Arama

Dostluk Üzerine - Sayfa 6

Güncelleme: 13 Eylül 2016 Gösterim: 113.263 Cevap: 300
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mart 2006       Mesaj #51
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dostumdu önceleri,
Göznurunu kitaplara dökmek varken
Sponsorlu Bağlantılar
Avare gezerdi caddelerde.
Dünya böyledir zaten,
Kadın olmasın ara yerde.

Bir varmış, bir yokmuş aramızdaki dostluk.
Kızına kıl kadar olsun göz koysaydım,
Derdim, buydu korktuğu.
Odama uğramaz oldu, semtimden geçmez;
Oysa bir ben vardım içli dışlı olduğu.
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
4 Mart 2006       Mesaj #52
NihLe - avatarı
Ziyaretçi

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
Sponsorlu Bağlantılar
"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,
...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...

* * *

Böyle bir dostum var benim.
Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.
Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...
Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...
Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.
Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.
Buluştuk geçenlerde...
Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:
"- N'apıyorsun" diye sordum.
"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".
Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.
İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?
Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...
Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...
Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.
Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.
Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...
"- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."

* * *

İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...
Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...
"Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...
Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:
"Bunu da aşacağız!
İmza: Bir dost!.."


Can Dündar

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #53
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
İYİKİ VARDIN DOSTUM

"İyiki vardın sevgili dostum ! İyiki vardın. Seni seviyorum" sözleriyle uğurladı son yolculuğuna

Sessizce süzülüyordu yaşlar gözlerinden ve yanaklarındaki derin çizgilerde kayboluyordu. Etrafındakilere belli etmemeye çalışıyordu. Herkesin üzüntüsünü ifadesi başkaydı tabi ama o biliyorduki bu acı onun acısıydı ve etrafındakilerin bunu anlamasını bekleyemezdi. Kim teselli edebilirdi ki yüreğindeki acıyı, teselli etmeleride gerekmiyordu. O bu acıyı da yaşamalıydı dostluğu yaşadığı gibi.

Kaybettiği 50 yıllık dostuydu. İyi gün, kötü gün, bir ömürdü paylaşılanlar. Bir sürü yaşanmışlık gizlenmişti gözyaşlarına… Mutluluklarını paylaştığı anları anımsadı birden ve mutluluk gözyaşlarını.. Yaşamda denge vardı ve şimdi acının gözyaşlarıydı akanlar. Olsun buda yaşanmalıydı. Öyle kıymetliydiki kaybettiği dostu, herşey değerdi ona.. Bu acıda ona aitti.. Yaşamalıydı..

Cenaze katılımcılarıyla yavaş yavaş ilerlemekteydi. Onu görebileceği bir mesafeden izliyordu ve onunda onu izlediğini biliyordu. Ölüm var mıydı? Nereye gidiyordu sevgili dostu!.. Yaşarkende çok severdi seyahat etmeyi, işte buda bir başka seyahat değilmiydi.

Zihni onunla ilgili anılarla dolup taşıyordu, hangisi önceydi, hangisi sonraydı. Ne çok anısı vardı hatırlanacak ve ne çok an varmış yaşanmışlığın ardında zihinde kalan. Sevinç duydu birden, ne mutluyduki onca anı ile onu hep içinde yaşatacaktı. Onun seyahate çıktığını düşünecek ve onu beklemeyecekti. Öyle ya bazen dostlar ayrılır ve tekrar karşılaştıklarında bıraktıkları yerden yeniden devam etmezlermiydi.. Bunu da öyle bir şey gibi düşündü ve belki artık bu yaşamda değil ama bir başka yaşamda yeniden bıraktıkları yerden başlayabilirlerdi. Kimbilir? Onu nerede olsa tanırdı !!!!

Ya onu hiç tanımasaydı , ya hiç hayatında olmasaydı. İşte o an acının yerini büyük bir hüsran ve kaybetmişlik duygusu sardı. Gerçekten kaybetmek buydu, hiç tanımamak. Oysa ki o onunla tam 50 yıl paylaşmıştı. Dolu dolu bir hayatta her şeyiyle.. İnsanın her ne yaşarsa yaşasın yaşadıklarını özgürce birisiyle paylaşabilmesi ne hafifletici bir duyguydu, eleştirilmeyeceğini bilmek, her haliyle, doğrusuyla yanlışıyla, iyisiyle kötüsüyle her haliyle kabul görmek. Ve hep sevildiğini hissetmek! Sır kalmaz aranızda, maskeler yoktur, duyguların en derinine inersiniz ve sizi dinler, dinler… İşte böyle biriydi o onun için..

Gecenin bir yarısı ihtiyacı olduğunda, uykunun ortasında bile o sımsıcacık sesini duyardı… ne kadındı ne erkek.. Siz neyseniz oda o olurdu. Kocaman sevgi dolu bir yüreği vardı , aklından evvel gelirdi duyguları ve hissettikleri. Acıysa acıyı, sevinçse sevinci coşkuyla yaşardı benliğinde ve yansıtırdı cömertçe….

Peki bunca paylaşılmışlığın, yaşanmışlığın içinde o ona sevgisini belli edebilmişmiydi? Hepimiz yaşamın hızı ve karmaşasında, zihnimizdeki önceliklerimiz, yaşamdaki önem verdiklerimiz derken zamana sıkışmış anlarımızda sevgiye yer verebiliyormuyuz? Yoksa herşeyi ertelediğimiz gibi bir kaç sevgi sözcüğünü, bir sıcak kucaklaşmayı, ten temasını, sesin büyüsünü unutuyormuyuz? Hiçmi vaktimiz yok o değerli anlar için…

Düşündüğünde tüm bunları; dostuyla her anı dolu dolu yaşadığını ve onun varlığını hep hissettiğini ve ona da hissettirdiğini anımsadı. Bazen sevgi sözcükleri aynı anda çıkardı dudaklarından… Dostluk; dost kalabilmek ve dostluğu yaşatabilmek yaşamdaki paha biçilmez en önemli erdemlerden biriydi onlar için …

Tören bitmek üzereydi , dostunu; “İyiki vardın sevgili dostum! İyiki vardın. Seni seviyorum ”sözleriyle uğurladı son yolculuğunda……

Sevgiyle ve dostlarınızla kalın
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
7 Mart 2006       Mesaj #54
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Dostluk Günü
"Dostlarınızla öyle yaşayın ki,düşman olduğunuzda, söyleyecek şeyleri olmasın.
Düşmanlarınızla öyle yaşayın ki, dost olduğunuzda, yüzü kızarmasın."


Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle. Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın . Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze.
Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz.

Güllerin üzerindeki çiy damlalarına bakın! sevinç ve hasret gözyaşlarıdır onlar, dostluk gözyaşlarıdır. Sevdiği için dökülmüştür, dostu için. Sevgiyle okşadığınızda bakın nasıl özlemle yanar elleriniz, yüreğiniz nasıl da aşkla çarpar, sevgiyle tutuşur. Onu koparmaya varmaz eliniz. Kalbiniz titrer.
Dokunun bir güle, koparmayın; sadece dokunun. Ne kadar katı olursanız olun, katı yüreğinizin nasıl yumuşadığını göreceksiniz. Sevginin, dostluğun sıcaklığı kalbinize nasıl dolduğunu hissedeceksiniz.

Ve o an başınızı kaldırıp uçsuz, bucaksız gökyüzüne bakın, göğün mavisindeki ferahlığa. O an belki, sevdalı bir kuş gelip konacak saçlarınıza, ürpererek ve ürkerek gözlerinize bakacak. Avuçlarınızın içine alıp kalp atışlarını dinleyin. Salın sonra gökyüzündeki özgürlüğe ve derin bir nefes alın. Havada özgürce kanat çırpınışının güzelliğini doldurun içinize. Dostluğun, vefanın, sevginin, özgürlüğün eşsiz güzelliğini yaşayın.

“Gül verenin elinde gül kokusu kalır” der bir Çin atasözü. Bende gül koklayanın yüreğinde gül kokusu kalır diyorum. Bir gül ancak bir dostun elinden verilince, iç bayıltıcı güzelliğini algılar ve anlarız. Buram buram kokladığımızda dostluğun ağırlığını hissederiz.

Vefalı bir dostumuzu kaybettiğimizde yada ondan ayrıldığımızda nasıl da sancır yüreğimiz, gecelerce uykusuz kalır gözyaşı dökeriz. Sevgimizin, dostluğumuzun ölçüsünü ancak o zaman anlarız, ama ne yazık ki, bazen iş işten geçmiş olur. Çünkü geç kalmışızdır.

Bilir misiniz? nice köklü dostluklar, ayrılık tokatını beklermiş, anlaşılmak için?. İnsan bazen dostluğun önemini, değerini ve bir dostunu ne kadar çok sevdiğini ancak iş işten geçince anlar.
Balıklar engin denizde suyun kıymetini ancak ondan uzak kalınca farkına varır ab-ı hayatın ne olduğunun.

Dostluklar öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, incelikli, içtenlikli ki; bir güneş kadar sıcak, toprak gibi vefalı, su gibi temizdir.

Vefanın, dilin, duygunun, yüreğin el ele, yüz yüze, iç içe girdiği, gönül gönüle birleştiği, bir gül bahçesinin güneşlenmesidir dostluk. Fırtınalarda, boranda yüreğimizin ısınmasıdır. İşte o nedenle, her şeye rağmen sizinde bir dostluk gülünüz olsun yüreğinizde...

Her şeye rağmen, yaşamak şey güzel yine de. Önemli olan kimseyi düşürmeden, düşmeden, tutunabilmemiz hayatın bir yerlerine. İnsanların biribirini seviyor olması, dostluk kurması ne güzel. Ne güzel karların yağması, karların erimesi, uçuşması kelebeklerin, açması çiçeklerin her bahar ne güzel. Yüreğimizin çarpması sevgiyle, dostlukla, annelerin sevgisi, çocukların gülmesi ne güzel...

Siz de bir güle dokunun ve sadece koklayın göreceksiniz ki, dostluklar, sevgiler ne kadar önemli ve değerlidir.

Dostluk öyle bir şey ki, hep tazelenmek ister. Hatırlanmak ister. Dost olun sizde, şu üç beş günlük ömrünüzde kimseye kötülük etmeyi düşünmeyin. Size kötülük etseler bile. Vicdanı rahat, yüreği temiz olun. Dostluğun aydınlığını, sıcaklığını ve lezzetini tadın. İliklerinize dek hissederek yaşayın.

Yeri geldiğinde sararıp solun, düşen bir kuru yaprak olun, ama asla soldurmayın, sarartmayın dostluk gülünüzü...

Unutmayın, hayata hiçbir şeyiniz olmasa dahi, yüreğinizi ısıtacak hep bir dostluk gülünüz olsun...


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mart 2006       Mesaj #55
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Seni sen olduğun için sevendir
Yüreğinin sesini uzaklarda bile dinleyendir
İki eli kanda olsa derdine yetişendir
Varolduğunu hissetiren,kıymet bilendir
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Sabun köpüğü değil, darlık anında kaybolmaz
Sözünün eri güvenirliği tartışılmaz
Bilirsin, çıkılan yolda yarenlikden caymaz
Hayatına girdi mi kolay kolay çıkamaz
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yüreğini menfaatsiz sunar
İyiliğin için sözleri acıya bular,
Vakti zamanı gelir söyledikleri bir bir çıkar
Yoktur senle dolan kalbinde ne fitne fucur ne de çıkar
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yangınlardaki yüreğine, varlığı ile ferahlık
Mutluluklarında, üstüne dikilen saf ipekden bayramlık
Bilmez ne rol ne sahtekarlık
En büyük özelliği yaradılışı doğallık
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yalnızlıklar rıhtımından alıp götürür, süt beyaz yelkeniyle
Uçurum kenarından çeker,adı şefkat elleriyle
İyiki varsın dedirttiren, avucunda tuttuğu yüreğiyle
'Sen cansın benim dostumsun ' ağız dolusu kelimeleriyle
Dostdur sözde değil özdedir adı....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mart 2006       Mesaj #56
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

YAŞLI ÇINAR VE ZEYTİN GÖZLÜ ÇOCUK

Bir gün koca bir adam geldi Hollanda’dan, zeytin gözleriyle baktı uzun uzun ağaçların olduğu yere, yapraklar yeşil yeşildi. Yıllardır ayrı kalmıştı ve yıllar sonra ancak gelebilmişti çocukluğunun geçtiği bu yerlere.

Ağaçların dallarında yine kuşlar cıvıldıyordu, kelebekler uçuşuyordu etrafında. Çınarını aradı yorgun gözleri, baharında eylülü yaşayan kanadı kırık bir kuş gibi çırpındı, kalbini hüzünle dağladı, ağladı hülyalarına siyah bulutlar inmişçesine… Bir demet kızıl karanfil bıraktı çınarın koynuna, gülümsedi içi burkularak kurumuş yaşlı çınara, eğilip kulağına fısıldadı ‘seni seviyorum’ dedi…


Ben dalları fırtınalarda kopmuş
yaslı ve yaşlı bir çınarım
binlerce acının ortasında yorgun ve yalnız

alnı gül işlemeli günler getir bana ey çocuk
hülyalı gülüşler
gözlerinle görmek istiyorum sabahı
dünyayı yüreğinle sarmak istiyorum
umutlu ve şen

ne zemheriler gördüm ben
ne fırtınalar geçirdim
çağının ışığıyla yak beni ey çocuk
çağının ışığıyla sar, üşüyorum

gövdemde kaç balta izi var
kaç kan lekesi alnımda
nice ihanetler gördüm ben
nice zulümler

üşüyorum
alnı gül işlemeli baharlar getir bana
umudu sevda kokan sabahlar
gözlerinle görmek istiyorum yarınları
dünyayı yüreğinle sarmak istiyorum

pınar seslerine kat
başak tanelerine koy
arıt beni günahlarımdan
lekesiz bir sevgiyle geçilir ancak ırmaklar
kocaman bir yürekle ey çocuk
beni yüreğinle sev, gözlerinle okşa
bırakma ellerimi n’olur
Bırakma ellerimi…


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #57
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Değerli Dostluklar'a Farklı Bir Yaklaşım

Eski Japon kültürüne göre parıldayan her şey değersiz ve bayağı kabul edilirdi.Yeni bir fincan veya vazo, ürküntü verirdi. Çünkü parlayan bir nesne yenidir ve yeni olduğundan henüz kullanımının ona kazandırdığı soylulukla değer kazanmamıştır.Eskimiş, pek çok kez çay içmekten ötürü kararmış bir fincan, bizimle yaşamış, sabrımızı ve özenimizi aktardığımız bir eşyadır ve zamanla hem bizim huyumuzu, hem duygularımızı yüklenmiş ve bize hizmet ederek bunun karşılığını vermiştir.Uzun süreli bir dostluk zamanın kararttığı bir fincanınkiyle eş değerde izler taşır.Gündelik eşyalarda da, arkadaşlıklarda olduğu gibi çatlaklar ve gölgeler bulunur.Bir fincanı firlatıp atmamak ve bir arkadaşı yaşantından uzaklaştırmamak için sabır ve sadakat gibi son derece önemli, ama artık pek sık rastlanmayan iki duyguya gereksinme vardır.Sabır, yüklendiği rol gereği bir tuğlaya, sadakat ise bir köke benzer. Sabır acelenin, sadakat ise tüketimin panzehiridir.Bu iki duyguyu fiziksel bir imge olarak düşünürsek,

DOSTLUK TUĞLALARLA ÖRÜLÜR, KÖKLER SAYESINDE GELİŞİR"

Değerli, değeri azalmayan ve kalıcı dostluklar dileğiyle...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #58
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
can dostum
Serüvendir yaşamak; ne getirir, ne götürür belli olmaz, bir gün ağlar, bir gün gülersin.

En umutsuz anında; yaşlar süzülürken yanaklarından, birden donuverir hatırladığında.. Işığın olur, karanlıkları delersin.. Ya da katılırken kahkahalarla, yüzünde açan gülleri göstermek istediğin.. Belki yanı başında belki çok uzaklarda, ama bir yürek atışı kadar yakındır sana..

Kasvetli bir sabaha merhaba dediğinde gülerek, ya da düz yolda tökezlediğinde, ellerini avuçlarında hissedersin..

Çoğu zaman yalnızsındır kalabalıklarda, sahte gülücüklere sahte gülücüklerle karşılık verirsin..

İlişkiler vıcık vıcık; menfaat, ihanet, riya vardır hep etrafında.. Tiksinirsin..

Hani bazen manasızdır yaşamak. Ot gibiyim der dalar gidersin.. Bir film şeridi gibi geçerken yaşadıkların, Bir iki kareye takılır gözlerin.. O karelerden sevgi akar damarlarına.. Birden canlanır, dirilir, güçlenirsin.. Dört elle sarılırsın sonra hayata.. Meydan okursun, kafa tutarsın.. Dünyayı sırtlayıp gidesin gelir.. Ben de buradayım dersin..

Bir kucak açarsın, kolların dünyayı sarar.. Bir gülümser, içinde çiçekler açar, yüreğinde mevsim ilkbahar olur..

Yanında yüksek sesle düşünür, en mahrem sırlarına ortak edersin.. Kimi zaman kalbini kırdığın, kimi zaman gönlünü aldığın olur.. Almadan veren, çağırmadan gelen, vedasız gidendir..

Gün olur araya yollar, yıllar.. Ama hep taze sımsıcaktır anılar.. Hatırlayınca gülümsersin..

Korkmazsın... Buz üzerine yazılı değildir yitip gitmez.. Onunla alıp verdiklerin..

Bilirsin..

O benim "CAN DOSTUM" dersin..
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
11 Mart 2006       Mesaj #59
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Ne güzel demiş Mevlana...

Dost dediğin; radikal olmalı; Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli...
Sarılınacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı...
Dayanılmaz oldugun zamanlarda bile sana dayanmalı...
Dost dediğin; fanatik olmalı; bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli,
Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli,
Ve ağladığında, seninle ağlamalı...
Ama hepsinden daha çok; dost matematiksel olmalı;
Sevinci çarpmalı...
Üzüntüyü bölmeli...
Geçmişi çıkarmalı...
Yarıni toplamalı...
Kalbinin derinliklerinde ihtiyacı hesaplamalı...
Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı...
İşi bitince seni bir tarafa atmamalı...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Mart 2006       Mesaj #60
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dost

Sarmısak Tarlası...
Genç adamın biri,
Dermiş babasına her gün;
“Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi”
Baba, itiraz eder,
Olmaz öyle çok dost,
hakikisi belki bir, belki iki,
Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma...
Aralarında başlar bir tartışma,
Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya...
Bir akşam bir koyun keserler,
Ve koyarlar çuvala,
Baba der ki oğluna,
”Hadi al bu çuvalı, şimdi ***ür dostuna”
Çuvaldan kanlar damlamakta,
Sanki öldürmüşler de bir adamı,
Koymuşlar çuvala,
Dıştan böyle sanılmakta,
Delikanlı sırtlar çuvalı,
Gider en iyi bildiği dostuna,çalar kapıyı,
O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı,
Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
Almaz içeri arkadaşını,
Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını,
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır,
Evlat geriye döner,
Ama içten yıkılır...
Babasına dönerek; “haklıymışsın baba” der,
Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne de bana,
Baba “hayır Evlat” der, benim bir dostum var bildiğim,
Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona,
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar,
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna,
Kabul görür, sevinir,
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri,
Geçerler arka bahçeye,
Bir çukur kazarlar birlikte,
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
Üzerine de serpiştirirler toprak,
Belli olmasın diye dikerler sarmısak...
Genç adam gelir babasına;
“Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca”,
Babası; “daha erken, o belli olmaz daha,
Sen yarın git ona, çıkart bir kavga,
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi,
Sonra gel olanları anlat bana...”
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı,
Der ki tokadı yiyen DOST;
”Git de söyle babana,
Biz satmayız sarmısak tarlasını
Böyle iki tokada”
Bir Dost...


Benzer Konular

9 Haziran 2008 / -MaSaL- Astroloji/Fallar
29 Mayıs 2008 / the_lily Genel Mesajlar
21 Mayıs 2008 / The Unique Taslak Konular
22 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
30 Temmuz 2014 / _AERYU_ Astroloji/Fallar