Arama

Hz. Muhammed'in Mucizeleri - Sayfa 2

Güncelleme: 25 Mayıs 2012 Gösterim: 38.919 Cevap: 13
Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
4 Ocak 2012       Mesaj #11
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi
Hz.Muhammed'in Mucizeleri:
1. Muhammed Aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğü Kur'an-ı Kerim'dir. Bugüne kadar gelen bütün şairler, edebiyatçılar, Kuran-ı Kerim'in nazmında ve manasında aciz ve hayran kalmışlardır. Bir ayetin benzerini söyleyememişlerdir. İcazı ve belagati insan sözüne benzemiyor.Yani bir kelimesi çıkarılırsa veya bir kelime eklense, lafzındaki ve manasındaki güzellik bozuluyor. Nazmı arap şairlerinin şiirlerine benzemiyor. İşitenler ve okuyanlar tadına doyamıyorlar. Yorulsalar da usanmıyorlar. Okumsaı ve işitmesinin sıkıntıları giderdiği sayısız tecrübelerle anlaşılmıştır. Nice azılı İslam düşmanları, Kur'an-ı Kerim'i dinlemekle, kalpleri yumuşamış, imana gelmişlerdir. Kur'an-I Kerim'i değiştirmeye çalışanlar oldu ise buna muvaffak olamamışlardır. Allahü Teala buna izin vermemiştir ve vermeyecektir.
Sponsorlu Bağlantılar

2. Muhammed Aleyhisselamın meşhur mucizelerinin en büyüklerinden birisi de, ayın ikiye yarılmasıdır.Bu mucize, başka hiç bir peygambere nasip olmamıştır. Muhammed Aleyhisselam, elli yaşında iken, Mekke'de Kureyş kafirlerinin ele başları yanına geip "peygamberisen ayı ikiye ayır" dediler. Muhammed Aleyhisselam, herkesin, özellikle tanıdıklarının, akrabasının iman etmelerini çok istiyordu. Ellerini kaldırıp dua etti. Allahü Tealaduasını kabul edip ayı ikiye böldü. Yarısı bir dağın, diğer yarısı başka dağın üzerinde göründü. Kafirler, Muhammed bize sihir yaptı dediler, iman etmediler.

3. Muhammed Aleyhissselam, bazı gazalrında, susuz kalındığı zaman, elini suya sokmuş, parmakları arasından su akarak, bulunduğu kap devamlı taşmıştır. Bazan seksem bazan üçyüz, bazan binbeşyüz, Tebük gazasında ise yetmiş bin kimsenin hepsi ve hayvanları, bu sudan içmişler ve kullanmışlardır. Mübarek elini sudan çıkarınca akması durmuştur.

4. Bir gün amcası Abbas'ın evine gidip, onu ve evladını yanına oturtup üzerine ihramı ile örterek "Ya Rabbi! Bu amcamı ve ehlibeytini örttüğm gibi, sen de, cehennem ateşinden kendilerini koru." Dedi. Duvardab üç kere amin sesi işitildi.

5. Bir gün, kendisinden mucize isteyenlere karşı, uzaktaki bir ağacı çağırdı. Ağaç köklerini sürüyerek gelip sselam verip, "Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluh" dedi. Sonra gdip yerine dikildi.

6. Hayber gazasında önüne zehirlenmiş koyun kebabı koyduklarında, "Ya Resulallah beni yeme, ben zehirliyim" sesi işitildi.

7. Bir gün, elindeput bulunan kimseye "Put bana söylerse iman eder misin?" dedi. Adam, "ben buna elli senedir ibadet ediyorum. Bana hiçbirşey söylemedi. Sana nasıl söyler?"dedi. Muhammed Aleyhisselam "Ey put ben kimim" deyince, sen Allahın Peygamberisin sesi işitildi. Putun sahibi, hemen imana geldi.

8. Medinede mescidde dikili bir odun vardı. Hutbe okurken bu direğe dayanırdı. Mimber yapılınca, direğin yanına gitmedi. Odundan ağlama seslerini, bütün cemaat işittiler. Mimberdeb inip direğe sarıldı. Sesi kesildi. "Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan kıyamete kadar alayacaktı." Dedi.

9. Eline aldığı çakıl taşlarının ve tuutğu yemek parçalrının arısesi gibi tesbih ettikleri çok görülmüştür.

10. Bir kafir gelip, mucize göstermesini isteyince, duvarda asılı hurma salkımına "yanıma gel" demiş. Salkım yere inip Resulullahın yanına gelmiştir. Sonra "yerine git" demiştir. Duvara kadar gidip, yerine çıkıp asılmıştır. Köylü bunu görünce, hemen imana gelmiştir.

11. Mekke'de bir kaç kurt, bir sürüden koyun kapıp götürdüler. Çobanlar hcum edip, kurtardıklarında, kurtlaın birisi (rızkımızı elimizden alırken, allahtan korkmadın mı?) dedi. Çoban (çok şaşırdım, kurt konuşur mu) deyince, kurt (asıl şaşılacak şey, Allah'ın Peygamberi olan hazret-i Muhammed mucizeler gösteriyor.) dedi.

12. Hazreti Muhammed bir çayırda giderken, üç kere, ya resullalllah ssesini işitti. O tarafa bakıp, bağlı bir geyik gördü. Yanında bir adam uyuyordu. Geyiğe ne istediğini sordu. O da (bu avcı beni yakaladı. Karşı ki tepede iki yavrum var. Beni salıver. Gidip onları doyurup geleyim) dedi. Resul aleyhisselam "sözünü tutar mısın?" dedi. (Allah için söz veriyorum, gelmezsem Allahü Teala'nın azabı üzerime olsun) dedi. Resul aleyhisselam geyiğ bıraktı. Biraz sonra geldi. Adam uyanıp, ya Resulallah, bir emrin mi var dedi. "Bu geyiği azad et." buyurdu. Adam geyiğin ipini çözdü. Geyik "Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne Muahammeden Abduhu ve resulullah" dedi ve gitti.

13. Bir gün, bir köylüyü imana davet etti.(Vefat etmiş kızımı diriltirsen, iman ederim) dedi. Mezarına gittiler. İsmini söyleyerek kızı çağırdı. Kabir içinden ses işitildi. "Dünyaya gelmek ister misin?" buyurdu.(Ya Resulullah! Dünyaya gelmek istemem. Burada babamın evindekinden daha rahatım. Ahiret, dünyadan daha iyi sesi işitildi.) Köylü bunu duyunca hemen imana geldi.

14. Cabir bin Abdullah bir koyun pişirdi. Resulullah Eshabı ile yediler. "Kemiklerini kırmayınız" dedi. Kemikleri toplayıp, mübarekellerini üstüne koyup dua etti. Allahu Teala koyunu diriltti.

15. Resulullah'a, söylemez bir çocuk getirdiler. "Ben kimim" dedi. Sen Resulullahsın dedi. Ölünceye kadar konuştu.

16. Bir kimse, yılan yumurtasına basarak iki gözü görmez oldu. Resululllaha getirip yalvardılar. Mübarek tükürüğünden gözlerine sürmekle gözleri görmeye başladı.

17. Muhammed bin hatip diyor ki: " Küçüktüm. Üstüme kaynar su döküldü. Gözlerim yandı. Görmez oldum. Babam Resulullaha götürdü. Mübarek tükürüğünden gözlerime sürdü. Gözlerim açıldı.

18. Bir kadın, bir kel oğlunu getirdi. Resulullah, mübarek elleri ile başını sıvadı. Şifa buldu. Saçları uzamağa başladı.

19. Tirmızi ve Nesainin (Sünen) kitaplarında diyor ki, iki gözü a'ma bir kimse gelip, (ya Resulullah! Dua et gözlerim açılsın) dedi. "Kusursuz bir abdest al, sonra Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim peygamberim Hazreti Muhammed! Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hurmetine duamı kabul et." duasını okumasını söyledi. Adam, bdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı.

20. Amcası Ebu Talip ile bir çölde gidiyrdu. Ebu Talip, çok susadığını söyledi. Resulallah, hayvandan yere inip mübaek ayaklarının ökçesini yere vurdu. Su çıktı. "Amcam bu sudan iç" buyurdu.

21. Hudeybiye gazasında susuz bir kuyunun yanına kondular. Asker susuzluktan şikayet ettiler. Bir kova su istedi., içinde abdest alıp ve tükürüp, bunu kuyuya döktürdü. Bir ok verip, kuyuya atmalarını buyurdu. Kuyunun su ile dolduğunu gördüler.

22. Bir gazada, asker susuzluktan şikayet etdi. Resul aleyhisselam, iki askeri su aramağa gönderdi. Deve üstünde bir kadını gördüler ve getirdiler. Resul aleyhisselam, kadından bir miktar su istedi. Bir kap içine döktürdü. Bütün asker gelip, sıra ile kaplarını tulumlarını doldurdular. Kadına bir miktar hurma verip su tulumlarını doldurdular. Kadına birmiktar hurma verip su tulumunu da doldurdular. "Senin suyundan eksilmedi. Bize suyu Allah verdi." buyurdu.

23. Medinede, minberde hutbe okurken, bir kimse ya Resullullah! (Susuzluktan çocuklarımız, hayvanlarımız, tarlalarımız helak oluyor. İmdadımıza yetiş dedi. Ellerini kaldırıp dua etti. Gökte hiç bulut yokken, mübarek ellerini yüzüne sürmeden, bulutlar toplandı. Hemen yağmur başladı. Bir kaç gün devam etti. Yine mimberde okurken, o kimse (Ya Resullullah, yağmurdan helak olacağız) deyince, Resul aleyhisselam, tebessüm etti. Ve "Ya Rabbi, rahmetini başka kullarına da ihsan eyle" dedi. Bulutlar açılıp güneş göründü.

24. Cabir Bin Abdullah diyor ki; Çok borcum vardı. Ağaçlarımdan aldığım hurmalar bunu yüzde birini karşılamayacak kadar azdı. Resullullaha haber verdim. Bahçeme gelip hurma yığınının etrafında üç kere dolaştı. "Alacaklılarını çağır gelsinler" buyurdu. Her birine hakları verildi.Yığından bir şey azalmadı.

25. Bir kadın hediye olarak bal gönderdi. Balı kabul edip boş kabı geri gönderdi. Allahu Teala'nın kudreti ile kap bal ile dolu olarak geri geldi. Kadın gelerek, (Ya Resullullah hediyemi niçin kabul etmediniz? Acaba günahım nedir?) dedi. "Senin hediyeni kabul ettik. Gördüğün bal Allahu Teala'nın hediyene verdiği berekettir." dedi. Kadın sevinerek balı evine götürdü. Çoluk cocuğuyla aylarca yediler. Hiç eksilmedi. Bir gün yanılarak başka kaba koydular. Ordan yiyerek bitirdiler. Bunu Resullulaha haber verdiler. Gönderdiğim kapta kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç eksilmezdi" buyurdu.

26. Ebu Hüreyre diyor ki; Resullullaha bir kaç hurma getirdim. Bunlara bereket verilmesi için dua etmesini söyledim. Bereketli olmaları için dua buyurdu. Hurmalrın bulunduğu çantaların gece gündüz yanımdan ayırmayıp, Hazreti Osman zamanına kadar hep yedim. Yanımdakilere de yedirdim. Ve avuç dolusu sadaka verdim.

27. Resullullah Süleyman Peygamber gibi bütün hayvanların dilinden anlardı. Gelerek sahibinden veya başkalarından şikayet eden hayvanlar çok görüldü. Huneyn gazasında binmiş olduğu Düldül ismindeki ak katıra yere çök dedi. Düldül hemen çökünce yerden bir avu kum alıp, kafirlerin üzerine saçtı. Düşmandan bu topraktan gözüne isabet etmeyen hiç kimse kalmadı. Cenabı Hakkaın yadımıyla düşman hezimete uğradı.

28. Resulullahın gaybdan haber verdiği çok görüldü. Bu mucizesiüç kısımdır. Birinci kısmı kendi zamanından evvel olan ve kandisine sorulam şeylerdir ki, bunlara verdiği cevaplar, çok kafirleri, katı kalpli düşmanlarının imana gelmelerine sebep olmuşthur. İkinci kısmı, kendi zamanında olmuş ve olacak şeyleri haber vermesidir. Üçüncü kısmı kendisinden sonra kıyamete kadar dünyada ve ahirette olacak şeyleri bildirmesidir. Acem padişahı Hüsrevden Medineye elçiler geldi, bunları çağırıp "bu gece kisranızı kendi oğlu öldürdü" dedi. Birkaç gün sonra oğlunun babasını öldürdüğü haberi geldi.

29. Bir gün zevcesi Havsa'ya "Ebu Bekir ile baban ümmetimin idaresini eline alacaklar" buyurdu. Bu sözle, Ebu Bekir'in ve Havsanın babası olan Ömer'in halife olacaklarını müjdeledi.

30. Ebu Hüreyre'yi Medine'de zekat olarak gelmiş olan hurmaları muhafazasına memur etmişlerdi. Bir kimseyi hurma çalarken yakaladı. (Seni Resulullaha götüreceğim) dedi.Hırsız fakirim çoluğum cocuğum çoktur diyerek yalvarınca bıraktı. Ertesi gün Resulullah Ebu Hüreyreyi çağırıp, "Dün gece bıraktığın adam ne yapmıştı?" dedi. Ebu Hüreyre anlatınca "Seni aldatmış, yine gelecektir." Buyurdu. Ertesi gece yine geldi ve yakalandı. Tekrar yalvarıp Allah aşkına dedi ve kurtuldu. Üçüncü gece tekrar gelip yakalanınca yalvarmaları fayda vermedi. (Beni bırakırsan sana bir kaç şey çğretirim, çok işine yarar) dedi. Ebu Hüreyre kabul etti. (Gece yatarken ayetel kürsi'yi okursan Allahü Teala seni korur. Yanına şeytan yaklaşamaz) dedi ve gitti. Ertesi gün Resulullah Ebu Hüreyre'ye tekrar sorup cevap alınca "Şimdi doğru söylemiş, halbu ki kendisi çok yalancıdır. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dedi. (Hayır bilmiyorum) diyince, "O kimse şeytan idi" buyurdu.

31. Rum İmparatorunun orduları ile harp için Mute denilen yere asker gönderdiği zaman, sahabelerden dört emirin arka arkaya şehit olduklarını kendisi Medine'de mimber üzerinde iken Allahü Teala'nın göstermesiyle görerek yanındakilere haber verdi.

32. Muaz Bin Cebel'I vali olarak Yemen'e gönderirken Medine'nin dışına kadar uğurlayıp ona çok nasihatler verdi. "Seninle kıyamete kadar artık buluşamayız" dedi. Muaz Yemen'de iken Resulullah Medine'de vefat etti.

33. Vefat ederken kızı Fatıma'ya "Akrabam arasında bana evvela kavuşan sen olacaksın" dedi. Altı ay sonra Hz. Fatıma vefat etti. Akrabasından O'ndan evvel kimse vefat etmedi.

34. Kays Bin Şemmaz ismindeki kimseye "güzel olarak yaşarsın ve şehit olarak ölürsün" dedi. Hazreti Ebu Bekir halife iken Yemame'de Müseylemetül Kezzap ile yapılan muharebede şehit oldu. Hazreti Ömer ve Ali'nin şehit olacaklarını dahi haber verdi.

35. Acem Padişahı Kisranın ve Rum Padişahı Kayser'in memleketlerinin müslümanların eline geçeceğini ve hazinelerinin Allah yolunda dağıtılacaklarını müjdeledi.

36. Ümmetinden çok kimsenin denizden gazaya gidecelerini ve sahabeden olan Ümmi Hirem ismindeki kadının o gazada bulunacağını haber verdi. Hazreti Osman halife iken, müslümanlar gemiler ile Kıbrıs adasına gidip harb ettiler. Bu hanım da beraberdi.

37. Resul Aleyhisselam bir gün, yüksek bir yerde oturuyordu. Yanındakilere dönerek "Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz? Yemin ederim ki evlerinizin arasında sokaklarda meydana gelecek fitneleri görüyorum." Dedi. Hazreti Osman'ın şehit edildiiği günlerde ve sonra Yezid zamanında Medine'de büyük fitneler meydana geldi. Sokaklarda çok kimsenin kanı döküldü.

38. Bir gün, kendi zevcelerinden birinin halifeye karşı isyan edeceğini haber verdi. Hazreti Aişe bu söze gülünce, "Ya Hümeyra, bu sözümü unutma! Bu kadın sen olmayasın" buyurdu. Sonra Hazreti Ali'ye dönüp "bunun işi senin eline düşerse kendisine yumuşak davran" dedi. 30 sene sonra Hz. Aişe, Hz. Ali ile harp etti. Ve O'na esir düştü. Hazreti Ali O'nu ikram ve ihtiram ile Basra'dan Medine'ye gönderdi.

39. Hazreti Muaviye'ye "bir gün ümmetimin üzerine hakim olursan iyilik yapanlara mükafaat et, kötülük edenleri de affeyle" dedi. Hazreti Muaviye, Hazreti Osman zamanında Şam'da yirmi sene valilik, sonra yirmi sene de halifelik yaptı.

40. Bir gün "Muaviye hiç mağlup olmaz" buyurdu. Nice zaman sonra meydana gelen muharebelerin hiçbirinde mağlup olmadı. Hatta Hz. Ali Sıffın muharebesinde, bu hadisi işitince, "Eğer önceden işitseydim, Muaviye ile harp etmezdim" dedi.

41. Ammar Bin Yasere "Seni bagi ola kimseler öldürecektir." dedi. Hazret-I Ali ile birlikte, Hazreti Muaviye'ye karşı savaşırken şehid oldu.

42. Kızı Fatıma'nın oğlu olan Hasan için "Bu oğlum çok hayırlıdır. Allahü Teala, müslümanlardan iki büyük ordunun sulh etmesine bunu sebep yapacaktır" buyurdu. Büyük ordu ile haret-I muaviye'ye karşı harp edeceği zaman, fitneyi önlemek, müslümanların kanının dökülmemesi için hakkı olan halifeliği Hazret-I Muaviye'ye teslim etti.

43. Abdullah bin Zübeyr, Resulullah'ın hacamat edilirken çıkan kanını içti. Bunu görünce, "İnsanlardan senin başına neler gelecek biliyor musun? Senden de insanlara çok şey gelecek. Cehennem ateşi seni yakmaz" buyurdu. Abdullah bin Zübeyr Mekke'de halifeliğini ilan edince, Abdülmelik bin Mervan Şamdan Haccacı büyük bir askerle Mekke'ye gönderdiç Abdullah'ı yakalayıp öldürdü.

44. Abdullah İbn-i Abbas'ın annesine bakı, "senin bir oğlun olacak. Dğoduğu zaman bana getir!" dedi. Çocuğu getirdiklerinde, kulağına ezan ve ikamet okuyup, mübarek tükürüğünden ağzına sürdü. İsmini Abdullah koyup annesinin kucağına verdi. "Halifelerin babasını al, götür." dedi. Çocuğun babası olan hazreti Abbas, bunu işitip, gelip sorunca "evet, böyle söyledim. Bu çocuk halifelerin babasıdır. Onalar arasında seffaf, mehdi ve İsa Aleyhisselamla namaz kılan bir kimse bulunacaktır." Dedi. Abbasi Devletinin başına başına çok halifeler geldi. Bunların hepsi, Abdullah bin abbas'ın soyundan oldu.

45. Bir gün "Ümmetim arasında, şii denilen çok kimseler meydana gelecekdir. Bunlar, İslam dininden ayrılacaklardır." Buyurdu.

46. Eshabından çok kimseye hayr dualar etmiş, hepsi kabul olunarak faydalarını görmüşlerdir. Hazret-I Ali diyor ki; "Resulallah beni Yemen'e kadı olarak göndermek istedi. Ya Resulallah! Ben kadılık yapmasını, mahkemede hükm vermesini bilmiyorum dedim. Mübarek elini göğsüme koyup "Ya Rabbi! Bunun kalbine doğru şeyleri bildir. Hep doğru söylemek nasip eyle!" buyurdu. Allaha yemin ederim ki, bana gelen şikayetçilerden doğru olanı hemen anlar, hak üzere hükm ederdim.

47. Resulallah'ın Cennete gideceklerini müjdelediği on kimseye 'Aşere-I Mübeşşere' denir. Bunlardan Sa'd bin Ebi Vakkas'a Uhud gazasında éYa Rabbi! Bunun oklarını hedeflerine ulaştır ve dualarını kabul eyle!" dedi. Bundan sonra Sa'dın her duası kabul oldu ve her attığı ok düşmana rastladı.

48. Amcasının oğlu Abdullah bin Abbasın alnına mübarek ellerini koyup "Ya Rabbi! Bunu dinde derin alim yap, hakmet sahibi eyle! Kur'an-ı Kerimin bilgilerini kendisine ihsan eyle! Dedi. Bundan sonra, bütün ilimlerde ve bilhassa tefsir, hadis ve fıkıh bilgilerinde zamanın bir tanesi oldu. Sahabe ve tabi'in herşeyi bundan öğrenirlerdi. İslam memleketleri bunun talebeleri ile doldu.

49. Hizmetçilerinden Enes bin Malike "Ya Rabbi, bunun malını ve çocuklarını çok eyle. Ömrünü uzun eyle. Günahlarını af eyle!" duasını yaptı. Zaman geçtikçe, malları, mülkleri çoğaldı. Yüz on sene yaşadı. Ömrünün sonunda, 'Ya Rabbi, Habibinin benim için yaptığı dualardan üçünü kabul ettin, ihsan ettin! Dördüncüsü olan günahların affedilmesi acaba nasıl olacak' deyince "Dördüncüsünü de kabul ettim. Hatırını hoş tut!" sesini işitti.

50. Malik bin Rebiaya "Evladın bereketli olsun!" diyerek dua etti. Seksen oğlu oldu.

51. Nabiga ismindeki meşhur şair şiirleinden bir kaçını okuyunca, araplar arasında meşhur olan "Allahü Teala dişlerini dökmesin" duasını söyledi. Nabiga yüz yaşına gelmişti. Dişleri ak ve berrak, inci gibi dizilmiştir dururdu.

52. Urve bin Cu'd için "Ya Rabbi! Bunun ticaretine bereket ver!" dedi. Urve diyor ki, bundan sonra yaptığım ticaretlerin hepsi karlı oldu. Hiç zarar etmedim.

53. Kendi kızı Fatıma, birgün yanına geldi. Açlıktan benzi sararmıştı. Elini göğsüne koyup, "Ey açları doyuran Rabbim! Muhammedin kızı Fatıma'yı aç bırakma!" dedi. Fatıma'nın hemen yüzü kanlandı, canladı. Ölünceye kadar hiç açlık duymadı.

54. Aşere-I Mübeşşere'den Abdurrahman bin Avfa bereket ile dua etti. Malı o kadar çoğaldı ki, dillerde destan oldu.

55. Her Peygamberin duası kabul olur. Her peygamber, ümmeti için dünyada düa etti. Ben ise, kıyamet günü ümmetime şefaat iznş verilmesi için dua ediyorum. İnşallah duam kabul olacak. Müşrik olmayanların hepsine şefaat edeceğim" buyurdu.

56. Mekkede bazı kmylerde gidip iman etmeleri için çok uğraştı. Kabul etmediler. Yusuf Peygamber zamanında Mısırda görülen kıtlık gibi sıkıntı çekmeleri için dua etti. O sene oralarda öyle kıtlık oldu ki, leş yediler.

57. Amcası Ebu Lehebin oğlu Uteybe, Resulallah'ın damadı oldupu halde, Resulallaha iman etmed. Ve çok üzdü. Mübarek kızı Ümmü Gülsüm hatunu boşadı. Çirkin şeyler söyledi. Buna çok üzülüp "Ya Rabbi! Buna köpeklerinden birini gönder" dedi. Uteyybe Şama ticaret için giderken bir gece arkadaşlarının arasında yatıyordu. Bir aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybeye gelince, onu parçaladı.

58. Bir kimse sol eliyle yemek yiyordu. "Sağ el ile ye" dedi. Sağ kolum hareket etmiyor diye yalan söyledi. "Sağ elin artık hareket etmesin" buyurdu. Ölünceye kadar sağ elini ağzına götüremez oldu.

59. Acem padişahı Hüsrev Pervize iman etmesi iin mektup gönderdi. Hüsrev mektubu parçaladı ve getiren elçiyi şehid etti. Resul aleyhisselam bunu işitince çok üzüldü ve "Ya Rabbi benim mektubumu parçaladığı gibi, onun mülkünü parçala" dedi. Resullulah hayattta iken Hüsrevi oğlu Şiruye hançerle parçaladı. Hazreti Ömer halife iken, Acem memleketlerinin hepsini müslümanlar fethettiler. Hüsrev'in nesli de mülkü de kalmadı.

60. Resul Aleyhisselam, çarşı'da emri maruf ve neyhi münker ederken, nasihat verirken, Mervan'ın babası olan Hakem bin As ismindeki alçak, Resulullahın arkasından gelerek, gözlerini açıp kapar ve yüzünü buruşturu, böylece alay ederdi. Resul Alaeyhisselam, arkaya dönüp, onun bu çirkin halini görünce "Kendini gösterdiğin şekilde kal" buyurdu. Ölünceye kadar, yüzüz gözü oynak kaldı.

61. Allahu Teala, habibini belalaardan korurdu. Ebu Cehl, Resullullahın en büyük düşmanı idi. Büyük bir taşı mübarek başına vurmak için kaldırdığı zaman, Resulullahın iki omuzunda birer yılan görerek taş elinden düştü ve kaçtı.

62. Kabe yanında namaz kılarken, yine alçak Ebu Cehl tam zamanındır diyerek, bıçakla üzerine yürümek istedrken, hemen geri dönüp kaçtı. Arkadaşları, niçin korktun deyince ' Muhammed ile aramızda ateş dolu bir henden gördüm. Bir çok kimseler beni bekliyorlardı. Bir adım atsaydım, yakalayıp ateşe atacaklardı. Çok korktum' dedi. Bunu müslümanlar işitip, Resulullaha sorduklarında "Allahın melekleri onu yakalayıp parçalayacaklardı." Buyurdu.

63. Hücretin üçüncü senesinde Resul Aleyhisselam Kattan Gazvesinde bir ağaç dibinde yanlız yatarken, Dasür isminde bir pehlivan kafir, elinde kılıçla gelip 'seni benden kim kurtarır'dedi. Resulullah "Allah kurtarır" dediği zaman, Cebrail ismindeki melek, insan şeklinde görünüp kafirin, göğsüne vurdu. Resul aleyhisselam kılcı eline alıp "Seni benden kim kurtarır" dedi. 'Beni kurtaracak, senden daha hayırlı kimse yoktur' diye yalvardı. Af buyurup serbest bıraktı. İmana gelip çok kimselerin de imana gelmesine sebep oldu.

64. Hicretin dödüncü senesinde Beni Nadir'de Resulullah, Yahudilerin kale duvarları altında Eshabı ile konuşurken, bir yahudi büyük bir değirmen taşını yukarıdan atmak istedi. Taşa elini uzatınca iki eli çolak oldu.

65. Hicertin dokuzuncu senesinde uzaklardan akın akın gelip iaman ediyorlardı. Amir ile Erbed isminde iki kafir gelenler arasına katılıp, Amir Resulullaha imana geldiklerini söylerken Erbed arkaya geçip kılıcını kınından çıkarmak istedi. Eli tutmaz oldu. Amir karşıdan ne duruyosun diye işaret edince, Resul Aleyhisselam, "Allahü Teala ikinizin zararaında beni korudu." Buyurdu. Oradan ayrıldıklarında Amir Erbede niçin sözünde durmadın dedi. Oda ne yapayım ki kaç kere kılıcı çekmek istedim. Hep seni ikimizin araınsında gördüm dedi. Bir kaç gün sonra hava açıkken ansızın bulutlar kapladı. Erbede yıldırım düşerek devesiyle birlikte öldü.

66. Resul Aleyhisselam birgün abdest alıp mestlerinden birini giyip ikincisine elini uzatırken bir kuş geldi, mesti kapıp havada silkeledi. İçinden bir yılan düştü. Sonra kuş mesti yere bıraktı. Bugünden sonra ayakkabı giyerken önce silkelemek sünnet oldu.

67. Resul alayhisselam gazalarda ve çöllerde, kendini muhafazaiçin eshabından bekçiler ayırmıştı. Maide suresindeki "Allah seni insanların zararından korur" ayeti gelinc, bundan vazgeçti. Düşmanlar arasında yanlız dolaşır, yanlız yatar, hiç korkmazdı.

68. Sahabeden Enes bin Malikte Resulullahın bir mendili vardı. Bununla mübarek yüzünü silerdi. Enes, bununla yüzünü siler, kirlendiği zaman ateşe bırakırdı. Kirler yanıp, mendil yanmaz tertemiz olurdu.

69. Bir kuyunu suyunu kova içinden içip kalanını kuyuya döktüler. Kuyudan her zaman misk kokusu çıkardı.

70. Utbe bin Ferhat ismindeki bir kimsenin bedeninde kurdeşen denilen hastalık çıktı. Resul aleyhisselam, onu soyup ve kendi mübarek ellerine tükürüp, gvdesiyni sıvadı. Hasta şifa buldu. Bedeni misk gibi kokardı. Bu hal uzun zaman devam etti.

71. Selmanı Farisi, hak din aramak için, İrandan çıkıp dünyayı dolaşmaya başladı. Bunu bir yerde yakalayıp, Medineli bir yahudiye köle olaraksattılaar. Hicrette Resulallah Medineye girerken karşılaştılar. Hemen imana geldi. Bir kaç sene sonra 300 hurma ağacı ile binaltıyüz dirhem altun ödemek şartı ile azaad edlmesine söz kesti. Resulallah bunu işitti. Mübarek elleri ile ikiyüzdoksandokuz hurma ağacı dikti. Ağaçlar o gün meyve vermeğe başladı. Birini Hazreti Ömer dikmişti. O meyve vermedi. Resulallah bunu çıkarıp yeniden dikti. Hemen meyve verdi.Bir gazada ganimet alınan, yumurta kadar altını Selman'a verdiler. Selman Resulallaha gelip bu gayet azdır. Bin altıyüz gram gelmez dedi.Mübarek elleine alıp tekrar Selmana verdi. Bunu sahibine götür dedi. Yarısı ile efedisine olan borcunu ödedi. Diğer yarısı dakendine kaldı.

72. Resul Aleyhisselam, bir gün namaz kılarken şeytan gelip namazını bozmak istediğinde, mübarek elleri ile yakaladı. Bir daha gelip namazı bozdurmayacağına dair söz alıp serbest bıraktı.

73. Medine'deki münafıklaaırn reisi olan abdullah bin Übey bin Selul, öleceğine yakın Resulallah'I çağırdı. Arkanızdaki gömleği bana kefen yapınız diye yalvardı. Her istenileni vermek adeti olduğu için, gömleğini ihsan eyledi. Cenaze namazını dahi kıldı. Medine'de bulunan bin münafık, Resulallahın bu ihsanına hayran kalıp, imana geldiler.

74. İlk zamanlarda Mekkede bulunan Kureyş kafirlerinden Velid Bin Mugire, as bin Vail, Haris bin kays, Esved bin Yagus ve Esved bin Mttalip, Resulallaha cefa ve eziyet etmekte aşırı gidiyorlardı. Cebrail aleyhisselam gelip "Seninle alay edenlere cezalarını veririz." Ayetini getirip, seni bunların işkencelerinden kurtarmak için emr olundum dedi. Velidin ayağına, ikincisinin ökçesine, üçüncüsünün burnuna, dödüncüsünün başına, beşincisinin gözlerine işaret etti. Velidin ayağına bir ok battı. Çok kibirli olduğundan eğilerek oku çıkarıp atmak kendine ağır geldi. Demiri topuk damarına batp, siyatik hastalığına yakalandı. Asın ökçesine diken battı. Tulum gibi şişti. Harisin burnundan devamlı kan geldi. Esved bir ağacın altında neşeli otururken, kafasını ağaca vurup, diğer Esvedde ama olup hepsi helak ldular.

75. Dos kabilesinin reisi Tufeyl, hicretten önce, Mekke'de imana gelmişti. Kavmini imana davet için Resulallah bir alamet istedi. "Ya rabbi! Buna bir ayet ahsan eyle" buyurdu. Tuefyl kabilesine gidince. İki kaşı arasında bir nur parladı. Tufeyl, 'Ya Rabbi! Bu alameti yüzümden giderip başka be yerinekoy. Bunu yüzümde görenlerden bazısı, kendi dinlerinden çıktığım için cezalandırıldığımı zannederler' dedi. Duası kabul olup nur yüzünden gitti. Elindeki kamçının ucunda kandil gibi parladı. Kabilesindekiler zamanla imana geldiler.

76. Biri Maune denilen muharebede kafirler verdikleri sözü bozarak yetmiş Sahabeyi şehid ettiler. Bunlar arasında Hazreti Ebu Bekrin kölesi iken azad ettiğ ve ilk iman edenlerden Amir Bin Füheyreyi süngülediklerinde,kafirlein gözü önünde, melekler göğe kaldırdılar. Bunu Resulallaha haber verdiklerinde "Onu cennet melekleri defn ettiler ve ruhunu cennete götürdüler" buyurdu.

77. Sahabeden Habib ismindeki zatı, kafirler yakalayıp Mekke'ye götürdüler, astılar. Kafirler görsün de sevinsin diyerek sehbadan indirmediler. Resul Aleyhisselâm, bunu haber alarak gizlice iki adam gönderip gece ağaçtan aldılar. Medineye getirirken, arkalarından yetmiş atlı yetişti. Bu iki müslüman, kendilerini kurtarmak için, Habibi yere bıraktılar. Yer yarılıp Habib kayboldu. Kafirler bu hali görünce dönüp gittiler.

78. Sahabenin büyüklerinden Said bin Muaz, Uhud gazasında yaralandı. Bir zaman sonra vefat etti. Namazında yetmişbin meleğin bulunduğunu Resulallah bildirdi. Kabri kazılırken, her tarafa misk kokusu yayıldı.

79. Hicretin yedinci senesinde Resullullah, Habeş padişahı Necaşiye ve rum İmparatoru Herakliyusa ve Acem padişahı Husreve ve Bizansın Mısırdaki valisi Mukavse ve Şamdaki Valisi Harise ve Umman Sultanı Semameye mektuplar göndererek, hepsini imana davet etti. Mektupları götüren elçiler, gittikleri yerin dillerini bilmiyorlardı. Ertesi sabah Allahü Tealanın kudreti ile, o dilleri bilip, konuşmaya başladılar.

80. Sahabenin büyüklerinden Zeyd Bin Harise uzak bir yere gidyordu. Kira ile tuttuğu katırcısı, tenha bir yerde bunu öldürmek istedi. İzin isteyip iki rekat namaz kıldı. Sonra üç kereYa Erhamerrahimin dedi. Her birini söylerken 'Onu öldürme' sesi geldi. Dışarıda adam var sanarak, katırcı dışarı çıkıp içeri girdi. Üçüncüsünde, elinde kılıç bulunan bir süvari içeri girip katırcıyı öldürdü. Bunun melek olduğu anlaşıldı.

81. Resulallahın zevcelerinden Ümmü Seleme hanımın azad ettiği Sefine ismindeki sahabi, Resulallahın hizmetinden hiç ayrılmazdı. Rumlara karşı yapılan savaşta askerden ayrılıp kafirlere esir düştü.Kaçıp gelirken karşısına korkunç bir aslan çıktı. 'Ben Resulallahın hizmetçisiyim' deyip başından geçenleri arslana anlattı. Aslan buna yüzünü gözünü sürüp yanımda yürü dedi. Düşmandan bir zarar gelmesin diye yanından ayrılmadı. İslam askeri görülünce, dönüp gitti.

82. Cehcahi Gaffari isminde birirsi halife olan Hareti Osman'a isyan etti. Resulallahın her zaman elinde taşıdığı asâyı dizi ile kırdı. Bir sene sonra dizinde sir pençe (Anthrax) denilen hastalığı ölümüne sebep oldu.

83. Hazret-I Muaviye Şamdan haccagelip, Resulallahın Medine'deki mimberi şerifini Şam'a götürmek istedi. Mimberi yerinden oynattıklarında, güneş tutuldu. Her taraf kararıp, yıldızlar göründü. Hazret-I Muaviye korkarak bu arzusundan vazgeçti.

84. Uhud gazasında Ebu Katadenin bir gözü çıkıp yanağı üzerine düştü. Resulallaha getirdiler. Mübârek eli ile gözünü yerine koyup "Ya Rabbi, gözünü güzel eyle" dedi. Bu gözü diğerinden daha güzel oldu. Ondan daha kuvvetli görürdü.

85. İyas bin Seleme diyor ki, Hayber gazasında, Resulallah beni gönderip Ali'yi istedi. Ali'nin gözleri ağrıyordu. Elinden tutup güçlükle getirdim. Mübarek parmaklarına tükürüp, Ali'nin gözlerine sürdü. Sancağı eline verip, Hayber kapısında döğüşmeye gönderdi. Çok zamandır açılamayan kapıyı Hazreti Ali yerinden söktü ve Eshabı Kiram kaleye girdiler.
Ebu Bekir Sıddik ( R.A.) garip bir riya görüp,uykusunda ağlamaya başlar.Öyle ağlar ki,evin dışından duyulur.Bu sırada Ömer bin Hattap ( R.A.) oradan geçer.Ağlama sesini duyunca,kapıyı çalar.Ebu Bekir Sıddik uykusundan uyanıp,kapıya koşar,gözlerinden yaşlar aktığı halde kapıyı açar.Hazreti Ömer onu görür ve kendisine :
- Bu ağlamak nedir ? diye sorar. Ebu Bekir :
- Sahabeleri buraya topla ki,sana anlatayım, der.
Bunun üzerine Hz.Ömer bütün sahabeleri oraya toplar.Ebu Bekir ( R.A.) anlatmaya başlar.
- Rüyamda kıyametin koptuğunu gördüm.Bir takım insanları,parlayan yıldızlar gibi minberlerin üzerinde buldum.Meleğe : " Bunlar kimdir ? " diye sordum.Melek :
- Onlar peygamberlerdir.Hazreti Muhammed Mustafa ( S.A.S.)'i bekliyorlar.dedi.Ben :
- Muhammed ( S.A.S.) nerededir ? Beni onun yanına götür.Ben onun hizmetçisi ve sahabelerinden Ebu Bekir'im,dedim.
Melek beni onun yanına götürdü.Onu Arş'ın altında,sarığını önüne koymuş,sağ elini Arş'a uzatmış,sol elini uzatıp cehennemin kapılarını kapamış bir halde gördüm.O,bu haliyle şöyle niyazda bulunuyordu :
- Ey Allah'ım,ümmetimi bağışla.Onların içinde alimler,salihler,hacılar,umre yapanlar,gaziler,mücahitler vardır.
Böyle niyazda bulunurken,gaipten şöyle bir bir nida geldi :
- Ey Muhammed ( S.A.S.),sen itaat edenleri zikrediyorsun,diğerlerini anmıyorsun.Zalimleri,şarap içenleri,zina yapanları,faiz yiyebleri,bunlarıda zikret.
Bunun üzerine peygamber Aleyhisselam şöyle niyazda bulundu :
- Ey Allah'ım,onlar senin buyurduğun gibidirler.Fakat,onlardan hiçbiri sana ortak koşmamıştır,puta tapmamıştır,sana çocuk isnad etmemiştir,Tevhidi bırakmamıştır.Ey Allah'ım,onlar hakkındaki şefaatımı da kabul buyur.Onlara olan merhametimide kendilerine ulaştır,diye yalvardı.
Ben kendisine çok acıdığım için :
- Ya Muhammed ( S.A.S.),kendine acı,dedim.O :
- Ya Ebu Bekir,ümmetime şefaat etmek için Rab'bime niyazda bulundum.Rab'bimde kabul buyurdu,dedi.
Hazret-i Peygamber'e :
- Hepsinemi,yoksa bazısına mı ? diye sordum.Tam o anda sen kapıyı çalıp beni uyandırdın ve cevap almaya vakit bırakmadın,ey Hattap oğlu Ömer.
Hazret-i Ebu Bekir,Hazret-i Ömer'e böyle söylediği anda bir de bakalrı ki,gaipten bir ses üç kere :
diye sesleniyor.Her ikisi de " El-Hamdü Lillah" diyerek şükrettiler.

LaDyGaGa - avatarı
LaDyGaGa
Ziyaretçi
7 Ocak 2012       Mesaj #12
LaDyGaGa - avatarı
Ziyaretçi
GİRİŞ
tarih boyunca yaşamış olan tüm topluluklara Allah Kendi Katından seçip beğendiği bir elçi göndermiş, insanlara dünyada ve ahirette güzel bir hayat yaşamanın yollarını göstermiştir. Kuran'da bunun, iman edenler için büyük bir lütuf ve rahmet olduğu bildirilmiştir:
Andolsun ki Allah, müminlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitab'ı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Al-i İmran Suresi, 164)
Sponsorlu Bağlantılar
Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiya Suresi, 107)
Hz. Muhammed'in MucizeleriGönderildikleri toplumlar için büyük birer lütuf olan elçiler insanlara doğru yolu göstermiş, onların karanlıklardan aydınlığa çıkmalarına vesile olmuş, tüm kainatı yoktan var eden Rabbimiz'in emirlerini insanlara tebliğ etmişlerdir. Huzur, güvenlik, barış ve adalet dolu bir hayatın ancak din ahlakının eksiksiz yaşanmasıyla mümkün olabileceğini insanlara anlatmışlardır. Ancak Kuran'da bildirilen "...Ancak insanların çoğu iman etmezler." (Rad Suresi, 1) ayetinin bir tecellisi olarak, tarih boyunca, elçilerin kendileri için ne kadar büyük bir rahmet olduğunu takdir edip iman edenlerin sayısı az olmuştur.
Allah'ın mübarek elçileri, Kuran'da Hz. Muhammed (sav) için "Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir." (Yusuf Suresi, 103) ayetiyle de bildirildiği gibi, insanların iman etmelerini içten arzu etmişlerdir. Dünyada ve ahirette nimete kavuşmaları, olabilecek en güzel ve en mutlu hayatı yaşayabilmeleri için onları doğruya çağırmışlardır. Buna karşılık insanlardan hiçbir ücret talep etmemişler, yalnızca onların iman etmelerini ve güzel ahlaklı olmalarını istemişlerdir. Samimi Allah korkuları ve üstün ahlakları nedeniyle yaşamlarını bu uğurda şerefle geçirmişlerdir. Yine hiçbir çıkarları olmadığı halde, insanlara imanı ve güzel ahlakı sevdirebilmek için çok büyük zorluklarla karşı karşıya kalmış, türlü olaylarla denenmişlerdir. Ancak zorluk gibi görünen tüm olaylar, onların imanlarını ve şevklerini daha da artırmıştır. Allah'ın İlahi yardımı ve desteğiyle büyük bir cesaret örneği sergilemiş ve sonucunda da Allah'ın izniyle galip gelen daima onlar olmuşlardır. Rabbimiz Kuran'da şöyle buyurmuştur:
Allah, yazmıştır: "Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)
Allah, ihlaslarına, sadakatlerine, sabırlarına, samimiyetlerine ve tevekküllerine karşılık bu kutlu şahısların kalplerine güven ve huzur duygusu indirmiş, onları maddi ve manevi yönden güçlü kılmış ve inkar edenlerin onlar aleyhindeki tuzaklarını bozmuştur. Kuran'da Allah'ın peygamberlerine olan desteği ve koruması şöyle bildirilmektedir:
Şüphesiz, Biz elçilerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz. (Mümin Suresi, 51)
Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah kafir olan bir topluluğu hidayete erdirmez. (Maide Suresi, 67)
Hz. Muhammed'in Mucizeleriİnkar edenlerin Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatına son vermek amacıyla düzenledikleri tuzak karşısında ise Allah, Peygamberimiz (sav)'e olan desteğini şöyle haber vermiştir:
Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
Kuran'ın birçok ayetinde de bildirildiği gibi Allah, elçilerini karşılaştıkları her türlü zorluğa, tuzağa, sıkıntıya karşı korumuş, bu mübarek şahısların üzerindeki nimet ve bereketini artırmış, her zorluğun ardından onlara bir çıkış yolu yaratmıştır. İçerisinde bulundukları zor şartlarda Allah, elçilerinin cesaretlerini ve güçlerini artırmış, üzerlerindeki yükün ağırlığını hafifletmiş, rahmetini hatırlatarak kalplerini kuvvetlendirmiştir.
Rabbimiz bazı elçilerini de mucizeler bahşederek desteklemiştir. Rabbimiz'in büyük bir nimeti olan bu mucizeler insanlarda çok büyük bir etki oluşturmuş; müminlerin hidayetlerini ve şevklerini daha da artırırken, pek çok kişinin de imanına vesile olmuştur.
RABBİMİZ'İN PEYGAMBERLERE BAHŞETTİĞİ MUCİZELER

Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Şüphesiz, Biz elçilerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz.
(Mümin Suresi, 51)
Rabbimiz, kimi zaman elçilerini inkar edenlerin ve müşriklerin tuzaklarından korumak, kimi zaman da insanların imanına vesile olması için bazı peygamberlerine mucizeler lütfetmiştir. Kuran-ı Kerim'de, Yüce Allah'ın mucizelerle desteklediği peygamberlerin tebliğleri, hayatları ve inkarcılara karşı verdikleri mücadele detaylı olarak bildirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), Hz. Musa, Hz. İbrahim ve Hz. İsa, Rabbimiz'in mucizeler bahşettiği mübarek elçilerindendir. Örneğin Hz. İbrahim'i ateşe atmak isteyen inkarcıların tuzakları Rabbimiz'in mucizesiyle bozulmuştur. Allah, "Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." (Enbiya Suresi, 69) ayetiyle de haber verdiği gibi, ateşe Hz. İbrahim'e esenlik olmasını emretmiştir. Böylece Rabbimiz'in mucizesiyle, inkar edenlerin Hz. İbrahim aleyhinde kurdukları tuzak yerle bir olmuştur. Kuran'da Allah'ın elçilerinden bazılarına bahşettiği diğer mucizeler şu şekilde haber verilmektedir:
Hz. İsa'nın kavmine gösterdiği mucizeler
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları'na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları'nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Allah, yazmıştır: "Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.
(Mücadele Suresi, 21)
İsrailoğulları'na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları'na şöyle diyecekMsn Happy "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır." (Al-i İmran Suresi, 49)
Hz. Musa'nın asasının ejderhaya dönüşmesi ve karşısındakilerin hilelerini yutması
(Firavun) Dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen, bu durumda onu getir (bakalım)." Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi. (Araf Suresi, 106- 107)
Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz. (Taha Suresi, 69)
Hz. Musa'nın elinin bembeyaz olması
Elini koltuğuna sok, bir hastalık olmadan, başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın. Öyle ki sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım. (Taha Suresi, 22-23)
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir.
(Nahl Suresi, 40)
Hz. Musa'nın asasıyla vurarak denizde yol açması
İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. (MusaMsn Happy "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk. (Şuara Suresi, 61-66)
Hz. İbrahim'in parçaladığı kuşların ona canlı olarak geri gelmeleri
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah onaMsn Happy "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Suresi, 260)
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Floris Van Dijck (1575-1651)'in "Peynir ve meyveli sofra" isimli tablosu, Amsterdam, Rijksmuseum.
Hz. Meryem'in yanında hep hazır yiyecek olması
... Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. (Al-i İmran Suresi, 37)
Hz. Yunus'un balık tarafından yutulduktan sonra mucizevi şekilde kurtulması
Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi. Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı. Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu. Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. Eğer (Allah'ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı, Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı. Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık. (Saffat Suresi, 139-145)
Hz. Zekeriya'nın ilerlemiş yaşında çocukla müjdelenmesi
Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi. O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir." Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Böyledir" dedi, "Allah dilediğini yapar." (Al-i İmran Suresi, 38-40)
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Olanca yeminleriyle, eğer kendilerine bir ayet gelse, kesin olarak ona inanacaklarına dair Allah'a yemin ettiler. De ki: "Ayetler, ancak Allah Katındadır; onlara (mucizeler) gelse de kuşkusuz inanmayacaklarının şuurunda değil misiniz?
(Enam Suresi, 109)
Kuran ayetlerinde, yukarıda yer verilenlerin dışında daha birçok mucize haber verilmektedir. Rabbimiz'in bize haber verdiği bu mucizeler, tüm kainatın sahibi, sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'in dilemesiyle meydana gelmektedir. Her bir mucize Allah'ın "Ol" emriyle ve Allah'ın dilediği şekilde gerçekleşmektedir. Allah bir Kuran ayetinde şu şekilde buyurmaktadır:
Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç) bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir kitap (yazı, hüküm, son) vardır. (Ra'd Suresi, 38)
Maide Suresi'nde de Hz. İsa'nın, mucizeleri "Allah'ın izniyle" gerçekleştirdiği haber verilmektedir:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları'na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları'nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)
Peygamberlerin hepsi Rabbimiz'e teslim olmuş, yüksek ahlaklı, alemlere üstün ve örnek kılınmış, mübarek kimselerdir. Tüm insanlar gibi onlar da Rabbimiz'in huzurunda aciz ve muhtaçtırlar. Allah tüm kainatı yoktan var eden, tüm varlıklar üzerinde mutlak güç ve hakimiyet sahibi olandır. Canlı cansız herşeyin kontrolü Allah'a aittir. Tüm kainat, göklerde ve yerde bulunan canlı - cansız herşey: tüm insanlar, hayvanlar, bitkiler, eşyalar Allah'a aittir. Hepsini yaratan alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Herşey O'nun emriyle hareket eder, o dilediği sürece varlığını sürdürebilir.
Tüm canlı varlıkları besleyen, onlara gökten ve yerden rızık veren, yeri yeşerten, geceyi karartan, Güneş'i parlak bir ışık kılan, mevsimleri var eden Yüce Allah'tır. Dünyanın yaratılışından itibaren yaşamış olan tüm insanları yaratan Allah'tır. Canlı ya da cansız herşey varlığını Allah'a borçludur ve tüm varlığıyla O'na muhtaçtır. Rabbimiz'in insanlar arasından seçip elçilik göreviyle şereflendirdiği peygamberleri de Allah'ın yarattığı ve O'nun emriyle hareket eden, Allah'a muhtaç insanlardır. Gösterdikleri mucizeler de sadece Allah'ın dilemesiyle meydana gelmektedir.
Enbiya Suresi'nde Rabbimiz'in sonsuz gücü şu şekilde haber verilmektedir:
Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. O'nun yanında olanlar, O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar. Gece ve gündüz, hiç durmaksızın tesbih ederler. Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de, onlar mı (ölüleri) diriltecekler? Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir. O, yaptıklarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler. Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (Kitab'ı) ve benden öncekilerin de zikri." Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 19-24)
Bizim bu kitaptaki amacımız da Allah'ın, üstün ahlakı, derin imanı, her tavrı ve sözüyle insanlara örnek kıldığı mübarek Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in mucizelerinden bazılarını insanlara hatırlatmaktır. Peygamberimiz (sav), Allah'ın izniyle, hayatı boyunca insanlara birçok mucize göstermiştir. Bu mucizelerden bazılarına sadece sahabeler şahit olurlarken, bir kısmı ise inkar edenlerin çok büyük bir bölümü tarafından görülmüştür.
Peygamberimiz (sav)'in mucizelerinin bir kısmı Kuran ayetlerinde, bir bölümü de Peygamber (sav)'in hadislerinde ve İslam alimlerinin çeşitli açıklamalarında aktarılmaktadır. Amacımız, alemlere rahmet olarak gönderilen bu mübarek insanın mucizevi yönlerini insanlara göstermek ve onları Kuran-ı Kerim'i ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini kendilerine rehber edinmeye davet etmektir.

Gelişme
BAHŞETTİĞİ MUCİZELER
pHz. Muhammed'in Mucizelerieygamber Efendimiz (sav) Allah'ın, "... Ancak o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur..." (Ahzab Suresi, 40) ayetiyle bildirdiği gibi insanlar için son peygamber olarak gönderilen, Allah'ın en son hak kitabını vahyettiği, güzel ahlakı, takvası, Allah'a olan yakınlığı ile insanlara örnek kıldığı mübarek bir insandır. O, Allah'ın dostu, müminlerin de dostu ve velisidir. Allah'ın, "Gerçek şu ki, Biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız" (Müzzemmil Suresi, 5) ayetiyle de bildirdiği gibi Peygamberimiz (sav)'e çok büyük bir sorumluluk vermiştir. Peygamberimiz (sav) ise, Allah'a olan güçlü imanıyla, kendisine verilen bu sorumluluğu en güzel şekilde yerine getirmiş, insanları Allah'ın yoluna davet etmiş ve tüm inananların yol göstericisi olmuştur.
Kitabın girişinde de belirttiğimiz gibi Rabbimiz pek çok elçisine harikulade mucizelerle lütufta bulunmuştur. Yüce Allah, kıymetli Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'i de Kendi Katından birçok mucizeyle desteklemiştir. Bu mucizelerden en büyüğü ise hiç şüphesiz, Rabbimiz'in insanlara bir hidayet rehberi olarak gönderdiği Kuran-ı Kerim'dir. Rabbimiz Kuran'ı Peygamberimiz (sav)'in kalbine vahyetmiştir.
Peygamberimiz (sav)'in kalbine bırakılan vahiy
İslami ve tarihi kaynaklara göre sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) 40 yaşlarında peygamberlikle şereflendirilmiştir. Ancak Peygamberimiz (sav) vahiy almaya başlamadan önce de birçok mucizevi olay gerçekleşmiştir. Bu mucizelerden biri Peygamberimiz (sav)'in geceleri gördüğü rüyaların aynı şekilde gerçekleşmesidir. Hadislerde bildirildiğine göre "salih rüyalar" yaklaşık 6 ay sürmüştür. Büyük İslam alimi İmam Suyuti, Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz adlı önemli eserinde bu rüyaları şu şekilde aktarmaktadır:
Allah Resulü (sav)'ne indirilen vahyin başlangıcı, uykuda gördüğü salih rüya şeklinde olmuştur. Gördüğü her rüya sabah aydınlığı gibi gerçek çıkıyordu...1
Hadislerde bildirildiğine göre, Peygamberimiz (sav) 40 yaşlarına geldiğinde sık sık Mekke'ye 12 kilometre uzaklıkta bulunan "Nur" dağındaki "Hira" mağarasına gider, tek başına kalırdı. Hira mağarasına yalnızlığa (uzlete) çekilişinin üçüncü yılının Ramazan ayında, Yüce Rabbimiz Hz. Muhammed (sav)'e peygamberlik ihsan etti. Cebrail, Allah'ın izniyle, Peygamberimiz (sav)'e göründü ve ona Kuran-ı Kerim'den bazı ayetler indirdi. İlk vahyin günü, Miladi 10 Ağustos 610 tarihine rastgelen, 21 Ramazan Pazartesi gecesi olarak bildirilmektedir.
Allah Cebrail'i vesile kılarak kutlu elçisine İslam dinini vahyetmiştir. Hiç şüphesiz bu, Rabbimiz'in çok büyük bir lütfudur. Peygamber Efendimiz (sav) de derin imanı, Allah korkusu, takvası, üstün ahlakıyla buna layık ve ehil, mübarek bir insandır. Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
(Vahyi sende bırakan) Rabbin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür. (İsra Suresi, 87)
Allah bir diğer ayetinde de şu şekilde bildirmiştir:
Kitabın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir... (Kasas Suresi, 86)
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Hicri 1205 (M.1790) tarihli Kuran-ı Kerim. Nesih hatla yazılı. Serlevhası klasik tarzda tezhipli. Her sayfası 17 satır. Altın cetvelli. Döneme ait deri cildi. (Süleyman Tevfik)
Peygamberlik makamıyla şereflendirilmeden önceki altı ay boyunca gördüğü rüyaların aynı şekilde çıkması, Sevgili Peygamberimiz (sav)'in Allah Katında seçilmiş olduğunun delillerinden biridir. İslam alimleri bu durumu, Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamberini bu büyük göreve "uykusunda hazırladığı" şeklinde yorumlamaktadırlar. Bu "salih rüyaların" ardından, Allah'tan aldığı ilk vahiyle Peygamber Efendimiz (sav) tüm insanlara bir hidayet önderi kılınmıştır. Daha sonra da çok büyük bir kararlılıkla, vefat edene kadar, insanları Allah'a ve O'nun yoluna davet etmiştir. Peygamberimiz (sav)'in ilk vahiy alışı öncesindeki mucizevi olaylar hadislerde şöyle anlatılmaktadır:
Hz. Ayşe anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin birkaç gece tek başına kalıp, tahannüs'de (ibadette) bulunuyordu. Bu maksadla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice (ra)'ya dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip:
- "Oku!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
- "Ben okuma bilmiyorum!" cevabını verdi. (Aleyhissalâtu vesselâm hâdisenin gerisini şöyle anlatır:
- "Ben okuma bilmiyorum deyince melek beni tutup kucakladı, takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar:
- "Oku!" dedi. Ben tekrar:
- "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve: "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve:
- "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin kerimdir, o kalemle öğretti. İnsana bilmediğini öğretti" (Alâk Suresi 1-5) dedi.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü...2
Kuran'da da, Peygamberimiz (sav)'in Cebrail ile görüşmesi ve Kuran ayetlerinin kendisine bildirilmesi birçok ayetle haber verilmektedir. Necm Suresi'nde Peygamberimiz (sav)'e Kuran'ı öğretenin Cebrail olduğu şu şekilde bildirilmektedir:
Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.
O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir. (Necm Suresi, 2-5)
Bu ayetlerin devamındaki ayetlerde de Cebrail'in Kuran'ı Kerim'i, Peygamberimiz (sav)'e öğretmesi sırasındaki harikulade olaylar şöyle haber verilmektedir:
(Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.
O, en yüksek bir ufuktaydı.
Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.
Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız? (Necm Suresi, 6-12)
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
(Vahyi sende bırakan) Rabbin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde
çok büyüktür.
(İsra Suresi, 87)
Daha birçok ayette de Kuran'ı indirenin Cebrail olduğu haber verilmektedir. Bu ayetlerde Cebrail için "Ruhu'l Kudüs" ve "Ruhu'l Emin" şeklinde de buyurulmaktadır:
Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Şura Suresi, 51)
De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitab'ı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur. (Bakara Suresi, 97)
De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur'an'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir." (Nahl Suresi, 102)
Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu'l-Emin indirdi. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). (Şuara Suresi, 192-194)
Kendisine Cebrail tarafından vahyedilen ilk ayetlerden sonra Peygamberimiz (sav)'e gelen vahyin belli bir süre kesildiği rivayet edilmektedir. Hadislerde vahyin kesilmesinden sonra ilk olarak Müddessir Suresi'nin ilk ayetlerinin Peygamber Efendimiz (sav)'e vahyolunduğu ve kendisinin tebliğ görevine bu ayetlerin vahyinden sonra başladığı haber verilmiştir.3 Bundan sonra Allah'ın verdiği emirle, Peygamberimiz (sav) insanlara yalnızca Allah'a iman etmeyi, O'na kesinlikle şirk koşmamayı anlattı. Müddessir Suresi'ndeki ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Ey bürünüp örtünen, Kalk (ve) bundan böyle uyar. Rabbini tekbir et (yücelt) (Müddessir Suresi, 1-3)
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
(Ankebut Suresi, 51)
Görüldüğü gibi, Şuara Suresi'nin 194. ayetinde vahyin Peygamberimiz (sav)'in kalbine indirildiği haber verilmektedir. Ala Suresi'nin 6. ayetinde ise Allah, "Sana okutacağız, sen de unutmayacaksın" buyurarak, Peygamber Efendimiz (sav)'e Kuran'ı Kendisi'nin ezberleteceğini bildirmektedir. Kuran'ın tüm ayetlerini bu şekilde öğrenmesi Rabbimiz'in Peygamberimiz (sav)'e bahşettiği mucizelerinden biridir.
Kuran ayetleri Peygamberimiz (sav)'in kalbine yerleştirilmiş, kendisi tüm hayatı boyunca Kuran ayetleriyle tebliğ yapmıştır. Allah, Ala Suresi'nin 8. ayetinde "Ve seni kolay olan için başarılı kılacağız" buyurarak Peygamberimiz (sav)'e yardım ettiğini ve Katından bir nimet olarak onu başarılı kılacağını müjdelemiştir.
Rabbimiz, "...İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır" (Rum Suresi, 47) ayetiyle de bildirdiği gibi mübarek elçisine hep yardım etmiştir. Bu kutlu şahsın kalbine ferahlık vermiş, aklında, ilminde, hafızasında harikuladelikler yaratmıştır.
Allah Kıyamet Suresi'nde de Kuran ayetlerini Peygamberimiz (sav)'e okutan ve unutturmayanın Kendisi olduğunu bildirmiştir:
Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma. Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir. (Kıyamet Suresi, 16-19)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, Allah özel olarak Kuran ayetlerini Peygamberimiz (sav)'in hafızasına yerleştirmiştir. Allah bir başka ayette Peygamberimiz (sav)'e şöyle buyurmuştur:
Hak olan, biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır." (Taha Suresi, 114)
Peygamberimiz (sav) Allah'a olan coşkulu imanı, derin sevgisiyle Rabbimiz'in bütün emirlerine gönülden boyun eğmiştir. Allah da onu güçlü ve başarılı kılmış, ona pek çok nimet bahşetmiş, dünyada ve ahirette seçkinlerden kılmıştır.
Peygamberimiz (sav)'e vahyin geldiği sırada şahit olunanlar
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab'ın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır.
(Secde Suresi, 2)
Allah Müzzemmil Suresi'nde Peygamber Efendimiz (sav)'e gece kalkıp vahiy için hazırlık yapmasını buyurmuş, vahyin ne kadar ağır bir söz olduğunu haber vermiştir:
Ey örtüsüne bürünen,
Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk:
(Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt.
Veya üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku.
Gerçek şu ki, Biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız.
Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır.
Çünkü gündüz, senin için uzun uğraşılar vardır.
Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel. (Müzzemmil Suresi, 1-8)
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
(Bu) Kitab'ın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (Katın)dandır.
(Zümer Suresi, 1)
Hadislerde de, Peygamberimiz (sav) Allah'tan vahiy alma gibi olağanüstü bir olayı yaşarken bulunduğu odada harikulade manevi olaylar yaşandığı bildirilmektedir. Bazı hadislerde Peygamberimiz (sav)'e vahiy geldiği zaman çevresindekilerin arı uğultusu gibi bir ses duydukları bildirilmektedir. Bazı kaynaklarda ise Peygamberimiz (sav)'in yüzünün yanında arı uğultusu gibi bir ses duyulduğu aktarılmaktadır.4 Buhari ve Müslim, Hz. Ayşe (ra)'dan şu hadis-i şerifi nakletmişlerdir:
El-Haris b. Hişam Resulullah (sav)'a: "Vahiy nasıl geliyor?" diye sordu. Şöyle buyurdu: "Bazen çan sesi gibi bana çok ağır bir şekilde gelip dediklerini kavradığımda benden ayrılıyor. Bazen insan kılığında gelir, bana konuşur ve ben de onun dediklerini ezberleyip kavrarım.""5
Buhari ve Tirmizi Hz. Ayşe (ra)'dan şunu da nakletmişlerdir:
Andolsun ki O'nu şöyle görmüştüm: Çok soğuk bir günde vahiy inmişti. Melek yanından ayrıldığında alnından -sel gibi- ter boşanıyordu.6
Taberani ise Zeyd b. Sabit (ra)'dan şunu nakletmiştir:
Ben Allah Resulü'ne gelen vahiyleri yazardım. O'na vahiy indiğinde, şiddetli bir yorgunluk hisseder ve inci tanesi gibi terler boşalırdı. Vahiy hali sona erdiği zaman O okur, ben de yazardım.7
Ebu Nu'aym, el-Feltan b.Asım'dan şunu nakletmiştir:
Allah Resulü (sav)'e vahiy indiği zaman, gözleri açık, kulağı ve kalbi Allah tarafından gelen (ayetlerde) olurdu.8
Ebu Nu'aym, Ebu Hüreyre (ra)'dan şunu nakletmiştir:
Allah Resulü (sav)'e vahiy geldiği zaman, kendinden geçer gibi olurdu.9

Lebron James - avatarı
Lebron James
Ziyaretçi
25 Mayıs 2012       Mesaj #13
Lebron James - avatarı
Ziyaretçi
HZ. MUHAMMED DOĞDUĞUNDA OLAN MUCİZELER
1-Peygamberimiz, Anadan Sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu.

2-Peygamberimiz doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini, yere dayamış başını semaya kaldırmış olarak doğdu.

3-Peygamberimiz doğduğu zaman ,bir yıldız doğmuş ve bilginler, bu yıldızın doğduğu gece, Ahmed doğmuştur dediler. Bir çok Yahudi Alimi Tevrat tan inceleme ile peygamberimizin bu gecede doğduğunu yakınlarına bildirmişlerdir.

4-Peygamberimiz doğduğu gece Kisranin sarayından on dört şerefe yıkıldı.

5-İranlıların, bin yıldan beri hiç sönmeden yanan Ateşleri söndü.

6-Save Gölünün suyu çekildi.

7-Sema ve Vadisini su bastı.

8-Iran Sahi, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında gördü,ve telaşa düştü.
AirFoRcE_11 - avatarı
AirFoRcE_11
VIP VIP Üye
25 Mayıs 2012       Mesaj #14
AirFoRcE_11 - avatarı
VIP VIP Üye
Konu seçimi gayet başarılı, Konuya ilgi gösteren arkadaşlarada emeklerinede ayrıca sonsuz teşekkürler Ama ;

Peygamber Efendimizin (s.a.v) ismini zikrederken yahut yazarken mutlaka ama mutlaka (s.a.v) eklenmelidir zira peygamberimiz (s.a.v) herhangi biri değildir..Zira bizzat kendiside (s.a.v) bu konunun önemini şöyle dile getirmiştir.."Adım anıldığında bana salavat getirmeyen yüz üstü sürünsün" buyurmuşlardır..Önemle duyrulur..

Başlık

Cvp: Hz. Muhammed (S.A.V)'in Mucizeleri


olmalıydı..

Benzer Konular

3 Kasım 2010 / Misafir Kur'an-ı Kerim
26 Aralık 2015 / Bluesorrow Siyaset ww
5 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet
23 Kasım 2006 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti
3 Eylül 2013 / Şeb-i Yelda Müslümanlık/İslamiyet