Arama

Dermatolojik Hastalıklar - Sayfa 2

Güncelleme: 18 Haziran 2010 Gösterim: 89.217 Cevap: 17
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #11
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
İlaç Alerjisi
Hastalıkların tanı ve tedavileri için ardarda geliştirilen ilaçlarla birlikte bunlarla oluşan alerjik reaksiyonların da görülme sıklığında artış olmuştur. İlaçların çoğu kendi başına alerjik etkil olmayıp vücuda girdiğinde bir takım proteinlerle birleşip allerjik etkinlik kazanırlar. Bunun dışında bir çok ilaçta kullanılan boya ve koruyucu maddeler de alerjik reaksiyondan sorumlu olabilir.
Sponsorlu Bağlantılar
Aslında sık görülen reaksiyonlar değildirler. Örneğin Amerika'da 36 653 hastada yapılan bir araştırmada % 1.67 oranında ilaç yan etkisi saptanmışken, bunların sadece % 10’ u ilaç alerjisidir. Yine tüm bu hastaların sadece 8 tanesinde alerjik reaksiyon hayatı tehdit edici tarzda bulunmuştur.
İlaçlarla Oluşan Tüm Reaksiyonlar Alerjik midir?
Hayır değildir. İlaçların alerji dışında, kendi toksik etkileri,kişilerdeki dayanıksızlık reaksiyonları ve idiyosnekrazi denilen hiç beklenmeyen yan etkiler yapabilirler. Alerji dışındaki diğer reaksiyonlar genelde doza bağımlıdır. Ailesinde alerjik hastalık hikayesi olan kişiler ilaç alerjisi açısından risk altındadırlar.Ayrıca alerjik reaksiyon bir ilacın ilk alınması ardından ortaya çıkmaz. Genellikle bu ilaç daha önceden alınmış olmalıdır.

İlaç Alerjileri Nasıl Bulgular Verirler?
İlaç alerjileri anafilaksi denilen ve hayatı tehtid eden tabloların yanı sıra, ateş, kurdeşen, anjioödem, alerjik dermatit, kan hücrelerinin yıkımı, böbrek iltihabı, damar iltihabı, karaciğer iltihabı ve safra kanallarının tıkanması, romatizmal hastalıklara benzer tablolar, ışık alerjisi gibi durumlara sebep olabilir.

Hangi İlaçlar Alerji Yapabilir?
En sık antibiyotikler ilaç alerjisine neden olurlar. Antibiyotikler ilaç alerjilerinin % 45’ inden sorumludurlar. Bunun dışında aspirin ve romatizma ilaçları da ilaç alerjisinin önemli nedenleri arasındadır.Bunlarda ilaç alerjilerinin % 17’ sinden sorumludurlar. Bunlardan başka renkli röntgen filmi çekmek için kullanılan ilaçlar da alerjiden sorumludurlar. Diş çekimleri ve ameliyatlarda kullanılan uyuşturucu ilaçlar da önemli ilaç alerjisi nedenlerindendir.
Tüm bu ilaçlar arasında adı en sık anılan penisilin ve penisilin alerjisidir. Çeşitli araştırmalara göre görülme sıklığı değişmekle birlikte % 0.7-10 arasında değişir. Daha önce de belirtildiği gibi bir ilaca alerjik reaksiyon oluşması için kişinin o ilaçla daha önceden de karşılaşmış olması gereklidir. Ancak bazen penisilin üreten küf mantarlarına alerjisi olan insanlarda ve yine penisilin ile tedavi edilmiş hayvanların sütlerini içen kişilerde daha önceden penisilin ilacını almadan da alerjik reaksiyon görülebilir. Bunun dışında dondurulmuş gıda ve alkolsüz içeceklerle de duyarlılanma gösterilmiştir.Penisilin alerjisinde en sık görülen bulgu kurdeşendir; ancak anafilaksi ölümcül sonuçları nedeni ile daha fazla dikkat çeker.
Anestezik madde alerjisi de son dönemlerde dikkatleri üzerinde toplamaktadır. Her 5000-15000 ameliyatta bir ciddi alerjik reaksiyon görülebilir. Bunların bir kısmı anstezik maddelere bağlı iken bir kısmı da latekse bağlıdır. Özellikle küçük ameliyatlar ve diş girişimlerinde kullanılan lokal anestezikler de yan etkiler oluşturabilirler; ancak bunların az bir kısmı gerçek ilaç alerjisidir.

Bu ilaçlar dışında bir çok ilaç alerjik reaksiyona neden olabilir. Örneğin; Gut hastalığında kullanılan allopurinol, antibiyotik sınıfından kinolonlar, sülfa içeren ilaçlar, sara ilaçları, bazı hormonlar (örneğin; insülin).

Bu reaksiyonlar dışında bazı ilaçlar yalancı alerjik reaksiyon denen bir duruma neden olabilirler. Bunlar içinde Aspirin ve diğer romatizma ilaçları, radyokontrast maddeler, bazı tansiyon ilaçları (Angiotensin dönüşürücü enzim blokerleri, beta blokerler), morfin,K vitamini, bazı antibiyotikler (vankomisin), bazı durumlarda kullanılan ve vücuttan demir atılımı sağlayan ilaçlar (desferroksamin) bulunur.

Aspirin ve diğer romatizma ilaçlarının en iyi bilinen yan etkileri mide üzerine olmakla birlikte kurdeşen, bronşlarda sıkışma, nezle ve göz mukozası iltihabı gibi yalancı alerjik reakasiyonlar yapmaları nedeni ile sıkça sorun yaratırlar.

İlaç Alerjimin Varlığını Nasıl Anlarım, Test Yaptırmalı mıyım?
Daha önceden herhangi bir ilaçla alerjik reaksiyonunuz (kurdeşen,göz ve burun iltihabı, nefes darlığı, öksürük, göğüste sıkışma hissi, alerjik dermatit) varsa en iyi yol bir daha bu ilacı kullanmamaktır.
Bunun yanında herhangi bir sebeple gittiğiniz doktora bu durumunuzdan ayrıntıları ile bahsetmelisiniz. İlaç alerjisi varlığını araştırmak için alerji deri testi ve bazı ilaçlar için (örneğin; penisilin) RAST testi yapılabilir. Ancak bu sadece şu anda kullanmanız elzem olan ilaçlar için yapılmalıdır. Kullanılmayacak ilaçlara önceden test yapmak ne pratik ne de mantıklı değildir.
Çünkü eğer ilacı hemen yakınlarda kullanmayacaksanız, cilt testi esnasında size verilen ufacık dozla bile vücudunuz duyarlılanabilir.
Bu durumda negatif çıkan reaksiyona güvenip günler, aylar,yıllar sonra bu ilacı alırsanız alerjik reaksiyon oluşabilir. Bu nedenle öncelikle herhangi bir nedenle doktorunuz size reçete yazarken onu durumunuz konusunda uyarmalısınız. Doktorunuz size en uygun ilacı yazacaktır. Ancak ilaç alerjiniz olduğu kesin olan buna rağmen şu an kesinlikle kullanılması gereken bir ilaç varsa bu durumda alerji kliniğinize baş vurun, orada yapılacak olan testler sonrası gerekli görülürse size o ilaca karşı duyarsızlaştırma tedavisi
uygulanabilir.

Tedavi
En önemli tedavi ilaç alerjisinden sorumlu olan ilaçtan sakınmaktır.Ayrıca gereksiz yere uygun olmayan dozlarda düzensiz ilaç kullanımları da ilaç alerjisini davet edeceği için bu tür uygulmalardan sakınılmalıdır. Kurdeşen, alerjik dermatit gibi hafif durumlar dahil ilk iş kullanılan ilacın kesilmesidir. Bunun hemen ardından zaman kaybetmeden doktorunuza başvurmalısınız.




GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #12
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kozmetik Dermatoloji
Sağlıklı cilt her yaşta güzeldir. Ancak, eski sivilce veya yara izleri, güneş lekeleri, hamilelik sonrası oluşan lekeler, damarsal genişlemeler, göz çevresinde oluşan renk değişiklikleri ve kırışıklıklar gibi sorunlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu konudaki reklam amaçlı yayınlar kişileri yanlış yönlendirebilmekte gereksiz harcama ve işlemlere neden olabilmektedir. Kozmetik sorunların tedavisinde herkes ve her durum için geçerli ortak bir yol yoktur. Seçilecek yöntem ve alınacak sonuç kişinin cilt özelliklerine ve sorunun derecesine göre değişir. Bu nedenle cilt bakımı dahil olmak üzere tüm kozmetik işlemler bir dermatolog kontrolünde yapılmalıdır. Kozmetik ürünler ancak bilinçli ve doğru kullanıldıklarında faydalı olabilirler.
Sponsorlu Bağlantılar
Kozmetik dermatoloji uygulamaları

• Cilt Bakımı
• Botoks Enjeksiyonu
• Kollajen Enjeksiyonu
• Peeling
• Kırışıklık Tedavisi
• Leke Tedavisi
• Tıbbi Epilasyon


Kollagen Enjeksiyon
Uzun senelerdir çöküntü şeklindeki yara izleri ve kırışıklıklar doldurulmaktaydı. Önceleri parafin, sonra silikon ve 1983’ten beri de hayvanlardan elde edilen hayvansal kollagen ile güçlendirilmiştir. Piyasada çeşitli kollagen enjeksiyon preparatları bulunmaktadır. Bu preparatlar birbirlerine çok benzemekle birlikte ağ yapısı ve aplikasyonunda ayrılırlar.
Başarı garantisi yok
Önemli sayılabilecek kişiler üzerinde denenen kollagen enjeksiyonunda, yara izi ve kırışıklıklarda açık bir düzelme görülmüştür. Fakat bu da başarıyı maalesef garantilememiştir. Deneme sonuçları yaklaşık ortalama % 5 uygulama yapılan kişide çok az iyileşme görülmüştür. İmplantasyondan önce, kolun dirsekten aşağı bölümünün iç kısmında tahammül testi yapılmalıdır. Eğer bir reaksiyon görülmezse, 4 hafta sonra iz ve kırışıklıklar doldurulabilir. Her bir implantasyonun arası 1-2 hafta olmalıdır. Kollagen yapısı itibarıyla vücudun kendi kollageni tarafından kabul edildiği için reddedilmesi ihtimali çokazdır.

İmplantasyon, vücut tarafından yavaş olarak çözülebilir ve tekrar lokal atropi görülebilir. Bu yüzden de her 4-12 ayda bir yeni enjeksiyon gerekebilir. Burada çoğunlukla tek bir ampul yeterli olabilir. Uygulamaların sayısı, kırışıklıklarının miktarı ve derinliği ile bağlantılıdır. Kollagen implantasyonu için ideal bölümler alın çizgileri, nasolabial çizgiler, üst dudak çizgileridir. Diğer yapılabilme imkanı olan bölümler ise, çift çene, boyun çizgileri, kaz ayağı ve akne izleridir. Bu arada modaya bağlı olarak, dudak kalınlaştıma da yapılan bir işlemdir.
Yanetkileri var mıdır?
Bazı insanlar hayvansal kollagene allerjik reaksiyon gösterebilir. Bu yüzden test yapmak zorunludur. Bu testte, kişi allerjikse % 90 ortaya çıkar. Bu reaksiyonlar enjeksiyon bölgesinde kırmızı, kaşınan papel şeklinde kendini belli eder. Çok ender vakalarda daha sonra da allerji ortaya çıkar. Üst üste yapılan implantasyonlarda o bölgede kızarıklık, kaşıntı ve şişlik görülebilir. İltihap dindirici kremlerle yapılan tedaviden sonra belirtiler 3-6 ay arasında yavaş yavaş kaybolur. Bu da, kolagenin çözülmesi sonucu oluşur. Özellikle ağız kenarlarında geçici küçük düğümler görülebilir. Fakat bu 1-2 ayda çabuk geçer, düzenli masajın da faydası olur. Kollagenin kullanılmasından önce, hayvanlardan geçebilecek hastalıklara karşı defalarca sterilize edilmesi gerekir.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dermatoloji Bölümü
Alman Hastanesinin Dermatoloji Kliniği’nde klasik dermatolojik muayene, takip ve tedavileri üstün nitelikli ekibin deneyimlerini ve modern teknolojik yöntemleri kullanmalarıyla yapılır.
Fototerapi Ünitesi, Dijital Dermatoskopi Cihazı , yapılan Alerji Testleri , Kryoterapi ve Elektrokoterizasyon cihazları ile uluslararası standardlarda bir Dermatoloji Ünitesinin sahip olması gereken ekipmana sahiptir.
dermDermatoloji Bilimi deri, saç, tırnak, ağız mukozası ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların tanı ve tedavisi ile ilgilenir.
Zührevi Hastalıklar Bölümü:
Cinsel temasla bulaşan hastalıkların erken tanı ve tedavisi toplum sağlığı ve koruyucu tıp açısından çok önemlidir.
Frengi(Sfiliz)
Cinsel temasla deri ve mukozalardan bulaşan bu bakteriyel hastalık, ilk belirtilerini deri ve mukozalarda yara, döküntü, kızarıklık şeklinde gösterir. Bu aşamada tanı konulup yeterli tedavisi yapılmazsa, kalp-damar ve santral sinir sisteminde ölümcül komplikasyonlara yol açar. Tedavi sonrası iki yıl boyunca serolojik (kan) takiplerinin yapılması yasalarla zorunlu kılınmıştır.
Bel Soğukluğu (Gonore)
Üretra, rektum gibi cinsel temasın olduğu, mukozal bölgelerde temastan iki-dört gün sonra akıntı ile belirtilerini gösterebildiği gibi, çoğu hastalar, asemptomatik taşıyıcıdır. Tedavi uygun yapılmadığında iç genital organların enfeksiyonu, kısırlık, eklem iltihabı gibi birçok komplikasyona yol açar.
Klamidya Enfeksiyonları
En sık görülen bakteriyel cinsel temasla bulaşan hastalıktır. Asemptomatik taşıyıcılık oranı çok yüksektir. Kadın ve Erkekte dış genital organlarda ağrısız yara, ağrılı, ateşli lenf düğümü iltihapları, akıntı gibi belirtileri vardır. Tedavisiz kalırsa iç genital organlarda koplikasyonlara yol açar.
Genital Siğiller( Kondiloma Akuminatum)
Papillomavirüs enfeksiyonu toplumda asemptomatik taşıyıcılık oranı çok yüksek olan, bağışıklık sistemi uygun kişilerde siğillerle kendini gösteren viral hastalıktır. Bazı tipleri kadınlarda rahim ağzı kanseri için risk oluşturur. İlaç tedavisinin(lokal uygulama) yanı sıra elektrokoterizasyon veya kryotrapi ile takip ve tedavileri yapılır. Ayrıca moluscum contogiosum (pox virus) Herpes Simpleks enfeksiyonları(uçuk), Hepatit( sarılık), AIDS(HIV enfesiyonu) gibi viral hastalıklar, pediküloz(bitlenme) ve uyuz (Gale) gibi paraziter hastalıklar sıklıkla cinsel temasla bulaşmaktadır.

Alerji Bölümü:
Günümüzde alerjik deri hastalıkları modern yaşam biçimleri, değişen çevresel koşullar nedeniyle gittikçe artmaktadır. Atopik Ekzema, Kontak Ekzema, Ürtiker (Kurdeşen)gibi deri hastalıklarının nedenlerini bulmak; iç kaynaklı veya dış kaynaklı olup olmadığını anlamak ilk basamak tedavinin yanı sıra hastalıkların kronikleşmesini ve tekrarlamasını önlemek açısından çok önemlidir. Alerjik deri hastalıklarında özenli bir muayene sonrası gerekli labaratuar testlerinin yanı sıra prick test ve patch (yama) test yöntemleri kliniğimizde uygulanır, değerlendirilir. Sonuçlar hastanın yaşam koşulları ile karşılaştırılır, korunma tedavisi olan çözümler üretilir.
Fototerapi Bölümü:
(Ultraviyole, ışın veya PUVA tedavisi)
Güneş ışınının deride bağışıklık sistemini baskılayıcı etkisine dayanan bu tedavi biçimi özellikle Psöriasis ( Sedef Hastalığı) , Vitiligo (beyaz lekeler), Parapsöriasis, Mikozis fungoides (deri lenfoması) gibi bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıklarda yıllardır uygulanan etkin , ağızdan alınan immunsupresif ilaçlara göre yan etki olasılığı çok düşük olan çoğunlukla tedavide ilk seçilmesi gereken bir yöntemdir.
Kliniğimizde PUVA, Re PUVA,Ultraviyole A, Ultraviyolet B ve el ayak PUVA tedavisi şeklinde modern tasarlanmış Fototerapi Ünitesinde deneyimli yardımcı teknik personel ve doktor gözetiminde uygulanmaktadır.
Özellikle el ayak gibi bölgesel hastalıklarda kullanılan lokal PUVA aygıtı güneş ışınından sağlam vücut bölgelerini koruduğundan bölgesel hastalıklarda tercih edilir. Türkiye’ de sayılı sayıda bulunabilen bu cihaz Alman Hastanesi Dermatoloji Kliniğinin teknik üstünlüğünü yansıtır.

Pigmente Lezyonları Tanımlama Bölümü:
(Dijital Dermatoskopi ile Nevüs Kontrolü, Deri Kanseri Erken tanısı )
Malin Melanom dünyada görülme sıklığı oranı en hızlı artan kanser türüdür.
Ultraviyole ışınlarının neden olduğu kesinlik kazanmış olan bu kanser türünde erken tanı hayat kurtarıcıdır. Erken tanı için önerilen üç ayda bir kişisel deri muayenesinin yanısıra yıllık dermatolojik muayenedir. Deri kanseri gelişim riski yüksek olan kişiler daha dikkatli olmalıdır:
*Açık renk derili,açık renk gözlü, kızıl-sarı saçlı veya kolaylıkla güneş yanığı gelişebilen deri tipine sahip kişiler
*Özellikle çocukluk çağında ağır güneş yanıkları geçirmiş kişiler
*Ailesinde malin melanom olanlar
*Çok sayıda atipik görünümlü (displastik) nevüsü olan kişiler
*Doğumsal benleri olanlar
*Aralıklı olarak yoğun güneş ışığına maruz kalan kişiler
Erken evredeki malin melanom asimetrik görünümlü, açık-koyu kahverengi veya siyah renk gölgelenmeleri içeren,keskin olmayan sınırlı bir lekedir. Klinik olarak bu evrede iyi huylu benlerden ayrılarak yakalanması yaşamı kurtarır.
Erken evrede çıplak gözle malın melanomu iyi huylu benlerden ayırabilmek (tanı duyarlılığı) % 60-75 arasında mümkünken dijital dermatoskopi yöntemi ile % 90 ların üzerindedir.
Dermatoloji kliniğimiz bu alanda Türkiye’de öncü olmuş olup,1999 yılından itibaren Molemax II sistami ile dijital dermatoskopi kullanarak derideki lekeleri değerlendirir, arşivler, raporlandırır, gerekirse telekonsültasyon ile yurtdışındaki uzman merkezlerle tartışarak sonuca varır.
Benlerin belli aralıklardaki değişimlerinin saptanması ve incelenmesi bilgisayar ekranında kolayca yapılır. Hasta doktoru ile beraber bu değişimleri ekranda aynı anda eski bulgularla karşılaştırarak görebilir. Cerrahi olarak çıkartılamayan doğumsal benleri olan çocukların, çıkartılamayan çok sayıda displastik (atipik görünümlü) benleri olan ve deri kanseri risk grubundaki kişlern dermatolojik muayenesinde çok yardımcı bir tanı yöntemidir.

Dermatoloji’de Küçük Girişimler Bölümü:
Yüzeysel deri tümörleri, siğiller (Condyloma, Verruca ), et benleri gibi hastalıkların tedavisinde Kryoterapi ( sıvı nitrojen ile dondurma) ve elektrokoterizasyon işlemlerien iyi teknolojiye sahip aletlerle modern tasarlanmış müdahale odasında uygulanır.
Kozmetik Dermatoloji Bölümü:
Peeling:
Cildimizin sağlıklı ve güzel kalmasını sağlamak için uygulanan dermatokozmetik işlemlerdendir. Peeling soyma işlemi anlamına gelmekte ve üst derinin ayrıştırılması olayıdır. İki ayrı yöntem kliniğimizde uygulanır:
Glikolik asit peeling: (Meyve asitli soyma işlemi) Cildin yıllara, güneşe, çevre koşullarına bağlı gelişen yıpranmasını bloke etmek içindir. Aylık aralıklarla bir tür rejenerasyon( yenilenme) sağlayan bu yöntem pratik ve kolay olduğundanhastalarımıza çok kolay uygulanabilmekte aylık ritmlerle devam ettirilmektedir.
Kimyasal Peeling:Üst derideki lekelerin, çillerin ve sivilce sonrası oluşan izlerin giderilmesinde uygulanan daha derin ve güçlü etkili soyma işlemidir. Uygulanan solüsyonlar hastaların yüzünde 1 hafta-10 güne varan soyulmalar yapabilmekteancak bu tarz işlemler ciddi cilt yenilenmeleri yaratmaktadır.
Dolgu Maddeleri Enjeksiyonu:
Günümüzde estetiğin yaygınlaştığı dünyamızda dolgu maddelerinin kullanımı da oldukça yaygınlaşmıştır. Özellikle hyaluronik asit enjeksiyonları ciltteki kırışıklıkların, çukurcukların ve boşlukların tedavisinde kullanılır.
Hyaluronik asit enjeksiyonları alerjik reaksiyon riski taşımadıklarından kullanımları kolay, etkileri de anında görülebilen dolgu maddeleridir.
Özellikle burun-dudak arasındaki kırışıklıkların dolgusunda, elmacık kemiğinin belirginleştirilmesinde , dudak büyütme işleminde kullanılmaktadır.
Kolay ve etkili bir gençleştirme işlemi olup, kısa zaman süreci içinde uygulanır.
Genellikle altı yedi ay aralıklarla bu işlem yeniden uygulama gerektirir.
Botoks:
Günümüzde kırışıklıkların tedavisindeki sık kullanılan ve çok başarılı yöntem olan Botoks enjeksiyonu kliniğimizde başarıyla uygulanmaktadır.
Kaş arası, alın, göz etrafı kırışıklıkları ile kaşın kaldırılmasında kullanılan Botoks birkaç dakikalık işlem ile maksimum etkinlik sağlamaktadır. Yaşlanma belirtileri ve mimiklere bağlı kırışıklıklar kısa sürede etkin bir şekilde ortadan kaldırılabilmektedir.
Alınan etkin yanıt ve kolay uygulanırlığı Botoks enjeksiyonunu günümüzde en sık kullanılan kırışıklık tedavi seçeneği yapmıştır.
4-6 aylık etkinliği olan bu işlemi dermatoloji kliniğimizde hastaları değerlendirip bilgilendirdikten sonra uygulayıp, belli aralıklarla takiplerini yapmaktayız.
Botoks ile Bölgesel Aşırı Terleme (Lokalize Hiperhidroz) Tedavisi:
Herhangi bir hastalığa bağlı olmayan; kişinin bünyesindeki parasempatik sisteme karşı belli ter bezlerinde aşırı duyarlılık sonucu oluşan el-ayak ve koltukaltı bölgesel terlemeleri psikososyal sorunlara yol açabilen bir durumdur.
Deri içine Botoks enjeksiyonu son yıllarda bu durumda da uygulanan bir yöntemdir. Sadece deri içi ve deri altı bölgesine uygulanır, vücutta yan etkisi görülmez. Enjeksiyona bağlı hafif ağrı lokal anestezi uygulanarak yok edilir.
Alman Hastanesi Dermatoloji Kliniği bu uygulamada ülkemizde öncü olmuştur,
1999 yılından itibaren Botoks enjeksiyonu ile takip ettiği bir çok hasta ortalama altı aylık aralarla bu uygulama için kliniğimize başvurmaktadır
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #14
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Saçlı Deride Kepeklenme, Mantar, Saç Kıran
Hastalar genellikle saçlı deride kaşıntı, kepeklenme, yara, saç dökülmesi ve seyrekleşmeden şikayet ederler. En çok kaşıntıya sebep olan hastalıklar; saçlarda bitlenme, saç ekzemaları ve diabetes mellitus yani şeker hastalığıdır. Kepeklenmeye sebep olan hastalıklar ise; saç ekzaması, sedef hastalıkları, sinirsel ekzama ve mantar hastalığıdır. Saç dökülmesi ve seyrekleşmesi yaygın ve bölgesel olarak karşımıza çıkar. Yaygın saç dökülmesine neden olan hastalıklar arasında özellikle; ateşli hastalıklar, demir-protein-çinko eksikliği, tiroid hastalıkları (tiroid bezinin az veya çok çalışması durumlarında), gebelik, şeker hastalıkları, karaciğer ve böbrek hastalıkları, anemi, zayıflama için aşırı diyet yapma, kanser hastalıklarının seyrinde bazı ilaçlar ve kimyasal madde kullanımı, merkezi sinir sistem hastalıkları ve stres yer alır. Bunların dışında bir de kadınlarda görülen, erkeklerdeki olağan kelliğe benzer (androgenetik alopesi) mevcuttur. Bu duruma en çok over kistleri, hormonal bozukluklar ve andrenal tümörler sebep olabilirler. Bu nedenlerden dolayı androgenetik tip alopesi çok iyi araştırılmalı ve tetkikleri yapılmalıdır.
Yaygın saç seyrekleşmesi ve dökülmesinin yanı sıra bazen bölgesel saç dökülmesi de olabilir. En sık rastlanan bölgesel saç dökülmesine örnek olarak mantar hastalıkları, saç kıran, bazı kozmetiklerin fazla kullanılması ve sürekli bir bölgeden saç koparılması sayılabilir.
Saç kıran, mantar hastalığı ve dönüşümü olmayan dökülmeler
Saç kıran, birkaç mm ile 1-2 cm. çapında yuvarlak bir alanda ani saç dökülmesi şeklinde karşımıza çıkar. Bu tür saç dökülmesi bir bölgede olabildiği gibi birkaç değişik yerde, örneğin sakal, saç, kaş ve kirpiklerde de olabilir. Saçkıranların asıl sebebi strestir. Fakat bazı otoimmun ve cilt hastalarında da görülebilir. Mantar hastalığı ise özellikle buluğ çağından evvelki çocuklarda ortaya çıkar. Burada kırık saçlar içeren kepekli alanlar, kıl diplerinde kepek ve mantar birikimi üzerine iltihap bulunan ve kılların kolay çekildiği inflamatuar nodüler biçimde karşımıza çıkar. Bu hastaların dışında, bir de saçlı deride kıl, folliküllerinde tahribat yaparak dönüşümü olmayan saç dökülmesi oluştururlar. Bunlar en çok doğumsal olurlar fakat enfeksiyon, fiziksel, tümöral ve diğer nedenlere de bağlı olabilirler.

Saçlarınız neden dökülebilir?
dökülme şikayeti olan hastaların öncelikle saçlarının ne kadar döküldüğü öğrenilmelidir. Çünkü günde 25-100 saç telinin dökülmesi normaldir. Her saçın yaşı farklıdır. Ve her saç farklı zamanlarda dökülecek demektir. Gelişim döneminde saç en fazla 2 ile 6 yıl arasında kalır. 4-5 yıl sonra bu dökülecek yerine yenisi gelecektir. Bunun dışında kişinin her gün 150-200 saç teli döküyorsa problemi var demektir. Hastanın rejim yapıp yapmadığı, aşırı stresli olup olmadığı, yaşadığı ortamın fiziksel şartları öğrenilmelidir. Çünkü bu faktörler kişinin saç sağlığı ile doğrudan ilgilidir. Eğer bunlardan sonuç alınamazsa kişinin hastalık problemi olup olmadığı öğrenilmeye çalışılmalıdır. Vücutta enfeksiyon var mı, troid bezlerinde sorun mu var, kanser tedavisi mi gördü? Kan tahlilleri yapılmalı ve böylece bütün hormonların dengesi öğrenilmelidir. Ve testler sonucunda saç dökülmesinin nedeni iyice öğrenilip ona göre bir tedavi uygulanmalıdır.

Tedavi şekilleri
Saçlı deride kepeklenme, kaşıntı ve dökülmesi olan hastalar iyi sorgulanmalıdır, hastalığın durumuna göre çeşitli tetkikler yapılmalı, patolif durum ortadan kaldırılmalıdır. Bunun dışında tedavide genelde lokal iritonlar, lokal korti kosteroidler, intralezyonel ve diğer tedavi yöntemleri ile iyi sonuçlar elde etmek mümkündür. Tedavinin geç kaldığı taktirde dönüşümü olmayan kellikler ve skarlar oluşabilir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #15
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Tırnak Hastalıkları
Tırnak hastalıklarının sınıflandırılması çok karmaşık ve çeşitlidir, En basit ve anlaşılır sınıflandırma şu şekilde; Clubbing (çomak parmak), koilonnychin (kaşık tırnak), onychogryphosis, Onychorrhexis, Onycholysis, Beau çizgileri, Tırnak Batması, (unguis incarnatus), Onychotillomania (tırnak yeme), şeytan tırnağı, sarı tırnak sendronu, Tırnakta renk değişiklikleri, tırnağı tutan dermatozlar, Paronehia onychomycosis.

Tırnak hastalıklarında tedavi etkene yöneliktir. Ayrıca altında yatan sistemik bir hastalığın araştırılması ve gerekirse sistemik tedavinin yapılması gerekir. Tırnak hastalıklarında tedavi yöntemi iki şekildedir.
1- Tıbbi tedavi yani ilaçlara (topikal + sistemik) tedavi
2- Cerrahi tedavi yani cerrahi olarak tırnak çekimi.




Tırnak Sorunları
Tırnaklarda renk değişikliği : El veya ayak tırnaklarınız renk değiştirdi, kırılıyor, kalınlaştı, uçları çatlıyor ya da oyuk oyuk oldu. Ayak tırnaklarınızın etrafında ağrı, şişme ve kızarıklık da olabilir.
Nedenleri
Onikomikoz (mantar enfeksiyonu) : Tırnağınız kalınlaştı ve sarardı; tırnak ucuna doğru küçük bir ayrımla bir birikinti oldu. Tedavi edilmezse, tırnağınızın tümü bölünür, şekli bozulur veya düşebilir. Mantar sadece yaralanırsanız veya başka bir deri hastalığınız varsa tırnakları etkiler. Ayak tırnakları enfeksiyonu yaralanma olmadan da oluşabilir. Kendi kendine tedavi edebilirsiniz veya doktora gitmelisiniz. El tırnaklarının iyileşmesi 6 aya, ayak tırnaklarının iyileşmesi 1 – 2 yıl sürebilir.
Tırnak kırılması : Tırnaklarınızda çatlaklar var ve uçları kırılıyor. Bu acı vermez, iyileşebilir, ama hiçbir zaman geçmez. Tırnak kırılması kalıtımsal olabilir ve bazen yaralanmayla görülür. Kendi kendine tedavi yeterlidir.
Ne yapabilirsiniz?
* Ayak tırnağı batıyorsa, ayağınızı 2 çorba kaşığı tuz katılmış ılık suda 15 – 20 dakika kadar tutun.
* Tırnakla deri ayrıldıktan sonra tırnakla deri arasına tırnak büyüyünceye ve deri iyileşinceye kadar birkaç gün küçük bir pamuk ya da gazlı bez koyun. (Dikkat: Şeker hastasıysanız, dolaşım sistemi sorunlarınız varsa veya iltihaplanma oluşmuşsa, bu yöntemi uygulamayın.)
* El tırnağı batıyorsa, tırnağınızı dümdüz kesin ve köşelerini yuvarlatmayın. Pamuklu çubukla günde iki kere köşesinden kaldırın ve bu bölgeyi temiz tutun.
Tırnağı kan oturması: Kağıt atacının ucunu açıp ocakta ısıtın. Elinizi yakmamak için öteki ucunu tutamaçla tutun. Sıcak ucu bastırmadan hafifçe tırnağınıza değdirin; kanın dışarıya akması için acıtmayan bir delik oluşacaktır. Basıncı hafifletmek için bu işlemi tekrar edebilirsiniz.
Mantar enfeksiyonu:
Yıkandıktan sonra el ve ayaklarınızı iyice kurulayın. Saç kurutma makinesini en az sıcaklığa getirerek tırnağı kurutun. Mümkün olduğu kadar çıplak ayakla gezin; sentetik çorap ve ayakkabından uzak durun. Bulaşık yıkarken, temizlik yaparken veya elinizi suya veya kimyasallara sokacağınız zaman pamuklu lateks veya lastik eldiven kullanın. Reçetesiz satılan ilaçlar çoğu kez işe yaramaz.
Tırnak kırılması: Renksiz oje sürün. Ojeyi çok sık çıkartmayın. Temizlik yaparken pamuklu lateks veya lastik eldiven giyin. Tırnaklarınızın etrafındaki deriye krem sürün
Dolama söz konusuysa, iltihabı azaltmak içn günde iki defa (5 – 10 dakika) sıcak su banyosu yapın; sonra mantar enfeksiyonuna karşı antibakteriyel bir ilaç ya da %1’lik gentiyan violet sürün.
Önleme

Tırnaklarınızı temiz tutun. Her hafta düzenli dümdüz kesin. (Aşırı kısa kesmeyin; parmaklarınızın bitimi kadar olmalılar.) Tırnaklarınızı ve tırnak derinizi yemeyin, koparmayın ve yırtmayın.
Sık aseton kullanırsanız tırnaklarınızı kurutursunuz. Tırnak güçlendiricilerinden, takma tırnaklardan ve tırnak derisi alma aletinden kaçının. Bunlar tırnakların rengini değiştirir, tırnakları kırar, etraflarındaki doğal korumayı yok eder ve tırnaklarınızın altında kötü reaksiyonlara yol açar.
Öteki Nedenler
Ayak tırnağının batması
Dolama El veya ayak tırnağı yaralanması
Sedef hastalığı
Kaynak : Medicare
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #16
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Vitiligo
Vitiligo, normal deri görünümünde, pigment kaybı nedeniyle düzensiz beyaz alanların bulunduğu bir deri durumudur.
Genelde edinilmiş bir durum olarak görülen vitiligo, herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Ancak, belirli genetik özelliklere sahip ailelerde hastalığa yatkınlık görülmektedir. Kontrasta bağlı olaraki koyu tenli kişilerde daha belirgindir. Vitiligo'nun nedeni tam bilinmemekle beraber pigment üreten melanosit hücreleri olan melanositlerin deri veya çevre dokulara hasar vermeksizin seçici kaybına bağlı olarak otoimmünite üzerinde durulmaktadır. Bu hastalık Amerika Birleşik Devletleri'nde nüfusun % 1' ini etkilemektedir.
Lezyonlar düz, pigmentasyonsuz ve koyu sınırlı olarak görülmektedir. Sınırlar tam olarak tanımlanabilmektedir, ancak düzensizdir. Sıklıkla etkilenen bölgeler yüz, dirsekler ve dizler, eller ve ayaklar ve genital bölgedir. Ayrıca, travma ve basınç görmüş bölgeler de etkilenmektedir.
Hastalıktan korunma yolları bilinmemektedir.
Semptomlar arasında aile öyküsü belirten vitiligo, birden veya aniden gelişen düz, doğal desenli pigment kaybına uğramış deri bölgeleri görülmektedir.
Fizik muayene ve sorgulama tanı konması için yeterlidir. Ek bir tanı yöntemine başvurulmasına gerek yoktur.
Vitiligo olgularının çoğu tedavi edilmeden deam etmektedir. Mevcut tedavi yöntemleri zor ve tam olarak etkin değildir. Hastalar, fotosensitize edici bileşikler verildikten sonar ultra-viole ışığa maruz bırakılmaktadırlar. Topikal veya oral 8-metoksipsoralen veya trimetilpsoralen tedavileri kısmi pigmentasyon sağlamak amacıyla birden fazla defa verilmelidir.
Hastalığın gidişatı değişkendir. Bazı bölgeler pigmentasyon kazanabilir, fakat yeni diğer bölgeler oluşabilir. Pigmentasyon kaybı ilerleyici olabilir.
Güneş yanığı gibi komplikasyonlar sıklıkla görülebilirken, vitiligo pernisyöz anemi, hipertiroidizm ve Addison hastalığı gibi sistemik hastalıklar ile ilişkili olabilir.
Eğer cildinizde rengin kaybolduğu bölgeler görürseniz, en kısa zamanda aile hekiminize başvurunuz.
Dr. Efe Onganer
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
30 Aralık 2006       Mesaj #17
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye
Psoriazis(Sedef Hastalığı)


Sedef Nasıl Bir Hastalıktır?
Sedef Hastalığı Nereleri Tutar?
Sedef Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Sedef Nasıl Bir Hastalıktır?

Sedef Hastalığı deri, deri ekleri ve eklemleri tutan, müzmin bir hastalıktır. Belirli bir derecede kalıtsal olduğu kabul edilmektedir. Ancak hastalığı tetikleyen bir takım faktörler de vardır. Lezyonlar cilt hücrelerinin normalden daha hızlı yenilenmesi sonucunda ortaya çıkar. Türkiye’de izlenme sıklığı %1-2 kadardır. Her yaşta görülebilir. Sedef Hastalığı çok değişik şekillerde karşımıza çıkabilir. Kızarık, ince ve parlak bir kepekle kaplı lezyonlar görülür. Çok küçük bir bölgede ve çok hafif olan lezyonlar başka hiçbir yere atlamadan kalabilir ya da vücutta geniş alanları tutabilir

Sedef Hastalığı Nereleri Tutar?

• Klasik Sedef Hastalığı (Psoriasis vulgaris) özellikle diz ve dirsekte, kalça bölgesinde, vücudun sürtünmeye daha çok maruz kalan bölgelerinde kızarık, kepekli plaklar şeklinde ortaya çıkabilir.
• Vücudun katlantı bölgelerini (kasık, göğüs altı, koltuk altı, göbek, sünnet derisi) tutabilir. Sadece bu bölgelerde sınırlı kalabilir.
• Deri ekleri (saç ve tırnak) tutulumu ile sınırlı olabilir. Saç tutulumu saç dökülmesi yapmaz. Tırnak tutulumunda tırnakta noktalanma, erime, kepeklenme görülebilir.
• Sadece avuç içi ve ayak tabanını tutabilir. Bu bölgelerin tutulumu, Sedef Hastalığının buradaki özel ter bezlerini etkilemesi ile açıklanabilir.
• Sedef Hastalığı eklemleri tutarak “Sedef Romatizması” oluşturabilir. Tüm romatizmal hastalıkların %10’nu Sedef Hastalığına bağlı olarak oluşmaktadır. Sedef Hastalığının belki de en önemli tutulum yeri, yarattığı sonuç itibarı ile, eklemlerdir. Sedef romatizması çok ağır eklem bozuklukları yapabilir.
• Sedef Hastalığı tüm deriyi tutabilir. Bu, Sedef Hastalığının ağır seyreden bir şeklidir. Bütün deri kırmızıdır.
• Sedef Hastalığı deri üzerinde iltihabi görünümde seyredebilir. Bu çeşit rahatsızlıkta kızarık zemin üzerinde, toplu iğne başı şeklinde, çok sayıda, küçük iltihabi lezyon gözlenir (İltihabi Sedef Hastalığı mikrobik bir hastalık değildir).

Sedef Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Dermatolojik HastalıklarDermatolojik Hastalıklar

• Sedef Hastalığı tedavisinde amaç en az yan etki ile en iyi sonuçları elde etmek ve belirtisiz dönemi mümkün olduğunca uzun sürdürmektir.
• Her Sedef hastasına önerilen tedavi aynı değildir ve her hasta için, uygun olan tedavi yöntemi belirlenmelidir.
• Genelde tedaviye, yan etkileri daha az olan ve deriye dıştan sürülen ilaçlarla başlanır. Bu uygulamalardan önce, kepek dökücü ilaçlarla yüzey temizlenir ve diğer ilaçların etkinliği arttırılır.
• Belirtilerin yaygın olduğu durumlarda ultraviyole ışını ile tedavi uygulanabilir (UVB, PUVA, vb.).
• Çok inatçı ve ağır tiplerde ağız yolu ya da iğne şeklinde uygulanan ve yan etki riski daha yüksek olan ilaçların takip altında kullanılması önerilebilir.
• Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın tetikleyici etkenler aradan çıkartılmaya çalışılır. Banyodan sonra nemlendiriciler kullanılıp, derinin kuruma, kaşıntı ve zedelenmesi, dolayısıyla yinelemeler önlenmeye çalışılır.
• Bayındır Hastanesi Kavaklıdere’de bulunan Psoriazis (Sedef Hastalığı) Tedavi Kliniği’nde lokal ve kabin PUVA tedavileri uygulanmaktadır.


kaynak:bayindirhastanesi.com
Son düzenleyen kamyon; 30 Aralık 2006 03:37 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
4 Kasım 2009       Mesaj #18
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Uyuz (Gale)

Uyuz mikroskopla görülebilen ve sadece insan derisinde yaşayabilen bir parazittir.Bulaşma insandan, insana ve yakın temasla olur. Birlikte uyumak, aynı evi paylaşmak en sık görülen bulaşma yollarıdır. El sıkışmak, dansetmek gibi kısa süreli temaslarla bulaşma daha nadirdir.

Uyuzun ilk belirtisi özellikle geceleri artan şiddetli kaşıntıdır. Ancak bu belirti ortaya çıkmadan önce de kişi uyuz olmuştur ve bunu başkalarına bulaştırabilmektedir. Kaşıntı el parmak araları, göbek, koltuk altı gibi bazı bölgelerde sık görülür. Aynı evi, ortamı paylaşan kişilerin şikayetleri olmasa da tedavi edilmeleri gerekir. Yine bu kişilerin tedaviye aynı zamanda başlamaları çok önemlidir.

Uyuz tedavisinde kullanılan ilaçlar krem şeklindedir. Tedavi başlamadan önce banyo yapılması önerilir. İlacın kullanımından sonra kaynatılmış, temiz eşyalar giyilmelidir. İç çamaşırları, çarşaf, yastık kılıfı gibi eşyalar kaynatılmalıdır. Bu eşyaların otomatik çamaşır makinelerinde 90°C ‘de yirmi dakika kaynatılması yeterli olacaktır. Battaniye, saat, mont ,tarak gibi kaynatılamayacak eşyalar ise bir poşetin içine konup ağzı sıkıca bağlanıp , en az bir hafta süre ile bekletilmelidir.Parazit, insan vücudu dışında bu süreden daha uzun yaşayamadığı için bu eşyalardan temizlenmiş olur.

Uyuz olduğunuzdan şüpheleniyorsanız ilacı kendi başınıza alıp kullanmayın. Mutlaka bir doktora muayene olun. Aynı belirtilere sahip başka hastalıkların olabileceğini unutmayın.

Ayrıca uyuz ilaçlarının kullanımı çocuklarda, erişkinlerde, yaşlılarda ve hamilelerde farklılık göstermektedir. Yanlış kullanımı zarar verebilir. Doktorunuzun önerdiği ilacı, kurallarına uygun olarak kullanırsanız bu hastalıktan kısa sürede kurtulabirsiniz. Tedavinin başarılı olmaması genellikle bu kurallardan birinin ihmali ile ortaya çıkmaktadir.


Hazırlayan Doç.Dr. Arzu Erel
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Ana Bilim Dalı

Benzer Konular

9 Mayıs 2008 / BARIŞ Tıp Bilimleri
20 Mayıs 2009 / ThinkerBeLL Tıp Bilimleri
10 Eylül 2006 / virtuecat Tıp Bilimleri
8 Ocak 2010 / ThinkerBeLL Tıp Bilimleri