Arama

Anayasa ve Anayasa Kavramının Doğuşu

Güncelleme: 7 Mayıs 2011 Gösterim: 20.051 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Anayasa ve Anayasa Kavramının Doğuşu

Sponsorlu Bağlantılar
Anayasa, devletin temel yapısını, örgütlenişini, işleyiş kuralılarını gösteren ve kişilerin haklarını güvence altına alan üstün hukuk kurallarından oluşur. Çağdaş demokratik ülkelerde, anayasalar iktidarın sınırlanması, özgürlük, eşitlik ve adalet uğruna verilen uzun mücadelelerle kazanılmış hakların, temel değerlerin ve ortak ideallerin somutlaştığı belgelerdir.
Anaysa, ileride çıkarılacak yasaların uymak zorunda olduğu temel ilkeleri gösterir. Hiçbir yasa ya da başka bir kural anayasaya aykırı olamaz. Bu yönüyle, anayasa bir ülkenin üstün ya da temel yasasıdır.[1]
Siyaset ve anayasa teorisinde bir gelenek anayasa kavramını Eski Yunan dönemine kadar geri götürmektedir. Bu görüşe katılan yazarlar anayasa terimini Aristo’nun politeia kavramına dayandırırlar. Bu görüş modern anayasacılığın temel fikri açısından bakıldığında pek doğru değildir. Çünkü politeia yalnızca bir siyasi toplumun kuruluş biçimiyle ilgili olup belli bir etik ve siyasal toplumu ifade eder. Bundan da anlaşıldığı gibi Aristo’da bugünki anlamda bir anayasa fikri yoktur. Çünkü anayasa herhangi bir siyasal sistemi değil, keyfi iktidarın sınırlandırılması amacıyla teşkilatlandırılmış bir siyasal toplumun çerçevesini ifade eder. [2]
Anayasa deyimi 18.yy'dan önce Amerika Birleşik Devletleri'nde, ortaya çıkmıştır. [3]
Modern çağın bir ürünü olarak ortaya çıkan anayasa kavramı, devlet iktidarının kurallarla sınırlanması ile siyasi iktidarın keyfi yönetiminin önlenebileceği düşüncesinden doğmuştur. Avrupa’da mutlakıyetçiliğin gerilemesi ile devlet gücünün denetlenmesini gerçekleştirebilecek teknikleri ifade etme arayışı sürerken, ilk kez Amerikalılar 1787 anayasasının hazırlık döneminde, bu teknikleri anayasa olarak adlandırmışlardır. Devletin temel organlarını, bu organların yetki ve görevlerini düzenleyen bir takım kuralları açıkça tespit edip bir araya getirerek belli bir düzen içinde yazılı bir temel yasa olarak ilk kez ortaya koyan 1787 tarihli Amerika Birleşik Devleri Anayasasının, büyük devrimin ürünü 1791 Fransız Anayasası izlemiştir. Fransızlar, önceleri anayasa kavramını kralın iktidarını sınırlayan bir belge, daha sonraları ise siyasi özgürlük anlamında kullanmışlardır.
1920’lerden sonra tüm dünyada yayılmaya başlayan anayasa kavramı, devlet iktidarını sınırlayan, kişisel özgürlükleri güvence altına alan hukuki bir çerçevenin yanı sıra devletin örgüt yapısını da gösteren bir belge olarak anlaşılmaya başlanıştır. [4]
“19.yy Avrupa’daki anayasacılık hareketleri hızlanmış, Fransız devriminden etkilenen Hollanda'da 1789 yılında kabul edilen anayasayı 1812 İspanyol Anayasası, 1815 ve 1848 İsviçre Anayasaları, 1830 Belçika Anayasası, 1849 Danimarka Anayasası, 1850 Prusya Anayasası, 1867 Kuzey Almanya Birliği Anayasası izlemiştir. Amerika kıtalarında ise, Meksika Anayasası 1857’de, Arjantin Anayasası 1860’da, Brezilya Anayasası 1891’de kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti'nde 19.yy ortalarında başlayan anayasacılık hareketleri 1876 yılında yürürlüğe konan kanuni esasi ile sonuçlanmıştır”. [5]

Kaynak:
[1] anayasam.org
[2] Erdoğan, M, Anayasacılık Parlamentarizm, Silahlı Kuvvetler, Siyasal Kitapevi Ankara, 1993, s.1.
[3] Teziç, E, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, 1998, s.134
[4] Erdoğan, M., Anayasal Demokrasi,Siyasal Kitabevi, Ankara,1996, s.13.
[5] Giritli, İ, Sarmaşık J, Anayasa Hukuku Beta Yayınları, İstanbul 2001, s.4.

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
30 Aralık 2006       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Anayasa
Anayasa, bir devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirleyen yazılı belgelerdir. Anayasa denilen bu belgeyle ayrıca kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır.
Sponsorlu Bağlantılar
Türkiye'nin de aralarında bulunduğu çoğu ülkede anayasa, yazılı ve bütünsel bir belgedir. Bu tip ülkeler "şekli" anlamda anayasaya sahiplerdir. Oysa İngiltere'de yazılı bir anayasa yoktur. Buna ise "teamüli anayasa" denemektedir Bu ülkede temel kurumların işleyişi yüzlerce yıllık geleneklere, yasalara ve belgelere göre düzenlenir.
Ayrıca "anayasalı devlet" ve "anayasal devlet" ayrımına gitmek gereklidir. Bu ayrımda ise şekli anlamda bir anayasası olan devlet bu belgede modern anayasanın gereklerini yerine getirmiyorsa yani devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceği muğlak ve daha da önemlisi kişi temel hak ve özgürlükleri tam anlamıyla güvence altında değilse devlet anayasal bir devlet sayılmamakta sadece anayasa sahibi bir devlet anlamına gelen "anayasalı devlet" sıfatını almaktadır. Buna karşın ister teamüli ister şekli anayasa sahibi olsun eğer bir devlet temel hak ve özgürlükleri güvence altına almış ise bu devlet anayasal sayılmaktadır.
Son ayrım ise "çerçeve anayasa" ile "düzenleyici anayasa" ayrımıdır.
Eğer anayasa normlarında devletin temel yapılanması hakkında ayrıntılı bilgilere giriliyor ve düzenlemeler yapılıyorsa bu düzenleyici anayasadır.
Anayasa normları sadece devletin temel yapılanmasıı çiziyor ve düzenlemeyi kanunlara bırakıyorsa bu ise çerçeve anayasadır

İlk gelişmeler
Anayasal yönetim düşüncesi ilk olarak, M.Ö. 3. yüzyılda Aristo ve öbür Yunanlı düşünürler tarafından ortaya atıldı. Bu düşünürler, az sayıdaki kişinin talip olduğu siyasal iktidarın nasıl bölüşüleceği sorusuna yanıt aramışlardı. Romalılar anayasa düşüncesini daha ileri götürdüler ve herkesin yasalar karşısında eşit olması gerektiğini ileri sürdüler . Ne var ki bütün bunlara karşın, yazılı bir anayasanın ortaya çıkması için yüzyılların geçmesi gerekti.
Dünyadaki ilk yazılı anayasa, ancak 1789'da ABD’de hazırlandı. Bu anayasanın temel ilkeleri bugün de geçerlidir. ABD Anayasası'nı 1789 Fransız Devrimi'nin ürünü olan 1791 Fransız Anayasası izledi. Daha sonra öteki Avrupa ülkeleri de anayasalı bir düzeni benimsediler. Fransız Anayasası gibi bazı anayasalar o ülkenin tarihinin koşulları sonucunda ortaya çıkmıştır. Japon Anayasası (1947) gibi başka ülkelerin baskısıyla kabul ettirilen anayasalar da vardır.
Günümüzdeki anayasaların çoğu yazılı ve bütünsel belgelerdir. Ne var ki bir anayasanın yazılı olması, uygulamada başarılı olabilmesi için yeterli değildir. Çünkü bir anayasanın işlerliği çeşitli etkenlere bağlıdır. Sözgelimi Latin Amerika ülkeleri ABD Anayasası'nı örnek alarak kendi anayasalarını hazırlamışlardır. Ama bu ülkelerde anayasal düzen, askeri darbelerle sık sık askıya alınmıştır. Türkiye’de 1961 Anayasası1982 Anayasası da, darbeyle işbaşına gelen askeri yönetimler tarafından hazırlanmıştır. ile bugün yürürlükte olan

Türkiye'de anayasalar
Türkiye'de ilk anayasa, 1876'da yürürlüğe giren Osmanlı anayasasıdır. O tarihten Osmanlı Devleti’nin sona erişine kadar anayasaya kanun-i esasi deniyordu. 1876 tarihli Kanun-i Esasi, padişahın yetkilerini kısıtlamamıştı. Yurttaşlara düşünce, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, bireylere dokunulmazlık hakları tanımıyordu. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra, 1909'da bu anayasada değişiklikler yapılarak padişahın yetkileri kısıtlandı. Kişisel hak ve özgürlükler tanındı, basın üzerindeki sansür kaldırıldı. Hükümet artık padişaha değil, meclise karşı sorumluydu.
Kurtuluş Savaşı sırasında, 20 Ocak 1921'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adıyla yeni bir anayasa kabul edildi. Bu anayasada egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu belirtiyordu. Yasama yetkisi de Büyük Millet Meclisi’ne bırakılmıştı. Cumhuriyet’in ilanından sonra daha kapsamlı bir anayasaya gereksinim duyuldu. 20 Nisan 1924'te bu amaçla, gene Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adını taşıyan yeni bir anayasaya hazırlandı. 1924 Anayasası’yla yasama ve yürütme yetkileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakıldı. Meclis yasama yetkisini kendisi, yürütme yetkisini de cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanıyordu. Cumhurbaşkanının onayıyla göreve başlayan bakanlar kurulu meclise karşı sorumlu sayılmıştı. Kurtuluş Savaşı1960'tan sonra hukuk sisteminde kullanılmaya başladı. döneminden başlayarak anayasa sözcüğü karşılığında teşkilat-ı esasiye kanunu kullanıldı. Anayasa sözcüğü ise,
27 Mayıs 1960’taki askeri darbeden sonra yeni bir anayasa hazırlandı. 1961 Anayasası olarak bilinen bu anayasa, halkoylamasıyla yürürlüğe girdi. Bu anayasada egemenliğin ulusa ait olduğu ve ancak yetkili organlarca kullanılabileceği ilkesi benimsendi. Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayalı, milli, demokratik ve laik bir sosyal hukuk devleti olarak tanımlandı. Bu anayasayla iki meclisli bir parlamento öngörülmüştü: Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu. Bütün üyelerinin seçimle belirlendiği Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosu'ndan daha fazla yetkilerle donatılmıştı. Bu anayasayla yargı organlarının bağımsızlığı, kişi hak ve özgürlükleri ile sosyal hakların güvence altına alındı. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yüksek Hakimler Kurulu gibi yeni kurumlar oluşturuldu.
12 Eylül 1980'deki askeri darbeden sonra Milli Güvenlik Konseyi ile Danışma Meclisi (Kurucu Meclis) yeni bir anayasa hazırladı. Bu anayasa 7 Kasım 1982'de yapılan halkoylamasıyla kabul edilerek yürürlüğe girdi. 1982 Anayasası, bazı hak ve özgürlüklere önemli sınırlamalar getirmiş, Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ın denetim yetkilerini azaltmıştır. Son yıllarda, özellikle Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin bir gereği olarak, 1982 Anayasası’nda hak ve özgürlükleri genişletici bir dizi değişiklik gerçekleştirilmiştir.

1982 ile 1961 anayasaları arasında temel bir bakış açısı farkı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. 61 anayasasında Milli Birlik Komitesi'nin daha geri planda olduğu ve aslında anayasa üzerinde söz hakkının Temsilciler Meclisi'nde olduğu bir sistem izlemiş bunun sonucunda da bu güne kadar Türkiye için çıkarılmış en özgürlükçü anayasa oluşmuştur.
Fakat 1982 MGK ile durum tersine dönmüştür. Bunun en temel nedeni meclislerin çalışamaması olarak daha güzel bir söylemle 61 anayasının getirdiği ince eleyen sık dokuyan sistemin tıkanması olarak gösterilebilir. Yürütmenin üzerinde büyük bir güç haline gelmiş olan yargı organları onun her işine müdehale edebiliyor bu sırada meclis kısır döngüler arasında dönüp dolaşıyordu. Askerler bu durumda bir "Danışma Meclisi" kurmuş fakat bu meclisin sesi cılız olmaktan öteye gidememiştir.
2001 değişikleri ile anayasaya yeni açılımlar getirilmesine rağmen bazı alanlarda hala çok büyük boşlukların olduğu görülmekte ve bazı maddelerin doktrinde açıklanması büyük teknik sorunlar ortaya koymaktadır.
Son düzenleyen Safi; 7 Nisan 2016 17:50
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
22 Haziran 2010       Mesaj #3
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
İLK ANAYASA (20 Ocak 1921)

T.B.M.M. 3 Mayıs 1920'de on bir kişiden oluşan ilk Bakanlar
— Bu hükümete "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti" denil­di.
— Hükümet kurulduktan sonra meclis komisyonlarının seçimi yapıldı.
— Bunlardan birisi de "Hukuki Esasiye" komisyonudur.Amacı Anayasa tasarısı hazırlamaktı.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
7 Mayıs 2011       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Anayasa

Devletin kuruluş ve işleyişini, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel yasa.

Anayasalar çoğunlukla yazılı metinlerdir. 18. yüzyıl sonlarına kadar devlet düzeniyle ilgili kurallar yetersiz ve dağınıktı. Örf ve âdetlere dayanıyordu. 18. yüzyılda ortaya çıkan usçuluk akımının etkisiyle bu kuralları tek bir metinde toplama eğilimi doğdu.

İlk olarak 1787'de ABD'de, 1791'de de Fransa'da yazılı anayasalar hazırlandı. ABD'de yapılan anayasa "Haklar Bildirgesi", Fransa'daki ise "İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi" adını taşır. O devirde anayasa, devlet ve toplum arasında karşılıklı hak ve görevleri belirleyen bir sözleşme olarak görülüyordu. Öbür yasaların üstünde bir yer tanınan anayasanın, devlet görevlilerinin denetlenmesini ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını sağlayacağı düşünülüyordu.

Günümüzde "anayasa" sözcüğü, yazılı temel yasa anlamında kullanılmaktadır. Bunun tek istisnası İngiltere'de görülür. İngiltere'de yazılı tek bir temel yasa oluşturulmamıştır. İngiliz anayasasını oluşturan kaynaklar arasında yüzyıllarca süren bazı uygulamalardan doğan "yazılı olmayan kurallar" önemli bir yer tutar. Bununla birlikte tarihsel birtakım belgeler, bazı parlamento kararları ve mahkeme içtihatları gibi yazılı kaynaklar da İngiliz anayasasının bir bölümünü oluşturmaktadır.

Anayasalar çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılır. Egemenliği tek başına kullanan bir monark tarafından oluşturulan anayasalar "monarşik anayasa", egemenliğine sahip millet, halk ya da temsilcileri eliyle yapılan anayasalar "demokratik anayasa" olarak adlandırılır. Diğer bir ayrım, anayasayı yapan ya da değiştiren organa, değiştirmede kullanılan usul ve şekillere göre yapılır. Sıradan bir meclis tarafından yapılan, farklı usul ve şekiller kullanılmaksızın değiştirilebilen anayasalar "yumuşak anayasa", özel meclisler tarafından yapılan ve sıradan meclisler tarafından farklı usul ve şekillere uyularak değiştirilebilen anayasalar "katı anayasa" olarak adlandırılır.

İlk Türk anayasası 1876'da yapılan Kanunu Esasi'dir. 1808'de ilân edilen Senedi İttifak ve 1839'da ilân edilen Tanzimat Fermanı, gerçek anlamda birer anayasa olarak kabul edilemezler. Çünkü devletin kuruluş ve işleyişiyle ilgili kurallar içermiyorlardı. Devlet ve toplum arasındaki hak ve yetki ilişkilerini belirledikleri için birer hak bildirisi niteliğindeydiler. Gerçek anlamda ilk anayasa olan Kanunu Esasi, II. Abdülhamit tarafından ilân edildi. Mithat Paşa'nın hazırlamış olduğu tasarı, anayasayı hazırlamakla görevli olan 28 kişilik komisyonca kabul edildi. Bu metni inceleyen II. Abdülhamit anayasayı kabul etmek için kendi yetkilerini sınırlayan bazı maddelerin çıkartılması ve istediği kimseleri yurt dışına sürme yetkisi veren bir madddenin benimsenmesi koşullarını öne sürdü. Anayasanın bir an önce ilânını isteyen Mithat Paşa'nın da bu koşulları onaylaması ve komisyona bu yönde ısrar etmesi sonucunda gerekli değişiklikler yapıldı. Hazırlanan anayasa 23 Aralık 1876'da II. Abdülhamit tarafından kabul ve ilân edildi. Kanunu Esasi, padişahın yetki ve ayrıcalıklarını ciddî bir biçimde sınırlamıyor, yasama ve yürütme yetkilerinin padişahta toplanmasına olanak veriyordu. Bakanlar kurulunu atama, görevden alma, bakanlar kurulu kararlarının uygulanmasına izin verme yetkileri padişahın elindeydi. Heyeti Ayan ve Heyeti Mebusan adlarını taşıyan iki meclisten oluşan Meclisi Umumi'yi toplantıya çağırmak ve seçimin yenilenmesi koşuluyla meclisi feshetme yetkileri de padişahtaydı. Bakanlar kurulu, meclise karşı değil padişaha karşı sorumluydu. Bu anayasa 1878 Şubatı'na kadar yürürlükte kaldı. Abdülhamit tatile giren meclisi yeniden toplantıya çağırmadı ve ülkeyi mutlakıyetle yönetmeye başladı. İttihat ve Terakki'nin baskısı ve ordudaki huzursuzluk nedeniyle Abdülhamit, 1908'de II. Meşrutiyet'i ilân etti. Yeniden yürürlüğe konan Kanunu Esasi'de 1909 yılında büyük değişiklikler yapıldı. Padişahın yetkileri sınırlandı. Bakanları atama yetkisi sadrazama verildi. Bakanlar kurulu padişaha karşı değil, meclise karşı sorumlu oldu. Toplantı ve dernek kurma hakları tanındı. Basına konulan sansür kaldırıldı. Fakat İttihat ve Terakki'nin tutumu nedeniyle Kanunu Esasi yine tam uygulanamadı.

Ankara'da toplanan TBMM tarafından hazırlanan ve kabul edilen ikinci Türk anayasası, 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu, 23 madde ve 1 geçici maddeden oluşan kısa bir anayasaydı. Doğan boşluklar değişik zamanlarda çıkarılan yasa, kararname ve kararlarla doldurulmaya çalışıldı. Teşkilatı Esasiye Kanunu, ulusal egemenlik ilkesini temel alıyor, meclis hükümeti sistemini kabul ediyordu. Meclis, yasama yetkisini kendisi, yürütme yetkisini de kendi içinden seçtiği TBMM hükümeti eliyle kullanıyordu. TBMM başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanıydı. Teşkilatı Esasiye Kanunu'nda 29 Ekim 1923'te yapılan bir değişiklikle devlet şeklinin cumhuriyet olduğu ilân edildi. Cumhurbaşkanlığı kuruldu, cumhurbaşkanının TBMM içinden 4 yıl için seçileceği kabul edildi. Kurtuluş Savaşı'nın olağanüstü koşullarını yansıtan 1921 Anayasası, ulusal kurtuluş döneminde birlik ve beraberliğin sağlanmasında çok yararlı oldu.

Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan ve bu anayasanın karşılayamadığı gereksinmeler yeni bir anayasa hazırlanmasını zorunlu kıldı. TBMM içinde oluşturulan bir komisyon, Fransa III. Cumhuriyet ve Polonya anayasalarını örnek alarak yeni bir anayasa hazırladı. Bazı maddeleri değiştirilerek 20 Nisan 1924'te TBMM tarafından onaylanan 1924 Anayasası, meclis hükümeti sistemini korudu. Yasama organı olan tek meclisin yetkileri azaltıldı, yürütmeye daha çok serbestlik tanındı. 1945'e kadar süren tek parti rejimi sırasında giderek anayasa egemenliği yerine hükümet egemenliği ve meclis egemenliği görüldü. 1945'te çok partili sisteme geçilince 1924 anayasası yetersiz kaldı. 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti, bu yetersizlik ve boşluklardan yararlanarak antidemokratik ve keyfî bir yönetim uyguladı. Bu tutum 27 Mayıs 1960 hareketine yol açtı.

27 Mayıs'tan sonra Millî Birlik Komitesi (MBK) tarafından çıkartılan 1 sayılı kanunla 1924 Anayasası'nın bazı hükümleri yürürlükten kaldırıldı ve bazıları da değiştirildi. Böylece oluşturulan geçiş dönemi anayasasında MBK tarafından kabul edilen bir yasayla temsilciler meclisi kurulması öngörüldü. Bu meclis, MBK ile birlikte Kurucu Meclis adı altında 1961 anayasasını hazırladı. Hazırlanan anayasa 27 Mayıs 1961'de Kurucu Meclis tarafından kabul edildi. 9 Temmuz 1961'de yapılan referandumla da kabul edilerek yürürlüğe girdi. Yeni anayasada yasama yetkisi, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu adında iki meclise verildi. Yasaların kabulünde son söz Millet Meclisi'nindi. Yürütme organı, cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulundan oluşuyordu. Yürütme organı, yetkisini eski anayasalarda olduğu gibi meclisten değil, doğrudan doğruya anayasadan alıyordu. Böylece Meclis hükümeti sistemi terk edilmiş ve kuvvetlerin eşitliği ilkesine dayanan parlamenter sisteme geçilmiş oldu. Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelere verildi. Yargıçların bağımsızlığı teminat altına alındı. İlk kez bu anayasayla, yasaların ve meclis içtüzüklerinin anayasaya uygunluğunu denetlemekle görevli Anayasa Mahkemesi kuruldu. Önceki anayasalarda hiç belirtilmemiş olan sosyal haklara bu anayasada yer verildi. Gene eski anayasalarda görülmeyen, demokrasinin vazgeçilmez güvencesi saydığı siyasal partileri de anayasal düzeyde ele aldı. Partilerin ancak belli durumlarda Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılabileceğini kabul etti.

1971 muhtırasından sonra 1961 Anayasası'nda bazı önemli değişiklikler gerçekleştirildi. Devletin ve yürütmenin güçlenmesi, bazı temel hak ve özgürlüklerin, millî güvenliğin tehlikeye düşmesi hâlinde sınırlanabilmesi için gerekli görülen değişiklikler yapıldı. Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ın yetkileri sınırlandırıldı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmasını öngören fıkralar eklendi. 1980 yılına kadar başka bir değişiklik yapılmadı.

12 Eylül 1980'de yapılan harekât sonucunda ilk önce anayasanın tamamı askıya alındı. Daha sonra bazı maddelerinin yürürlükte olduğu açıklandı. Millî Güvenlik Konseyi (MGK) ve valiler tarafından seçilen 150 üyeden oluşan Danışma Meclisi kuruldu. Danışma Meclisi'nin kendi içinden seçtiği bir komisyon tarafından hazırlanan yeni anayasa, Danışma Meclisi'nde görüşülerek oylandı ve kabul edildi. Daha sonra MGK tarafından görüşüldü ve bazı değişiklikler yapılarak son şeklini aldı. 7 Kasım 1982'de halkoyuna sunularak kabul edildi. 1982 anayasasıyla bazı yeni kurumlar oluşturuldu. Yasama görevi, 400 üyeli tek bir meclise verildi. Cumhurbaşkanının yetkileri artırıldı. Anayasaya eklenen geçici maddelerle MGK Başkanı Kenan Evren, anayasanın kabulüyle birlikte cumhurbaşkanı sıfatını aldı. TBMM'nin seçilip göreve başlamasından sonra MGK'nin altı yıllık bir süre için cumhurbaşkanlığı konseyi hâline dönüşmesi ve konsey üyelerinin bu süre içinde TBMM üyelerinin özlük hakları ile dokunulmazlıklarına sahip olması benimsendi ve bu konseyin görevi cumhurbaşkanına çeşitli konularda danışmanlık yapmak olarak belirlendi. 12 Eylül öncesinde siyasal parti yöneticisi konumunda olan kişilerin 10 yıl için parti kuramayacakları, kurulan partilere üye olamayacakları, bağımsız olarak da aday olamayacakları bir geçici maddeyle anayasaya eklendi. 1982 Anayasası bir başlangıç metni ve yedi kısım içinde 177 esas ve 16 geçici maddeden oluşan uzun bir anayasadır. Değiştirilmesiyle ilgili 175. maddeye göre anayasa değişikliği TBMM üye sayısının en az üçte biri tarafından önerilerek meclis tam sayısının üçte iki çoğunluğunca kabulüyle gerçekleşebilir. Gene madde değişikliğiyle ilgili olarak cumhurbaşkanına değişiklik önerisini halkoyuna sunma yetkisi tanınmıştır. 1995 yılında TBMM'de yer alan tüm partilerin katılımıyla 1982 Anayasası'nın 15 maddesinin değiştirilmesi kabul edildi.

MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

23 Şubat 2017 / asla_asla_deme X-Sözlük
23 Şubat 2017 / virtuecat Hukuk
7 Mayıs 2008 / muzafferdeligoz Hukuk