Arama

Dünya Çocuk Hakları Günü

Güncelleme: 11 Mart 2010 Gösterim: 12.789 Cevap: 2
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
28 Temmuz 2007       Mesaj #1
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
nochildsoldiersDünya Çocuk Hakları Günü…

Sponsorlu Bağlantılar
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 20 Kasım 1989'da kabul edilen, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu pek çok ülkenin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi, tüm çocukların sahip olduğu haklar konusunda evrensel ölçütlerin yerleşmesini amaçlamakta ve gelecek kuşakların haklarını güvenceye almaktadır.Bugün yaşları 6 ila 17 arasında yaklaşık 300 bin çocuk dünya üzerindeki 20 silahlı çatışma ortamında hükümetler ya da silahlı isyancı güçler tarafından çoğunlukla mayınlı arazilerde öncü veya intihar saldırılarında kullanılıyor. Çocuk askerlerin varlığını durdurmaya yönelik farkındalık ise içinde bulunduğumuz küresel kaos ortamında gündemin geride gelen başlıklarından birini oluşturuyor.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bünyesinde oluşturulan Çocuk Askerliğini Durdurun Koalisyonu’nun yürüttüğü çalışmaların yanı sıra bu konuda kamu bilinci oluşturmak ve fon yaratmak amacıyla UNICEF ve Uluslararası Af Örgütüyle birlikte çalışan Aikah ise , Afrika kökenli on beş müzisyeni uluslararası bir projede bir araya getirdi.


Her Çocuk Önemlidir

cp11a

Yasaları ihlal eden çocukların şiddetle cezalandırılmaları gerektiği düşüncesi, çocuklara toplumda yapıcı rol oynayabilecekleri biçimde davranılması gerektiğini belirten Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır.

Gözetim Altında Tutulan Çocuklarla ilgili UNICEF İlkeleri

Yoksulluk, evsizlik, çalışılan işte sömürülme, cinsel istismara uğrama, yerinden yurdundan olma ve hatta dayanılmaz aile koşullarından kaçış, tüm dünyada çocukların gerektiği gibi büyüyüp gelişmelerini olumsuz etkileyen olgulardır. Bütün bunlar, çocukları suç işlemeye yöneltebilir.
Hemen hemen her örnekte, kanunla ihtilafa düşen giren çocukların eğitim düzeylerinin düşük olduğu görülmektedir. Bu çocukların, karşılaştıkları dezavantajlar nedeniyle yardıma gereksinimi vardır ve bu çocuklara gerekli yardımın ve korumanın sağlanması da hem devletin, hem de genel olarak toplumun yükümlülüğüdür.
Çocukların korunmasıyla ilgili konular başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de öncelik taşımaktadır. Son dönemlerde Türkiye’de özel koruma gereksinimi olan çocuklarla ilgili olarak politika geliştirme, yasal düzenlemeler yapma ve gerekli hizmetleri götürme anlamında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
Bu arada, aynı konulara ilişkin kamuoyu duyarlılığı da artmıştır.
Ne var ki, özel koruma gereksinimi içinde olan çocuklara yeterince koruyucu ortamlar sağlanmasında bir takım eksiklikler vardır. Eğer bu çocukların da Türkiye’deki diğer çocuklar gibi yaşama, gelişme ve topluma tam olarak katılma haklarından yararlanmaları isteniyorsa, bu alanda alınacak önlemleri ivedilikle gündeme getirmek gerekmektedir.
Çocukları hedef alan şiddet, hiç kuşkusuz, çocukları gerek fiziksel gerekse psikolojik anlamda sarsan en önemli nedendir. Böylece çocuklar toplumdaki normların dışında davranmaya başlamakta, ardından bu çocuklar kurban, tanık ya da sanık olarak yasalara karşı karşıya gelmektedir.
Çocuklara yönelik ev içi şiddet belirli kültürel alışkanlıklar yüzünden daha da karmaşık bir hale gelmektedir. Kültürel alışkanlıklar, tanım gereği, değiştirilmesi güç alışkanlıklardır ve bunlar ihmalden fiziksel cezaya ve açık istismara kadar geniş bir alanda görülebilmektedir.
Ailelere çocuklarına daha iyi bakmaları için yardımcı olunmadığında ve çocuğun gelişmesiyle ilgili gereksinimler karşılanmadığında, bu kez sorunun boyutları evin dışına taşarak toplumun sorumluluk alanına girmektedir: Özel korumaya muhtaç çocuklar bu durumda ortaya çıkmaktadır. Kendi başının çaresine bakma durumunda kalan çocuk, bir yerde, yasalarla karşı karşıya geldiği bir noktaya sürüklenebilir.
Sokaklarda yaşayan ya da çalışan çocukların potansiyel bir tehlike oluşturdukları inancı yaygındır; oysa, yasalarla sorunu olan çocukların çoğu aileleriyle kalan çocuklardır. Sokaklarda yaşayan çocuklar, bir tehlike oluşturmak şöyle dursun, genellikle kendileri tehlike içindedir.
Sokaklarda yaşayan ve çalışan çocuk sayısı her yerde gözle görünür biçimde artmaktadır. İstikrarlı ve müşfik bir ortamdan yoksun bu çocuklar, toplumun başka kesimlerinde hiçbir biçimde hoş görülemeyecek düzeyde bir şiddete ve olumsuz yaş** koşullarına maruzdur. Kimileriyle yıllarca hiç ilgilenen olmamıştır. Koruyucu bir ortamın yokluğunda, bu çocuklar, daha en başta kaçıp kurtulmak istedikleri sömürü ve istismarın daha beteri için av haline gelmektedir. Sonuçta, bu çocuklar bir noktada yasalarla karşı karşıya gelebilmektedir. Okullardaki şiddet, öğrencileri iki yönden esir almaktadır. Bir yanda bu şiddet tehdidi çocuğun eğitimine zarar verebilmektedir; diğer yanda ve daha uç örneklerde ise, şiddetin kendini kabul ettirmenin toplumca da kabul gören bir yolu olduğunu örnekleriyle gören çocuk, bu kez kendini bu yönde ‘eğitmektedir’.

 cp11b

Eğer çocukların işledikleri suçlara tepki gerçekten cezayı değil de rehabilitasyonu temel alacaksa, bu durumdaki çocukların yeniden suça yönelmelerini önlemek üzere toplum temelli ve aile odaklı hizmetlerin de devrede olması gerekir.

Gözetim Altında Tutulan Çocuklarla ilgili UNICEF İlkeleri

Çocuklara sistematik biçimde şiddet uygulandığını gösteren pek az kanıt vardır. Bununla birlikte güvenlik güçlerinin bu yöndeki uygulamalarıyla ya da çocukların bulundukları kurumlardaki kimi olaylarla ilgili haberler çıkmaktadır. Bu tür olaylar, çocuklara olumlu ve koruyucu bir yaklaşıma sahip olması gereken kurumlara zarar vermektedir. Suça itilen çocukların gözetim altında tutulmalarını düzene bağlayan bir sistemin işleyebilmesi için, bu sistemin en başta çocukların güvenini kazanması gerekir.
Kanunla ihtilafa düşen çocuklarla ilgili somut verilerin olmayışı, Türkiye’de bu olguya yol açan etmenlerle ilgili istatistiklerin ayrıştırılmasının da güç olduğu anlamına gelir. Ancak her ne olursa olsun, böyle bir sorunun olduğu apaçık ortadadır.
Geçtiğimiz yıl 50,000 kadar çocuk belirli bir suç isnadıyla kolluk tarafından alıkonulmuştur. 40 bin kadar çocuk da ihmal ya da istismar mağduru olarak gene kolluğun karşısına çıkmıştır. Halen Adalet Bakanlığı’na bağlı kurumlarda (tutukevi, ıslahevi ve sübyan koğuşları) 2,300 kadar çocuk vardır ve devlet koruması altında olup yurt ve yuvalarda barındırılan çocuk sayısı da 19,000 kadardır.
UNICEF’in çocuk adaleti sistemindeki başlıca hedefleri arasında, özgürlükten yoksun bırakma yoluna daha az başvurulması ve çocukların şiddet istismar ve sömürü gibi olaylardan daha iyi korunması yer almaktadır. Yerleştirilmeye çalışılan, cezalandırıcı değil telafi edicı adalet sistemi ve buna ilişkin anlayıştır. Bu sistemde mağdurun hakları dikkate alınacak; diğer durumlarda ise normal yargı usullerinin izlenmesi yerine, zanlıya hareketlerinin sonuçlarını kavrama ve doğacak sonuçların sorumluluğunu da buna göre üstlenme fırsatı tanınacaktır.
Çocuk adaletiyle ilgili hangi yaklaşım söz konusu olursa olsun, bir dizi temel ilkenin gözetilmesi gerekir. Bunlardan bir çoğu, kanunla ihtilafa düşen giren herkes için geçerli temel insan hakları standartlarıdır. Özgürlüklerinden yoksun bırakılan çocuklar içinse şu ilkeler geçerlidir:
  • yasal koruma ve yasal yollara başvurma güvencesi;
  • çocuk yaştaki bir kişinin tutuklanması durumunda ana baba ya da vasinin hemen haberdar edilmesi ve çocuğa ailesiyle temas hakkı tanınması;
  • özgürlüğü bağlayıcı önlemler her durumda başvurulacak son çare olmalı ve bu süre mümkün olduğunca kısa tutulmalıdır;
  • sağlığın ve insanlık onurunun gerekli kıldığı bütün tesis ve hizmetlere erişme, bu arada gerek önleyici gerekse tedavi edici tıbbi bakımı yeterince alma hakkı;
  • ziyaret, özel yaş**, dış dünyayla iletişim ve gündelik egzersiz dahil olmak üzere adil ve insanca muamele görme hakkı;
  • kişisel gelişme fırsatlarının azamiye çıkarılması;
  • çocuğun gereksinimlerine uygun ve toplumla yeniden bütünleşmeyi gözeten bir eğitimin verilmesi (gözetim kurumu dışından, vasıflı öğretmenler tarafından).
Özgürlüklerinden yoksun bırakılan çocuklar haklarından da yoksun bırakılmamalıdırlar. Daha önemlisi, hakları konusunda kendilerine gerekli bilgiler verilmeli, bu haklardan yararlanma olanakları sağlanmalıdır.Yapılması gereken, çocukların görev ve sorumluluklarının bilincine varmalarını ve böylece bir daha kanunla ihtilafa düşen yollarını bulmalarını sağlamaktır.

ÇOCUK KORUMA ALANINDA UNICEF’İN ÇALIŞMA ORTAKLARI
  • Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK);
  • İçişleri Bakanlığı;
  • Adalet Bakanlığı;
  • Türkiye Barolar Birliği;
  • Milli Eğitim Bakanlığı (MEB);
  • STK’lar ve diğer kuruluşlar.

Acımasız Bir Yol


 cp12a

Gençlerin davranış ya da yönelimlerinin genel toplum kurallarına ve değerlerine uygun olmaması, çoğu kez, büyüme ve olgunlaşma sürecinin bir parçasıdır ve bu tür davranış ve yönelimler yetişkinliğe geçişle birlikte kendiliğinden kaybolma eğilimi gösterir. Riyad İlkeleri


Kanunla ihtilafa düşen çocukların, yaptıkları yanlışları anlamaları ve iyi bir yola girmeleri için yardıma gereksinimleri vardır. Gerçi henüz reşit olmamış kişiler de yaptıklarının sorumluluğunu taşımalıdırlar; ancak yapılması gereken bu kişilere misillemede bulunmak değil, onları topluma yeniden kazandırmaktır. Yasaları ihlal eden gençleri kollamak ve korumak, kendileri için anlamlı bir yaş** kurmalarında onlara yardımcı olmak, devletin ve toplumun yükümlülükleridir.
Toplumun kendilerine yol göstermemesi ve korumaması yüzünden kanunla ihtilafa düşmüş üç çocuğun öyküsünü burada kendi ağızlarından dinleyelim. Bunlardan Ahmet ve Semih, toplumla yeniden bütünleşmek için halen yardım almaktadır. Hasan ise, küçük kardeşinin sözleriyle kayan yıldızlardan biridir. Çocukların kimliklerini saklı tutmak amacıyla adlar değiştirilmiştir.
Ahmet
Adım Ahmet. 16 yaşındayım ve bir hata yaptım. Kötü arkadaşlar edindim. Kendilerine, fazla ileri gitmeyelim demiştim. İçimde bu kez yakalanacağıma dair bir his vardı. Zaten Mehmet’e bunun son olacağını söylemiştim. Ama her zamanki gibi cebimizde metelik yoktu ve Osman’ın kız arkadaşına hediye alması gerekiyordu. Neyse, bir adamın cep telefonunu çalmaya karar verdik. Ama adam akıllı çıktı. Galibe cep telefonu onun için çok değerliydi. Her şey ters gitti ve biz de ters yönlere kaçıştık.
Adam peşimden koştu ve beni yakaladı. Dedikleri gibi, çekirge bir sıçrar, iki sıçrar … Kendimi karakolda buldum, ardından beni nezarethaneye götürdüler.
Bana çıktığımda ne yapacağımı soruyorsunuz. Ama başım iyice belada, öyle değil mi? Ne yapacağımı ben de bilmiyorum; ama bana bu tür işleri bir daha yapar mısın, diye soruyorsanız, kesinlikle yapmam.
Ailem beni kabul edecek mi, merak ediyorum. Benim böyle aptalca bir işe kalkışacağımı hiç tahmin etmezlerdi. Onları üzdüm. Ama en azından dürüst davrandım ve onlara işin doğrusunu söyledim.
Bakın söylüyorum, herkesin burada bir süre kalması gerekir. Kalsın ki, yaşama ilişkin bir şeyler öğrensin. Kimse bir yanlışı iki kere yapmak istemez.
Semih
18 yaşındayım. Son üç yılım hapishanede geçti. Her gün, her an aynı yerleri ve aynı yüzleri görmek … Bir süre sonra, neden ve ne kadar süredir burada olduğun önemini kaybediyor. Yalnızca tahliye olacağın günü bekliyorsun.
Artık ne anlama geliyorsa, şimdi dışarıdayım. Evdekiler onlarla kalmamı istediler, ama yapamadım. Kalsaydım, her işime burunlarını sokacaklardı. Böylece, arkadaşlarımın da yardımıyla aylık 40 milyon kirası olan bir ev tuttum ve iş aramaya başladım.
Nereye gitsem aynı şeyi söylüyorlardı: iş yok. Dövmelerimi görenler benim bir tür sapık olduğumu düşünüyorlardı. İşin tuhaf yanı, ben de kendimi böyle hissediyordum. Sonunda bir iş buldum ama ancak iki ay sürdü. İş pek fena sayılmazdı, ama patronun beni ikide bir azarlamasına, şunu yap bunu yap demesine dayanamadım.
İş bulma kurumu sayesinde bir başka iş buldum. Bu iş de iyiydi, ama kız arkadaşımla ilişkilerim ters gelişti. Evlilikten konuşuyorduk, ama arkamdan dedikodular yaymaya başladı ve bir ay içinde yeni işimi de kaybettim.
Bir sonraki işim biraz uzaktaydı ve patron yol paramı da vermiyordu. Ben de yürüyerek gidiyordum ve bu yüzden işe geç kalıyordum. Patron bu nedenle beni uyarmaya başladığında boş ver dedim ve amca oğlunun büfesinde çalışmaya başladım. Ama büfenin geliri ikimize yetmiyordu, böylece başka bir iş aramaya başladım.
Temizlik işlerini denedim, ama beni perişan edecek kadar zordu bu iş. Fırında çalışmak istedim, ama iş sabah o kadar erken başlıyordu ki, geceleri orada uyumam gerekecekti.
En son araba yıkama işinde çalıştım.
Bütün bunlar hep bir yıl içinde oldu. Peki şimdi ben ne yapacağım? Yaz geliyor, ben de amca oğluyla birlikte Antalya ya da Alanya taraflarına gitmeyi düşünüyorum. Oralarda iş arayacağız, bakalım ne olacak?
Hüseyin’in ağabeyi
Ağabeyim Hasan öldüğünde 17 yaşındaydı. Onu çok severdim. Çok iyi kalpliydi, karıncayı bile ezmezdi.
Her neyse, bir ara garip davranmaya başladı. Gece eve geç geliyor, etrafa sert sert bakıyordu. Annem ise sen hiçbir işe yaramazsın diye bağırırdı. O sıralar babam da işsizdi ve Hasan’a ‘artık eve ekmek getirmesi gerektiğini’ söylüyordu.
Bir keresinde eve müzik seti ve teyp getirdi. Bize, bunların bir arkadaşının olduğunu ve kendisinin gelip sonra alacağını söyledi. İşin içinden ne çıktığını tahmin etmişsinizdir.
Sonra onu yakaladılar; ama okula devam ettiğinden cezasını ertelediler.
Bundan sonra da dışarıda epey kaldı. Eve geliyor, ortalıkta dolaşıp biraz da televizyon izliyordu. Dışarıda zorlu bir yaş** sürdürdüğünü ancak daha sonraları anladım. Sonra evdekilerle sert bir kavga etti ve bir daha eve hiç dönmedi. Karanlık birtakım kişilerle arkadaşlık ediyordu.
Öldükten sonra, uyuşturucu pazarladığı ortaya çıktı. Kesin konuşamam, ama arkadaşlarının söylediğine göre bir kez oltaya düşmüştü ve borç batağına gittikçe daha derin gömülüyordu.
E-5’te karşıdan karşıya geçmeye çalışırken bir kamyonun altında kaldı. Tanıkların söylediklerine göre kendisini kovalayanlar varmış.
Alacaklılarından mı,yoksa yaş**ın kendisinden mi kaçıyordu? Bunu bilemem. İşin özeti, kayan yıldızlardan biri de oydu.
cp12b

Uzmanlar arasında egemen olan görüşe göre, bir genci ‘yoldan çıkmış’, ‘suçlu’ ya da ‘suç işleme eğiliminde’ biçiminde niteleme, çoğu durumda, bu tür istenmeyen davranışların sistematik biçimde gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Riyad İlkeleri


En iyi çare önlemedir

Çocukları ve gençleri özgürlüklerinden yoksun bırakmanın istenilen sonuçları vermediği, tersine daha olumsuz sonuçlara yol açtığı, giderek daha fazla anlaşılmaktadır. Çocukların tutuldukları yerlerde görev yapan meslekten çok sayıda kişi, bu çocukların tümünün olmasa bile çoğunun içeriye hiç alınmaması gerektiğini hemen kabul edecektir.
Nezarette Tutulan Çocuklarla ilgili UNICEF İlkeleri şöyle demektedir:
Çocuk ceza adaletine uygun yaklaşım, öncellikle çocukların kanunla ihtilafa düşmelerrini önleyecek çabaları gerektirir. Bu, yalnızca hükümet değil, bütün düzeylerde geçerli bir yükümlülüktür.
Çocuklar tarafından işlenen suçların etkin biçimde azaltılması, böyle bir riske en yakın konumdaki çocuklara ve gençlere yol göstericilik yapılmasını ve bu çocukların kollanmalarını gerektirir.
UNICEF’in Türkiye’deki çocuk koruma programı, kanunla ihtilafa düşen çocuklarla sokarlarda yaşayan ve çalışan çocuklarla yapılan çalışmalar üzerinde odaklanmakta, çocuk adaleti sisteminde yapılması gereken reformlarla ilgili tanıtım savunu çalışmaları yürütmekte, Hükümetin çocuklar ve gençler için daha koruyucu ortamlar oluşturması için aktif rol üstlenmektedir. Program, yasalar çerçevesinde suça itilme riski altında olan çocukların ve gençlerin korunmaları alanında çalışmalar yapan hükümet kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarına bu alanda destek vermektedir.

Çocuklarımız için bir Fark Yaratalım

gi15a

Sıcaklık ve şefkat, bir çocuğun büyüyüp gelişmesi açısından en iyi başlangıçtır; ne var ki, çocuklara sağlıklı bir yaşam verilebilmesinin eylem boyutu, sağlam bir finansman temelini gerektirmektedir. Fotoğraf Rana Mullan © UNICEF Türkiye 2004


Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne (BKH) ulaşmada ilk adım nerede olurlarsa olsunlar çocukların sağlığının ve esenliğinin güvence altına alınmasıdır. Birleşmiş Milletlerin binyıl hedefleri arasında, dünyanın birçok bölgesini boyunduruğu altına alan yoksulluğun ve çaresizliğin bir sonraki onyıl ortalarına kadar giderilmesi de yer almaktadır. 2015 yılına uzanan bu yarışta UNICEF’in rolü ise, Çocuklar için Uygun bir Dünya yaratılmasıdır. UNICEF çalışmalarını beş alanda yoğunlaştırmaktadır: Kız çocukların eğitimi; erken çocukluk gelişimi; bağışıklama; HIV/AIDS’le mücadele ve çocukların şiddet, sömürü, istismar ve ayrımcılıktan korunmaları.
UNICEF açısından, bu beş alanda belirli bir farklılık yaratılması için gerçekçi sağlam bir planlama ve olumlu girişimlerin yanısıra; bu girişimleri destekleyecek ve sonuçta başarıyı kolaylaştıracak finansman kaynakları da gereklidir.
Bütün etkinliklerimizi gönüllülük temelinde yapılan bağışlarla finanse ediyoruz. UNICEF Milli Komiteleri ve Ülke Temsilcilikleri bu amaçla kaynak toplamaya çalışmakta, bu kaynakları Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki çalışmalara aktarmaktadırlar.
UNICEF’in çalıştığı 158 ülke arasında Türkiye, UNICEF’in hem Milli Komitesi’nin hem de Temsilciliğinin bulunduğu ender ülkelerden biridir. Bu durum, kuruluşun yapısı içinde işbirliğine elverişli imkanlar sunmaktadır. Gerek Türkiye Milli Komitesi, gerekse UNICEF Türkiye Temsilciliği yakın işbirliği içinde Türkiye’deki çocukların haklarını geliştirme ve korumaya yönelik çalışmalara kaynak yaratma çabalarını sürdürmektedir.
UNICEF Ülke Temsilciliği çalışanları, Ana Uygulama Planı (ÜPEP) çerçevesinde, hükümet kuruluşları, çocuklar ve aileleri, sivil toplum kuruluşları, diğer BM kuruluşları, AB, Dünya Bankası ve ilgili diğer kuruluşlarla temas halinde aktif programlar yürütmektedirler.
Finansal destek, aynı zamanda özel sektörden ve çocuk haklarının korunup desteklenmesini kararlılıkla sahiplenen kişilerden de sağlanmaktadır. Bu yıl özel sektörün önde gelen isimleri, Türkiye’deki UNICEF program ve projelerine önemli yardımlarda bulunmuşlardır. Bunların arasında,
  • Coca-Cola Türkiye;
  • Turkuaz, Coca-Cola Şirketi’nin Türkiye’deki su markası;
  • İbrahim Ethem Ulagay (İEU) İlaç Sanayi de yer almaktadır.
Coca-Cola ve İEU UNICEF’e ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından kız çocukların okullaşma oranlarını artırma amacıyla yürütülen Haydi Kızlar Okula! kampanyasına mali yardımda bulunmuştur. UNICEF Türkiye, doğumdan sonraki ilk altı ay bebeklerin yalnızca anne sütüyle beslenmelerini yaygınlaştırmayı amaçlayan çalışmasında Turkuaz’la yakın işbirliği yapmıştır.
Doğrudan mali destek yerine hizmet ve başka kaynaklar sağlayarak ‘ayni’ katkılarda bulunanlar arasında ise şunlar yer almaktadır:
  • Merkez ATV Televizyon;
  • Amway Türkiye;
  • Procter and Gamble.
gi15b


Çabamız, Türkiye gelişim programının temel taşını oluşturan her kız çocuğunun kaliteli temel eğitim almasıdır. Fotoğraf Rana Mullan © UNICEF Türkiye 2004

Bu arada, çocuklarla ilgili meselelerde kamuoyunda bilinç ve duyarlılık yaratarak medya da bu çalışmalara çok önemli katkılarda bulunmuştur.
Ulusal bir kanal olan ATV, UNICEF’le El Ele adını taşıyan 35 dakikalık bir programı iki haftada bir yayınlamaya başlamıştır. Bir yıl süre ile yayınlanacak olan bu program, çocuk haklarıyla önem taşıyan konuların hem tartışılıp hem de tanıtıldığı bir televizyon forumu olarak işlev görecektir. Amway, yeni doğan bebeklere ilk yıl içinde yapılması gereken aşılar konusunda bilgi veren bir broşürden 30,000 adet bastırıp dağıtmıştır. Bu broşürün bu kez 250,000’lik yeni bir basımının yapılması ve yaz başlarında sağlık ocaklarına dağıtılması planlanmaktadır. Procter and Gamble ise, içinde UNICEF mesajlarının da yer aldığı ve bebek bakım malzemelerini yer aldığı bir paketi yeni doğum yapan 618,000 anneye ulaştıracaktır.
Saygın kişiler ve ünlüler de UNICEF’in Türkiye’deki kampanyalarına ve programlarına önemli destek sağlamaktadırlar. Örneğin Hülya Koçyiğit ve Berna Laçin emzirmeyle ilgili kampanyada görüntüleriyle yer almışlardır. Geçen yılın Eurovision birincisi Sertab Erener de, UNICEF’in kız çocuklarının eğitimine yönelik bir spotunda yer alarak Haydi Kızlar Okula! kampanyasının önde gelen destekleyicilerinden biri olduğunu göstermiştir.
2004 yılına yönelik kaynak yaratma stratejisi 1.5 milyon doları hedeflemektedir. Bu kaynak, aşağıdaki amaçlar için kullanılacaktır:
  • ana babaların kız çocuklarını ilkokula göndermelerinin ve mezun oluncaya kadar okutmalarının sağlanması;
  • Türkiye’deki bütün çocukların kızamıktan korunması;
  • bağışıklama kapsamının genişletilmesiyle bebek ölüm oranlarının azaltılması;
  • ulusal bir norm olarak bebeklerin ilk altı ay içinde yalnızca anne sütüyle beslenmelerinin sağlanması.
UNICEF’in Türkiye’de 2004 yılında yürüteceği kaynak sağlama çalışmaları, özel sektörle halen mevcut ortaklıkların daha da güçlendirilmesine odaklanırken, aşağıdaki kuruluşlarla yeni temas noktaları aranacaktır:
  • Bankalar;
  • Ticaret odaları;
  • Medya;
  • Endüstriyel kuruluşlar.
Belediyeler ve yerel meclislerle ortak çalışma, yalnızca programların uygulanmasına yönelik olarak değil, aynı zamanda kaynak yaratma çalışmalarına destek amacıyla da genişletilecektir.
Sonuçta UNICEF çocuklarla kadınların haklarını koruyup geliştirmeye çalışırken, işin temelinde yer alanlar, kuruluşun içinden olsun dışından olsun, amaçlarımızı ve hedeflerimizi paylaşan kişilerdir.

 dn

Son düzenleyen DrAm3vLH; 28 Temmuz 2007 23:37 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
11 Mart 2010       Mesaj #2
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye

Bu gün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü.....
Sponsorlu Bağlantılar

Hala daha hiç yankısı yok basın ve medyada ve geniş toplum kesimlerinde...

*********

" Herhangi bir ailede, bir çocuğun diğerinden daha fazla dikkat gerektirdiği durumlar mutlaka olacaktır.

Bu çocuğun gereksinimlerine yanıt verilmesi, diğer çocukların daha az sevildikleri anlamına gelmez.

Olup biten, belirli bir anda, belirli bir çocuğun gereksinimlerinin daha öncelikli, daha kritik özellikler taşımasıdır. Her ana-baba bunun doğru olduğunu bilir ve her çocuk belirli belirsiz de olsa bu durumun farkına varır.

Aile için geçerli olan, uluslararası topluluklar için de geçerlidir. Dünyadaki her kız ve erkek çocuğun, eğitim hakkından yararlanabilmesi için bizim elimizden gelen her şeyi yapmamızı bekleme hakkı vardır. Ne var ki, birçok ülke söz konusu olduğunda, iş eğitime geldiğinde kız çocuklar en dezavantajlı konumdadırlar.

Bu yılın Dünya Çocuklarının Durumu’nda da belirtildiği gibi, milyonlarca kız çocuk hiç okula gitmemiştir, bundan daha fazla kız çocuk eğitimini tamamlamamıştır ve sayısız kız çocuk da hakları olan kaliteli eğitimi alamamıştır. Bu durumdaki milyonlarca kız çocuk toplumlarımızın kıyısına köşesine itilmektedir; yaşamları olması gerekenden daha sağlıksız, becerileri daha az, yaşamlarında pek az seçenek bulunan ve geleceğe ilişkin umutları hayli zayıf çocuklardır bunlar. Büyüyüp kadınlık dönemine geldiklerinde, içinde bulundukları toplumların siyasal, sosyal ve ekonomik kalkınma çabalarına katılma açısından hazırlıksız durumdadırlar. Bu durumdaki kadınların ve elbette çocuklarının karşılaştıkları yoksulluk, HIV/AIDS, cinsel sömürü, şiddet ve istismar riskleri de daha yüksektir.

Oysa, bir kız çocuğu eğitmek, ailenin bütününü eğitmek demektir. Bir kez daha burada da, aileler için geçerli olan toplumlar için ve tabii ki ülkeler için de geçerlidir. Bugüne dek yapılan pek çok araştırma, kalkınma için kız çocukların eğitiminden daha etkili başka bir araç olmadığını göstermiştir. Başka hiçbir politikanın, ekonomik üretkenliği artırma, bebek ve anne ölümlerini azaltma, beslenme düzeyini geliştirme ve HIV/AIDS’in yaygınlaşmasını önleme dahil sağlık koşullarını iyileştirme gücü eğitiminki kadar fazla değildir. Gene başka hiçbir politika, bir sonraki kuşağın eğitim şansını bu ölçüde artıramaz.

21. yüzyılda daha iyi bir dünya için dünya ülkelerinin üzerinde anlaşmaya vardıkları Binyıl Kalkınma Hedeflerinden (BKH) ikisi, kız ve erkek çocukların eğitimi üzerinde odaklanmıştır. Bunlar salt birtakım hedeflerden ibaret değildir; bu hedeflere ulaşmada ne kadar başarılı olduğumuz, diğer bütün hedeflere ulaşabilme yeteneğimiz açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Uluslararası ailemiz, ancak bu hedefleri yaşama geçirerek daha güçlü, daha sağlıklı, daha eşitlikçi ve daha müreffeh olabilir. "

Kofi A Annan

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri



cl0061 cl0040 cl0043
(Dünya Çocuk Hakları Günü 20 Kasım'da kutlanıyor.)

Çocuk Hakları Sözleşmesi


Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen sözleşme 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlülüğe girmiştir. Türkiye de dahil olmak üzere yaklaşık 142 ülke ya sözleşmeyi imzalamış ya da onay ve katılma yoluyla Taraf Devlet durumuna gelmiştir.

Bakınız: Çocuk Hakları Sözleşmesi

Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
11 Mart 2010       Mesaj #3
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Çocuk Hakları Bildirgesi
Çocukların erişkinden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi 20 Kasım 1959'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda "Çocuk Hakları Bildirgesi" ile kabul edilmiştir. On ilkeden oluşan bu bildirge aşağıdaki gibidir:
1. İlke : Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.
2. İlke : Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir
3. İlke : Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır.
4. İlke : Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.
5. İlke : Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.
6. İlke : Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.
7. İlke: Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.
8. İlke : Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.
9. İlke : Çocuklar her türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.
10. İlke : Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:

Benzer Konular

23 Şubat 2010 / ThinkerBeLL Genel Mesajlar
29 Mayıs 2016 / B.L.A.C.K Hukuk
9 Mart 2016 / Misafir Cevaplanmış
10 Aralık 2013 / HerHangiBiri Genel Mesajlar
31 Mayıs 2008 / asla_asla_deme Taslak Konular