Arama

Aritmetiğin Tarihsel Gelişimi

Güncelleme: 14 Eylül 2008 Gösterim: 17.333 Cevap: 3
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İlkçağ Mağara İnsanı ve Aritmetik

Sponsorlu Bağlantılar

İlkçağ insanı (ilkel insan, mağara insanı), rakam ve sayıları kullanmak ihtiyacını duymuştur. Bu devir insanları, ihtiyaçlarını kaydedip saklamasını da biliyordu. Avladıkları hayvanların veya sürüsündeki koyunların sayılarını belirtmek için, yaşadıkları mağara duvarlarına çizikler çizmişler, bir ağaç dalına çentikler yapmışlardır. Bazen de, ipe düğüm atmışlar, veya çakıl taşlarını kullanmışlardır .
Bu devrin, 13-15 yaşındaki insanı, koyun ve geyik gibi varlıkları, ok gibi eşyaları sayabilmek için, ufak yuvarlak çakıl taşlarına sahip olması, veya kesilmiş bir ağaç dalı (sopa) üzerine çentik yapması icap edecekti. Bir taş veya sopa Üzerinde işaretlenmiş bir adet çentik, tek koyunu ifade ederdi. Belli bir zaman sonra, eğer her bir taş veya çentik için bir koyun yoksa, o insan bir veya birkaç koyunun kayıp olduğunu anlardı. Bu devrin insanları; sayıları bir yere kaydedip saklanmasını da biliyorlardı.
İlkçağ insanları, sayılar için kil tabletler üzerine çizikler kazmayı, veya kesilmiş ağaç dalına çentikler yapmaya başlamakla, ilk defa, sayıları yazılı olarak ifade etmiş oluyorlardı. İlkçağ insanının kullandığı bu işaretler, rakam ve sayıların ilk yazılı ifadeleridir.
Bunların yanında; ilkel insanlar, sayıları belirtmek için, değişik ses ve kelimeler de kullanmışlardır. Bugün sayıları belirten standart hale gelmiş sembol (şekil) ve sözcükler vardır. Günümüzde; sayılar, hem 1, 2, 3, ... gibi sembollerle ve hem de; bir, iki, üç, ... gibi kelimelerle ifade edilmektedir. Bugün dört adet kalemi, "dört kalem" kelimesi ile belirtip "4" sembolü ile gösterebiliyoruz.
Tarih bakımından biraz daha ilerlediğimizde, karşımıza Eski Mısırlılar ve Mezopotamyalılar çıkar.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #2
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Eski Mısırlılar'da Aritmetik

Sponsorlu Bağlantılar
Bilinen en eski sayma sistemlerinden biri, Eski Mısırlılar'a ait olanıdır. Eski Mısırlılar'ın kullandıkları resim yazısının (hiyeroglif) başlangıç tarihi, M.Ö. 3300 yılına kadar gider. Böylece, Mısırlılar yaklaşık 5300 yıl önce, milyona kadar olan sayıları kapsayan bir sistem geliştirmişlerdir. Eski Mısırlılar'a ait sayma sistemi, ilkçağ mağara insanının önceleri kullandığı sayma sisteminin gelişmiş şeklidir.

Eski Mısır aritmetiği hakkında bildiklerimiz, zamanımıza kadar intikal etmiş papirüs tomarlarından elde edilmektedir. Bugün bu papirüsler; bilim tarihinde M.Ö. 1900-1800 yılları için adlandırılan, kahun ve berlin papirüsleri ile, M.Ö. 1700-1600 yılları için adlandırılan Hiksoslar devrinden kalma Rhind ve Moskova matematik papirüsleridir. Mısır matematiği hakkındaki diğer kaynaklar, birkaç parşömen tomarı ile kil ve tahta tabletlere dayanmaktadır. Eski Mısır'da rakam ve sayılar bazı sembollerin yan yana gelmesiyle ortaya çıkıyordu. Bütün rakamlar, 7 değişik şeklin biraraya gelmesiyle ifade ediliyordu. Örneğin, 1 için yukardan aşağıya düşey bir çizgi, 10 için at nalı şekli, 100 için çengel işareti, 1000 için lotus çiçeği, 10000 için işaret parmağı, 100000 için tatlı su balığı, 1000000 için tatlı su balığı şekillerini kullanmışlardır ve yazım biçimi de sağdan sola doğru ifade ediliyordu.

Sayıları da, sembollerle göstererek bir sayı sistemi geliştirmişlerdir. Eski Mısırlılar 1'den 1 milyona kadar olan sayıları göstermek ve yazmak için değişik semboller kullanmışlardır. Örneğin, 9 sayısını ifade etmek için, 9 adet düşey çizgi; 90 sayısını ifade etmek için, 9 adet at nalı, kullanmak gerekiyordu.

Eski Mısırlılar, bu sembolleri, gerektiğinde tahta, ağaç ve taş üzerine de oymuşlardır. Bu rakamları, birkaç kez kullanarak, istenilen sayıları göstermişlerdir. Bu sistemde; gruplamalar onarlık olduğundan, sistem onluk sistemdir. Eski Mısır Sistemi, aşağıda belirtilen özelliklerinden dolayı, mağara insanının kullandığı sistemin geliştirilmiş şekliydi.

- Bir kümede, bulunan şeylerin toplam sayısı, sadece bir tek sembolle belirtilmiştir. Örneğin, 10 sayısının bir topuk kemiği sembolü ile belirtilmesi gibi.

- Diğer sayıları göstermek için, aynı semboller tekrarlanmıştır.

- Bu sistemde onluk gruplar esas alınmıştır. On düşey çizgi, bir topuk kemiği sembolünü, en topuk kemiği sembolü de, bir çengel sembolüne eş değerdir. Bu şekilde devam eder. Eski Mısırlılar sıfır kavramını da bilmiyorlardı ve sıfırı gösterecek bir işaret kullanmamışlardı. Fakat, sayıları çarpma ve çıkarma tablolarına, ehramların yapılış tarihinden itibaren sahip bulunuyorlardı.

Afet İnan, Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti adlı eserinde şunları yazar:
"Mısır'da rakamların yazılışını çok eski zamanlardan itibaren bulmak mümkündür. IV. sülale zamanında (M.Ö. 2778 - 2413) Methe'nin mezarında bulunan yazılarda ölçü sistemlerinin mükemmel bir şekilde tespit edildiği de anlaşılıyor."

Kaynaklar, XII. sülale zamanından (M.Ö. 2000-1787) kalma, bir takım aritmetik problemlerini açıklayan papirüsler ele geçtiğini, bunların bugün, Kahun, Moskova, Berlin ve Rhind papirüsleri diye adlandırıldığını belirtir. Afet İnan, adı geçen eserinde, bu konuda şu bilgileri de verir: "Bu papirüs metinlerinde, birçok matematik ve geometrik esaslar, ilmi bir şekilde konulmuştur. Bilhassa, Rhind papirüsü, Mısır matematiğinin bir abidesi sayılır. Bu türlü vesikalarda, ölçülerin ne gibi esaslara göre yapılacağı, örneklerle mevcuttur. Ehramlar, doğrudan doğruya bir geometrik problemin tatbik edilmiş şeklidir. Bunlardan başka, diğer yapılar da bu hesaplara göre yapılmıştır. Mısırlılar Pisagor teoreminin yalnız 3, 4, 5 özel halini yani kenarları 3, 4, 5 olan bir üçgenin, bir dik üçgen olduğunu biliyor ve bundan inşaat ve ölçü işlerinde faydalanıyorlardı."

Hemen belirtmek gerekir ki, Eski Mısırlılar'ın hayatı, Nil Irmağı'nın yükselme ve alçalmasına bağlı olduğundan, bu durumu daima ölçmek ve kontrol etmek lazımdı. İşte bu hesaplar ve arazi ölçülerinden dolayı, Eski Mısır'da aritmetik ve geometrik ilimler büyük gelişme göstermiştir. Çünkü suyun yükselme ve alçalmasıyla, şahıslara ait arazi üzerindeki sınırlar bozuluyor ve bunları belirli ölçülere göre, yeniden tespit etmeleri gerekiyordu. Bu sebepten büyük bir itina ile gerekli ölçme ve hesaplamalar yapılmıştır.

Aydın Sayılı, Mısırlılar'da ve Mezopotamyalılar'da, Matematik, Astronomi ve Tıp adlı eserinde bu konuda şunları yazar: "Mısır rakamları, oldukça ilkel bir vasıf taşımalarına rağmen bunlar tarihte bilinen ilk ve en eski rakamlar arasında bulunmakla, büyük bir değer ve önem taşırlar. Çünkü bunlar belirli sembollerle ifade edilmesi, zihniyet ve düşüncesinin ilk örneklerinden, belki sadece Sümerliler istisna edilirse, en eskisini teşkil etmektedir."
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
14 Eylül 2008       Mesaj #3
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
ARİTMETİK matematiğin sayılarla ilgili olan dalıdır ve tıpkı sayılar gibi yaşantımızın vazge­çilmez bir parçasıdır. Pazarda alışveriş yapar­ken, evde yemek hazırlar ya da örgü örerken hep sayılan kullanırız. Satıcılıktan muhasebe­ciliğe kadar birçok mesleğin temeli olan sayılar bilim adamlarının, mühendis ve mi­marların da en büyük yardımcısıdır.

Sayıların Yazılması
Nesneleri saymayı öğrendikten sonra insanla­rın karşılaştıkları ilk sorunlardan biri bu sayıları kalıcı biçimde göstermenin yollarını aramak oldu. Bunun en kolay yolu, sayılan her nesne için herhangi bir yere bir işaret koymaktı. Sözgelimi beş koyunu göstermek için ya beş çizgi çizilir (şekil a) ya da bir ip parçasına beş düğüm atılırdı (şekil b). Alışve­rişlerde de alıcı ile satıcı uzlaştıkları miktarı sonradan unutmamak için bir ağaç dalının ya da tahta parçasının üzerine küçük çentikler açarlardı. Daha sonra bu tahta parçası ikiye bölünür, böylece her iki tarafta anlaşmanın kanıtı olarak birer parça kalırdı. (Bugün bile özellikle oyunlarda kazanılan sayıları belirt­mek için "çentik atmak" deyimi kullanılır.)

Yazının bulunmasından sonra, özellikle in­sanların uğraştığı sayılar da büyüdükçe, bu sayıları belirtmenin daha elverişli ve gelişmiş yöntemleri bulundu. Eski Mısırlılar başlangıç­ta büyük olasılıkla papirüslerin üzerine bazı basit işaretler çiziyorlardı. Ama sonradan 10 sayısının değişik bir işaretle gösterildiği daha ileri bir sistem geliştirdiler. Örneğin 34 sayısı üç tane 10 ve dört tane 1 işaretiyle yazılırdı. 99'a kadar olan sayıları bu yöntemle belirtip 100 için ayn bir işaret kullanıyorlardı.

n-» nnnıııı— ©—

Babilliler de sayılan kil tabletlerin üzerine kazıdıklan çivi ya da kama biçimindeki simgelerle göstererek benzer bir sistem geliştirmiş­lerdi. Onların sayma sisteminin temeli 60 sayısına dayandığı için bu sayıyı öbürlerinden daha büyük bir işaretle gösteriyorlardı.

Orta Amerika'da yaşamış olan Mayalar, bir elin parmaklarını temel alarak, beş tabanına dayanan bir sayma düzeni kurmuşlardı. Ro­malılar da aynı yöntemi uyguladılar; nitekim bugün de bazı yerlerde kullanılan Roma ya da Romen rakamları parmak hesabından doğ­muştur. Birden dörde kadar olan rakamlar (I IIIII IHI) eş sayıdaki parmaklan, beş rakamı yerine kullanılan işaret V de başparmağı açılmış bir eli simgeliyordu. 10 sayısını göste­ren X işareti ise aslında iki tane V, yani iki el yerine kullanılmıştı. Ortaçağda saat yapımcı­ları Roma rakamlarını kadranların üzerine işlerken IHI ve VIIII gibi rakamların çok yer kapladığını gördüler. Bunun üzerine, büyük bir rakamın önüne getirilen küçük bir rakamı ondan çıkararak aynı sayının gösterilebilece­ğini fark ettiler. IHI yerine IV (5-1, yani 4) ve VIIII yerine IX (10-1, yani 9) yazma yöntemi böyle doğdu.

Bugün sayılan göstermek için kullandığı­mız rakamlar Hintliler'in buluşudur ve İS 9. yüzyılda Araplar aracılığıyla İspanya üzerin­den bütün Avrupa'ya yayılmıştır. Bu yüzden bu işaretlere Arap rakamları denir.

Hesap Yöntemleri
İnsanlar bir yandan sayılan göstermenin yol-lannı ararken bir yandan da sayılarla hesap yapmanın yöntemlerini araştırdılar. Batı dil­lerinde "hesap" anlamında kullanılan calculus sözcüğü Latince'de "çakıl taşı" demektir. Çünkü Romalılar kumlann üstünde çakıl taşlanyla hesap yaparlardı. Yüzler, onlar ve birler basamağından her biri için kumun üstünde ayn bir çukur açar, örneğin 137 sayısını bu çukurlara koyduklan çakıl taşlarıy la gösterirlerdi (a). Bu sayıya 5 eklemek gerektiğinde, sağdaki çukura (birler basama­ğına) beş tane daha taş atarlardı (b). Sonra "birler" çukurundan aldıkları 10 taşın yerine "onlar" çukuruna bir taş ekler, böylece sonu­cun 142 olduğunu bulurlardı (c).
Çok uzun yıllar ticarette ve bütün hesap işlerinde kullanılan boncuklu abaküsler ile bugün okullarda hesap öğretmek için kullanı­lan boncuklu sayma tahtalan bu yöntemden doğmuştur.

Sonralan, sayılan kâğıt üzerine yazarak hesap yapmak için çok çeşitli yöntemler geliştirildi. Örneğin 14. yüzyılda İtalyanlar çarpma işlemi için "ızgara" (gelosia) yöntemi­ni buldular. Bu yöntemde sözgelimi 36 ile 43'ü çarpmak için, bu sayılar şekilde görüldü­ğü gibi üst ve sağ yandaki karelere yerleştiri­lir. Önce iki sayının ilk rakamlan çarpılır (3x4=12) ve bulunan sayı sol üst kareye yazılır. Sonra ikinci rakamlan çarpılıp (6x3=18) sağ alt kareye işlenir. Daha sonra ilk sayının birinci, öbür sayının ikinci rakamı ile geri kalan iki rakam birbiriyle çarpılarak bütün kareler doldurulur. En sonunda sağ alt kareden başlayarak oklann gösterdiği çapraz doğrultudaki rakamlar toplanır, 10'lar bir üst çaprazdaki toplamaya eklenir. Bu işlemin sonucu görüldüğü gibi 1548'dir.

19. yüzyılın başlanndan bu yana okullarda öğrencilere çok değişik hesap yöntemleri öğretilmiştir. Çünkü işleri gereği sürekli he­sap yapmak zorunda kalanlar, özellikle çarp­ma ve bölme işlemlerini hızlandıracak yeni yöntemler aramaktan geri kalmadılar. Loga­ritma da bu arayışın ürünüdür (bak. logarit­ma). Daha sonra mühendisler sürgülü hesap cetvelleri kullanmaya başladılar. Bugün bir­çok insan akıldan ya da kâğıt kalemle uğraşa­rak yapacağı hesaplan elektronik hesap maki­neleriyle kolayca yapıyor (bak. Hesap Makine­si). Çok daha karmaşık hesaplar için de bilgisayarlardan yararlanılıyor.

"Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica"
Son düzenleyen asla_asla_deme; 11 Nisan 2012 14:13
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
14 Eylül 2008       Mesaj #4
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
Aritmetik Yasaları
Aritmetiğin temel işlemleri toplama, çıkar­ma, çarpma ve bölmedir. Bu "dört işlem" ansiklopedinizde ayn birer madde olarak ele alınmıştır. Aritmetiğin temel kavramlarını ve hesaplama yöntemlerinin bazı özelliklerini bu maddede, konuyla ilgili öbür bilgileri de kesirler, matematik ve Ondalik Sayilar mad­delerinde bulabilirsiniz.
Dört işlem birbirinden ne kadar ayrı gibi gözükse de aralarında çeşitli bağlantılar var­dır. Hesap yaparken ya da hesapların doğru­luğunu sınarken bu bağlantılardan yararlanı­labilir. Nitekim toplama ve çıkarma işlemleri birbirinin "karşıtı" ya da tersi olduğundan, bu iki işlem arasında çok açık bir bağlantı söz konusudur. Örneğin 12 ile 5'i toplayınca 17, 17'den 5'i çıkarınca gene 12 bulunur. Bu işlemler şöyle gösterilebilir:


12+5=17
17-5=12

Bu işlemde rakamların yeri değişse bile sonuç değişmez. 5 ile 12'nin toplamı gene 17, 17'den 12 çıkarıldığında sonuç gene 5'tir. Demek ki bu ilişkiyi gösteren iki "aritmetik cümlesi" daha yazılabilir: 5+12=17 17-12=5

Çarpma ile bölme işlemleri arasında da aynı bağlantı vardır. Örneğin aşağıdaki dört aritmetik cümlesinde görüldüğü gibi bu iki işlem de birbirinin tersidir ve rakamlar yer değiştirdiğinde sonuç değişmez: 4X3=12 12+3= 4 3X4=12 12+4= 3

Aslında bir bölme işlemi yaparken bu problemi bir çarpma işlemine dönüştürmek herkese daha kolay gelir. Sözgelimi 24-5-3'ün kaç ettiğini bulmak için genellikle içimizden "Kaç kere üç 24 eder?" diye soranz. Bu sorunun sayılarla yazılışı ?x3=24 olduğuna göre, demek ki 24-5-3=? sorusu da aynı sonuca götürür. Çarpım tablosu'na. eğitimde çok önem ve­rilmesinin nedenlerinden biri, bu tablonun yalnız çarpma değil bölme işlemlerinde de kulianılabilmesidir. Üstelik bu tablodaki çar­pımların hepsini tek tek ezberlemek gerek­mez. Çünkü 7x8=56 olduğunu biliyorsanız
8x7=56

olduğunu da biliyorsunuz demektir. Buna çarpma işleminin değişme özelliği denir. Bu özellik nedeniyle, çarpılan iki sayı (çarpanlar) yer değiştirdiğinde sonuç (çarpım) aynıdır.

Diyelim ki 7 kere 8'in kaç ettiğini bilmiyor­sunuz, ama 7x4=28 olduğunu biliyorsunuz. Bu bilgiden yararlanarak 7 x 8'in kaç ettiğini nasıl bulursunuz? Elbette 28'in iki katını alarak. Neden böyle yapıldığını açıklamanın bir yolu, aynı işlemi aşağıdaki gibi yazmaktır:
7x8=7x(4x2) Bu durumda eşitliğin sağ yanındaki gösterimi (7x4)x2 biçimine dönüştürebiliriz. Çünkü üç sayıyı birbiriyle çarparken işleme ister ilk iki çar­panla, ister son iki çarpanla başlansın sonuç değişmez. Buna çarpmanın birleşme özelliği denir. Bu terimin seçilmesindeki neden, 7x4x2 gibi üç çarpanlı bir işlemde ortadaki 4 çarpanının 7 ya da 2 ile birleşerek işlemi başlatabilmesidir. (Toplama işlemi de tıpkı çarpma işlemi gibi hem değişme, hem birleş­me özelliği taşır. Buna karşılık çıkarma ve bölme işlemlerinde bu özelliklerin ikisi de yoktur.)
Çarpma işleminin başka bir özelliği de toplama üzerine dağılma özelliğidir.

Örneğin 3x14 işleminde bu özellikten nasıl yararlanı­lacağını inceleyelim. 14 sayısı 10+4 biçiminde de yazılabileceğine göre, 3x10 ile 3x4'ü ayn ayn hesaplayıp sonuçlannı toplayabiliriz: 3xl4=3x(10+4) =(3xl0)+(3x4) =30+12=42 Akıldan hesap yapmayı kolaylaştıran bu yöntem, kâğıt ve kalemle çarpma yaparken uygulanan çeşitli yöntemlerin de temelidir.
Sayılann birçok ilginç özelliği vardır ve he­sap yaparken çoğu işe yarar.

Örneğin aşağıda­ki bütün toplama işlemlerinin sonucu 85'tir: 36+49, 37+48, 38+47, 39+46, 40+45... Demek ki 99+67 yerine 100+66 işleminin sonucunu arayarak bu toplamayı kolayca yapabiliriz.

Aynı biçimde aşağıdaki çıkarma işlemlerin­de de sonuç hep 34'tür: 77-43, 76-42, 75-41, 74-40,..

Öyleyse 99-36 yerine 100-37 işlemini çöze­rek, aranan sonucun 63 olduğunu daha kolay bulabiliriz.

Sayılar arasındaki ilişkilerin bilinmesine dayanan bu "hesap oyunları" akıldan hesap yapmayı çok kolaylaştırır.

Çinli bir matematikçi ile bir imparator arasın­da geçen ilginç bir öykü anlatılır. Bu matema­tikçi, yaptığı bir hizmete karşılık kendisini ödüllendirmek isteyen imparatorundan bir satranç tahtasının karelerini dolduracak ka­dar pirinç ister. Ama bir koşulu vardır. Satranç tahtasının ilk karesine 1, ikincisine 2, üçüncüsüne 4, dördüncüsüne 8 pirinç tanesi konacak ve böylece son kare doluncaya kadar her seferinde pirinçlerin sayısı iki katına çıkarılacaktır.
64. kareye kaç pirinç tanesi koymak gerek­tiğini hesaplamak ister misiniz? (İmparator bu dileği hemen kabul etmiş, ama Çin gibi bir pirinç ülkesinde bile matematikçinin istediği kadar pirinç bulunamamış!)
Sayılar, iki katını alarak gidildiğinde, aşağıdaki örnekte de görüldüğü gibi hızla büyür:
1 =1 1x2x2x2x2 =16
1x2 =2 1x2x2x2x2x2 =32
1x2x2 =4 1x2x2x2x2x2x2=64 1x2x2x2 =8

Ama bu kadar sayıyı art arda yazmak çok zaman ve yer aldığından, daha kısa bir göster­me yöntemi benimsenmiştir:

1x2 =2'
1x2x2 =22
1x2x2x2 =23
1x2x2x2x2 =2" Sözgelimi en alttaki 24 kısaltması "ikinin dördüncü kuvveti" ya da "iki üssü dört" ola­rak okunur. Bunu izleyenlerin okunuşu da ay­nıdır. Yalnız "ikinin karesi" biçiminde oku­nan 22 ile "ikinin küpü" biçiminde okunan 23 bu okuma kuralının dışındadır. (Genellikle 2"i, yani "ikinin birinci kuweti"ni gösterme­ye gerek duyulmaz.) Gene Çinli matematikçi­nin isteğine dönersek, satranç tahtasının 64. karesine 263'e eşit sayıda pirinç tanesi koymak
gerekir.

Bütün bu örneklerdeki gibi 2\ 25, ... 263 bi­çiminde yazılan sayılara üslü sayılar, sağ üst köşeye yazılan sayılara ise 2'nin kuvvetleri ya da üsleri denir. Doğal olarak bütün sayıların "kuwet"i alınabilir. Örneğin, kullandığımız "onlu" ya da "on tabanına göre sayma siste-mi"ndeki tamsayıların birler, onlar, yüzler, binler basamakları 10'un kuvvetleridir ve 1 = 10° 100= 102 10=10' 1.000=105 biçiminde gösterilebilir.

Kenan 5 cm olan bir karenin alanı 5x5=25 cm2'dir {bak. Alan ve Hacim). 5x5'in kısaca 52 biçiminde yazıldığında "beşin karesi" diye okunması bundan kaynaklanır. Aynı biçimde, kenan 5 cm olan bir küpün hacmi 5x5x5 cm3 ya da kısaca 5' olduğundan bu sayıyı da "beşin küpü" olarak okuruz.

Bazen alanı bilinen bir karenin kenar uzun­luğunu bulmak gerekir. Bu işlemin sonucu o sayının karekök'üdür {bak. matematik). Aynı biçimde, hacmi bilinen bir küpün kenar uzun­luğunu bulmak için de o sayının küpkök'ünü alırız. Sayıların daha yüksek kuvvetlerini ya da köklerini bulmanın en kolay yolu ise bu tür özel fonksiyonlan olan hesap makineleri kul­lanmaktır.
Matematikçilerin gözünde aritmetik yalnız­ca sayılarla hesap yapmak değildir. Onlara göre aritmetik, sayılann ilginç yanlannı orta­ya çıkararak düşünme yeteneğimizi de gelişti­ren önemli bir matematik dalıdır.

"Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica"
Son düzenleyen CrasHofCinneT; 14 Eylül 2008 08:08
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...

Benzer Konular

4 Ocak 2016 / Mystic@L Matematik
16 Nisan 2009 / Mystic@L Matematik
25 Ekim 2008 / ressam91 Psikoloji ve Psikiyatri
25 Mart 2009 / HipHopRocK Eğitim Bilimleri