Arama

Gebelikte Kanama

Güncelleme: 8 Ocak 2009 Gösterim: 13.558 Cevap: 0
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
8 Ocak 2009       Mesaj #1
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
GEBELİKTE KANAMA
bang big iconGebeliğin hangi haftasında meydana gelirse gelsin vajinal kanama mutlaka doktor değerlendirmesi gerektiren bir durumdur. Kanamanın çok hafif olması ya da bir süre sonra kendiliğinden kesilmesi, doktor kontrolünden vazgeçmek için bir neden teşkil etmemelidir.
GİRİŞ
Gebeliğin herhangi bir döneminde kanama ortaya çıkması ender görülen bir durum değildir, ancak neden mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Kanamanın nedeni basit bir serviks (rahimağzı) enfeksiyonu olabileceği gibi, ablatio placenta (ablasyo plasenta okunur-plasentanın erken ayrılmasıdır) ya da placenta previa (plasenta prevya okunur, "eşin" önde gelmesidir) gibi anne adayı ve bebek açısından hayati tehlike taşıyan bir durum olabilir.
Gebeliğin ilk yarısında meydana gelen kanamalarda düşük tehdidi veya düşük, dış gebelik veya mol gebeliği söz konusu olabilir. Serviks (rahim ağzı) lezyonları (enfeksiyonlar, erozyon ("yara"), CIN (servikste kanser öncüsü lezyonlar) gibi durumlar) özellikle cinsel ilişki sonrasında tahrişe bağlı olarak kanamaya neden olurlar.
Bazı durumlarda idrar yollarından gelen bir kanama ya da hemoroid (basur) nedeniyle oluşan bir rektal kanama (makattan gelen kanama) anne adayı tarafından vajinal kanama sanılabilir.
Gebeliğin birinci yarısında ortaya çıkan kanamaların değerlendirilmesinde ve tedavisinde fetus henüz "yaşama sınırına", yani doğduğunda yaşayabilecek gebelik haftasına ulaşmadığından tedavinin tek odağı anne adayının hayatının korunmasıdır.
Gebeliğin ikinci yarısında ve özellikle de 28. gebelik haftasından sonra ortaya çıkan kanamaların değerlendirilmesi ve tedavisinde ise anne adayının hayatının korunması birinci planda olmakla beraber, fetusun sağlık durumu da yeni bir odak noktası teşkil eder.
Gebeliğin birinci yarısında meydana gelen kanamalar
Düşük tehdidi ve düşük
Gebeliğin özellikle ilk 12 haftası düşüklerin en sık görüldüğü dönemdir. Ağrıyla birlikte ya da tek başına olan bir kanama özellikle "parça düşürme" sözkonusuysa düşük habercisidir. Yapılan muayene ve ultrasonda bebek canlı ve serviks kapalı ise düşük tehdidi'nden bahsedilir. Düşük tehdidi düşük olup olmayacağının belirsiz olduğunu ifade etmek için kullanılan bir terimdir.

Sponsorlu Bağlantılar
Dış gebelik
Gebelik ürününün uterus dışında bir yerde yerleşmesi durumunda dış gebelik'ten bahsedilir. Dış gebelik en sık tüplerde yerleşir. Gebeliğin yerleştiği bölge bebeğin büyümesiyle birlikte gerilmeye başlar. Özellikle tüpler gerilmeye çok dayanıklı olmayan yapılar olduklarından bir süre sonra yırtılırlar ve hem karın içine hem de vajinadan dışarıya kanama başlar. Bilinen bir gebelikle ya da adet gecikmesiyle beraber şiddetli ağrı ve/veya kansızlık belirtileri (bayılma, solukluk, halsizlik) ve/veya vajinal kanama durumlarında dış gebelik söz konusu olabilir.

Mol gebeliği
Anormal bir gebelik şekli olan mol gebeliğinde uterus içi üzüm salkımı benzeri yapılarla doludur. Genellikle erken dönemlerden itibaren vajinal kanama gözlenir. Kanama ve beraberinde üzüm tanesi gibi parçalar düşürülmesi mol gebeliğini akla getirir.

Serviks (rahim ağzı) problemleri
Serviks, bazı enfeksiyonlar, kanser öncüsü lezyonlar ya da erozyon ("yara") gibi olaylara bağlı olarak çok hassas bir dokuya dönüşebilir. Bu durumlarda özellikle cinsel ilişki sonrası ve nadiren kendiliğinden kanama ortaya çıkabilir.
Gebeliğin hangi döneminde olursa olsun kanama ortaya çıktığında mutlaka tam jinekolojik muayenede spekulum (vajinadan yerleştirilen ve vajina içi ve serviksi gözlemeye yarayan metal ya da plastik alet) ile serviksin değerlendirilmesi büyük önem taşır. Spekulum muayenesinin kendisinin düşüğe ya da erken doğuma neden olduğuna dair bir bilimsel veri yoktur.
İdrar yolu problemleri
İdrar yolu enfeksiyonları, idrar yollarında taş, polip gibi oluşumlar, böbrek kisti gibi durumlar idrarla birlikte kanama gelmesine neden olabilir. Bu kanama anne adayı tarafından vajinadan geliyor sanılabilir.
Rektal kanama (kalınbarsaklardan gelen kanama)
Hemoroid (basur) gebelerde sıklıkla rastlanan bir durumdur. Ağrı yanında kanama belirtisi yaptığında anne adayı kanın vajinadan geldiğini sanabilir.


Gebeliğin ikinci yarısında meydana gelen kanamalar
20. gebelik haftasından sonra tüm anne adaylarının yaklaşık %4'ünde değişen şiddetlerde vajinal kanama meydana gelir. Bu dönemde meydana gelen kanamalarda en sık görülen nedenler placenta previa (plasenta prevya okunur, "eşin" önde gelmesidir) ve ablatio placenta'dır (ablasyo plasenta okunur-plasentanın erken ayrılmasıdır). Diğer nedenler arasında ise yine servikse ait lezyonlar ve idrar yollarından ya da hemoroide bağlı meydana gelen kanamalar yer alır.
Nadir görülen nedenler arasında ise vasa previa (vaza prevya okunur, kordona ait damarların doğum kanalının girişinde yeralması) ve marjinal sinüs rüptürü (plasentanın en uç noktasından hafifçe ayrılması) yer alır.
"Nişan gelmesi" olarak adlandırılan durum ise hafif kanamayla birlikte sümüksü bir akıntı gelmesi şeklindedir ve doğuma yakın dönemde serviks tıkacının atılmasından ibarettir.
Kanama ile başvuran anne adayında yapılan değerlendirme
Gebelikte kanama her zaman ciddi bir durumdur ve kanama ile başvuran anne adaylarına her zaman muayenede öncelik tanınır.
Gebeliğin ikinci yarısındaki kanamalarda anne adayı hemen her durumda hastanede yatırılarak izlenir.
İlk işlem her gebelik muayenesinde olduğu gibi genel bir muayeneden ibarettir.
Daha sonra kanamanın kaynağını belirlemek için genellikle bir ultrason incelemesi yapılır. Plasenta prevya ultrasonda kolaylıkla saptanabilen bir durumdur. Ultrasonda gebelik haftası, bebeğin anomalisi olup olmadığı ve yaşayıp yaşamadığı belirlenir.
Aynı anda anne adayının ne kadar kan kaybettiğini belirlemeye yönelik olarak bazı kan tetkikleri yapılır, kan grubu belirlenir, genel durum değerlendirilir, tansiyon takibine alınır, gerekirse damar yoluyla sıvı verilmeye başlanır.
İdrar çıkışı vücuttaki kan kaybıyla doğru orantılı olarak azaldığından ciddi kanamalarda verilen sıvı tedavisinin yeterliliğini değerlendirmek amacıyla genellikle idrar sondası takılarak takip yapılır.
Anne adayının durumu kontrol altına alındıktan hemen sonra bebeğin durumu değerlendirilir. 28. gebelik haftasının üzerinde olan gebeliklerde (bebeğin yaşam sınırına ulaştığı kabul edilen gebelik haftasının üzerinde) fetal distres olup olmadığı araştırıldıktan sonra gerekirse acil doğum için hazırlık yapılır.
Çok şiddetli kan kayıplarında genellikle kan transfuzyonu (kan nakli) yapılır. Kan transfuzyonu hayat kurtarıcı bir müdahale olmasına karşın bazı riskleri de beraberinde getirir.
Kan kaybının tehlikeleri
Kan kaybı belli bir dereceye kadar vücudun refleks olarak aldığı çeşitli önlemlerle tolere edilir. Bu yüzden kan bağışı gibi durumlarda verilen 500 mililitre kanın sağlıklı bir insan üzerinde hiç bir olumsuz etkisi yoktur.
Gebelik esnasında kan hacmi yaklaşık %50 artar. Bu nedenle gebelikte meydana gelen kanamalarda nispeten fazla miktarlarda kan kaybı bile hiçbir belirti vermeyebilir.
Kan kaybı belli bir miktarı aştığında vücutta bazı refleks mekanizmalar devreye girer. Bu refleks mekanizmaların amacı yaşamsal organlar olan beyin ve kalbe giden kan miktarı ve oksijeni yeterli sınırlarda tutmaktır. Bu amaçla ilk önce kalp atım hızı artar. Böylece varolan kan daha fazla çalıştırılarak sorun giderilmeye çalışılır. Daha ileri aşamalarda idrarla atılan sıvı azaltılır. Bunun amacı da damariçi sıvı miktarını sabit tutmaktır.
Kan kaybının devam etmesi durumunda belli bir aşamadan sonra vücudun alabileceği önlemler biter. Tansiyon düşmeye başlar. Soğuk terleme, ağız kuruluğu, nabzın ileri derecede hızlanması, tansiyonun düşmeye devam etmesi gibi belirtiler şok gelişmekte olduğuna işaret eder. Preşok (şoköncesi) adı verilen bu dönemde vücut dışarıdan yardım beklemektedir. Sıvı tedavisi ve kan nakli yapılmazsa hasta şoka girer.
Şok, vücudun aldığı önlemlerin yetersizliğinin bir ifadesidir. Kan hacminin yetersiz olması organlara giden oksijeni azalttığından başta böbrekler olmak üzere tüm organlarda yetersizlikler ortaya çıkmaya başlar. Plasentaya giden kan azaldığında fetal distres veya fetal ölüm ortaya çıkabilir. Organ yetersizliği ilerlediğinde tedavi edilmezse hasta ölebilir. Bu yetersizlikler ortaya çıkmaya başladığında tedavi başlatılsa bile organ yetersizlikleri tümüyle engellenemeyebilir. Özellikle böbrekler kansızlığa çok duyarlı organlar olduklarından hayatı kurtarılan hastalarda kalıcı böbrek yetersizlikleri görülebilir.
Tüm bu nedenlerle kanaması olan anne adayları dikkatlice değerlendirilir ve hem bebeğin hem de annenin hayati tehlikesi gözönünde bulundurularak bir an önce tedaviye başlanır. Bir yandan eksilen kan yerine konur öte yandan kanamaya yol açan etken (plasenta prevya gibi) ortadan kaldırılmaya çalışılır.



Benzer Konular

13 Nisan 2012 / Misafir Soru-Cevap
21 Şubat 2016 / mervenur245 Tıp Bilimleri
13 Mayıs 2016 / GusinapsE Tıp Bilimleri
14 Mayıs 2013 / GÜLSÜM EBRAR ÖZ Soru-Cevap