Arama

Peygamberimizi Neden ve Nasıl Sevmeliyiz?

Güncelleme: 26 Kasım 2012 Gösterim: 18.243 Cevap: 3
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
26 Ağustos 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem’i sevmeyi gerektiren pek çok sebep vardır; ama bunların üçü çok önemlidir:

Sponsorlu Bağlantılar
Birincisi, o, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

İkincisi, Allah Teâlâ onu en üstün ahlâka sahip kılmıştır.

Üçüncüsü de, onu kendimize model almamızı emretmiştir.

Allah Teâlâ Tevrat’ta Yahudilere, İncil’de Hıristiyanlara “O Peygamber”in geleceğini haber vermiş, özelliklerini tanıtmış, Yahudiler ve Hıristiyanlar da onu kendi öz oğulları gibi tanımışlardır. Onu görür görmez kendisine iman etmeleri emredildiği halde, ne yazık ki, iman etmemişlerdir.

Efendimizin bazı özellikleri

Sevgili Peygamberimizin bunlardan başka pek çok özelliği vardır.

O, peygamberlerin sonuncusudur.

Âdemoğullarının efendisidir.

Öldükten sonra mahşere gitmek üzere ilk o diriltilecektir.

Makâm-ı Mahmûd (insanlara şefaat etme yetkisi) sadece ona verilecektir.

Hz. Âdem’den itibaren bütün peygamberler ve mü’minler, kıyamet gününde, hesabın başlamasından önce, onun “Livâü’l-Hamd” adlı sancağı altında toplanacaktır.

Allah Teâlâ bütün peygamberlere “Ey Mûsâ! Ey Îsâ” diye adlarıyla hitap ettiği halde ona “Ey Nebî! Ey Resûl!” diye üstünlüğünü gösterir bir ifadeyle hitap etmiştir.

Daha önceleri hiçbir peygambere verilmeyen şu beş şey hep birden ona verilmiştir:

-Bir aylık yola kadar düşmanlarının kalbine korku salmak suretiyle Allah’ın yardımına nâil olmuştur.

-Bütün yeryüzü ona hem namaz kılma yeri, hem de teyemmüm ederek temizlenme vasıtası kılınmıştır.

-Ganimet almak daha önceleri hiçbir peygambere helâl kılınmadığı halde ona helâl edilmiştir.

-Ona âhirette şefaat yetkisi verilmiştir.

-Bir de daha önceki devirlerde her peygamber sadece kendi kavmine gönderildiği halde, Resûl-i Ekrem bütün insanlara peygamber gönderilmiştir.

İşte böyle bir Peygamberin ümmeti olmak hem bir bahtiyarlık hem de büyük bir şereftir. Bu şerefe nâil olan kimse sevgili Peygamberini elbette canından da, anasından, babasından da, oğlundan, kızından, eşinden de çok sevecektir.

Ümmetine düşkünlüğü

Her peygamber Allah Teâlâ’nın reddetmeyeceği duasını dünyada iken yapmış ve bu hakkını kullanmıştır. Sevgili Peygamberimiz ise reddedilmeyecek duasını, kıyamet gününde ümmetine şefaat etmek üzere âhirete saklamış ve böylece ümmetini ne kadar çok sevdiğini göstermiştir.

Çünkü o ümmetine çok düşkündür; mü’minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir; mü’minlerin sıkıntıya uğraması ona ağır gelir.

Ümmetinin sıkıntıya düşmemesi, zor durumda kalmaması için herşeyi onlara emretmemiştir. Meselâ dişlerini fırçalamayı çok sevdiği ve her fırsatta mübarek dişlerini temizlediği için, ümmetine abdest alırken diş temizliğini emretmeyi düşünmüş, fakat onların bunu her zaman yapamayacağını dikkate alarak bu düşüncesinden vazgeçmiştir.

Yatsı namazını çok geç bir saatte kılmayı düşünüp bundan vazgeçmesi, istediği halde her askerî birliğe katılmaması ümmetini zora sokmamak içindir.

Bunlar bile Resûl-i Ekrem’in, ümmetine beslediği sevgi ve şefkatin derinliğini göstermeye yeterlidir.

Onu sevmenin kazandırdığı

Peygamber sevgisi bir mü’mini Cennete götürecek büyük bir sermayedir. Şu olay bunu göstermektedir:

Bir adam Resûl-i Ekrem’e gelerek, kıyametin ne zaman kopacağını öğrenmek istedi. Efendimiz ona cevap vermek yerine kıyamet için ne hazırladığını sordu. Adam, pek bir hazırlığı bulunmadığını, yalnızca Allah’ı ve Resûlünü sevdiğini söyledi. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm ona:

“Öyleyse sen sevdiklerinle beraber olacaksın” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm bu müjdeye derecesiz sevindi.

Onun yakınlarını da sevmeli

Peygamber sevgisi, onun Ehl-i Beyt’ini, yani ev halkını da sevmeyi gerektirir. Çünkü Resûl-i Ekrem bize iki önemli şey bıraktığını, bunlardan birinin Kur’ân-ı Kerîm, diğerinin Ehl-i Beyt olduğunu söyledi ve Ehl-i Beyt’ine saygılı davranmamızı istedi. Peygamberimizin Ehl-i Beyt-i, onun hanımları, ve kendisinden sonra sadaka almaları haram olan akrabasıdır.

Bunlar Hz. Ali’nin, Akîl’in, Ca’fer’in ve Abbâs’ın ailesidir.

Sünnetini sevmeli, saymalı

Peygamberi sevmek, onun yolunu ve sünnetini izlemekle ve onun gibi yaşamaya gayret etmekle mümkün olur.

Allah’ın Elçisi, sünnetini yeniden diriltip yaşatmaya çalışan kimsenin kendisini sevmiş olacağını, kendisini sevenin de Cennette kendisiyle birlikte olacağını söylemiştir.

Peygamberimize üstün saygı beslemeyi Allah Teâlâ emretmektedir.

Şu misâl bunu açıkça göstermektedir:

Birgün Resûl-i Ekrem Efendimiz, Sahâbîsi Saîd ibni Muallâ’ya seslenmişti. Saîd o sırada namaz kıldığı için Resûlullah’a hemen cevap verememiş, namazını bitirdikten sonra Peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna gitmişti.

Resûl-i Ekrem ona, seslendiği zaman niçin hemen cevap vermediğini sordu. Saîd durumu anlatınca, Allah’ın Resûlü hem ona, hem diğer Müslümanlara şu âyeti okudu:

“Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah’a ve Resûlü’ne uyunuz.”(Enfâl 8/24)

Demek ki o Sahâbî, namazda bile olsa, Resûlullah’ın kendisini çağırdığında namazını bozmalı, ona koşmalıydı.

Ona salât ü selâm getirmeli

Peygambere saygı göstermek ona salât ü selâm getirmeyi gerekli kılar. Şu âyet bize bu görevimizi hatırlatır:

“Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey mü’minler! Siz de ona salât ve selâm getirin.” (Ahzâb 33/56)

Allah’ın Peygambere salât etmesi, ona merhamet etmesi, şan ve şerefini yüceltmesidir.

Meleklerin ona salât etmesi, “Allahım! Peygamberini yüce mertebelere eriştir!” diye niyazda bulunmasıdır.

Mü’minlerin ona salâtü selâm getirmesi ise, “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed” demesi veya “Allâhümme salli” duasını okumasıdır.

Peygamber Efendimize bir salât ü selâm getiren kimsenin kazancı ne olur? Bunu Allah’ın Resûlü’nden dinleyelim:

Bana salât ü selâm getirene:

Allah Teâlâ on defa rahmet eder; on günahı bağışlanır; mânevî mertebesi on derece daha yükseltilir.

Yanında adım anılıp da bana salât ü selâm getirmeyen kimse, cimrinin tekidir.

Ashâbın ona saygısı

Resûl-i Ekrem’e en büyük sevgiyi ve saygıyı Ashâb-ı Kirâm göstermiştir.

Onlar, Allah’ın Elçisini rahatsız etmemek için yanında alçak sesle konuşur; başlarının üzerinde birer kuş varmış gibi onu sükûnetle dinler; Allah’ın Elçisi tıraş olurken saçının bir telini yere düşürmezlerdi.

Daha sonra gelen nesiller de aynı muhabbeti ve hürmeti devam ettirdiler.

Abîde es-Selmânî Tâbiîn neslinin önde gelen fakih ve muhaddislerinden biriydi. Peygamber Efendimizin vefatından iki yıl önce Müslüman oldu, fakat onu görme bahtiyarlığına eremedi. Abîde’nin şu sözü ilk Müslümanların ona duyduğu sevgiyi pek güzel anlatır:

“Yanımda Resûlullah’ın bir tel saçının bulunması, benim için dünyanın bütün servetinden daha değerlidir.”



M.Yaşar Kandemir




Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Şubat 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİZE DOĞRUYU ÖĞRETEN
BİZE İNSANLIĞI ÖĞRETEN
Sponsorlu Bağlantılar
BİZE DÜRÜSTLÜĞÜ ÖĞRETEN
ALLAH RESULÜ YA MUHAMMED (S.A.V.)

İNSANLARA KURAN-I KERİMİ ÖĞRETEN
İNSANLARA HAKKI DİNİ ÖĞRETEN
İNSANLARA SEVGİYİ ÖĞRETEN
ALLAH RESULÜ YA MUHAMMSD (S.A.V.)


alinti

Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
5 Ocak 2012       Mesaj #3
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi
Hz.Muhammed bize herşeyi o öğretti onun sayesinde abdest öğrenildi(örnek)
adsız - avatarı
adsız
VIP VIP Üye
26 Kasım 2012       Mesaj #4
adsız - avatarı
VIP VIP Üye
Peygamber (s.a.v)'i Sevmek

Peygamberimizi sevmek, imanın gereklerindendir. Bir Müslüman nasıl olur da Peygamberini sevmez? O, nura ve imana ulaşmanın, küfür ve ateşten kurtuluşun sebebi değilmidir?

"Ben size; çocuğunuzdan, babanızdan ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça iman etmiş olamazsınız." (Buhari,Müslim)

İnsanın kendinde duyduğu sevgi, Peygamber sevgisini geçemez. Herkes, Peygamber s.a.v sevdiğini idda ediyor; fakat mesele sevme iddası değil, geröekten sevme meselesidir.Çünkü emrettiğini tutmak, yasakladığından uzak durmak, bid'atten sakınmak ve ancak Yüce Allah'a kulluk etmek, Peygamber s.a.v sevmenin gereklerindendir Bundan dolayı Peygamber s.a.v şöyle buyurmuştur "Ümmetimin hepsi cennete girecektir. Yüz çevirenler müstesna." "Ey Allah'ın resulü! Yüz çevirenler kimlerdir?" dediler "Bana itaat eden cennete girer. Bana isyan eden, yüz çevirmiştir." buyurdu. (buhari)

Peygamber sav şöyle buyuruyor: "Kim bizim şu işimizde (dinimizde) bulunmayan birşey ortaya koyarsa o kabul edilmez."(buhari, müslim) Bid'atlerle ilgili bu uyarıya rağmen, bazı insanlar Allah'on dininden olmayan şeyler (bid'atler) çıkarırlar bunların, Peygamber sav duydukları sevginin delillerinden olduğunu iddia ederler, hadis uydurup Peygamber sav'e nisbet ederler. "Biz onun için yalan söyledik, ona iftira etmedik." derler. Bu en büyük yalan, iftiradır. Çünkü Yüce Allah'ın dini, mükemmeldir, onların yalan ve saçmalıklarına ihtiyacı yoktur.

"Ashabıma sövmeyin! Biriniz uhud dağı kadar altını sadaka olarak verse, onların verdiği bir avuç sadakaya hatta yarısına erişemez." (buhari,müslim) buyurmasına rağmen bazı kimeler ashabına sövüyor, bunu Rasulullah sav'e duydukları sevgiden dolayı yaptıklarını söylüyorlar.

Kendisi hakkında aşırı gidilmesini yasaklamıştır.Ancak baz insanlar ondan rızık hastalara şifa,tehlikelerden kurtuluş ve sadece Allah'tan istenen başka şeyler isterler. Sonrada bunun Peygamber sav'e duydukları sevginin delillerinden olduğunu iddia ederler. Doğrusu bu; cehalet, şirk, Allah'a ve elçisine karşı çıkmanın işaretlerinden biridir..

ömr-ü bahar

Benzer Konular

5 Temmuz 2017 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
1 Mayıs 2011 / Ziyaretçi Cevaplanmış
14 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
20 Eylül 2011 / Misafir Cevaplanmış
4 Aralık 2012 / Misafir Soru-Cevap