Arama

Kadın ve Erkek

Güncelleme: 1 Ekim 2016 Gösterim: 206.006 Cevap: 214
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Aralık 2005       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kadın ve Erkek

Sponsorlu Bağlantılar
Kadınlar ve Erkekler arasında süre giden çekişme tarihin en eski hikayesi. Bu bölümde amacımız biraz ciddiyet, biraz espri ile karşı cins ile yaşadığımız sorunları, bulduğumuz çözümleri ve düşüncelerimizi paylaşmak.

Bu konuda tecrübelerinizi ve düşüncelerinizi paylaşmak isterseniz bize yazın. Okuduğunuz yayınlara puan vermeyi unutmayın!

İyi eğlenceler.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Aralık 2005       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Benim düşüncem her ikiside yani kadın ve erkekler ne istediğini bilmeyen varlıklardır fazla ilgi sıkar ilgi göstermezsin sen beni sevmiyorsun olur yani ne yaparlarsa yapsınlar birbirlerini memnun edemezler.kadın erkeksiz erkekte kadınsız yapapaz aslında dedikleri gibi ne senle nede sensiz hayat her zaman bir yolunu bulur ve onları bir araya getirir ilk başta çok memnunlardır her şey harikadır ama sonra erkek kadının isteklerini yerine getirmez kadın isteme yoluna gider bu seferde kadın çok konuşuyor durumuna düşer ama bilmiyorki onu bu hale getiren kendidir aslında benim yazacalkarım çok fazla aslında ama diğer akadaşların düşüncelerini merak ediyorum şimdilik bu kadar bu konu için sağolSmiley32
Sponsorlu Bağlantılar
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
23 Aralık 2005       Mesaj #3
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
TAKMA İSİMLER:
Başak, Ayşe, Zeynep ve Özlem birlikte yemeğe çıktıklarında birbirlerine Başak, Ayşe, Zeynep ve Özlem diye hitap ederler. Ama eğer yemeğe çıkanlar Kerim, Ozan, Cenk ve Emre ise birbirlerine; "Taş kafa", "Godzilla", "Armut" ve "Sibop" dediklerini fark edersiniz.

DIŞARDA YEMEK:
Hesap geldiğinde Kerim, Ozan, Cenk ve Emre, 5'er milyon koyarlar (hesap 15 milyon tutmuşsa bile). Kimse para üstü istemez. Kizlarsa hesap makinalarını çıkarırlar.
BANYOLAR:
Bir erkeğin banyosunda beş temel ihtiyaç malzemesi vardır: Dişfirçası, traş kremi, traş makinasi, sabun ve bir otelden yürütülmüş bir havlu. Bir kadının banyodaki temel ihtiyaç malzemeleri sayısı ise ortalama 437'dir. Bir erkek bunların çoğunun adını bile bilmez.
ALIŞVERİŞ:
Kadın, ihtiyaç duyduğu şeylerin bir listesini çıkarır ve sadece bunları satın alır. Erkekse buzdolabında yarım bir limon ve bir şişe soda kalana kadar bekler. Markete gittiğindeyse güzel görünen her şeyi alır.
AYAKKABILAR:
Kadın ise giderken üzerine Yargıcı'dan aldığı takımını, ayaklarına da Reebok ayakkabılarını geçirir. İş ayakkabılarını ise bir Marks&Spencer torbasına koyar. İşyerine geldiğinde ayakkabılarını değiştirir. Beş dakika sonra o topuklu ayakkabılardan da kurtulur. Nasıl olsa masanın altından bir şey gözükmez. Bir erkek ise aynı ayakkabıları bir ay boyunca giyer.
KEDİLER:
Kadınlar kedileri sever. Erkekler kedileri sevdiklerini söylerler ve etrafta kadın yoksa onları tekmelerler.
GİYİM KUŞAM:
Bir kadın alişverişe giderken, çiçekleri sularken, çöpü boşaltırken, telefona cevap verirken, kitap okurken, mail alıirken bile giyimine dikkat eder. Bir erkekse sadece düğünlerde iyi giyinir.
ÇAMAŞIR:
Bir kadın iki günde bir çamaşır yıkar. Bir erkek ancak giyecek birşeyi kalmadığında çamaşırlarını makineye atar.
ÇOCUKLAR:
Bir kadın çocukları hakkında her şeyi bilir; disçi randevularını, maç tarihlerini, arkadaşlarını, en sevdiği yiyecekleri, gizli korkularını, umutlarını ve hayallerini... Bir erkekse evin içinde kısa boylu birilerinin dolaştığını hayal meyal hatırla
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Aralık 2005       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir kadını tanımak...

Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük şımarıklıkları, korkuları, şaşkınlıkları, hayal kırıklıkları,aşkları, terkedilişleri, başarıları, başarısızlıkları, kurnazıkları, saflıkları, küçük yalanlari, büyük itirafları, kocaman yürekleri ile kendi olmaya çalışan kadınları tanımak...
Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Bir kadını tanımaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuğa çıkmaktır.
Dört mevsimi bir yürekte buluşturur, bu yüzden de sürekli şaşırtırlar. Sürprizlerin ardı arkası kesilmez. Zordur anlamak onları. Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekasını hatırlatanları sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, sürprizlere hazırlıklı olanları bir de. Sahra'da çöl fırtınası koparıp ardından güneş olup ısıtabilirler.
Kadın hem yaman bir aşk avcısı, hem de engebeli yollarda koşmaktan bitap aşk yorgunudur. Mücadele eder, kızar, bağırır ama hep sever. Bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen... Yüregini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadınlar gibi.. Şimdi bir düşünün, kaç kadını değil bir kadını tanıyabildiniz mi bugüne degin...
vilalp - avatarı
vilalp
Ziyaretçi
23 Aralık 2005       Mesaj #5
vilalp - avatarı
Ziyaretçi
Kadınlar her zaman açıktır bence.Ne istedıklerını bılırler ve açıkça soylerler
AMA Erkekler tam tersi anlaşılmaz.Ne istedıklerını, nelere kırıldıklarını, nelere sevıneceklerını acık acık soylemezler beklerler acıklamadan da kadın anlasın
Tamam kadın akıllı anlar sevdıgı erkegını ama nıye boşa zaman gecsın
Erkekler açık olun lutfen kı sızı anlamakla, çozmekle ugrasmaktansa zamanımızı
daha guzel anlar yasamak ıcın kullanalımMsn Wink
amazonsu - avatarı
amazonsu
Ziyaretçi
28 Aralık 2005       Mesaj #6
amazonsu - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
HerCahi adlı kullanıcıdan alıntı

Saygıdeğer "amazonsu" ben bunları çoktan aşmışımdır :.. sadece şaka mahiyetinde mesaj vermek istedim ( diğer mesajlarımdaki öğütler haricinde) ama sizin bu mesajdan rahatsız olduğunuzu gözlemledim:...o yüzden üstüme alınmamakla birlikte bir dahaki sefer eleştiri dozunuzu yerinde tutmanız dileğimi tekrarlarım :..sitemizin ne denli demokratik düzeyde olduğunu göstermem açısından mesajınızı silmiyorum :..tekrarında yetkimi kullanacağımdan asla şüpheye düşmeyiniz > saygılar

Saygıdeğer HerCahi inanın ki bende tamamen şaka mahiyetinde cevap yazdım
Ama belli ki siz bunu gayet ciddiye almışınız hatta hafiften bir tehdit sezdim yazınızda,şaka kaldıramayan bir yapıya sahip olduğunuzu düşüneceğim nerdeyse
Bu kadar alınmanıza gerek yok benceMsn Wink
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
28 Aralık 2005       Mesaj #7
NihLe - avatarı
Ziyaretçi

Öperseniz beyefendi değilsinizdir,
Öpmezseniz adam değilsiniz.

İltifat edersiniz 'yalan' der
Etmezseniz bırakır gider.

Her isteğine 'evet' derseniz karaktersiz olursunuz
Karşı çıkarsanız anlayışsız.

Çok yanına giderseniz 'sıkıldım' der
Az giderseniz küser.

İyi giyinirseniz 'capkınsın' der
Dikkat etmezseniz zevksizlikle suçlar.

Kıskanırsınız 'huyun kötü' der
Kıskanmazsınız 'sevmiyorsun' der.

Siz bir dakika geç kalın kıyamet kopar
Kendisi bir saat gecikirse, bunda ne var.

Arkadaşınızla buluşursunuz, adı ihmal olur
O buluşur "Bizim kızlar" olur.

Siz başka kadına bakacak olsanız gözleriniz oyulur
başka bir adam ona baktığında adı 'hayranlık' konur.

Konuştuğunuz anda dinlemenizi ister
Dinlediğiniz anda "Neden konuşmuyorsun?" der

Kısacası...
Sade ama çok karışık.
Zayıf gibi ama çok güçlü.
Akıl karıştıran ama hayranlık uyandıran.
İnsani çıldırtan
Ama mükemmel!

Çok güzelse nadiren sadık,
Çok sadıksa da nadiren güzel
BERRİN - avatarı
BERRİN
Ziyaretçi
29 Aralık 2005       Mesaj #8
BERRİN - avatarı
Ziyaretçi
Evet kadın: Güçlüdür, Sevgilidir,Yalnızdır,Çılgındır,Hayattır...Bu başlıklar attında kadın çok güzel anlatılmış demekki kadın herşeydir nemutlu kadınlara ve o kadınlara sahip olan erkeklere diyorum ben.......
emineka - avatarı
emineka
Ziyaretçi
29 Aralık 2005       Mesaj #9
emineka - avatarı
Ziyaretçi

Kadın-erkek ilişkisi gibi “pır-pır”larla başlayıp, heyecanlarla devam eden ve artan coşkularla beslenen bir konunun alt başlığı haline gelen şiddetten sözediyorum.
Duymak istiyorum. Etraftan, çevreden. Bir ilişkide de şiddet yaşanmamış olsun. Şart değil fiziksel olanı. Bu şiddet denen zıkkımın türlü türlüsü var. Psikolojik şiddet, cinsel şiddet, hepsi.
Kadına yönelik şiddet ise her üçünü de barındırdığı için, belki de, hiçbir zaman toplumsal ve kişisel gündemlerden düşmeyen bir konu.
Sansürsüz’e yazdığım ilk yazıda Fistanlı Bağdegül ile Abuzer’in karakol hikayelerini yazmıştım. Hani çiftin ifadelerini alan polis memurunun arkasında bir afiş vardı. “Makyaj yapan her kadın bu isteyerek yapmıyordur” diyen. Yani bir kadının dayak izlerini kapatmaya çalıştığı vurgusu olan.
Son günlerde toplumun yakından tanıdığı isimlerle ilgili dayak olaylarını öğreniyoruz. Manken Deniz Akkaya attı ilk adımı, devamı çorap söküğü gibi geldi. Aslında açıklananlar buzdağının ucu da değil, buzdağının ucunun tepesindeki kar taneleri şimdilik. Bana kalırsa, herkes anlatmalı. Paylaşmalı. Toplumsal bir gerçek bu, hemen her kadın en az bir kez şiddete maruz kalıyor. Üstelik hakettiğini düşündüğü partneri (eşi, sevgilisi vs.) tarafından uygulanıyor bu şiddet.
Çocuklukta evde başlıyor, evlilik öncesi ilişkilerde tek tük sertliklerle devam ediyor ve evlilik imzası atıldıktan sonra “mal bulmuş mağribi” postuna bürünen erkek, psikolojik, cinsel ve fiziksel şiddeti uygulamaktan kaçınmıyor.
Mazeret de, ilgili kişiler toplumun hangi kesiminden olursa olsun, o kadar benzer ki...
Aklıma gazete küpürları geliyor. Bir tanesi zihnime kazındı sanki. Bir komiser, emniyet müdürü. Karısını dövüyor. Kadın şikayetçi oluyor. Sonra gazeteciler vs olay iyice büyüyünce kadın şikayetini geri çekiyor, üstüne üstelik gazetecileri olayı “fazla deşmemeleri konusunda.”
Uyarıyor. Kocası olan üst düzey polis ise, kadının psikolojik zorunları olduğundan bahsederek, kendisini “hasta kadının elinde mağdur olmuş adam” rolüne sokuyor.
Benzeri bir hikaye yine tanıdık bir isimden geliyor. Zeynep Tokuş, Türkiye eski güzellerinden. Alp Nuhoğlu adında bir beyefendiyle evli, gazete sütunlarından öğrendiğimiz kadarıyla. Kavga ediyorlar, cep telefonları atılıyor, dayaklar başlıyor iddialara göre. Şikayetçi oluyor Tokuş ve kocanın iddiası aynı: “Psikolojik sorunları var, depresyonda!”
Abuzer de, Bağdegül’ü suçlarken aynı noktadaydı: “Psikolojik sorunları var, depresyon.”
Olayın tek açıklaması yok tabi! Olsa hep bir ağızdan bağırırdık: “Mazeretim var, asabiyim ben!” Ya da “Depresyondayım!”
Şiddet nasıl başlıyor?
Kadının yaptığı işi, kimliklerini sorgulamak ve aşağılamakla başlıyor. Buna mutfakta pişen pilavı tam kıvamında yapmayı beceremeyen Raziye de, bir finans şirketinde yönetici olarak çalışmasına karşın her saat başı eşinden beceriksizlik uyarıları alan Mehtap da, zengin eşinin kendisine sağladığı imkanları kullanıp evde yan gelip yatmaktansa, toplumsal rolünü yakalamaya çalışan mimar Tuğçe de tanıktır. Kadının ağırlığının altında ezilen erkek, ki bu ağırlık profesyonel olabilir, kişilik anlamında olabilir, pazularını çalıştırıyor. Bu aslında
Çalışan bekar kadınların kendi aralarında çok sık tekrarladıkları bence doğru bir repliktir: “Bazı kadınlar, bazı erkeklere bir beden büyük gelir ve taşıyamazlar.”
“Sen hiçsin” mesajı o kadar derine işlemeye başlıyor ki, sudan bir bahaneden kavga çıkarılıp, önemli bir kişiye verilecek bir iş yemeği öncesi gözkapağının altı mosmor ediliyor. Sonra oraya pansuman yapma çabası gibi trajikomik bir sahnede erkek gözyaşı döküyor. İşte orada icat edenin eli dert görmeyesi “fondöten” devreye giriyor. Kat kat yapılan makyaj sonucu, “yüzdeki iz kapanıyor ama gözdeki kırıklığın izini kapatmaya yetmiyor” hiçbir kozmetiğin gücü!!!
Kadın, şık bir şekilde oradadır. En yakınında oturan kişi bir gariplik olduğunu sezmiştir. Ona da inanılmadığı biline biline bir yalan uydurulur ve tüm gece fondötenin altında gizlenen kırık bir yüreğin acısı altında sürer gider. Beyler, eğer sıkı bir makyaj yapmış ancak gözlerini derin kuyulardan çıkaramayan bir kadın görürseniz bilin ki, içinden o anda bir hemcinsinize lanet okumakta.
Hatta bazı anlarda sakatlıklar oluyor. Ölümler yaşanıyor.
Bunlara kendi yaşadığım ülkedeki, Fransa’daki Türkler arasından örnekler verecek olursam ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
Öncelikle Fransa’daki Türkler arasında suç işleme oranı genelde düşük. Bunun altını çizmeli. Ve onun ardından da tabloya gözatmalı:
Paris çevresinde yeralan 40 cezaevinde 123 Türk vatandaşı bulunuyor.
Bu 123 kişinin 65’i mahkum edilmiş durumda ve ve 58’i ise henüz mahkum edilmemekle beraber tutuklu durumda. Mahkum olanların yüzde 71’inin yani 46 kişinin kriminel suçlar nedeniyle mahkum. 3 Türk vatandaşı pedofili suçu nedeniyle ceza almış durumda bulunuyor.
Mahkum olanların yüzde 60’ı yani 35 kişi de aile içi suçlar nedeniyle ceza aldılar.
Bunlar arasında töre cinayetleri, cinayete teşebbüs vakaları yer alıyor. Aile içi davalar arasında, eşini kendisine tecavüz ettiği iddiasıyla şikayet eden Türk kadınlarından, ailesini Türkiye’de bırakıp Fransa’ya çalışmaya gelen Türk işçilerinin burada arkadaşlık kurduğu kadın arkadaşlarının kıskançlık krizleri sonucu yine tecavüz suçlamasıyla ihbar etmeleri bulunuyor.
“Örneğin sabah eşi kendisine para bırakmadı. Kadın karakola gidip, eşinin kendisine tecavüz ettiğini iddia ederek şikayetçi olur. Böyle vakalar var. Ya da bazı vatandaşlarımız çalışmak amacıyla buraya geliyor. Ailesi ise Türkiye’de. Burada yeni bir ilişkiye başlıyor. Ancak aile birleşimi ile ailesini getirmeye kalktığında, buradaki sevgilisi kıskanıyor ve polise gidip şikayetçi oluyor.” Böyle örnekleri de var, yurdum insanının.

Kadınla erkeği, gözdeki morluğa götüren yolculuk nasıl başlar?
Bir kısmı zorla ya da görücü usülüyle olsa da büyük kısmı severek biraraya gelir. Bunların bir bölümü gerçekten aşık da olur.
Aşk, kadınla erkeğin içlerinde ayrı ayrı akan nehirlerinin aynı çağlayanda buluşmasıdır. Bir heyecanı yakalaması, bir ilişkiye başlaması dünyanın gizli bir anahtarı varsa eğer bir yerlerde, onu sıkı sıkı kavramalarıdır. Bu heyecan o kadar seyrek çıkar ki insanın karşısına, yakalandığı anda peşinden gitmek gerekir. Öyle, her köşebaşında sunulmaz size bu heyecan. (Bkz. Kaç kırlangıç kovaladınız? Öyküsü.)
Aşka ömür biçildi madem “bilirkişilerce”, biz de aksini ispat edemediğimize göre, bir süre sonra aşkın bitişi kaçınılmaz hale gelir. “O benim aşkımdı” fikri bir süre daha götürür ilişkiyi. Eğer sonunda bir şeylere dönüştürememişseniz o birlikteliği, işte o anda ilişkinin “kaktüs devri” başlar ve karabasanlar basar heryanı!
Saygı ve sevgi üretilememişse ya da varolanı tüketilmişse, ilişkinin kaktüs devri, ya psikolojik, ya fiziksel ya da cinsel şiddet mevsimine girer, çoğu zaman kaçınılmaz olarak.
Biliyorum ki, bu satırları yazarken bir yerlerde bir kadına bir bıçak saplandı, bir kadına bir tekme atıldı, bir küfür savruldu. İçime akşam akşam çöken sıkıntının nedeni bu olsa gerek. Aşkın gül devrinden, kaktüs devrine evrimini anlatacaktım oysa. Belki de bilinçaltımda bir şey daha var. Yine biliyorum ki, şiddetin tek hedefi kadın değil. Ama bugün anlatmak istediğim konu buydu.





KADIN-ERKEK İLETİŞİMİNDE DENGE

KUR'AN'DA AŞK VE SEVGİYE BAKIŞ

"Hubb"(sevme) kelimesi Kur'an'da 9 yerde geçmektedir. Bu ayetlerden yola çıkarak sevgi-aşk konusunu şu şekilde tasnif edebi liriz:

Allah Sevgisi-Aşkı:

"İnsanlardan bazısı Allah’tan başka şeyleri O'na denk tutar da onları Allah sever gibi sever!

İman edenlerin Allah'a olan sevgi-aşkları ise onlarınkinden çok daha şiddetlidir-fazladır" (2/165).

Sevgi-aşk çeşitleri:

Kadın sevgisi, evlat sevgisi, mal-mülk-para sevgisi:

"İnsanlara şu şehevânî duygular tezyin edildi: kadın sevgisi, evlat sevgisi, yığınla altın gümüş sevgisi, at sevgisi, hayvan sevgi si, ekin sevgisi. Aslında bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Güzel sonuç ise Allah katında olandır!" (3/14).

Beşerî sevgi-aşk:

"Şehirdeki bazı kadınlar dedi ki: Azizin karısı (Züleyha) delikanlının nefsini arzulamış, onun sevgisi kalbini yakıp kavurmuş Gö rüyoruz ki kadın sapıtmış-çıldırmış!" (12/30).

Hayır sevgisi-aşkı:

"Düşküne, yetime ve esire sevgi dolu yürekleriyle, severek (veya nefisleri adına malı sevdikleri halde) yedirirler" (76/8)

"Gerçek iyilik, mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, kölelere vermek tir" (2/177).

Mal sevgisi-aşkı:

"Malı, yığmacasına aşırı seviyorsunuz!" (89/20) "Hayır sevgisine (mala) aşırı derecede-şiddetle düşkündür! (100/8).

Dünyalık sevgisinin hedefi:

"Ben hayır (mal-dünyalık) sevgisini Rabbimi anmak için istiyorum!" (38/32).

"Ehabbe" (Sever) fiilinde ve türevlerinde de şu anlamları buluyoruz

Allah'ın sevdikleri:

Tövbe edenler, temizlenenler: (9/108; 2/222), Muhsinler: (2/195; 3/134,148; 5/13), Muttakiler: (3/76; 9/4,7), Sabredenler: (3/146), Tevekkül edenler: (3/159), Adaletle hükmedenler: (5/42; 49/9; 60/8), Allah yolunda savaşanlar: (61/4), İmanlı, salih amel yapan, muttaki, muhsin (61/4).

Allah'ın sevmedikleri:

Kafirler: (3/32; 30/45), Küfürde ve günahta ısrar edenler: (2/276), Zalimler: (3/57,140; 42/40), Fesat: (2/205), Fesatçı: (5/64; 28/77), Kibirlenen (16/23), Haddi aşanlar: (5/87; 7/55), Aşırı gidenler: (2/190), Şımaranlar (28/76), Kendini beğenen, böbürlenen, övünen: (4/36; 28/76; 31/18; 57/23), Hain ve nankör: (4/107; 8/58; 22/38), Çok günahkar: (4/107), İsraf eden: (6/141, 7/31).

Allah'ın ve Rasulünün sevgisi ile onların yolunda mücadele etmek, bütün aileden, mal ve ticaretten, evlerden daha üstün gö rülmeli ve önde olmalı (9/24)

Allah'ı sevmenin ölçüsü, Peygamberimize uymak; Peygambere uymanın sonucu Allah'ın sevmesi ve bağışlaması: (3/31).

Allah'ın affı sevilir, buna ulaşmanın yolu: cömertlikten asla vazgeçmemek: (24/22).

Allah'ın imanı sevdirmesi ve yardımı: onunla kalbi süslemesi, küfrü, fıskı ve isyanı çirkin göstermesi: (49/7), Allah’tan başka gelip geçici olan hiç bir şey sevilmez: (6/76), Hapis, günahtan daha sevgili: 12/33), Allah, müminlerin sevdiği yardımı, zafer ve başarıyı gösterir (3/152, 61/13), İmana erenler temizlenmeyi severler: (9/108).

Allah ile insanın birbirini sevmesi: (5/54).

İnsanın insanları sevmesi: Ensar muhacirini sever (59/9); mümin, sevmeyenleri de sever: (3/119), Evlat sevgisi (12/8), insan, sevdiklerinden infak ederek insana olan sevgisini gösterir: (3/92), insanın insanı kurtarmasında sevgi yetmez, Allah'ın hidayeti gerekir: (28/56).

İnsanın imana karşı küfrü (9/23), hidayete karşı körlüğü sevmesi ve tercih etmesi: (41/17).

İnsanların dünyayı sevmesi, dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmeleri: (14/3,16/107,75/20,76/27).

İnsanların günah işleri sevmesi: Fuhşiyatın yayılmasını sevenler: (24/19), Gıybet sevmek, ölü eti sevmek gibi: (49/12), yapmadıklarıyla övül meyi sevmek: (3/188).

İnsanların hayır işlerini sevmemesi: Nasihat verenlerin sevilmemesi: (7/79).

Yahudi ve Hristiyanların: Biz Allah'ın oğullarıyız ve sevgilileriyiz demesi: (5/18).

"Mahabbet" kavramı, Hz.Musa ile ilgili olarak sadece bir ayette geçer: "Benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden bir sevgi verdim" (20/39).

Ayetlerden anlaşılacağı gibi, insan sevgisini dört ana konuya yoğunlaştırabilmektedir: Allah'a, kendine, insanlara ve dünyalık diğer varlıklara.

Bu yönelişler, aynı zamanda hem olumlu hem de olumsuz olarak gerçekleşebilmekte ve ifrat tefrit yönleri olabilmektedir Sözge limi Allah sevgi sinin, İsrail oğullarında görüldüğü gibi, sadece kendi milletlerine tahsis edilmesi yanlış olduğu gibi, malın, kadının, dün yanın bir ilah gibi sevilmesi de bir o derece yanlış olmaktadır. Mal sevgisinin yaratılışta bulunması kabul edilebilir bir durumdur. Ne var ki bunun, cimrilik yapılarak insanların hayrına kullanıl maması kadar, israf edilmesi de doğru görülmemektedir. Allah'ı seviyorum diyen insanın, Peygamberini örnek alarak bir Müslümanlık yaşamaması uygun düşmemektedir.

Burada dikkat çeken ön önemli husus: İnsanın, eş, evlat ve mal sevgisi başta olmak üzere, bütün sevgilerinin çıkış noktası ola rak Allah sevgisini görmesi, sevdiklerini O'nun muhabbeti namına sevmesi konusudur. Bu temel atıldıktan ve hedefe Allah rızası konul duktan sonra, bütün sevgiler ve aşklar kötüye kullanılmaktan ve insana zarar verecek şekle dönüşmekten uzak kalmış olacaktır.

Kur'an'da beşerî aşk konusu, sadece Züleyha'nın aşırı ilgisi ve yönelişi şeklinde ele alındığı gözleniyor. Fakat bu konunun başlı başına, kıssaların en güzeli diye tanımlanan (12/3) bir sûrede ele alınması ve uzunca sayılabilecek bir bölümde, Züleyha'nın ve kadınların duygularının dile getirilmesi, konunun insan hayatındaki yerine parmak basması açısından ilgi çekicidir.

Kadının aşk duygusuna kapılması, sevgisini kontrol altına alamaması onu başka duyguları yaşama arzusu içine atmış, ölçü süzce davranışlar sergilemesine sebep olmuştur. Bunun sonucu olarak hem kendi onuru kırılmış, arzuladığı şeye ulaşamadığı gibi, in sanların gözündeki yüksek mertebe-den düşmüş, hem de iftira atarak, insanlık dışı bir davranışla masum bir insanın yıllarca hapiste kal masına sebep olmuştur.

Adı konmamış aşkların, patlamaya hazır bir bomba olduğu gerçeği dikkatimizi çekmektedir. Allah'a bağlantısı olmayan bu tür kalp fırtınaları, insanı bir tarafa savurabilir, nefis arzularına kaynaklık yapabilir ve insanı her türlü kötülüğün içine atabilir.

Masumiyet içindeki aşk ise, geçmişinde bir kökle Yaratıcıya bağlanır, gelecekte kurulması düşünülen aile gövdesiyle irtibatlan dırılır ve bu aşk, mutluluk meyvesi evlatlarla taçlandırılır.

Temel olarak aşk iki kısımda ele alınmaktadır.

1.Hakiki Aşk: Kalbi, kalbin hakiki sahibi olan Allah'a yöneltme, O'nun sevgisiyle yükleme ve süsleme...

2.Mecazi Aşk: İnsanın insana, dünyaya, dünyalıklara ve diğer varlıklara
duyduğu aşk, muhammet ve ilgi...

İnsan sevdiklerini ve sevilmesi gerekenleri bir liste halinde alt alta yazsa...

Karşılarına da neden bu sırada, sözgelimi ilk üç sırada yer aldığının gerekçelerini saysa...

Hakiki Aşk'ın sahibi olan Rabbimizin ilk sırayı alacağında kuşku yoktur.

Çünkü geçmişte karşılıksız verdiklerinin tek sahibidir.

Ve gelecekte Rahmetiyle bol bol vereceklerinin de tek sahibidir...

Ve kalp Allah'ın nazar ettiği, doğrudan ve en yakından ilgilendiği insanın ana can merkezi durumundadır ve burası son derece MAHREM bir bölgedir...

Allah "Gayûr"dur.

Bu kelimeyi insan diline çevirirsek "Kıskançlık" olarak tanımlayabiliriz.

Biz sevdiğimiz birinin nasıl sadece bizim kalbimizde yer alıp kalmasını istersek, tabir caizse ve benzetmek olmasın, Cenab-ı Hak da sadece kendisine tahsis edilmesi gereken kalbin, kendisi hesaba katılmadan başkalarının işgaline açılmasına karşı ondan daha fazla gayrete gelmekte ve hoşnut olmamaktadır.

Bu da kalbin gerçek mutluluk kaynağından yoksun olması anlamına gelmektedir.

Kalp ancak Hakiki Aşk olan Allah aşkıyla iki dünya mutluluğuna ulaşabilir.

Mecazi aşklar ise insanı geçici dünyada bir müddet oyalar ve beraberinde pek çok tatsızlığı da getirir.

Sonuç olarak, önce Allah sevilmeli, kalbimin gerçek sahibi sensin demeli sonra, "ONnun namına, O'nun muhabbeti hesabına" diğer sevilecekleri sevmeli...
Son düzenleyen Blue Blood; 29 Aralık 2005 15:06 Sebep: Flood Kuralları okumanız dileği ile
nobody34 - avatarı
nobody34
Ziyaretçi
29 Aralık 2005       Mesaj #10
nobody34 - avatarı
Ziyaretçi
İYİKİ KADINIM DEMENİN AVANTAJLARI İMİŞ..

Bayanlar
1) Sigaradan sararmis biyiklarimiz yok.
2) Arabamizin yolda patlayan lastigini degistirmeyi bilmesek de olur.
3) "Ya kalkmazsa?"
4) "Ya inerse?".. sizin de isiniz zor valla yaaa...
5) Pantolon giymek bizim icin fizyolojik larak en az etek kadar rahattir.
6) Kisiligimiz kullandigimiz arabanin beygir gücü ile dogru orantili olarak degerlendirilmiyor.
7) Tuvalette sadece tavana degil, sagimiza solumuza herhangi bir ölçme biçme endisesi duymaksizin bakinabiliriz.
8) "Gerçek mi, rol mü yapiyor?"
9) "Damsiz Girilmez" bize bir sey ifade etmiyor..
10) Kirmizi isikta yanimizdaki arabanin bizden önce çikmasi ya da bir aracin bizi sollamasi hiç birsey demek degildir.
11) Istedigimiz her yerde ve her kosulda aglayabiliriz.
12) Bedensel hareketlerimiz vücudumuzdaki olasi kaslari belirginlestirecek diye bir zorunlulugumuz yok...
13) Vücudumuzda kas olacak diye bir zorunlulugumuz da yok hatta..
14) Kas gücü gerektirecek isleri zevkle yapacak birileri her zaman vardir
15) Dügme, sökük vs. dikmek özel bir beceri gerektirmiyor.
16) Dünya yerle bir olsa önce kadinlar ve çocuklar!
17) "Yoktan var edilen" yapay bedenlerimize tapinacak bir karsi cins varken , kozmetik ürünleri ve estetik cerrahinin olanaklarindan sonuna kadar yararlaniyoruz
18) Asik oluyoruz... korkmadan.
19) Biraz göbek sevimli mi durur? ... hadi ordan!! siz hic kalçalarimdaki yaglar beni çekici gösteriyor diyen bir kadin ya da yaglar beni çekici gösteriyor diyen bir kadin gördünüz mü? Asla dis görünüsümüzle ilgili yalan telkinlerle kendimizi kandirmaya çalismayiz Rejim gerekiyorsa rejim Allah Allah!!!
20) Tecavüze ugradigimizda cinsel tercihimizi degistirmek zorunda degiliz
21) Duygusal saçmaliklar adina kredi sahibiyiz... çiçek ve çikolata istiyoruz
22) Evde, banyoda, kil- tüy dökmeyiz...
23) Dokundugumuz bedenin herhangi bir kismindan silikonlar fiskirma korkusu duymayiz genelde tabi!!!
24) Sünnet olmuyoruz...
25) Meslek grubunda "ev kadini" diye kebap bir seçenek var...
26) Birinden hoslansak da "ilk adim atma kabusu"ndan muafiz...
27) Evet, gelinlik 200.- $, smokin ise 100.-$.. ve her ikisini de sevgili damat ödüyor...
28) "3 dubleden sonra feciii sarhos olurum" diyebiliriz rahatlikla...
29) "Çirkin" kadin yoktur.
30) 50 yasindan önce hiçbir erkege seks için para ödemek zorunda degiliz
31) 31 sayisida sadece digerleri gibi bir sayi...
32) Kisa boy mu? E topuklu ayakkabilar ne güne duruyor ki? 33) Yasimiz ne olursa olsun bir uçan balon tasiyabilir, pamuk helva ve elma sekeri de yiyebiliriz
34) Her sabah tras olmak zorunda degiliz.
35) Bir gece hos bir rüya görsek ertesi sabah pijamamizi kirliye atmamiz gerekmez.
36) Genellikle istedigimizi almamiz için söylememiz yeterlidir....
37) Bazen istemedigimizi söyleyerek de aliriz.
38) Blue-jean'lerimizin muhtelif kisimlari diger taraflarina göre dengesiz biçimde durmaz-beyazlamaz... ya da sararmaz...
39) Kizdigimizda birbirimizin anneleri, kizkardesleri, ebeleri, dayilari ya da sülalesine dair cinsel taleplerimiz olmaz
40) Ayakta kalmak(?) için 1,5 porsiyon kaymakli künefe yememiz gerekmiyor..
41) Bebeklik albümlerimiz sirtüstü çirilçiplak resimlerimizle dolu degil
42) "Hadi amcalara göster.." seklinde rezil bir çocukluk animiz da hiç olmayacak
43) Uçan tekmelerle birbirimizin agzini yüzünü kirdigimiz sporlar yapmiyoruz
44) Fiziksel güç iddiamiz yok ama ,grip olunca da ölümcül bir hastaliga yakalanmis gibi iptal olmuyoruz...
45) Silah... hiç iki kizin silahla oynarken birbirini vurdugunu duydunuz mu?
46) Horlamiyoruz....
47) Az bildigimiz bir seyi çok anlatabiliriz.
48) Birbirimize, beklenmedik yikici sonuçlar dogurabilecek, essek sakalari yapma adetimiz yoktur
49) Canimizin çektigi yemegi pisirir, herkese yedirebiliriz.
50)Kerizi parasindan ayirmada Allah vergisi bir yetenegimiz vardir

BU DA DEVAMI
* 30 yaşından sonra tepenizdeki saçlar dökülmeye başlamıyor.
* Birden fazla uyarılma noktasına sahipsiniz.
* Burun ve kulaklarınız kıllarla kaplanmıyor.
* Aylık giderinizin bir bölümünü erotik dergilere ayırmak zorunda değilsiniz.
* Hem duygularınız var, hem de bunlar hakkında konuşabiliyorsunuz.
* Ne kadar içerseniz için, kemerinizi asla bira göbeğinin altından bağlamak zorunda değilsiniz..
* Doğuştan doğru hediyeyi verme yeteneğiniz var...
* Meşrubat kolilerini 6'ncı kata kadar kendiniz taşımak zorunda değilsiniz.
* İstatistiklere göre, siz kocanızdan 7 yıl daha uzun yaşayacaksınız.
* Otomobilin patlayan lastiğini değiştirmeyi bilmek zorunda değilsiniz.
* Yuvarlak meşin olmadan da hafta sonunun tadını çıkarabiliyorsunuz.
* Sinemada gözyaşlarına boğuldunuz diye utanmanıza gerek yok.
* Ömrünüzün 2 bin 600 saatini tıraş olarak harcamıyorsunuz.
* Yatakta başarısız olma duygusunu tanımıyorsunuz.
* Umumi tuvaletlerde herkes sizi izlemiyor.
* İlle de bir kariyer sahibi olmak zorunda değilsiniz.
* Komşunuza en büyük sırlarınızı bile anlatabilme gücüne sahipsiniz.
* Anne olmanın mutluluğunu yaşayabiliyorsunuz.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Blue Blood; 29 Aralık 2005 15:07 Sebep: Flood Kuralları okumanız dileği ile

Benzer Konular

21 Haziran 2018 / Ziyaretçi Cevaplanmış
11 Şubat 2018 / Misafir Cevaplanmış
24 Ağustos 2012 / Misafir Sağlıklı Yaşam