Arama

Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv] - Sayfa 113

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 495.627 Cevap: 1.997
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Temmuz 2006       Mesaj #1121
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hadi Bembeyaz Sıcacık Karlar Çizelim

Sponsorlu Bağlantılar
Ey kalbim!..Hatırlayacaksın,sessiz sessiz ağlarken başımı dizlerine koyduğumda,kimse
yoktu yanımda.Yalnızdık seninle can dostum,yalnızdık...Atışların hızlanırdı hezeyanlarımdan,kanın çekilirdi damarlarından.Gözlerim susmazdı hani,senide esir edip yaşlarına.Sabahları yalnız inerdik,bir sen,birde ben.Anlamazdı hiçbir arkadaş,dinlemezdi hiçbir yoldaş.Biz iki divaneydik seninle...

Ben dıştan,sen içten selalerin bendini yıkardık ağıtlarımızdan.Kimse duymazdı ama,kimse düşünmezdi bizim düşündüklerimizi...

İki divaneydik seninle kalbim! Kimse anlamaz,ama herkese anlatırdık derdimizi.Yaramaz bir çocuğun çığlıklarını çoktan geçmişti dilimizin söylediği sahipsiz türküler.Hani düşünürdük derin derin.Aynı sorularla bulanırdı toz pembe rüyalarımız.Bizden başka yokmu derdik buradan bakan bir iki divane...Sorardık hani kimsenin düşünmeye bile cesaret edemediği soruları.Çekiliverirlerdi simalar çevremizden.Hatırlıyorsun mutlaka,mızraklara saplanmış kuşlara deniz suyundan yuva yapışımız,başı dimdik duran beyaz güvercinleri kafeslerinden salışımız ve ağıtlarımız yalnızlığımızın tarifi oldu...Aldatılmışlık değil,aldanmışlıktı bizi yıkan o zamanlar...

Değil mi dostum.değil mi sırdaşım nasıl terk ettiler bizi?Nasıl koydular önümüze tek düze tabuları?..Ahkam kesmek marifet oldu,zincirleri günün modası diye taktılar boynumuza.Ağıtlarımıza yalancı nenniler diyip,anlamadılar onuru gurura karşı yarıştırdığımızı.Kavgalardan nefret ettiğimizi ve güneşin doğuşuna mevzilendiğimizi anlamadılar.Neden biliyor musun kalbim?Çünkü biz yalnızdık karanlık gecelerin gri yıldızlarında...Başabaşa ağladıkta hışkıra hıçkıra dönüp bakan olmazdı.Gülüp geçerlerdi bize.Biz kurtaramayacaktık çünkü dünya yı.Sende atan sevgi,bende yeşeren sabır yetmeyecekti onların prangalarını çözmeye....

Çiftliklerde meleyen koyunları gösterdiler bize.Nereye çeksen oraya giden,hani boynundan urganı eksik olmayan,hani yumuşacık tüyleri olan koyunları işaret ettiler.Halbuki biz çoktan çizmiştik,insan figürünün dahi karışmadığı tabiat manzarasını.Masmavi göklerden sevgiyi indirip,dallarada hoşgörü meyvaları koymuştuk.Ama resimdi işte,alt tarafı bir tabloydu.Hatırlayacaksın kalbim,rengarenk boyalarla süslediğimiz o tabloyu nasıl silerdi sadece o kara lekeler.Kimse görmezdi kendi çiziktirdiği işaretlerden başkasını...Herkes bir"ben"di kendinde,hatırlıyormusun vefakarım?..Sana da,banada,"biz" olmak düştü yinede bir beyaz nokta gibi hayatımıza...Az ağlamadık,az vurmadık umutlarımızı duvarlara,az bağırmadık sağırlığımızı unuttuklarımıza...Ama yinede çıktık düze "biz"...Sen ve ben kalbim...sen ve ben....

Hatırlarım şimdi o karanlık gecelerde yardıma koşmaya çalışan bir kaç iyi insanıda...Dokunamadığımız,yanımıza çağıramadığımız,uzaklardan bakıştığımız birkaç iyi insan vardı ya kalbim...Evet dostum,isimleri bile hala bizde değil mi?.."Gül dikenleriyle güzeldir" diyemeden tutp yapraklarımızla koparırlarken çiçekliğimizi,sert ama vefalı bir sonbahar rüzgarıda vardı,en kavurucu yazlarda.Bilirim unutmazsın kalbim....

Belki çilekeş bir yağmurun,yahut en yanlız kalabalıklarda ardımıza düşen küçücük ama bembeyaz bir bulutun hatrına bu tebessümlerimizMsn Happy...Arkamızdan uzanıp boynumuzu sıkmaya çalışan ayrık otlarına inat.Binin içinde birde olsa,tek gamzesiyel özgürlüğü getiren bir kelebek hatrına belki hayata sırt çevir meyişimiz...

Ne dersin kalbim?..Acılara gülmek senimi gerektirir,yoksa senimi getirirsin acıların peşine düşen umutları?Bilmem ki çilelim,kalk hadi,tamamlıyalım yarım kalan tablomuzu,hatta orta yerine bakışları düşmemiş gök gözlü bir çocuk konduralım..Çarpma öyle hızlı hızlı bedenime...Yeni bir cesaret için bende ümitle korku arasındayım...

Tuvalimiz beyaz değil lakin,bilsen kapkara kömürden bile...Ama sevgiyse herşeye rağmen ve umutsa martıların hatrına...Hadi kış manzarası çizelim bembeyaz.Kimse karışmasın gönlümüze.Sabahlardaki kömür bile siyah olmasın tam tamına..Hadi, hadi bembeyaz sıcacık karlar çizelim,adı "umut" olsun...Ve orta yerde bütün gülücükleriyle başı dimdik,gözleri sıcacık bir çocuk kartopu tutsun.....


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #1122
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Gülüm

Sponsorlu Bağlantılar


Yıl 1979.bursa iktisadi ve ticari ilimler akademisi iktisat bölümü 1.sınıf öğrencisiyim. Kastamonu’da bir köy Okulu’ndan sonra Göl Öğretmen Lisesi’nde altı yıl yatılı olarak okudum. köy hayatını bilirsiniz.çocukluk yıllarım kışları okul,yazları ise hayvan otlatmakla geçti.babamın öğretmen olması dolayısıyla mıdır bilemiyorum,biraz farklıydım diğer köy çocuklarından ben.küçük cep radyosu hep yanımdaydı.radyo oyunlarını dinlerdim.arkası yarın diye bir kuşak vardı,şimdiki TV dizileri gibi hiç kaçırmazdım.şarkılar,türküler dinlerdim.dışarıdaki dünyayı radyodan öğreniyordum diyebilirim.

öğretmen lisesi yıllarında,sinemayla tanıştım.okulumuzun sinema salonu vardı ve sadece cuma,cumartesi akşamları film gelirdi.çoğunlukla da yerli filmler oynardı. okulumuzda kız öğrenci sayısı oldukça azdı.bütün yatılı öğrenciler
erkekti.sadece okul görevlilerinin kızları ve civar köylerden bir kaç kız öğrenci vardı o kadar.yaklaşık bin öğrencinin okuduğu bir okulda 15-20 kadar.

bu yüzden kızlar benim için ,sanki yaşadığımız dünyadan birileri değildi.radyodan dinlediğim oyunlarda,izlediğim filmlerde,okuduğum romanlarda hep sevdiği için acı çekenler vardı.Leyla ile Mecnun,Kerem ile Aslı,Ferhat ile şirin gibi halk hikayelerinde bile böyleydi bu.yerli filmlerde de sonu mutlu biten bir aşk hikayesine rastlamadım ben.

O dönemlerde şiirler,küçük hikayeler yazmaya başladım.bir köy çocuğuydum ve yerli filmlerin bende oluşturduğu düşünce,şuydu : sevgi benden hep uzak kalacaktı.sevilmek için zengin olmak gerekti. bu olası mıydı?hayır.o halde
kendi içimde yaşamalıydım sevgilerimi.şiirlerde yaşamalıydım.hep defterlerimde sevdim ben,orada söyledim hissettiklerimi,istediğim yanıtları da orada alabildim rahatça.çölleri rahatça aştım,dağları kolayca deldim.
Ta ki ona rastlayıncaya kadar.üniversitedeki ilk günlerimden biriydi.Sınıfta bir taraftan hocayı dinliyor,bir taraftan da yanımdan hiç ayırmadığım şiir defterine bir şeyler karalıyordum. birden omzuma bir el dokundu.
-affedersiniz şiir mi yazıyorsunuz. döndüm.radyo oyunları sustu,filmler koptu.ilk gördüğüm uzun, siyah saçlar
ve onların arasında bir yüz..hayalimde bile oluşturamayacağım,anlamlı..insana hafif bir yağmurdan sonraki bir bahar
günü huzurunu veren bir yüz.

-‘evet’ dedim usulca.
-okuyabilir miyim

defterimi uzattım.okumaya başladı.ellerindeki yüreğimdi.ondan sonraki günlerde ben yazıyordum..o okuyordu.o okuyordu ben yazıyordum.yüreğim sanki defterlerden çıkacağı günü beklemişti ,coştukça coşuyordu.
olacakları bilseydi hiç çıkar mıydı defterlerin arasından? günler geçtikçe arkadaşlar çoğaldı.bu arada aynı sınıftan bir arkadaşın onunla ilgilendiği haberini almıştım.benim onunla şiir dostluğumu bilen ortak arkadaşlarımız değişik haberler getirip duruyorlardı.

-duydun mu?bu gün pastanede buluşmuşlar.

dünyam kararıyordu.defterlerimin sayfaları sararıyordu.şiirler ağlıyordu.okula gitmemeye başladım.bu günlerde bazen şiir defterlerimle birlikte,ders notlarını da alıyor,derste aldığı notları bana da yazabileceğini söylüyordu.
dedikodu muydu hala bilmiyorum,ama ortalıkta hep onunla,onu sevdiği söylenen diğer arkadaşla ilgili haberler dolaşıp duruyordu.bu dönem zarfında ben de sadece bir kez duygularımı açabildim.çok zor ve çok kısa
oldu tabi ki.

-arkadaşız ve böyle kalalım gibi yanıtları anımsıyorum sadece.

okulmuş,dersmiş,hayatmış her şey bitti.her gün odama kapanıyorum,bir kaç şişe bira..biraz leblebi...şarkılar...sigara dumanları ve şiir defterlerim. epeyce bir süre devam etti bu böyle.bir sabah kalktığımda ev arkadaşlarımdan biri saçlarıma bakıp duruyor.

-ne var dedim.
-saçların gitmiş dedi.

aynaya koştum.saçlarımın arasında aşağı yukarı altı-yedi santimetre çapında bir alan dökülmüş gitmişti.
o gün arkadaşlardan borç para aldım,koşa koşa bir doktora gittim. doktorun ilk sorduğu soru:

-öğrenci misin?aşık mısın oldu.
-her ikisi de diye yanıtladım.
-saçkıran olmuşsun sen dedi.iki türlüsü vardır bunun.birincisi üzüntü ve sıkıntıdan,diğeri de mikrobik.seninki üzüntü ve sıkıntıdan olmuş. bir kaç ilaç yazdı.ilaçları aldım ve eve gittim.ilaçların yanında bir kaç şişe de bira.ilaçları kullanmaya başladım,ama suyla değil birayla içiyorum. bir iki gün geçti böyle.bir akşam yine ilaçlarımı içiyorum.dışarıda hafif yağan bir yağmur...hava karardı kararacak. bir elimde sigara,bir elimde haplar..bira şişesi hazır.ilaçlarımı banyoda içiyorum çoğunlukla.bir taraftan da saçlarıma bakıyorum çünkü. hapları ağzıma doğru götürürken,beynimde birden bire şimşekler çakmaya başladı.biraları lavaboya dökmemle birlikte,ağzımı musluğa
dayadım...içtim.. içtim suyu.

sokağa fırladım sonra.yağmur,soğuk ve karanlık.yürüyorum hızlı ..hızlı. yürürken düşünüyorum...evden çıkıp caddeye ulaşıncaya kadar 100 metre kadar bir mesafe var.o mesafede 18 yılı yeniden yaşadım sanki.bir roman aktı
gitti yüz metrede.annem,babam,çocukluğum.. köyüm,radyo oyunları,filmler,şarkılar ,türküler... sevmek bu olmamalıydı herhalde.ben sevgilerimi,bir tutam saçın dibine onları kurutsun diye mi dökmeliydim.ben anamın,babamın umutlarını şişelerde mi bitirmeliydim.

Caddeye çıktığımda birden onu gördüm.
*****
Aradan 26 yıl geçti.şu anda onu gördüğüm andan sonra, o güne ait (ama sadece o güne)hiç bir şey anımsayamıyorum.konuştum mu?konuşmadım mı? konuştuysam neler söyledim,bilemiyorum.
******
Sonraki günlerde normal yaşantıma döndüm.şiir defterime sarıldım yeniden.o günlerde onun için son şiirimi yazdım.adı: gülüm’dü ve:

‘ben kalmışım sensiz
bir şey mi ki gülüm.’ diye bitiyordu.bu benim direnişimdi bir bakıma.

onunla bir daha hiç konuşmadık bile diyebilirim.yalnızca bu olaydan iki yıl sonra bir gün,teneffüste sınıfa girdiğimde elinde bir ders kitabının arasına koyduğu,başka bir şeyi okuduğunu gördüm.

O BENİM ŞİİR DEFTERİMDİ.

BOYRAZ06 - avatarı
BOYRAZ06
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #1123
BOYRAZ06 - avatarı
Ziyaretçi
» HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI
Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.. Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı. "Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk.. "Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" dedi, hocası.. "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi: "Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm." Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı. "Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!." Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına.. "Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi.. "Ben de hayallerimi.."..... O orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı. Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen, geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi, "Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım. Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."
BOYRAZ06 - avatarı
BOYRAZ06
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #1124
BOYRAZ06 - avatarı
Ziyaretçi
Ben Bir Meleğe Aşık Oldum Kader ızdırap ağını ömrüme örer gibi,mutluluk senin neyine, aşk senin neyine gerek be Yavuz Emre derdim kendi kendime.Şu dünyada ne sevenim nede sevilenim var, yalnız geceler bana oldu yar, gözlerim uykusuz, dudaklarım susuz, ellerim boş, gönlüm ezelden sarhoş. Dertlerim kör bir kuyu, dost bildiklerimin kötü huyu, herkesin gönlü karalı, benim kalbim yaralı. Haykırıyorum, uzatıyorum ellerimi, duyan yok sesimi, boğuluyorum kaldım nefessiz, gömülüyorum, ölüyorum kefensiz. Sevgi satılık, saygı satılık, aşk satılık, can satılık, kuyuda üstüme kum attılar, her yer oldu bataklık.Ve öldüm.Gelen yok mezarımın başına, çekilen bu dertler, acılar, kederler boşuna. Ama bazılarının da gidiyor hoşuna. Ama bir gün geldi, önce serin güzel bir yağmur yağdı. İçim ferahladı, ardından güneş çıktı, toprağım canlandı, bir filiz verdi toprağım, bu filiz zamanla büyüdü ve tüm toprağımı, tüm bedenimi sardı,eşsiz bir kokusu ve güzelliği vardı.Toprakta çürümeye terkedilmiş kalbimi sardı bu koku ve güzellik. Derken gözlerim açıldı. Kalbim çalışmaya başladı, bedenim yeniden canlandı. Ve artık tüm kokuyu, tüm güzelliği bedenimin her noktasında hissetmeye başladım. Ardından bir ses duydum, beni çağırıyordu, sese doğru yöneldim ve bana sesleneni gördüm. Nuruyla gözlerim kamaştı, gözleriyle kalbim hızla çarpmaya başladı, sesiyle içim ısındı. Bu tek bir şey olabilirdi. Yüce Allah’ım bu bir melekti. Birden gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Bunu gören melek yanıma gelip ağlama, artık acılar yok, artık yalanlar yok. Bu fani dünyada ben varım artık yanında dedi. İşte o an ben bir meleğe aşık oldum. Beni dirilten, beni baştan yaratan, bana güç veren, bana değer veren meleğe. Yani sana Aşık oldum
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #1125
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Resim

Bir zamanlar bir köyde mavi gözlü, sarı saçlı ve çok güzel bir kız yaşarmış. Bu kız hayata olan bağımlılığıyla bütün köyün sevgisini kazanmış. Bu kızın resime karşı büyük bir ilgisi varmış ve şehire resim okuluna gitmiş. Okuldan mezun olduktan sonra bu kız bir resme başlamış ama yaptığı resmi kimseye göstermemiş.

Birgün bu kız merdivenlerden düşmüş ve ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmış ama kız yolda ölmüş. Annesi de kızının gözlerini bir kuruma bağışlamış. İki hafta sonra kadının evine bir genç gelmiş.

Bu genç kızın gözleri ile dünyayı yeniden görmeye başladığını söylemiş ve kadına çok teşekkür etmiş. Kadının o anda aklına kızının yaptığı resim gelmiş. Kızının odasından resmi aldığında büyük bir sürprizle karşılaşmış... Kızın yaptığı portre aynı gelen çocuğa benziyormuş yalnız kızın resimde tek tamamlamadığı yer gözleriymiş..
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #1126
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Gümüş Balığı



Zamanlardan bir zaman küçük bir kıyı kasabasında genç bir balıkçı yaşarmış.

En büyük hayali senelerden beri kimsenin göremediği ama dillerde efsane olmuş gümüş balığını yakalayabilmekmiş. Çok parlak, upuzun kuyruklu bir balıkmış bu gümüş balığı. Her gün daha güneş doğmadan küçük sandalıyla denize çıkar, gece hava kararana kadar da dönmezmiş.

Bu gence sevdalı bir kız varmış. Kız her sabah kimseye görünmeden sessizce genç balıkçının gidişini izler, akşam da dönmesini beklermiş. Balıkçıysa o kadar çok istiyormuş ki gümüş balığını kızın farkında bile değilmiş.

Günler böyle akıp gidiyor, kızın aşkıysa kalbinde büyüyüp duruyormuş. Bu aşk artık acı veriyormuş genç kıza.

Bir gece yatağında doğrulup dua etmeye başlamış. "Ne olurdu sanki gümüş balığı kadar değerim olsa gözünde, onu özlediği gibi özelese, onu beklediği gibi beklese, onu aradığı gibi arasa, onu sevdiği gibi sevse beni Tanrım"....
Ve uyumuş.

Gün doğmadan hergün yaptığı gibi gizlice balıkçıyı uğurlamaya gitmiş. O gün çok güçlü bir fırtına varmış. Hiçkimse balık için denize çıkmazken, genç adam tutkusuna yenilerek küçük sandalıyla açılmaya başlamış.

Genç kız, "Madem" diye düşünmüş, "Madem benim aşkımı gözün bile görmezken, o balık için ölümü göze alabiliyorsun, bende kendi aşkımı denizlere gömüyorum"... Kendini denize atmış ve ölümü beklemeye başlamış.

Ama ölmüyormuş. Anlayamamış önce, suyun altında nasıl nefes alabildiğine aklı ermemiş. Birden geriye doğru baktığında, upuzun, pasparlak kuyruğunu görmüş. İnanamıyormuş...

Durmamış, hemen genç balıkçının teknesini bulmaya onu kurtarmaya gitmiş. Ama artık çok geçmiş. Balıkçının küçük sandalından geriye parça bile kalmamış. Cansız bedeni dalgalar arasında sallanıp duruyormuş. Upuzun pasparlak kuyruğunu göstererek boşu boşuna seslenmiş cansız bedene, "bak işte, istediğin gibi oldum, artık gör beni"

Genç kız gözyaşları içinde sevdiğine ilk ve son kez sarılmış. "Hayalini kurduğun şey gözlerini okadar kör etmişti ki, aslında yıllardır aradığının ben olduğunu hiç bilemedin...."
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #1127
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ruhum Sana Teslim

Bu falda çıkmıyor bu sevdada bitmiyor yakamı bırakmıyor senin benimle olman kışın ortasında yazdan kalma bir günde denize girmek olsa gerek karşına çıkamaz oldum içimdeki his bana aşık oldun diyor ama öyle değil işte biraz yardım etsen bana ellerimden tutup denizden çıkarıp yanına alsan bu yalnızlık korkusunu daha yenemedim alıştım hep yanımda sen olunca yine seni bekleyeyim mi çamlık parkında yada o hep gittiğimiz sahildeki bankta sen yine omzuma başına koyup uyu ben ise özlediğim yüzüne bakayım sana gelirken çok sevdiğin o pastadan alıyım üzerine de gelin damat olsun yağmur altında o köşe başında seninle konuşmak için bekleyeyim marketten dönerken torbalarını taşıyıp hasret kaldığım gözlerine bakayım sana masal anlatayım aşk bahçesi o bahçede bir tek sen eksinsin çamların altında duran bir evim bile var ama sen yoksun geri dönersin diye bekledim ama sen gelmez oldun bu mevsimde bekledim seni ama takvim yaprakları biter oldu bu mevsimde yapraklardan silindi ama gelmedin belki öbür mevsim kuşlarla dönersin seni nerede bekleyeyim.aslında bilmediğim bir şeyi senin önüne serdim: Ruhumu sana teslim ettim yine gelmedin bedenimi de versem de gelmez misin?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #1128
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yağmur Saçlı Kız



Yağmur saçlı Kız unutma! bir tek seni sevdim ben, bir tek seni özledim ... Sen benim ilham kaynağımdın, sevinç tomurcuğum, sevgi çağlayanım, hayat pınarımdın bir zamanlar... Bir zamanlar saçların bahçemin nazlı çiçeğiydi her dokundukça yeşeren, okşadıkça kokulu güller açan; doyamazdım bakmaya, dokunmaya kıyamazdım... Ellerimi tuttuğunda tanımsız bir sevinç kaplardı içimin denizlerini; gökyüzü benim olurdu, yeryüzü benim...

Yaşamak bir rüyaydı seninle Yağmur saçlı kız, en güzel rüya sendin. İlkbaharda gökkuşağım olurdun, yazmevsiminde yağmurum, sonbaharda rüzgarım, kışmevsiminde fırtınam olurdun, her halini severdim senin...

Seni görmediğim gün bir şeyler eksik gelirdi bana, yabancı kalırdım hayata. Hüzünlü ırmak kuşları gibi bekler dururdum bir kıyıda, sen gelir geçersin diye...

Ne güzeldi özlemin çiçeklerinde yağmur yağmur gülüşün, geçişin her sabah gülümseyerek kapımızın önünde; rüzgarın saçlarına vuruşu, fistanının savruluşu rüzgarda ne güzeldi...

Yazyağmurum olur ıslatırdın beni, güzgüneşim olur ısıtırdın. Düştüğüm her kuyuda gözlerindeki sevdalı imgeye tutunup çıkardım yeniden yeryüzüne, kirpiklerinde dinlenirdi ruhum...

Beyazlar içinde gelirdin her gelişinde, nazlı utangaç bir gülüş olurdu dudağında, yanağında dağ gülleri; nefesinde serin serin sevgi olurdu. Yasemin kokulu bir sevinçle süslenirdi gönlümüz, ay kokardı bakışların, oturup saatlerce yıldızları seyrederdik...

Şimdi geride kalan zaman dilimlerinde kare kare mutluluklar geçiyor gözlerimin önünde, korkular, tehtitler geçiyor... Ne zaman seninle buluşsak çabuk geçerdi zaman, kırmak isterdim dünyadaki bütün saatleri, zincire vurmak isterdim...

Korka korka buluşurduk kuytu yerlerde, sarılıp dururduk biribirimize, sadece gözlerimiz konuşurdu. Sonra ayrılırdık istemeye istemeye. Sorguya çekerlerdi seni, döverdi kardeşlerin, elimden bir şey gelmezdi. Gözyaşların gücüme giderdi, oturup ağlardım senin yerine...

Unutma! Bir tek seni sevdim ben, bir tek seni özledim bahar gülüşlüm...
Şimdi buluştuğumuz yerden ne zaman geçsem içim burkulur, gözlerim durup durup dolar. Her esen yelde, yağan yağmurda, çağlayan ırmakta, uğuldayan ormanda senin kokunu duyarım çünkü...

Anladım ki, bütün iççekişler sevgililerine kavuşmayan sevdalıların hüzünlü gözlerinden gelirmiş, yaşamın kıyısında kırılmış tomurcuklardan...

Şimdi acılar simsiyah bir sarmaşık esrarıyla büyüyor bedenimde her gece, inciterek sarıyor yüreğimin yalnızlığını... Yokluğun bir rüzgardır şimdi eser gönlümün soğuk duvarlarına her gece. Gözyaşlarım yağmurlara karışır, yağmurlar gözyaşlarıma, düşer damla damla yitirilmiş sevda közlerine...

Özlem tek yönlü uzun bir yol işte Yağmur saçlı kız, gidipte dönüşü olmayan... Aklıma düştükçe bakışların, bir hüzün şarkısı kırılır kalbimde, ki, canıma batıyor kırıkları her defasında..
Hiç çiçeklenmiyor dallarım artık, meyve de vermiyor. Kalbimin batısında battı güneş, doğusunda ise güneş yok...
Ah yıllar ah! Şarkılardaki gibi her şeyi yıpratır, yorar, yaşlandırır ve alıp götürür bilinmeyen bir meçhule doğru...

Nuri CAN
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #1129
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BIRAKIP DA GİDENE...
Burnu bir karış havada, gözü
yükseklerdeydi ben onu sevdiğimde.
Hele hele benim aşkımı
yerden yere vurup,
nasıl kırmıştı kalbimi zalim.
Dudaklarından dökülen acı sözleri;
öyle ki, bugün bile unutamadım.
Ne tebessümdü o, zehirden beter.
Her olayda içim paramparça,
gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olurdu.
Yorgun düşerdim onsuz geçen,
onunla dolu, koyu siyah gecelerden.
Pişmanlıktan kendime lanetler eder,
sevgimi söylediğim günü düşündükçe,
kaleme sarılıp yazardım ona nefretin
aşkla kucaklaştığı o uzun mısralarımı.
Derdim ki; alın yazımdı,
onbeşimin çocuksu aşkıydı.
Nasıl da gülerdi canı istedi mi...
En anlamlı bakışlarıyla önce ümitlendirir,
ardından bir uçurumun kenarına
yapayalnız bırakır giderdi.
Ben çaresiz, ben yorgun,
ben bıkkın bu sevdadan.
Ah bilirdi o insafsız,
diri diri yanardım o böyle yaptıkça...
Şubatın buz gibi kasvetli soğuğunda;
onda ne bulduğumu bugün bile bilemem.
Ama o günlerde hayatımın amacı,
varolma gibi gelirdi bana.
Çocukluk mu, yoksa gençliğimin
safça tutkusu muydu bu
kölesiye bağlanış,
içten içe kopan fırtınalar,
bu delice yakarış?
Kimbilir, belki de
sevilmeye muhtaç bir kalbin
bitmek bilmeyen kaprisi...
Ondan hiçbir şey istememiştim.
Sadece sevgi...
Evet, şimdi yıllar sonra ben,
onu düşünüyorum ilk defa
kucağımda resimler, hatıralarla.
Hava yine soğuk, yine kasvetli
gözleri gözlerimde yine
sevgi, derin yüreğimde.
Unuttum sanırdım, meğer aldanmışım,
ağladım saatlerce.
Bu onun "ölüm yıldönümü"dür.
17'sinde toprakla kucaklaşan,
o zalimin hikayesidir anlatılan.
Bir melodidir kırık, umutsuz...
Doldururken sensizlik o an odayı
gönlüm hala boş, kafam yine dumanlı.
Bir feryat yankılanmıştı acı dolu
tam 15 yıl önce bugün bomboş kırlarda.
Deli gibi koştum sınıfa, sırası boştu.
Benim kadar çaresizdi her köşe.
Kendi kendime konuşarak
yaklaştım sırasına;
"Sen ölemezsin;
canımsın, sevgimsin, emelimsin
Dileğince nefret et, alay et duygularımla
Kızmam sana
Ama ne olur bir yalan olsun,
acı bir şaka.
Evet, evet beni üzmek için yapıyorsun.
Herşeyini özledim...
Allahım son defa göreyim yeter bana"
Bu sensiz yakarış defalarca sürmüştü
ta ki, ölümün o sinsi kokusunu
içimde duyana kadar.
Hıçkıra hıçkıra ağladım,
sıraya kazıdığın ismini öptüm.
Sonra, ona ait birşeyler bulmak için
aradım her köşeyi...
Yalnızca buruşturulmuş bir sayfa,
rengi solmuş.
Yazı, onun yazısı.
Bir mektuptu, özenilerek yazılmış,
belki de çok emek verilmiş her satırına...
Çok şaşırdım, mektup bana hitabendi.
Korkakça, kaybolmasından korkarak,
acıyla okudum her cümleyi
kalbimde büyüyen bir özlemle...
Hele hele o ilk satırı...
Öyle ki, bugün bile unutamam,
okudukça ağlarım.
"İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş
bir tanem, AFFET BENİ !!!..."
hikaye10023 flash
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #1130
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
BİR SONBAHAR AKAŞAMI


AKŞAM OLMAK ÜZEREYDİ
HAVA YENİ YENİ KARARIYORDU
DALGIN AMA SANCILIYDI
AĞRILARI ARTMIŞ HASTA GİBİYDİ
YILLAR ONDAN ÇOK ŞEYLER ALIP
GÖTÜRMÜŞTÜ HEP YANLIZ YAŞAMIŞ
HAYAT DENİLEN BU IRMAK ONUN İÇİN
BOŞAMI AKIP GİTMİŞTİ SANKİ
AĞARAN SAÇLARINDA MAZİYİ ARAR GİBİYDİ
AĞIR AĞIR YÜRÜDÜ SOKAK BOMBOŞTU
BİR AN DURDU O KADAR DALMIŞTIKİ
CEP TELEFONUN ÇALDIĞINI BİLE
FARKETMEMİŞTİ ARAYAN BİR DOSTTU
BİRAZ ÜRKEK BİRAZ HEYECANLA
TİTREYEREK ALO DİYE BİLDİ ÇÜNKÜ
ONA YÜREĞİNİ AÇAN TEK DOST DOST
GİBİ DOST YÜREĞİNE BİLEĞİNE DOST
YOLDA YOLDAŞI SAĞLAM OLMALIYDI KİŞİNİN
SEVGİ BUMUYDU DİYE DÜŞÜNDÜ YILLARCA
BU DUYGUYU HEP SAKLAMIŞ HİÇ
BAHAR YAŞAMAMIŞTI ŞİMDİ BİRİ
ONA HAYATIN VAR OLDUĞUNU
BU YOLCULUK NEŞARTLARDA OLURSA
OLSUN BİR SON DURAĞI OLDUĞUNU ONA
HEP HATIRLATMIŞTI OYSA ONUN BAZI
DEĞERLERİ YIKILMAZ SANDIĞI TABULARI
VARDI OYSA YIKILMAZ SANILAN NE KALELER
NE SURLAR VARDI TELEFONU BİRDEN
KAPATTI ZAMAN EPEY GEÇ OLMUŞTU
AMA ONUN İÇİN YENİ BAŞLIYORDU
KOŞTU KOŞTU EVE KENDİNİ ZOR ATTI
OYSA YILLARDIR ONUN EVİNİ BİLE
NE BİLEN NEDE SORAN VARDI SANKİ
KARANLIK DÜNYADAN AYDINLIĞA TEKRAR
SAMANYOLU YILDIZI GİBİ KARANLIKTA
KAYBOLMUŞ GİBİ SABAH OLMUŞ KARARINI
VERMİŞTİ BİR YERDE BULUŞTULAR
YÜREĞİ KIPIR KIPIRDI SEVDİĞİ
İNSANIN ELİNİ TUTUĞUNDA ELLLERİ
ATEŞİ TUTUYOR GİBİYDİ NE OLURSA
OLSUN HAYAT YAŞAMAYA DEĞERDİ
ÇÜNKÜ SEVGİ YILLARDAMI SAKLANMIŞTI
SADECE GÖZLERİNİN İÇİNE BAKARAK
SEVDA DENİZİNDE KAYBOLMUŞTU
DIŞARIDA YAĞMUR YAĞIYORDU YAŞAMAK
NE GÜZELDİ AŞK YAĞMUR ALTINDA
BİR BAŞKA GÜZELDİ ELELE TUTUŞMAK
ONUN İÇİN BAHAR YENİ GELMİŞ
HAZAN MEVSİMİ ONUN İÇİN ÇOK
AMA ÇOK UZAKTAYDI ŞİMDİ BAHARdı..

Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar