Arama

Elementler - Cıva

Güncelleme: 28 Temmuz 2016 Gösterim: 32.289 Cevap: 9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Cıva (Hg)

Ad:  cıva5.jpg
Gösterim: 7649
Boyut:  24.3 KB

periyodik tablonun Il B ya da çinko grubunda yer alan kimyasal element; olağan sıcaklıkta sıvı halde bulunan, gümüş beyazlığında bir metaldir.
Sponsorlu Bağlantılar

Çok eski tarihlerden beri bilinen ve kullanılan bu metalin alaşımları İÖ 1500 yıllarından kalma bir Mısır mezarında bulunmuş, cıvanın eski Çinliler ve Hindularca kullanıldığını gösteren belgeler saptanmıştır. 6. yüzyıl simyacıları bu metali Merkür gezegeniyle özdeşleştirmişler, gezegenin adını ve simgesini bu element için de kullanmışlardı. Batı dillerinde bugün bile Merkür gezegeninin adıyla anılan cıvanın kimyasal simgesi (Hg), Latince “sıvı gümüş” anlamındaki hydrargyrum sözcüğünden, dilimizdeki adı ise “hareketli, oynak, ele sığmaz” anlamındaki Farsça cive sözcüğünden gelmedir.

Özellikleri


kullanımı ve bulunduğu yerler. Cıva, tüm elementler arasında, oda sıcaklığında sıvı halde bulunan tek metaldir (yaklaşık olarak sezyum 28,5°C’de, galyum 30°C’de, rubidyum 39° C’de sıvılaşır). Gümüş beyazlığında ve parlaklığında olan cıva nemli havada yavaşça kararır; yaklaşık -39° C’de donarak kalay ya da kurşunu andıran yumuşak bir katiya dönüşür ve demir dışında birçok metalle, özellikle altın ve gümüşle alaşımlar (amalgam ya da malgama) oluşturur. Cıva, camı ıslatmadığı ya da cama yapışmadığı ve sıvı haldeyken düzgün genleştiği için termometre yapımına en elverişli metaldir. Yoğunluğunun ve yüzey geriliminin yüksek, buhar basıncının düşük olması da barometre ve manometrelerde kullanılmasını sağlar.

Elektrik iletkenliğinin yüksek olması nedeniyle, elektrik rölelerinde ve projektör, otomobil fan gibi ışık kaynaklarında çok iyi sonuç verir. Cıva buharı içindeki bir elektrik boşalımı, morötesi ışınlarca zengin, mavimsi renkte, parlak bir ışık verir; morötesi, flüoresan ve yüksek basınçlı cıva lambalarında cıvanın bu özelliğinden yararlanılır. Isıl nötron kapımı tepkime kesiti büyük (360 barn) ve ısı iletkenliği yüksek olduğundan, nükleer reaktörlerde soğutucu ve koruyucu kalkan olarak kullanılır. Ayrıca ilaçların ve tarım zararlısı mantarlara karşı kullanılan zehirlerin hammaddesi olan cıvadan diş dolgularının yapımında ve elektroliz yöntemiyle klor ve sodyum hidroksit (sudkostik) üretiminde de yararlanılır.

Cıva, kalaydan daha az, bakır ve çinkodan hemen hemen 100 kat daha ender bulunan bir elementtir. Yerkabuğunda, bir ton kayaç başına ortalama 0,5 gram kadar cıva bulunur. En önemli cevheri, zincifre adıyla bilinen kırmızı sülfürüdür (HgS). Cıva doğada genellikle tek tek damlalar halinde, bazen de yanardağ ya da sıcak su kaynaklarının yakınında genellikle zincifreyle birlikte büyük sıvı kütleleri halinde bulunur. îspanya’daki Almaden’de, Yugoslavya’daki Avala Dağında ve İdrija’da (eskiden İtalya’ya bağlı Idria), Almanya’daki Moschellandsberg’de ve ABD’nin Texas (Terlingua) ile California (New Almaden) eyaletlerinde element halinde cıva yatakları vardır.

Dünya cıva gereksiniminin yandan çoğunu İspanya ve İtalya karşılar. İspanya’da, Almaden maden yataklannın beş kilometre kadar güneybatısındaki El Entredicho yataklan İÖ yaklaşık 400 yılından beri işletilmekte ve dünyanın en büyük rezervi kabul edilmektedir. Yugoslavya’nın 1470’te bulunan İdrija yatakları, İtalya’da yaklaşık 1868’de üretime geçen Amiata Dağı yataklan ve Peru’da 16. yüzyılda işletmeye başlanan Santa Barbara madenleri bugün de en zengin yataklar arasındadır. Çin, Çekoslovakya, Türkiye ve Bağımsız Devletler Topluluğu da dünyanın büyük üreticileri arasında yer alır. Türkiye’de daha çok Ege Bölgesinde yoğunlaşmış olan cıva yataklarının başlıcaları İzmir’in Tire, Karaburun ve Ödemiş ilçelerinde (Hahköy yatakları), Uşak’ın Baltalı, Gürlek, Karacahisar ve Yaşamışlar köylerinde, Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde, Konya’nın Halıcı ve Sızma köylerindedir.

Cıvanın doğal alaşımları son derece enderdir; bunların başlıcalan, bir gümüş amalga- mı olan moşelandsbergit, palladyum amalgamı olan potarit ve altın amalgamıdır. Sanayide cıva, en bol cevheri olan zincifreden elde edilir. Açık ocak yöntemiyle işletilen ve yüzdürülerek arıtılan bu cevherden metalin özütlenmesi en basit metalürji işlemlerinden biridir. Cevher fırına alınarak, cıva sülfürün süblimleşme (doğrudan doğruya katı halden buhar haline geçme) noktası olan yaklaşık 580°C’de kavrulur; açığa çıkan cıva sülfür buharlan havanın oksijeniyle tepkimeye girerek kükürt dioksit ve element halinde cıva verir; daha sonra bir dizi yoğunlaştırma borusundan geçirilerek yüzde 99,9 anlıkta cıva özütlenir. Cıva özütleme yöntemlerinin temeli, metalin kolayca buharlaşma özelliğine dayanır; bununla birlikte, cıva buharları zehirli olduğundan, çevre kirliliğini önlemek amacıyla yakın yıllarda daha güvenilir üretim yöntemlerine yönelinmiştir. Bu yöntemlerin çoğu, zincifrenin sodyum hipoklorit ya da sodyum sülfür çözeltilerinde kolayca çözünmesi özelliğine dayanır; çinko ya da alüminyumla, hatta elektrolizle çökeltilen cıva, bu çözeltiden özütlenebilir.
Cıva ve bileşikleri çok zehirlidir. Buharlarının solunması, çözünür bileşiklerinin ağız ya da deri yoluyla alınması cıva zehirlenmesine yol açar.

Doğal cıva, yedi kararlı izopotopun karışımıdır: cıva-196 (yüzde 0,15), cıva-198 (yüzde 10,02), cıva-199 (yüzde 16,84), cıva-200 (yüzde 23,13), cıva-201 (yüzde 13,22), cıva-202 (yüzde 29,80) ve cıva-204 (yüzde 6,85). Dalgaboyu ölçümünde temel ahnan ve başka duyarlı ölçümlerde kullanılan katışıksız cıva-198 izotopu, doğal altının (altın-197) nötron bombardımanına tutulmasıyla elde edilir.

Başlıca bileşikleri.


Cıva, bileşiklerinde + 1 ya da + 2 değerlidir. Cıva II bileşikleri cıva I bileşiklerinden daha bol bulunur; çünkü, iki atomlu olan cıva I iyonu (Hg+2) kararlıdır ve kolay kolay bileşik oluşturmaz. Bu element, Ilb grubunun öbür iki elementinden (çinko ve kadmiyum) farklı olarak, ısıtıldığında oksijenle de kolayca tepkime vermez; cıva II oksit (HgO) oluşturmak üzere oksijenle birleşebilmesi için sıcaklığın en az 300-350°C’ye yükseltilmesi gerekir. Üstelik, sıcaklık 400° C dolayına çıktığında tepkime tersine döner ve bileşik yeniden elementler halinde ayrışır. Lavoisier ve Priestley, oksijenin özelliklerini incelerken bu tersinir tepkimeden yararlanmışlardı.

Cıva bileşiklerinin en çok kullanıldığı alanlar kimya sanayisi, farmakoloji, boya sanayisi ve tarımdır. Kalomel adıyla bilinen cıva I klorür (Hg2Cl2), tek değerli cıva bileşiklerinin en önemlilerindendir; antiseptik merhemlerin yapımında, ayrıca idrar söktürücü ve müshil olarak kullanılır. Cıvanın en bol bulunan iki değerli bileşiği, cıva biklorür ya da aksülümen adıyla bilinen cıva II klorürdür (HgCl2). Suda çözünen bu renksiz ve kokusuz bileşik, son derece zehirli olmasına karşın çok kullanılan bir maddedir. Tarımda mantar ilacı olarak, tıpta 1/2000 derişikliğindeki sulu çözeltisi yerel antiseptik olarak, kimya sanayisinde vinil klorür üretiminde katalizör olarak ve öbür cıva bileşiklerinin üretiminde hammadde olarak kullanılır. Çeşitli organik cıva bileşiklerinin ve bazı inorganik cıva tuzlarının hazırlanmasında başlangıç maddesi olan element halindeki cıva, cıva II oksitten (HgO) elde edilir. Kristalli katı yapıdaki bu kırmızı ya da sarı renkli bileşik, ayrıca çinko-cıva oksit pillerinde ve cıva bataryalarında grafitle karıştırılarak elektrot olarak da kullanılır.

Cıva II sülfür (HgS), özellikle boya, lastik ve plastik üretiminde renk verici olarak kullanılan kırmızı ya da siyah, kristalli yapıda bir katıdır. Bu bileşiğin kırmızı biçimi doğada mineral (zincifre) halinde bulunur ve en önemli cıva kaynağını oluşturur. Cıva II nitrat ile alkollerin tepkimesinden elde edilen cıva fülminat patlayıcı bir maddedir ve top mermilerinde fünye olarak kullanılır.

cıva zehirlenmesi


çeşitli cıva bileşiklerinin vücut dokuları ve işlevleri üzerindeki zararlı etkileri. Bazı sanayi işlemleri cıva bileşiklerinin tehlikeli düzeyde yoğunlaşmasına yol açtığından, çağdaş sanayide inorganik cıva tuzlarının kullanılmaya başlamasından sonra cıva zehirlenmesi en sık karşılaşılan meslek hastalıklarından biri olmuştur. Günümüzde, kimyasal maddelerin, boyaların, çeşitli ev gereçlerinin, böcek ve mantar ilaçlarının üretimi gibi birçok sanayi dalında geniş çapta cıva kullanılmaktadır.

İnsanı zehirleyebilecek düzeyde cıva içeren çeşitli tüketim maddelerinin yanı sıra, havaya karışan cıva buharlan, dumanları ve tozlan ya da cıvalı sanayi atıklann sulara karışması gibi çevre kirliliği etkenleri de büyük bir tehlike yaratır. Suya karışan cıva bileşikleri, çamur çökeltilerinde bulunan bakteriler tarafından organik cıva bileşiklerine çevrilir ve insanlann yediği balıkların ya da çeşitli deniz ürünlerinin vücudunda birikebilir.

Zehirlenme belirtileri


cıva bileşiğinin niteliğine ve vücuda giriş yoluna bağlı olarak değişir. Akut cıva zehirlenmesi genellikle cıva II klorür gibi çözünür cıva tuzlarının yanlışlıkla ya da intihar amacıyla yutulmasından kaynaklanır. Sindirim yollarında ağır iltihaplanmalara yol açan bu zehirlenmede, birkaç saat içinde kusma, bulantı, kanlı ishal ve kramp biçiminde karın ağrıları başlar. Dokular tarafından emilen cıva böbreklerde birikerek kanı süzen böbrek yapılarını zehirlediğinden, idrar boşaltımı önce azalır, sonra tamamıyla kesilir; vücuttaki zehirli maddelerin kanda birikmesine (üremi) yol açan akut zehirlenme ölümle sonuçlanır.

Kronik cıva zehirlenmesi ise, havadaki cıva buharının, tozlarının ve uçucu organik cıva bileşiklerinin uzun süre solunmasından ya da inorganik cıva tuzlarının deri yoluyla emilmesinden ileri gelen bir meslek hastalığı sayılır. Kronik zehirlenmenin başlıca belirtileri aşın tükürük salgısı, ağızda sürekli bir metal tadı, ağız zarlarının iltihaplanması, dişlerin gevşeyip dökülmesi, dişetle- rinde mavi bir çizgi belirmesi, kol ve bacaklarda ağn, uyuşukluk ve titreme, kilo kaybı ve iştahsızlık, ruhsal çöküntü ve içe kapanma eğilimiyle kendini gösteren kişilik bozukluklarıdır.

Tıpta idrar söktürücü olarak kullanılan bazı cıva bileşiklerine karşı özellikle astım ve ürtiker biçiminde gelişen duyarlılık tepkileri ani ölümle sonuçlanabilir. Cıvalı merhemlerin kullanılması ya da müshil ve solucan düşürücü etkisi olan kalomelle (cıva I klorür) uzun süreli bir tedavi sonucunda ateş, deri döküntüleri, dalak ve lenf düğümlerinde şişme görülebilir. Bebeklerde ve çocuklarda sinirlilik, uykusuzluk, iştahsızlık, dişlerin gevşemesi, ağız iltihaplan ve deri kızartıları gibi belirtilerle tanımlanan akrodini hastalığının fenil cıva II propiyo- nattan ileri geldiği sanılmaktadır. Bu organik cıva bileşiği, küf mantarlarının üremesini engellemek amacıyla evlerde kullanılan boyalara katılır.

Organik cıva bileşiklerinden ileri gelen zehirlenmelerin başlıca özelliği merkez sinir sisteminin yıkıma uğramasıdır. Özellikle aril ve alkil grubundan organik cıva bileşikleri bir zamanlar tarımda, boya ve kâğıt sanayisinde mantar ilacı olarak çok sık kullanılırdı. Her iki gruptan bileşikler kusma, ishal ve kann ağrısı gibi ortak belirtiler gösterirse de, aril tuzlarıyla zehirlenmede ölüm olayına rastlanmadığı halde alkil tuzlarıyla zehirlenmede ölüm oranı çok yüksektir. Beyin dokularına sıza- bilme özelliği taşıyan alkil tuzları en büyük etkisini merkez sinir sisteminde gösterir.

Bu tür cıva zehirlenmesi, 1950’lerde Japonya’daki Minamata kentinde pek çok insanın ölümüne yol açtığı ve çevre kirliliğinden doğacak tehlikeleri ilk kez gündeme getirdiği için Minamata hastalığı olarak bilinir. Bu zehirlenme, ilerleyici kas atrofisi, görme bozukluğu ve körlük, beyin işlevlerinin bozulması, ardından felç ve bazen ölümle sonuçlanır. Minamata’daki balıkçı aileleri gibi daha çok balıkla beslenen deniz kuşlarında ve ev kedilerinde de aynı hastalığın tipik belirtileri görülmüştü. İncelemeler sonucunda, körfezden avlanan balık ve kabuklularda yüksek yoğunlukta metil cıva bileşiklerinin bulunduğu saptandı.

Bu cıvanın kaynağı, atıklarını körfeze boşaltan bir fabrikaydı. Organik cıva bileşikleriyle ilaçlanmış tohumluk tahılları yiyen çiftçilerde de aym zehirlenme belirtilerinin baş göstermesi üzerine, birçok ülke ciddi önlemler almak zorunda kaldı. Cıvalı böcek ve mantar ilaçlarının kullanımı ve cıvalı sanayi atıklarının doğal çevreye boşaltılması yasaklanırken, yiyecek olarak tüketilen balıklardaki cıva miktarı için de tehlike sınırları saptandı.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 28 Temmuz 2016 22:00
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
26 Ocak 2008       Mesaj #2
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

CIVA


a. (fars. Cive’den).
Sponsorlu Bağlantılar
1. Olağan sıcaklıkta sıvı halde bulunan metal. (Simgesi Hg olan kimyasal element.)
2. Cıva gibi, çok hareketli, yerinde duramayan, ele avuca sığmaz kimse için kullanılır: Cıva gibi bir çocuk.

— Patol. Cıva zehirlenmesi, cıva ile yavaş yavaş zehirlenme.

—ANSİKL. Anorg. kim. Cıva, çok eski çağlardan beri bilinen bir metaldir; Yunanlılar cıvadan altın gibi kimi metallerin amal- gamını hazırlamada yararlandı ve ona "canlı-gümüş" adını verdi.

Beyaz ve oldukça parlak olan cıva, olağan sıcaklıkta sıvı halde bulunan tek metaldir. Katılaştığında gümüşü andırır. Oldukça uçucu bir elementtir ve buharı son derece zehirlidir. 20°C'ta cıva buharına doymuş hava, zehirlilik sınırını yüz kat aşan bir derişim gösterir. Cıvanın yoğunluğu, 13,6 gibi bir sıvı için olağanüstü sayılan bir düzeye ulaşır; ayrıca özgül direnci de oldukça yüksektir. Altın, gümüş, kurşun ve alkali metalleri kolayca çözerek amalgam" adı verilen az çok dayanıklı alaşımlar oluşturur. Bu alaşımlar ısıtılırsa bozunur ve içerdikleri cıva buharlaşır.

Cıva, havadan yavaşça etkilenir ve üstünde gri renkte ince bir cıva I oksit katmanı oluşur. 350°C sıcaklıkta hızla yükseltgenerek HgO formülüyle kırmızı cıva II oksidi verir. Cıva II oksit ise daha yüksek sıcaklıkta ayrışır. Lavoisier, havayı çözümlemek için cıvanın bu çifte özelliğinden yararlanmıştı.

Cıva kimyası


bakır kimyasıyla büyük bir benzerlik gösterir; bu metalin zayıf bir tepkinliği ve indirgen bir niteliği vardır; + 1 ve +2 yükseltgenme derecelerinde iki katyon oluşturur. Hg/Hg2 + ile 2Hg / Hg22+ çiftinin yükseltgeme-indirge- me potansiyelleri açıkça pozitiftir (sırasıyla + 0,85 V ve 0,79 V).

Bu potansiyeller, cıva I iyonunun kararlılığını ve bir tersdeğişime uğramadığını, ancak kararlılık sınırının çok dar olduğunu gösterir. Bir kompleks oluşturarak Hg2 + 'nın etkinliğini indirgeyen anyonların eşliğinde, tersdeğişim, cıvanın açığa çıkması sonucu kolaylaşır. Sözgelimi:
Ad:  1.JPG
Gösterim: 3405
Boyut:  9.8 KB
Cıva, soğukta klor, sıcakta kükürtle tepkimeye girer; derişik sülfürik asit ve nitrik asidi ayrıştırır.
Cıva cevheri HgS formülüyle gösterilen zencefre’dir. Zencefre 600°C’ı geçmeyen sıcaklıkta hava eşliğinde kavrularak cıva elde edilir.

Cıvadan pek çok aygıtın yapımında yararlanılır:


sıcaklıkölçerler, barometreler, vakum pompaları, cıva buharlı lambalar, doğrultucular, kontaktörler. Ayrıca aynaların sırlanmasında, altın ve gümüşün özütlenmesinde kullanıldığı gibi boyarmaddelerin, cıva fulminatın, amalgamların üretiminde ve hatta tıpta cıvadan geniş oranda yararlanılır. Klorun sanayisel üretiminde cıvayı katot olarak kullanan yöntem, bu elementin zehirli olması yüzünden kaybolmaya başlamıştır.

Cıva bileşikleri.


Cıva, cıva I bileşiklerinde birdeğerli (Hg22+ biçiminde), cıva II bileşiklerinde ise ikıdeğerlidir.
Cıva I oksit Ad:  2.JPG
Gösterim: 3312
Boyut:  8.2 KB
siyah renklidir; kolayca tersdeğişime uğrayarak cıva ve cıva II oksit biçiminde ayrışır. Formülü HgO olan cıva II oksit, sıcakta hazırlanırsa (cıvayı yükseltgeme ya da nitratı kavurma) kırmızı kristal pul görünümü alır; soğuk ve yaş yöntemle, potasyum hidroksit ile cıva II tuzu tepkimeye girerse, amorf, sarı bir toz elde edilir. Bu oksit 400°C’a doğru ayrışarak cıva ve oksijen verir.

Cıva I klorür ya da kalomel Ad:  3.JPG
Gösterim: 3421
Boyut:  8.3 KB

sodyum klorürün, cıva I nitrata etkimesi sonucunda elde edilir. Süblimleşebilen, renksiz kristaller oluşturur. Su ve alkolde çözünmez, ışık altında yavaş yavaş bozunur, alkali klorürlerle tepkimeye girerek cıva II klorüre dönüşür.

Cıva II klorür ya da süblime Ad:  4.JPG
Gösterim: 3340
Boyut:  8.1 KB
ısıtılmış cıva üzerine klorun etkimesi sonucunda elde edilir. Kristal biçiminde kolayca süblimleşen renksiz bir bileşiktir. Su ve alkolde çözünür, aşırı ölçüde zehirlidir.

Cıva II sülfür (HgS)
doğal zencefredır. Güzel kırmızı renginden dolayı, boyacılıkta ve mühür mumunu renklendirmede kullanılır.

Cıva I sülfat Ad:  5.JPG
Gösterim: 3367
Boyut:  8.4 KB
sülfürik asidin cıvaya etkimesi sonucunda elde edilir ve kimi pillerde kullanılır.

Cıva II sülfat Ad:  6.JPG
Gösterim: 3330
Boyut:  8.4 KB
iğne biçiminde beyaz bir bileşiktir, su ile bozunarak sarı bazik bir tuz (türbit minerali) oluşturur.

Cıva fulminatAd:  7.JPG
Gösterim: 3344
Boyut:  8.5 KB
patlayıcı maddelerle birlikte fünye olarak kullanılır.

Cıva tuzlarının ayırtedici özellikleri


Asit, renkli değilse, cıvayla oluşturduğu yansız tuzların tümü renksizdir. Cıva I tuzları, alkalilerle siyah oksit çökeleği verir; alkali klorürler beyaz kalomel çökeleğini oluşturur; kalomel amonyakla karşılaştığında kararır. Cıva II tuzları, potasyum hidroksitle sarı bir çökeltiye yol açar. Kükürtlü hidrojen ise beyaz bir çökelti doğurur; bu çökelti önce sararır, sonra esmerleşir.

Organik bileşikleri


Cıva, alifatik ya da aromatik köklerle tepkimeye girerek yalın ya da karma Ad:  9.JPG
Gösterim: 3277
Boyut:  8.9 KB organometal bileşikler oluşturur.

—Coğ. Dünya cıva üretimi 5 500 t'dur (1989). Cıva üretiminde ilk sırayı eski sovyet cumhuriyetlerinden Kazakistan ve Ukrayna alır: ikisinin toplam üretimi 1 500 t (1989). Bu devletleri Çin (1 000 t), ispanya (700 t), ABD (400 t), Meksika (300 t), Türkiye (200t) ve Çekoslovakya (1601) izler (1989).
Türkiye, cıva rezervlerinin zenginliği bakımından dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alır. Ülke cıva rezervlerinin % 85'i Ege bölgesindedir ve cıva üretiminin % 65'i buradan sağlanmaktaydı. Türkiye'deki başlıca cıva yatakları şu bölgelerde bulunur: İzmir'de Karaburun ve Tire ilçeleri ile Halıköy’de (toplam rezerv 3 853 000 ton); Uşak’ta Gürlek, Baltalı, Yaşamışlar ve Karacahisar köylerinde (toplam rezerv 2 976 000 ton); Konya'da Halıcı ve Sızma beldelerinde (toplam rezerv 265 000 ton); Kastamonu'da Çiçekyayla köyünde (toplam rezerv 75 000 ton). Bu yataklar Etibank tarafından işletilmekteydi. DİE verilerine göre, 1975'te 176 ton olan Türkiye'nin cıva üretimi 1989’da 200 tona çıktı.

1970 başlarına değin gelişmiş olan Türkiye'nin cıva dışsatımı, cıva kullanımının çevre kirlenmesine yol açması, tarım ilaçlarında zehirli madde kullanımının yasaklanması, cıva yerine ikame maddeleri kullanılması vb. nedenlerle önemli ölçüde geriledi. Etibank, 1989 sonunda, o güne dek işlettiği yataklarda cıva üretimini durdurdu.

—Çevrebil. Cıva doğal ortamda çok az bulunur. Bu elementin kayaçlardaki, havadaki ve sulardaki oranı çok değişiktir ve genellikle, kirlenme yoksa, 0,01 ile 0,0001 arasında oynar. Ama sanayi etkinliklerinden doğan cıva gerek bazı sanayi ürünleri (pil, ölçü aygıtı, boya, fongisit, bakterisit, vb.), gerek üretim sürecinin çeşitli yan ürünleri (klor, sudkostik, plastik maddeler) ya da yine petrol, gaz ve kömürün yanma artıkları halinde çevreye yayılır. Dünyadaki yıllık cıva tüketimi yaklaşık 8 0001 dolayındadır, buna ayrıca fosil yakıtların kullanımı sırasında atmosfere uçucu gaz halinde karışan 7001 cıvayı eklemek gerekir.

Çevreye yayılan cıvalı atıklar çeşitli biçimlerde olabilir: metal, iyon, sülfat, klorür, organik bileşikler, organik kelatlar, vb.
Cıva biyosferin çeşitli bölümlerine hızla yayılır. Bu özelliğinden dolayı, kirlenme sırasında bir akarsuya karışan cıvanın bir bölümü uçucu gaz halinde atmosfere geçer, burada ışılayrışımla doğal cıvaya dönüşür ve yağmurlarla tekrar yere iner. Sudaki bitki ve hayvanlar tarafından dolaysız ya da dolaylı soğurulan bir bölüm cıva da yayılarak beslenme zincirinin çeşitli halkalarında birikir. Bir bölümü de kimyasal çökelmeden sonra tortullarda birikebilir. Ama ekosistemlerde bir bölümden bir başka bölüme geçiş iki yönde olur.Tortullarda biriken metalik cıvayı, metillendikten sonra son derece zehirli ve uçucu organik cıvaya dönüştüren mikroorganizmaların etkinliği sonucunda cıva yeniden beslenme zincirine döner.

Cıvanın biyolojik metillenme süreci açıklığa kavuşturulduktan sonra, kimyasal ürünler/mad- deler üreten bir fabrikanın doğrudan cıva boşalttığı Minamata koyundaki balıklarda fazla miktarda tiyometil-cıva bulunmasının nedeni anlaşıldı. Bu balıkların tüketimi, balıkçı köyünden 46 kişinin ölümüne yol açtı, 1953-1960 yılları arasında 126 zehirlenme olayı saptandı ve 19 çocuk da ciddi kusurlarla doğdu. 1965'te Niigata köyünde aynı durumla karşılaşıldı. Bunun üzerine, deniz ve tatlı su balıklarındaki cıva oranının saptanması için büyük çapta çalışmalar yapıldı. Sonuç olarak Avrupa ve Amerika’da bazı ırmaklarda ve deniz koylarında avlanan balıkların satışı ve tüketimi yasaklandı. Göllerin besinle kirlenmesi tortullardaki organik madde miktarının çoğalmasına neden olur, bu da aerobi ve anaerobi bakterilerin etkinliklerinin artmasına, sonra da cıvanın metıllen- mesine yol açar.

Cıva bileşikleri hayvanlarda ve insanlarda sindirim sisteminde, akciğerde ve deride etki gösterir. Bu bileşiklerin en zehirlileri metil-cıva tuzlarıdır, bunların ayrıca çok çabuk birikmek gibi bir sakıncası vardır. Örneğin balıkların ve yumuşakçaların kaslarındaki metil-cıva birikiminin, bu hayvanların yakalandığı sulardakınden 10 000 kat fazla olduğu saptandı, insanda bu zehirlenmelerin klinik belirtileri çok çarpıcıdır ve kolay kolay düzelmez. Zehirlenme belirtileri duyu ve hareket bozuklukları biçiminde ortaya çıkar. Merkez sinir sisteminde ve çevresel sinirlerdeki yıkım ağırsa, zehirlenenler kısa zamanda ölür. Belirtiler metil-cıvanın soğurulmasından aylar, hatta yıllar sonra da ortaya çıkabilir.

—Eczc. Eskiçağ'da antiseptik ve kurt düşürücü, Yeniçağ'da frengiye karşı ilaç olarak kullanılan cıva, daha etkili, az zehirli ve az tahriş edici başka ilaçların bulunmasıyla tedavi değerini yitirdi. Kuvvetli bir antiseptik olan biklorür (süblime), etkili bir kolagog ve müshil olan protoklorür (kalomel) bugün de kullanılan cıva tuzlandır. Cıvanın sarı ve kırmızı oksitleri deri ve göz merhemlerinde kullanılır. Organik cıva tuzlarının çeşitli kullanma yerleri vardır: bazı frengi vakalarında ilaç (siyanür iğnesi), kalp ödemlerinde ve sirozda kuvvetli idrar söktürücü (daha az toksik idrar söktürücülerin çıkmasıyla, bunlar da terk edilmiştir) ve yaralarda dezenfektan olarak (merküressein ve merkürobütol) kullanılır.

—Metalürj. Cıva metalürjisi, cıvanın kolay buharlaşmasına, oksidinin kararsızlığına ve 400°C'tan sonra ayrışarak cıva ve oksijeni açığa çıkarmasına dayanır.

Ana cevheri cıva sülfür ya da zencef- redir; bu cevher hava eşliğinde kavrulursa aşağıdaki denklemle gösterilen tepkime oluşur: Ad:  10.JPG
Gösterim: 3327
Boyut:  9.4 KB. Bu tepkime sonucunda buhar halinde cıva ve kükürtdioksit elde edilir; ardından cıva buharı yoğuşturulur. Zengin cevherler aşağıda gösterilen tepkimeler uyarınca demir ya da kireçle ayrıştırılır:
Ad:  11.JPG
Gösterim: 3155
Boyut:  11.9 KB
Buhar halinde açığa çıkan cıva yoğuşturulur. Arta kalan tozlar topaklaştırılarak yansımalı fırında işlenir. Fırın çıkışında gazlar, cıva buharı kaybını önlemek için sızdırmaz yoğuşturma aygıtlarına gönderilir.

—Patol. Cıva zehirlenmesi, uzun süre cıvalı ilaç kullananlarda, cıva ileçalışan ya da cıva tuzları çıkaran işçilerde (madenci, kalaycı, aynacı, kuyumcu, kimyager, havayi fişekçi) görülür. Meslek hastalıkları listesinde de yer alır.

Yarı akut zehirlenme.


Ağız iltihabı (ağrılı ağız içi iltihabı, metal tadı duyumu, pis ağız kokusu; yumuşak, yaralı, kolayca kanayan dişetleri; dişlerin sallanması, tükürüğün sürekli akması), uykusuzluk, solukluk, bitkinlik, heyecan ve çalışamama, kas ağrıları, ishal, deride döküntü ve idrarda albümin belirtilerine neden olur.

Süreğen zehirlenme.


Sadece ilerleyici sinir bozuklukları biçiminde ortaya çıkar; halsizlik, ruhsal bozukluklar, önce ellerde ve kollarda, sonra bacaklarda, başta ve dilde titremeler, konuşmada kekeleme ve tutukluk görülür. Hastalık uzun sürer, D penisilamin ve BAL (Britısh Anti Lewısite) gibi bazı antıdotlarla düzeltilebilir.

—Sim. Cıva simyada dişi maddedir; edilgen, nemli, uçucu ve soğuktur; su ve hava öğeleriyle özel bir uyum halindedir. Ruhun (kükürt) seçkin bileşenidir. Ateşin etkisiyle, cıva ve kükürt art arda başkalaşımlara uğramaya hazır bir bileşik verir. Cıvanın en yaygın kullanılan simgeleri kraliçe, kadın, gümüş, kartal, kanatlı yılan ve kanatlı ejderhadır. Cıva ya basit bir çözücüdür ya da ikinci bir madde eklendiğinde bileşik bir çözücü oluşturur.

Kaynak: Büyük Larousse

 
Son düzenleyen Safi; 28 Temmuz 2016 22:28
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
16 Şubat 2008       Mesaj #3
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi

Cıva


Ad:  hg1.png
Gösterim: 3374
Boyut:  20.7 KB
Cıvanın atom yapısı

Cıva, periyodik tablodaki sembolü "Hg" ve atom numarası ise 80 olan, kimyasal bir elementtir. "Hg" sembolü, Latince'deki hydrargyrum (sulu/sıvı gümüş) sözcüğünden gelir. Cıva için İngilizce'de ise iki sözcük kullanılır; "mercury" ve "quicksilver" (akıcı gümüş).
Cıva, hava, su ve toprakta birkaç şekilde bulunur. Bunlar, elementel cıva, inorganik ve organik cıva bileşikleri şeklindedir.

Ad:  hg2.png
Gösterim: 3398
Boyut:  2.5 KB
Cıvanın simyadaki sembolü

Özellikleri

Ad:  hg3.jpg
Gösterim: 3762
Boyut:  18.3 KB
Periyodik cetveldeki yeri

Ağır, gümüş renkli bir geçiş metali olan cıva, oda şartlarında (25 ºC'de) ya da normal şartlar altında sıvı durumda bulunan beş elementten biridir; diğerleri ise, metal olan sezyum, fransiyum ve galyum ile ametal olmayan bromdur.
Cıva, zehirli ve pahalı bir elementtir. İnhibitör olduğu için çok tehlikelidir.
Termometre (sıcaklık ölçer) ve barometre (basınç ölçer) gibi bilimsel aygıtlarda kullanılan cıva, zehirli bir madde oluşuna bağlı olarak göz önünde bulundurulan sağlık ve güvenlik konuları nedeniyle, tıbbi ve bilimsel ortamlardaki yerini alkol kullanan, sayısal ya da termistör (ısıya duyarlı direnç) temelli aygıtlara sıklıkla bırakmaktadır.
Ad:  hg4.jpg
Gösterim: 3910
Boyut:  14.4 KB
Cıva tanecikleri
Cıva uçucu bir element olduğundan oda sıcaklığında sürekli buharlaşır. Buharlaştığı ortamda zehirli etki yapar. Herhangi bir yüzeye cıva döküldüğü zaman üzerine toz kükürt serpilmesi gerekir. Sonrasında oluşan karışımın da temizlenirken dikkat edilmesi gerekmektedir.
Yüksek yoğunluğu nedeniyle, bilardo topları gibi nesneleri hacimlerinin en fazla %20'si batacak şekilde, üstünde yüzdürebilir.
Cıvanın eldesi, sıklıkla, doğal cıva sülfit mineralinden (zincifre) indirgenme ile olur.

Elementel Cıva
Ad:  hg5.jpg
Gösterim: 5475
Boyut:  14.4 KB
Elementel ya da metalik cıva parlak, gümüş beyazı bir metaldir ve oda sıcaklığında sıvıdır. Özgül ağırlığı 13,6 gr/cm3, atom numarası 80, atom ağırlığı 200,61'dir. Sadece ısıtıldığı zaman değil, oda sıcaklığında da buharlaşır. Cıva buharları zehirlidir. Cıvanın en önemli minerali sinoberdir (zencefre) (HgS)'dir.

Cıva Tuzları
İnorganik cıva bileşikleri ya da daha çok bilinen adıyla cıva tuzları, genel olarak beyaz toz ya da kristal halde bulunur. Sadece cıva sülfür bileşiği kırmızı renklidir. Cıvanın ergime noktası -38.8 ºC, kaynama noktası 356.58 ºC'dir. Isı iletkenliği kötü olmasına rağmen elektrik iletkenliği oldukça iyidir. Cıva, diğer metallerle kolayca alaşım yapar. Bu alaşımlara amalgam adı verilir. Cıva elektrik akımıyla birlikte neon, argon, kripton, ksenon gibi soy gazlarla birleşebilir.

Kullanıldığı Alanlar
  • Termometre (sıcaklık ölçer) ve barometre (basınç ölçer) gibi bilimsel aygıtlarda kullanılır. Ancak bu uygulamadan günümüzde vazgeçilmektedir.
  • Cıva, platin ve demir hariç diğer metallerle "amalgam" adı verilen alaşımlar yapar. Gümüş, kalay, kadmiyum ve cıvadan ibaret bir cins amalgam dişleri doldurmakta kullanılır. Bu alaşım yeni hazırlandığında elle şekil verilir bir durumdadır. Fakat kısa zamanda sertleşir.
Ad:  hg6.jpg
Gösterim: 4465
Boyut:  6.8 KB
Cıvadan yapılmış bir devre anahtarı
  • Kırmızı cıva "(2)" sülfür (HgS) vermilion adı altında kırmızı boya olarak kullanılır. Gemi teknelerinin su altındaki kısmı, bu boyayla boyanarak midye ve istiridyelerin tekneye yapışarak toplanmaları önlenir.
  • Cıva buharı lambalarda kullanılır. Cıva buharlı lambalar, beyaz parlak bir ışık verir. Cıva buharı çok zehirlidir. Koklamak tehlikelidir.
  • Ayrıca, aynaların sırlanmasında, altın ve gümüş üretiminde, tıpta tedavi maddesi olarak cıvadan faydalanılır.
  • Bazı elektrik devre anahtarlarının yapımında da cıva kullanılır.
Canlılar Üzerine Etkileri
Cıva, doğada mevcut olan bir elementtir. İnsanlar cıvayı; yiyeceklerden, çevresel ve endüstriyel ortamlarda ve amalgam bileşiklerinden alırlar. Bazı mikroorganizmalar cıvayı daha zehirli bir hali olan metilcıvaya dönüştürür. Bu bileşik, çevrede en çok karşılaşılan organik cıva bileşiğidir ve besin zincirinde birikir.
Ayrıca birinci derece cıvaya maruz kalınan besin maddesi metilcıva içeren balık etidir. Metilcıva, mikroorganizmalarla birlikte, besin zincirinin daha üst organizmalarında birikir.
Cıva, insanlarda gelişmekte olan sinir sistemlerine zarar verir. Çoğu insan çevrede dağılmış bulunan cıva nedeniyle, dokularında eser miktarda cıva taşır. Cıvaya maruz kalan insanın zarar görüp görmeyeceği birçok faktöre bağlı olmakla birlikte genelde zehirleyicidir.
Son düzenleyen Safi; 7 Haziran 2016 16:18
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Aralık 2008       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye

CIVA


Ortaçağ simyacıları cıvayı bir metal olarak değil, metallere parlaklık, yoğunluk.
Metallerde, ısıtıldıkları zaman ortaya çıkan değişikliklerin bağlandığı ikinci temel bileşen de, KÜKÜRT'tü. Braune, Leningrad'da 1759'un soğuk bir kış gecesi dondurmayı başarana kadar (cıva —39°C'ta katılaşır), cıvanın bir metal olduğu kabul edilmedi. Kimyasal olarak cıva. PERYODİK ÇİZELGE'nin aynı grubunda yeralan kadmiyum ve ÇİNKO'ya benzer.

Doğada bulunuşu:


Cıva, bazen, filizinin yeryüzüne çıkan tabakasında doğal damlacıklar halinde bulunur. Bu yüzden Tarihöncesi insanınca da bilindiği sanılır. Aristoteles (İ.Ö. 384-322), o zamanın tek önemli filizi olan zencefreden cıva özütlendiğinden söz eder. Zencefre. kırmızı renkte cıva sülfürdür (HgS) ve uzun bir süre sülyen boyasının hazırlanmasında kullanılmıştır.

Cıva istemi


1557'de Meksika'da GÜMÜŞ'ün özütlenmesi için amalgamalama yönteminin geliştirilmesiyle arttı ve bu amaç için kaynak, Peru'daki madenlerden sağlandı. 1849'da, Kaliforniya'daki ALTIN'a hücumdan sonra gene istem artışı oldu ve bu,Kaliforniya cıva madenlerinin gelişmesiyle sonuçlandı. Hem altın, hem de gümüş özütleme işlemlerinde cıva,amal-gamaları (bk. resim) kullanıldı. Günümüzde A.B.D.. Nevada, İdaho, Arizona, Oregon ve Alaska'daki ma-denleriyle hâlâ en büyük cıva üreticisidir.
Yeryüzü kabuğunda, örneğin PLATİN ve URANYUM'dan daha az bulunmasına karşın, cıva yataklarının derişikliğinin yüksek olması, bu metalin çok değerli sayılmamasına yolaçmaktadır.

Özütleme:


Cıva, genellikle filizinin oksijenli bir ortamda kavrulması ve ortaya çıkan cıva buharının yoğunlaştırılmasıyla elde edilir.
Oldukça kaba filiz, düşey şaftlı fırında kavrulabilir. Daha ince filizler ise, ocağın içinden havanın akmasını engellerler. Bu yüzden filiz tozunun şaft boyunca,, birbirlerine 45° meyilli bir dizi tavadan düşerek ilerlediği ocaklar geliştirilmiştir. Günümüzde bütün filizi ince toz haline gelinceye kadar öğüttükten sonra fırında kavurmak, geçerli bir sistemdir. Bu" kavurma işlemi, ya filizin bir ocaktan, dönen bıçaklı ikinci bir ocağa indirildiği çok ocaklı mekanik bir fırında, ya da dönme ekseni yatayla birkaç derece açı yapan uzun silindir biçimli döner fırında yapılır. İnce filizin kavrulmasında, oldukça büyük miktarda toz, fırın gazları yoluyla ocağın bacasına taşınır. Bu toz, yoğunlaştırma borularını tıkamaması için, alınır. Yoğunlaştırma borularında toplanan cıva, içindeki kurumdan, filtreden geçirilerek ayrılır. Bazı cıva bileşikleri içeren kurumdan, daha sonra, kireçle işlenerek metal alınabilir. Son olarak metal, vakumla DAMITMA yöntemiyle saflaştırılır.

Kullanım alanları:


Cıvalı BAROMETRE 1643'te Torricelli, (Bk: Evangelista Torricelli) TERMOMETRE ise 1714'te Fahrenheit tarafından geliştirildi. Daha yakın dönemde cıva, birçok bilimsel aygıtta ve ev eşyalarında kullanım alanı buldu. Örneğin, doktorların kan basıncını ölçmek için yararlandıkları tansiyon aleti (Bk Önemli İcatlar - Manometre) ve kapalı ŞALTER'lerde cıva kullanılır. Başka bir kullanım alanı da, yüksek akım söz konusu olduğunda alternatif akımı doğru akıma çevirmek için yararlanılan cıva arklı REDRESÖR'dür. Ancak bu tür aygıtlar, giderek, yerlerini yari iletken aygıtlara bırakmaktadır. Cıva buharının içinden geçen elektrik deşarjıyla oluşan parlak mavi-beyaz ışık ise, floresan lambalarının temelini oluşturur.

Cıvalı alaşımlara amalgam denir. En çok bilinen amalgam' %69,4 gümüş, %3,6 bakır, %0,8 çimento ve &,2 kalay içeren bir alaşım ile cıvayı karıştırarak yapılan ve diş dolgularında kullanılan amalgamdır. Sıvı ile katı halleri arasında yayınma oluşurken, dolgu 'tutar.' Cıvanın lamalgam oluşturma özelliğinden, altın ve gümüş özütlemede yararlanılır. Cıva, tuzlu suyun ELEKTROLİZ'iyle KLOR üreten pillerde katot olarak kullanılır. Katotta açığa çıkan sodyum, hemen bir amalgam oluşturur ve sud kostik (sodyum hidroksit) olarak alınır. Cıvanın talyum metaliyle oluşturduğu amalgamm, cıvadan daha düşük bir erime sıcaklığı (—60°C) vardır; bu yüzden, düşük sıcaklık termometreleri yapımında kullanılır. Cıvalı PİL'lerin güçleri öteki pillere oranla daha çok, ömürleri de daha uzundur. Boyutlarının çok küçük tutulması gereken aygıtlarda, örneğin duyma aygıtı ve fotoğraf makinasının ışık ölçülerinde, bu piller kullanılır.

Cıvalı piller de anot, cıva ile çinkonun-amalgamıdır: katot da yaklaşık % 5 grafit ile karıştırılmış cıva oksit'ten. (HgO) oluşmuştur.
Cıva bileşikleri, sınırlı ölçüde de olsa, endüstri ve tıp alanında da kullanılır. Cıva sülfat (HgSO..), asetilen ve sudan asetaldehit elde edilmesinde bir katalizör işlevi görür. Bakır, cıva ve iyot'tan oluşan kompleks tuz Cu2(HgI4), ısıtılınca renk değiştiren bir ısı belirtecidir. Cıva fülminat. Hg(CNO)2, sürtünme ve şoka çok duyarlı olduğu için PATLAYICI'larda ateşleyici olarak kullanılır. Cıva ve bileşikleri, zehirli olmaları nedeniyle günümüzde daha az kullanılmaktadır; ama kalomel (Hg2Cl2) gibi bazı cıva bileşiklerinden mikrop kırıcı olarak yararlanılır. Fenil cıva asetat (PMA), mantarların büyümesini engellemek için tohumluk tahıllara püskürtülür. Aynı zamanda kağıt fabrikalarında balçık oluşmasını, duvar kağıdı yapışkanlarında mantar oluşumunu ve çayırlarda kalın otların büyümesini engellemek için kullanılır.

Zehirliliği:


Cıva, özellikle cıva buharı ve cıva bileşiklerinin büyük bölümü zehirlidir. Bu nedenle, genellikle çevre kirlenmesi açısından tehlikeli olduğu kabul edilir. Fenil cıva asetat ile işlem görmüş tohumlar, İsveç'teki sarı yelve kuşu soyunun yok olmasına yolaçtı ve bu yüzden 1960'da yasaklandı. 1971 yılında ise, gene bu bileşikle ekim için hazırlanan tahıllık tohumu yiyen yüzlerce Iraklı öldü. Yakın zamanda buna benzer bir başka hata yüzünden, Avrupa'da binlerce ölamızlık hayvanın zorunlu olarak öldürülmesi gerekti.
Son düzenleyen Safi; 28 Temmuz 2016 21:49
Quo vadis?
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
24 Mayıs 2009       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  cıva6.jpg
Gösterim: 3770
Boyut:  11.3 KB

Cıva


Gümüş beyazlığında ve parlaklığında olan cıva olağan sıcaklıklarda sıvı halde bulu­nan tek metaldir. Cıvanın kimyadaki simgesi olan Hg, sıvı gümüş anlamındaki Latince hydrargyrum sözcüğünden gelir. Cıvanın atom numarası 80, atom ağırlığı 200,59'dur;
-39°C'de katılaşan, 357°C'de kaynayan cıva­nın özgül ağırlığı 13,5'tir. Yani 1 litre cıva 13,5 kg ağırlığındadır. Cıva —39°C'de donduğu zaman kalay ya da kurşun görünümünde yumuşak bir maddeye dönüşür. Su ve yağ gibi sıvılardan farklı olarak cıva bulunduğu kabın çeperlerine bulaşmaz.

Cıva doğada genellikle, kırmızı renkli bir cevher olan zincifre içinde cıva sülfür olarak bulunur. Ayrıca damlalar, kimi zaman da büyük sıvı kütleleri halinde bulunduğu da olur. En çok İtalya, İspanya, Çin, SSCB, Meksika, Türkiye gibi yanardağ etkinliğinin görülmüş olduğu ülkelerde vardır. Türkiye'de cıva en çok Ege Bölgesi'nde bulunur. Başlıca cıva yatakları Tire, Karaburun, Ödemiş, Uşak, Kastamonu ve Konya'dadır. Zincifre­den cıva elde etmek için, cevher hava akımın­da 580°C'ye kadar ısıtılır. Buharlaşan cıva sülfür havanın oksijeniyle tepkimeye girer, kükürt dioksit ve cıva açığa çıkar. Daha sonra buhar yoğunlaştırılarak sıvı cıva elde edilir.

Çok eski zamanlardan bu yana bilinen cıvanın alaşımları İÖ 1500'den kalma bir Mısır mezarında bulunmuştur. Eskiçağlarda zincifre kırmızı boya yapımında kullanılırdı. İÖ 415'te cıvanın parlatma, süsleme için ve tıpta kullanıldığı bilinmektedir. Ortaçağ sim­yacıları altın yapmaya çalışırken (bak. Sİmya), deneylerinde çoğu zaman cıva kullandılar ve onun neredeyse sihirli bir madde olduğunu düşündüler. Cıva başka metallerin çoğuyla, amalgam olarak adlandırılan alaşımlar oluştu­rur (bak. alaşım). Demirle alaşım oluşturma­dığı için cıva demir kaplarda saklanır. Alaşım oluşturma özelliği nedeniyle cıva değerli me­tallerin arıtılmasında kullanılır. Isıtıldığı za­man çok genleştiği ve cama bulaşmadığı için, çok düşük sıcaklıkları ölçmeye yarayanlar dışında, termometrelerin yapımında kullanılır. Özgül ağırlığı büyük ol­duğu için bazı barometrelerde de cıva kullanı­lır. Cıva elektrik akımı için iyi bir iletkendir. Bu nedenle, elektrik devre­lerini açıp kapamak için cıvalı anahtarlar yapılır. Bu anahtarlar, içinde cıva bulunan kapalı bir kaba daldırılmış iki metal çubuktan oluşur. Çubuklar bir elektrik devresine bağla­nınca elektrik akımı cıvadan geçerek devre ta­mamlanır. Eğer kap, metal çubukların uçları cıvanın dışında kalacak biçimde eğilirse cıva­nın devreden çıkmasıyla artık akım geçemez.

Cıva ve buharı çok zehirli olmakla birlik­te, bazı ilaçların yapımında çeşitli cıva bileşikleri kullanılır. Cıva fülminat adlı cıva bileşiği ısıtıldı­ğında ya da bir darbe ile patlar. Cıvanın nitrik asitte çözülmesi ve buna alkol katılmasıyla elde edilen bu madde top mermilerinin ateşle­me kapsüllerinde kullanılır. Cıva buharından elektrik geçirilirse cıva flüonş ıllık özelliği kazanır ve morötesi ışınım yayar. Morötesi ışınlar bakterileri yok ettiği için cıva buharlı lamba­lar hastanelerde ve hazır yemek sanayisinde kullanılan araç ve gereçlerle yiyecek madde­lerinin sterilize edilmesinde kullanılır. Güneş ışığı olmadan bronzlaşmak için de bu tür lambalardan yararlanılır.

MsXLabs.org & Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Haziran 2016 17:18
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Mayıs 2012       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı

Cıva Tehdidi


Avrupa Birliği bu zehirli maddeyi zehirsiz bir maddeyle değiştirmenin yollarını arıyor.Hayatımızda kullandığımız birçok cihaz cıva içeriyor. Floresan ve enerji tasarruflu lambaların yanı sıra elektronik aletler, termik santraller, çöp yakma tesislerindeki atık gazlardan sanayi atıklarına kadar her yerde cıva bulunuyor. Doğaya bilinçsizce atıldığı zaman besin zinciri aracılığıyla insana geri dönen bu madde, kan, doku ve kemiklere yerleşiyor. Peki, cıva nasıl atık maddelerden ayrıştırılıp, güvenli bir şekilde imha edilebilir?

Kalkınmanın eşiğindeki çoğu ülkede, özellikle elektronik aletlerin ve ampullerin profesyonel olmayan bir biçimde imha edilmesi sırasında cıva, insan sağlığı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Alman Federal Çevre Dairesi Başkanı Jochen Flasbarth, kısa bir süre önce Hindistan’ı ziyaret ederek bölgede yeniden dönüşüm yöntemlerini gözlemledi.

Flasbarth, gözlemlerini, "Orada evlerde bilgisayar, elektronik aletler ve aynı zamanda ampullerle, azımsanamayacak bir ölçüde çocukların elle çalıştığını görüyorsunuz. Sağlık konusundaki zararları ya da zararlı madde emisyonları konusunda hiçbir bilgi yok. Gördüğünüz şey çok korkutucu" sözleriyle aktardı.

Avrupa Birliği, bu şekilde çalışan insanları korumak için 2011 yılının mart ayında cıva ihracatına yasak koydu. AB sınırları içerisinde, civanın çevreye zarar vermeyecek şekilde imha edilmesi gerekiyor. Bunun nasıl yapılabileceğini Essen’da yer alan Almanya’nın en büyük floresan lamba dönüşüm firması DELA'nın çalışmalarından öğreniyoruz.

Öncelikle bir kamyonla kentin atık toplama merkezinde bulunan lambalar firmaya getiriliyor. Bir forklift sürücüsü, lambaları yükleme alanından alıp bir kaç metre yukarı kaldırıyor. Ve hepsini belirlenen yere boca ediyor. Lambalar büyük bir makine içinde toplanıyor. Havayı emen bir alet kullanılması, sürücünün zehirli cıva solumamasını sağlıyor. DELA firmasının yöneticisi Christian Bonmann, kırılan camların ise borular aracılığıyla bir cam kırığı yıkama tesisine aktarıldığını belirtiyor:

"Orada, parçalara ayrılmış lambalar, fosfor tozundan arındırılıyor. Kırıkları temiz suyla yıkıyor ve zararlı maddeden arındırılmış cam parçaları elde ediyoruz. Bunlar yeniden üretim sürecine hazır hale geliyorlar. Metal ve cam filtreden geçirilerek ayrılıyor. Metal bölümleri metalle çalışan sanayi kollarına gönderiyoruz. Cam parçaları da üreticilere geri gönderiliyor.”

Temiz cam ve metalin yanı sıra, beyaz bir balçık da ortaya çıkıyor. Oldukça da değerli çünkü nadir elementler arasında yer alan itriyum ve evropiyum içeriyor. Bu balçıktan aynı zamanda cıva da elde ediliyor.

Cıvayı fosfordan ayrıştırmak için balçık bir vakumlu kurutucuya aktarılıyor. Bu, tıpkı bir çamaşır kurutma makinesi gibi bir işleve sahip. Balçık kurutulduğu zaman bir vakum içine yerleştiriliyor ve 370 derecede ısıtılıyor. Cıva burada buharlaştırılıyor. Daha sonra buharı sıvıya dönüştürücü bir sistem vasıtasıyla, bir yanda cıva bir yanda da fosfor elde ediliyor. Ampul üreticileri bunları daha sonra kullanabiliyorlar.

DELA sadece, floresan lambalarından cıva elde etmiyor. Termik santraller ve çöp yakma tesislerinden getirilen filtreler de benzer şekilde bir işlemden geçiriliyor. Burada tıpkı ampullerde olduğu gibi sonuçta değerli bir balçık ortaya çıkıyor. Bu balçıkta cıvanın yanı sıra molibden de yer alıyor.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 28 Temmuz 2016 21:19
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Haziran 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Sembol:

Hg

Ad:  cıva4.JPG
Gösterim: 3432
Boyut:  10.9 KB

Atom numarası: 80
Atom ağırlığı: 200.59 gr/mol
Elektron dizilimi: Ad:  rt10.JPG
Gösterim: 3304
Boyut:  8.4 KB
Oda koşullarında (25°C 298 K)
Elemet serisi: Geçiş metali
Maddenin Hali: Sıvı
Görünümü: Gümüşü beyaz

Gümüş beyazı renginde, ağır, akıcı, sıvı bir metal olup oda sıcaklığında hafifçe uçucudur. Katı cıva kalay beyazı renginde çekilebilir, dövülebilir ve bıçakla kesilebilir yumuşaklıkta kütledir. Doğal cıva yedi tane izotopun karışımından oluşur: Hg-196 (% 0,146); Hg-198 (% 10,02); Hg-199 (% 16,84); Hg-200 (% 23,13); Hg-201 (% 13,22); Hg-202 (% 29,80) ve Hg-204 (% 6.85). Kütle numarası 189-206 arasında bulunan tüm izotopları bilinir. Cıvanın tetragonal yapılı beta ve romboredrik yapılı alfa olmak üzere iki allotropu vardır. Beta cıva 194°C’de alfa cıvaya dönüşür.
Civa çok uçucu bir element olduğundan oda sıcaklığında kolayca buharlaşır. Zehirli bir element olduğu için sıcaklık arttıkça buharlaşma hızı artacağı için tehlike boyutuda artar.

Kimyasal Özellikleri


Cıva çok güçlü kation oluşturur. (ısıtma ve baz gerekiyor)
Ad:  rt1.JPG
Gösterim: 3325
Boyut:  10.9 KB

Reaksiyonları


Nitrik asit ile Reaksiyonu
Fakat derişik nitrik asit ile reaksiyona girerek civa(II) bileşiği oluşturur. Civa seyreltik nitrik asit içerisinde yavaşça çözünerek civa(I) nitrat Hg2(NO3)2 oluşturur.
Ad:  rt2.JPG
Gösterim: 3276
Boyut:  10.6 KB

kral suyu ile Reaksiyonu
Ad:  rt3.JPG
Gösterim: 3253
Boyut:  11.7 KB

Sülfürik asit ile Reaksiyonu
Ad:  rt4.JPG
Gösterim: 3374
Boyut:  10.1 KB

Oksijen ile Reaksiyonları

Hava ile Reaksiyonu Civa metali 300ºC’da hava ile reaksiyona girerek civa(II) oksit bileşiğini oluşturur.
Ad:  rt5.JPG
Gösterim: 3243
Boyut:  9.4 KB (kırmızı)
Daha yüksek derecede:
Ad:  rt6.JPG
Gösterim: 3276
Boyut:  9.4 KB

Su ile Reaksiyonu
Civa metali normal koşullar altında su ile reaksiyon vermez.

Hava varlığında amonyak çözeltisiyle tepkimeye girerek Millon bazı (Hg2 NOH) oluşturur.
Ad:  rt7.JPG
Gösterim: 3267
Boyut:  9.4 KB
Ad:  rt8.JPG
Gösterim: 3245
Boyut:  9.8 KB

Halojenler ile Reaksiyonu

Hg(s) + F2(g) -> HgF2(k) (beyaz)
Hg(s) + Cl2(g) -> HgCl2(k) (beyaz)
Hg(s) + Br2(s) -> HgBr2(k) (beyaz)
Hg(s) + I2(k) -> HgI2(k) (kırmızı)

HgS mineralinin kavrulmasıyla ile HgO elde edilir. Bu oksit bileşiğinin ısıtılması ile de elementel civa elde edilir.
Ad:  hg7.JPG
Gösterim: 3392
Boyut:  12.0 KB

HgS bileşiğinin demir ile veya CaO ile indirgenmesi yolu ile de elde edilir.
Ad:  hg8.JPG
Gösterim: 3322
Boyut:  11.8 KB

Cıvanın Elde Edilmesi:


Cıva nadir elementlerden olup yerkabuğunda bulunma oranı milyonda 0,03 kısım dolayındadır. Cıva minerallerinin sayısı çok sınırlıdır ve bunlardan pek azı cıva elde edilmesi bakımından önem taşır. Cıvanın en önemli minerali cıva (II) sülfür (HgS) birleşimindeki zencefre ya da sinnabar adı verilen mineraldir. Pratikçe bütün cıva bu mineralden elde edilir. Zencefrenin cıvanın yerine az da olsa demir ve çinkonun geçmiş olduğu türleri de vardır. Doğal altın ve gümüş amalgamlarına da doğada rastlanır. Meksika’da bulunan bir başka cıva minerali livigstonit (HgS.Sb2S3)’dir ve cıvayla antimon elde edilmesinde kullanılır. İspanya ve İtalya dünya cıva üretiminin % 50’sini karşılarlar.
Cıva tuzları sodyum karbonatla ısıtıldıklarında metalik cıva oluşur.
Ad:  rt9.JPG
Gösterim: 3365
Boyut:  10.6 KB
Cıva başlıca filizi olan zencefrenin kavrulmasıyla elde edilir. Kavrulma sırasında birinci basamakta oluşan cıva oksit, ikinci basamakta bozunarak elementel cıva verir. Cıva filizlerindeki cıva oranı düşük (% 5 dolayında) olmakla birlikte zenginleştirme işlemine gerek yoktur. Filizin taşınmasından kaçınmak için işleme madenlerin yanında yapılır. Kavurma işlemi için doğrudan ve dolaylı ısıtmalı olmak üzere iki değişik tipte fırın kullanılır.

Doğrudan ısıtmalı fırınlarda yakıt tasarrufu söz konusuysa da oluşan cıva buharları fırın gazlarıyla seyredildiğinden daha büyük yoğunlaştırıcılara gerek vardır ve ayrıca cıva kaybına neden olur. Doğrudan ısıtmalı fırınlar olarak kireç fırınına benzer dairesel ya da dikdörtgen kesitli düşey fırınlar, Herreschoff tipi çok katlı fırınlar ya da döner fırınlar kullanılır. Döner fırınlar çimento fırınlarının küçüğüdür, çapları 0,5 m ve boyları da 5.5 m dolayındadır. Fırınların ısıtılmasında eskide odun ya da kok kömürü kullanılırken günümüzde sıvı yakıtlar (fuel oil) kullanılır. Dolaylı ısıtmalı fırınlarda kapalı bir kap içine konulan filiz dıştan ısıtılır. Cıva buharı gazlarla seyrelmediğinden ve gaz hızı az olduğundan yoğunlaştırıcılar daha küçüktür. Bu tür fırınlarda zencefrenin süblimleşmesini önlemek için filize kireç katılır ve yavaş bir hava akımı geçirilir. Fırınlardan çıkan gazlar önce toz tutuculardan geçirilir ve ardından yoğunlaştırıcılar gönderilir. Yüksek oranda cıva içeren mineraller için tahta ya da tuğladan yapılmış yoğunlaştırıcılar kullanılır. Düşük cıva içeren filizlerin işlenmesinde gaz hacmi fazla olacağından dökme demirden yapılmış yoğunlaştırıcılar kullanılır. Yoğunlaşan elementel cıva gerekiyorsa yeniden damıtılarak saflaştırılır.

Kullanım Alanları:


Barometre, termometre, hidrometre, pirometre gibi ölçü aletlerinin yapımında, morötesi ışık veren lambalarda, fluoresan lambalarda, elektrik kontaklarının yapımında, organik bileşiklerin yükselgenmesinde katalizör olarak, altın ve gümüş elde edilmesinde amalgamların hazırlanmasında, cıva fulminat üretiminde dişçilikte, tarım ilaçlarının üretiminde, ilaç endüstrisinde elektroliz işlemlerinde katalizör olarak, analitik kimyada Kjeldahl yöntemiyle azot tayininde, Millon ve Nessler belirteçlerinin hazırlanmasında kullanılır. Cıva 76 librelik özel demir şişelerde pazarlanır.

-Derlemedir-
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Haziran 2016 17:41
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Haziran 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  rtut.jpg
Gösterim: 4739
Boyut:  35.8 KB
Civa, insanlar tarafından tarihten önceki zamanlardan beri bilinmektedir. Kurna, Mezopotamya'da bir mezarda tekne içinde bulunan civanın M.Ö. 15 inci-16 ncı asırda elde edildiği anlaşılmıştır. Çinliler M.Ö. 200 yıllarında gerek metal cıvayı, gerekse sinabr kullanmışlardır. M.S. amalgama da kullanılmıştır. Bu zamanda lâzım olan civa Romenler tarafından işletilmiş olan Ispanya'daki Almaden'den temin edilmekte idi. 16 ncı asırda ispanyollar Meksika, Peru ve Bolivya'da civayı amalgamada kullanarak büyük altın, gümüş yataklarının meydana çıkmasını sağlamışlardır.
17 ve 18 inci asırlarda termometrelerin icadı ile civanın ilmi olarak kullanılması, ihtiyacı artırmıştır. 1799 da bulunmuş olan civa fulminatı bugüne kadar patlayıcı bir madde olarak kullanılmaktadır. 1890 yıllarından beri klorin ve kostik soda imalinde kullanılan elektrolitik civa pilleri, civaya olan ihtiyacı daha da artırmıştır. 20 nci asırda civanın kullanıldığı daha birçok yeni sahalar açılmıştır. Bunlardan başlıcaları : tıpta, amalgama işlerinde, ziraatte ve endüstride, mikrop öldürücü olarak, kontrol aleti ve devre anahtarlarında, difüzyon pompalarında, elektrik ampullerinde, bataryalarda, civa buharlı elektrik santrallerinde, boya sanayiinde, katalizatör olarak ve son olarak da plastik endüstrisinde kullanılmaktadır.
Ad:  cıva4.JPG
Gösterim: 4369
Boyut:  47.1 KB
Nabit civa (Hg).
— Sıvı haldedir. Özgül ağırlığı: 13.6 gr, gümüş rengindedir; — 40°C de kristalleşir. Civa yataklarında metalik halde çok azdır. 350°C de buharlaşır ve buharları zehirlidir. Nitrik asitte çözülür.
Amalgama (Ag, Hg). — Gümüş rengindedir. Formülü Ag2Hg3 ten Ag36Hg arasında değişir. Sertliği 3-3.5 arasında olan bir metaldir. AgHg de gümüş miktarı % 35 tir. Tabiatta az bulunur. Nitrik asitte çözülür. Yatakların oksidasyon zonunda teşekkül eder. İspanya, Şili, isveç ve Çekoslovakya'da bulunmuştur.
Metasinnabarit (HgS).— Siyah renklidir, özgül ağırlığı 7.7 gr. Civa yataklarının üst kısımlarında bulunan Sekonder bir mineraldir. Genel olarak asidik şartlarda teşekkül eder.
Tiemannit (HgSe).— Sertliği 2-3, özgül ağırlığı 8.19 gr, gri-esmer renklidir. Utah'ta bulunmuştur.
Onofrit (Hg(S,Se)).— Se % 4.5-8.4 dür. Meksika'da San Onofre'de bulunmuştur.
Coloradoit (HgTe).— Masiftir. Sertliği 2.5, özgül ağırlığı 8.07 gr, demir renginde. Colorado'da bulunduğu için bu ismi almıştır. Avustralya'da da tespit edilmiştir.
Sinabr (HgS). — Kahve-kırmızı renkli. Sertliği 2-2.5, özgül ağırlığı 8.0-8.2 gr, S % 13.8, Hg % 86.2 dir. Ekseriya kil, bitüm ve demir oksitle karışıktır. Civanın en önemli mineralidir. Genel olarak bazik şartlarda ve hidrotermal alkalin solüsyonlarında teşekkül eder. 580°C ye kadar dayanıklıdır. Asitler tesir etmez, sadece kral suyunda az erir.
Livingstonit (HgS • 2Sb2S3). — Stibnite benzer, kurşunî gri renklidir. Çizgisi ise kırmızıdır. Sertliği 2, özgül ağırlığı 4.81 gr. Meksika'da çıkartılmaktadır.
Kalomel (HgCl).— Sertliği: 1-2, özgül ağırlığı 6.4 gr, gri ilâ sarımsı beyaz renktedir, % 85 Hg ve % 15 Ci ihtiva eder. Ekseriya sıcak solüsyonlardan teşekkül eder. Sekonder olarak da bulunmaktadır. Çok defa nabit civa ve sinabr ile beraber bulunur, italya'da, Yugoslavya'da, ispanya'da ve az miktarda da Karaburun'da (Türkiye) tespit edilmiştir.
Kleinit (Hg.NH4 • klorit). — Bileşimi tam olarak bilinmez. Sertliği 3.5, özgül ağırlığı 8.0 gr. Turuncu renklidir. Teksas'ta bulunmuştur.
Eglestonit (Hg4Cl2O).— Sertliği 2-3, özgül ağırlığı 8.3 gr. Sarımsı-kahve renklidir.
Terlinguait (Hg2ClO).— Sarı yeşil renklidir. Özgül ağırlığı 8.7 gr. Birçok şekilleri tespit edilmiştir.
Mosesit (Hg,NH4 • klorit).— Civa-amonyum bileşimi olup, Cl, SO3, H2O ihtiva eder ve kleinite benzer. Küb sisteminde olup, spinel ikizi gösterir. Sarı renklidir; sertliği 3 tür. Terlingua, Texas'ta bulunmuştur.
Montroydit (HgO). — Portakal renginde, sertliği 1.5-2, Texas'ta bulunmuştur.
Amiolit (Hg. antimonit).— Şili'de tespit edilmiştir.

DÜNYADAKİ COĞRAFİ DAĞILIŞI VE JEOLOJİK DURUMLARI


Birçok memlekette civa zuhurları bilinmektedir (Levha I). Bunlardan en önemlileri İtalya ve İspanya olup, dünya istihsaline de hâkimdirler. İspanya'daki istihsal meşhur Almaden'den ve İtalya'daki istihsal de Monte Amiata'daki iki büyük madenden gelmektedir, istihsalde bunları tâkibeden diğer memleketler Çin, Meksika, Japonya, Amerika, Rusya, Yugoslavya, Filipin adaları ile Peru, Şili, Türkiye gibi diğer bazı memleketlerdir. Amerika'da en fazla Kaliforniya ve Nevada'da çıkmakta olup, bunları Alaska, Arizona, Idaho, Oregon, Texas, Washington, Arkansas ve Utah eyaletleri takibetmektedir.
Yeryüzündeki cevher yataklarına bakınca, bunlann Tersiyer ve Kuaterner erüpsiyon kuşaklarını takibetmekte olduklarını görmekteyiz. Bilhassa bu kuşaklar boyunca mevcut olan kırık hatları, yataklanmaya müsait yerleri teşkil etmişlerdir.
Batı Amerika'da Kaliforniya'da, Miosen sonrası orojenik hareketlerin bulunduğu sahil boyunca birkaç yüz km lik bir kuşakta civa yataklan mevcuttur. Diğer eyaletlerdeki zuhurlar daha küçük olup, başka bir kuşak boyunca sıralanmışlardır. Güney Amerika'da Meksika, Kolombiya, Peru, Şili'de yine bir kuşak boyunca uzanmaktadır.
Atlantik sahili boyunca önemli yatakların durumuna yukarıdan aşağıya doğru bir göz atacak olursak:
Alaska'daki Red Devil madeni en büyük olup, senede 20 000 şişe civa istihsal etmektedir. Cevher, dayklarla kesilmiş olan grauvak ve killi kayaçlardaki altere olmuş dayklarla faylar boyuncadır.
Kaliforniya'da New Almaden civa yatağı, Amerika istihsalinin % 40 ını vermektedir. Arazinin büyük bir kısmı Jura-Kretase yaşlıdır. 1948 yılı sonuna kadar l milyon şişeden fazla civa alınmıştır. Tenörü % 0.5-20 arasındadır.
İntruzyon olarak yeşil sahreler mevcuttur.
Ad:  cıva5.JPG
Gösterim: 5469
Boyut:  104.6 KB
Meksika'da, Ganaos yatağından 1878 den beri 30 000 şişe civa istihsal edilmiştir. Gevher riyolitle örtülü olan latit domun üzerindedir. Altta Jura-Kretase kalkerleri vardır.
Peru'daki Huancavelica havalisi yatakları bir buçuk asırdan beri dünyanın en büyük istihsal yapmış yataklarıdır. 2 km genişlik, 8 km uzunluğunda bir kuşak halindedir. Buradaki Santa Barbara yatağından l 400 000 şişe civa alınmıştır. Saha, Jura kalkerleri, Kretase kumtaşı, kalker ve şeylleri ile volkanik kayaçlardan ibarettir.
Volkanizmayı müteakip birçok kırık ve faylar hâsıl olmuştur. Burada üç çeşit yatak mevcuttur:
  1. Kumtaşlarındaki civa yatakları,
  2. Kalkerlerdeki civa yatakları,
  3. Derinlik kayaçlardaki civa yatakları.
Gang mineralleri kuars, kalsit, barit ve hidrokarbonlardır. Cevher permeabl tabakalarla çatlak aralıklarındadır. Sinabr yatakları Tersiyer volkanlarından daha gençtir.
Şili'de Panitaqui madeninin senelik istihsali 2 000 şişe kadardır. Cevher Mesozoik andezitik kayaçlarıyle, genel olarak İntruzif kayaçlara yakın (granodiorit) fay zonları boyuncadır. Cevher sinabr, civa-tetrahidrit, demir ve antimonla karışık olarak ayrışmış damarlardadır.
Şili civa yatakları Pasifik okyanusu boyunca 500 km lik bir şerit halinde uzanmaktadır. Kayaçlar pre-Kambrien yaşlı mikaşist, amfibol, kumtaşı ve konglomeradan ibaret olup, kuars-diorit Tersiyer volkanizmasıyle alâkalıdır. Gevher faylara tabidir. Bunlardan başka, Kolombiya'da da bazı civa yataklan mevcuttur. Avrupa'da, İspanya'da Sierra Morena eteklerindeki Almaden madeni dünyanın en büyük ve en zengin madenidir. 2 000 yıldan beri çalışmakta olan bu maden, daha 100 sene dünyanın ihtiyacını karşılayacak durumdadır. Saha kıvrımlı ve kırıklı Silurien kuarsit ve arduazlarından ibaret olup, kuars-porfir ve diabazlarla kat'edilmiştir. Yatak 350 m derine kadar çalışmaktadır. Cevher sinabr, metasinnabarit ve nabit civadan ibarettir. Cevherle beraber pirit, kalsit ve barit mevcuttur. Yatak şekli hidrotermal solüsyonların ramplasmanıdır. Cevher tenörü % 5-20 arasında değişmektedir.
italya'da, Monte Amiata eski bir maden olup, Almaden'den sonra dünyanın ikinci büyük madenidir. Cevher, trakit akıntılarının örttüğü Mesozoik ve Tersiyer sedimanlannın çatlaklarındadır. Pliosen yaşlı olan cevher, kalker, kumtaşı, trakit konglomerası ve trakitte bulunmaktadır. Tenor % l civarındadır.
Yugoslavya'da, Idria'da Trias kumtaşları ve dolomitik breşlerde emprenye halde ve çatlakları doldurmuş damarlar halindedir. Yatak Trias yaşlıdır.
Rusya'da, Urallar'da Berezovsk, Miask ve Begoslovks bölgelerinde civa yatakları mevcuttur. Sibirya'da, sinabr halinde galenle beraber olarak (Nerçinsk şehrindedir). Donetz kömür havzasında Nikitovka civa yatağı sinabr, antimuan ve piritle beraber bulunmaktadır.
Bundan başka, Avrupa'da Çekoslovakya'da, Romanya'da; Asya'da ise Çin'de, Filipinler ve Japonya'da civa yatakları mevcuttur.

TÜRKİYE’DEKİ CİVA ZUHURLARI


Türkiye'de ufak-büyük birçok civa zuhurları bilinmektedir. Bu yataklardan en önemlileri şunlardır :
  • Karaburun.—Türkiye'de bilinen en eski madendir. 1900 yılından beri faaliyettedir. Cevher Devonien şistleri içerisindeki silisleşmiş kumtaşları ile boynuztaşında başlıca sinabr halindedir. Bundan başka, az miktarda nabit civa ve kleinit tespit edilmiştir. Tersiyer bazalt volkanizmasıyle ilgilidir. İki adet Konya tipi fırınla çalışmakta olup, günlük istihsali 20-25 kg civadan ibarettir. Tenor % 0.6 civarındadır.
  • Karareis. — Karaburun yarımadasının batı ucunda olan cevher Paleozoik yeşil şistlerinde oldukça zengindir. 20 ton cevher kapasiteli döner fırınla faaliyette olup, günlük istihsali 200 - 300 kg civadır. Tenor % l - 5 arasındadır.
  • Halıköy. — Etibank işletmesinde olan bu cevher şist-gnays kontaktındaki fay boyunca teşekkül etmiştir. 100 ton cevher kapasiteli iki adet döner fırınla günlük civa istihsali 300 kg kadardır. Tenor % 0.4 civarındadır.
  • Çamlıca (Ödemiş). — Paleozoik şistlerde birçok zuhurlar bilinmekte, fakat henüz faaliyet halinde değildir.
  • Türkönü (Ödemiş). — Şistlerin silisleşmiş çatlaklarında olan cevher henüz faaliyet haline geçmemiştir. Tenor % 0.5 civarındadır.
  • Akmescit (Tire). — Küçük işletme halindedir. Günlük civa istihsali 5-10 kg kadardır. Tenor % 0.5-1 arasındadır. Bölgede bundan başka Toplak ve Habibler köylerinde küçük zuhurlar mevcuttur.
  • Sızma-Lâdik (Konya). — Paleozoik şist ve kalkerlerinde, civarda andezitler mevcuttur. Eskiden beri basit usullerle çalışmaktaydı. Son zamanlarda Etibanka devredilmiştir. Tenor % 0.6-1 arasındadır.
  • Şeyhşaban (Kastamonu). — Cevher Mesozoik fliş formasyonlarında, silisli ve breşik kısımlardadır. Basit usullerle, yılda 2-3 ton civa istihsal edilmektedir. Tenor % 0.5-1 arasındadır.
  • Mudarlı (Kocaeli). — Cevher alüvyal teressüpler içindedir. Basit usullerle günde 5-10 kg civa elde edilmektedir. Tenor % 0.5 civarındadır.
  • Alaşehir. — Cevher Paleozoik şistlerdeki ayrışmış ultrabazik kayaçların silisleşmiş kısımlarındadır, ilkel usullerle günde 15-25 kg civa elde edilmektedir. Tenor % 0.5-1 civarındadır.
  • Muratdağı. — Cevherleşme oldukça yaygın olup, birçok zuhur bilinmektedir. Başlıcaları Baltalı, Camburt, Kestanelik tepe, Çiçeklikayası, Karacahisar v.b. dir. Sahada, kalker, gre, kil, konglomera, kuarsit, riyolit tüf, serpantin mevcut olup, genç erüptif kayaç, andezittir.
  • Niğde (Gümüşlüköy). — Cevher Paleozoik şistleriyle, aralarındaki mermerlerde fay boyuncadır. Civa, antimuan ve volframla beraber bulunmaktadır. Püskürük kayaç olarak asidik ve bazik kayaçları mevcuttur. Henüz küçük bir işletme halindedir. Tenor % 1-5 arasında olup, ümitli bir sahadır.
  • Gediz (Eskiköy). — Gediz civarında şistlerde bilinen zuhurlar mevcuttur. Henüz faaliyet yoktur.
  • Bozdoğan (Aydın). — Mikaşistlerde olan cevher eskiden biraz çalıştırılmış, sonradan faaliyet durdurulmuştur. Tenörü % l dir.
  • Antalya (Suveydiye-Kapısu).— Daha ziyade plaser olarak rastlanmış olan cevher çok az olduğundan, herhangi bir faaliyet yoktur.
kaynak: Maden Teknik ve Arama Enstitüsü
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Haziran 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Civa Zehirlenmeleri

Ad:  cıva7.jpg
Gösterim: 3674
Boyut:  14.0 KB

(metalik) Civa


Elementel civa oda sıcaklığında buharlaşabilir ve buharı akciğerden hızla emilerek, merkezi sinir sistemine dağılabilir. Havadaki tanecik miktarının 10 mg/m3'ün üzerinde olması sağlığı tehdit eder. 1 mg/m3'ün üzerindeki konsantrasyonlarda ise kimyasal pnömoni oluşabilir. Özellikle diş hekimi muayenehanelerinde olması gerekenden fazla civa buharı vardır. Elementel civa kolaylıkla deriden emilebilir. Civaya korunmasız dokunmak ciddi zehirlenmelere yol açabilir.
Elementel civanın parlak, kurşuni görünümü çocuklar için oldukça çekicidir. Yüksek düzeylerde civa sinir sistemi, cilt, solunum sistemi, kardiyovasküler sistemde bulgulara neden olabilir. Yüksek düzeylerde civa maruziyeti sonrası, mortalitenin primer nedeni akciğer hasarıdır. Pulmoner ödem, bronş epitelyumunda erozyon, asidoz, koma ve ölüm görülebilir. Öksürük, ateş, tremor, halsizlik, dispne, ginjivit, halusinasyonlar, nörolojik bulgular, ellerde ve ayaklarda eritem ve soyulma görülebilir. Karın ağrısı, kas krampları, dermatit, ishal ve metalik tat hissi de oluşabilir. Kronik civa maruziyetinde ekstremitelerde persistan istemsiz hareketler, ambiopi, polinöropati, ödemli diş bozuklukları görülebilir. Sıvı elemental civanın sindirim sisteminden emilimi çok azdır.

İnorganik Civa Tuzları


HgCl2 ve Hg2Cl2 gibi civa tuzları sanayide kullanılmaktadır. HgCl2 daha toksiktir. Civa tuzları özelikle gastrointestinal sistemi etkiler ve ciddi renal hasara yol açabilirler. Proteinüri, idrarda granüler silendir, tübüler hasara bağlı piyüri, nefrotik sendrom, oligüri ve anüriye yol açabilirler. Civa tuzları kan beyin bariyerini kolayca geçememelerine rağmen, sürekli veya ağır etkilenim olmaksızın nörolojik hasara yol açabilirler. Akut ölümcül oral civa klorür dozu yaklaşık 1-4 gr'dır. % 0.2-0.8 oranında civa klorür içeren periton yıkama solüsyonlarının kullanımının ciddi zehirlenme tablosu ve ölüme neden olduğu bildirilmiştir.

Organik Civa


Genelde organik civa bileşikleri de toksiktir. Beyin ve karaciğer hasarına yol açabilirler. En tehlikeli civa bileşiği, dimetil civadır. Son derece toksiktir. Birkaç mikrolitresi deriye yada lateks eldivene bile yayılsa ölüme yol açabilir.. Metil civa teratojendir. Plasentayı geçebilir. Anne sütüne de geçişi vardır. Metil civa, bazı türlerde örneğin tuna veya kılıç balığında birikerek yüksek konsantrasyonlara ulaşabilir. Amerikan Yiyecek ve İlaç İdaresi (FDA), doğurganlık çağındaki kadınların ve çocukların kılıç balığından, köpek balığı etinden, uskumrudan tamamen sakınmalarını; yengeç ve tuna balığını ise kısıtlı tüketmelerini önermektedir. Bunun yanı sıra anne ve bebeklerinin beslenmesi üzerine, Harvard Tıp Fakültesi'nde yapılan bir çalışmada, balık yemenin besinsel faydalarının, metilmerkürün olası dezavantajlarına göre ağır bastığı vurgulanmaktadır. Bu çalışmada, haftada bir balık tüketen annelerin bebeklerinde kavrama yeteneğinde artış saptanmıştır.
Civakrom gibi antiseptikler, ciltten çok az miktarda emilmelerine karşın nadiren enfekte omfaloselde lokal kullanımlarının zehirlenmeyle sonuçlandığı bildirilmiştir.
Organik civa zehirlenmelerinde hafif semptomların yanı sıra ağır parestezi, dizartri, ataksi, görme alanı daralması, işitme kaybı, körlük, mikrosefali, spastisite, paralizi ve koma gelişebilir.

Toksik Miktar


Metalik civa buharının acil yaşam tehdidi oluşturan miktarı 10 mg/m3'tür. Civa klorür en toksik inorganik civa bileşiklerindendir. Ağız yoluyla alındığında 0,5-2 gramı öldürücüdür. Organik civanın öldürücü miktarı, 10-60 mg/kg'dır. Kronik olarak 10 mikrogram/kg/gün alındığında ise sinir sistemi ve üreme sistemi üzerine toksiktir.

Tedavi


Vücuttaki yarı ömrü ortalama iki aydır. Emilen civanın tamamına yakını idrarla atılır. Dolayısıyla 24 saatlik idrarda civa miktarı tanı için tercih edilir. İdrar ve kan civa düzeyleri ölçülmelidir. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Zehir Araştırmaları Müdürlüğü laboratuvarı referans değerleri, tam kanda 0.6-59 mikrogram/L, idrarda ise 0.1-20 mikrogram/L'dir. İdrar ve kan civa düzeyleri, daha önce civaya maruz kalmamış bireylerde 5 mikrogram/L'nin altındadır. İşyerinde civaya maruz kalanlarda düzey, haftalık ölçümlerde kanda 15 mikrogram/L'nin, idrarda ise gram kreatinin başına 35 mikrogramın altında olmalıdır.

Acil Tedavi ve Destek Tedavisi


Tedavide ilk olarak hasta kaynaktan uzaklaştırılmalar.
Civa inhalasyonu: Kapalı yerlerde birkaç saat içinde akut pnömoni ve akciğer ödemi gelişebilir. Endi- kasyon varsa ilave oksijen verilmeli, gerekirse pozitif basınçlı ventilasyon uygulanmalıdır.
Civa tuzu yutulması: Ciddi gastroenterit ve şok sıvı replesmanıyla tedavi edilmelidir. Akut böbrek yetmezliği geri dönüşlüdür, ancak bir hafta veya bazen daha uzun süreli hemodiyaliz gerekebilir.
Organik civa yutulması: Semptomatik destek tedavi sağlanmalıdır.
Bazı vakalarda destek tedavisi yeterli olurken, yüksek idrar ve kan civa düzeyleri, solunum sıkıntısı veya akrodini varlığında şelasyon tedavisi düşünülmelidir. Şelasyon tedavisine erken başlanmalıdır. Tedavinin etkinliği, başlama zamanı geciktikçe azalır. Şelasyon tedavisinde kullanılabilecek antidotlar: BAL (dimer- kaprol: British anti-Lewisite=2,3- dimerkap-topropanol), DMSA (meso-2,3-dimerkaptosüksinik asit) ve DMPS (2,3-dimerkaptopropanol-sulfonik asit)'dir.
Ağız yoluyla civa tuzu alındı ise; British anti-Lewisite (Bal, dimerkaprol) yetişkin ve çocukta 3-5 mg/kg, kas içine, 2 gün süreyle hastanın belirtileri gerileyin- ceye kadar 4 saatte bir, sonrasında 7-10 gün boyunca 12 saatte bir verilir.
Hasta ağız yoluyla alabiliyorsa Dimerkaptosüksinik asit (DMSA, Succicaptal 200 mg) 10 mg/kg ya da 350 mg/m2 dozda 5 gün süresince 8 saatte bir, izleyen 14 gün süresince 12 saatte bir verilir.
Ağız yoluyla organik civa bileşikleri alındı ise; DMSA yukarıda belirtilen protokolle verilir. BAL, civanın merkezi sinir sistemine yeniden dağılımına neden olup, sinir sistemine olan toksik etkisini artırdığından kullanılmaz.
Solunum yoluyla metalik civa alındı ise; DMSA yukarıda belirtilen protokolle uygulanır ya da penisillamin (Metalcaptase 300 film kaplı tablet, 300 mg) ağız yoluyla yetişkinde günde 1000-1500 mg (en çok 2 gr), çocukta 25-100 mg/kg/gün (en çok 1 gr) 2 ya da 4 doza bölünerek 5 güne kadar, daha uzun süreli tedavi gerekiyorsa 40 mg/kg/gün'lük doz aşılmadan verilir.
Arındırma, deriden civayı uzaklaştırmak için, hastanın üzerindeki giysiler çıkarılmalı, bulaşmış alan bol sabunlu suyla yıkanmalıdır. Kornea yıkanması da yapılmalıdır. Ağız yoluyla zehirlenmelerde, metalik civanın emilimi olmadığı için hastalar kusturulmamalıdır. Aktif kömür ve katartikler yararsızdır. Ortama saçılan ve solunan partikül sayısını artırabileceği için, halı veya tüylü zemine dökülen civa vakumlu süpürgeler ile temizlenmemelidir.
Eliminasyonun artırılması, metalik veya inorganik civanın atılımında diyaliz, hemoperfüzyon veya tekrarlanan aktif kömür dozları etkili değildir. Ancak diyaliz böbrek yetmezliğinde civa-şelatör kompleksinin atılımını arttırabilir. Kronik metil civa zehirlenmesinde en- terohepatik dolaşımı engellemek için poliotil resin oral yoldan etkili olabilir.

Korunma


Civa zehirlenmesinden, civa ve civalı bileşiklere maruz kalmayı azaltarak korunulabilir. Amerikan Yiyecek ve İlaç İdaresi (FDA), doğurganlık çağındaki kadınların ve çocukların kılıç balığından, köpek balığı etinden, uskumrudan tamamen sakınmalarını; yengeç ve tuna balığını ise kısıtlı tüketmelerini önermektedir. Civalı termometrelerin kırılması sonucu çevreye dağılan civa parçacıkları buharlaşarak zehirleyici etki oluşturabilir. Civalı termometre kullanımından sakınıl- malıdır. Okullarda civanın deneylerde kullanılması tekrar değerlendirilebilir. Civa ve benzeri toksik maddelerin güvenli bir şekilde saklanması, öğretmenlerin bu konuda dikkatlerinin çekilmesinin civa zehirlenmesinden korunmada faydası olabilir. Tiomersol, civa içeren ve aşıların bozulmasını engellemek için aşılara eklenen koruyucu bir maddedir. Tiomersolün zararlı yan etkileri kanıtlanmamıştır. Ancak Amerikan Pediatri Akademisi (AAP), tiomersolün aşılarda önlem olarak kullanılmamasını önermektedir. Dünya Sağlık Örgütü ise (WHO), tiomersolün aşılarda kullanılabileceğini belirtmiştir. Bu konu hala tartışmalıdır. Diş dolgusunda kullanılan dental amalgamın civa toksitisine yol açabileceği belirtilmiştir. Sonuç olarak, civanın tüm formları, yüksek dozlarda sağlık üzerine yan etkiye sahiptir.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
28 Temmuz 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Cıva


Periyodik cetvelin II B grubuna dahil, gümüş beyazı renkte metal element.

Oda sıcaklığında sıvı olan biricik metaldir. Doğada serbest hâlde ve gümüş ya da altın malgaması biçiminde pek az, daha çok zencefre (sinabr) minerali (HgS) şeklinde genellikle İspanya, İtalya, Meksika ve Japonya'da bulunur. Türkiye'de de Ödemiş (Halıköy) ve Konya zencefre filizleri işletilir. 600°C üzerinde kavrulan zencefreden çıkan cıva buharının yoğunlaştırılmasıyla elde edilir.

Cıva, oda sıcaklığında havada oksitlenmez. Isıtılırsa 350°C'ta yavaş bir yükseltgenmeye uğrayarak yüzeyi kırmızı HgO katmanıyla örtülür. Sıcak, derişik nitrik ve sülfürik asitlerde kolayca çözünür. Alkalilerde çözünmez. Metalik cıva buharı ve çoğu bileşikleri zehirlidir. Bileşikleri sentezlerde çok kullanılır. Periyodik cetvelin IA, IB, IIA, IIB grubu metalleri ve kurşun ya da kalayla kolayca alaşımlar (malgama, amalgam) verir.

Gümüş-kalay-cıva malgaması diş dolgusu olarak kullanılır. Metalik cıva, alaşımlarından başka çeşitli elektrotların yapımında, barometre ve termometrelerde, hava boşaltma tulumbalarında ve cıva-buharlı lambalarda kullanılır. Cıva-buharlı lamba, morötesi ışınımı bol bir beyaz ışık verir. Cooper-Hewitt lambası da denen bu lambalar fotoğrafçılıkta ve tıp alanında da kullanılır. İçinde cıva buharı bulunan ve elektrotlarından biri demir, diğeri cıva olan bir tüple alternatif akım doğru akıma çevrilebilir. Cıva bileşiklerinin de geniş bir kullanım alanı vardır.

Beyaz, kristal yapılı bir katı olan cıva (2) siyanat [Hg(ONC)2] ya da cıva fülminat, darbelere duyarlıdır. ve detonatör olarak kullanılır. Renksiz, kristal yapılı bir katı olan cıva (2) klorür ya da süblime, çok zehirli olmakla birlikte, seyreltik çözelti hâlinde antiseptik olarak, ayrıca mantar öldürücü ve polimerleştirme işleminde katalizör olarak kullanılır. Doğada beyaz, rombik kristaller hâlinde bulunan cıva (2) klorür ve elektrot olarak da kalomel ve cıva içeren pil (Weston pili), standart bir elektromotor kuvvet verir. Cıva (2) sülfür (HgS) siyah renktedir. Kırmızı HgS vermiyon adıyla boya olarak kullanılır.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

7 Haziran 2016 / Misafir Cevaplanmış
22 Şubat 2015 / Misafir Cevaplanmış
11 Nisan 2007 / kompetankedi Kimya
15 Şubat 2013 / nötrino Kimya