Arama

Post Pozitivizm

Güncelleme: 19 Eylül 2008 Gösterim: 10.110 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Mart 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Post Pozitivizm
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Post pozitivizm, 20. yüzyılın başından itibaren pozitivizme yönelik geliştirilen eleştirilerle birlikte bicimlenen ve bilim felsefesindeki tartışmalarla 60'lı yıllarda belirginleşen pozitivizm sonrası bir kuramsal/felsefi bilim düşüncesini belirten akımdır.

Tarihsel Konum
Bu süreci, özellikle, bilim felsefesine belirli bir statü kazandıran mantıksal pozitivizmin ortaya çıkışından itibaren ele almak mümkündür. Ancak asıl olarak post pozitivizm akımını biçimlendiren zaman dilimi, niteliğindedir, yani bir kopuşu ifade eder; bazılarına göreyse mantıksal pozitivistlerle bir süreklilik halinde Kuhn görüşlerini geliştirmiş ve onların bir devamı olarak düşüncelerini ortaya koymuştur.Pozitivizmin eleştiricileri ve post pozitivizm başlığı altında değerlendirilebilecek diğer bilim felsefecileri ve kuramcılar ise birbirlerinden çok farklı yönelimleriyle bilinen 1960'lı yıllardan itibaren ve mantıksal pozitivizmin gündeme getirdiği soruların ve yolaçtığı sorunların aşılmasıyla belirginleşir. Thomas Kuhn'un çalışmaları bu yönelim için temel ve kurucu sayılmaktadır. Bazı bilim tarihçilerine göre Kuhn'un çalışmaları bir devrimAlexander Koyre, Karl Popper, Paul Feyerabend olarak belirtilebilinir. 20. yüzyıl felsefesinin en önemli bölümlerinden ve kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Bilgi, bilginin gelişimi,bilim, bilimin ilerlemesi, bilimsel bilginin nesnelliği, paradigma, görelilik, tarihsellik, doğruluk, yanlışlanabilirlik gibi eksenlerde yürütülen tartışmalarla gelişen post pozitivizm hem genel olarak bilim düşüncesinde hem de diğer kültürel ve düşünsel alanlarda etkili olmuştur.

Felsefi Konum
Post pozitivizm, pozitivizmin akla ve bilimin ayrıcalıklı özelliği olarak deneye verilen konumun eleştirisi üzerinde yükselir. Pozitivizm böylece bilimi tarih-dışı salt bir ussallık biçimine sokmakta, bilim-dışı ve akıl-dışı ögeleri tamamen dışta bırakmaktadır; ve daha en başından bu noktalara yöenlik ciddi itirazlara maruz kalır. Koyre, bunun olanaksızlığını çeşitli çalışmalarıyla gösterir ve bilimin tarihten soyutlanamazlığını ortaya koymaya çalışır. Bilimsel gelişme olarak kabul edilen gelişmelerde ona göre akıl-dışı ögelerin varlığı bu nedenle yadsınamaz.
Popper ise mantıksal pozitivizmle bağlantılı olmuş, ama temel bilim anlayışlarında farklı ve eleştirel bir yönelim göstermiştir. Sınanabilirlik Popper için, bilimin teml ölçütüdür; ancak pozitivizmin önemli yaklaşımlarından olan doğrulanabilirlik konusunda itiraz eder, çünkü bilimin temel yaklaşımı tümevarım olamaz. Popper'a göre bilimin ayrıcalıklı ilkesi yanlışlanabilirlik ilkesidir.
Thomas Kuhn, felsefi alanda, bilim düşüncesini, pozitivizm karşısındaki yapılan eleştirilerin en kesin haliyle ifade eder. Öyle ki Popper'ın yaklaşımı bu tutum karşısında tamemen pozitivist bir konumda görünür. Bilim tarihine paradigma kavramını sokan Kuhn, bilimin belirli paradigmalarla işlediğini, bilimsel gelişmeninse belirli bir anda geçerli olan paradigmanı değişmesine yol açan devrimci bir kesintiyle meydana geldiğini belirtir. belirli bir dönemde belirli bir paradigmanın geçerli olmasının ise, o paradigmanın ayrıcalıklı bir rasyonelllik ya da doğruluk niteliğine sahip olmasından ileri gelmediğini, bunun tarihsel, sosyolojik, ve değer yargılarının da içinde bulunduğu bilim-dışı öğelerin bütünlüğünden geldiğini öne sürmüştür. Böylece bilim alanına göreli bir yaklaşım tarzıyla yaklaşılmış olunmaktadır.
Fayerabend bu yönelim en uç noktasını oluşturuyor. Fayerabend açık olarak pozitivizmin temelini oluşturan "yönteme hayır" demiştir ve "akla veda" etmiştir; Batı toplumun ve kültürünün kendini ayrıcalıklı kıldığı akıl ve bilimsel yöntemin neden iddia edildiği olamayacağını ve olamadığını göstermeye yönelmiştir. Bu eleştirilerinin üzerinden Feyerabend, "özgür bir toplumda bilim"i ve yeni bir akıl ve bilgi biçimini önermeyi dener.
efendi006 - avatarı
efendi006
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #2
efendi006 - avatarı
Ziyaretçi
POZİTİVİZM

Sponsorlu Bağlantılar
Positivism, bilim ve bilimsel yöntemin bilgiye ulaşmak için tek geçerli yol olduğunda ısrar eden bir filozofik harekettir. Burada olguların varoluşları (ontoloji) ve bunların dildeki sözcükler yrdımı ile tanımlanması (epistemoloji) ve bu sözcüklerin farklı soyal guruplar tarafından algılanış şekilleri (semantik) özel bir önem taşır. Bilim ve bilimsel yöntem dışındaki bilgilenme şekillerini kabul etmediği için spekülatif felsefe, metafizik ve dinlerle çelişme ve çatışma halindedir. Pozitivizm sosyal ve tarihi olgu olarak dinleri yadsımadığı halde dinler kanalı ile önerilen bilgi ve önerileri geçerli kabul etmez. Bilimin Empirik (deneysel) geleneğinin bir türevi olarak Positivizm, 19. yüzyıl başlarında Comte De Saint-Simon tarafından öne sürüldü. Sonraları Auguste COMTE, Ernst MACH ve diğer filozoflar aracılığı ile 20. yüzyılda da düşünce dünyasındaki etkisini sürdürdü.

Geleneksel ve spekülatif düşünceye karşı olumsuz tavır özellikle Auguste COMTE da gözlenmektedir. COMTE, metafizik ve spekülatif düşünceyi durağan, anlamsız ve yararsız bilgi kaynakları olarak reddetmektedir. COMTE göre dinsel metafizik düşünce insanlığın geri bir dönemine ait olgudur ve bilim insan kavrayışını daha ileri bir düzeye getirmiştir. COMTE insanlığın birlik, uyum ve ilerlemesi için bilim adamlarının yönetiminde bir "Sociocracy" yönetimi öngörmekte idi.

Bir fizikçi olan MACH ın ilgisi ise daha ziyade fiziksel olgular üzerinde yoğunlaşmaktadır. Gözlem,deneyim ve hipotez paradigmasına oturan fiziksel yaklaşım MACH a göre, gerçek bilgi edinme sürecinin standart modelidir. İnsan gözlemine dönüştürülemiyen her düşünceye kuşkulu olarak bakılmalıdır.

Sosyolojik olguların kendi iç dinamikleri ve genellikle rasyoneller yerine kollektif irrasyonellere bağımlı olmaları, Doğrudan deneyimsel irdelemeye indirgenememeleri Positivizmin toplumsal hipotezlerinin 20. yüzyılda yeniden değerlendirilmesine yol açtı. positivizm felsefe ile ilgisini yeniden tanımlama durumunda kaldı ve bunu bilimsel dilin tanım ve analizine indirgedi. 20. yüzyılın ikinci yarısında dış dünyanın insan aklındaki yansıması ve bunun ne kadar gerçekle uyum halinde olduğu büyük ilgi gördü ve Analitik yöntemleri vurgulayan Mantıksal Pozitivizm (Logical Positivism) akımı doğdu.

Benzer Konular

5 Mayıs 2012 / Mystic@L Felsefe
4 Ekim 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
10 Şubat 2007 / Asi-BeL Felsefe
18 Aralık 2012 / şirivan Soru-Cevap
9 Aralık 2015 / _KleopatrA_ X-Sözlük