Arama

Son Bizans İmparatoru Konstantin Dragazes'in Mezarı

Güncelleme: 3 Ocak 2007 Gösterim: 15.700 Cevap: 0
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ocak 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Son Bizans İmparatoru Konstantin Dragazes’ın Mezarı

Sponsorlu Bağlantılar
İmparatorun ölümüne ve cesedinin nereye gömüldüğüne ait tarihi ifadeler karışık, zayıf ve birbirini nakzeder mahiyettedir. Türk kaynakları buna dair bir şey bildirmiyor.

Yunan kaynaklarından İmparatorun samimi dostu olan ve İstanbul muhasarasında hazır bulunan Phrantzes, ayakkabılarında İmparatora mahsus kartal resmi bulunan bir cesedin bulunduğunu anlatır. Bu ceset, istedikleri gibi gömülmek üzere Yunanlılara verilmişti. Bir çok kafalar toplanmış, yıkanmış ve İmparatoru teşhis için uğraşılmışsada bulunmamıştı.
Yine muasırlardan biri olan ve istanbulun muhasarasında hazır bulunan Ducas bu ifadenin tamamiyle zıttı olan malumat vererek cesetten bahsetmez ve kafanın bulunduğunu, tanındığını, doldurulduğunu, teşhir edildiğini ve Padişahın hakim olduğu yerlere ganimet olarak gönderildiğini anlatır.
İvaria kaynaklarından olup muhasarada hazır bulunan Babrao, bazılarının ifadesine göre cesedin gömüldüğünü, bazılarına göre cesedin çiğnenmiş olduğunu söyler. Tedaldi, bu mütaleayı ışleyerek bir rivayete göre İmparatorun yaralandığını ve ayaklar altında çiğnenerek öldüğünü, Türklerin kafasını kesmiş olmalarının muhtemel olduğunu söyler. Mon Valdo, cesetten bahsetmemek hususunda Ducas’ı kopya ederse de kafanın doldurulduğunu, kırk bakire ve kırk gençle birlikte Babil ( Kahire ) paşasına gönderildiğini nakleder.
En çok dikkate değer iki rivayet Slavonia’dan gelmedir. « Moskovit rivayet » olarak maruuftur. Buna göre imparatorun Kafası, Sultan Mehmede götürülmüş, Sultan Mehmet bu kafayı tanımış ve onu öpmüş, sonra onu gümüşten bir mahfaza içine koyarak patrik’e göndermiş, o da bu kafayı Ayasofya mezbahanın altına gömmek için müsaade almıştı. Ceset ise Galataya götürülmüş ve orada gömülmüştü. İnsanın en çok inanmak istediği rivayet budur.
Çünkü Fatihin civanmerdane hareketlerine en çok uygun olandır. Slavonik rivayet, yahut Lehli yeniçeri rivayeti (bu rivayetler birbirinin tıpkısıdır) diye maruf olan rivayete göre Sırplı bir yeniçeri imparatorun kafasını Sultan Fatihe getirmiş, Bizans asilzadelerinden Notaras da kafayı tanımıştı. Kafa bir müddet için sarayın dışındaki kırık sütun üzerinde teşhir edilmişti. Aynı sırada imparatorun cesedi de mor ayakkabıları dolayısiyle tanınmış bulunuyordu. Ceset merasimle defnolunmuş, (fakat nereye gömüldüğü söylenmemektedir) ve padişah, kabrin üzerine, Osmanlı devletinin hesabına bir kandil yakılmasını emretmiştir. İmparatoru öldüren yeniçeri bir vilayete vali tayin edilmekle mükafatlandırılmıştı.
Daha sonra yazılı kaynaklara istinat etmiyen şifahi ananelerle karşılaşıyoruz. Ayasofyada bir yer vardır ki, imparatorun kabri olarak gösterilmekte ve bundan bu sahanın unutulmamış olduğu anlaşılmaktadır. Fakat Moskovit rivayet aşağı yukarı doğru ise, belki de imparatorun kafası buraya gömülmüştür. Diğer bir menkibeye göre imparatorun kabri Gül Camündedir. Daha muahhar bir menkıbeye göre, imparatoru öldürmüş olduğunu iddia eden bir zenci yeniçeri, Sultan tarafından idam edilmiştir.
Nihayet, Vefa sahasında olup biri imparatora, diğeri imparatoru öldüren ve Raymond’un anlatışına göre, mezar taşı üzerinde ne yaptığını kaydeden Arapça bir kitabe bulunan Azap Dedeye ait menkıbe ile karşılaştırıyoruz. Bu adam, donanmanın ateşçilerindendi ve vaki hareketi yüzünden Sultanın emriyle öldürülmüştü.
On dokuzuncu asırdan daha önce bir tarihte Vefa kabrinden bahsolunduğunu görmedim. On dokuzuncu asrın ortalarında yazan De Paspah bunu biliyor, fakat, bu civardaki kahvecinin bu mezarı imparatora ait olarak göstermiye uğraştığını söylüyor. Birbirine yakın iki mezarın biri katile, diğeri kurbanına ait sayılır. Bu yüzden bu hikayeyi yaymaya imkan hasıl olmuş ve bahis mevzuu olan kahveci de bu vaziyettten istifade etmiştir.
1892 de İmparator Konstantin Dragazes’in tercüme-i halini yazan Majovovich kabrin beyaz mermerden olduğunu, üzerinde yabani güllerin ve yabani üzüm çubuklarının yetiştiğini söyler.
Fakat E. A. Grossvenor’un 1895 de neşrettiği « Constantinople » adlı eserde şu sözlerle karşılaşıyoruz: « Istanbuldaki Vefa mahallesinde, yerli Rumların İmparator Konstantine ait olmak dolayısiyle saygı gösterdikleri sefil ve isimsiz bir mezar vardır. Ürkek bir hürmet, mezarın etrafına bir takım iptidai tezyinat vücude getirmiştir. Kabrin etrafında, gece gündüz mumlar yanıyordu. Geçmiş seneler evveline kadar burası, bir ibadet yeri olarak, gizlice ziyaret ediliyordu. Daha sonra Osmanlı hükümeti, şiddetli tedbirler almış ve bu yüzden burası aşağı yukarı terkedilmiştir.»
Bu devre ait diğer kaynaklardan, burada yakılan mum ve kandillerin Osmanlı Hükümeti tarafından temin olunmadığını anlıyoruz. Bütün bunlardan alabileceğimiz netice nedir ?
Evvela; imparatorun nereye gömülmüş olduğunu tayin etmiye imkan yoktur.
Saniyen; Vefadaki kabir, yakınlarda gördüğü hürmet dolayısiyle enteresan bir mahiyet almakla beraber; ihtimal ki, pek eski değildir. Fakat Vefadaki kabirlerde hafriyat yapılmasını, Azap Dedenin mezar: üzerindeki kitabenin tekrar okunmasını ve bu kitabenin ne zaman yazılmış olduğunu tayin edilmesini, diğer kabrin de açılmasını teklif etmek isterim. Şayet buradaki kabrir içindeki ceset, teşhis imkanı verirse o zaman, vaziyeti tayin etmek mümkün olur. Şayet kabrin içindeki ceset kafasız ise, o zaman, imparatorun buraya gömülmüş olduğuna hükmetmek için imkan hasıl olur. Çünkü bu meselede muhakkak görünen bir şey varsa, imparatorun kafasiyle cesedinin birbirinden ayrı düşmüş olduklarıdır.


Benzer Konular

19 Aralık 2015 / KisukE UraharA Siyaset ww
5 Nisan 2007 / Misafir Siyaset tr
5 Nisan 2007 / Misafir Siyaset tr
20 Aralık 2015 / Misafir Siyaset ww
20 Ağustos 2015 / Hera Siyaset ww