Arama

Hint Uygarlığı

Güncelleme: 13 Kasım 2010 Gösterim: 22.176 Cevap: 3
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Haziran 2010       Mesaj #1
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Maddelerle Tarih
Sponsorlu Bağlantılar

Hint Uygarlığı

  • Asya'nın güneyinde bir yarımadadır.
  • Yönetimi küçük prenslikler biçimindedir.
  • Zengin ülke olduğu için baskılar fazla olmuştur.
  • Bu da çeşitli dil, din ve kültürlerin ortaya çıkmasına neden olmuş­tur.
  • Kast Örgütü'nden dolayı Hintliler bir millet olamamışlardır.
  • Gazneli Mahmut'un Hindistan Seferi Kast Örgütü'nü yıkmıştır.
  • Gazneli Mahmut' un Hindistan' a yaptığı 17 sefer İslamiyet'i Hindistan'a kadar yaymıştır.




Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Haziran 2010       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Hint kast sistemi, Hindu dinine inananların toplumsal olarak örgütlenmesi amacıyla yaratılmış bir sosyal merdiven sistemidir.
Sponsorlu Bağlantılar
Her Hindu bir 'kast' içine doğar. Kast, toplumda özel bir konumu olan ve bu konumu nedeniyle öteki gruplardan ayrılan bir insan topluluğudur. Çocuklar anne ve babalarının kastına bağlıdır ve inanmış bir Hindu, yaşamını kastının kurallarına kesin bir bağlılıkla sürdürür. Varolan çeşitli dinsel toplulukların yanında, bir de birçok kasta ve alt kasta bölünmesi, Hindistan'ın tarihi boyunca siyasi birlik sağlamasını güçleştirmiştir.

Kast sisteminin özellikleri

  • Her kastın bir adı vardır. Kast üyeleri kendi adları ile birlikte bu adı da belirtirler.
  • Kast dışı sosyal ilişki kurmak yaşaktır.
  • Her üye kendi kastı içinde evlenebilir.
  • Bir üye kendi kastı dışındaki bir kast üyesi ile yemek yiyemez.
  • Her kastın kendine özgü törenleri vardır.
  • Brahmanların kastı bütün kastlar tarafından üstün kast olarak kabul edilir.
  • Kast kurallarına uymayanlara verilen en ağır ceza kasttan çıkarılmaktır.buda toplumdan dışlanma anlamına gelir.
  • Kastlar arasında geçiş yoktur.her üye doğduğu kast içinde yaşamını sürdürür.
  • Meslekler babadan oğula geçer
  • Kast usüllerine saygı gösterilmesini ve kastın işleyişini sağlamak için kast içinde özel teşkilatlar vardır.
  • Karı kocadan biri ölürse diğeride öldürülür.
  • her kastın kendine özgü törenleri vardır
  • Dinsel metinleri okuma ve ayin yapma işi yalnızca brahman kastı tarafından uygulanabilir.
Vikipedi

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Haziran 2010       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Kast

Kast, meslekleri babadan oğula geçen, aynı geleneklere bağlı gruplar birliğidir.

Dört sınıfa ayrılır.

a- Brahmanlar : Din adamları
b- Kişatriyalar: Hükümdar, komu­tan, asker ve soylular
c- Vayslyalar : Çiftçi, zanaatçı ve tüccarlar.
d- Südralar: Aşağı tabakadan olan insanlar, işçi, köylü ve köleler.

Bunlar diğer üç sınıfa hizmet etmeye mecburdurlar.

Parya: Bu grubun dışında paryalar da vardır. Köle değillerdi, ancak hiçbir hakları da yoktu.

Kast Örgütünün Özellikleri:


a- Kast örgütü'nde bir sınıftan diğerine geçilemezdi.
b- Örgütten çıkarılan tek başına kalırdı.
c- Ayrı sınıflar arasında evlilik yasaktı.
d- Aynı kasttan olanlar arasında tam bir dayanışma vardı.
e- Sınıflar arasındaki uyumsuzluk vatan ve millet duygusunun gelişmesini önlemiştir.
  • Hindistan' da Buda, Veda ve Brahmanizm dinleri yaygındır.
  • Budizmin Hindistan' da yayılma­ma nedeni Kast Örgütü'dür.
  • Budizm Hindistan' da doğdu. Çin'de yayıldı.

snackbloot - avatarı
snackbloot
Ziyaretçi
13 Kasım 2010       Mesaj #4
snackbloot - avatarı
Ziyaretçi
Hint Uygarlığı

Hindistan, Çin’den sonra dünyanın en kalabalık ülkesidir. Dünya üzerindeki en eski uygarlıklardan birine sahip olan Hindistan’ın ilk dönem tarihine ait bilgiler arkeolojik verilere dayanır. Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, İndus Vadisi’nin batısında M.Ö. 3500′lerde yaşamış yarı göçebe topluluklar ortaya çıkmıştır. Daha sonra toprak ekiminin gelişmesiyle M.Ö. 2500′lü yıllarda yerleşik köy yaşamına geçilmiştir.
M.Ö. 2300′lerde İndus Vadisi çevresinde gelişmiş kentlerin ortaya çıktığı bir uygarlık yükselmiştir. Bu dönemde düzenli bir plana göre kurulan kentlerde, evlerin yanı sıra, tapınak, hamam, dükkân ve atölye gibi yapılar bulunuyordu. İndus Irmağı’nın çevresindeki verimli ovalarda buğday, arpa, pirinç, hurma, susam, kavun ve pamuk yetiştiriliyordu. Ayrıca, komşu uygarlıklarla ticaret de yapılıyordu. İndus bölgesinin uygarlık merkezi olma özelliğini kaybetmesinin ardından, Ganj Vadisi’ne yönelik göçlerle yeni bir uygarlığın temelleri atıldı. Burada kabile sisteminin yerleşmesiyle birlikte, toprak sahibi kralların, rahiplerin ve aristokrat sınıfının önemi arttı. Bu dönemde kast sistemi biçimlenmeye başladı. Kast sisteminde toplumsal sınıfları; brahmanlar (din adamları), kşatriyalar (asker ve asiller), vaysiyalar (sanatçı, tüccar ve köylüler), südralar (işçiler) ve paryalar (köleler) oluşturmaktaydı.
M.Ö. 6. yüzyılda büyük din reformcusu Buda, yeni bir inanç sistemi geliştirdi. Ona göre ruhun ölümsüzlüğünü sağlamak için, karşılık beklemeden iyilik yapmak, temiz yürekli olmak ve maddi tutkulardan uzak durmak gerekiyordu. Buda’nın yeni öğretisi tüm Hindistan’da hızla yayıldı. Budacılık misyonerler aracılığıyla Çin, Tibet ve Tayland gibi ülkelere de yayıldı.
Eski Hint uygarlığı, M.S. 4. yüzyıldan 5. yüzyıla kadar egemen olan Gupta krallarının küçük krallıkları ortadan kaldırmasıyla geniş bir alana ulaştı. Guptalar, 6. yüzyılda Orta Asya’dan gelen Hunlar’ın saldırısına uğradı. Bu saldırı sonucunda Guptalar zayıfladılar. Bu kargaşa ortamında “Racput” adı verilen “kralların oğulları”, yönetimi ele geçirdi. Racputlar kendi aralarında iyi anlaşamadıklarından, sürekli birbirleriyle mücadele ediyorlardı. Racputlar’ın kendi aralarındaki mücadelelerinden dolayı Kuzey Hindistan, dışarıdan gelen saldırılara karşı savunmasız kalıyordu. Bu durumdan yararlanan Gazneliler 10. yüzyılın ikinci yarısında Hindistan’a girdiler. Gazneli Sultan Mahmut, Hindistan’a düzenlediği seferler sonucunda burada büyük bir devlet kurdu. Bu seferler sonucunda İslamiyet, Hindistan’da hızla yayıldı. Gaznelilerden sonra Gurlular, Hindistan’a uzun süre egemen oldular.
1526 yılında Babür Şah’ın Kandehar’dan Bengal’e kadar olan sınırları ele geçirmesiyle Hindistan’da Moğol kökenli Babür egemenliği başlamış oldu. Babür Devleti’nin en ünlü hükümdarı olan Ekber zamanında devletin sınırları genişledi. Ayrıca, Müslüman ve Hindu halklarını birbirine kaynaştırmaya çalıştı. Ekber’in torunu olan Şah Cihan’ın Agra kentinde yaptırdığı Tac Mahal, dünya kültürel mirasının en önemli eserleri arasındadır. Babür Devleti’nin sonlarına doğru Müslümanlar ile Hindular arasında anlaşmazlıklar çıktı. Bu anlaşmazlıklar sonucunda zayıflayan Babür Devleti yıkıldı.
On beşinci yüzyılın sonlarına doğru Avrupalı tüccarlar, Afrika’nın güneyinden dolaşarak Hindistan’a vardılar. İlk gelenler Portekizliler ve Hollândalılar oldu. 17. yüzyılın başlarında Hindistan pazarını kapmak için asıl mücadele edenler, Fransızlar ve İngilizler arasında oldu. Fransızlar 1954′e kadar Hindistan’da bazı limanları ellerinde tuttular. Portekizliler ise işgal ettikleri yerlerden 1961′de çıktılar.
Hindistan, İngiltere’nin en önemli ve en çok gelir getiren sömürgesiydi. Hindistan’ı, İngiliz hükûmetince beş yıllığına atanan bir genel vali yönetiyordu. Hindistan halkı ağır vergiler altında eziliyordu. Batı üniversitelerinde okuyan Hintli gençler, sömürü altındaki ülkelerine özgürlük ve demokrasi düşüncelerini getirdiler. Bu aydın sınıf 1885 yılında bağımsızlık hareketini başlattı. Bundan sonraki 50 yıl bağımsızlık mücadelesiyle geçti. Birinci Dünya Savaşı’nda Hindistan birlikleri İngiltere’ye bağlı olarak çarpıştı. Bu savaşta İngilizler, Hindistan’ın bütün olanaklarını kullandılar.
Bu sırada bağımsızlık hareketinin önderi olarak Gandhi ortaya çıktı. O, pasif direniş kampanyasıyla ülkenin bağımsızlığını kazanabileceğini söylüyordu. Kampanyayla milyonlarca insan harekete geçti. İngilizler gerekli önlemleri almıştı; fakat bağımsızlığa inanan Hindistan halkı Gandhi’nin pasif direniş kampanyası sonucunda 26 Ocak 1930 yılında bağımsızlığını ilân etti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Hindistan’da iki devlet ortaya çıktı. Biri Hindistan adını korurken diğeri Pakistan adını aldı. Sınırlar nüfusun dinî yapısına göre belirlendi. Hindistan, Hindu çoğunluğun; Pakistan ise Müslüman çoğunluğun yaşadığı yerleri içine alıyordu. Ancak sınırların her iki yakasında da bir göçmen trafiği yaşanmaya başlandı. Pakistan sınırları içinde bulunan Sihler ve Hindular Hindistan’a; Hindistan’daki Müslümanlar ise Pakistan’a geçmeye çalışıyorlardı. Bu geçişler sırasında 200 bin insan yaşamını yitirdi.
Hindistan’da bilimsel çalışmaların kökeni M.Ö. 5 binlere kadar uzanır. Hintlilere göre gök sistemi, dünya merkezli bir sistemdir. Onların astronomi çalışmaları gezegenlerin hareketleri hakkında bilgiler içerir. Ayrıca, Dünya – Güneş uzaklığı hakkında tahminler yapmışlardır.
Hindistan’da 10 tabanlı bir matematik sistemi kullanılmaktaydı. Sıfırı da ilk defa Hintli matematikçilerin kullandığı bilinmektedir.
Hint felsefesine göre, canlı, evrenin küçük bir modelidir. Canlı da doğadaki diğer cisimler gibi toprak, su, hava ve ateşten meydana gelmiştir.
Bu uygarlığın bilim ürünleri önce İslâm dünyasında Arapçaya, sonra buradan aldığı katkılarla birlikte Lâtinceye çevrilmiştir. Bu yüzden Hint uygarlığındaki çalışmalar, diğer toplumların bilimsel faaliyetlerini etkilemiştir.

Benzer Konular

6 Şubat 2008 / nobody34 Türkiye Cumhuriyeti
13 Ekim 2017 / arwen Tarih
16 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Tarih
1 Temmuz 2009 / ThinkerBeLL Tarih
12 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Tarih