Arama

Çocuk ve Şiddet

Güncelleme: 13 Mayıs 2017 Gösterim: 19.850 Cevap: 6
B.L.A.C.K - avatarı
B.L.A.C.K
Ziyaretçi
20 Ekim 2008       Mesaj #1
B.L.A.C.K - avatarı
Ziyaretçi

Şiddet ve Çocuk


Çocuk ve şiddetten bahsedilince, genellikle akla ilk olarak çocuğa uygulanan şiddet gelir. Oysa çocuk şiddete tanıklık ettiğinde de kendisine şiddet uygulanmış kadar zarar görür.
Sponsorlu Bağlantılar

Şiddet, bir insanın bir başka insana, isteği dışında fiziksel, sözel ya da cinsel olarak tahrip edici güç uygulamasıdır. Şiddet, yetişkinlerin ruh sağlığını ciddi biçimde tahrip ederken, çocuğun boyutları açısından bakıldığında, baş edilebilmesi çok daha zor bir olaydır. Dünya onlar için yeterince büyük ve zor iken, şiddet onların yaşama uyumlarını daha da güçleştirir. Son günlerde basında, bebeklere, çocuklara uygulanan şiddet olayları ile çok sık yüz yüze geldik, hepimizin yüreği burkuldu. Çaresiz, küçücük varlıkların maruz kaldıkları vahşet, biz yetişkinleri dehşete düşürdü. Onları, bu hale getiren yetişkinleri nefret ile kınadık. Bir kez daha, anne baba olmanın nasıl bir olgunluk düzeyi gerektirdiği ile yüz yüze geldik. Çocuklara uygulanan şiddetin başında fiziksel şiddet, dayak gelmektedir.

Öfke kontrolü
Dayak çoğunlukla, yetişkinin öfkesi sonucunda çocuğa uygulanır. Çocuğun yaptığı herhangi bir davranış, yetişkini öfkelendirir ve dayak gerçekleşir. Bazı anne babalar, dayağın çocuk eğitiminde gerekli olduğunu düşünürler. Çünkü, onlar da kendi anne ve babalarından öyle görmüşlerdir. Çocuklarını dövdükleri için hiç rahatsızlık duymazlar. Bazı anne babalar da dövdükten bir süre sonra yaptıklarından pişmanlık duyar, çocuğa sarılır, öper hatta özür dilerler. Çocuk, canı yandığı, incitildiği için öfke duyar ama bunu ifade edemez; çünkü, bunu ona yapan annesi babası ya da bir biçimde bağımlı olduğu bir başka yetişkindir. Onlara duyduğu sevgi ile onların ruhunda yarattığı hasarı birbiriyle uzlaştıramaz. Bunun sonucunda da öfkeyi kendine yöneltir. Çocuğun kendine duyduğu bu öfke, onun tüm yaşam alanlarına yayılır. Hissettiği olumsuz duygular, yaşama uyumunu zorlaştırır. Okulda, arkadaş ilişkilerinde sorunlar yaşamaya başlar.

Bir eğitim aracı olarak kullanılan dayak, kısa bir süre için etkili olabilir. Dayak yediği andan itibaren kısa bir süre içinde çocuk istenmeyen davranışı yapmaz. Ancak, bir süre sonra çocuk, kendisini o davranışı yapmaya yönelten gereksinmeleri karşılanmadığından, yeniden aynı davranışta bulunur. Dayağın, uzun vadede çocuğa kazandırdığı hiçbir eğitici yanı yoktur. Hiç mi bir şey kazandırmaz? Kazandırır, dayağı, bir yöntem olarak o da kendi yaşamına katar. Giderek, kardeşlerini, arkadaşlarını, eşini, çocuklarını hatta annesini babasını öfkelendiğinde dövebilir. "İnsan, annesini babasını döver mi? " demeyin.

Şiddete tanıklık
Şiddetin, en az şiddete maruz kalmak kadar tahrip edici bir diğer çeşidi de şiddete tanıklık etmektir. Babalarının, annelerine sürekli fiziksel şiddet uyguladığına tanıklık eden çocukların hem kısa, hem de uzun vadede hem ruhsal hem de sosyal sorunları oluşmaktadır. Bu çocuklar, kavga etmeye daha eğimli, güvensiz ve saldırgan olmaktadırlar. Özellikle erkek çocuklarda, kız çocuklara ve kadınlara yönelik olumsuz davranışlar gelişmekte, giderek onlar da eşlerini döven birer birey haline gelmektedirler. Çünkü, erkek çocuk, babayı model alır, onun davranışlarını taklit eder. Babaya benzemesi de baba tarafından onaylanır.

Yine fiziksel şiddete tanıklık etmek kadar çocuğu örseleyici bir başka şiddet biçimi de, annenin babayı, çoğunlukla da babanın anneyi sözel olarak aşağılaması, incitici sözlerle taciz etmesidir. Bu duruma tanıklık eden çocuklarda da kaygılar, korkular gelişmekte, kız çocuk ise ezilen, aşağılanan anneyi model almakta, erkek çocuk ise, o da ezen, aşağılayan babayı model almakta, giderek o da annesine, kız kardeşlerine aynı şekilde davranmaya başlamaktadır.

Anne babanın sürekli çatışmasına tanık olan çocuklar da bir tür şiddete maruz kalmaktadır. Onlar için, kocaman dünyada kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak iki insanın birbirlerini üzmeleri ve mutsuz görünmeleri, onların kendilerini güvensiz ve dayanaksız hissetmelerine yol açacaktır. Bu ailelerin çocuklarında, ileriki yaşamlarında depresyon görülme olasılığı oldukça yüksektir.

Çocukların uğradıkları bir başka şiddet de, aile içi veya aile dışı cinsel şiddettir. Her iki şiddet türü de çocukların ruhsal, sosyal ve zihinsel gelişimini çok olumsuz etkiler. Çocuklar, hem bu şiddete maruz kaldıkları anda hem de uzun vadede çeşitli sorunlar yaşarlar. Bu sorunlar, sosyal ve yakın ilişkilerde güvensizlikler, cinsel ve duygusal ilişkilerde güçlükler, saldırganlık olabilir. Çocukları, cinsel şiddetten korumak için, öncelikle anne babaların bu konuda gerekli bilgileri çocuklarına zamanında vermeleri gerekmektedir.

Görüldüğü gibi, şiddetin her türü çocukta ciddi tahribatlara yol açmaktadır. Bu tahribat, sadece şiddetin yaşandığı dönem ile sınırlı kalmamakta, belki de bir ömre damgasını vurmaktadır.


Alıntıdır

Son düzenleyen perlina; 13 Mayıs 2017 14:18
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ekim 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklara Eziyet

Sponsorlu Bağlantılar
Ailelerin çoğu ço­cuklarını çok sever ve özenle yetiştirmeye çalışır. Ne var ki, çocuklar bazen evlerindeki yetişkinlerden, hem de bakımlarından doğru­dan sorumlu olan ana babalarından dayak yer, onların kötü davranışlarıyla karşı karşıya kalır. Ana babaların bu davranışları çocukla­rın ruh sağlığını bozabildiği gibi çevreye uyumunu da olumsuz yönde etkiler. Çocukla­ra eziyet, fiziksel gelişmenin gecikmesi, kişilik sorunları, öğrenme ve davranış bozuklukları gibi, yaşam boyu iz bırakacak zararlara neden olur. Çocuk büyüklerin uyguladığı şiddeti "normal" sanabilir ve çevrenin haberi olunca­ya kadar da iş işten geçer.

Çocukları dövmek, sigara ile yakmak, kor­ku içinde yaşatıp, aşağılayıcı birtakım ceza­lar vermek ya da günlerce kilit altında tut­mak, yedirmeden, içirmeden soğukta bırak­mak eziyetin bazı örnekleridir. Çocuklara
eziyetin çeşitlilik göstermesi olayın yaygın­lık boyutunun algılanmasını zorlaştırır. Üstelik, neyin eziyet olup, neyin olmadığı konusunda insanlar farklı anlayışlara sahiptir. Bazılarının eziyet saydığını başkaları yalnızca ağır bir ceza olarak değerlendirir. Örneğin çocukları döven ana babalar az değildir. Bir tokat ile "eşek sudan gelinceye kadar" döv­menin arasındaki sınır çizgisi iyice belirsizdir.

Dövülen çocuklar çoğu zaman, "fena" ço­cuk oldukları için cezalandırıldıklarına inanır, suçun kendilerinde olduğunu sanırlar.

Çocuklarına eziyet eden yetişkinlerin du­rumları incelendiği zaman, çoğunlukla kendi ana babalarından eziyet görmüş oldukları ortaya çıkmaktadır. Alkol ya da uyuşturucu bağımlılığı, geçimsizlik, hastalık, yoksulluk, işsizlik gibi çeşitli sorunlar yüzünden gerilim içinde yaşayan bazı ana babalar bunların acısını çocuklarından çıkarmaktadırlar.

Çocuklara eziyet edilmesini önlemek için birçok ülkede özel yasalar vardır. İngiliz Parlamentosu 1884'te bu konuda bir yasa çıkarmış ve aynı yıl ulusal bir vakıf kurulmuş­tur. ABD'de New York eyaletinde çocukla­rı korumak amacıyla 1875'te bir yasa çıkarıl­mış, onu öbür eyaletler izlemiştir. Çocuklara eziyet edilmesi bugün birçok Avrupa ülkesin­de suçtur. Bu yasaların yanı sıra, ana babayı eğiterek aile içinde daha sağlıklı bir ortam yaratmak yönünde de çaba harcanmaktadır. Bu ülkelerde eziyet gören çocuklar gerektiği zaman ailelerinden alınarak başka bir ailenin yanına ya da çocuk evlerine yerleştirilmek­tedir.

Eziyet gören çocukları korumak amacıyla çıkarılmış özel bir yasa Türkiye'de henüz yoktur. Türk Ceza Kanunu çocuklara eziyet olarak kabul edilebilecek eylemleri suç sayar. Yasalara göre, çocuk üzerindeki eğitim ve söz geçirme yetkisini kötüye kullanarak onun sağlığının bozulmasına ya da bir tehlikeyle karşılaşmasına yol açan kişi 18 aya kadar hapsedilir. Koruması altındaki 12 yaşından küçük çocukları terk eden ya da onlara kötü davranan kişi 30 aya kadar hapsedilir. Ne var ki, bu gibi cezalarla olayın önünün alınamadı­ğı açıkça görülmektedir.
Kapalı kapılar ardında, güçlünün güçsüze uyguladığı eziyetin duyulması ve engelleyici girişimlerde bulunulması ancak toplumun bu konuda duyarlı davranmasını sağlayacak eği­tici çalışmaların yapılması, çocukların güvenli ve mutlu bir ortamda bakılacağı, yetiştirilece­ği özel kurumların açılması ile sağlanabilir.

Kaynak: Temel Britannica

Son düzenleyen perlina; 15 Mayıs 2017 17:48
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
10 Kasım 2008       Mesaj #3
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi

Çocuklar tacizciye karşı uyarılsın

Uzman Psikolog Füsun Budak, çocuğun korunması gereken bir birey olduğunu belirterek, 'Çocuğun anlayabileceği şekilde cinsel konular ve çevreden gelebilecek zararlar konusunda abartılı olmayacak şekilde uyarmak faydalı olacaktır' dedi.


Budak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocuklara istismar ve tacizin son dönemlerde daha çok dile getirildiği için sanki artmış gibi göründüğünü, aslında tarihin her döneminde bu tür olayların yaşandığını söyledi. İstismarın, fiziksel, duygusal ve cinsel olarak gerçekleşebildiğini ifade eden Budak, şöyle devam etti:

'Fiziksel istismar, dayak atmak, vurmak, yakmak bu tür fiziksel istismar içeren durumlardır. Duygusal istismar, anne baba ya da diğer yetişkinler tarafından çocuğa sözel olarak saldırgan davranışlarda bulunmak, çocuğu aşağılamak, hakaret etmek, küfür etmek, duygusal ihtiyaçlarını karşılamamak, değer vermemek ve korkutmaktır. Cinsel istismar ise araştırmalardan edinilen bilgiye göre, çocuğun en az kendinden 6 yaş büyük biri tarafından zorla ya da kandırılarak cinsel amaçlar için kullanılmasıdır. Cinsel istismara cinsiyet ayırımı olmadan kız ya da erkek çocuk maruz kalmaktadır.'

'Bu tür istismarın çocukta korku, kaygı, takıntı, öfke, içe kapanma, güvensizlik, çevresindeki kişilere düşmanlık şeklinde duygu ve davranışlar gelişmesine neden olduğunu' bildiren Budak, okul başarısının düştüğünü, dikkatin dağıldığını, arkadaşları ve ailesi ile ilişki kurma güçlüğü yaşadığını söyledi.

Kimi çocuğun daha saldırgan davranışlarda bulunurken, kiminin iç dünyasına çekildiğini, hatta kendine zarar verebildiğini anlatan Budak, 'Buna maruz kalan çocuk suçluluk duyguları yaşayabilir. Kendi davranışlarının o kişi üzerinde bıraktığı etkiyi sorgulayabilir' dedi.

İstismar olaylarını tamamen yok etmenin mümkün olmadığını ifade eden Budak, bu konuda ailelerin çocukla karşılıklı iyi bir paylaşım içinde olması gerektiğini söyledi.

'Çocuğa ne çok koruyucu ne de çok baskıcı davranılmaması, çocuğun ilerde yetişkin bir birey olacağını düşünüp onun anlayabileceği şekilde konuşmak, cinsel konular ve çevreden gelebilecek zararlar konusunda abartılı olmayacak şekilde uyarmak faydalı olacaktır' diyen Budak, ailenin çocuğun ilk bilgilerini aldığı bir yer olduğundan öncelikle aile içi ilişkilere gereken önemin verilmesini önerdi.

Aileden sonra çocuğun tanıştığı ikinci kurumun okul olduğunu ifade eden Budak, 'Öğretmen çocukla iyi bir iletişim kurabilirse onu pek çok konuda da uyarabilir ve ilgilendirebilir. Okul yönetimi de okulun çevresinde oluşabilecek olumsuz durumlarla mücadele edebilmelidir' dedi.

Budak, cinsellik konusunda eğitim verilmesi ve seminerler düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.

ÇOCUKLARIN SAVUNMASIZLIĞI
Çocuğun savunmasız olduğunu, kendini nerede, nasıl ve ne şekilde koruyacağını bilemeyeceğini ifade eden Füsun Budak, şöyle devam etti:

'Onlara örnek olacak kişiler yetişkinlerdir. Biz yetişkinler düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımızla çocuklarımıza örnek olabiliriz. Onları sağlıklı bir birey yapmak ya da sağlıklı bir toplum oluşturmak bizim çocuklarımıza göstereceğimiz özene ve öneme bağlıdır. Onları korumak ve sağlıklı yetiştirmek görevimizdir. Savunmasız ve bilgisiz olan bu küçük varlıkları yaşlarına uygun şekilde uyarmak ve bilgilendirmek gerekir. Bu konuda ailelere, okuldaki eğitmenlere ve devletimize çok iş düşmektedir. İster fiziksel, ister duygusal isterse cinsel olsun istismarın her türü birey üzerinde travmalar yaratır. Çocuğun bu durumdan etkilenmemesi mümkün değildir. Yaşadığı an etkilenmese bile gelecekte ruhunda yaralar açacaktır.'


EN SON HABER
Son düzenleyen perlina; 15 Mayıs 2017 17:49
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
17 Kasım 2008       Mesaj #4
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi

Cinsel tacize uğrayan çocuk bundan nasıl etkilenir?


“Hiçbir yaştaki çocuk cinsel uyarımla baş etmeye hazırlıklı değildir. Cinsel aktivitenin yanlışlığını bilemeyecek iki-üç yaşındaki çocuklarda bile aşırı uyarılma ile baş edememenin yarattığı sorunlar gelişecektir.”

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Doç. Dr. Ayten Erdoğan cinsel tacize uğrayan çocukların bundan nasıl etkileneceği, ailelerin cinsel tacizi önlemek ve cinsel tacize uğramış çocuklarına yardımcı olmak için neler yapmaları gerektiği konusunda bilgiler verdi...

Çocukların olan biteni söylemekten korkmaları ve yaşananları hukuksal olarak ortaya koymanın güçlüğü nedeniyle çocuk tacizlerinin sayısının resmi kayıtlara yansıyandan çok daha fazla olduğunu belirten Dr. Erdoğan, cinsel tacizin yol açacağı uzun vadeli duygusal ve psikolojik hasarın çocuk açısından yıkıcı olabileceğini vurguladı.
Son düzenleyen perlina; 15 Mayıs 2017 17:49
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
17 Kasım 2008       Mesaj #5
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi

Öfkenizi Kontrol Edin


Ebeveynlerin bir anlık öfkesi bebeklerinin ölümüne neden olabiliyor. Çok ağlayan bebekler karşısında öfkelerine hakim olamayan ebeveynler, şiddetle sarstıkları bebeklerinin ağır nörolojik (zihinsel) engelli olmasına neden olabiliyor.

Çocuk istismarı sayılan "Sarsılmış Bebek Sendromu"na maruz kalan bebeklerin 3’te biri hayatlarını kaybediyor.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Sosyal Pediatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Sağlığı Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Figen Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Sarsılmış Bebek Sendromu" adı verilen olayda, bebeğin hırsla sarsılmasının ciddi zararlara yol açabileceğini söyledi.

Bazı ailelerin, sürekli ağlayan bebekleri nedeniyle çileden çıkıp, bebeği kollarından ya da göğüslerinden tutarak salladıklarını belirten Şahin, bu olay sonucu ortaya çıkan sarsılmış bebek sendromunun tahmin edilenden daha sık karşılaşılan bir durum olduğunu bildirdi.

Ebeveynlerin bunu bilinçli yapmadıklarını ifade eden Şahin, "Sarsılmış bebek sendromu çocuk istismarının çok özel bir türü. Çünkü ebeveynler bunu kasti yapmıyorlar, ancak bu konuda bilinçli olunması gerekiyor. Bebeklerin özellikle ilk 3 aylarında kolik sancı dediğimiz, ağlamalarının durmadığı, ebeveynler için yorucu olan bir dönem vardır. Bu dönemde pek çok anne-baba bunu yapıyor olabilir. Kimse bunu itiraf etmek istemiyor. Hafif olan durumlar bulgu da vermeyeceği için hekimler anlayamayabiliyor" diye konuştu.

Sendromdan ciddi şekilde etkilenen bebeklerde ise çok ağır bulgulara rastlandığına işaret eden Şahin, bebeğin ölümüyle sonuçlanan vakalar dahi bulunduğunu bildirdi.

2 yaşından küçükler daha büyük risk altında
Bebeklerin başlarını kontrol etmekte zorlandığı ve boyun kaslarının güçlü olmadığı dönemlerin riskli olduğunu anlatan Şahin, "Ebeveynlerin bir anlık öfkeleri sonucu sarstıkları bebeklerinin başı, öne arkaya çok şiddetli sallanıyor. Sarsılma esnasında beyin de kafatası içerisinde öne arkaya gidiyor. Bebeklerin beyinleri daha yumuşak, sıvımsı bir yapıda olduğu için beyindeki kan damarları ve sinir hücreleri kopuyor. Buna bağlı olarak da beyin kanaması ortaya çıkıyor. Bebeğin gözle görülür bir yarası olmamasına rağmen, beyin ve göz altı kanamaları gibi bulgular sarsılmış bebek sendromunu gösterebilir. Burada hekimlerin bilgili olması çok önemli" diye konuştu.

Şahin, özellikle 2 yaşından küçük olan bebeklerde dikkatli olunması gerektiğini, ancak nadir de olsa 5 yaşın altındaki bebeklerde de sarsılmış bebek sendromunun yaşanabileceğini kaydetti. "Öfkeyle sarsılan, sarsılmış bebek sendromuna maruz kalan bebeklerin yaklaşık 3’te biri ölüyor, 3’te biri ağır nörolojik engelli kalıyor, 3’te biri de çok hafif bir şekilde, herhangi bir hasar olmadan atlatabiliyor" diyen Şahin, bebeğe ciddi zararlar vermesi, hatta ölümüne yol açabileceği için sendromunun çocuk istismarı alanına girdiğini belirtti.

Severken yapılan sarsmalar
Türk toplumunda bebeklerin genellikle havaya fırlatılarak, hoplatılarak sevildiğini anlatan Şahin, "Bebek sevilirken çok şiddetli sarsılıyorsa belki bu bebeklerde de olabilir ama öfkeyle sarsmanın şiddeti çok farklı. Onun için ayakta sallarken, elimizde sallarken çok şiddetli olmamasına dikkat edersek bu durumlarda birşey olmaz. Daha çok öne arkaya şiddetli ve öfkeyle sarsılma durumlarında olur" diye konuştu.

Ailelerin böyle bir olayın bebeğe ne kadar zarar verebileceğini anlamaları gerektiğine dikkati çeken Şahin, bebeklerin ağlama nöbetlerinde ebeveynlerin yapması gerekenleri şöyle anlattı: "Çok yorgunluk ve uykusuzluk öfkeyi kontrol etmeyi güçleştirir. Bebeklerin ilk ayları zor bir dönemdir. Hele de huysuz, çok ağlayan bir bebekleri varsa, ebeveynler, öncelikle en yakınlarından yardım istemeli. Aile yakınlarından destek olanağı varsa, onlar 1-2 saatliğine bebekle ilgilenirken ebeveynler dinlenmeli. Eğer yardım alınacak biri yoksa ve bebek çok ağlıyorsa, anne ya da baba öfkesini kontrol edemediğini hissediyorsa, bebeği yatağına bırakıp, odanın kapısını kapatıp bir süre orada bırakmalı ve öfkesi dinene kadar başka bir yerde sakinleşmeli. Öfke kontrolü yapabilmek çok önemli. Ailelerin bunu öğrenmeleri veya bu konuda yardım almaları gerekiyor."

Çok genç anne baba olmuş, eğitimsiz, yoksul, iş yükü fazla, evde çok sayıda çocuğu olan ebeveynlerde riskin arttığına dikkati çeken Şahin, öfke faktörünü arttıran her nedenin riskin biraz daha artmasına neden olduğunu, bu nedenle ebeveynlerin mümkün olduğunca kendilerini hazır hissetmeden anne baba olmamaları, bakabilecekleri kadar çocuk yapmaları, özellikle bebeğin ilk dönemlerinde aileden veya çevreden sosyal destek alabilmelerinin önemli olduğunu kaydetti.

Hastalara, kendilerine danışan ailelere sarsılmış bebek sendromu ile ilgili bilgi verdiklerini belirten Şahin, bu konuda daha yaygın, geniş kitlelere ulaşabilecek bir kampanya yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Son düzenleyen perlina; 13 Mayıs 2017 18:50
fascinating_girl35 - avatarı
fascinating_girl35
Ziyaretçi
31 Ocak 2009       Mesaj #6
fascinating_girl35 - avatarı
Ziyaretçi
Bazen sokaklarda çocukları görürüz,sokaklarda zorla dilendirilip birde üstüne üstlük şiddet ve dayak olayı da var bu işin içinde...

Yazık bu çocuklara,çok yazık.....

Bazı ailelerin bu konuda biraz daha duyarlı olmalılar......

Sonuçta bir çok cahil anneler bunların farkında bile değiller maalesef......

Ama herşeyden önce,anne ve baba kendi çocuklarına iyi davranmak zorundadırlar.....

Ben anne ve babalara sesleniyorum:Şiddet uygulamak kesinlikle çözüm değildir......

Çocuklara bağırıp çağırmak ise çocukların psikolojisini bir anda altüst edebilir.....

Bazı çocuklar ailelerinden gördüğü şiddeti farkında olmaksızın çevresindeki arkadaşları olsun yada sokaklarda yaşayan hayvanlara da şiddet uygulamaya başlayabilir......

Çocuklara şiddet uygulamadan önce biraz düşünmekte fayda vardır......

Kimi çocuklar ebeveynlerin yaptığı hareketleri taklit ederek şiddeti uygulamayı öğreniyorlar...

Bebek bekleyen anne adayları ve baba adaylarına duyuru:

Lütfen çocuklarınıza hiç bir şekilde şiddet uygulamayınız!

Dj_kamo
Son düzenleyen perlina; 13 Mayıs 2017 18:55
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
13 Mayıs 2017       Mesaj #7
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Şiddet çocukların ruhunda onarılmaz yaralar açar.Psikolojide davranışlar ayna etkilidir.Neyi alırsak onu yansıtırız yada neyi verirsek o bize yansır. Bu çocuklarda daha net görülür.Sevgi sevgiyi , şiddet şiddeti doğurur.Kavak ağacından elma ağacı aşısı olmaz... perlina

Ad:  çocuk ve şiddet.jpg
Gösterim: 2652
Boyut:  175.7 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 13 Mayıs 2017 18:52

Benzer Konular

22 Aralık 2011 / kompetankedi Sağlıklı Yaşam
5 Ekim 2008 / karayel İletişim Bilimleri
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
7 Eylül 2015 / SiyahLALE X-Sözlük
17 Haziran 2009 / ThinkerBeLL Rüya Tabirleri