Arama

Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv] - Sayfa 35

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 493.038 Cevap: 1.997
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #341
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Beklenen Yağmur
Seneler seneler önce kaf dağının ardında küçücük bir ülke varmış.Bu minicik ülkenin gururlu ama kibrli olmayan bilgin bir kralı varmış.Hep beraber alacakaranlık kuşağındaki minik ülkelerinde mutluluk içinde yaşayıp giderlermiş.
Sponsorlu Bağlantılar

Birgün kralın kahinleri gaiplerden bir haber getirmişler:
- Kral hazretleri yarın öğleden sonra bir yagmur yağacak,sakın bu yağmurda ıslanmayın !..Çünkü;bu yağmurda ıslananlar delirecek....çıldıracak..demişler.Kral teşekkürler ve hediyelerle uğurlamış kahinleri.Bir anlamda verememiş bu işe doğrusu..?

Ertesi gün kapkara bir bulut çöreklenmiş,dağlarında nilüfer çicekleri açan bu güzel ülkenin üzerine..BEKLENEN yağmur yağmaya başlamış fütursuzca hiç bir şeyden habersiz insanların üstüne....Ve kehanet gerçekleşmiş,insanlar birer birer delirmeye başlamış..garip tuhaf hareketler yaparak kralın etrafında dolaşıp duruyorlarmış kral olduguna bile aldırmadan..Ülke dışarıdan bakıldığında büyük bir tımarhaneyi andırıyormuş adeta..

İlk zamanlar kral halinden memnunmuş,bu kadar anormal insanın içinde akıllı kalmak gizliden gizliye zevk bile veriyormuş aslında..Fakat günler geçtikçe hayat çekilmez bir hal almaya başlamış,etrafında konuşacağı,dertleşecegi,kendisini anlayan bir kişi bile bulamamak derinden yaralıyormuş kralı,kısa süre içinde sararmış solmuş,ızdırabından yataklara düşmüş......Ve acı da olsa kararını vermiş,kahinleri yeniden çagırmış saraya,bitkin bir halde dudakları titreye titreye bu yağmur demiş...bu yağmur ...bir daha ne zaman yağacak..BENDE ISLANACAĞIM....

Kral pes etmiş ama siz pes etmeyin,çünkü;akıllı olan,normal olan sizsiniz,etrafınızdaki insanların anormal olması ve çoğunlukta olması,sizin gibi düşünüp hissetmemesi ümitsizliğe

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #342
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Sevgi Kaşiklari
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece
Sponsorlu Bağlantılar
sözünü edenlerle, onu
yaşayanlar arasinda ne fark vardir?"
"Bakin göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden
gönüle indirememiş
olanlari çaðirarak onlara bir sofra hazirlamiş. Hepsi
oturmuşlar yerlerine.
Derken tabaklar içinde sicak çorbalar gelmiş ve
arkasindan da, derviş
kaşiklari denilen bir metre boyunda kaşiklar.
Ermiş "Bu kaşiklarin ucundan tutup şöyle yiyeceksiniz"
diye bir de
şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs
etmisler. Fakat o da
ne? Kaşiklar uzun geldiðinden bir türlü döküp
saçmadan
götüremiyorlar
aðizlarina. En sonunda bakmişlar beceremiyorlar,
öylece aç
kalkmişlar sofradan.
Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi
gerçekten bilenleri çaðiralim
yemeðe." Yüzleri aydinlik, gözleri sevgi ile
gülümseyen işikli insanlar
gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her
biri uzun boylu
kaşiðini çorbaya daldirip, sonra karşisindaki
kardeşine uzatarak içmisler
çorbalarini. Böylece her biri diðerini doyurmuş ve
şükrederek kalkmişlar
sofradan."Işte" demiş ermiş: "Kim ki hayat sofrasinda
yalniz kendini görür
ve
doymayi düşünürse o aç kalacaktir. Ve kim kardeşini
düşünür de
doyurursa o da kardeşi tarafindan doyurulacaktir.
Şüphesiz şunu da
unutmayin; hayat pazarinda alan deðil veren
kazançlidir herzaman..

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #343
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Hazin Bir Aşk Hikâyesi

Bir gece yarısı hikayesi
Teypten gelen müziğin sesi
Bana söylediğin şarkı çalıyor
Gözlerimden katre katre yaşlar boşalıyor.

Hatırlar mısın Gülüm ilk nerede görmüştüm seni.Dans eden aşıklar vardı pistte
ve bizim şarkımız çalıyordu.Göz göze geldik seninle bir an.Usulca kalktım
yerimden.Yaklaşıyordum sana.Sana benimle dans eder misin diye
sordum.Kalktık.Dans ediyorduk.
Daha birbirimizin isimlerini bile bilmiyorduk. Belkide böylesi daha da
güzeldi.Birbirimizi tanımadan dans etmek.Söze ilk başlayan sen oldun.Bana
ismimi sordun.Hece hece ,kekeleyerek söyleyebildim sana ismimi.Sonra ben
sana ismini sordum.Aşık olduğum kişi Zeynep yani sendin.Sana seni yeniden
görmek istediğimi söyledim ve senden telefonunu istedim.Bilemiyorum bir anda
telefon istemek,bildiğimiz sadece birbirimizin isimleriydi
Ertesi gün ilk isim sana telefon açmak olacaktı.Nerden telefon
bulacaktım.Ben bu şehri bilmiyordum,ben bu şehrin yabancısıydım.ve sonunda
telefon...Aradım seni.Bir park ismi söyledin saat ikide.Daha bir bucuk
saatim vardı.Boş boş dolaştım sokaklarda.Ve buluştuk seninle.
O bir bucuk ayım.Gündüzlerim senle,gecelerim hayallerinle geçti.
Ve o veda anı. Aradım seni.Evde yalnız olduğunu ve gelebileceğimi
söyledin.Kapıda bekliyordun beni.Çayı hazırlamıştın bile.Hem çaylarımızı
yudumluyor,hem sigaralarımızı içiyor,hem de dudaklarından buseler
alıyordum.Söze başladım.Gidiyorum Gülüm.Ama gitmek istemiyorum.Biliyorsun
elde olmayan nedenler.Sen hep ağlıyordun.Kapı çaldı bir ara.Korktuk.Kim
gelmiş olabilirdi.Annendi gelen.Ne diyecektik.Ben hemen kaybolduğumu;bu
şehri bilmiyordum ya,bu şehrin yabancısıydım ya.Yolda sana
rastladığımı.Seninde beni eve çağırdığını söyledim.O an gülmemek için
kendini zor tutuyordun.Bunun farkındaydım.Çünkü o an ikimizde gülmekten
patlayabilirdik.
Sonra senden beni kaldığım eve götürmeni istedim.Bu şehrin yabancısıydım
ya,bu şehri bilmiyordum ya.Daha iki saatim vardı gitmeme.Seninle o ilk
gittiğimiz cay bahçesine gittik.
Ve o veda ani.Etrafa aldırış etmeden dudaklarından aldığım o
buse.Gidiyorum.Elveda.

Aylarca suren telefonlar mektuplar,mektuplar telefonlar.
Sanırım seninle bir hafta görüşememiştik.Aradım seni.Kardeşin çıktı
telefona.Seni sordum.Çalışıyor dedi.Okul okul diyecektim.Neden bıraktı
okulu.Durum o kadar kötüymüş.Kardeşin söyledi.Ve bir ay sonrası.Senden gelen
o mektup.Son mektubun olduğunu nerden bilebilirdim.Beni istiyorlar
diyordun.Avrupa’n.Aradım seni.Ağlıyordun.Sana ne düşündüğünü sordum.Sen
susuyordun.Beni yıkan senin suskunluğun oldu.Seni seviyorum.
Elveda.

Ve aylar sonra başına gelen o kotu olay.Duyunca telefona
sarıldım.Telefonunuz değişmişti.Ne yapacaktım.Hülya geldi aklıma.Dayının
kızı.O bizim sırdaşımızdı,ikimizin.Onu aradım.Ondan senin telefonunu
istedim.Bana ne yapacağımı sordu.Ona bilemediğimi içimdeki o duyguyu
anlattım.

Aradım seni.Sana seni sevdiğimi,seni üzecek her şey den uzak durmanı
istediğimi söyledim.Seni seviyorum.Elveda.
Senin söylediğin son sözde benimkinin aynisiydi.Sesin kulaklarımda.
Seni seviyorum. Elveda

Bir gece yarısı hikayesi.
Teypten gelen müziğin sesi
Bana söylediğin şarkı çalıyor
Gözlerimden katre katre yaşlar boşalıyor.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #344
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dostluk ve Kibarlık

Rüzgâr bir gün Güneş'e, kendisinin ondan daha güçlü olduğunu ileri sürdü ve bu savını kolaylıkla kanıtlayabileceğini söyledi.
"Şuradaki yaşlı adamı görüyor musun?" dedi.
"Kuvvetlice estiğimde onun sırtındaki paltoyu, senden daha çabuk söküp, alabilirim.
"Güneş, rüzgârın bu sözlerini duyunca onunla yarışa girmeyi kabul etti ve bir bulutun arkasına çekilerek, rüzgârın yapacaklarını seyretmeye hazırlandı.
Meydanın kendisine kaldığını gören rüzgâr, bir fırtına gücüyle esmeye başladı.
Fakat şiddetini arttırdıkça, yaşlı adam da paltosuna o kadar daha sıkı sarıldı.
Rüzgâr, bu işi başaramayacağını anlayınca yarışı bırakmak zorunda kaldı.
Onun tüm yaptıklarını bulutun arkasından izleyen Güneş, rüzgârın yarıştan vazgeçmesi üzerine bulutun arkasından sıyrıldı ve büyük bir sevecenlikle yaşlı adama bakarak, ona tüm içtenliğiyle sımsıcak bir biçimde gülümsemeye başladı.
Güneş'in sıcaklığını giderek arttırması karşısında yaşlı adamın yüzünde bir rahatlama ifadesi belirdi.

Sırtından paltosunu çıkardı ve arkasındaki tümseğe yaslanarak, Güneş'in karşısında keyifle uzandı.
Güneş, daha güçlü olduğunun bu kanıtı karşısında rüzgâra bir de şu öğütte bulundu :
"Dostluk ve kibarlık, her yerde ve her zaman kabalık ve zorbalıktan daha güçlüdür."
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #345
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
UNUTAMADIĞIMA.....
DÜN YİNE KARŞILAŞTIK SENİNLE.YİNE O GÜZEL SÜRMELİ GÖZLERİNE BAKTIM.ÇOK HEYECANLANMIŞTIM.İŞTE GELİYORDUN.GÜLMEK GELİYORDU İÇİMDEN ,KAHKAHALARLA GÜLMEK..AMA KENDİMİ TUTMAYI BAŞARDIM VE BİR TEBESSÜM BİLE ETMEDİM.KAFAMI ÇEVİRİYOR,ÖNÜME BAKIYORDUM.. OYSAİÇİM,GÖZLERİM ONU TEKRAR GÖRMEK İÇİN GÜNLERDİR ,HAFTALARDIR BEKLİYORDUM .BAKACAKTIM, DAYANAMIYORDUM. İÇİM YANDI,GÖZLERİM DOLDU,ODA BAKTI.NEDEN BİLMİYORUM AMA GÖZLERİMİN KARARDIĞINI ,AYAKLARIMIN UYUŞTUĞUNU HİSSETTİM..ALLAHIM İŞTE GELİYORDU..YÜZÜMÜ Bİ ATEŞ SARMIŞTI..Bİ AN ÇOK TERLEDİĞİMİ,BUNALDIĞIMI FARKETTİM. TAM 2YIL OLMUŞTU.TAM 2 YILDIR BİR ÇOKKEZ KARŞILAŞMIŞ,AMA BİRBİRİMİZİN GÖZLERİNE BAKIP GEÇMİŞTİK.BU ACI BİR DURUM MUYDU,YOKSA BİR LÜTUF MU BİLMİYORUM..GÖRMEZSEN "UNUTURSUN"DİYORLARDI.AMA BEN DEĞİL ONU GÖRMEMEK,EVİNİN IŞIKLARININ BİLE KAPALI OLMASINDAN KORKAR OLMUŞTUM..IŞIKLARININ YANMAMASI ,BALKONLARININ BOŞ OLMASI BENİ KORKUTUYORDU..YA GİDERSE YA TAŞINIRSA..BU KORKUDAN UZAK YERLERE ,BIRAKIN UZAK YERİ,ŞEHRİN İÇİNDE BİLE EVDEN AYRI BİRKAÇ GÜN KALMAYA DAYANAMAZ OLMUŞTUM.BUNLAR GÖZÜMÜN ÖNÜNE GELİRKEN,ODA YANIMA GELMİŞTİ.DURAKTAYDIK..BİRAZ İLERİDE AMA AYNI HİZADA DURUYORDUK..ÇOK ŞAŞIRMIŞ BİR HALDEYDİM.BEN Kİ,YILLARCA ONUNLA KARŞILAŞMAK İÇİN YOLUMU DEĞİŞTİREN,ONU SOKAĞIN Bİ UCUNDA GÖRÜNCE ,DİĞER SOKAKTAN ÖNÜNE TESADÜFEN ÇIKAN VE HATTA SAATİMİ ONA GÖRE AYARLAYIP ONUN İÇİN 1 SAAT ÖNCE UYANIRKEN,ŞİMDİ HİÇBİR ÇABADA BULUNMADAN KARŞIMDAYDI.O KADAR MUTLUYDUM Kİ,ÇEVREMDEKİLERİN GÖZLERİMİN HARARETİNDEN BENİ TUHAFSAMASINDAN KORKUP,KİMSEYLE GÖZGÖZE GELMEMEYE ÇABALIYORDUM.O AN UZUN SÜREDİR BEKLEDİĞİM OTOBÜSÜN HİÇ GELMESİNİ İSYEMEDİM..SANKİ KALBİM ONUN ÖNÜNE DÜŞÜVERECEKTİ..O ZAMAN ANLAR MIYDI ACABA ONU HALA ÇOK SEVDİĞİMİ,HALA UNUTAMADIĞIMI... YOK YOK ..O ZATEN BUNLARI BİLEREK GİTMEMİŞMİYDİ,BUNU BİLEREK TERK ETMEMİŞMİYDİ...O BENİM İÇİN "İLK"Tİ..İŞTE O AN ONUN NE KADAR ŞANSLI VE FARKLI OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜM..VE TANRIYA DUA ETTİM..BENDE İLK OLMAK İSTİYORDUM..NE KADAR GÜZEL OLMALIYDI..NE KADAR DEĞERLİ...UNUTSA BİLE UNUTULMAYAN,TERK ETSE BİLE TERK EDİLMEYEN,NANKÖR...... İŞTE BANA BAKIYORDU.BENDE BAKTIM ONUN YALANCI GÖZLERİNE..NE DE MASUM BAKARDI..OYSA KİMSE BİLMEZDİ O MASUM BAKIŞTA ,Bİ YALANIN İLK SOLUĞUNUN YATTIĞINI..AMA HALA O GÜZEL GÖZLERİ,PARLAK BAKIŞLARI,SICAK GÜLÜMSEMESİ VARDI..VE SON SÖZLERİ VE YAPTIKLARI GELDİ GÖZÜMÜN ÖNÜNE..... BUNCA ŞEYE RAĞMEN NEDEN?İÇİM KAVRULUYORDU..HALA UNUTAMAMIŞMIYDIM?ASLINDA UNUTMAK İÇİN BİR ÇABADA PEK HARCAMAMIŞTIM...KOLAY MIYDI UNUTMAK.........? KAHRETSİN!!!OTOBÜSÜM GELDİ.BİNMELİ MİYDİM?YOKSA ONU HER DEFASINDA OLDUĞU GİBİ BEKLEMELİ MİYDİM?HAYIR...BU SEFER BEKLEMEYECEKTİM....ARTIK ONU BENDE BİTİRMELİYDİM...ARTIK BENDE'DE BİTMELİYDİ..İLK ONUN OTOBÜSÜ ARDINDAN BENİMKİ GELMİŞTİ..ODA TEREDDÜT EDİYORDU...BİRBİRİMİZE BAKTIK VE ÖNCE BEN BİNDİM ARDIMDANDA O..AYNI YOL ÜZERİNDE ONUN OTOBÜSÜNÜ GÖZLEDİM..SİYAH KAZAKLI ,ESMER BİRİ...HADİ..NEREYE OTURMUŞTU...SİYAH ONA ÇOK YAKIŞIRDI..DAHA BİR BEYENİRDİM,SİYAH GİYDİĞİNDE ONU...AMA GÖREMİYORDUM..VE OTOBÜSÜ BASTI GAZA GİTTİ..BENSE HERZAMAN Kİ GİBİ,ARKASINDAN BAKTIM VE DOLAN GÖZLERİMİ SİLDİM..ONUN İÇİN HİÇ AĞLAMAMIŞTIM..YİNE AĞLAMADIM..AMA O GÜNÜM ÖYLE MÜKEMMEL GEÇTİ Kİ,İNANIR MISINIZ RÜYAMDA BİLE ONU GÖRDÜM...HERŞEYE RAĞMEN ONU ÇOK SEVİYORUM VE UNUTAMIYORUM....




Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2006       Mesaj #346
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yüzleşme Bunalımı

Kendine ait olmayan bir yerde, kendinle savaşın öyküsü bu. Belki de biryüzleşme bunalımı. Kayıp değerlerinin ; vaktiyle elinden istemesen de alınan budeğerlerin, tekrar bir arayışı. Yabancılık kalelerini üstlenmiş, bayrağınısancağa çekmiş, yorgun ve yalnız bir savaşçının öyküsü.
İşte ben. Adım Tahir. Hatırlıyorum da yalnızlık kalesini ilk keşfettiğimde, yani kendimi ilk defa yendiğim anda, o görkemli surlarını bana nasıl da açmıştı. Hayranlığımı gizleyemediğim bir andı ve sonraları ise kimseyle paylaşmak zorunda kalmadığım, sonsuz topraklardı oralar.
İsterseniz size bahsedeyim biraz buradan. Yüksek kapıları, bana ilkdefa açılmıştı. En son hiçbir şeye tutunamadığımı hatırlıyorum. İşimden dahayeni çıkarılmıştım. Ve gerçekten kendimi çok kötü hissediyordum, yani ; işeyaramaz.Uzun bir süre iş aradım ama sonuç neydi? Başarısız. Tanıdığım insanlaryavaş yavaş perdelerini kapamaya başlamıştı. Her geçen gün dünyam daha daküçülüyordu. Biliyordum ki en sonunda beni de yok ederek küçülmesinitamamlayacaktı. Bir şeyler yapmalıydım. Kurtulmak, kendi farkındalığıma ulaşmakiçin bir çaba vermeliydim. Ruhumun daha önce hiç görmediği, duymadığı bir çabaolmalıydı bu. Çünkü gittikçe çürüyordu, erimeye yüz tutmuştu. Eskisi gibidışarıya çıkamaz oldum ve tabii ki eskisi gibi de para harcayamıyordum. Sonuçtakonumum işi olmayan, işe yaramayandı. Uzun bir süre evden dışarı çıkmadım,ihtiyacım olan telefonlar, gün geçtikçe daha az çalmaya başladı. Ve en sonundaiflas etti. Bir gün evde ; alıştığım sıkıntı bulutları üzerindeki ara!yışımda, bir çıtırtı beni kendime getirdi. Bu sesin kaynağını merak eder oldumbir anda. Belki de evimde, istemediğim bir misafir beni mutlu etmek için evinbir yerlerinde bekliyordu. Bütün evi talan ettim, her yerde o sesi aradım.Şaşırdığım an ; o unuttuğum kütüphanemdeki, bir kitabın benimle iletişime geçmekiçin intihar ettiğini gördüm andı. O koca tahta blokların arasında,arkadaşlarının yanından ayrılarak yere bırakmıştı kendini. Ve tabii ki o andada, aradığım çıtırtıyı çıkartıvermişti. Onu ilk elime aldığımda, kendimi çok garip hissettim. Aklım bir anbana oyun oynadı ; beni terk edip, vahşi bir yerlerde huzur vermişti bana.Kitabın ismine bakmadan okumaya başladım. Eski bir kahramanın, savaşçınınöyküsüydü bu. İnancın ve vicdanın savaşıydı. Her gece işten çıktığımda yaşadığımsavaş gibiydi. Kitabı bitirdiğimde bir şey olmuştu ; Bir sihir, hiç beklenmeyen,olmasına bile ihtimal verilmeyen bir rüya. Kitabın kahramanı karşımda, elindebüyük bir anahtarla huzurlu bir şekilde bana bakıyordu.
En başta ondan ölesiye korktum, fakat yalnızlığımı paylaşan bu adam,içimdeki bütün korkuları bir savaş arenasındaki gibi yok edivermişti.Şaşkınlıktan da öteydi her şey. Bir anda, ne olduğunu anlayamadan, kendimidevasa bir kalenin önünde buluverdim.
- İşte bu senin eserin, dedi kahramanım. Şimdi sana elimdeki anahtarıvereceğim ve sende sonunda, savaşa başlayacaksın.
Böyle bir iletişimin gerçek olabileceğini düşünmemiştim. Geneldepatronlarımla konuşmaya alıştığım bir edayla yanına yaklaştım. Korkak ve ürkektavırlarım, kendilerini hissettiriyorlardı, kalbimin çarpışları beni aşıyordu.
- Af edersiniz ama size bir sual sormak istiyorum. Hangi savaştanbahsediyorsunuz siz?, dedim. Kendimi kıstırılmış hissediyordum.
Kahramanım, ufak bir gülüşle karşılık verdi soruma. Huzur veren sesisanki her yerdeydi, her yeri kaplıyordu.
- Uzun süredir farkında olmasan da seni izliyorum. Ne zaman kapılarınıaçacaksın, kendinle olan savaşa başlayacaksın diye. Şu anda sana, kendi ürününolan bu kalenin anahtarlarını bırakacağım. Neden dersen ; Bana özgürlüğümüvermenin yeterli bir sebep olduğunu söyleyebilirim. Birazdan gideceğim ve seninsavaşın başlayacak. Silahlarını her kuşandığında, ister istemez kendine bir adımdaha yaklaşacaksın. Ve sonunda, ya kaybedeceksin ya da galip geleceksin.
Gözümü kırptığımı ve en son kendimi yatakta bulduğumu anımsıyorum.Karanlık, gündüzle savaşıyordu ve tabii ki galip gelecekti. Kitap bitmiş vevücudum yorgunluktan kendini yatağa bırakmıştı her halde. Hava almak içindışarıya çıktım. Kitabım elimde ve kahramanım yüreğimdeydi.
İşte yalnızlık kalesiyle ilk böyle tanıştım. Zaman içerisindeyansımalarımla bir çok savaşa girdim. Bazen yenildim, bazen kazandım.Topraklarıma toprak ekledim , yeni yüzlerle tanıştım. Ve kendi çapımda küçük birordu kurdum. Kendim için. Komutan olarak "inanç" geldi ,. peşinden de "vicdan" ,"duyarlılık", "cesaret" ve "sevgi" geldi. Yalnızlık kalesi, her geçen günbenimle doluyordu, gittikçe güçleniyor ve sınırları alabildiğince uzuyordu.Bazen kendimi Çin Seddi gibi hissediyordum.
Kendimle olan bu savaşta çok üzücü anlar da geçirmedi değilim. Kaleningüçlü savunucularından olan bazı yansımalarım bana ihanet etti. Beni terk edipsavaş açtılar bana. Amaç ben miydim, yoksa yalnızlık kalem miydi? Bunu hiçbilemeyeceğim ama ortadaki savaşta çok kan döküldü, çok masum yaşamını yitirdi."Hırs" , "nefret", "kusur", "korku", "acı", "kin" ve hatta bazen "inanç" ım.Bunların hepsi birleşmiş, kılıcı kalbime saplamak, bayrağımı sancaktan indirmekiçin, içinde bulunmaz bir istekle yanıp tutuşuyorlardı. Hepsiyle savaştım, hiçvazgeçmedim, hep denedim. Ve büyük bir özveriyle, özenle korudum yalnızlıkkalemi. En kıskançları, "aşk" tı ve en yaratıcıları. Hayal gücü o kadar büyüktüki, günlerce meleklerin ağladığını hatırlıyorum. Kendimle olan savaşım, benolduğum sürece devam edecekti. Derken bir gün : Uzun yolculuklarla ve büyük biraşkla yarattığım "yalnızlık kalesi" ; yok oldu. Günlerce, aylarca aradım. Panikhali, hunharca üzerime geliyordu, vazgeçmiyordu.
İşte kahramanımın tekrar çıkış öyküsü. Bir çıtırtı duymuştum evde ;aramaya başladım her yeri ve kütüphaneme geldiğimde yine karşımdaydı. Yaşlanmış,yorgun görünümü beni şaşırtmaya yetti. Eskisi gibi genç değildi ve tabii ki okadar dayanıklı görünmüyordu. Elbiseleri göz kamaştırmıyordu artık. Yok olmayayüz tutmuş gibi bir ifadesi vardı. İçimdeki merak zaafına yenik düşmüştüm, onadoğru birkaç adım attım,
- Yalnızlık kalesini arıyordum kahramanım, onu kaybettim. Lütfen banayardım et. Gördün mü onu, biliyor musun nerede?, dedim.
Kahramanım diz üstü yere çöktü. Sanki etrafı soluk almaz bir siskaplamıştı. Ortalık bulanıklaşmıştı. Ayağa kalkamadı, yanına gelmemi istedi. Zoradımlarla isteğini yerine getirdim, iyice sokuldum ona. Kısık ve çatallı birsesle :
- Yalnızlık kalesini artık arama boşuna, dedi. Çünkü yıktın surlarını.Yaşadığın dünyan ; senin "yalnızlık dünyan" oldu. Artık çok daha büyüksün.
- Peki ya sen, dedim. Onun için gerçekten endişeleniyordum. Kahramanımölüyordu. Sen niye böylesin?
- Ben ölüyorum, dedi. Görevimi teslim vaktim çoktan geldi de geçiyor.Başka bir ruhta ve başka bir zamanda tekrar çıkacağım gün ışığına. Lütfen benidüşünme artık. Yapacak çok ama çok işin var.
Bu cümlelerin bitmesiyle, büyük bir çıtırtı duyuverdim. Önümedöndüğümde kahramanım yoktu artık. İçimde tarif edilemez bir acı yaşadım.Gözlerimi açtığımda, kendimi, lüks bir lokantada, aynı masada tanımadığım birçok insanla beraber buluverdim. Yeni işimi kutluyorduk. Küçük bir gülümsemeyle,ruhumdaki bütün çiçekleri, kahramanımın anıtına yağdırdım. Onun da dediği gibisavaş bitmez. Her şey sadece bir yüzleşme bunalımı. Ve şimdi kendimle değil,kendime ait olmayan bir dünyayla olan savaşım başlıyor, hatta çoktan başladıbile...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2006       Mesaj #347
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Özlenen'e
İçim içimi yemişti gittigi zaman gitmemesi için elimden geleni yapmam gerekıyordu ama "yapamadım" "Dur" diyemedim engelleyemedim...
Haykırmak istiyordum aslında ama korkuyordum sesimin çığlığa dönüşmesinden korkuyordum diğer korkularım gibi işte !...

Tüm çıkmaz sokakları önüne serdim gitmesin diye gidemesin diye "yapamadım" "Dur" diyemedim engelleyemedim...
Çaresizlikle baş başa kaldım aslında bılıyordum çarenın ben oldugunu ama korkuyordum caresızlık ıcınde bogulmaktan korkuyordum farklı korkularım gıbı...

Gitmesın dıye bır cok sey yaptım bır cok caba gosterdım yasımın ufak olmasına aldırış etmeden elımden ne gelıyosa yapmaya calıştım ama hepsını deıl bazı seylerı yapmak ıstemedım mesela hanı söylemıştım ya! "Gittiği zaman ıcım ıcımı yemıstı" dıye ıste o an akılımdan gecenlerın bır cogunu yapmadım cunku bılıyordum ne yaparsan yapayım gıtmesıne ne mâni olacaktım ya da gerı gelmesıne sebeb...

Zamanla alışacagımı dusundum "Onsuzluga,Çaresızlıge,Korkuya,Beklemeye" hepsıne alısacaktım bunu bılıyordum cunku korkuyordum KORKMAM sebebmı alışmama bılmıyorum..ya da sanırım !!! ...

Gıttıgı zaman o ılk 3 dk.o kadar uzun geldıkı hanı gozlerını gozlerımden,ellerını ellerımden yuregını yuregımden,cıkarması 3 dk.surdu.. NE 3 dk.canım 3 asır surdu.. ya da bana öyle geldı !!!..

Gıtmesını ıstemıyordum!!!
-kım ısterkı canının canından gıtmesını ?
Cevap_? kımse ...
Yanılmıyorum deyılmı? evet bende o kımselerden fakrlı deıldım bende ıstemedım ama o kadar cabaya ragmen cekıp gıttı...

Aslında zamanla unutmaya basladım "O dokunmaya kıyamadıgım ellerı,Oksamaya özen gosterdıgım saçları,Bir sonbahar aksamı gıbı olan gözlerı" unutmaya basladım...

Nasıl böle bır sey yaptım bende bılmıyorum aslında sormalıyım kendıme dıyede sormadım yanı bazı duygularım benden bagımsız hareket edıyorlar bunu benmı ıstıyordum bılmıyordum...

"O" Gittıgı vakıt sankı koca bır yanlızlıgın altında kalmış gıbı oldum bır anda cevremdekı herkez kayboldu dedım yaa!!! koskoca bır yanlızlıgın altında kaldım !!!..

İlk baslarda korktum cunku alışkın deıldım yanlızlıga..."İlk baslarda korkmamın sebebı bu baska bır sey deıl" yani sakın yanlış anlamayın.. Neyse !!....

Daha sonra korkumu yenmeye basladım ılk 2 gun "yanlızlığa" alıstım cunku "onsuzluga" alışmak "yanlızlıga" alışmak kadar kolay deıl "yanlızlıga" alıstıktan sonra gıtmesıne alıstım bıraz zor oldu ama olsun... ve sonunda "onsuzluga" alıstım alışman o kadar kolay olmadı bınlerce kez alışmamak ıcn savaşa gırdım kımınde galib geldım kımınden ıse daha ılk dakıkalarda kaybettım.. ve sonuc ; kaybettıklerım kazandıklarımdan daha fazla

Zamanla canım acımaya basladı ılk once umursamadım hatta hıc dusunmedım bıle canımın acıma sebebının "O" oldugunu "onsuzluk" oldugunu dusunmedım bıle!!!... dusunmek ıstermıydım DUSUNMEDIM...

Her dusundugumde ıcımden bazı buruklukların yavas yavasta olsa cıktıklarını gordum bır bakıma ıyı bır seydı ama ne oldugunu hala çözemedım.. çözmelımıydım bılmıyorum...

ilerki gunlerde ondan kalan sevınclerımı uzuntulerımı gulup ağlamalarımı hepsını ona daır ne varsa yavas yavas cekıp gıttıler ..
Üzuldum ama gıtmelerını bır tek ben engelemezdım tek basıma bunca yukun altından kalkamazdım yardım etmelıydı bana ızın vermelıydı oysa ben o ıstedı dıye bıraktım.. bırakmamalımıydım bılmıyorum ....

Belkı benım ıcın son olacak bu ya da sadece baslangıc ama hıc kımse gelıp ulasamayacak "O"nun ulaştıgı yere "o" kadar derıne "Taa" ıcerıye
-Neden mi?
-cevap... bılmıyorum...
Belkide ......... !

Ve sımdı artık tamamen unutma zamanı geldı dıye dusunuyorum bır daha böle delıce "sevmemenin" "özlememenın" "yazmamanın" zamanı geldı dıye dusunuyorum cunku alıştım bu yanlızlıklar ulkesıne.Bu yolda benden baska kımse yok ya olmasını DÜŞÜNDÜM? zannetmıyorum!!!....

Ve artık ıcımde sana daır hıc bır sey kalmadı kalmalımı? bılmıyorum...ama kalmamalı yanı bıtmelısın bende...

Ve bundan sonra;

Sen ne kadar bende varsan
Ben o kadar sende yokum

hoşçakal ... !!!


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #348
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Siz olsanız hangisini alırsınız
( Yazar : Bilinmiyor )
Satılık Köpek Yavruları" ilanının altında küçücük bir çocuğun kafası gözüktü.

Çocuk dükkan sahibine sordu;
"Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz?"

Dükkan sahibi;
"30 dolarla 50 dolar arasında değişiyor fiyatları" dedi.

"Benim 2 dolar 37 sentim var" dedi çocuk, "Bir bakabilir miyim yavrulara?" Dükkan sahibi gülümsedikten sonra bir ıslık çaldı ve kulübeden beş tane yumak halinde yavru çıktı. Yavrulardan biri arkadan geliyordu.

Küçük çocuk yürümekte zorluk çeken sakat yavruyu işaret edip sordu; "Bunun nesi var?"

Dükkan sahibi onun kalça çıkığı olduğunu ve hep sakat kalacağını açıkladı.

Küçük çocuk heyecanlanmıştı. "Ben bu yavruyu satın almak istiyorum."

Dükkan sahibi;
"Hayır, o yavruyu satın alman gerekmiyor. Eğer gerçekten istiyorsan, o yavruyu sana bedava veririm."

Küçük çocuk birden sinirleniverdi.

Dükkan sahibinin gözlerinin içine dik dik bakarak; "Onu bana vermenizi istemiyorum. O da diğer yavrular kadar değerli ve ben fiyatını tam olarak ödeyeceğim. Aslında, size şimdi 2 dolar 37 sent vereceğim ve geri kalan borcumu da her ay 50 sent olarak tamamlayacağım."

Dükkan sahibi çocuğu ikna etmeye çalıştı; "Bu köpeği gerçekten satın almak istediğini sanmıyorum. Bu yavru hiç bir zaman diğer yavrular gibi koşup, zıplayamayacak ve seninle oynayamayacak.

Bunun üzerine küçük çocuk eğildi, pantolonunu sıvadı ve büyük bir metal parçasının desteklediği sakat bacağını dükkan sahibine gösterip tatlı bir sesle,

"Ben de çok iyi koşamıyorum ve bu yavrunun kendisini çok iyi anlayacak bir sahibe gereksinimi var" dedi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #349
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sevdanın Ateşi ( Yazar : Bilinmiyor )
Hep ertelenen bir an, hiç yaşanmamaya mahkumdur. Düşlerin bekleyişini yalnızca bir hüsran karşılayacaktır. Mevsimleri sayarsak, ömür baharsız tükenir gider. Sevdiğinizi bulmak ya da bulduğumuzu sevmek tercihi en zor olan iki seçenektir bu sınavda... Boşuna akan ırmaklar mı var yüreğimizde, sebepsiz mi coşkun bir denizde maviye hasretliğimiz? Ufukta görünen o ki, mutluluk tek kişiliktir aslında. Karşımızdakinin çabasına ihtiyacı yoktur mutluluğun. Aşkın da sevdiğin kadar büyüktür. Sevdiğin sürece meydan okur dünyaya. Hasretle beklenen gelmez hiçbir zaman, o hasreti yalnız tüketirsin. Karşılık bulmuyorsa sevda, umut değil, kendini hükümdar sanan köleler üretir, dönemezsin. Ama boşa geçmemiştir dolan vakit. Heba olan şiirlerin de değildir. Türkülerin diliyle yas tuttuğun geceler, sırdaşlığını hiç terk etmez. Kıymetini bilmediğin kır çiçekleri yeniden açar, o gül solarken. Ayrılanlar yıllar geçse de üstünden, hep aynı acıyı çeker. Ama yollar hiç bitmez. Sonuna geldiğin, zannettiğin yerler birer duraktır aslında. Ve sen yolculuğunu gönüllü olarak bitirmişsindir o durakta. Güneş hep geç kalırmış gibi gelir, sen bir havada mevsimlecaktır belki. Hep bir umutla beklenirken sevda habercisi, yüreğini teselli etmek de sana düşer. Her şeye rağmen ürkütmesin seni bu sevdanın ateşi. Her yangın önce başladığı yeri yakar. Sana küçük kendime büyük gelen yüreğimde, yıllar geçse de senin adın yazar. Ve bil ki sevdiğim, uslanmaz ruhum yaşadıkça seni sever, seni sevdikçe yaşar..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #350
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sigara Gibi
Hafif sisli bir havada ve güneşin apartmanların arasından yeni yeni güne merhaba dediği bir saatte, vapura dogru ilerleyen genç adam; jeton gişesinde, yaklaşık iki ay önce ayrıldığı kız arkadaşını görür ve titrek bir "merhaba" ile konuşmaya başlar. Bu konuşmalar vapurda da devam eder.

Adamın; "Hava o kadar da soğuk değil, dışarıda oturalım mı?" sorusuna, kızın "Olur" cevabı vermesiyle birlikte vapurun en üst katına doğru yol alırlar.

Birkaç dakika havadan sudan muhabbetlerle geçtikten sonra, adam kıza bir sigara uzatır ve kendisine de bir tane alır. Daha sonra, genç adam birden lafa girer:

- Biliyorum, bu konuları daha önce hiç konuşmadık ya da konuşamadık diyeyim.Merak etme ama, "Neden ayrıldık biz" sorusunu sormayacağım. Sadece sana söylemek istediğim birkaç şey var, onları konuşmak istiyorum.

Genç kız; adama bakarak, - "Evet seni dinliyorum, devam et" dedikten sonra adam, konuşmasına kaldığı yerden devam eder:

- Biliyor musun? Ayrıldıktan sonra, seni sigaraya benzetmeye başladım.

Kız, hiç tahmin etmediği, alakasız bir konuyla lafa girmesinin verdiği şaşkınlıkla,

"Ne? Nasıl yani?" der.

Adam, önce kıza uzattığı sigarayı ve sonra kendi sigarasını, çantasından çıkardığı çakmak ile yaktıktan sonra:

- Mesela bir tane sigara yakıyorum ve kül tablasına koyup izlemeye başlıyorum. Kül tablasına dökülen külleri gördükçe; anılarımız aklıma her biri kül olup acılarıma dönüşüyor sonra. Arada bir elime alıyorum sigarayı ve içime çekiyorum seni. Kendimi zehirlemek için; daha çok, daha çok çekiyorum. Bazen de anıları silkiyorum kül tablasına. "Sen zehiri" hoşuma gidiyor, içimi acıtıyor, vazgeçemiyorum; içime çekmeye devam ediyorum. Ağzımdan çıkan her dumanda, ayrılırken bana bıraktığın; son bakışının silueti beliriyor. Her sigaranın olduğu gibi, senin de sonun yaklaşıyor. Ve ben yavaş hareketlerle; ne zaman seni söndürmek için, elimi götürsem kül tablasına, aptalca bir umutla "Ne olur yapma!! " diyeceğin zamanı bekliyorum. Ama hiçbir zaman duyamıyorum sesini. "Ve işte bitirdim seni" diyorum. Hayır hayır kendimi kandırıyorum galiba, "Seni böyle bitiremem" diyorum sonra. Ama bakıyorum kül tablasına; evet! Sen oradasın, evet! Anılar orada. Ancak, elimde hala kokun var. Yıkasam da, hiç çıkmayacak bir koku. Anlıyorum ki; bu sigarada, senin çok az bir kısmını bitirmişim. Senden bağımsız bir sen, hep içimde yaşıyormuş. Ve anlıyorum ki, sadece sönüyorsun. Seni atesleyecek bir "Ben" bekliyorsun sabırla. O "Ben", çok da bekletmiyor seni. Bir daha yanmaya başlıyorsun. Anılar acılar derken yine bitiyorsun. Yeniden yanıyor ve bitiyorsun. Bu hep böyle devam ediyor; sonunda alışkanlık oluyorsun.

Genç kız anlatılanları dinlerken; tarif edilmeyecek bir duygu yoğunluğu içindeydi. Bir yandan, birisinin bu kadar acı çekmesine üzüntü duyarken; diğer yandan da, kendisinin hala unutulmamış olmasından, haz alıyordu. Aslında kendisi de unutamamıştı genç adamı. Kendi isteğiyle ayrılmıştı ama; sevmediği ya da artık bir şeyler hissetmediği için değil, en yakın kız arkadaşının da, o insana karşı bir takım duygular beslediği için gerçekleşmişti bu ayrılık. Bunu; ne erkek arkadaşı, ne de en yakın arkadaşı biliyordu. Erkek arkadaşına, "Bu ilişkide bir şeyler eksik, ben daha fazla sürdüremeyeceğim, ayrılmalıyız." diye bir mesaj atarken; kız arkadaşına, "Ilgisiz bir sevgili olmaya başlamıştı günler geçtikçe; çok bunalmıştım. Ve bir gün onu, başka biriyle sarmaş dolaş gördüm. Bu yüzden ayrıldım." demişti. Böylece, hem erkek arkadaşından, kendine göre, makul bir sebeple ayrılmış; hem de arkadaşına, erkek arkadaşını kötüleyerek, ondan soğumasını sağlamıştı. Kendisinin çok acı çekeceğini bile bile, arkadaşını kaybetmemek için, böyle bir yalanlar zincirine başvurmuştu. Artık hayatını,bu yalanlara göre düzenlemeliydi. Bu yüzden; bu karşılaşmalarında duygularını bir tarafa bırakıp, mantığı ile karar vermek zorundaydı. Geri dönüşü yoktu ve kız da bunun farkındaydı. Bütün ayrıntıları, olası bir karşılaşma için düşünmüştü daha önceden. Adamın anlattıklarını dikkatlice dinliyor ve sözünü bitirmesini bekliyordu. Ve adamla göz göze gelip, "Bitti, bu kadardı!" dermişçesine bakmasından sonra, kız konuşmaya başladı:

- Açıkçası bu söylediklerin, hiç beklemediğim şeylerdi. Benim, bu açıklamalarına bir yorum yapmamı bekleme. Çünkü bunlar; senin kendi düşüncelerin. Her biten ilişkiden sonra, yaşanabilecek duygulardan bu anlattıkların. Sunu söyleyebilirim ama; yaşadığımız ilişkide, elimden gelen fedakarlığı gösterdiğime inanıyorum. Seni hiçbir zaman suçlu görmedim, herşey benden kaynaklıyordu. Sonuç olarak, bir şekilde bu ilişki yürümedi ve bitti. Bu kadar basit.

- Bu kadar mı yani?

- Evet...

Genç adam şok olmuştu. Belki, daha ılımlı bir yaklaşım bekliyordu kızdan. Ancak, kesin ve kararlı konuşmuştu kız. Hiçbir umudun kalmadığına, kendini inandırmaya çalışıyordu. Vapur yanaşmışti iskeleye. Tek bir kelime bile konuşmadan vapurdan indiler. Iskelenin sonunda; genç kız, adama sarılarak "Hoşçakal" dedi. Ancak adam, ayrılırken ne sarılmıştı kıza, ne de bir kelime çıkmıştı ağzından. Bir heykel gibi duruyordu kızın karşısında. Kız da, bir tepki gelmeyince; hızla oradan uzaklaşmayı tercih etti. Arkalarına bile bakmadan ayrıldılar. Kız, işyerine ulaştı. Yerine oturduktan hemen sonra, cep telefonuna bir mesaj geldi. Mesaj, eski sevgilisindendi ve söyle yazıyordu:

- "Hep bu karşılaşmayı ve sana sigara hikayesini anlatacağım günü beklemiştim. Ve o gün, gözlerimin içine bakıp; söyleyeceklerine göre, hayatıma bir yön çizeceğime..."

Genç kız, bu mesajdan hiçbir anlam çıkaramamıştı. Bu mesajı düşünürken; bir mesaj daha geldi:

- "... kendi kendime söz vermiştim. Bugün duyduklarım; beni hayal kırıklığına uğrattı ve ben kararımı verdim:"

"SİGARAYI BIRAKTIM..."

Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar