Arama

Adet Öncesi Gerginlik Sendromu (Premenstruel Sendrom PMS)

Güncelleme: 18 Haziran 2013 Gösterim: 22.989 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da önerisi değildir. Konuyla ilgili en yakın bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiği önemle tavsiye edilir.
Sponsorlu Bağlantılar
Premenstruel sendrom (PMS) kadınlarda adet öncesi dönemde, adetten yaklaşık 1 hafta önce başlayan ruhsal ya da fiziksel birtakım sıkıntılara ve gerginliklere verilen isimdir. Bu belirtiler genellikle adetin başlamasına bir hafta kala ortaya çıkar ve adet görülmesiyle birlikte sıkıntılar azalır ve birkaç günde kaybolur.
Adet öncesi sıkıntıları özellikle yetişkin üreme çağındaki kadınların karşılaştıkları bir sorundur ve bazen normal hayatını engelleyebilen bir durumdur. Her yıl yaklaşık 12 kez adet gören bir kadın için her 7-10 gün gibi sıkıntılı bir dönem yılda toplam 3-4 ay sıkıntılı bir dönemi ifade eder ki bu büyük bir rakamdır yaşamda ve kişinin hayat kalitesini oldukça düşürmektedir.
Kadınların yaklaşık % 5'inde Premenstruel sendrom (PMS) olur.
Yapılan araştırmalarda kadınların yaptıkları trafik kazalarının,evde veya iş yerinde yaptıkları kazaların ve işlenen suçlar ile yaşanan tartışmalarının çoğunun da bu döneme rastladığını ortaya koyulmaktadır. Amerika'da Holloway Hapishanesi'nde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, kadın suçlarının yüzde 93'ü bu adet öncesi dönemde işlenmektedir. Ayrıca bazen bu dönemlerde kadınlar ağır depresyonlar geçirebilmektedirler.
Gene Amerika'da yapılan bir istatistiksel çalışma bu ülkede kadınların adet öncesi dönemlerinde daha fazla suç işlediklerini ortaya koymaktadır. Aynı raporda tıbbi ya da psikiyatrik bir hastalık nedeniyle hastaneye yatırılan, intihara teşebbüs eden kadınların, çocuklarını normalde önemsenmeyecek ufak bazı şikayetler nedeniyle doktora götüren kadınların önemli bir kısmının adet öncesine yakın günlerde oldukları görülmektedir.
Kısacası ciddiye alınması gereken bir durumdur, kadının işini, sosyal ilişkilerini ve aile yaşantısını ciddi boyutlarda etkileyebilmekte, anne, babası evli ise kocası ve çocukları ve iş arkadaşları bu durumdan etkilenmektedir.
Kadınlardaki bu durum erkeklere oldukça yabancı gelen bir durumdur ve bu durumu anlayamadıkları için bazen eşlerini huysuzluk, şımarıklık veya kapris yapmakla suçlayabilirler, oysaki en önemli şeylerden birisi ve gerekli olan şey anlayış ve destek olmaktır. Bu durumlarda, erkeğin eşine karşı anlayışlı olması ve haklı olduğu yerde bile haksızlığı kabullenip susmayı bilmesi gerekebilir.
Adet öncesi yaşanan normal gerginlikler ile 'Adet Öncesi Gerginlik Sendromu'nu ayırmak gerekir.
Tüm premenstruel (adet öncesi ) belirtiler sendrom değildir!
Pre Mentural sendrom kadının yaşantısını derinden etkileyen sosyal bir durum olarak kabul edilebilir.
Hemen hemen her kadın adet öncesi bir gerginlik ve huzursuzluk yaşar ancak bu durum onun günlük hayatını çok etkilemez.
Bu belirtiler kadınların yarısından daha azında rahatsız edici, ancak dayanabilecek şiddette olurken, %5 kadın oldukça şiddetli belirtiler hisseder.
Pre Menstural Sendrom tanısı koymak kolay değildir. Adet öncesi dönemde bazı şikayetlerle başvuran her kadına Pre Menstural Sendrom tanısı koymak, kadının gereksiz yere bazı tedavilere ve bunların yan etkilerine maruz kalması anlamına geleceğinden ancak belli bazı kriterleri taşıyanlara Pre Menstural Sendrom tanısı konur.
Pre Mentural Sendrom tanısını kadınlar genellikle kendi kendilerine koyarak doktora başvururlar. Ancak bu kadınların bir çoğunda ya abartılmış premenstruel belirtiler söz konusudur, ya da başka bir hastalık vardır. Tanının düzgün koyulup, tedavinin doğru bir şekilde verilebilmesi için komple bir jinekolojik sorgulama ve muayene yapılmalı, bazı destekleyici laboratuar tetkikleriyle tanıya gidilmelidir.
Jinekolojide bu kriterler şöyledir:
1- Belirtilere neden olacak bedensel bir bozukluk bulunmamalıdır.
2- Su toplanması, huzursuzluk, depresyon, gerilim gibi belirtiler bulunmalıdır.
3- Belirtiler menstural dönemin ikinci yarısında ortaya çıkmalıdır.
4- Menstural dönemin ilk yarısında en azından 7 günlük belirtisiz bir dönem bulunmalıdır.
5- Birbirini izleyen 3 adet döneminde belirtilerin olması gerekir.
6-Belirtiler kişinin bedensel ve ruhsal yaşantısını bozacak şekilde olmalıdır.
Adetten önceki hafta başlayan ve adetten sonra kaybolan belirtiler (sıkıntı, sinirlilik, ödem, ruhsal bozukluk, vs.) sizin ailevi ilişkilerinizi, sosyal yaşantınız, iş ilişkilerinizi etkiliyor, bunları bozuyor, hayat kalitenizi düşürüyor, düşünce bozukluğu, şiddete eğilim yaratıyor ise ve son bir yıldır azalmayıp devam ediyor veya artıyorsa bunu '' adet öncesi gerginlik sendromu'' olarak kabul etmek gerekir.
Kadın yapısı oldukça değişik ve karmaşıktır. Kadınlar hayatımızın bir parçasıdır ve onlarsız bir yaşam olamayacağına göre (anne, eş, sevgili, kardeş veya iş arkadaşı veya dost veya veya) kadının doğasını anlamak toplumun her bireyi tarafından gereklidir. Kadınlarla iletişimimizi sağlıklı bir şekilde yürütebilmek içinde 'adet öncesi gerginlik sendromu' hakkında da bilgi sahibi olmamız gerekir.

Prementural Sendrom (PMS) belirtileri nelerdir?
Pre Menstural Sendrom bazen tüm vücut sistemlerini ağır şeklinde etkileyebilir ve bu durumda her organa ait belirtiler meydana gelebilir.
PMS belirtileri hafif adet öncesi belirtileri şeklinde olabilir, doktora başvuracak kadar, ancak dayanılabilir şiddette olabilir ve iş kaybına, sosyal ilişkilerde sorunlara, kişide depresyona yol açacak kadar şiddetli olabilir.
Bu sendrom genelde adetten üç,dört gün önce baş ağrısı, gerginlik ve sinirlilik, yorgunluk, bunalma ve eklem ağrılarıyla kendini gösterir.
Bulantı-kusma, kabızlık, ishal, iştah artışı, aşırı susama, alkole tahammülsüzlük, çarpıntı, baş dönmesi, sersemlik hissi, akne (sivilce) ortaya çıkması da sıkça görülen belirtilerdir.
Kadınların bazılarının cinsel istekleri adet öncesi dönemde artar. Bazılarında cinsel arzu adetten hemen sonra arttığı gibi, bazıları da en yoğun cinsel duyguları adet sırasında yaşamaktadır. Kadınların cinsel istekliliğinin bu tür bir devresel özelliği olduğu doğrudur ama bu hem kadından kadına hem de her kadın için aydan aya değişir. Bu kültürden kültüre görede farklılık gösterir,adet kanamasının pis olduğunu kabul eden toplumlarda bu istekler genelde baskılanmaktadır.
Adet öncesi dönemin bedensel en belirgin özelliklerinden biri vücutta aşırı su tutması (ödem) ve vücudun bazı yerlerinin şişmesidir. Bu dönemde vücutta tutulan fazla suyun miktarı 2-3 kiloya kadar çıkabilir. Biriken ödem bütün vücuda yayılmakta ve pek fark edilmemektedir, adet öncesi anlaşılamayan kilo artışının nedeni de bu su tutulmasıdır.Vücutta su birikmesine, progesteron hormonu neden olmaktadır. Su tutulumu bazen belirli organ ve bölgelerde yoğunlaşmakta, yüzde, ayak bileklerinde, göğüslerde ya da karında şişkinlikle kendini göstermektedir. Adet öncesi karın şişkinliğinin nedeni de budur. Bu ödemin beyni de etkilediği düşünülmekle beraber kesin bir kanıt olmamasına rağmen, kadında görülen ağrı ve sıkıntı gibi belirtilerin nedeni ödemin beyni etkilemesi olabilir.
Memelerin dolgunlaşması, büyümesi ve ileri derecede hassaslaşması şeklinde meme belirtileri olabilir.
İlginç olarak genelde adet öncesi dönemi sıkıntılı yaşayan kadınların adet sırasında çok az ya da hiç sancı çekmemeleri, buna karşılık sıkıntısız bir ön dönem geçiren kişilerinse genellikle kanamalarının sancılı olmasıdır.
Pre Menstural Sendrom'un ruhsal belirtileri depresyon, yorgunluk hissi, aşırı uyuma veya uyku bozukluğu, çevreye ilginin azalması, duygu durumunda dalgalanmalar, sinirlilik, huzursuzluk, gerginlik, asabileşme, üzüntü hali, öfke, dikkat azlığı, depresyon, şiddete eğilim şeklinde olabilir.

Prementural Sendrom kimlerde görülür?
Üreme çağındaki kadınlarda görülür, çok çok nadir olarak ergenlik döneminden önce ve menopozda da görülebilir.
Çoğunlukla 30-45 yaş arası kadınlarda olmakla beraber doğurgan kadında her yaşta olabilir.
Aileden geldiği yani anne veya kız kardeşlerinde de bu şikayeti olan kişilerin bu sendroma daha fazla sahip oldukları görülmektedir.
Irk veya fiziksel özellikler veya sosyal sınıfın veya kültür düzeyinin farklılık gösterdiği görülmemektedir.
Tedavide ''doktor tarafından uygun görülerek doğum kontrol hapı verildiği gibi, bazı doğum kontrol hapı kullananlarda adet öncesi belirtiler şiddetlenebilir ve pre menstural sendrom halini alabilir.

PMS neden olur?
PMS'nin nedeni tam olarak belli değildir.
- Mineral yetersizliği (magnezyum, çinko),
- Vitamin yetersizliği (A, B vitaminleri),
- Hormonal dengesizlik (progesteron yetmezliği ve diğer bazı hormonal bozukluklar),
- Kan şekerinin düşük olması,
- Vücutta aşırı sıvı tutulumu,
- Beyindeki bazı kimyasal ileticiler,
- Bastırılmış cinsel arzu,
- Psikolojik nedenler
üzerinde durulmaktadır.

Pre Menstural Sendromda Tedavi
Pre menstural sendrom kadının kadınlığı gereği kanıtlamak zorunda olduğu bir durum değil, yardımcı olunabilinecek ve de olunması gerekli bir düzensizliktir.
Burada yapılması gereken şey bir kadın hastalıkları uzmanına baş vurmaktır. Hekiminiz sizi ciddi bir sorgulamadan ve muayeneden ve de gerekirse laboratuvar tetkikinden geçirip, değerlendirecek, Psikiyatrist bir doktorla beraber ilaçlı veya ilaçsız tedavinizi düzenleyecektir. Kendi başınıza yapmaya kalktığınız her şey size belki daha fazla zarar verecektir.

İlaç Dışı Tedavi Yöntemleri
Nedeni tam olarak bilinmeyen bu sorunla ilgili tedavi şekilleri de değişkendir. Adet öncesi sıkıntısının kesin sonuç veren, etkili bir ilacı henüz bulunamamıştır.
Belirtileri hafif ya da orta şiddette olan hastalar ilaç tedavisi dışında alınabilecek önlemlerden iyi fayda görebilirler.
- En önemlisi psikolojik destektir, kadına yaşadıkları hakkında bilgi verilmesi gerekir.Bunun bazı kadınlarda olabildiği, belirtilerin giderek kötüleşmeyeceğini, aksine yaşı ilerledikçe azalacağını, olayın hormonlara karşı dokuların bir tür hassas cevabı olduğunu, birçok kadında bu belirtilerin olduğunu ve tedavisi olan bir hastalık olduğunu bilmesi önemlidir.
- Kafein (kahve, çay, çikolata, kola ve bazı ağrı kesicilerde bulunur) Pre menstural sendroma bağlı baş ağrılarının ve meme ağrılarının kötüleşmesine neden olabilir.
- Meme hassasiyeti için memeleri alttan iyi destekleyen bir sütyenin gece ve gündüz kullanılması önerilir.
- Sigara kullanmama
- Pre menstural sendrom'lu kadınlar siklusun ikinci yarısında (yumurtlama sonrasında) alkole karşı aşırı duyarlılık geliştiğinden bu günlerde alkol alınması belirtilerinin artmasına neden olabilir.
- Düzenli egzersiz Pre menstural sendrom (PMS) belirtilerini hafiflettir. Muhtemelen bu durum egzersizin beyin endorfin seviyesini artırıcı özelliğine bağlıdır. Ayrıca vücudun oksijenlenmesini arttırır.
- Düzenli ve yeterli uyku
- Stresssiz sağlıklı ve düzenli yaşam
- Gevşeme teknikleri meditasyon veya yoga gibi yöntemler faydalıdır.
- Şişmeleri (ödem)olanlar için sigara azaltılmalı veya bırakılmalıdır çünkü nikotin vücutta su tutan hormon salgısını uyarır. Sol tarafa yatılarak uyunması genel vücut ödemi olanlarda faydalıdır.
- Gerekirse tuz kısıtlanması
- Gene diyette kırmızı et azaltılmalı,balık,sebze ve meyveler tercih edilmelidir.
- Hobilerle ilgilenmek önemlidir.

İlaçla Tedavi Yöntemleri
Yukarıdaki önlemler yetersiz olduğunda veya baştan beri şiddetli seyreden PMS durumlarında ilaçla tedavi yapılır.
Bazı hastalarda doğum kontrol hapları kullanımı Pre menstural sendrom (PMS) belirtilerini arttırabilir, arttırıyorsa kullanılmamalıdır, bazı hastalarda ise kullanımı fayda sağlar. Başta suçlanan faktörler yumurtlama hormonları olduğundan, yumurtlamayı baskılayan gebelikten korunma hapları ve buna benzer ilaçlar da tedavi amacıyla verilmektedir.
Kalsiyum, magnezyum ve B vitaminlerini (özellikle B6) içeren vitamin hapları verilebilir.
Su tutulması (ödem) tedavisinde bazı idrar söktürücüler kullanılabilinir.
Ağrı kesici-iltihap giderici ilaçlar şikayetler başladığında düzenli olarak kullanıldığında adet sancısı gibi belirtileri olan kadınlarda faydalı olabilmektedir.
Meme hassasiyeti için memeleri alttan iyi destekleyen bir sütyenin gece ve gündüz kullanılması önerilir, kafein alımının kısıtlanması, sigara içilmemesi çoğu hasta için yeterli olur. Gıdalarda yağın azaltılması, idrar söktürücüler ve A, B, E vitamini kullanımı da bazı hastalarda olumlu sonuçlar verir. Gerekli durumlarda danazol ve bromokriptin gibi bazı ilaçlar da kullanılabilir. Hastalarda mastalji (meme ağrısı) tanısı konurken diğer meme ağrısı nedenlerinin ortaya çıkarılması için komple bir meme muayenesi yapılmalıdır.
Tüm yöntemler başarısız kalındığında yumurtalıklarla beraber rahim ameliyatla çıkarılır. Bazı yeni ilaçlar (GnRH analogları) sayesinde bu uygulama pek kullanılmamaktadır.
Bazı hormon ilaçları (GnRH analogları) kullanılarak yumurtalıkların görevlerini yapmaları engellenerek östrojen ve progestron salgısını durdurulur. Uzun süre kullanıldıklarında kemik erimesi gibi ciddi sonuçlar doğurabileceklerinden tedavi süresi uzayacaksa beraberinde östrojen takviyesi yapılır.

Ruhsal Belirtiler için Tedavi
Ruhsal belirtiler basit duygusal dalgalanmalar şeklinde olabileceği gibi, ağır depresyon şeklinde de ortaya çıkabilir. Tedavide antidepresan ilaçlar ve gerekli durumlarda psikiyatrik değerlendirme sonucuna göre daha farklı ilaçlar kullanılabilir. Premenstural Sendrom nedeniyle kadın günlük işlerini yapamayacak duruma gelmişse, sosyal ilişkilerinde problemler ortaya çıkıyorsa, intihar girişimi, açık saldırganlık gibi psikiyatrik belirtiler ortaya çıkıyorsa ilaçla tedavi uygulanır.
Evening Primrose bitkisinin ekstresi ile yapılan doğal haplar da faydalı olabilir. Bu tedbirler sadece belli bir bölüm kadında başarılı olduğu unutulmamalıdır.


Dr. Cenk Kiper
- Alıntıdır -

Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
22 Ocak 2012       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu

Sponsorlu Bağlantılar
Adetinizden bir hafta-on gün önce kendini gergin,huzursuz, çok sinirli hissediyorsanız, tüm vücudunuz şişmiş gibi geliyorsa, canınız normale göre daha fazla tatlı yemek istiyorsa, uyku düzeninizde bozulmalar oluyorsa, dikkatinizi toplamakta güçlük çekiyorsanız, genel ve alışılagelenden fazla halsiz ve yorgun hissediyorsanız adet öncesi gerginlik sendromu (premenstruel sendrom) yaşıyorsunuz demektir.

Kadınların dörtte üçü bu tarz şikayetleri yaşar. Ancak kadınların yüzde 2 ila 10’unda bu belirtiler çok şiddetli olur ve tedavi gerektirir.

Adet öncesi gerginlik belirtileri sıklıkla ergenlik döneminde başlar ve belirtilerin şiddeti giderek azalır. Çocuk sayısı ile birlikte de belirtiler daha şiddetlenir. Menopozla birlikte sorun tamamen bitmiş olur. Depresyon geçirenlerde ve diğer psikiyatrik sorunları olanlarda adet öncesi dönem daha sorunlu geçmekte ve tedavi gerektiren sorunlar yaşanmaktadır. Yine doğum kontrol hapı kullanan kişilerde adet öncesi gerginlik belirtilerine daha sık ve daha şiddetli şekilde rastlanır.

Yukarıda saydıklarımızın dışında adet öncesi dönemde, başka şikayetler de gelişebiliyor. Kısaca göz atmak gerekirse:

Fiziksel olarak en sık görülen belirtiler;
• Memelerde hassasiyet,
• İştah artışı, geçici kilo artışı,
• Vücutta genel bir şişkinlik hissi ,
• Baş ağrıları, kas-eklem ağrıları,
• Aşırı halsizlik-yorgunluk,
• Sıcak basmaları,
• Denge bozuklukları,
• Seslere-kokulara aşırı hassasiyet,
• Aşırı susama,
• Cinsel istekte azalma.
Duygusal anlamda en sık görülen şikayetler ise;
• Dalgalı bir ruh hali,
• Huzursuzluk-gerginlik,
• Sürekli endişe hali,
• Konsantrasyon bozuklukları,
• Keyifsizlik- mutsuzluk,
• Aşırı sinirlilik,
• Dokunsalar ağlayacakmış gibi olmak,
• Aşırı uyuma eğilimi,
• Çabuk alınma.
Premenstruel sendrom(PMS) diyebilmek için; bu şikayetlerin en az 2-3 ay süreyle her adet döneminde adetten bir hafta-on gün önce başlayıp adetin başlamasıyla birlikte kaybolması ve yaşanan bu şikayetlerin kişinin iş-sosyal ve aile yaşamını belirgin biçimde etkilemesi gerekir.

NEDEN KADINLAR PMS YAŞAR?
Bu sorunun net bir yanıtı olmamakla birlikte, sorumlu olduğu düşünülen bazı mekanizmalardan söz edilebilir. Bunların başında üreme hormonları gelmektedir. Tam olarak kanıtlanamamakla birlikte üreme hormonlarının bu şikayetlerin yaşanmasında bir rolü olduğu düşünülmektedir. Bir başka sorumlunun da kalsiyum-magnezyum dengesizlikleri olduğu iddia edilmektedir. Buradan yola çıkarak tedavide kalsiyum ve magnezyum takviyesi önerilmektedir. Progesteron adı verilen bir hormonun yetersizliğinde de PMS belirtileri yaşanabilmektedir.

PMS YAŞANTIMIZI NASIL ETKİLER?
• Şeker, astım, migren ve bazı kronik hastalıklar daha şiddetli yaşanır.
• Ergenlerde intihar eğilimi artabilir.
• Sosyal uyum bozuklukları gözlenir.
Tüm bunların ötesinde iş yaşamı, sosyal ilişkiler ve en fazla da evlilik yaşantısı PMS’dan olumsuz olarak etkilenir. Erkekler bu durumu algılamakta güçlük çekerler ve her ay yaşanıyor olması da ayrıca büyük sıkıntı verir. Kontrol edemedikleri bu durumdan nefret ederler. Kadınlar için durum biraz daha farklıdır. Yaşadıkları sıkıntının yanında eski yıllarda ve hata şimdilerde bile kadınların kendilerini en çaresiz, güçsüz hissettikleri bir dönemdir bu döem. Ancak modernleşen toplumlarda kadınlar adeti, doğurganlığın ve dolayısıyla üstünlüğün bir simgesi olarak görmeye başlamışlardır. Adet öncesi gerginliği de bir hak gibi algılayabilir, bu dönemde daha fazla anlayış görmeyi bekleyebilirler.

Erkeklere bu dönemde düşen görev, olabildiğince dengeli ve destek verici olmak, tartışmaları uzatmamaya çalışmak, gerginlik yaratma riski olan konulara girmemeye çalışmak olabilir.

PMS TEDAVİSİNDE NELER YAPILABİLİR?
Adet öncesi gerginlik yaşayan her kadına tedavi önerilmez. Ancak bu gerginlik her ay oluyorsa, insan ilişkilerini bozacak, sosyal uyumu zedeleyecek, iş yaşamını, evlilik yaşamını etkiliyorsa, tedavi gerekli hale gelmiş demektir.

Diyet: Az ve sık yemek ve sofradan tam doymadan kalkmak önemlidir. Ayrıca taze sebze ve meyve tüketimi fazlalaştırılmalı, donmuş yağlardan ve kırmızı etten uzak durulmalıdır. Kafein-alkol tüketimi en aza indirilmeli, olanağı varsa o on günlük dönemde hiç kullanılmamalıdır. Tuz kısıtlaması ve bol su tüketmek de çok yararlı olacaktır.

Egzersiz: Her gün 30 dakika spor yapanlarda PMS belirtileri daha az yaşnırken hiç spor yapmayanlarda hem PMS daha sık görülmekte hem de belirtiler daha şiddetli yaşanmaktadır.

Kalsiyum- Magnezyum: Günlük 1200mg kalsiyum üç ay boyunca kullanıldığında PMS şikayetlerinde yüzde 50’ye varan oranlarda azalma olduğu görülmüştür. Kalsiyumu tablet olarak kullanabileceğiniz gibi brokoli, süt, peynir, somon gibi yiyecekleri tüketerek de alabilirsiniz. Aynı şekilde magnezyum desteğinin de şikayetlerde azalmaya neden olduğu gösterilmiştir. Ayrıca A,B,E vitamini desteği de belirgin yararı gösterilmemekle birlikte kullanılabilir.

Ağrı kesici- antienflamatuar ilaçlar: Ağrılar yoğunsa veya vücutta şişme hissi varsa bu tip ilaçlara şikayetlerin başladığı gün başlanabilir ve adetin 3. günününe kadar devam edilir.
Ödem ön plandaysa, idrar söktürücü ilaçlar doktor kontrolünde kullanılabilir.

Hormon kullanımı için ise mutlaka uzman doktor kontrolü gerekmektedir.

Duygusal belirtiler ön planda ise bir psikiyatriste başvurulmalı ve onun önerileri doğrultusunda uzun süreli bir tedavi programı başlatılmalıdır.

Tüm bu tedavi yöntemlerinin başında ve onlardan da önemli olarak PMS yaşayan kadınlar;
• Aklını kaçırmadıkları
• Bu şikayetlerin azalacağı
• Bu durumun hormonlara karşı aşırı hassasiyetten kaynaklandığı
• Birçok kadının bu belirtileri yaşadığı
• Bu belirtilerin tedavi edilebilir olduğu konusunda bilgilendirilmelidirler.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
14 Şubat 2012       Mesaj #3
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu (Premenstruel Sendrom PMS)
Premenstruel sendrom (PMS) kadınlarda adet kanaması öncesi dönemde başlayan ruhsal veya fiziksel bazı belirtiler topluluğunu ifade eden bir terimdir. Bu belirtiler genellikle adet kanamasının başlamasına bir hafta ortaya çıkar ve adet görülmesiyle birlikte birkaç günde kaybolurlar.
Kadın doğası oldukça karmaşıktır. Kadının doğasını daha iyi anlayabilmek için PMS'nin ne olduğu toplumun her bireyi tarafından bilinmelidir. Özellikle işverenlerin ve eşlerin iletişimde oldukları kadınla ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için bu konu hakkında mutlaka bilgi sahibi olmaları gerekir.

PMS Ne Sıklıkta Görülür?

Aslında her kadında adet öncesi dönemde bazı belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtilerin amacı kadının adet olacağından haberdar edilmesi ve böylece hazırlıksız yakalanmasının engellenmesidir. Bu belirtiler kadınların yarısından daha azında rahatsız edici, ancak dayanabilecek şiddette olurken, %5 kadın oldukça şiddetli belirtiler hisseder.
Bu aşamada premenstruel belirtiler ile premenstruel sendrom arasındaki ayrımı yapmak önemlidir:
Premenstruel belirtiler kadınların önemli bir kısmında görülürlerken PMS, kadının yaşantısını derinden etkileyen sosyal bir durum olarak kabul edilebilir: Amerika'da yapılan bir istatistiksel çalışma bu ülkede kadınların adet öncesi dönemlerinde daha fazla suç işlediklerini ortaya koymaktadır. Aynı raporda tıbbi veya psikiyatrik bir hastalık nedeniyle hastaneye yatırılan, intihara teşebbüs eden kadınların, çocuklarını normalde önemsenmeyecek ufak bazı şikayetler nedeniyle doktora götüren kadınların önemli bir kısmının adet öncesine yakın günlerde oldukları görülmektedir.

PMS Kimlerde Görülür?
PMS, ergenlik çağından önce ve menopoz çağında çok ender görülür ve bir üreme çağı sorunudur. Sıklıkla 30-45 yaş arası kadınlarda gözlenir. Ailevi bir eğilim sözkonusu olmasına karşın, sosyal sınıf ve ırksal farklılıklar göstermez. Doğum kontrol hapı kullananlarda belirtiler şiddetlenebilir.

PMS Neden Olur?
PMS'nin nedeni tam olarak belli değildir. Mineral yetersizliği (magnezyum, çinko), vitamin yetersizliği (A, B vitaminleri), hormonal dengesizlik (progesteron hormonu yetersizliği), vücutta aşırı sıvı tutulumu, prostaglandin ve nörotransmitter adı verilen kimyasal maddelerin dengesizliği ve psikosomatik nedenler belirtilerin ortaya çıkmasında muhtemelen etkin roller üstlenmektedirler.

PMS'nin Belirtileri Nelerdir?
PMS en ağır şekliyle ortaya çıktığında tüm vücut sistemlerini etkileyebilir ve bu durumda her organa ait belirtiler meydana gelebilir. PMS belirtileri hafif adet öncesi belirtileri şeklinde olabilir, doktora başvuracak kadar, ancak dayanılabilir şiddette olabilir veya iş kaybına, sosyal ilişkilerde sorunlara, kişide depresyona yol açacak kadar şiddetli olabilir.
PMS'nin ruhsal belirtileri ruhsal çökkünlük, yorgunluk hissi, aşırı uyuma eğilimi, çevreye ilginin azalması, duygu durumunda dalgalanmalar, sinirlilik, gerginlik, hassaslaşma, alınganlık gösterme, ağlama eğilimi şeklinde olabilir.
Memelerin dolgunlaşması, büyümesi ve ileri derecede hassaslaşması şeklinde meme belirtileri olabilir.
Vücutta ödemlere (şişmeler), kısa zamanda kilo alımına, karında şişkinliğe ve elbiselerin dar gelmesine yol açabilecek kadar şiddetli sıvı tutulumu ortaya çıkabilir.
Başağrısı, bulantı-kusma, kabızlık, ishal, iştah artışı, aşırı susama, alkole tahammülsüzlük, cinsel istek artışı, akne (sivilce) ortaya çıkması diğer sık gözlenen belirtilerdir.

PMS Tanısı Nasıl Konur?
Adet öncesi dönemde bazı belirtilerle başvuran her kadına PMS tanısı koymak, kadının gereksiz yere bazı tedavilere ve bunların yan etkilerine maruz kalması anlamına geleceğinden ancak belli bazı kriterleri taşıyanlara PMS tanısı konur.

PMS tanısı koymak için aşağıdakilerin mutlaka varolması gerekir:
1-Belirtiler düzenli olarak ortaya çıkmalı ve kaybolmalıdır: adet döngüsünün ikinci yarısında ortaya çıkan belirtilerin şiddeti giderek artmalıdır.
2-Adet görüldükten sonra belirtiler üç gün içinde kaybolmalıdır.
3-Her adet döngüsünde en az 10 gün süren belirtisiz bir dönem varolmalıdır.
4-Belirtiler arka arkaya en az üç adet döngüsünde görülmüş olmalıdır.
5-Belirtiler iş yaşamı, sosyal yaşamı ve kişisel ruhsal dengeyi etkileyecek kadar şiddetli olmalıdır.

Kadınlar PMS tanısını genellikle kendi kendilerine koyarak doktora başvururlar. Ancak yapılan tıbbi değerlendirmede sıklıkla altta yatan sorunun gerçekte adet öncesi dönemde yaşanan belirtilere kişinin aşırı hassasiyet göstermesinin söz konusu olduğu saptanabilir.
Tanının doğru konabilmesi ve tedavinin doğru bir şekilde verilebilmesi için komple bir jinekolojik sorgulama ve muayene yapılır ve bazı destekleyici laboratuvar tetkikleriyle tanı desteklenir.

PMS Nasıl Tedavi Edilir?
PMS nedeniyle günlük işlerini yapamayacak duruma gelinmesi, sosyal ilişkilerde problemler ortaya çıkması, intihar girişimi, saldırganlık eğilimi gibi psikiyatrik belirtilerin ortaya çıkması PMS'nin en ağır şekli olarak kabul edilir ve tedavi genellikle Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı tarafından uygulanır.

İlaçla Tedavi Yöntemleri:
Çoğu durumda PMS belirtileri yukarıdaki kadar şiddetli değildir ve özellikle bedensel belirtilerin hakim olduğu durumlarda Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı takibinde uygulanan tedavi yöntemleriyle PMS belirtileri dayanılabilecek hale getirilebilir.

Doğum kontrol hapları:
Bu ilaçlar özellikle beraberinde adet düzensizliği ve adet sancısı olan kadınlarda faydalıdır. Ancak bazı kadınlarda doğum kontrol hapı kullanımı PMS'nin ruhsal belirtilerini şiddetlendirebilmektedir.

Ağrı kesici-iltihap giderici ilaçlar:
Belirtiler başlar başlamaz düzenli olarak alındığında ve adet kanamasının üçüncü gününe kadar kullanıldığında bu ilaçlar özellikle PMS belirtileri ile beraber adet sancısı gibi ek belirtileri olan kadınlarda faydalı olabilmektedir.

GnRH analogları:
Bu özel hormon ilaçları yumurtalıkların işlevlerini geçici olarak devre dışı bırakarak östrojen ve progestron hormonu salgısını menopozda olan bir kadındaki seviyelere düşüren ilaçlardır. Dikkatli bir değerlendirme sonrası mutlaka doktor kontrolünde kullanılmaları gerekir. Uzun süre kullanıldıklarında kemik erimesi gibi ciddi sonuçlar doğurabileceklerinden tedavi süresi uzayacaksa beraberinde östrojen hormonu takviyesi yapılır.

Rahimin alınması:
PMS'de tüm yöntemler başarısız kaldığında yumurtalıklarla beraber rahimin ameliyatla çıkarılması şeklinde uygulanan ve en son tercih edilen yöntemdir. Günümüzde etkili ilaçların varlığı sayesinde giderek az uygulanan bir tedavi biçimi haline gelmiştir.

Ödem (şişme) Belirtisinin Ön Planda Olması Durumunda Uygulanacak Tedavi:
Ödem tedavisinde bazı idrar söktürücü ilaçlar fayda verebilmekle beraber, bu ilaçların uzun süre kullanılması ciddi bazı yan etkilerin oluşmasına neden olabilmektedir.

Meme Hassasiyeti Ön Planda Olması Durumunda Uygulanacak Tedavi:
Meme hassasiyeti ön planda olduğunda bu hassasiyetin fibrokistik hastalık gibi diğer meme hassasiyetine neden olabilecek durumlardan ayrımının yapılması çok önemlidir. PMS'ye bağlı meme hassasiyetinin giderilmesinde memeleri alttan iyi destekleyen bir sütyenin gece gündüz kullanılması, kafein alımının kısıtlanması, sigara içilmemesi çoğu kadın için yeterli olmaktadır. Yağ tüketiminin azaltılması, doktor önerisine göre idrar söktürücü ilaçların ve A, B, E grubu vitaminlerin kullanılması bazı kadınlarda oldukça iyi sonuç verebilmektedir.

Ruhsal Belirtilerin Ön Planda Olması Durumunda Uygulanan Tedavi:
Ruhsal belirtiler basit duygusal dalgalanmalar şeklinde olabileceği gibi, ağır depresyon şeklinde de ortaya çıkabilir. Tedavide antidepresan ilaçlar ve gerekli durumlarda psikiyatrik değerlendirme sonucuna göre daha farklı ilaçlar kullanılabilir.

Belirtileri hafif veya orta şiddette olan kadınlar ilaç kullanmadan, aldıkları çeşitli önlemlerle belirtileri hafifletebilirler:
Durum hakkında bilgi sahibi olunması:
PMS belirtileri olan bir kadın "aklını kaçırmadığını" bilmelidir. Belirtilerin giderek kötüleşmeyeceğini, aksine yaş ilerledikçe azalacağını, olayın hormonlara karşı dokuların bir tür hassas bir cevabı olduğunu, birçok kadında bu belirtilerin olduğunu ve belirtilerin tedavi edilebileceğini bilmek çoğu kadında belirtilerin daha hafif hissedilmesi için yeterlidir.

Gıdalar:
Kafein (kahve, çay, çikolata, kola ve bazı ağrı kesicilerde bulunur) başağrısı ve meme hassasiyeti gibi PMS belirtileri şiddetlendirmektedir. Kafein alımının özellikle belirtilerin olduğu dönemlerde kısıtlanması belirtilerin şiddetini azaltmada oldukça etkili olabilir.
PMS belirtileri olan kadınlar özellikle adet döngüsünün ikinci yarısında (yumurtlama sonrasında) alkole karşı aşırı duyarlılık geliştirirler ve bu dönemde alkol alınması PMS belirtilerinin daha şiddetli hissedilmesine neden olabilir.
Sigarada bulunan madde olan nikotin vücutta su tutan hormonların salgısını uyardığı için sigara azaltılmalı, en iyisi tümüyle bırakılmalıdır.

Egzersiz:
Düzenli egzersiz yapılması PMS belirtilerini hafifletmede etkili bulunmuştur. Bu durum muhtemelen egzersizin beyin endorfin seviyesini artırıcı özelliğine bağlıdır. Endorfin vücudun salgıladığı bir morfin türevidir ve "mutluluk hormonu" olarak da bilinir. Bu maddenin rahatlatıcı, gevşetici özellikleri vardır. Haftada en az üç kez yirmişer dakikalık egzersiz uygulanması ve bu uygulamanın düzenli olarak sürdürülmesi PMS belirtilerinin hafifletilmesinde mutlaka fayda verecektir

Yaşamsal stresin azaltılması:

Gevşeme teknikleri (meditasyon gibi) ve yoga uygulamalarının faydalı olduğu PMS belirtileri yaşayan kadınlar tarafından sıklıkla belirtilmektedir.
Yaşamdan stresi uzaklaştırmak için bilinçli ve istekli olunması ve bu yönde adımlar atılması son derece önemlidir. Bu konuda yardım almak için bir uzmana başvurmak bu konuda atılacak ilk adımdır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
11 Haziran 2012       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Premenstrüel Sendrom
Adet kanaması yaklaşırken kadınların %75'inde değişen hormon düzeylerine bağlı olarak bazı şikayetler ortaya çıkar.Bu kadınların yarısında yakınmalar hafiftir ve kişinin günlük yaşantısını etkilemez. Diğer yarısında ise depresyon da dahil olmak üzere çok daha ciddi şikayetler ortaya çıkar. Premenstrüel şikayetler fizyolojik ya da psikolojik olabilir ve kültürel farklılıklardan etkilenebilir. PMS hem fizyolojik hem de psikolojik olayların bileşkesidir. Çalışmalar değişik kültürlerden gelen kadınlarda farklı şikayetlerin ortaya çıktığını göstermektedir. Uzakdoğulu kadınlarda en sık rastlanılan şikayet ağrı iken gelişmiş batı toplumlarında depresyon en sık karşılaşılan bulgudur. Kişinin sosyal yaşamını olumsuz etkileyen ve her ay görülen yakınmalar kadının kendine olan güvenini yitirmesine dahi neden olabilir.

Fiziksel belirtiler

PMS bulguları veren kadınların hemen hemen hepsinde memelerde hassasiyet ve hafif geçici kilo artışı saptanır.Diğer belirtiler ise sindirim sitemi bozuklukları, baş ağrısı, döküntüler, kas ve eklem ağrıları, halsizlik, diş eti kanamaları, çarpıntı, denge bozuklukları, sıcak basmaları, ses ve kokulara aşırı hassasiyet, ajitasyon, uykusuzluk olarak sayılabilir. Adet kanamasının ağrılı ya da fazla olması yani dismenore PMS olarak değerlendirilmez.


Duygusal belirtiler

Duygusal hipersensitivite PMS de çok sık görülür. depresyondan endişeye ve aşırı sinirliliğe kadar pek çok değişik duygu durumu olabilir. Bazı kadınlarda hafif hafıza kaybı görülebilir. Konsantrasyon bozukluğu PMS'de nadir olmayan bir durumdur. Bazı kadınlarda görülen depresyon hali, huzursuzluk ve gerginlik tablosuna premenstrüel disforik bozukluk (PMDD) adı verilir.


Nedenleri

PMS nedenlerini bulmaya yönelik çalışmalar bu tablonun altında yatan faktörleri tam olarak ortaya koyamamıştır.Ancak bazı teoriler mevcuttur. Ovülasyonu baskılayan bazı hormonların verilmesi halinde PMS belirtilerinde gerileme olmaktadır. Buna göre üreme hormonları PMS'ye neden olabilir, ancak bu rolün ne olduğu açıklanamamıştır. PMS'nin bu hormonlar ile sinirlerde iletimi sağlayan bazı maddelerin ortak hareket etmesi sonucu ortaya çıktığı yönünde güçlü bulgular vardır. En çok suçlanan maddeler GABA ve serotonin adı verilenlerdir. Bazı araştırmacılar ise kalsiyum ve magnezyum dengesindeki bozukluğun PMS tablosuna yol açtığına inanmaktadırlar. Bu iki mineralin vücuttaki dağılımı sinir hücreleri arasındaki iletişimi etkileyerek tabloya neden olabilir. Bu araştırmacılar PMS'li kadınlarda magnezyum eksikliği ya da kalsiyum fazlalığının şikayetleri yarattığını öne sürmektedirler. PMS etiyolojisinde öne sürülen bir diğer neden de stress hormonlarıdır.Bu hormonların fazlalığı şikayetlerin daha yoğun yaşanmasına neden olabilir. PMS etiyolojisinde vücutta salgılanan hemen hemen tüm hormon ve maddeler suçlanmaktadır. Ancak kanıtlanmış bir neden bulunamamıştır.


Kimlerde görülür?

PMS tüm dünyada bütün kültürlerde rastlanılan bir durumdur.Yapılan bir çalışmada kadınların %88'inde değişik düzeylerde PMS bulgularına rastlanmıştır. Yaş arttıkça şikayetlerin şiddeti azalmakta ancak çocuk sayısı ile birlikte şiddet artmaktadır.Annesinde PMS olan kadınlarda da şikayetlere daha sık rastlanmaktadır. PMS bazı hastalıkların da şiddetini arttırabilir. Örneğin migreni olan kadınlarda atakların büyük bir kısmı adet öncesi döneme rastlamaktadır. Yine şeker hastalarında kan şekeri düzeyleri ve insülin ihtiyacı adet öncesi dönemde değişiklikler gösterir. Astım atakları daha sık görülür ve pek çok kronik hastalık alevlenmeler gösterir. Bu dönemde kişinin çevresi ile olan uyumu bozulur işte veya evde ilişkide bulunduğu kişiler ve çocukları ile arası bozulabilir. Ergenlik dönemindeki genç kızlarda intihara olan eğilim artabilir. Yeme bozukluklarına rastlanabilir.


Tanı

PMS tanısı pozitif bulgulara dayanmaz. Tanı için en güvenilir yol 2-3 ay süre ile şikayetleri kaydetmek ve şiddetlerini skorlamaktır. Şikayetler fiziksel ve ruhsal olarak ayrılmalı ve ne zaman başlayıp ne zaman bittiği düzenli şekil de kaydedilmelidir.


Tedavi

PMS nedeni tam olarak bilinmediği için tedavisi de kesin değildir. Bu konuda çok değişik tedavi yaklaşımları mevcuttur.


Diet: Azar azar ve sık sık yemek yemenin şikayetleri azalttığı yönünde raporlar vardır.Adet öncesi dönemde taze meyve ve sebze tüketilmesi, kırmızı et ve donmuş yağlardan uzak durulması, içinde katkı maddesi içeren besinlerin tüketilmemesi bazen yararlı olabilmektedir. Aynı şekilde kafein ve alkol tüketiminin azaltılması da faydalı olabilmektedir.

Egzersiz: yapılan bir çalışmada egzersiz yapmayan kadınlarda PMS'ye daha sık rastlandığı bulunmuştur. Her gün yapılan 30 dakikalık bir yürüyüş yararlı olabilir.

Kalsiyum ve Magnezyum: Günlük 1200 mg kalsiyum alımının 3 ay sonunda şikayetleri yarı yarıya azalttığını bildiren bir çalışma vardır. Bazı kadınlarda ise magnezyum desteğinden fayda sağlanmıştır. Ancak bu konuda kesin bulgular henüz yoktur.


Vitaminler: A, E ve B6 vitaminlerinin PMS'ye neden olduğu ileri sürülmüş olsa da kesin olarak kanıtlanmış bir bulgu yoktur.


Diğer tedavi seçenekleri arasında seratonin metabolizması ile ilgili ilaçlar, hormon ilaçları, antidepresan ve anksiyete gibi psikiyatrik ilaçlar, idrar söktürücüler, erkeklik hormonları sayılabilir ancak bunlardan hiçbirinin kesinleşmiş faydası yoktur.


Diğer nadir tedavi yaklaşımları arasında ise psikoterapi ve akupunktur bulunur.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
18 Haziran 2013       Mesaj #5
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Adet Öncesi Sendromu
MsXLabs.org

7c18db46522c61f5 400x300

Adet Öncesi Sendromu (AÖS) denen bu durumun teşhis ve tedavisi aslında çok basit. Adet Öncesi Sendromu (AÖS) genellikle 25 ila 35 yaşlarında kendini göstermeye başlar ve her adet öncesi dönemde kendini tekrarlar. Belirtileri oldukça şiddetli olan kadınlar aynı zamanda Adet Öncesi Duygusal Bozukluk (AÖDB) olarak nitelenen durumu da yaşarlar. Hem AÖS'de hem de AÖDB'de belirtiler, adetin başlamasıyla belirgin bir şekilde azalır.
Adet gören kadınların %85'i hayatlarında bir defadan fazla olmak üzere adet öncesi sendromunu yaşadıklarını belirtirken, %2 ila %10'u ise kapasitelerini azaltan ve günlük yaşamlarını etkileyen belirtilerden şikayet ederler. AÖS'nun 200'den fazla belirtisi olduğu ileri sürülse de; aşırı duyarlılık, gerilim ve duygusal bozukluk en sık görülen ve en fazla etkiyi yapan belirtilerdir.

Adet Öncesi Sendromunun belirtileri


AÖS'nun belirtilerini üçe ayırmak mümkün. Davranışsal, psikolojik ve fiziksel.

Davranışsal belirtiler:


Yorgunluk, uykusuzluk, baş dönmesi, cinsel ilgide değişiklik, aşırı yeme veya bazı yemekleri aşırı isteme.

Psikolojik belirtiler:

Öfke nöbetleri, depresif ruh hali, ağlama, anksiyete, gerginlik, ruh hali değişkenliği, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, huzursuzluk, yalnızlık hissi, özgüven eksikliği.

Fiziksel belirtiler:

Baş ağrısı, göğüslerde duyarlılık ve şişme, sırt ağrısı, karın ağrısı ve şişme, kilo alımı, su tutma, mide bulantısı, kas ve eklem ağrısı.

AÖS'nun nedenleri


Nedenleri henüz bilinmemekte beraber, karmaşık ve pek çok faktöre dayalı olabilir. Hormonların bu konudaki etkileri çok açık değil. Ancak yumurtlama baskılandığında belirtilerde düzelme olduğu da görüldü.
Hormon seviyelerindeki değişikliklerin serotonin gibi merkezi nörotransmitterleri etkilemesi mümkün. Ancak cinsel hormon seviyelerinin dalgalanması AÖS'li kadınlarda normaldir. Bazı kanıtlar, bu bozukluğun, altyapısında serotonin problemi olan kadınların progesterona karşı artmış hassasiyetiyle ilişkisi olduğunu gösterdi. Ama bu mekanizma tüm vakaları açıklayamaz. Çünkü bazı hastalar SSRI grubu antidepresan ilaçlarla tedaviye cevap vermez. Linoleic asidin prostaglandin öncü maddelerine dönüştürülememesi ile ilgili olarak yaşanan prostaglandin problemleri AÖS ile bağlantılı olabilir. Genetik faktörler de AÖS'nin gelişmesinde rol oynayabilir. Çünkü her iki kardeşte de AÖS'nin görülmesi durumu tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre iki kat fazladır.

AÖS teşhisi


Amerikan Kadın Doğum ve Jinekoloji Derneğinin (ACOG), aşağıda yer alan teşhis kriterlerinin kullanılmasını önerilir. Ağır duygusal bozukluk belirtileri ve belirgin fonksiyon bozukluklarından şikayetçi olan hastalar ise AÖDB kriterleri ile değerlendirilebilir.

Adet Öncesi Duygusal Bozukluk (AÖDB) teşhis kriterleri:


1. Kriter: Bir önceki yılın adetlerinde, luteal fazın(yumurtlamadan sonraki dönem) son haftasında aşağıda yer alan belirtilerin en az 5 tanesi (belirtilerden en az bir tanesi 1 - 2 - 3 - 4 nolu kriterlerden biri olmak üzere) görülmüş, bu belirtiler foliküler fazın(yumurtlamadan önceki dönem) başlamasıyla azalmış ve adetin başlangıcını takip eden 1 hafta içerisindeyse yok oldu.
Depresif ruh hali, umutsuzluk hissi ve kendini hor görücü düşünceler
Belirgin anksiyete, gerilim ve "sınırda olma" hissi
Belirgin duygu durum dalgalanmaları (aniden üzgün hissetme, ağlama veya reddedilmeye karşı aşırı tepki)
Belirgin ve sürekli öfke ve ilişkilerde artan çatışmalar
Rutin aktivitelere ilgi kaybı (okul, iş, arkadaşlar, hobiler)
Konsantre olmakta güçlük çekildiği konusunda şahsi (sübjektif) görüş
Uyuşukluk, çabuk yorulma ve belirgin enerji kaybı
Belirgin iştah değişiklikler,çok yeme veya belirli yiyecekleri canı çekme
Aşırı uyuma veya uykusuzluk
Ezilmişlik veya kontrol kaybı konusunda kişisel (sübjektif) görüş
Diğer fiziksel belirtiler (örneğin göğüslerde şişme veya hassasiyet, baş ağrıları, eklem veya kas ağrıları, şişme hissi veya kilo alımı)
Not: Adet gören kadınlarda; "luteal faz" yumurtlama ve adet başlangıcı arasında geçen süreyi ifade ederken, "foliküler faz" ise adetlerle başlar. Adet görmeyen kadınlardaysa (histerektomi geçiren kadınlarda) luteal ve foliküler fazın tespit edilmesi için hormon seviyelerinin takibi gerekebilir.


2. Kriter:
Rahatsızlık iş/okul hayatını veya diğer günlük sosyal ilişki veya aktiviteleri etkiler. (örn: sosyal aktivitelerden kaçınma, üretkenlikte veya iş/okul performansında azalma)


3. Kriter:
Rahatsızlık ve sıkıntılar; önemli depresyon, panik bozukluk, distimik bozukluklar veya kişilik bozukluğu gibi başka bir bozukluk nedeniyle ağırlaşmaz.

1., 2. ve 3. kriterler an az iki ay üst üstte günlük değerlendirmeler vasıtasıyla onaylanmalı.
AÖS ve AÖDB ancak çeşitli fiziksel ve psikolojik bozuklukların ekarte edilmesi sonrasında teşhis edilebilir. AÖS ayrıca günlük yaşantıyı etkilemeyen ve doğal yumurtlama sürecinde yaşanan basit adet öncesi belirtilerinden ayırt edilmelidir (örn: şişme ve göğüs hassasiyeti). AÖS teşhisinin doğrulanması için üç kriterin varlığı çok önemlidir: bu belirtilerin yalnızca adetin luteal fazında olmak üzere belirtilerin sürekli ve tekrarlı olarak yaşanması, fonksiyonları kısıtlayıcı olması ve yaşamı etkilemesi.
AÖS veya AÖDB'den şüphelenildiğinde, hastaların ardarda birkaç ay için günlük belirtileri takip etmeleri istenir. Bu günlük takip yardımıyla dönemsel belirtilerin değişkenliği takip edilebileceği gibi bazı kadınların luteal olmayan belirtileri olduğu da saptanabilir.

AÖS tedavisi


AÖS tedavisinin amacı; belirtilerin iyileştirilmesi veya ortadan kaldırılmasını sağlamak. Görülen belirtilerin, aktiviteler ve ilişkiler konusundaki etkilerini azalmak ve tedavinin yan etkilerinin en düşük seviyede tutmak. Her ne kadar birçok tedavi seçeneği mevcut olsa da, bunlardan pek azının etkinliği kontrollü deneylerle kanıtlandı.
Başlangıçta tüm AÖS'li hastalar ilaç içermeyen bir tedavi ile sürece başlamalı. İlaç tedavisi ancak inatçı AÖS belirtileri olan hastalarda ve AÖDB kriterlerine uyan hastalarda düşünülebilir.
Cerrahi tedavi (genel olarak rahim ve yumurtalıkların alınması) uygulaması ise tartışmalı bir konu. Çünkü geri dönüşsüz bir uygulamadır ve beraberinde bazı riskleri getirir. Cerrahi tedavi ancak diğer tedavilere cevap vermeyen ve bu tür bir ameliyat kararının verilmesini destekleyecek diğer jinekolojik bulguları olan hastalarda uygulanabilir.

İlaç içermeyen ( farmakolojik olmayan ) tedavi


AÖS'nin ilaç içermeyen tedavisinin içeriği hasta eğitimi, destekleyici terapi ve davranış değişiklerinin önerilmesini kapsar. AÖS'nin biyolojik dayanakları ve belirtileri konusunda eğitim almış kadınların belirtilerden daha az etkilendikleri ve daha az kaygı yaşadıkları gözlemlendi.
Günlük Belirtiler tablosunun kullanılması hastaların, belirtileri kontrol edebilmek için bazı davranışsal veya yaşamsal değişiklikleri planlayabilmelerini sağlar.
Uykusuzluk veya aşırı uyku şeklinde kendini gösteren uyku problemleri, AÖS'li kadınla sıklıkla görülür. Özellikle luteal fazda olmak üzere düzenli yatma ve kalkma saatlerinin sağlanması önerilir.
-Tuz kullanımının kısıtlanması özellikle sıvı tutulumu, şişme ve göğüs şişkinliği belirtilerinin azalmasını sağlar.
-Kafeinin adet öncesi gerginlik/hassasiyet ve uykusuzluk ile ilişkisi dolayısıyla bu dönemde kafein alımının kısıtlanması önemli.
-Ağır olmayan aerobik/yoga egzersizlerinin yapılması da ağrı şikayetlerinin azalmasını sağlar.
-AÖS şikayeti olan hastalarda diyet desteği açısından vitaminler (A, E ve B6), magnezyum, multivitamin/mineral takviyeleri ve çuhaçiçeği yağı (primrose oil) kullanımının etkinliği değerlendirilrdi. E vitamini, minimum zarar vermesi, antioksidan etkisi ve olumlu deney sonuçları nedeniyle AÖS'nin potansiyel tedavi araçları arasında yer alır. A ve B vitamini ile yapılan deneyler ise aynı bulguları yeterli derecede desteklemedi.
-1200mg/günlük dozlarda kalsiyum karbonat alımının şişme belirtilerin düzeltmesine yardımcı olduğu deneylerde gözlemlendi. ACOG kalsiyum alımını önerirken, magnezyum desteğini önermez.
Bir prostaglandin öncüsü olan çuhaçiçeği yağının etkileri, bazı kadınların göğüs hassasiyetine iyi geldiği konusundaki bildirimlerine karşın bu görüş henüz deneylerle desteklenmedi.

İlaç tedavisi


İlaç tedavisine karar verilmeden önce diğer yöntemler en az 3 ay süreyle denenmiş olmalı. Belirtilerin tatmin edici seviyede iyileşmemesi durumunda ilaç tedavisi düşünülür. Tedavi hastanın ihtiyaçları ve diğer tıbbi koşulları göz önünde bulundurularak kişiye özel olarak hazırlanır.

Reçetesiz İlaçlar:


Reçetesiz satılan ilaçların çoğu orta kuvvetli diüretikleri(idrar sökücü ilaçlar), prostaglandin inhitibörlerini ve antihistaminik tedavilerini içerir. Ancak bu ilaçların kombine olarak kullanımında doktor tavsiyesi mutlaka alınmalı. Çünkü bu gibi durumlarda bazı etken maddelerin az bazılarının ise aşırı dozda alımı söz konusu olabilir. Eğer hasta reçetesiz ilaçlar kullanılacaksa, tek etken madde içeren bir ürünün seçilmesi (örneğin: vitamin veya ağrı kesici) tercih edilmeli.

Psikotropik İlaçlar:


Serotoninin AÖS ve AÖDB üzerindeki etkileri nedeniyle SSRI grubu antidepresan ilaçları şiddetli AÖS veya AÖDB kapsamına giren hastalarda kullanılması düşünülebilir. Ancak yine doktor bu ilaçların yan etkileri olan uykusuzluk, halsizlik, baş dönmesi, baş ağrısı ve cinsel fonksiyon bozukluğu gibi faktörleri de göz önünde bulundurarak karar verecektir.
Anksiyolitik ilaçların kullanımı bağımlılık yapma riskleri nedeniyle tercih edilmemeli. Diğer psikotropik ilaçların (örn: bupropion,trisiklik antidepresanlar ve lithum) da bazı olumlu etkileri gözlemlenmesine karşın yararlarıyla karşılaştırıldıklarında ağır basabilen yan etkileri nedeniyle tercih edilmemeli.


Diüretikler:


Spironolactone (Aldactone) steroid hormonlarına benzeyen bir aldosteron antagonisti olup, göğüs hassasiyeti ve sıvı tutulumu gibi AÖS etkilerini gidermekte etkili olan tek diüretik tipidir.


Prostaglandin Inhibitörleri:

Nonsteroid anti-inflammatuar ilaçlar dismenore tedavisinde oldukça etkili olmaktadır. (örn:naproksen sodyum). Özellikle naproksen sodyum fiziksel sıkıntıları rahatlatmakta ve baş ağrısını gidermektedir; ancak yine doktor tarafından hastanın gastrointestinal problemleri olması durumunda dikkatle kullanılmalıdır.


Adet Döngüsünü Değiştirmek Üzere Kullanılan İlaçlar:


Gonadotropin-salgılayıcı hormonlar, östrojen ve progesteron kullanımının AÖS ve AÖDB üzerinde etkileri araştırılmıştır ancak faydaları kısıtlıdır.


Oral kontraseptif kullanımı:


AÖS tedavisinde sıklıkla kullanılmasına karşın etkilerinin sürekli olduğu konusunda yeterli delil yok. Faydaları içerdiği östrojen bileşeni nedeniyle olabileceği için monofazik ilaçların kullanımı en doğru seçim olur.

Kontraseptifler(doğum kontrol hapları) şişme, baş ağrısı, karın ağrısı ve göğüs hassasiyeti gibi etkileri azaltırken bazı etkileri de arttırabilirler. Hastalardan gelen geri bildirimler, bu ilaçları kullanan hastaları daha az fiziksel yakınmaları olduğunu gösterdi. Ancak bu ilaçların ruh hali üzerinde pozitif etkisi yok.

Sentetik progesteron benzeri ilaçlar (örn: medroxyprogesteron asetat):


Geçmişte progesteronun kulanımının daha yaygın olduğunu görürüz. Çelişkili olarak bazı kanıtlar progesteronun AÖS'nin bazı fiziksel ve psikolojik etkilerine sebep olduğunu gösterir. Progesteron kullanımı genel olarak karın şişmesi ve ağrısı, bulantı, göğüs ağrısı ve adet düzensizlikleri için kullanılır. Ancak 14 kontrollü deneyde progesteronun belirtileri azaltıcı bir etkisi ispatlanamadı.

Dr. Senai AKSOY


Kaynak: ART Tıp Merkezi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

10 Şubat 2016 / Ziyaretçi Soru-Cevap
28 Mart 2009 / HipHopRocK Tıp Bilimleri
4 Mayıs 2008 / Pollyanna Tıp Bilimleri
3 Nisan 2009 / HipHopRocK Tıp Bilimleri