Arama

Petrol Nedir?

Güncelleme: 4 Aralık 2015 Gösterim: 5.541 Cevap: 2
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
29 Haziran 2012       Mesaj #1
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Petrol
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

Doğal olarak bulunan hidrokarbonlar karışımıdır. Genellikle sıvı hâlde "ham petrol" olarak bulunur. Kimi zaman doğal gaz da bu terimin kapsamına alınır. Petrolün organik artıklardan oluştuğu sanılmaktadır. Bu artıklar esas olarak oksitlenmeye elverişsiz tuzlu su (deniz) koşullarında ince taneli tortulara kısa sürede gömülen planktonlar ve basit bitkilerdir. Gömülmeyi izleyen biyolojik bozunmadan sonra sıcaklık ve basınç artışı krakinge yol açarak petrolün oluşmasını sağlar. Petrole kaynaklık eden kayacın ince taneli oluşundan ötürü petrol ve su, yavaş yavaş sızarak gözenekli rezervuar kayaçlara (başlıca kumtaşı ya da kireçtaşı) göç eder. Daha sonra rezervuar içinde ikinci bir göç meydana gelir ve petrol genellikle geçirgen olmayan tabakalarca örtülü bir havuz içinde birikir. Petrol kimi zaman yeryüzüne sızar. Eski zamanlarda, örneğin Mezopotamya uygarlıklarında bu tür petrolün kullanıldığı bilinmektedir. İlk petrol kuyusu ABD'de açılmıştır (1859). Böylece başlayan petrol sanayii hızla ilerlemiş ve günümüzde dünya çapında tüketilen enerjinin yarısı petrolden sağlanır olmuştur. Petrol, petrokimya sanayiinin de hammadde kaynağıdır. Çağdaş teknolojiyle 5.000 metre derinliğe inen petrol kuyusu açılabilmektedir. Denizlerde de 150 metrelik sığ sularda derin kuyular açılmıştır. Kuyu açımında genellikle elmas uçlu matkaplarla sondaj işlemi yapılır ve basınçlı bir çamur, delme artıklarını yüzeye taşır. Sondaj işleminden sonra petrol kendi basıncıyla yüzeye fışkırır. Çoğu zaman bunun için pompalama da gereklidir. Petrol başlıca Basra Körfezi, ABD, Rusya, Azerbaycan, Kuzey ve Batı Afrika'da ve Venezuela'da bulunur ve çıkarılır. Petrol çıkarıldıktan sonra içindeki tuz ve su uzaklaştırılarak rafinerilerde arıtılır. Bunun için ayrımsal damıtma yöntemi uygulanır. Böylece gazyağı, benzin, dizel yakıtı, fuel-oil, yağlama yağları ve asfalt elde edilir. İstenmeyen bileşikler uygun çözücülerle, sülfürik asitle muamele yoluyla vb. ortamdan uzaklaştırılır. Daha az değerli olan bileşenler kraking, alkilleme ve polimerleştirme gibi yöntemlerle daha değerli bileşenlere dönüştürülür. Ham petrolün bileşiminde esas olarak alkanlar, doymuş aliçiklik ve aromatik bileşikler, ayrıca kimi kükürt ve oksijen bileşikleriyle azot ve tuz bulunur. Türkiye'de petrol ilk kez Raman bölgesinde bulundu (1940). Bunu izleyen yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yeni kuyular açıldı ve ham petrol üretimi 3 milyon tona kadar çıktı. Yapılan hesaplara göre Türkiye'nin petrol rezervi 2 milyar ton dolayındadır. Son yıllarda petrol arama çalışmaları, karasuları da dahil olmak üzere Türkiye çapında yaygınlaştırılmaktadır.





BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
29 Haziran 2012       Mesaj #2
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Petrol
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar
Dünya'daki Petrol Rezervleri


Petrol
, neft ya da yer yağı, hidrokarbonlar oluşmuş, sudan yoğun kıvamda, koyu renkli, arıtılmamış, kendisine özgü kokusu olan, yeraltından çıkarılmış doğal yanıcı mineral yağı. Latince’de taş anlamına gelen "petra" ile yağ anlamına gelen "oleum" sözcüklerinden oluşmuştur (Petra oleum= Petrol). Petrol halk arasında, yalnız belirli bir yakıtı (benzin, gazyağı, dizel - motorin, motor yağı, fuel oil) olarak bilinmesine rağmen, aslında petrol kelimesi doğal halde bulunan ve yeraltından çıkarılan işlenmemiş ham petrol anlamına gelmektedir. Petrol, hidrokarbonların karışımından meydana gelmiş olup, her zaman sabit bir kimyevî bileşimi yoktur. Doğal akaryakıt olan ham petrol, bulunduğu memleketlere göre değişen bileşimler gösterir. Örneğin; Amerika'da özellikle Pensilvanya bölgesinde çıkarılan petroller genellikle hidrokarbon sınıfından olan bileşikleri, Rusya petrolleri, kötü kokulu naften sınıfından bileşikleri; Romanya petrolleri ise bu ikisinin bir karışımını içerir. Çeşitli tipteki petrollerin kendine has ağırlıkları 0,80-0,96; alevlenme noktaları 15-120 °C ve ortalama ısıtma kuvvetleri 10,500 cal/kg'dır. Ortalama elementel bileşimleri ise; karbon %84, hidrojen %12, oksijen %1 olup çok az miktarda da kükürt bulunur. Teksas ve Kaliforniya petrollerinde kükürt diğerlerine oranla fazladır.

Değişik kimyasal içeriğe sahip hidrokarbonların biraraya gelerek oluşturduğu değişik kimyevi bileşimde olan çok sayıda petrol tipi bulunmaktadır (Örneğin: parafin bazlı petrol, asfalt bazlı petrol gibi). Yüz milyonlarca yıl önce, denizlerde yaşayan ya da suların denizlere sürüklediği hayvan ve bitki kalıntıları anaeorabik bir ortamda, gerekli şartlar altında (ısı basınç ve mikroorganizmaların etkisiyle), ham petrole benzer kerojeni meydana getirmiştir. Kerojen sonradan, yukarı tabakalara doğru göç etmesi esnasında gittikçe değişmiş ve ham petrolü meydana getirmiştir. Bu yüzden de hiçbir sahanın ham petrolü, tam olarak öteki bir sahanın ham petrolüne uymaz; muhakkak az çok farklar bulunur. Hatta bu durum, aynı bir petrol sahasında bile, çoğu zaman görülür. OPEC
(Bakınız: OPEC - Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) kurucusu Venezuellalı politikacı Juan Pablo Pérez, doğaya ve dünya siyasetine yaptığı olumsuz etkilerinden dolayı petrolü şeytanın pisliği olarak tanımlamış ve gelecekte insanlığın mahfına sebep olacağını öngörmüştü.

Kimyasal Oluşumu

Petrol, denizlerdeki bitki ve hayvanların çürüdükten sonraki kalıntılarından oluşur. Bu kalıntılar deniz yatağında milyonlarca yıl boyunca çürüdükten sonra, geriye yalnızca yağlı maddeler kalır. Çamur ve büyük kaya katmanları altında kalan yağlı maddeler de petrol ve gaza dönüşür.Petrolün kimyasal yapısı farklı uzunluklardaki hidrokarbon zincirlerinden oluşur. Bu zincirler, petrolün arıtım sürecinde, damıtma sayesinde ayrıştırılıp benzin, jet yakıtı, kerosen gibi ürünler elde edilir. Bu alkanların genel gösterimi CnH2n+2 biçimindedir. Örneğin benzinde yaygın olarak bulunan 2,2,4-Trimetilpentanın ifadesi C8H18 biçiminde olup oksijen ile ısıveren tepkimesi şöyledir;
C8H18 (s) + 12.5 O2 (g) → 8 CO2 (g) + 9H2O(g) + ısı
Petrolün veya benzinin kısmı yanması karbon monoksit ve/veya nitrik asit gibi zehirli gazların yayımına yol açar.

Türkiye'de Petrol

Günümüzde önemli bir enerji kaynağı olan
petrol, aynı zamanda kimya sanayiinin de ham maddesidir. Yurdumuzdaki petrol yatakları fazla zengin değildir. Mevcut petrol yataklarımız daha çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Batman, Siirt ve Diyarbakır'dadır. Adıyaman, Şanlı Urfa ve Mardin'de de petrol yatakları vardır. Üretilen petrol, ihtiyacımızın çok az bir kısmını (1/7) karşılamaktadır. Geri kalan kısmını dışardan karşılamaktayız. Yurdumuzda ham petrolün arıtılması için rafineriler kurulmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde üretilen ham petrolün bir kısmı Batman Rafinerisine, bir kısmı da Batman-İskenderun boru hattı ile Dörtyol'a gönderilmektedir. Buradan da tankerlerle Ataş, İzmir ve İzmit rafinerilerine taşınmaktadır. İskenderun Körfezi ile Kırıkkale arasındaki petrol boru hattı ile de Kırıkkale Rafinerisine ham petrol aktarılmaktadır. Ayrıca Türkiye-Irak boru hattı ile Irak petrollerinin bir kısmı Yumurtalık Limanı'na taşınmaktadır. Bu taşımacılıktan Ülkemiz önemli bir gelir sağlamaktadır. Azerbaycan petrolünün de yapılacak boru hattı ile İskenderun Körfezi'ne getirilmesi planlanmaktadır. Yurdumuzda petrol aramalarına hızla devam edilmektedir.

Petrol Endüstrisi

Petrol endüstrisi ve petrol ürünleri pazarlama (petrol tankerleri ve boru hatları genellikle) taşıma arama, çıkarma, rafinaj, küresel süreçler yer almaktadır. Sektörün en büyük hacimli ürünleri fuel oil ve benzindir. Petrol, aynı zamanda ilaç, solventler, gübre, pestisit ve plastik gibi birçok kimyasal ürünler için hammaddedir.
Petrol, birçok sanayi için çok önemlidir ve sanayileşmiş medeniyetler kendisi için önemli olduğunu bilir ve bu nedenle birçok ülke için önemli husustur. Dünya da petrol tüketimi her yıl yaklaşık olarak 30 milyar varildir ve üst petrol tüketicilerini büyük ölçüde gelişmiş ülkeler oluşurturur. 2004 yılında tüketilen petrolün %24ünü Amerika tüketmişken 2007 yılında bu oran %21'e düşmüştür. ABD'de, Arizona, California, Hawaii, Nevada, Oregon ve Washington eyaletlerinde, Batılı Devletler Petrol Derneği (WSPA) şirketi, rafineri dağıtım, üretim, taşıma ve petrol pazarlamadan sorumlu kurumdur. Kar amacı gütmeyen bu ticaret kurumu, 1907 yılında kurulan ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en eski petrol ticaret birliğidir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 4 Aralık 2015 17:34
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
4 Aralık 2015       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
PETROL, -lü a. (fr. pĞtrole, ortaçağ lat. Petroleum, klasik lat. petra, taş, ve oleum, yağ'dan).
1. Çok koyu renkli, kendine has az ya da çok keskin kokulu, yoğunluğu 0,8 ile 0,95 arasında değişen doğal mineral yağ; hemen hemen tamamı parafinik, naftenik ve aromatik hidrokarbonlardan ve genellikle kükürtlü organik bileşikler ile eser miktardaki oksijenli ve azotlu bileşiklerden oluşur (HAM PETROL de denir.)
2. Lamba ve ocaklarda kullanılan kerosene verilen ad.

—ikt. Petrol eşdeğer ton - TEC.

—Petr. san. Petrol ürünü, ham petrolden türetilmiş sıvı, katı ya da gaz ürün.

—ANSİKL Oluşum. Petrol, onlarca, hatta yüzlerce milyon yıl önce denizlerde çoğalmış ve tortul katmanlar halinde birikmiş bitkisel ve hayvansal su organizmalarının ağır bakteriyolojik bozunmasının bir sonucudur. Bu bozunmadan çıkan hidrokarbonlar ile kükürt, oksijen ve azot gibi uçucu bileşiklerin tümü, çökellerle ve organik artıklarla karışmış halde ana-kayaç içinde yer alır; çökelimin yol açtığı sıkışmayla ana-kayaç içinden dışarı sızan petrol, kumların ya da kumtaşları ya da kireçtaşları gibi daha gözenekli ve daha geçirgen kayaçların içine göç etmiştir. Yataklar, her zaman hazne kayaçlar ya da depo kayaç- lar denilen bu kayaçların doğal dağılımına göre ya da tek bir noktada yer alır. Örneğin, marn ya da kil gibi geçirimsiz bir katman, kapan görevi yaparak, hidrokarbonların birikmesini sağlar ve böylece dışarı kaçmalarını önler. Kapanlar genellikle, hazne kayacın karşısında, geçirimsiz bir arazinin oluşmasını sağlayan antiklinallerden, tuz kubbelerinden ya da kırıklardan oluşur.
Petrol çoğunlukla, gaz hidrokarbonlardan oluşmuş bir katman ile kendisinden daha yoğun bir tuzlu su katmanı arasında yer alır. Bununla birlikte petrolün göçü, hiçbir jeolojik kapanla kesilmediğinde, petrol açık havaya kadar çıkabilir. Bu durumda, petrol, sızıntılar ya da Trinitö adasındaki kırk hektarlık asfalt gölü gibi örtüler biçiminde toprak yüzeyinde ortaya çıkar. Bir yatağın kalınlığı birkaç metre ile birkaç yüz metre arasında değişir. Uzunluğu ise Ortadoğu'da onlarca kilometreye ulaşır.

Rezervler. Bir petrol alanının önemi, genellikle hesaplanmış rezervler terimiyle ifade edilir; bu terim, jeolojik ve teknik bilgiler yardımıyla belirli bir tarihte saptanmış sıvı ve/ya da gaz hidrokarbonların miktarını, o tarihin teknik, ekonomik ve siyasi koşulları içinde üretilmeye uygun bir kesinlikle belirtir. Bu rezerv miktarları, normal sıcaklık ve basınç koşullarında ham petrol için Mt, doğal gaz için metre küp olarak gösterilir. 1992'de tüm dünyadaki hesaplanmış ham petrol rezervleri 135 milyar tondur ve bu rezervlerin büyük kısmı Ortadoğu (% 6Ş,5), ABD, Meksika ve Kuzey denizi'ndedir.

Tarihçe. Nuh’un gemisini sıvamakta bı- tüm kullanıldığı Kutsal Kitap'ta belirtilmektedir (Yaradılış VI, 13-14). Mezopotamya halkları yapılarda harç olarak ya da gemileri kalafatlamakta bıtüm kullanıyordu Plinius'un yazılarında bitüm, öksürük, diş ağrıları, kanamalar ya da romatizmalar için derde deva olarak gösterilmektedir. XVIII. yy.'dan itibaren Rusya ve Alsace’ta petrol damıtıldığı halde, ilk sondaj, "albay" Drake'in Titusville'de (Pennsylva- nia), 27 ağustos 1859’da, 23 m derinlikten petrol çıkartmasıyla. XIX. yy.'ın ikinci yarısına rastlar; bu kara altına hücumun başlangıcıydı. Teknik gelişmenin büyük aşamaları şöyle sıralanabilir:
—1860-1885: gazyağı dönemi (diğer damıtma ürünleri hemen hiç kullanılmıyordu);
—1885-1900: petrol yağlarının, yavaş yavaş sanayide ve evlerde yağlama yağı olarak kullanılan bitkisel yağların yerini alması;
-1900-1914: benzin dönemi (otomobilin yaygınlaşması yeni petrol yataklarının bulunmasını ve işletilmesini gerektirdi); -1914-1930: sürekli damıtmanın, ısıl krakingin ortaya çıktığı ve fuel-oıllerin kullanılmaya başladığı dönem;
-1930-1940: ürünlerin kalitesini iyileştiren ısıl reformingin ve çözücüyle işleme yöntemlerinin yerleşmesi;
—1940'tan günümüze: katalitik yöntemlerin (kraking, reforming, kükürt giderme) ve buharla krakingin kullanılmasıyla modern arıtma ve petrokimya tekniklerinin gelişmesi.
Bugün petrol, yalnız yakıt olarak en yaygın ve en bilinen biçimleriyle değil, tarım (gübre, pestisitler), tıp (ilaçlar), sağlık (sentetik deterjanlar) ve özellikle plastik maddelerin, sentetik elyaf ve kauçukların hazırlanması gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır.

petrol sanayisi

Arama. Aramanın amacı yeni yataklar araştırmaktır ve iki aşamadan oluşur: birincisi, yapısal jeolojik kapanları bulmayı sağlayan jeolojik ve jeofizik incelemelerden meydana gelir; bir ya da birçok arama kuyusu açmayı gerektiren ikinci aşama, hidrokarbonların varlığı ya da yokluğu konusunda karar vermeyi kolaylaştırır.
Jeolojik ve jeofizik, arama yapmaya en uygun bölgeler hakkında yararlı bilgiler vermesine karşın, sondaj* en temel arama yöntemi ve hidrokarbon varlığı hakkında kesinliğe jjötürecek tek yoldur.
Sondaj, petrol içerdiği varsayılan katmanlara kadar, çapı gitgide küçülen (genellikle 90'dan 15 cm'ye) bir kuyu açmaya dayanır. Sondaj derinlikleri 10 000 m'yi aşabilir, ancak bu derinlik genellikle 1 500 ile 3 500 m arasında değişir.
Kuyular, çoğunlukla matkap denilen bir kesici ucun dönmesiyle açılır. Matkap genellikle içi boş çubuklardan oluşan bir diziye bağlıdır; en son çubuk toprak düzeyinde bulunur ve bir Diesel motorunun tahrik ettiği bir döner tabla yardımıyla döner (rotary [döner] sondaj yöntemi).
Matkap, kuyunun dibine indirilmiş ve takımın tam üzerine yerleştirilmiş bir elektrik motoruyla ya da bir hidrolik türbinle (türbosondaj) de döndürülebilir. Takımın dönme hızı 30 ile 500 dev/dk arasında değişir, kayacı delme hızı ise, parçalanan katmanların sertliğine göre saatte birkaç santimetre ile birkaç metre arasındadır. Sondaj sırasında, kuyulara, aşılan katmanların ayırtedici özelliklerini belirleyen testler ya da diyagrafiler yapılır; ayrıca petrollü bir katman sözkonusu olduğunda bu testler, yatağın kazanılabilir rezervlerini değerlendirmeye yarar, kayacın gözenekliliğini ve geçirgenliğini belirlemeye yardımcı olur. Sondaj çamurundan toplanan artık analizi aşılan katmanlar hakkında bilgi verir
Geleneksel yatakların tükenmesi, Arktika ve/ya da deniz bölgelerındekıler gibi, erişilmesi zor tortul havzalarda aramalar yapmaya yöneltmiştir Meksika körfezinde, 10 m su derinliğinde, 1947'de başlayan denizde petrol arama çalışmaları önce sakin ve sığ denizlerde (Basra körfezi, Afrika kıyıları, Hazar denizi) sürmüş, sonra Kuzey denizi ya da Labrador gibi daha derin ve daha fazla zorluk çıkaran bölgelere kaymıştır. Günümüzde sondaj çalışmaları, genellikle 200-300 m su derinliklerinde gerçekleştirilir, ancak kimi sondajlar yaklaşık 1 500 m su derinliğine kadar iner (Kanada); şu anda deniz dibi petrol rezervlerinin payı dünyadaki hesaplanrrtış rezervlerin dörtte birim aşmaktadır ve sondaj platformları ile gemilerinin tasarımına ilişkin yeni tekniklerin gelişmesiyle bu oranın önemli ölçüde artması beklenmektedir. Denizlerde yapılan sondajların maliyeti, yerbilimsel ve okyanusbılımsel koşullara göre 1 ile 15 oranında değişmektedir.

Yatakları geliştirme ve üretime geçirme. Arama sondajı sırasında üretime elverişli bir katmana rastlandığında, kuyu bir kaplama yerleştirilerek takviye edilir; daha sonra bunun içine, petrolün akacağı 6 ile 10 cm çapında dar bir boru indirilir. Yatak, ticari olarak işletilebilir görüldüğünde, maksimal miktarda hidrokarbonu dışarı boşaltmak için geliştirme kuyuları demlen birçok başka kuyu da açılır. Bu kuyuların sayısı, yatağın boyutuna göre on ile yüz arasında değişebilir. Kuyunun başına, çıkarma debisinin ayarı ve denetimi için gerekli olan ve Noel ağacı denilen donanımların yerleştirilmesinden sonra ana üretim çalışması başlayabilir. Denizde, çelik boru ya da betonarme ıskeletlı bir ya da birçok platform, kuyu başlarını, üretim için gerekli donanımları (ayırıcılar, baca, depolama kabı vb.) ve personelin lojmanlarını taşır. Bu platformlar, genellikle yüksekliği 200 m’yi bulan, 400 000 t'dan ağır (beton) dev yapılardır. Bugün 20 000'den fazla kuyu 800 deniz yatağındaki petrolü çıkarmakta ve dünya ham petrol üretiminin şimdiden dörtte birine yakın bölümünü üretmektedir.
Yalnız yatağın basıncından yararlanarak, o yerde bulunan hidrokarbonların ancak çok az bir miktarı çıkarılabilir; bununla birlikte bu miktar, yatağı canlandırma (asitleme, çatlatma, delme) ve/ya da etkinleştirme (pompalama, gas-lift vb.) olanaklarıyla önemli ölçüde artırılabilir. Yalnız petrolü ve suyu emmiş hazne kayacın enerjisini kullanan bu çıkarma türü genellikle birincil çıkarma olarak adlandırılır. Çıkarma oranını iyileştirmek ve üretim süresini uzatmak için yatağın basıncını yapay olarak korumak gerekir Böylece yatağın enerjisi, gerek su püskürtmeyle, gerekse destekli çıkarma"ya başvurularak artırılır. Destekli çıkarma, uygun siyasi ve ekonomik durumlar içinde, o bölgede bulunan hidrokarbon miktarının % 40-45'ini çıkarmayı sağlar. Henüz önemsiz olmasına karşın (yılda 50 Mt’luk bir üretim) bu yöntemlerin gelişmesi, dünyadaki hidrokarbon rezervlerinin yenilenmesi için yeni yatakların araştırılmasında gerekli bir tamamlayıcıdır. Sözkonusu olan yararlar son derece önemlidir, çünkü ham petrol çikarma oranındaki % 1 Tik bir artış, mevcut üretime ek olarak 6 milyar tonluk bir işletme sağlayacaktır; bu da, dünya üretiminin yaklaşık olarak iki katına denk gelir.

Petrol taşıma. Üretim bölgeleri ile büyük tüketim merkezleri arasındaki uzaklıklar, petrol gemileri ya da tankerler ve boruhatları gibi petrol sanayisine özgü altyapıların ve taşıma araçlarının kullanılmasını gerektirmiştir; boruhattı, çapı 20 ile 120 cm arasında değişebilen birbirine kaynaklanmış borular dizisinden oluşur. Debisi, teknik özelliklerine, taşınan ham petrolün niteliğine ve hat boyunca yer alan pompalama istasyonlarının sayı ve gücüne bağlıdır; yılda 100 Mt kadar petrol taşıyabilir.
1886'da, 2 500 t kapasitelik ilk tankerin hizmete sokulmasından bu yana, dünya petrol filosu çok büyük gelişmeler göstermiştir. 1990'larda deniz yoluyla yapılan ham petrol taşıması, tonaj bakımından, bütün taşınan mallarla birlikte, deniz ticaret trafiğinin yarıya yakınını oluşturur. Petrol talebinin artması ve ton başına taşıma maliyetlerini düşürme çabası, taşıma gücü birkaç yüz bin dedveyt tonu aşan dev petrol tankerlerinin gelişmesini kolaylaştırmıştır. Bugün petrol filosu, çoğunlukla yeni yapılmış dev gemilerden oluşur. Büyük limanların çoğu, bu dev gemilere hizmet verebilmek için donanımlarını yenilemek zorunda kalmıştır: Fransa'da, Le Havre'ın 25 km uzağındaki, Antifer yapay limanı, 1976'dan bu yana, 500 000 t'dan fazla kapasiteli tankerlere hizmet vermektedir.

Arıtma. Petrol piyasasında, kondi aralarında yalnız fiziksel özellikleri (yoğunluk, akışmazlık, vb.) bakımından değil, daha çok kimyasal bileşimleri bakımından farklılaşan yataklar kadar değişik ham petrol nitelikleri bulunur. Petrol, bir yataktan diğerine değişen oranlarda dört temel hidrokarbon (parafinler, olefinler, naftenler ve aromatikler) türünün yanı sıra petrolün ham halde kullanılmasını pratik olarak imkânsız hale getiıen kükürt, merkaptarılar, tuzlu su, oksijenli ve/ya da azotlu bileşikler ile eser miktarda metaller içerir. Ote yandan, petrol piyasası, belirgin ayırtedici özelliklere sahip belli sayıda petrol ürünü (benzinler, kerosen, mazot,-fuel-oiller, yağlama yağları) talep eder. Arıtma, ham petrolü en düşük maliyetle işleyerek bitmiş ü1, ünlere dönüştüren sanayisel işlemlerde ve yöntemlerden oluşan bir bütündür. Laboıatuvarda yapılan hazırlık çözümlemesi, incelenen ham petrolden elde edilebilecek bitmiş ürünlerin niceliği ve niteliğini belirlemeyi sağlar; "hafif" yani düşük yoğunluklu bir ham petrolden daha fazla benzin, "ağır" ham petrolden ise datıa fazla fuel oil ya da bitüm üretilir. Arıtmanın temel işlemi kesintisiz ayırımsa! (bölümse!) damıtma'dır, bu yolla elde edilen ürünlerin çoğu, niteliklerinin iyileştirilmesi için ek işlemlerden (ağır benzine uygulanan katalitik relorming, mazota uygulanan hidrojenle kükürt giderme) geçirilir. Sonuçta, tüketicilerin gereksinimlerine cevap veren bir dizi ürün elde edilir: yakıtlar, özel benzinler, çözücüler ve çeşjjli ürünler.
Bununla birlikte, klasik ham petrollere uygulanan sıradan bir damıtma, piyasanın istediği oranlar içinde, petrol ürünlerinin nicel talebini karşılamayabilir. Bu durumda, başka rafinerilerle bitmiş ürün alışverişi yapmak yoda klasik arıtma yöntemlerine dönüştürme birimleri eklemek gerekir, Bunlar arasında en çok kullanılanlar, ağır ürünlerin molekül yapılarını parçalayarak "hafif" ürünler elde etmdyi sağlayan katalitik kraking, ısıl kraking ve hidrokraking yöntemleridir. Piyasa gitgide, ağır kesimlerin yerine, başka enerjilerle doğrudan rekabet eden ve yavaş yavaş bunların yerini alan hafif ya da orta kesimleri talep etmeye başlamıştır. Bunun sonucunda da, çeşitli bitmiş ürün kategorilerinin arz ve talebi arasında büyüyen bir dengesizlik meydana gelmektedir; bu dengesizlik, ancak ağır fueloillerin bir kısmını daha hafif ürünlere dönüştürmek için uygulanan dönüştürme yöntemlerinin gelişmesiyle azaltılabilir. Petrol sanayisi tarafından arıtma yöntemine zorunlu kimi uyarlamaların yapılması çok büyük yatırımlar gerektirir.

Bitmiş ürünlen depolama, taşıma ve dağıtma. Petrol ürünlerini dağıtmada kullanılan yapılar, rafinerilerin ve tüketim merkezlerinin yerlerinin yanı sıra bu ürünlerin cinsine ve piyasalannın özelliklerine bağlıdır. Rafineriler önceleri, doğrudan, üretim yerlerinde kuruluyor (Pennsylvania, Kafkasya, Romanya, Iran vb.) ve bitmiş ürünler tüketici ülkelerin kıyı depolarına deniz yoluyla taşınıyordu. Daha sonra, kimi ülkelerin kendilerine özgü bir arıtma sanayisi oluşturmak istemesi, boruhattarıyla taşımanın gelişmesi ve arıtma sanayisinin giderek artan karmaşıklığı, tüketici ülkelerde, önce büyük deniz limanlarında, sonra doğrudan büyük tüketim merkezlerinin yakınında rafinerilerin kurulmasına büyük ölçüde katkıda bulundu. 1991'de, dünya arıtma kapasitesinin % 23'ü Kuzey Amerika'da, % 19'u Batı Avrupa'da. % 8,6'sı Çin ve Japonya'da bulunurken, yalnız % 6,5'K)rtadoğu'daydı.
Depolama iki gereksinimi karşılar: talepteki mevsimlik dalgalanmalar (normal olarak yazın daha fazla benzin ve kışın daha fazla fuel-oil tüketilir) ya da ham petrol teminindeki değişimler göz önüne alındığında, depolama, tüketicilerin gereksinimlerindeki düzeni sağlar ve büyük miktarlarda aktarma yaparak bitmiş ürünlerin taşıma maliyetini düşürür. Basit tanklardan çok büyük yeraltı depolamalarına kadar pek değişik biçimler alabilir. Örneğin Fransa'da 1 000 m3'ten az ve 100 000 ms'ten fazla kapasiteli 500'den fazla depo vardır. Fransız rafinericiler, yasal olarak 90 günlük bir tüketime karşılık gelen, güvenlik stoklannı sürekli olarak dolu tutmak zorundadır; batı ülkelerinin çoğunda buna benzer yasalar vardır. Maliyeti düşük olan kütlesel taşımacılıktan, tek bir ürünü büyük miktarlarda kullanan, elektrik santralları, fabrikalar, havaliman- lan vb. gibi tüketicilere, genellikle doğaldan teslimde yararlanılır; bu durumda bo- ruhatları, efeniz, ırmak (kabotaj gemileriyle) ve demiryolu (sarnıç vagonlarla) taşımacılığı, büyük tankerler (351) on uygun taşıma araçtandır. Benzin istasyonları için yakıtlar ya da özel ısıtmalarda kullanılan ince fuel-oil gibi küçük miktarlardaki mal fMknf'nde taşıma, yalnız, son kullanıcıya ulaşabilecek tek araç olan tankerlerle gerçekleştirilir.
Teslim edilen ürünlerin, nitelikte olduğu kadar nicelikte de gösterdiği çeşitlilik, güçlü bir ticari ve teknik örgütlenme ile özel dolaşım ağlan gerektirir. Böylece propan ve bütan, toptancı müşterilere konteynerlerde ve genel tüketime tüplerde; yağlayıcı yağlar, fıçı ya da bidonlarda; bitümler, fıçı ya da torbalarda; parafın, karton kutularda; özel benzinler, bidonlarda ya da cerlkanlarda satılır. Buna karşılık, yakıtlar ve yamalar müşterilere, benzin satışı için yol özerine kurulmuş, benzin istasyonlan ya da gemilere mazot vermek için liman ya da kıyılardaki depolar aracılığıyla "dökme" olarak teslim edilir.

Gelecek. 1973'ten önce, petrol, bol ve ucuz bir enerji kaynağı olarak görünüyordu: böylece, sanayileşmiş ülkelerin ekonomik gelişmesine büyük bir katkıda bulundu. O tarihten sonra ortaya çıkan birinci petrol şoku, petrolün gerçekte, sınırlı kaynakları olan ve bununla birlikte vazgeçilmez, tükenebilir bir enerji kaynağı öldü ğünü gösterdi. Bugünkü tüketim hızıyla dünya rezervleri 1981'de ancak 30 yıllık bir üretime denk geliyordu. Gitgide daha zor bölgelerden (derin denizler, Arktika bölgeleri vb.) çıkarılması ya da yatakların gitgide daha pahalı yöntemlerle işletilmesi, petrolü giderek pahalılaşan bir enerji kaynağına dönüştürdü. Ama özellikle, taşımacılık ve petrokimya gibi kullanım alanlarında yerinin doldurulamaması nedeniyle, petrol hâlâ vazgeçilemez bir enerji kaynağıdır.
Bu gerçekler karşısında, sanayileşmiş ülkelerin çoğu enerji tasarrufu yapmak ve başka enerji kaynaklarının gelişmesini teşvik ederek enerji bilançolarını yeniden düzenlemek için kararlı politikalar uygulamaya başlamıştır.

petrolün coğrafyalı

Dünya petrol üretimi 1974'e kadar sürekli olarak artmıştır (1900'de 20 Mt 1920'de 97 Mt, 1939'da 284 Mt, 1950 de 525 Mt, 1960'ta 1 050 Mt, 1970'te 2 336 Mt, 1974'te 2 850 Mt). Daha düzensiz bir gelişme göstermeye başlamadan önce. 1979'da 3 200 Mt'a yaklaşmış, ancak 1982'de 2 700 Mt'a kadar inmiş sonra tekrar artarak, 1992'de 3 152 Mt'a ulaşmıştır. Buna bağıntılı olarak da, on iki kadar olan üretici ülke sayısı, 70'in üzerine çıkmış durumdadır.
Petrol sanayisi, piyasayı kontrol etmek için bir araya gelen önemli ölçüde merkezileşmiş ve bütünleşmiş güçlü kapitalist şirketlerin kurulmasıyla hızla gelişti (1928'de, Achnacarry anlaşmaları'ndan doğan Uluslararası petrol karteli). 50'li yılların sonundan itibaren büyük şirketlerin rolü (Exxon [Standard Oil Company of New Jersey'in vârisi], Royal Dutch Shell ve BP'nin [British Petroleum Company] egemen olduğu), etkileri 1970 yı petrol lından sonra büyük ölçüde artan 'bağım- Suudi Arabistan’da sızların' ve özellikle ulusal şirketlerin bir kuyuya uygulanan sondaj gösterdiği gelişme karşısında azalmıştır.
Bugün, çıkarmanın büyük bölümü üretici ülkeler tarafından kontrol edilmektedir. Uluslararası şirketler, işletmeci, kimi kez dönüştürücü (arıtma) ya da taşımacı (tanker filosu) olarak etkinlik göstermektedir. Bunlar genellikle holdingler haline dönüşerek, başka enerji (kömür, uranyum) ve sanayi sektörlerine hatta üçüncü işlere yatırım yapmaktadır.
Üretici ülkelerin sayısı artmış olmakla birlikte, üretimin önemli bir bölümü, bu ülkelerin birkaçı tarafından sağlanır.1991 yılı rakamlarıyla Rusya 470 Mt, Suudi Arabistan 427 Mt ve ABD 419 Mt petrol üreterek, dünya üretiminin % 42'sini karşılamıştır. Onları toplam 409 Mt ile diğer Ortadoğu ülkeleri, 390 Mt'la Latin Amerika, 339 Mt'la Afrika, 332 Mt'la Uzakdoğu ve 229 Mt’la Avrupa izler. Bu ülkeler içinde ancak 151 Mt ile Meksika, 139 Mt'la Çin ve 128 Mt'la Venezuela, tek başına önemli bir üretim kapasitesine sahiptir Ayrıca kendi tüketimlerinin büyük bir bölümünü ya da tamamını karşılayabilen (nitelik bakımından olmasa bile hacim bakımından) ve kimi kez sanayileşmiş büyük ülkeler olan diğer üreticileri de (Kanada [90 Mt] ya da kısa bir süreden bu yana Büyük Britanya [92 Mt]) göz ardı etmemek gerekir. Buna karşılık, gelişmiş ülkelerin çoğu, petrol üretmez ya da çok az üretir: bu duruma Japonya (ancak 686 000 t) ile Avrupa'dan İtalya (4,4 Mt), Almanya (3,5 Mt'dan az) ve Fransa (3 Mt) örnek olarak gösterilebilir.
Yukarıdaki verilerden de anlaşıldığı gibi üretim coğrafyası ile tüketim coğrafyası arasında, gitgide büyüyen bir dengesizlik vardır ABD, yalnız çokuluslu büyük şirketlerin etkinliğiyle değil, kendi toprakları üzerindeki sınırlı çıkarma alanı içinde de uzun süre petrol sahnesine egemen olmuştur: 1960'ta dünya petrol üretiminin üçte birini sağlıyordu. Bu pay günümüzde yarı yarıya azalmıştır (kısmen Alaska'nın katkısıyla mutlak değerde görülen artışa karşın). Ama üretim, artık ulusal gereksinimleri karşılayamaz hale geldiğinden ABD, 1991'de petrol ithal eden ülkeler arasında birinci sıradaki yerini korumuş (290 Mt ham petrol) ve onu Japonya (194 Mt) ile Avrupa ülkeleri (Almanya 89 Mt, İtalya 83 Mt. Fransa 74 Mt, B Britanya 54 Mt) izlemiştir Avrupa ve Japonya, öncelikle Ortadoğu'dan, sonra Afrika ve Latin Amerika'dan petrol alır Uluslararası petrol ticareti, yapılan üretimin yaklaşık olarak yarısını kapsar. Dışsatımların büyük bir bölümü (son yıllarda azalan bir paya karşın) OPEC üyesi ülkeler (Petrol’ ihraç eden ülkeler örgütü) ilâ bunların başında yer alan Suudi Arabistan tarafından yapılır (1990'da dünya satışlarının yarıdan fazlası). OPEC dışında, 1975'ten bu yana dünyanın birinci üretici ülkesi durumuna gelen Rusya ile Meksika büyük ihracatçı ülkelerdir.
Uluslararası petrol ticareti denizyoluyla (PETROL TANKER) ya da kimilerinin uzunluğu bir kaç bin kilometreyi bulan (Sibirya yataklarından başlayarak ya da Kanada interprovincial'i) borularla ( BORUHATTi) karadan yapılır. Petrol uzun süre ucuz bir enerji olarak kalmıştır; bu da, petrolün dünya enerjisi bilançosu içinde sürekli olarak artan ve hâlâ ağırlıklı olan payını açıklar. (ENERJİ.) Çıkarılan ham petrolün özelliklerine göre az çok değişen varil fiyatı, 1970'te ortalama 1,8 dolardı (1960'tan sonra sabit fiyatta hafif bir düşme bile görüldü). 1970’ten sonra nispeten ağır bir şekilde yükseldi (1973 haziranında, 2,9 dolar), ve 4. İsrail-Arap savaşı'ndan sonra bir sıçrama yaptı (1974 ocağında, 11,7 dolar). İkinci petrol şoku 1979 -80'de meydana geldi ve bir varil petrolün fiyatı, 1979 ocağı ile 1980 kasımı arasında 133 dolardan 32 dolara fırladı. Bu fiyat artışı, kuşkusuz, yataklann çoğunda ve özellikte Ortadoğu yataklanndaki çıkarma maliyetlerinin yükselmesiyle ilişkili değildi. Bu her şeyden önce "siyasi" bir fiyattı (arıtmadan sonra tüketime uygulanan fiyat gibi), yine de teknik bakımdan daha pahalı ama siyasi bakımdan daha güvenli yeni yataklann (deniz dibi yatakları başta olmak üzere) değerlendirilmesine, bununla rekabet edecek başka enerji kaynaklarının geliştirilmesine ve petrol şoklarıyla orantılı ekonomik krize bağlı olan tüketimin azaltılmasına yardımcı oldu. Bu koşullara, üretimdeki artış da eklenince petrol fiyatları 1981'den başlayarak yavaş yavaş azaldı. 1991 yılında bir varil ortalama 21 dolardan işlem gördü. Dünya petrol rezervlerine gelince, 1991'de hesaplanmış rezervler yaklaşık 136 000 Mt'du (1991'in üretim hızıyla işletme süresi 40 yıldan fazla); bunun 90 000 Mt'a yakını Ortadoğu'da, 8 000 ile 9 000 Mt'u Rusya'da, 2 500 ile 3 500 Mt'u ise Çin'de bulunuyordu. Durumu kaygı verici olan ABD, 3 500 Mt'u biraz aşan rezervleriyle, (şimdiki üretim hızıyla işletme süresi 10 yıldan az), rezervleri 7 000 Mt'a yaklaşan güney komşusu Meksika'dan daha az petrol rezervine sahiptir.

• Türkiye'de petrol arama çalışmalarına ilk kez 1897'de başlandı, ilk petrol kuyusu ise 1900'de "European Petroleum Company" adlı yabancı bir şirket tarafından Horade- re'de açılarak günde 2 varillik petrol elde edildi. 1916 ve 1917 yıllarında da rus işgali altında olan Hasankale Katranlı .ve Kurşat' ta petrol üretildi. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, 1926'da çıkartılan 792 sayılı Petrol yasası'yla ülke sınırları içindeki bütün petrol arama yetkisi devlete bırakıldı; bu işi yürütme görevi de 1935'te kurulan Maden tetkik ve arama enstitüsü'ne (MTA) verildi. Enstitü, ilk kuyuyu G.-D. Anadolu bölgesi'nde Basbirin’de açtı. (1 351 m derinliğe kadar inildikten sonra, kuyu kuru olarak kapatıldı (1936). 1940'ta Raman-I kuyusunda ilk bulgu yapıldı, ancak, ekonomik ölçüde petrol ilk kez Raman-8 kuyusundan sağlandı (1947). Raman'ın ardından Garzan petrol alanını da bulan (1951) MTA'nın petrol arama çalışmaları, 1954'te 6326 sayılı Petrol yasası çıkartılıncaya kadar sürdü Petrol arama ve üretme işlerinde devlet tekelini kaldırarak yerli ve yabancı özel kuruluşlara önemli özendirici önlemler getiren yeni yasayla birçok özel şirkete petrol arama izni verildi. Bu arada, Türkiye petrolleri ao (TPAO) kurularak (1954), MTA’nın bulduğu petrol alanları bu kuruluşa devredildi. 1955-60 yılları arasında özel şirketlerin çalışmaları, daha çok, jeofizik ve jeolojik araştırmalarla sınırlı kaldı; planlı dönemde ise petrol üretimi hızla arttı. Ancak, 1970' lere doğru, yabancı şirketlerin ve özel girişim kuruluşlarının petrol konusundaki çalışmaları, bu kuruluşların Türkiye'de petrol aramaktan çok, petrol bulunması olasılığı fazla olan alanları spekülatif amaçlarla ellerinde tuttukları doğrultusunda eleştiriler almaya başladı. Bunun üzerine, 1971'de kurulan reform hükümeti tarafından çıkartılan 1702 sayılı Petrol reformu kanunu ile, eski yasa bir ölçüde değiştirilerek kamu kesiminin yetki alanı genişletildi. 1974'te, dünya petrol fiyatlannın hızla artması, zaten döviz kıtlığı çeken Türkiye'de önemli darboğazlar yarattı; petrol dışalımı sınırlandırıldı; petrolü girdi olarak kullanan ekonomik kesimlerde üretim düştü; fiyatlar yükseldi.
Bugün, Türkiye'de, Trakya bölgesinde 2, Adana'da 1 ve Güneydoğu Anadolu bölgesi'nde 51 petrol alanı vardır. Petrol rezevlerinin % 99,4’ü Güneydoğu Anadolu bölgesi'nde bulunmaktadır. Türkiye’nin görünür petrol rezervi 150 milyon ton, muhtemel rezervi ise 1 milyar tondur. Üretilebilir rezervi olan 66 milyon tonun dışındaki rezervleri 5 000 m'nin altında bulunmakta ve bu rezervlerden yararlanabilmek konusunda önemli ekonomik ve teknik sorunlarla karşılaşılmaktadır.
Türkiye'de halen, ikisi yabancı sermayeli (Mobil ve Shell), biri yerli (Ertan) olmak üzere üç özel kuruluş ve bir kamu kuruluşu (TPAO) petrol üretimi yapmaktadır. Toplam ham petrol üretiminin 1965'te % 46'sı, 1970'te % 30'u, 1975'te % 37'si, 1980'de % 40'ı, 1990'da % 72,4'ü TPAO tarafından gerçekleştirilmiştir. 1990'da, Türkiye petrol üretimi 3 753 610 tondur. Bunun 2 716 118 tonu TPAO tarafından, 1 037 492 tonu da özel şirketler (yerli ve yabancı) tarafından üretilmiştir. Aynı yıl 22 milyon ton olan iç talebin 17 500 000 tonu dışalım yoluyla karşılanmış, bir başka deyişle, yerli üretim tüketimin ancak % 20'sini karşılayabilmiş, ham petrol gereksiniminin % 80'i dış ülkelerden sağlanmıştır.
Türkiye, 1955'e kadar petrol ürünleri alıcısı bir ülke iken, 1955'te Batman, 1961'de ipraş, 1962'de Ataş, 1972'de Aliağa ve 1986'da Orta Anadolu rafinerilerinin hizmete girmesiyle, ham petrol alıp kendi rafinerilerinde petrol ürünleri üreten bir ülke konumuna girmiştir. (-» RAFİNERİ.) 1991'de Türkiye petrol ürünleri üretim miktarları şöyle olmuştur: LPG 655 000 t, benzin 2 771 986 t, nafta 1 139 703 t, jet yakıtı 874 144 t, gazyağı 150 746 t, motorin 6 331 677 t, solvent 6 222 t, fuel-oil 8 444 387 t, asfalt 818 995 t. Aynı yıl, petrol ürünleri dışsatımı 321 400 milyon TL, dışalımı ise 635 500 milyon TL olarak gerçekleşmiştir (1988 fiyatlarıyla). Dışalımı yapılan petrol ürünleri arasında LPG, motorin, fuel-oil ve mineral yağın ağırlıklı bir yeri vardır.

—Huk. Ülke ekonomisindeki büyük önemi nedeniyle petrolün aranması ve işletilmesi özel bir yasaya bağlanmıştır. 7 mart 1954 tarih ve 6326 sayılı Petrol kanunu’ na göre Türkiye'deki petrol kaynakları devletin "hüküm ve tasarrufu” altındadır (md. 1). Petrol arama ve işletme için devletin izni gerekir. Türkiye’de devlet adına petrol arama ve işletme hakkı Türkiye petrolleri anonim ortaklığı'na aittir. Ortaklık bu hakkı doğrudan doğruya ya da uzman kuruluşlar aracılığıyla kullanır Kuruluş amacına uygun olmak koşuluyla, sermayesinin yarısından çoğu doğrudan doğruya ya da dolayısıyla devlete ait olan kamu kuruluş ve ortaklıklarına devlet adına, Bakanlar kurulu kararıyla belge verilebilir Petrol yasası'na göre belge, arama, keşif, "inkişaf" ve "istihsafden başka bir işlem için bu yasaya göre verilen izindir Petrol yasası'ndaki ilkelere uygun olmak koşuluyla, sermaye şirketlerine ya da yabancı devletler mevzuatına göre sermaye şirketi niteliğindeki özel hukuk tüzelkişilerine Bakanlar kurulu kararıyla arama ve işletme izniyle belge verilebilir. Petrol yasası’nın ve petrol ürünleriyle ilgili öteki mevzuatın uygulanmasıyla görevli olmak üzere Enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı’na bağlı Petrol işleri genel müdürlüğü kurulmuştur. Petrolle ilgili arama, işletme vb. işlemlere ilişkin gerekli izinleri almak için Petrol işleri genel müdürlüğü’ ne başvurmak gerekir. Petrol işleri genel müdürlüğü petrol hakkı ile ilgili kararlarını on beş gün içinde Resmi gazete'de ilan eder. Genel müdürlükte petrolle ilgili her türlü izin ve belgenin kaydedildiği bir petrol sicili tutulur Petrol kanunu'na göre Türkiye; Bakanlar kurulu kararıyla petrol bölgelerine ayrılır Bir bölge üç milyon hektardan aşağı olamaz. Bir bölgenin tümü ya da bir kısmı, Bakanlar kurulu kararıyla işletmeye açılabilir Karasuları dışında denizlerde arama ve işletme izni verilmesi Bakanlar kurulu kararına bağlıdır. Bir arama sahası elli bin hektar, bir işletme sahası ise yirmi beş bin hektardır. Bir bölgede bir tüzelkişi aynı zamanda en fazla sekiz arama iznine sahip olabilir. Arama izninin süresi dört yıldır. Bu süre deniz aramalarında yüzde elli oranında artırılabilir işletme izni süresiyse yiryüzeydeki bir petrol mi yıldır. Arama, işletme ve üretimden başkuyusunun donanımı ka petrolle ilgili işlemler için verilen belgeterin süresi de otuz yıldır.

Petrol İhraç eden ülkeler örgütü

(OPEC), eylül 1960'ta, ham petrol fiyatlarındaki düşüşü durdurmak amacıyla \fene- zuela'nın girişimiyle oluşturulan örgüt. 5 kurucuya (Venezuela, İran, Irak, Suudi Arabistan ve Kuveyt) daha sonra sırasıyla Katar (1961), Libya, Endonezya (1962), Abu Zabi (1971'den sonra Birleşik Arap Emirlikleri) [1967], Cezayir (1969), Nijerya (1971),
Ekvador (1973) ve Gabon da (1975) katıldı. 1970'ten, özellikle 1973'ten sonra petrol fiyatlarında önemli artışlar sağladılar ve ayrıca petrol üretiminin denetimini ele geçirdiler. Örgüte üye olan ülkelerin üretimleri, yıldan yıla önemli değişiklikler göstermekle birlikte, dünya petrol üretiminin yaklaşık yarısını karşılamaktadır. Petrol dışsatımındaki payları ise bunun çok daha üstündedir. OPEC, varlığı kanıtlanmış ham petrol rezervlerinin yaklaşık üçte ikisini (ve buna ek olarak doğal gaz rezervlerinin üçte birini) elinde bulundurmaktadır. Ne var ki, sanayileşmiş ülkelerin petrol talebinin azalmasına yol açan iktisadi bunalım, OPEC üyeleri arasındaki çıkar ayrılıklannı artırmakta, bu da. kartelin bütünlüğünü tehlikeye düşürmektedir Kuzey denizi'nden petrol çıkaran ülkelerin rekabeti de OPEC'in petrolünü ucuzlatmasına neden olmuştur.
1987'de üretimi sınırlayarak petrolü saptadığı fiyatla satmayı başaran OPEC, 1988'de Avrupa'nın isteminin azalması üzerine fiyatları düşürmek zorunda kaldı.
Bu sayede üretim ve dışsatımını tekrar arttırabildi. 1988'de 665 Mt olan dışsatımı, 1990'da 825 Mt'a yükseldi.
Petrol İşleri genel müdürlüğü, petrol politikası konusunda hükümete danışmanlık yapmak, Petrol kanunu ve petrol ürünleriyle ilgili mevzuatı uygulamak amacıyla kurulmuş genel müdürlük.
Enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı na bağlı, katma bütçeli tüzelkişiliği olan bir kamu kuruluşudur.
Ana hizmet birimleri şunlardır: Arama ve üretim dairesi başkanlığı, Rafineri ve petkim dairesi başkanlığı, Fiyat işleri şube müdürlüğü, Petrol ürünleri planlama ikmal şubesi müdürlüğü ve Fon işleri şubesi müdürlüğü.
Potrol ofisi aş, petrol ve petrol ürünlerinin sivil ve askeri gereksinimlere göre bölgeler arasında dengeli bir biçimde dağıtılmasını ve yurtiçinde ya da yurtdışında depolanıp pazarlanmasını sağlamak amaçlarıyla kurulan kamu kuruluşu. 1941 de, 3780 sayılı Milli koruma kanunu'nun 4648 sayılı yasa'yla değişik 6. maddesine dayanılarak 2/15 169 oayılı Bakanlar kurulu kararıyla, Petrol limited'in varlık ve hizmetleri devralınarak kuruldu. Merkezi Ankara’ dadır. Başlangıçta Ticaret bakanlığı'na bağlı olarak kurulan ofis. Enerji ve tabii kaynaklar bakanlığfnın kuruluşundan sonra bu bakanlığa bağlandı (1963). 1984'te, Başbakanlık’ın ilgili kuruluşu TPAO'nun (Türkiye petrolleri ao) bağlı ortaklarından biri durumuna getirildi: Eylül 1990'da özelleştirme kapsamına alınarak Başbakanlık kamu ortaklığı idaresine bağlandı. Kuruluşun merkez organları yönetim kurulu ile genel müdürlükten oluşur. Ana hizmet birimleri şunlardır: Ticaret dairesi başkanlığı, Madeniyağ dairesi başkanlığı, Satış organizasyonu dairesi başkanlığı, ANT (Nato boruhatları ve petrol depolama tesisleri) başkanlığı. Petrol ofisi'nin taşra örgütü olarak 10 bölge müdürlüğü (Trabzon, Samsun, İstanbul, İzmit, İzmir, Antalya, Mersin, İskenderun, Batman, Ankara); 2 ANT bölge müdürlüğü (Doğu ve Batr); 1 gemi işletme bölge müdürlüğü; 2 madeniyağ gres tesisleri müdürlüğü (İzmit, İzmir) vardır. Petrol ofisi ürünlerini 5 000'i aşkın bayi eliyle pazarlamaktadır.


Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

16 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
13 Aralık 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap
4 Aralık 2012 / Efulim Kimya
20 Mart 2010 / Misafir X-Sözlük
13 Ocak 2015 / Guar_D Soru-Cevap