Arama

Mide Fıtığı

Güncelleme: 11 Ekim 2009 Gösterim: 7.891 Cevap: 0
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
5 Şubat 2009       Mesaj #1
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
Mide Fıtığı

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.


Yutma borusu göğüs kafesi içinde aşağı doğru seyreden bir borudur ve bu boru göğüs boşluğu içindeki seyrini diafram dediğimiz bir kası delip karın içine geçerek sonlandırır. Diafram ise göğüs boşluğu ve karın boşluğunu birbirinden ayıran, yekpare ve adete bir cami kubbesi gibi son derece önemli görevleri bulunan bir kasdır.
Diafram kasının sürekli ve ritmik kasılmaları sayesinde soluk alabiliriz. Gene bu diafram sayesinde karın içi ile göğüs boşluğu birbirinden ayrılmış olur ve karın içi pozitif basınç akciğerlere doğru yansımaz ve karın organları göğüs boşluğuna doğru geçemez. Bu sayede göğüs boşluğu içindeki akciğerlerimiz baskılanmamış olarak ve şişkin biçimde kalabilir. Çoğumuzun merak ettiği “hıçkırık” durumu da diaframın çeşitli nedenlerle uyarılması ve ani kasılmasının sonucunda oluşagelen bir durumdur.

Normalde diaframda iki tane büyükçe delik mevcuttur. Bu deliklerden daha önde olanından yutma borusu aşağıya doğru geçmektedir. Arkadaki diafram deliğinden ise vücudumuzdaki en kalın atar damar olan “aort” geçer. Yutma borusunun geçtiği deliğin ki buna tıpta « hiatus » denilmektedir ; belli bir açıklıkta olması lazımdır. Diafram kası liflerinin bu deliği ve dolayısı ile yutma borusunu sıkı sıkıya çevrelemeleri lazımdır. İşte bazı insanlarda bu delik anormal biçimde genişler ve bu durumda “hiatus” yetmezliği ya da genişliğinden söz edilir. Bu deliğin belli bir genişlikten daha da fazla olduğu durumlarda mide ile yutma borusunun bileşkesi ki bu aslında karın içindedir; yukarı doğru deliğin içinden kayabilir. Burada yukarı doğru kayma olayı çok önemlidir çünkü yukarısı aslında göğüs boşluğudur. İşte bu duruma halk arasında “mide fıtığı” denmektedir . « Fıtık » aslında arapça bir kelime olup anlamı “yırtık” demektir. Mide fıtığı durumunda bahsedilen yırtık; yutma borusunun diaframı delip geçtiği delikteki anormal bir genişlemedir diyebiliriz. Yani ekstra bir yırtılma olmayıp sadece normalde de var olan bir deliğin iyice genişlemesi söz konusudur.
Mide fıtıkları endoskopi ile kolayca saptanabilirler ve değişik tipleri mevcuttur. Eğer yutma borusu ve mide bileşkesi birlikte yukarı doğru göğüs içine kaymış ise buna “kayma tipi” mide fıtığı denilir ve bu durum sıklıkla reflü hastalığı ile de ilişkilidir. Daha doğrusu reflü hastalarının yaklaşık yüzde 40 ında bu tip mide fıtığı da bulunmaktadır. Kayma tipindeki mide fıtığı bulunan hastaların büyük bölümünde yutma borusu alt ucundaki daraltıcı mekanizma ki buna LES (alt yutma borusu büzücüsü) diyoruz, bozulmuştur. Bu da beraberinde reflü hastalığına yol açabilir. İkinci tip mide fıtıkları ise “paraösefagal” fıtıklardır. Bir de hem kayma ve hem de paraösefagal tipin birlikte gözlendiği durumlar vardır. Paraösefagal fıtıklarda mide-yutma borusu bileşkesi yerinde yani karın içinde durmaktadır ve bu bileşke yukarı kaymaz. Ancak diaframdaki genişlemiş delikten midenin “fundus” dediğimiz adeta tavanı göğüs boşluğu içine fıtıklaşmıştır. Bu fıtıklar tedavi edilmediklerinde tüm midenin göğüs boşluğu içine kaçmasına varana dek ilerleyebilmektedirler.
Sıklığı nedir mide fıtıklarının ve kimlerde daha sık görülür ?.
Çoğu ufak mide fıtıkları herhangi bir şikayete yol açmadıkları için saptanamamaktadırlar. Bu nedenle gerçek sıklığı tam bilememekteyiz. Ancak genelde kayma tipinde olanlar “paraösefagal” olanlardan yaklaşık 7 kez daha sık gözlenmektedir. Atmış yaşını geçmiş kişilerin % 50 ‘sinden çoğunda kayma tipi mide fıtığının bulunduğunu söylemek bu durumun nedenli sık olduğuna iyi bir örnek olacaktır. Paraösefagal olan tip kadınlarda erkeklere oranla 4 misli fazla gözlenmektedir ve daha ziyade ellili hatta atmışlı yaşların hastalığıdır bunlar. Kayma fıtığı ise nisbeten reflü hastalığının da en çok gözlendiği 40 lı yaşlardan sonra sıklaşmaktadır. Bazen çok gençlerde de rastladığımızı söylemek yerinde olacaktır.

Neden olur mide fıtıkları ?

Bazı nadir doğumsal mide fıtıklarını bir kenara bırakırsak, karın içi basıncının sürekli etkisi altında kalan diafram deliğini oluşturan kas ve kirişimsi yapıların zaman içinde güçlerini kaybetmeleri ve gevşek hal almaları en önemli nedendir. Bazen de genetik etkenlerin rol oynadığını da bilmekteyiz. Karın içi basıncını arttıran tüm durumlar da riski arttırabilir. Bunun en güzel örnekleri ileri şişmanlık ve çok sayıda hamileliktir.
Mide fıtıkları ne tip belirtilere yol açabiliyorlar ?
Öncelikle vurgulanması gereken ; daha nadir de gözlense, paraösefagal mide fıtıklarının hayatı tehdit edebilen çok ciddi problemlere yol açabildiğinin bilinmesidir. Bunlarda da reflü hastalığı nadiren gözlenebilir ancak reflü sıklığı kayma tipindeki mide fıtığında çok daha fazladır. Paraösefagal fıtıklarda ; yutkunma güçlüğü, yemek yedikten sonra ciddi bir dolgunluk hissi ön plandadır. Hastaların üçte birinde ise mide kanamasına ve ağızdan kahve telvesi gibi kan gelmesine yol açabilir paraösefagal tipteki mide fıtıkları. Hatta bazen “anemi” dediğimiz bir kansızlık durumunun araştırılması esnasında bile karşımıza çıkabilir bu tip fıtıklar. Bunun nedeni fıtıklaşmış mide duvarının diaframa yaslanmış kısmında oluşan bir ülserden sürekli ve az az kanama olmasıdır. Gene birçok solunum problemine yol açabilir bu fıtıklar. Dolayısı ile çok nadir olan paraösefagal fıtıklar tanı konulduğunda ve hasta ileri yaşta olsa bile mutlaka ameliyat edilmelidirler. Özellikle erken yakalanılanları gene “laparoskopik” olarak yani karnı kesmeden ameliyat edebilmek mümkündür .

Mide fıtıklarının tedavisine cerrahi diyebilir miyiz ?

Bu sorunun cevabı hem evet ve hem de hayırdır. Çünkü hiçbir sıkıntıya yol açmayan tesadüfen farkedilmiş bir kayma fıtığına hiçbirşey yapmak gerekmez. Bunun aksine ; ciddi sıkıntı ( ki bu en çok reflü hastalığı şeklinde ortaya çıkmaktadır) , oluşturan kayma fıtıklarında hem fıtığı laparoskopik olarak ortadan kaldırmak ve hem de “hokka” mekanizması yaparak kişinin hem fıtığını ve hem de şikayetlerini ortadan kaldırmak en kesin çözüm olmaktadır. Paraösefagal fıtıklarda ise ameliyat kararını almamız çok daha çabuk olmaktadır. Ciddi cerrahi risk taşımayan herhangi bir kişide paraösefagal fıtık varsa derhal cerrahi önerilmelidir.
Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 12:52

Benzer Konular

12 Eylül 2013 / GusinapsE Tıp Bilimleri
17 Aralık 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
15 Eylül 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
2 Eylül 2013 / _Yağmur_ Tıp Bilimleri
18 Ekim 2015 / Misafir Soru-Cevap