Arama

Bu iki hastalığı karıştırmayın: Grip ve Soğuk Algınlığı

Güncelleme: 10 Ocak 2014 Gösterim: 19.567 Cevap: 8
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
21 Eylül 2007       Mesaj #1
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu iki hastalığı karıştırmayın!

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.


Grip, sıklıkla soğuk algınlığıyla karıştırılıyor. Aralarında ise çok fark var...

Sonbaharda ilk vakaların görüldüğü grip sıklıkla soğuk algınlığıyla karıştırılıyor. Oysaki ikisi arasında çok önemli farklar var.

İşte o farklar...

Ateş
Soğuk algınlığı: Nadir
Grip: Yüksek ateş (39 derece ve üstü)

Baş ağrısı
Soğuk algınlığı: Nadir
Grip: Sıklıkla

Kas eklem ağrısı
Soğuk algınlığı: Hafif
Grip: Sıklıkla

Bitkinlik
Soğuk algınlığı: Yok
Grip: Şiddetli, günlerce sürebilir

Yatak istirahati
Soğuk algınlığı: Gerekmez
Grip: Gerekir

Burun akıntısı
Soğuk algınlığı: Sıklıkla
Grip: Hafif

Hapşırma
Soğuk algınlığı: Sıklıkla
Grip: Sıklıkla

Öksürük
Soğuk algınlığı: Hafif
Grip: Orta şiddette

Komplikasyonlar
Soğuk algınlığı: Kulak ağrısı
Grip: Sinüzit, orta kulak iltihabı, bronşit, zatürree, ölüm

Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 01:17
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
22 Eylül 2007       Mesaj #2
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
Grip ve soğuk algınlığından korunmak için istirahat, ortamın havalandırılması ve nemlendirilmesi, bol sıvı ile karbonhidrattan zengin besin alınması önerildi.

Sponsorlu Bağlantılar
Cuma
İSTANBUL - Beşiktaş Belediyesi ile Türkiye Solunum Hastalıkları Araştırma Derneği’nce (TÜSAD), Ortaköy Kültür Merkezi Afife Jale Sahnesi’nde düzenlenen halk toplantısında konuşan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Tutluoğlu, gribin yüksek ateş, kuru öksürük, şiddetli kas ve eklem, boğaz ve baş ağrısı ile seyreden bulaşıcı bir hastalık olduğunu söyledi.


Doç. Dr. Bülent Tutluoğlu, gribin en az 3 ile 5 gün süreyle kişiyi yatağa bağladığını, bronşit, sinüzit ve zatürree gibi hastalıklara da yol açabildiğini kaydetti.

Soğuk algınlığı ve gribin, birbirinden farklı olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Tutluoğlu, soğuk algınlığında genellikle burun tıkanıklığı, hapşırma ve boğaz ağrısı yaşandığını ifade etti. Doç. Dr. Tutluoğlu, “Hastalıktan korunmak için istirahat, ortamın havalandırılması ve nemlendirilmesi, bol sıvı ile karbonhidrattan zengin besin alınması gerekir” diye konuştu.

Türkiye ve dünyada 2005-2006’da, “pandemi” olarak adlandırılan kıtalararası grip salgınının beklendiğini de dile getiren Doç. Dr. Tutluoğlu, grip aşısının hastalığı önlemede etkili olduğunu sözlerine ekledi.

_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
28 Eylül 2007       Mesaj #3
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Grip aşısı ne zaman yapılmalı?

Grip aşısı olması gereken risk grubundaki kişilerin başında gelen yaşlıların, Ekim ortasından sonra aşı olması gerekiyor Bunun nedeni, grip salgınının Şubat mart aylarına sarkması durumunda aşının koruyucu etkisinin azalması.
Marmara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Volkan Korten, sorularımızı yanıtladı.

Grip aşısını öncelikli olarak kimler yaptırmalı?

Bu konuda şöyle bir hata yapılıyor. İnsanlar eylül ayında çıkar çıkmaz aşı olmaya başlıyor. Halbuki uluslararası önerilere göre belirli yaşın üzerinde olanlar için Ekim - Kasım ayları tavsiye edilir. 15 Ekim'den önce yaşlıların aşı olması pek doğru değil. Neden? Çünkü beklenen salgınlar zaten kasımdan önce pek olmuyor. İkincisi de salgın gecikir, Şubat sonu ve Mart ayına kalırsa yaşlılarda aşının koruyucu etkisi azalıyor. Onun için bütün gençler gidip Eylül, Ekim aylarında aşı olursa bazen de aşı bitebiliyor. O zaman da esas korumamız gereken yaşlılar, aşı olamıyor. Zaman zaman dünyada aşı kıtlığı oluyor. Tüm bu nedenlerle ideal zamanı ekim ayının ikinci yarısı Kasım ayının ilk yarısı olarak söylüyoruz.


Peki kronik hastalığı olan kişiler ne zaman aşı yaptırmalı?

Antikor oluşturmada problemi olabilecek kişiler ki bunlar en duyarlı olan kişiler aynı zamanda, onların da ideal zamanları 15 - 30 Ekim arasındadır. Çünkü salgın Mart ayında çıkarsa antikorları azalabiliyor.


Çocuk ve bebekler ne zamandan itibaren aşılanabilir?
Bebekler altı aydan sonra aşılanabilir. Yine bebeklerde grip, özellikle 2 - 6 ay arasında ağır seyredebiliyor. 6 ay ile 8 yaş arasındaki çocuklar ilk defa aşı olacaklarda iki doz aşı oluyorlar.

Aşı ne zamana kadar yapılabilir?

Salgın çıkmadıysa örneğin Şubat ayına kadar geldik diyelim. Şubat ayında salgın çıkarsa yine aşı yapıyoruz. Ama genelde Aralık sonuna kadar aşı bitmiş oluyor. Biliyorsunuz piyasaya belirli miktarlarda aşı geliyor. O nedenle piyasayada aşı varsa ve salgın çıkmamışsa en önemlisi toplumda influenza aktivitesinde bir artış görüldüyse aşının zamanı yoktur. Ocakta da yapılır, Şubat'ta da. Ama biz genellikle aşı olması gereken grubun aralıktan daha geç kalmasını istemiyoruz. Aşı olması gereken risk grupları 65 yaş üstündekiler 6 aydan büyük bebekler, Şeker hastaları Astım hastaları Kronik akciğer hastaları (bronşit vb) Kronik kalp damar sistemi hastaları Bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler (kronik kan hastalığı olanlar, kanser vs) Huzurevi, bakımevi vb ortamlarda yaşayanlar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2007       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Grip Nedir?
Grip, burun, bronşlar ve akciğerden oluşan solunum sisteminde meydana gelen, Influenza A, Influenza B ve Influenza C virüslerinin neden olduğu yüksek derecede bulaşıcı viral bir enfeksiyondur. 1-2 hafta içinde hastalar genellikle iyileşirler ancak etkileri haftalarca devam edebilir. Bazı hastalardaysa hayatı tehdit edici komplikasyonlar (zatürre gibi) gelişebilir.

Sonbahar ve Kış aylarında görülür. En fazla görüldüğü yaptığı aylar Ekim - Mart aylarıdır. Grip son derece ciddi bir hastalık olup, en fazla görüldüğü kış mevsiminin en şiddetli hastalıklarından biridir. İşgücü kaybı açısından bakıldığında en yüksek maliyete yol açan hastalıkların başında yer almaktadır

Soğukalgınlığı Nedir?
Soğuk algınlığı sonucu oluşan enfeksiyonlarda etken %90 virüslerdir. Soğuk algınlığına neden olan 200 kadar değişik virüs tanımlanmıştır.

En sık görülen virüsler,
  • Rhinovirus %15-40
  • Coronavirüsler %10-20
  • Parainfluenza Virüsü %5-10
  • Respiratuar Sinsisyal Virüs %6
Soğukalgınlığı kişiden kişiye bulaşır. Başlangıçda bu bulaşmanın "damlacık enfeksiyonu" ile yani aksırma, öksürme ile etrafa saçılan damlacıkların içindeki virüslerin havada kalması ile olduğu sanılmaktaydı. Ancak şimdi mevcut kanıtlar bulaşmanın virusu almış hastanın elinden hassas insanlara geçmesi ve hassas bireylerin de nazal (ağız-burun) mukozalarına sürmeleri ile olduğu yönündedir. Bu nedenle soğuk algınlığının bulaşmasını engellemenin yolu ellerin sık yıkanmasıdır.

Yapılan araştırmalar havanın soğukluğunun soğuk algınlığı hastalığının başlaması ve seyretmesi ile ilişkili olmadığını göstermiştir. Üstelik bu araştırmalara göre psikolojik stres, üst solunum yollarını etkilleyen alerjiler ve adet dönemlerinin hastalığa yakalanma riskini artırdıkları saptanmıştır.

Soğuk algınlığına bir çok virüs sebep olabileceği için de vücut hiçbir zaman bu virüslerin tümüne direnç geliştiremez. Bu sebeple her sene tekrar tekrar soğuk algınlığı geçirilebilir.

Soğuk algınlığında,
  • Soğuk algınlığı tanısını koyup var olan belirtileri belirlenmelidir.
  • Belirtilere göre tedavi yapılmalıdır.
Belirtiler nelerdir ?
  • Ateş
  • Baş ağrısı
  • Eklem ve kas ağrısı
  • Yorgunluk hissi,
  • Akan ya da dolu burun
  • Hapşırma
  • Boğaz ağrısı
  • Göğüs doluluğu
Ne Yapmalı ?
Aşağıdaki durumlardan herhangi birinin görülmesi halinde ve belirtilerin geçmemesi durumunda mutlaka doktora başvurmak gerekmektedir.
  • 39 C'yi geçen ateş
  • Sürekli yada çok kıvamlı balgam üreten öksürük
  • Nefes alırken ağrı
  • Devamlı kulak ağrısı
  • Şişmiş lenf bezleri
  • Yutkunurken zorlanma
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Kasım 2013 11:17 Sebep: kırık link
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
23 Kasım 2008       Mesaj #5
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
En Yeni Bilgilerle GRİP
MsXLabs.org

Her yıl gribin tipi değiştiği için Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği aşı içeriğiyle hazırlanıyor grip aşısı. Bu yüzden hiçbir firma diğer firmanın ürettiğinden farklı ve daha iyi olduğunu iddia ettiği bir aşı üretemez.

Türkiye’deki virüsün adını, soyadını, göbek adını koyuyoruz. Tiplerini belirleyip, tiplerin de alt tiplerini belirleyebiliyoruz artık. Bu önemli bir gelişme.

Kağıt mendil kullanın, mendilleri ağzı kapalı çöp kutularına atın, hapşırırken elinizle kapamayın, dirseğin içine hapşırın

Son yıllarda grip denince artan derecede grip virüsü ve grip aşısı hakkında farklı kanallardan bilgi akışı olur; kuş gribi dahil her yıl yeni bir virüs ile karşılaşma olasılığına karşı toplumsal bir içgüdüyle bu bilgilere kulak kabartırız. Böylelikle doğru bilinen yanlışlarla asıl konudan uzaklaşırız. Biz de istedik ki grip hakkında en yeni bilgileri ilk elden, İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Selim Badur’dan öğrenelim.

Grip neden önemli bir hastalık?
Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü iki hastalık üzerinde çok duruyor. Birisi çocuk felci (Palio), ikincisi grip… Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 1950 yılından beri gribin aktivitesini yakından takip eder. Neden tetanos, kızamık değil de grip?.. Neden gribe önem veriliyor? Çünkü gripten 1918 İspanyol gribinde olduğu gibi bazen özel koşullar ortaya çıktığında pandemi dediğimiz kıtalar arası salgınlar oluyor. O zaman çok ciddi ölümler meydana geliyor. Büyük pandemiler, toplu ölümler gribe verilen önemin bir tanesi. İkincisi grip, belli risk grupları dediğimiz belirli koşullara sahip hasta gruplarında ölümlere yol açıyor. 65 yaş üzeri kronik hastalığı yani süreğen hastalığı olanlar mesela diyabet, astım, kronik kalp ve böbrek hastalığı gibi… Bu hastaların hiçbirinin ölümünde, gripten öldü denmez. Bunu bilmek de çok mümkün değil. Çünkü bir kalp hastasında, astımı olan bir yaşlıda grip tabloya eklendiği zaman o hastalığın ağır seyrettiği görülüyor. Ama hiçbirisinin ölüm kaydına grip yazılmıyor. Bu nedenle gribin ölü sayısını vermek pek mümkün olmuyor, salgın dönemleri dışında.

Bunun ötesinde gribin sonuçları, Batı toplumlarında çok iyi hesaplanıyor. Çok ciddi aktivite ve ekonomik kayıplara yol açtığı biliniyor. Bununla ilgili çeşitli çalışmalar var. Benim bildiğim Fransa ve Amerika’da çok ciddi hesaplıyorlar. Toplumda grip harcamaları dendiği zaman bunun %10 direk harcamaları kapsıyor. Bunlar ilaç, tedavi, doktor, analizler… Ama bunun %90’nını iş gücü kaybı oluşturuyor. Milyon dolarlarla hesaplanan bu kayıplarda bir ülke ekonomisine harcamalar ve üretimin aksaması yönüyle zarar veriyor. Bütün bu sebepleri bir araya getirdiğimiz zaman gribin önemi ortaya çıkıyor. Sıradan, ayakta geçirilebilecek bir solunum yolu enfeksiyonu denebilir ama öyle değil. Ama gribin saydığım nedenlere bağlı olarak önemsenmesi gereken ve pek bilinmediği saptanmış bir hastalık olduğu ortaya çıkıyor.

Türkiye’de gribe karşı fazla bir şey yapılmıyordu. İstanbul Tıp Fakültesi olarak 2003-2004 yıllarından beri çalışıyoruz. Verilerimiz Dünya Sağlık Örgütü üyelerine gönderiliyor. İçeriği her sene değişen bir aşı söz konusu olduğu için aşının içeriği bu topraklarda dolaşımda olan virüslere uyuyor mu, bu kadar değişkenliğe rağmen etkili olabilecek mi gibi sorulara yanıt arıyoruz. Örneğin, Türkiye’deki virüsün adını, soyadını, göbek adını koyuyoruz. İnfluenza A mı, B mi, C mi ve H1, H2, H5 mi diye isim koyuyoruz. Yani tiplerini belirleyip, tiplerin de alt tiplerini belirleyebiliyoruz artık. Bu önemli bir gelişme. Tabi bu tiplendirmeleri yaptığımız zaman insanda bulunan İnfluenza tipleri dışında insana ait olmayan kanatlılara özgü virüslerin de insanda olup olmadığını saptayabiliyoruz. İnfluenza A’nın üzerinde H (hemaglutinin) ve N (nöraminidaz) olarak isimlendirilen yüzey proteinleri var. H1, H2 ve H3 insana ait virüslerdir. H3’ten sonraki H4, H5… H16 kanatlılara özgü virüslerdir. İşte bu nedenle insana H5 bulaştığı zaman kuş gribinden bahsedebiliyoruz. 9 tane alt tipinden N1 ve N2 insana adapte olmuştur. Onun için H1N1, H1N2, H3N2 gibi virüsler insana özgü virüslerdir. Bunlar mevsimsel gribe yol açar. Ama H1, H2, H3 ve N1,N2’nin dışında kalan özelliklere sahip virüslerin tamamı kanatlılarda vardır. Bunların insana bulaşabilme sonucunda hiç karşılaşmadığımız virüsler olduğu için çok daha ağır seyreden solunum hastalıkları ortaya çıkıyor.

Mevsimsel grip neden öldürücü?
Ölümler, diyabet, astım, kronik böbrek hastalıkları gibi hastalıklarda tablonun ağırlaşması sonucunda ortaya çıkıyor. Özellikle çocuklarda grip komplikasyonlara yol açıyor. Mesela zatürre olabiliyor. Evvelden beri biliyoruz ki, göğüs hastalıkları bakteri oluşumuna zemin hazırlar. Ama bunun nedeni çok iyi bilinmezdi. Hücre üzerinde reseptörler dediğimiz algaçlar var. Bunların üstü kapalı. Virüs gelip bunları açıyor. Böylelikle daha önce tutunamadığı yüzeye bakteri tutunabiliyor. Ya da bakteri ile mücadele edecek kan hücreleri fagositleri etkisiz kılıyor virüs.

Grip aşısının koruyuculuğu ne kadar sürüyor?
Her yıl gribin tipi değiştiği için Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği aşı içeriğiyle hazırlanıyor grip aşısı. Bu yüzden hiçbir firma diğer firmanın ürettiğinden farklı ve daha iyi olduğunu iddia ettiği bir aşı üretemez. Hepsinin içeriği aynıdır çünkü. Bir yıl boyunca aktif halde bulunan İnfluenza virüsüne karşı antikor geliştireceği için koruyuculuğunu sürdürebilir. Şimdiye kadar bilinen İnfluenza A'nın H1N1,H3N2 ve İnfluenza B içeriği ilk kez değişti. Bunlardan biri ya da ikisi değişirdi. Bu sene ilk kez farklı bir şey oldu üçü birden değişti. Şimdi bu yıl ne verilecek, ne kadar koruma sağlanacak onu yaşayıp göreceğiz. Tarama laboratuarları şu topraklarda bu tip virüs var diye rapor gönderiyorlar. Tüm ülkeler topraklarındaki tipi WHO’ya bildiriyorlar. WHO da verileri birleştirip üreticilere haziran ayında hazırlayacakları aşının içeriğinin ne olacağını söylüyor. Geçen kış mart ayına kadar hangi virüs dolaşımdaysa onların eylül ayında devrede olacağı düşünülmekte. Hep bir öngörüyle gidiyor bu iş. Eylül ayında piyasaya çıkan aşının içeriğini ocak-şubat ayında WHO bildiriyor. Üreticiler de nisandan ağustosa kadar tüm kontrolleriyle aşıyı üretiyor. Ağustos'ta ise dağıtımı yapılıyor. Yani ağustos sonu eylülde dağıtıma giren aşı 8 ay önce belirlenen virüslerle yapılıyor. Yani bu aşı dolaşımdaki virüse uyması lazım. Uymazsa ne olur? Örneğin, 2004 yılında virüslerden bir tanesi uymadı. O zaman %80-90'larda olan koruyuculuk %60'lara düştü. Grip, aşıyla etkisiz kılınmıyor ama yine de vakalarda azalmaya neden oluyor.

Grip virüsü alındıktan ne kadar zaman sonra etrafa bulaşır?
Yaşa göre değişiyor. Grip belirtileri çıkmadan bir gün önce virüsü etrafa saçmaya başlıyorsunuz. Erişkinlerde bu üç beş gün kadar devam eder ama çocuklarda 10 gün sürüyor. Grip nedeniyle yaşamını yitiren kişiler daha çok yaşlılar. Çocuklarda gribe bağlı yaşamını yitirme söz konusu değil. Çocukların, toplumda grip virüsünü bulaştırmada esas grup olduğu biliniyor. Eylül-ekim ayından sonra havaların soğumasıyla ve kapalı ortamlarda mesela okul ve kreşlerde grip virüsünü alan çocuk evde ebeveynlerine taşıyor. Artış hızını gözlemlediğimizde tatil dönüşlerinde grip vakalarının arttığını görüyoruz. Çocuklar daha hızlı yayarlar ve daha çok virüs çıkartırlar.

Avrupa ve Türkiye’de grip mevsiminde bir kayma söz konusu mu?
Grip aşısı üreticileri bir an önce aşı yapılsın diye grip mevsimini ekim sonu- aralık ortası olarak başlatıyor. Ama bir şey fark ettik, eskiden grip hastalığı Ocak, Şubat aylarında hafiflemeye başlardı. Artık geç başlıyor, Ekim sonu Aralık ortası gibi başlıyor, daha sonra Mart- Nisan sonuna kadar devam ediyor. Nisan sonunda bile influenza virüsüne rastladık. Bu da grip mevsiminin sarktığını gösteriyor. Hatta ne kadar bilimsel bilmiyorum ama 11 Eylül 2001 İkiz Kuleleri’nin bombalanmasıyla gribin daha geç dönemlere sarkması arasında ilişki kuran bir yazıdan bile bahsediliyor. Bütün dünya için geçerli, ileri tarihlere sarktığına dair bilgiler var. O zaman grip aşısı Aralık’tan sonra yaptırılmaz gibi bir yaklaşımın da değişmesi lazım. Ocakta da şubatta da grip aşısı olunabilir artık.

Türkiye’de gerek halk gerekse sağlık personeli grip hakkında ne kadar bilgi sahibi?
Grip konusunda özellikle grip aşısıyla ilintili birtakım anketler var. Bu anketlerde verilen yanıtların yer aldığı değerlendirmede Fransa'daki ve Türkiye'deki bulgular karşılaştırılıyor. Grip aşısı olmak istemeyen ve grip aşısı yaptırmayı hiç düşünmeyen kişilere neden grip aşısı yaptırmak istemedikleri sorulmuş. Hastalık abartılıyor, korkutuluyor diyenler; ben gencim yaşlıların aşılanması gerekiyor diyenler, doktorum önermedi, hiç haberim yok diyenler var. Gripten korunma yollarına karşı bir inançsızlık var. Öte yandan grip aşısı olduktan sonra gribe yakalandım diyenlerde aşı gribe yol açıyor inancı bile gelişmiş. Bu mümkün değil çünkü öldürülmüş bir aşı bu. Ya daha önce yakalanmış oluyor, ya da soğuk algınlığını grip olarak değerlendiriyor. Her yıl aşıyı tekrarlayanlarda da bu kadar aşı yaptırmak sağlığıma zarar verir mi düşüncesi gelişiyor. Birçok konuda olduğu gibi konuyu tartışmak yerine etrafında döneriz. Bu da öyle bir şey.

Sağlık personeli diğer ülkelere göre daha az aşılanıyor. Ancak bir iki hekimin kronik hepatite yakalanması ve hatta ölmesi sonucunda kurumlarda sağlık personeli aşılanmaya başlandı.

Türkiye'nin genel sağlık politikasında gribe yaklaşım nasıldır?
Sağlık Bakanlığı'nın 2002-2003 yılından beri aşılar konusundaki yaklaşımı değişti, ciddi adımlar atıldı. Bütçede 10 kattan fazla bir artış var. Çocukluk çağı aşılarında Fransa'dan ve Yunanistan'dan öndeyiz. Yani çocuklarımızı daha iyi koruyoruz. Birçok aşıda Batı standartlarını geçtik. Bu sevindirici. Ama grip aşısını toplumun geneline yaymak gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bir kere bu mümkün değil, bu kadar grip aşısı bulamazsınız. Grip aşısı bu kadar üretilmiyor. Üretimde kısıtlamalar var. Şu anda bile aşı embriyonlu yumurtada hazırlanıyor ve 400 milyon üretilebiliyor. Türkiye'ye ancak 2,6-2,7 milyon kadar aşı geliyor. Aslında Türkiye'ye 8-10 milyon kadar aşı verilmesi lazım. Türkiye'de aşılanan yaklaşık 3 milyon kişinin yarısı da herhangi bir risk grubunda olmayıp da işimden gücümden geri kalmayayım diyen sağlık durumu iyi olanlardan oluşuyor. Onun için Türkiye'de aşı olması gerekip de aşı olmayanların sayısı fazla.

Grip virüsünün yayılmaması için alınacak önlemlerde bir değişiklik var mı?
Geçen sene Fransa'daki bilgilendirme toplantılarının ana teması "Büyükannelerin özel tavsiyelerini unutmayın" idi. Kampanyada grip aşısına hiç değinilmeden, kağıt mendil kullanın, mendilleri ağzı kapalı çöp kutularına atın, hapşırırken elinizle kapamayın, dirseğin içine hapşırın gibi tavsiyelere yer verildi. Hatta kreşlerde dahi ders şeklinde gösterildi. Virüsün 72 saat boyunca havada asılı kalabildiğini, sanılanın aksine damlacıklarla yayılmadığını artık biliyoruz.

İnfluenza Çalışma Grubu olarak “Grip Günleri” adıyla bir kampanya düzenliyoruz. Batı ülkelerinde de sık sık yapılan bu tür kampanyada amacımız herhangi bir aşıya ya da antivirale özendirmek değil, tamamen grip konusunda doğru bilgilendirmek. Bu kampanyada söylemek istediğimiz, gribin, nezle ya da soğuk algınlığı gibi bir hastalık değil, yeri gelince ciddi sonuçlar doğurabileceği, diğer solunum yolları hastalıklarından farklılığını anlatan bir hastalık olarak algılanması.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Kasım 2013 11:19 Sebep: sayfa düzeni
phoenix_tr - avatarı
phoenix_tr
Ziyaretçi
11 Ekim 2009       Mesaj #6
phoenix_tr - avatarı
Ziyaretçi
gripkututut

Hastalıktan korunmak için bunlara dikkat edin.
MsXLabs.org

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, gribin her 100 bin kişiden 2'sinde öldürücü olarak seyrettiğini belirterek, ''ölüm riski, sağlıklı erişkinlere göre kalp-damar hastalığı olanlarda 52 kat, akciğer hastalığı olanlarda 120 kat, kalp-damar hastalığıyla birlikte şeker hastalığı olanlarda ise 241 kat artmaktadır'' dedi. Yorulmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, havaların soğumaya başladığı son günlerde gribe dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

Domuz gribi virüsü de dahil tüm grip virüslerinin, öksürük ve aksırıkla etrafa yayılan damlacıkların içinde bulunduğunu ve bu mikropla bulaşmış havayı soluyan insanlara kolaylıkla bulaşabildiğini belirten Yorulmaz, hastalanan kişilerin gribi 7 gün bulaştırmaya devam ettiklerini kaydetti.

Grip hastalığının, hafife alınacak bir hastalık olmadığını vurgulayan Yorulmaz, şu bilgileri verdi:

''İnfluenza virüsleri denilen birden fazla virüs aracılığı ile bulaşan grip, ölümcül risk taşımaktadır. Yapılan çalışmalara göre grip her 100 bin kişiden 2'sinde öldürücü seyretmektedir ve ölüm riski, sağlıklı erişkinlere göre kalp-damar hastalığı olanlarda 52 kat, akciğer hastalığı olanlarda 120 kat, kalp-damar hastalığıyla birlikte şeker hastalığı olanlarda ise 241 kat artmaktadır. Bebekler, kortizon ya da kanser ilaçları gibi bağışıklık sistemini zayıflatan ilaç kullananlar, yaşlılar, kalp yetmezliği, amfizem, KOAH, bronşit, zatürre, alkolizm, kronik karaciğer hastalığı ve bağışıklık sistemi zayıflığı gibi sağlık sorunları olan kişiler de ölüm riski altındadır.''

Yorulmaz, grip virüslerinin sıkça değişime uğrayarak insanların bağışlık sisteminin onları tanımasına engel olduğuna dikkati çekerek, bu nedenle her insan tekrar tekrar gribe yakalanabildiğini anlattı.

Gribin, ani olarak vücut ısısının yükselmesi, baş ve boğaz ağrısı, şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, bitkinlik, titreme ve kuru öksürük gibi belirtilerle kendini gösterdiğini vurgulayan Yorulmaz, domuz gribinde ise bu belirtilerle birlikte bazen kusma ve ishal de görülebildiğini bildirdi.

Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, gribin halk arasında soğuk algınlığı, nezle ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonları ile sıklıkla karıştırıldığını belirterek, ''Ancak, soğuk algınlığı ve nezle, grip kadar ciddi halsizliğe, ateş yükselmesine, öksürüğe yol açmaz ve yatarak istirahat gerektirmez. Hastaların büyük bir çoğunluğu soğuk algınlığını ayakta geçirebilmektedirler'' dedi.

-GRİP AŞISININ ÖNEMİ-
Gripten korunmak için vücut direncini güçlendirmenin önemli olduğuna işaret eden Yorulmaz, şöyle devam etti:

''Bu nedenle mevsim özelliklerine uygun giyinmek, kalabalık ortamlardan, aksıran, öksüren kişilerle yakın olmaktan, özellikle kucaklaşmak ve öpüşmekten kaçınmak, bol sulu gıdalar, taze sebze ve meyve tüketilmesi çok faydalı olacaktır.

Hastalıktan korunmada grip aşısı çok önemlidir. Aşı ile vücuda grip virüsünün insan savunması tarafından tanınan kısımları verilmektedir. Böylece, vücut grip virüsünü tanır ve ona karşı savunmasını harekete geçirir. Daha sonra hastalık yapan gerçek virüs ile karşılaştığında, oluşan bağışıklık çok hızlı bir şekilde virüsü yok edebilmektedir.

Grip virüsünün çok sık şekil değiştirmesi nedeniyle her yıl grip aşısı o yıl hastalık yapacak virüs için yeniden hazırlanmaktadır. Bu nedenle her yıl grip aşısı olmak gerekmektedir. Grip aşısı sağlıklı erişkinlerde yaklaşık yüzde 70 oranında koruma sağlamaktadır. Riskli grupta olanlarda ise hastalıktan korunma oranı yüzde 50'ye düşmektedir.''

-''DOMUZ GRİBİ TEDAVİ EDİLEBİLİR''-
Domuz gribi için henüz bir aşı olmadığını belirten Yorulmaz, elleri yıkamadan bebeklere, çocuklara dokunmanın, öpmenin, yiyeceklere dokunmanın grip bulaştırma açısından çok riskli davranışlar olduğuna dikkati çekti.

Yorulmaz, şunları anlattı:
''Gribe yakalanmış ya da grip olduğunuzdan şüpheleniyorsanız; öksürme ve hapşırma sırasında ağzınızı ve burnunuzu bir mendille kapatınız. Mendilinizi kullandıktan sonra ortada ya da cebinizde elinizde tutmayınız, çöp sepetine atınız. Öksürdükten ve hapşırdıktan sonra ellerinizi bol sabun ve suyla yıkayınız. Kirli ellerinizle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmayınız. Belirtilerin başlamasından 7 gün sonrasına ya da belirtilerinizin tamamen geçmesinden bir gün sonrasına kadar evde istirahat ediniz. Hastalığın bulaşmaması için çevrenizdeki kişilerden uzak durunuz. Bulunduğunuz mekanı sık sık havalandırınız.

Domuz gribine yakalananlar için de bu önlemler faydalı ve gereklidir. Ancak bilinmelidir ki domuz gribi tedavi edilebilen bir hastalıktır. Böyle bir kuşku varlığında kötü sonuçlanmadan iyileşebilmek için mutlaka bir hekime başvurulmalıdır.''
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Kasım 2013 11:17 Sebep: sayfa düzeni
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Eylül 2011       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Grip


Nezle ve kırıklıkla karışık bulaşıcı bir hastalık.

Gribi, virüs cinsi mikroplar oluşturur. Hastalığa grip adını Fransız doktorlarından Sauvage vermiştir. Belirtileri baş ağrısı, titreme, halsizlik ve nezledir. Dinlenerek ve sürekli C vitamini alarak tedavi yoluna gidilebilir. Ayrıca ağız ve burun antiseptikleri, sıcak içecekler kullanılır. Ağır durumlarda hekime danışarak antibiyotik almak gerekir. Grip aşısı, kısmen de olsa hastalığı önleyebilir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
SaglikON2 - avatarı
SaglikON2
Ziyaretçi
25 Kasım 2013       Mesaj #8
SaglikON2 - avatarı
Ziyaretçi
Grip ve Soğuk Algınlığının Tedavisi Mümkün mü?
MsXLabs.org

grip ve soguk alginligi tedavisi

Grip ve soğuk algınlığı virüslerin sebep olduğu hastalıklardır; virüsleri antibiyotiklerle tedavi etmek mümkün değildir. Gribin tedavisi olmasına rağmen soğuk algınlığı veya nezlenin tedavisi tartışmalıdır. Grip ve soğuk algınlığı için en etkili, kanıtlanmış tek tedavi yöntemi Afrika Sardunyası’nın kökünden elde edilen sıvı ekstresidir.
Prof. Dr. Ayper Somer
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk İnfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı

Hava sıcaklığındaki değişiklikler çocuk sağlığını nasıl etkiler?

Mevsim değişikliği sırasında hava sıcaklığında yaşanan ısı farklılığı nezle ve soğuk algınlığı vakalarının artışına sebep olur. Bunun sebebi, yaz aylarında görülmeyen virüslerin havanın soğumasıyla birlikte aktifleşmesidir.

Soğuk algınlığı ve nezle aynı hastalık mıdır?
Nezle ve soğuk algınlığı aynı anlamda kullanılan iki terimdir. İnsanlarda genellikle üşüdükten sonra hastalandıkları yönünde önyargı olduğu için hastalığa ‘soğuk algınlığı’ denilmiştir. Bu aslında doğru değil; üşüyen insan hastalanmaz. Bugün için 200’den fazla virüsün soğuk algınlığı veya nezleye yol açtığı tespit edilmiştir. En sık saptanan Rino virüsüdür. ‘Rino’ Yunancada burun demektir. Nezle ismi de buradan gelir. Nezle veya soğuk algınlığı denildiğinde ön plana çıkan yakınmalar; burun akıntısı ve tıkanıklığı, hapşırık, bazen öksürük, boğazda kaşıntı veya ağrılardır. Özetle; nezle veya soğuk algınlığı burun ve boğaz bölgesinde lokalize hastalık şeklinde bulgularla kendini gösteren bir tablodur.

Nezle ve grip arasındaki farklılıklar nelerdir?
Nezledeki bulguların dışında gripte çok şiddetli baş ağrısı, kas ağrısı, eklem ağrıları görülür. Bu nedenle hastalığa ‘Paçavra Hastalığı’ da denir. Yani kişi kendini parmağını oynatamayacak kadar hasta hisseder, işe gitmesi mümkün değildir. Nezle veya soğuk algınlığında kişi işine gider, ayakta geçirir. Halbuki grip olduğumuzda işe gitmemiz mümkün değildir. En büyük farklılık budur.

Ayrıca grip hastalığına sebep olan tek virüs vardır; Infulenza. İkisi arasındaki fark burada da ortaya çıkar. Nezle veya soğuk algınlığında sadece burun ve burun bölgesi, gripte ise tüm vücut hastalanır. Grip daha ağır bir hastalıktır ve yüzde doksan vakada ateş görülür (39-40 derece); nezlede ise küçük çocuklar ateşlense bile yetişkinlerde sık rastlanmaz.

İki hastalığın tedavileri de farklıdır. Gribin tedavisi olmasına rağmen soğuk algınlığı veya nezlenin tedavisi tartışmalıdır. Burada dikkat çekilmesi gereken en önemli nokta; her iki hastalığın tedavisinde de antibiyotiklerin yerinin olmadığıdır. Çünkü antibiyotikler bakteriler içindir. Grip ve soğuk algınlığı virüslerin sebep olduğu hastalıklardır; virüsleri antibiyotiklerle tedavi etmek mümkün değildir.

Nezle nasıl tedavi edilir?
Nezle vakalarında tedavi semptomatik, yani hastalığın bulgusuna yönelik yapılır. Burun tıkanıklığında damla, öksürükte şurup, çocuklarda ateş varsa ateş düşürücü ilaçlar kullanılır. Bunun dışında bir takım özel tedaviler vardır. En etkili, kanıtlanmış tek tedavi yöntemi Afrika Sardunyası’nın kökünden elde edilen sıvı ekstresidir.

Afrika Sardunyası Bitkisi’nin özellikleri nelerdir?
Umckaloabo adıyla da bilinen Afrika Sardunyası bitkisi kökünden hazırlanan sıvı ekstresinin, özellikle kış aylarında kendini gösteren soğuk algınlığına karşı mücadeledeki doğal gücü yapılan araştırmalarda kanıtlanmıştır. Afrika Sardunyası kökü sıvı ekstresi içeren bitkisel ürünler, kış aylarını kabusa çeviren soğuk algınlığı başladığında ilk 48 saat içinde kullanıldığı takdirde şikayetlerin süresini 1- 3 gün kadar kısaltır. Şiddetini hafifletmeye yardımcı olur, baş ağrısı ve burun akıntısı da dahil olmak üzere soğuk algınlığı semptomlarının giderilmesinde de önemli bir rol oynar. Bakteriler virüslerin harap ettiği yüzeylere yerleşir. Sardunyası kökü sıvı ekstresi bakterilerin burun mukozası veya ağza yerleşmesini önler; yani antibakteriyel etki yapar ama antibiyotik gibi değildir. Antiviral etki gösterdiği için virüslere karşıdır, öldürücü ve çoğalmasını önleyici özelliği vardır. Bunun altını çizmek gerekir. Bir de artan salgıların (burun akıntısı, balgam çıkarma) oluşumunu önler. Erken başlanması önemlidir. 48 saat geçirildiği takdirde virüs yeterince çoğaldığı için artık alınan önlemler etkili olmaz ya da çok az etkili olur.

Çocuklarda nezle tedavisinde antibiyotik kullanılmalı mı?
Küçük çocuklarda veya herhangi bir yaş grubunda nezle veya soğuk algınlığı bulguları ortaya çıktığında herhangi bir kötüye gidiş olmadığı takdirde antibiyotiklerin kullanılması sakıncalıdır. Çünkü direnç geliştirir ve mikroplarda bir daha o antibiyotik kullanılamaz; bu çok büyük bir problemdir. Çünkü tekrar ediyorum, bu hastalıklara yol açan bakteriler değil virüslerdir. Çok küçük bebeklerde virüslerin üzerine bakteriler eklenebilir. Ama bu safhada ilaç kullanımına doktor karar vermelidir.

0- 6 aylık bebekler nezle olduğunda veya bu bulgular görüldüğünde doktora götürülmelidir. Çünkü komplikasyonlar bazen kulak iltihabı, sinüzit, zatüree gibi istenmeyen hastalıklara yol açabilir. Bunun dışındaki gruplarda antibiyotik kullanımının yeri yoktur.

Çocuğun beslenmesiyle hastalık arasında bir ilişki var mı?
Beslenme eksikliği olan çocuklarda bağışıklık sistemi yetersizdir. Bu kesin bir durumdur. Dengeli beslenmek; protein, karbonhidrat ve yağdan belli oranlarda alınması demektir. Ayrıca vitaminden zengin, bol sebze ve meyve ile takviye gerekir. Özellikle A vitamini enfeksiyonlardan korunmada, mukoza ve dış yüzeylerin korunmasında çok önemlidir. D vitamininin de ayrı bir önemi vardır; bunu sadece ağızdan almak yeterli değildir. Çocuğun kış aylarında bile mutlaka en az bir saat güneşte gezdirilmesi gerekir. C vitamini enfeksiyonlarla ilgisi en çok araştırılmış ve etkisi kanıtlanmış vitamin türüdür; E vitamini de aynı şekilde… Bazı mineralleri de unutmamak gerekir. Örneğin; demir ya da çinko eksikliğinde enfeksiyonlara yatkınlık artar.

En büyük hata; kış geldiğinde hastalanmamak için portakal suyu içilmesidir. Bunun hiçbir yararının olmadığı çalışmalarla kanıtlanmıştır. C vitaminini günde 8 gram kadar almak gerekir. Bu çok miktarda portakal demektir. Oysa bir insanın o kadar portakal tüketmesi mümkün değildir. Ayrıca fazla miktarda C vitamini başka istenmeyen etkilere; örneğin taş oluşumuna sebep olabilir.

Hasta çocukları okula göndermeyin…

Virüsler vücuda damlacık dediğimiz bir yolla girer. Hasta kişi öksürürken, konuşurken, hapşırırken, etrafa nefesiyle partiküller içinde görülmeyen virüs saçar. Havada bir süre canlı kalan virüsler o ortamda nefes alıp veren insanların solunum yolluyla vücuda girer. Veya öksürürken elimizi ağzıma götürdüğümüzde virüs bulaşır. Yüzeye dokunmak, kalemi tutmak virüsün bulaşmasına sebep olur.

Özellikle kritik dönem olan ilk 1- 4 günlük süreç, yani hastalandıktan sonra ilk 2-3 gün, içinde çok yüksek oranda bulaştırma durumu söz konusudur. Bu nedenle hasta kişilerin evlerinde kalmaları, en azından bir gün istirahat etmeleridir çok önemlidir.

Yetişkin kişi işe gittiğinde enerjisini başka şeylere harcayacaktır. Halbuki evde istirahat edildiğinde bütün enerji hastalıkla savaşmaya ayrılır. Bu da enfeksiyonun daha kolay alt edilmesini sağlayacaktır.

Çocukların da en azından bir gün okula gönderilmemesi gerekir. Nezle ve soğuk algınlığındaki ateş halsizlik yapar. Bir gün evde kaldığı takdirde hem kendisi hastalığı daha çabuk atlatır, hem de etrafındakilere bulaştırmaz.

Soğuk algınlığı ve grip ne sıklıkla görülür?
Bağışıklık sisteminin yaş ile de ilişkisi vardır. Bebekler doğduklarında bağışıklık sistemleri oldukça zayıftır. 6 aydan sonra bağışıklık sistemi yavaş yavaş oturmaya başlar. Karşılaştığı her enfeksiyon hastalığı aslında çocuğun bağışıklık sistemini güçlendirir, o mikrobu tanır hale getirir.

200′den fazla virüs olduğu için hayatımız boyunca en az 200 defa nezle olabiliriz. Nezle ve soğuk algınlığının çocuklarda görülme sıklığı yılda yüzde 6-8, hatta bazen 10-12 bile olabilir. 6 yaşın altındaki çocuklar daha sık hastalanır. Erişkinlerde bu oran yılda 2-4′tür. Yapılan bir araştırma sonucuna göre 70 yaşındaki bir kişi yaşamında üç yılını nezle ile geçiriyor. İş gücü ve okul günü açısından bakıldığında çok büyük bir rakam bu. Oysa Afrika Sardunyası gibi bitkisel ekstreler bu süreyi kısaltarak yaşamı daha sağlıklı hale getirecektir.
Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Kasım 2013 11:15 Sebep: sayfa düzeni
SaglikON2 - avatarı
SaglikON2
Ziyaretçi
10 Ocak 2014       Mesaj #9
SaglikON2 - avatarı
Ziyaretçi
bu gribin nicin adi yok1918 yılında 20 milyona yakın kişinin hayatına mal olan grip, yıllar içinde kuş gribi, domuz gribi, at gribi gibi değişik isimler altında can almaya devam etti. Son olarak H3N2 virüsü olarak gündeme gelen grip acaba yeni bir salgına sebep olacak mı, neden hastalık hayvan değil de virüs ismiyle anılıyor, bu gripten doğal yollarla korunmak mümkün mü? Fitoterapi uzmanlarının önerdikleri Afrika Sardunyası’nın gripten korunmadaki rolü nedir?

Op. Dr. Mustafa Üzeyir

KBB Uzmanı

Grip virüs kaynaklı bir hastalıktır ve influenza adı verilen bu virüs kendi içinde A, B, C olarak üç sınıfa ayrılır. Hayvan ve insanda ayrı ayrı bulunan virüsler birleşip kendi içlerinde değişikliğe uğradığında ortaya çıkan enfeksiyon hayvanın ismine göre adlandırılır. Kuş gribi, at gribi, domuz gribi… Normalde A grubu influenza insan ve hayvan kaynaklı olup, B ve C virüsü sadece insanlarda nadir görülen tiplerdir. Bu yılki grip virüsü H3N2 ismiyle anılıyor. Şu an için salgın olasılığından söz etmek mümkün değil. Ancak basite alıp önemsememek de olmaz.

*Grip ne zaman öldürücü olur?

Grip bulaşıcı bir hastalıktır. Öldürücü olabilmesi için ataklarının ve insanlar arasındaki salgınının artması gerekir. Normalde bu tip rahatsızlıklar basit hastalık gibi görüldüğü için basit ilaçlarla baskılanır. Özellikle şeker, kronik akciğer- böbrek yetmezliği olan kişilerde, yaşlılarda, küçük çocuklarda, hamilelerde ölümcül durumlara dönüşebilir.

*Grip nasıl yayılır?

Grip virüsü genellikle damlacık dediğimiz aksırık, öksürme ve konuşma gibi durumlar sonrasında etrafa yayılır ve havada asılı kalır. Özellikle 30 cm ile 2 metrelik bir alanda bulaşıcıdır. Hasta kişinin kullandığı havlu, çatal, kaşık gibi cisimlerin ortak kullanımı da yayılımı artırır. Özellikle vücut direnci düşük, beslenmesi bozuk, kronik rahatsızlıkları olan kişilerde bulaşma ve enfeksiyonun -yani virüsün -yayılımı hızlı olabilir. Hastalık virüs vücuda girdikten 1-4 gün sonra belirti verir. Bulaşıcılık belirti vermeden bir gün önce başlar, 5-7 gün sürer. Çocuklarda 7 günden fazla sürebilir.

*Grip hangi dönemlerde tehlikeli olur?

Grip ekim-nisan aylarında hastalığa neden olur. Ocak- şubat aylarında salgın olasılığı yükselen gripten 1918′de 20 milyona yakın kişi hayatını kaybetti. Ölümcül olan bir hastalığa basit denilemez. Grip vakalarının çoğu ciddi değildir ve tedaviye yanıt verir. Fakat yaşlılarda, uzun süre devam hastalıklara sahip olanlarda bağışıklık sistemi zayıf olduğu için grip ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Özellikle çocuklarda sinüzit, orta kulak iltihabı ve zatüreye neden olur.

*Soğuk algınlığı ve grip arasındaki fark nedir?

Soğuk algınlığı virüslerinin 200′e yakın çeşidi vardır. Grip virüsü influenzada belirtiler daha ağır seyreder. Öksürük, eklem ağrıları, halsizlik, yüksek ateş gibi tablolarla kendini gösterir. Antibiyotiğe karşı direnç oluştuğunda tedavi süreci zorlaşacağı için doktor önermediği sürece antibiyotik kesinlikle kullanılmamalıdır.

*Doğal destek ne zaman gerekir?

Son dönemlerde Almanya ve Fransa’da bilimsel olarak yapılan bitkisel araştırmalar bitkisel tedavilerin gücünü ortaya koymaktadır. Aslında tüm ilaçlar bitki kökenlidir. Soğuk algınlığı ve grip üzerinde yapılan bitkisel, yani fitoterapi araştırmaları Afrika Sardunyası kökü ekstresinin bağışıklık sistemini içinde bulunan antiviral, antibakteriyel ve ekspektöral etkilerden dolayı güçlendirdiğini ortaya koymuştur. Enfeksiyonun başlangıç döneminde kullanılmaya başlandığında özellikle baş ağrısı, burun akıntısı, öksürük gibi şikayetleri baskılayıp süreci kısalttığı bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Dededen nineden kalma ıhlamur, adaçayı gibi bitkisel tedavilerle de sıvı alımının artırılması gerekir. Dokular kurudukça ağız ve buruna mikroplar daha kolay yapışabilir.

Benzer Konular

29 Mart 2009 / HipHopRocK Tıp Bilimleri
29 Haziran 2017 / Theni's Tıp Bilimleri
10 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap