürlüğü yüceltirken, bir yandan da savaşa karşı çıktı (Histoire de Charles XIII, 1731), hıristiyan dogmalarını (Epitre â Uranie, 1733), sözde edebi başarıları (/e Temple du goût, 1733) ve transız siyasal rejimini (Lettresphilo sophiques, 1734) eleştirdi. Voltaire Châ- telet markizinin Franche-Comtö'de Cirey' de bulunan malikânesine çekilerek, takipçilerinden uzakta, kendini edebiyata verdi: trajediyi yenilemeye {Zaire, 1732), uzak ülkeleri ya da Shakespeare'in gözüyle antik Roma’yı konu alarak ulusal tarihi canlandırmaya (la Mort de CĞsar, 1735), ve aşk temasını bir yana bırakmaya (Meğrope, 1743) çalıştı. Buna karşılık komedi türünde (Nanine, 1749) o kadar başarılı olamadı, hatta Mme de Pompadour Crâbil- lon'u Voltaire'e yeğlemişti. Bununla birlikte, saray için yazdığı bazı şiirler (PoĞme de Fonterıoy, 1745) ona Akademi’nin (1746) ve sarayın yolunu açtı. Voltaire saray tarihçiliğine getirildi (1746). Ancak gördüğü ilgiden pek memnun kalmadığı için Zadig (1747) adlı öyküyü kaleme aldı ve Friedrich ll'nin davetini kabul etti. Pots- dam’da geçirdiği üç yıl (1750-1754) boyunca bir yandan majestelerinin dizelerini düzeltirken bir yandan da XIV. Louis asrı' nı (le Siöcle de Louis XIV) [1751] ve Micromâgas (1752) adlı öyküyü yazdı. Bir başka fransızla, Berlin akademisi'nin yöneticisi Maupertuis ile anlaşmazlığa düşünce Prusya'dan aynldı ve Paris'te hiçbir zaman istenmediği için Cenevre yakınına yerleşti. Ama Essai sur les mceurs (1756) ile prostestanları, Pucelle (1755) ile de katolikleri gücendiren Voltaire, PoĞme sur le dĞsastre de Lisbonne (1756) adlı şiiriyle de Rousseau’nun düşmanlığını üzerine çekti. Bu felaket Voltaire'i Candideya da İyimserlik üzerine'yi [1759] yazmaya ve Gex ülkesinde; Ferney'de kendine emniyetli bir barınak aramaya sevk etti. On sekiz yıl boyunca Voltaire orada düşüncenin hükümdar’ı oldu, avrupalı seçkinleri kabul etti, trajedilerini temsil ettirdi (TancrĞde, 1760) ve felsefi öykülerine yenilerini ekledi; bu öykülerinde sonradan görmeleri (Jeannot et CoHn, 1764), siyasal istismarları (1'ingĞ- nu, 1767), rüşveti ve zenginliklerin eşit olmayan bir biçimde dağılmasını (l'Homme aux quarante Ğcus, 1768), töreleri (la Prin- cesse de Babylone, 1768) eleştirdi. Yergi yazılarında “alçağı ezmek”e ve adaletin yetersizliklerini sergilemeye çalıştı: Calas’ ın (1765), Sirven’in (1771) itibartannın iadesini sağlamayı başardı ve şövalye La Bar- re’ın da itibarının iade edilmesini istedi (1766). Aklın zaferi için sürdürdüğü kutsal görevine TraitĞ sur la tolĞrance (Hoşgörü üzerine inceleme) [1763] ve Felsefe sözlüğü'yle (le Dictionnaire philosophique) [1764] devam etti. 1778'de Paris'ten gelen çağrıya olumlu yanıt verdi: görkemli- bir biçimde Akademi'ye ve Comâdie -Français’e kabul edildi. irĞne adlı oyunu Comâdie-Française’de oynanırken, üzerine bir taç konmuş büstü de temsil boyunca sahnede duruyordu. Yorgunluktan bitkin düşen Voltaire aynı yıl 30 mayısta öldü.
Voltaire'in uçarı ve gündelik konuları işleyen şiirlerden büyük şiirsel kurgulara, gösterişli düzyazılardan keskin ve alaycı kısa anlatılara kadar uzanan yapıtının çeşitliliği gerçekten şaşırtıcıdır. Voltaire daha çok bugün artık yavaş yavaş unutulan epik ve trajik yapıtlarına önem verdiği halde, genellikle yazarının adı belirtilmeden yayımlanan ve ancak zaman öldürmeye yaradığı düşünülen anlatıları ve sayısız mektubu yapıtının en canlı bölümünü meydana getirir. Filozof Voltaire, Aydınlan macı filozofların yeni hümanizminin sözcüsü olarak belirir: ruhun selametinden çok bu dünyadaki mutluluğa, metafizikten çok fiziğe, savaşların ve hanedan kavgalarının hikâyesinden çok gündelik yaşamın tarihine önem verir Voltaire’in adı tanrıtanımaza değilse de dinsize çıkmıştı; oysa Kilise'ye şiddetle cephe alması samimi bir yaradanctltğa ters düşmüyordu ve Voltaire Kilise'nin maddiyata düşkünlüğünü her fırsatta yineleyecekti. Siyasal, hukuksal reformlardan yana olan, Fransız devrimi'nin sağlayacağı insan haklarını savunan, ama Diderot ya da Rousseau’nun felsefi atılganlığından da uzak olan Voltaire, burjuva zihniyetinin dinamizminin ve sınırlarının canlı örneğidir. Voltaire, Louis XIV döneminin ve bu dönem edebiyatının hayranı, Corneille'in titiz bir yorumcusu, romantizme cephe alanların çevresinde toplandığı sancaktı. Siyasette eleştirici zihniyet ile sanatta konformizm onun himayesinde birleşirken, Rousseau çelişkili bir biçimde, devrimci radikalizm ve dinsel uyanışın yanı sıra romantik hareketin yükselişine de öncülük edecekti. Goethe' nin dediği gibi “Voltaire nasıl bir dünyanın sonuysa, Rousseau da bir dünyanın başlangıcıdır.”

Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

24 Haziran 2016 / virtuecat Bilim ww
17 Nisan 2011 / ThinkerBeLL Sanat ww
15 Nisan 2011 / BrookLyn Edebiyat
6 Ağustos 2011 / KisukE UraharA Siyaset ww
25 Ekim 2015 / KisukE UraharA Müzik ww