Arama

İdea - Felsefe İlişkisi

Güncelleme: 11 Ekim 2011 Gösterim: 15.948 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ocak 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İdea - Felsefe İlişkisi

Sponsorlu Bağlantılar

Felsefe "İdea" ile ilgilenir. "İdea" genel anlamda "Düşünce"dir. Ama Düşünce sonsuz küçüklükten sonsuz büyüklüğe dek, insanın ruhsallığından evrenin özdekselliğine dek “her şeyi” anlatmak için kullandığımız evrenseldir. Ne yerde ne de gökte, ne insan ruhunda ne de özdeksel evrende “hiçbir şey”, saltık olarak “hiçbir şey” insan düşüncesinin belirlenimlerinden, evrensellerden kaçamaz.

Varolan her şey düşüncenin öznel belirlenimlerinde anlatılır ve varolan her şey kendi nesnel belirleniminde vardır. Varolan her şey bir evrensel olduğu için, türünden, ideal Biçiminden, belirli ideasından pay aldığı için vardır. İdeadan, Biçimden, evrenselden yoksun bir şey “hiçbir şey”dir, bir varlık değil ama yokluktur, olmayandır. Ve bilinemeyen, belirlenimsiz olan var olamayandır.

Bireysel şey, İdeadan yalnızca pay alan şey, belirlenimini kendinde değil, ama İdeada bulan nesne geçicidir, sonludur. Yiter. İdeanın, Biçimi varoluşu duyusalın, fizikselin, bireyselin varoluşu gibi değildir. Pisagor Teoremi fiziksel üçgenler üzerinde varolmaz. Duyulur-üstü, fiziksel-üstü varoluşu salt kuramsal düşünce içindir. Sonsuzluktadır ve sonsuza dek varolur. Görgül Zaman ve Görgül Uzay arı düşüncenin, İdeanın çevresine çit çekmez. İdea Türlerin, Biçimlerin olmadığı görgül evrende Türlerin ve Biçimlerin ideal olanağıdır. Dünya oluşurken, yaşam oluşurken, insan oluşurken, İdealar tümünün Biçimi, tümünün Belirlenimleridirler. Onların varoluş biçimleridirler, onların doğa yasaları, onların matematikleri, onların özsel nitelikleridirler. Duyusal değildirler, görülmezler, dokunulmazlar, koklanmazlar ve ölçülmezler. Varlıkları yalnızca düşünce içindir. Ve böyleyken duyulur bireyselden çok daha başka, çok daha güçlü, çok daha yüksek bir anlamda gerçektirler. Eğer varlık kalıcılık ise, duyulur bireyseller değil ama evrensel İdealar gerçek varlıktır. Eğer varlık güç ise, sonlu bireyseller değil ama evrensel İdealar güçtür. Eğer varlık değişilmezlik ise, evrensel İdealar değişmezdir.

Felsefe, başından bu yana, ideal belirlenimlerin bilgisidir. Bu bilim özsel olarak “Mantık”tır, özsel olarak “Us”tur. Tüm öznel geçicilikten, tüm yanlışlıktan özgür Nesnelliği konu alır, düşüncenin tüm dışsal güdülenmesinden bağışık özgür deviminin, eytişiminin açınımıdır. Eytişim İdeanındır, onun doğasıdır, onun özüdür, onu bir dizge yapan dinamiktir. İnsan düşüncesi aynı İdeanın etkinliği, eytişimi, gerçekliğidir. İnsan usu aynı İdeanın gizilliğidir. Ve gizilliğin edimselleşmesi ne denli olanaklıysa, insanın gerçekleşmesi o denli zorunludur. İdeada zorunluk olan şey insanın özgürlüğüdür.

Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Son düzenleyen asla_asla_deme; 11 Ekim 2011 14:31 Sebep: Sayfa Düzeni
HipHopRocK - avatarı
HipHopRocK
Ziyaretçi
3 Nisan 2009       Mesaj #2
HipHopRocK - avatarı
Ziyaretçi
İdealar Kuramı

Sponsorlu Bağlantılar
"İdealar kuramı", felsefede önemli bir prensip olarak Eflâtun tarafından ortaya atılmış ve episteme anlayışından doğmuştur. Gerçek bilginin temelinin ancak idealar dünyâsında bulunabileceği temeline dayanır.

İdea nedir?

idealar kurami her ne kadar da en genel anlamda zihinde olusan ve belirli anlayis formlarina donusen,bugun 'duyumsanamaz'gorusunu koruyan algilamalar dizisi olsa da idelalar daha cok basitce, yasantimizin,bellekteki akisinin kendimiz tarafindan ve tarafimizdan olmayan bir dizi kontrol mekanizmalarinin olusturdugu bir cesit sayisal kolajlar dizisidir;bir baska ifadeyle;zihin, bellege kaydolan verileri saklar ve biz hafiza bolumunun gucune ve seciciligine bagli kalarak istencimiz veya beklentilerimiz ekseninde kimi veriler -yeni benzer veya olmayan bilgiler-olustururuz.Zihinde dogan bu yeni bilgi butunu ,sonrasinda dis dunya(nesneler dunyasi)ile tutarliliklarini iliskilendirir.Ortaya cikan bu dusunsel butun, fiziksel ortam ile -zaman,onun icindeki gerceklik, gorelilik ve en onemlisi bellegi ikna ediciligi ki bu,ayni zamanda fizksel olana aykiri gelmemesi anlami tasir-kendisini soz konusu gerceklikte kabul ettiren yeni bakis acisina verilen kuramin 'soyut'sistemlenen bilgiler dizisidir.

Kuramın Temelleri

Eflâtun, Herakleitos'çu öğretiden alarak idealar kuramına taşıdığı "Evren'de değişmeyen ve aynı kalan hiç bir şey yoktur, her şey akar" mantığından hareketle, "mâdem ki Evren'de değişmeyen hiç bir şey yoktur, o halde, gelip geçici bilgilerin (göreceli/relatif gerçeklerin) değişmez ilksiz ve sonsuz, hep aynı kalan asılları olması gereken gerçek bilgiler, (idealar) bu Evren'in dışında bir yerlerde olmalıdır" sonucuna varmıştır. Eflatun, bu düşünceleri ile felsefeye çok önemli boyutlar getirmiştir.
Eflâtun'un idealar kuramı, hem mantık, hem de metafizik içeriklidir.
  • Kuramın mantıksal dizini, Parmenides'in "eğer dil bir saçmalık değilse, sözcükler bir anlam taşımalıdır. Üzerinde konuşulsun veya konuşulmasın, var olan nenleri anlatmalıdır" tezinden hareket eder. Örneğin, doğru olarak, "bu at'tır" diyebileceğimiz pek çok hayvan vardır. Bir hayvan, atlara özgü genel yapıyı taşıdığında "at"tır. Dil, "at" gibi genel mana içeren sözcükler olmaksızın yaşayamaz. Bu sözcük eğer bir şeyi betimliyorsa, bu her hangi bir "at" değil, evrensel "at" kavramıdır. Bu kavram, her hangi bir at doğduğunda doğmaz, her hangi bir at öldüğünde de ölmez. Bir varlık da değildir. Uzay'da bir yer kaplamadığı gibi, zaman ile de sınırlandırılamaz.
  • Kuramın metafizik bölümüne göre "at" sözcüğü, belirli bir düşünsel (ideal) at'ı, Tanrı'nın yarattığı tek bir at'ı, ilk ve ana örneği, kalıbı betimler. Tek tek atlar, ideal at ile ortak bir yapıya sahiptirler. Bu ortaklık, az ya da çok eksiktir (kopye tam ve yetkin değildir). Bu yüzden tek bir at ideası ve çok sayıda at vardır. Düşünsel (ideal) at gerçek, tek tek atlar görüntüseldir.
  • Temel düşünce yapısı itibariyle "Batı metafiziği"nin kurucusu olarak anılan Eflatun, bu düşünsel zincirin ilk halkası olarak kabul ettiği "ruhun ölmezliği" kavramını, alışılagelmiş mythos halinden soyutlayarak, daha sağlam temellere oturtması gerektiğini de hissetmiştir. Bu noktada, ruhun ölümsüzlüğü yanında, idealar dünyasından geldiğinin ve kökünün orada olduğunun da belirlenmesi gereklidir.


Benzer Konular

6 Ekim 2011 / ThinkerBeLL Felsefe
1 Kasım 2012 / ThinkerBeLL Fizik
16 Temmuz 2013 / _Yağmur_ Felsefe
16 Temmuz 2013 / _Yağmur_ Felsefe
16 Temmuz 2013 / _Yağmur_ Felsefe